Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

İngiliz Milletler Topluluğu zirvesi: Eski sömürgelerin tazminat talepleri yükseliyor

Yayınlanma

İngiliz Milletler Topluluğu’nun (Commonwealth of Nations) 56 ülkesi cumartesi günü Samoa’da sona eren zirve toplantılarında (CHOGM) köle ticareti ve diğer sömürge adaletsizliklerinin tazmini konusunda ortak bir tartışma başlatma kararı aldı.

CHOGM iki yılda bir düzenleniyor ve 56 İngiliz Milletler Topluluğu üyesi ülkenin her biri sırayla zirveye ev sahipliği yapıyor.

Bu yılki zirve pazartesi günü Samoa’nın başkenti Apia’da başladı ve Cumartesi gününe kadar devam etti. En son 2022 yılında düzenlenen CHOGM, Doğu Afrika ülkesi Ruanda’da yapılmıştı.

Zirveye çoğu Britanya İmparatorluğu kökenli 56 ülkenin temsilcileri katıldı. Aralarında Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın da bulunduğu bazı İngiliz Milletler Topluluğu ülkeleri liderleri bu yıl İngiliz Milletler Topluluğu zirvesi yerine Rusya’da düzenlenen BRICS zirvesine katılmayı tercih etti.

Hindistan Parlamento İşleri Bakanı Kiren Rijiju, Modi’nin yerine Commonwealth zirvesine katıldı.

Zirvenin ana gündemi “iklim değişikliği” idi

Bu yıl, iklim değişikliği tartışmaların merkezinde yer aldı. Ülkeler su kütlelerini korumak için Commonwealth Okyanus Deklarasyonu üzerinde çalışıyor. Ülkeler ayrıca iklim finansmanı hedeflerine nasıl ulaşılacağını da tartıştı.

Zirvenin sonuç bildirgesine göre, “üye devletlerin çoğu”, “iğrenç” transatlantik köle ticaretinin yanı sıra ilgili ülkelerin halkları üzerinde “kalıcı etkileri” olan köleliğin kendisine ilişkin “ortak tarihi deneyimleri” paylaşıyor.

Belgede ayrıca, örneğin Fiji ve Samoa’da ya da Avustralya’da İngiliz sömürge efendileri için zorla çalıştırılan Güney Pasifik adalarının yerli sakinlerinin kaçırılması anlamına gelen ve “karatavukluk” (blackbirding) olarak adlandırılan uygulamadan da üzüntü duyulduğu belirtiliyor. 

Zirve bildirgesinde Milletler Topluluğu Devlet ve Hükümet Başkanlarının köle ticareti ve kölelikle ilgili olarak “onarıcı adalet tartışmaları için yapılan çağrıları” not ettikleri ve “eşitliğe dayalı ortak bir gelecek” konusunda “ciddi, gerçekçi ve saygılı bir konuşmanın zamanının geldiği” konusunda mutabık kaldıkları belirtildi.

İlgili devlet ve hükümet başkanlarının, bu tür “görüşmelerin” başlatılmasında “aktif bir rol” oynayacakları da vurgulanıyor.

Eski sömürge ülkeleri Londra’yı alt etti

Öte yandan İngiliz Milletler Topluluğu Devlet ve Hükümet Başkanlarının kararı, İngiliz hükümetinin beyan ettiği iradenin aksine gerçekleşti.

Zirveden hemen önce Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, tazminat konusunun Pasifik’teki Samoa eyaletinin başkenti Apia’daki toplantının sonuç bildirgesinde yer almayacağını açıklamıştı.

Starmer zirvenin ardından düzenlediği basın toplantısında metnin “tartışma çağrılarını not ettiğini ve şimdi konuşma zamanı olduğunu kabul ettiğini” söyledi.

Fakat başbakan, “tartışmaların hiçbirinin parayla ilgili olmadığını” vurguladı ve “Bu konudaki tutumumuz çok ama çok net,” dedi.

İngilizler “onarıcı adalet”ten kaçınmayı başardı

Bir sözcü Londra’nın tutumunun çok net olduğunu, “mali olmayan”, yani serbest, sembolik bir biçimde “telafi edici adalet” de dahil olmak üzere hiçbir tazminatı kabul etmeye hazır olmadığını söylemişti.

Birleşik Krallık hükümeti tazminat ödemeyeceğini söyledi ve zirve öncesinde bu sorunun Milletler Topluluğu zirvesinin gündeminde olmadığında ısrar etti.

