Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

“İran nükleer adımları ABD üzerindeki baskıyı artırıyor”

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), yalnızca üye ülkelerle paylaştığı raporunda, İran’ın nükleer silah üretimi için gerekli seviyeye yakın uranyum üretimini artırdığını belirtti. WSJ’ye göre “Biden yönetiminin bir kısmı hâlâ gerilimi azaltmak için diplomatik çözümler bulunmasından yana olsa da yetkililer Tahran’ın milislerle bağlantılı yeteneklerinin daha önce görülmemiş bir seviyeye ulaştığını ve bununla mücadele edilmesi gerektiğini savunan seslerin daha yüksek olduğunu söylüyor.”

Associated Press (AP), UAEA’nın üye ülkelerle paylaşılan raporuna ulaşarak İran’ın uranyum üretimine ilişkin bilgileri yayımladı. Raporda, İran’ın 2023’ün ortasında başlayan yavaşlamayı tersine çevirerek zenginleştirilmiş uranyum üretimini artırdığı kaydedildi. Söz konusu uranyumun nükleer silah üretimi için gerekli seviyeye yakın olarak üretildiği bildirilirken, İran’ın Natanz ve Fordo tesislerinde hazirandan beri aylık 3 kilogram olan uranyum üretiminin kasımın sonundan itibaren ayda 9 kilograma çıktığı belirtildi.

Wall Street Journal’a göre İran’ın bu adımı, Washington ve Tahran arasında gerilimi azaltmaya yönelik sessiz yürütülen diplomatik çabaların çöküşüne işaret ediyor.

İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimî üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa ile Almanya (5+1) arasında 2015’te yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran’ın nükleer faaliyetlerinin düzenlendiği ve denetim altına alındığı bir anlaşma imzalanmıştı.

ABD’nin 2018’de anlaşmadan tek taraflı çekilmesinden bir yıl sonra anlaşmadaki taahhütlerini durduran İran, Aralık 2020’de Meclis tarafından çıkarılan yasa kapsamında ilk olarak Natanz’da Nisan 2021’de yüzde 60 saflıkta uranyum zenginleştirdiğini duyurmuştu.

Uranyumun yüzde 20 ve üzerinde zenginleştirilmesi, nükleer bomba elde etmeye imkân sağlayacak yüzde 90 saflıkta parçalanabilir uranyuma ulaşmak için önemli bir aşama olarak kabul ediliyor. ABD’li yetkililer İran’ın %60 oranında zenginleştirilmiş uranyumu nükleer silah yapımında kullanılabilecek hale getirmesinin iki haftadan kısa süreceğini belirtiyor. Uzmanlar İran’ın halihazırda üç silaha yakıt sağlayacak kadar yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum stokuna sahip olduğunu söylüyor.

ABD’li ve Avrupalı yetkililer, daha önce İran’ın silah yapımında kullanılabilecek düzeyde uranyum üretmesi halinde, bunun Tahran üzerindeki ekonomik ve diplomatik baskının keskin bir şekilde artmasına yol açabilecek bir krize neden olacağı uyarısında bulunmuştu. İsrail de Tahran’ın %90 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretmeye başlaması halinde İran’a karşı askeri harekata girişebileceği açıklamıştı.

İlkbaharda Umman arabuluculuğunda üst düzey ABD’li ve İranlı yetkililer arasında bir dizi dolaylı görüşmenin ardından Tahran ve Washington, ABD’nin Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesinde gerilimi azaltacağını ve bir krizi önleyeceğini umduğu adımları masaya yatırdı.

ABD’li yetkililer İran’ın atmasını umdukları birkaç adımın taslağını çizdiler. Bunlar arasında Eylül ayında gerçekleşen esir takası, İranlı vekillerin bölgedeki ABD güçlerine saldırılarının durdurulması ve İran’ın nükleer programının frenlenmesi, özellikle de Tahran’ın yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretiminin keskin bir şekilde azaltılması ya da duraklatılması yer alıyordu. İran haziran ayında kısıntıya başladı.

Bunun karşılığında ABD, İran’ın ABD yaptırımları altında sıkışıp kalmış milyarlarca dolara erişimine izin vermeye hazırdı. Washington ayrıca İran’a yönelik petrol yaptırımlarını sertleştirmeyeceğinin ve Tahran’ın nükleer programıyla ilgili görüşmeleri yeniden başlatmaya açık olduğunun sinyallerini verdi.