Starmer hükümeti, bazı İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinin ısrarla talep ettiği “onarıcı adalete” ilişkin ayrı bir deklarasyondan kaçınmayı başardı.

“Onarıcı adaletin” savunucuları bunun eğitim programları, borç hafifletme ve diğer iktisadi destek türleri de dahil olmak üzere pek çok şekilde olabileceğini söylüyor.

Kral III. Charles: Geçmişi değiştiremeyiz

Starmer da, İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerinin iklim finansmanına erişimine yardımcı olmanın öneminden bahsetti.

Samoa’da gazetecilere konuşan Starmer, “Köle ticareti, köle uygulaması iğrenç bir şeydi ve buradan başlamamız çok önemli. İğrenç kelimesi doğru kelime,” dedi.

Başbakan, tazminatla ilgili bölümün “oldukça uzun bir bildirinin” küçük bir parçası olduğunu ve Commonwealth ülkeleri için zirvede “mutlak önceliğin” iklim krizine karşı dayanıklılığı tartışmak olduğunu söyledi.

Kral III. Charles, İngiliz tarihinde “acı verici yönler” olduğunu; “kimsenin geçmişi değiştiremeyeceğini”, fakat gelecek için “ondan ders çıkarmanın” her zaman mümkün olduğunu söyleyerek bu tutumu biraz yumuşatmaya çalışmıştı.

Britanya’nın yalnızca Karayiplere borcu 200 milyar sterlin

İngiliz baskısının, gelecekteki “görüşmelerin” sömürgeci adaletsizlik için somut tazminatla ilgili olacağından şüphe bırakmayan eski sömürgelerin kararlılığı nedeniyle nihayetinde başarısız olduğu düşünülüyor.

Cambridge’deki ünlü Trinity College’ın rektörü Michael Banner’ın hesaplamalarına göre, Britanya’nın sadece köle ticaretine dayalı olarak Karayiplere olan borcunun 200 milyar sterlinden fazla olduğu tahmin ediliyor.

Zirvenin ardından tartışmaların nasıl bir şekil alacağı sorulan Commonwealth’in görevden ayrılan genel sekreteri Patricia Scotland, “İngiliz Milletler Topluluğumuz bu meseleleri ele alırken… acı veren ve üyelerimiz için endişe konusu olan her zor meselede benimsediği yaklaşımın aynısını benimseyecektir,” dedi.

Karayiplerden 10 maddelik plan

BBC’nin geçen perşembe günü bildirdiğine göre İngiliz Milletler Topluluğu liderleri, köle ticareti için “onarıcı adaleti inceleme planlarını” yine de sürdüreceklerini söyledi.

BBC, Afrikalı liderler ve 21 Karayip ülkesinden oluşan Caricom’dan yetkililerin de resmi bildiride onarım adaleti ile ilgili ayrı bir bölümün yer alması için bastırdıklarını bildirdi.

Zirve sırasında Caricom, resmi bir özür, borç iptali, teknoloji transferi, halk sağlığı krizinin çözümüne yardım ve cehaletin ortadan kaldırılmasını içeren 10 maddelik bir onarım planı önerdi.

Bahama Başbakanı Philip Davis, Commonwealth’in acımasız kölelik tarihi için “adalet” arama zamanının geldiğini söyledi.

Dünyanın en büyük köle taciri: Britanya İmparatorluğu

15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar 300 yıldan fazla bir süre boyunca en az 12,5 milyon Afrikalı kaçırılıp Amerikan ve Avrupa gemilerine zorla bindirildi, Atlantik boyunca ticareti yapıldı ve Amerika’da köle olarak satıldı.

Birleşik Krallık parlamentosunun internet sitesine göre, Birleşik Krallık’ın köle ticaretine katılımı 1562’de başladı ve 1730’lara gelindiğinde Birleşik Krallık dünyanın en büyük köle taciriydi.

Web sitesi, İngiliz gemilerinin üç milyondan fazla Afrikalıyı, çoğunlukla İngiltere’nin Kuzey Amerika ve Karayip kolonilerine taşıdığını da ekliyor.

DİPLOMASİ

AB ve Güney Kore dijital ticaret anlaşması imzaladı

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu ve Güney Kore, pazartesi günü mevcut serbest ticaret anlaşmalarına eklenecek bir dijital ticaret anlaşması üzerinde mutabakata vardı ve AB ticaret şefi Maroš Šefčovič bunu “önemli bir kilometre taşı” olarak nitelendirdi.

POLITICO’ya göre anlaşma, Seul’ün AB’nin teknoloji ve e-ticareti düzenleyişine dair bir “güvenoyu” anlamına geliyor. 

Bir Komisyon kaynağı duyuru öncesinde yaptığı açıklamada, Amerika ile 1,7 trilyon dolarlık transatlantik ticari ilişkinin kötüleşmesi nedeniyle AB’nin dış ticaretini çeşitlendirme çabasına atıfta bulunarak, “Siyasi açıdan bu önemli bir sinyal,” dedi.

İsminin açıklanmasını istemeyen kaynak, “AB’nin birlikte çalışabileceği daha fazla benzer düşünen ülke olabilir,” diye ekledi. AB son aylarda Güney Amerika ülkelerinden oluşan Mercosur bloğu ve Meksika ile anlaşmalar imzaladı ve bu yıl Hindistan ile bir serbest ticaret anlaşması yapmak istiyor.

Šefčovič, Kore Ticaret Bakanı Cheong In-kyo ile görüştükten sonra Brüksel’de anlaşmayı duyurdu. Gazetecilere yaptığı açıklamada, transatlantik ticarette gerilimin tırmanmasını önleme çabaları sürerken dijital anlaşmanın önemini vurguladı.

Šefčovič, ABD’nin bir anlaşmaya yanaşmadığını ileri sürerek, “Karşılıklı fayda sağlayarak ilerlememizi mümkün kılacak birkaç alanı birlikte belirledik. Ama sonuçta bu işler tek başına olmaz,” dedi.

Ticaret Komiseri pazartesi günü Taylandlı mevkidaşı ile de bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Ayrıca Endonezya, Malezya, Filipinler ve Orta Doğu’daki ortaklarla ticari bağları derinleştirmek üzere devam eden görüşmelere de değindi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD, G7’den Rusya’ya karşı tavrını yumuşatmasını istiyor

Yayınlanma

ABD, G7 ülkelerinden Rusya’ya karşı daha ılımlı bir ton benimsemesini talep ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, düşmanca söylemlerin Rusya ve Ukrayna’yı müzakere masasına oturtmayı zorlaştıracağını belirtti. Bu durum, Kanada’da yapılacak G7 zirvesi öncesinde Washington’ın müttefikleri arasında endişe yaratmış durumda.

ABD, Beyaz Saray’ın Rusya ve Ukrayna’yı müzakere masasına oturtma çabalarını engelleyebilecek ifadelerden kaçınılmasını isteyerek, G7’den Rusya’ya karşı daha ılımlı bir ton benimsemesini talep etti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun bu yöndeki açıklamaları, Washington’ın müttefikleri arasında endişe yarattı.

Kanada’nın Quebec eyaletindeki La Malbaie tatil beldesinde 12-14 Mart tarihleri arasında düzenlenecek olan G7 dışişleri bakanları toplantısı, Donald Trump’ın ocak ayında yeniden göreve gelmesinden sonraki ilk toplantı olacak.

G7 ülkeleri arasında İngiltere, Almanya, İtalya, Kanada, ABD, Fransa ve Japonya bulunuyor.

Dört G7 diplomatının aktardığına göre, Kanada başlangıçta G7’nin Ukrayna ihtilafı, Orta Doğu ve Çin gibi tüm konuları kapsayan ortak bir bildiri üzerinde anlaşmaya varabileceğini umuyordu.

Ayrıca, Rusya’nın “gölge filosunun” operasyonlarını kısıtlamaya yönelik önlemleri özetleyen ikinci bir deklarasyonun da yayımlanması hedefleniyordu.

Fakat Reuters ajansına konuşan diplomatlara göre, ortak bir metin üzerinde anlaşmaya varmak oldukça zorlu bir süreç ve uzlaşmaya varılması mümkün olmayabilir.

İki diplomat, ABD’nin belgeden yaptırımlara ve Ukrayna ihtilafına ilişkin atıfların çıkarılmasını istediğini ve Çin’e karşı daha sert ifadeler talep ettiğini belirtti.

Rubio, Suudi Arabistan’da yapılacak ABD-Ukrayna görüşmeleri öncesinde gazetecilere yaptığı açıklamada, engellerin her zaman olacağını ancak Washington’ın Rusya ve Ukrayna’nın diyaloğa başlamasını engelleyebilecek hiçbir ifadeye razı olmayacağını söyledi.

Rubio, “Düşmanca söylemlerin, özellikle şu anda bu tür müzakereleri organize edebilecek tek taraf bizmişiz gibi görünürken, tarafları müzakereye çekmeyi çoğu zaman zorlaştırdığına inanıyoruz,” dedi.