Ekim ayı ortasında Umman’da dolaylı görüşmelerin yapılması planlanıyordu ancak Tahran’ın Hamas’ın bin 200’den fazla İsraillinin ölümüne neden olan 7 Ekim’deki saldırısına destek vermesi üzerine ABD bu görüşmeleri iptal etti.

WSJ’ye göre İran’ın nükleer programını hızlandırması, İsrail’in Gazze’de 20 binden fazla kişinin hayatına mal olan saldırılar nedeniyle bölgede gerilimin arttığı bir dönemde Tahran ve Washington arasında yeni bir potansiyel parlama noktası oluşturuyor.

İran’ın Irak ve Suriye’deki vekillerinin ABD güçlerine karşı neredeyse her gün saldırılar düzenlediğini hatırlatan WSJ, haberinde “ABD, İsrail ve Lübnan arasında bir çatışmayı önlemek amacıyla İran’ın en güçlü milis gücü olan Hizbullah’a karşı caydırıcılığını artırmak için Doğu Akdeniz’e iki uçak gemisi saldırı grubu ve bir nükleer denizaltı gönderdi. Yakın zamanda ise Yemen’deki İran destekli Husi militanlarının ticari gemilere yönelik genişleyen saldırılarıyla başa çıkmak için Kızıldeniz’de özel bir deniz görev gücü oluşturdu” ifadelerini kullandı.

İran’ın ayrıca Ukrayna ile savaşında Rusya’ya yardım ettiğine atıf yapan WSJ, ABD’li yetkililer, bölgede ve ötesinde İran bağlantılı provokasyonların genişliğinin, Biden yönetiminde, Gazze çatışması sona ererse önümüzdeki aylarda Tahran’a nasıl yaklaşılacağı konusunda daha keskin bir tartışmaya yol açtığını söylüyor. Yönetimin bir kısmı hâlâ gerilimi azaltmak için diplomatik çözümler bulunmasından yana olsa da yetkililer Tahran’ın milislerle bağlantılı yeteneklerinin daha önce görülmemiş bir seviyeye ulaştığını ve bununla mücadele edilmesi gerektiğini savunan seslerin daha yüksek olduğunu söylüyor” bilgisini paylaştı.

DİPLOMASİ

Bulgaristan Gazprom’dan 400 milyon avro talep ediyor

Yayınlanma

Bulgaristan devlet doğalgaz şirketi Bulgargas, Rus doğalgaz tekeli Gazprom Export-Import’tan Nisan 2022 sonunda doğalgaz tedarikinin durdurulması nedeniyle 400 milyon avrodan fazla tazminat talep ediyor.

Gazprom, Ukrayna’da savaşın başlamasının ardından ülkenin Rus gazı için ruble cinsinden ödeme yapmayı reddetmesinin ardından Bulgaristan’a tedariki durdurmuştu. Bulgaristan şimdi doğrudan Gazprom’dan tazminat talep ediyor.

“Rus şirketinin tazminat talebini gönüllü olarak çözmesi için bir aylık bir süresi olacak. Anlaşma sağlanamazsa Paris’te tahkim davası açılacak,” diyen Enerji Bakanı Vladimir Malinov, 400 milyon avroluk zararın uluslararası hukuk firmaları tarafından hazırlanan hukuki ve mali analizler sonucunda hesaplandığını kaydetti.

Bakan, önceki Bulgar hükümetlerinin Gazprom’a karşı talepte bulunma konusunda “kabul edilemez” iki yıllık bir gecikmeye izin verdiklerini de sözlerine ekledi.

Nisan 2022’de Gazprom, Polonya ile birlikte Bulgaristan’ın da Rusya gazının bedelini ruble olarak ödemeyi reddetmesi üzerine, o dönemde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gazın bedelinin ruble olarak ödenmesi gerektiği yönündeki kararını gerekçe göstererek Bulgaristan’a gaz sevkiyatını durdurmuştu. Sofya, sözleşmede ABD dolarına atıfta bulunulduğunu öne sürüyor.

Daha sonra Bulgaristan, Rusya doğalgazına karşı yeni adımlar atmaya karar verdi. Geçen ekim ayında ülke, Gazprom tarafından ödenmek üzere Bulgaristan’dan geçen Rus gazına ek bir enerji vergisi getirmeye karar verdi.