G7’nin sonunda hem Moskova hem de Kiev’in müzakerelere başlama olanaklarını kısıtlamayacak anlamlı ve birleştirici bir belge hazırlayacağından emin olduğunu dile getirdi.

Üç diplomatın aktardığına göre, ABD ayrıca G7’nin gölge filo hakkında ayrı bir deklarasyon yayımlamasına da karşı çıktı.

Bir G7 diplomatı, “En iyi senaryo iki G7 bildirisi yayımlamak. B planı tek bir bildiri yayımlamak. Ancak Amerikalılar deniz taşımacılığıyla ilgili deklarasyonu bloke ediyor, bu nedenle işler kolay olmayacak. Kanadalıların bile kolay olduğunu düşündüğü bir konu aslında o kadar da kolay değil,” diye konuştu.

ABD Senatosu’ndan Rusya’ya yönelik yeni ‘cehennem yaptırımları’ yasası

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD Senatosu’ndan Rusya’ya yönelik yeni ‘cehennem yaptırımları’ yasası

Yayınlanma

ABD Senatosu, Rusya’nın Ukrayna’da ateşkes için müzakereye yanaşmaması durumunda uygulanacak yeni ‘cehennem yaptırımları’ yasasını gündeme getirdi. Senatör Lindsey Graham, yasanın Rusya’nın bankacılık ve enerji sektörlerini hedef alacağını belirtirken, Donald Trump da Rusya’ya yönelik olası yaptırımları değerlendirdiğini açıkladı.

Rus milyarderler, ABD yaptırımlarının hafifletilmesi umudunu beslerken ve medya, Batılı şirketlerin geri dönüşünden bahsederken, ABD Kongresi’nde Moskova’nın taviz vermemesi ve müzakere masasına oturmaması durumunda Rusya Federasyonu’na yönelik kısıtlayıcı önlemlerin sertleştirilmesine ilişkin bir yasa hazırlanmaya başlandı.

Fox News‘e konuşan tasarının yazarı Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham, yeni yaptırımların Rus ekonomisinin bankacılık ve enerji sektörlerini etkileyeceğini söyledi.

Graham, yasanın bu hafta Kongre’ye sunulacağını ve temel amacının Moskova’yı müzakereye zorlamak olduğunu belirtti.

Graham, “Eğer ateşkes ve barış için (Donald Trump) yönetimi ile müzakerelere başlamazlarsa, onlara yaptırım cehennemini yaşatmalıyız,” ifadelerini kullandı.

Senatör, Trump yönetiminin Ukrayna’ya silah sevkiyatını ve istihbarat yardımını yeniden başlatması gerektiğini, zira Kiev’in kaderine terk edilmesinin “Afganistan’dan daha kötü” olacağını söyledi.

Graham, “Ben olsam, ateşkes sağlanana kadar Ukrayna’ya kendini savunması için her şeyi verirdim,” diye konuştu.

Rusya’ya yönelik yaptırımların sertleştirilmesi hakkında 7 Mart’ta Trump’ın kendisi de açıklamalarda bulundu.

Trump, Truth Social adlı sosyal medya platformunda, “Ateşkes ve nihai bir barış anlaşması sağlanana kadar Rusya’ya yönelik büyük ölçekli bankacılık yaptırımlarını, yaptırımları ve tarifeleri ciddi olarak değerlendiriyorum,” diye yazdı.

Öte yandan Axios‘a konuşan üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, Moskova’nın tutumunun Trump’ı kızdırmaya başladığını söyledi: ABD Başkanı, Vladimir Zelenskiy’i müzakere masasına oturtmak için Kiev’i silah ve istihbarat verisi tedarikinden kestikten sonra Rusya’nın Ukrayna topraklarına yönelik saldırılarını yoğunlaştırmasından memnun değil.

Bloomberg‘in Moskova’daki kaynaklarına göre, Putin Ukrayna’da ateşkesi görüşmeye hazır, ancak öncelikle gelecekteki bir barış anlaşmasının çerçeve ilkelerinin üzerinde anlaşılmasında ısrar ediyor.

Ayrıca Kremlin, Ukrayna’ya barış güçleri gönderecek ülkelerin belirlenmesine katılmak istiyor. Bloomberg‘in kaynakları, Putin’in özellikle bu rolü Çin’in üstlenmesine itiraz etmediğini dile getirdi.

ABD Hazine Bakanı: Ukrayna’da barış için Rusya’ya karşı ‘agresif’ yaptırımlara hazırız

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English