Macaristan ve Sırbistan, Bulgaristan üzerinden Orta Avrupa’ya giren Rus gazının fiyatında önemli bir artışa yol açacağı için buna şiddetle itiraz etti.

Aralık ayında, Bulgaristan’ın Schengen’e hava ve deniz yoluyla katılması için müzakereler devam ederken Bulgar hükümeti bu fikirden vazgeçti. Macaristan ise Bulgaristan’ın üyeliğini veto etmekle tehdit etti.

Mart 2024’te GERB lideri ve eski başbakan Boyko Borissov, gaz vergisinin getirilmesinin, Bulgaristan’ın Schengen bölgesine katılımı üzerindeki vetosunu kaldırması için Avusturya’ya baskı yapmak için bir araç olduğunu söyledi.

1 Ocak 2025’ten itibaren Gazprom’un Ukrayna ile olan sözleşmelerinin sona erecek olması nedeniyle Bulgaristan, Türk Akımı üzerinden Rus gazı ithalatı için tek güzergah olacak.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UAD’de İsrail’e “yalancı” protestosu

Yayınlanma

İsrail’in avukatları, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) duruşmasında Gazze savaşının trajik olduğunu ancak soykırım yapılmadığını iddia ederken protesto edildi.

İsrail’in Refah’ta başlattığı saldırıların Gazzelilerin haklarını geri dönülmez şekilde ihlal ettiği gerekçesiyle Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, UAD’nin acil şekilde yeni tedbirlere hükmetmesine ilişkin talepleri Divan’da ele alındı.

Lahey merkezli UAD’de Güney Afrika’nın yeni ihtiyati tedbir talepleriyle ilgili ikinci ve son günü olan duruşmalarda İsrail tarafı savunmasını yaptı.

Duruşmada İsrail adına söz alan Uluslararası Hukuktan sorumlu Başsavcı Yardımcısı Gilad Noam, Divan’dan gelen duruşma kararını 13 Mayıs’ta öğrendiklerini ve kısa süre içerisinde kendilerinin ve avukatlarının yeterince hazırlanacak vakit bulamadıklarını ifade etti.

Noam, Güney Afrika’nın iddialarının yersiz olduğunu savunarak “Bir kez daha belirtmek zorundayım ki trajik bir savaş yaşanıyor ancak ortada bir soykırım yok” iddiasında bulundu.

Konuşmasını, Güney Afrika’nın iddiaları yanıtlamak yerine Hamas’ın saldırılarını anlatarak sürdüren Noam, Hamas’ın elindeki rehinelerin çok kötü şartlarda tutulduğunu öne sürdü.

İsrail’in rehineleri kurtarmak için harekete geçtiğini ileri süren Noam, “Her devlet böyle yapardı” iddiasında bulundu.

Noam, Gazze için İsrail’in farklı planları olduğunu belirterek, “Hamas’ın olmadığı, Filistin ve İsraillilerin barış içinde yaşadığı bir Gazze” istediklerini savundu.

UAD Refah için acil tedbirleri görüşecek

BM’yi yok saydı

Noam, Güney Afrika’nın iddialarını desteklemek için kullandığı BM kurum ve kuruluşlarının belge ve delillerinin “inandırıcı kanıtlar” olmadığı savunmasını yaptı.

Gazze’de öldürüldüğü iddia edilen sivillere ilişkin kimlik bilgilerinin sahte olduğunu ileri süren Noam, “Hiçbir devlet hatasız değildir. Her sivil kayıp bir trajedidir ancak bu tek başına hukuka aykırı hareket edildiğini kanıtlamaz” savunmasında bulundu.

Noam’ın ardından kürsüye çıkan İsrail Dışişleri Bakanlığı baş hukuk müşaviri yardımcısı Tamar Kaplan-Tourgeman, Kerem Şalom kapısının İsrail’in egemenliğindeki topraklarda yer aldığını savunarak, İsrail’in insani yardımların geçişinin artması ve sivillerin zarar görmemesi için gerekli tüm çabaları gösterdiğini iddia etti.

Tourgeman, hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin çektiği acılardan Hamas’ı sorumlu tutarak “Bu savaşın trajik olduğuna ve her iki tarafa da büyük acılara mal olduğuna şüphe yok, ancak bunu Hamas yaptı” dedi.

Hamas’ın hastaneleri kullandığını iddia eden Tourgeman, İsrail askerlerinin hastanelerdeki operasyonlarında hiçbir sağlık çalışanının etkilenmediğini veya zarar görmediğini ileri sürdü.

Tourgeman, Güney Afrika’ın ek tedbir taleplerinin dayanaktan yoksun olduğunu gerekçesiyle tamamının reddedilmesini istedi.

“Yalancılar!”

Tourgeman sözlerini sonlandırmak üzereyken Divan’da üst katta bulunan izleyicilerden birisi İsrail hukuk heyetine “Yalancılar, yalancılar!” diye bağırdı. Bunun üzerine mahkemenin canlı yayınına ara verildi. Protestocu Divan’dan çıkarıldıktan sonra yayın tekrar açıldı.

Duruşma sonlanmadan önce Divan’ın Alman Yargıcı Georg Nolte, İsrail tarafının özellikle Refah’ta sıkışan sivillere yönelik insani yardımı nasıl ulaştırdıklarını daha detaylı anlatmasını talep etti. Divan Başkanı Lübnanlı Yargıç Nawaf Salam, İsrail’in yarın akşam yerel saatle 18.00’e kadar Yargıç Nolte’nin sorusuna ilişkin beyanlarını yazılı olarak Divan’a sunmasını istedi.

Divan hakimleri tedbir talebine ilişkin müzakerelere başladı. Kararın birkaç hafta içerisinde açıklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Firari Rus sermayedar Hodorkovskiy: Batı savaşı kaybediyor

Yayınlanma

Rusya’da vergi kaçakçılığı ve dolandırıcılıktan hüküm giyen eski Yukos enerji şirketinin patronu Mihail Hodorkovskiy, X (eski adıyla Twitter) hesabından yaptığı paylaşımda Batı’nın Ukrayna’daki savaşı kaybettiğini söyledi.

Katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmayı paylaşan Hodorkovskiy, “Mevcut çabalar Ukrayna’nın kilit bölgelerinin önümüzdeki 2 yıl içinde (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in eline geçmesini engellemeye yetmiyor. Putin, savaş için yılda yaklaşık 120 milyar dolar, Rusya’nın 2,2 trilyon dolarlık GSYİH’sinin yüzde 5,4’ünü harcıyor,” dedi.

Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya iki yıl boyunca yaptığı yardımın 88 milyar dolar tutarında, yani birliğin GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 0,25’i olduğunu kaydeden Hodorkovkiy, şöyle devam etti:

“Bu da, ABD’nin katkısını da dahil edersek, Putin’in Batı’yı en az 2,5’e 1 oranında geride bıraktığı anlamına geliyor. Bu yıl ABD desteği olmadan bu oran 4’e 1’e yükseliyor. Savaş başladığında Rusya’nın 142 milyonluk nüfusuna karşılık Ukrayna’nın 40 milyonluk nüfusu vardı, bu yaklaşık 3,5’a 1’lik bir oran. Şimdi, iki yıl sonra, bu oran 7’ye 1. Yine de Ukrayna’nın savaşmaya devam etmesini talep ediyoruz. Peki neyle savaşacaklar? Bu gidişle Harkov bu yıl içinde, Odessa ise gelecek yıl düşecek. Ukrayna 2026 yılına kadar sadece küçük çaplı bir partizan direnişini sürdürebilecek durumda olacak, ki bu en iyi senaryo.”

Polonya birliklerinin NATO’nun bir parçası olarak Ukrayna’ya girmesi halinde Lviv’in korunacağını, Ukrayna ordusunun tüm zorluklara rağmen savaşı sürdürmesinin daha iyimser bir senaryo olduğunu belirten Hodorkovskiy, şu ifadeleri kullandı:

“Müttefiklerinin desteği olmadan Ukrayna’nın işgali sonsuza kadar püskürtmesi beklenemez. Putin kesinlikle kendi müttefiklerinin desteğine sahip. Xi Jinping, Çin-Rus işbirliğinin sınırı olmadığını söyledi. Putin’in toprağa ihtiyacı olmadığını akılda tutmak önemli. Putin’in iç hedefleri için bir savaşa ihtiyacı var. Ve zayıf bir Batı onun için harika bir hedef.”

Ukrayna’da kamuoyu yoklaması: Rusya ile müzakereleri destekleyenlerin oranı yüzde 72’ye yükseldi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English