Almanya ve Avrupa, tarihte ender görülen bir silahlanma çılgınlığına girişirken, daha önce Ukrayna savaşına karşı politikalar öneren Almanya için Alternatif’te (AfD) de farklı sesler yükselmeye başladı.
CDU lideri Friedrich Merz ile SPD liderliğinin bu hafta ulusal savunmaya milyarlarca avroluk yatırım yapacaklarını açıklamasının ardından AfD eş başkanı Tino Chrupalla X’te yaptığı açıklamada, “Vatandaşlar bu israf ve savaş çığırtkanlığı politikasına oy vermedi. Gelecek için sadece AfD var!” demişti.
Ne var ki, partinin diğer lideri ve şansölye adayı Alice Weidel, seçim kampanyası sırasında Alman silahlı kuvvetlerine gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde beşine kadar yatırım yapılması ve genç Almanlar için iki yıl zorunlu askerlik hizmeti çağrısında bulunmuştu.
AfD savunma sözcüsü Lucassen nükleer silah ve zorunlu askerlik istedi
Şimdi, AfD’den “savaş partisine” bir destek daha gelmiş görünüyor. AfD’nin Federal Meclis’teki savunma politikası sözcüsü ve parti içi savunma çalışma grubunun başkanı, eski asker Rüdiger Lucassen yeniden silahlanmaya destek ve nükleer silah çağrısında bulundu.
Lucassen t-online’a verdiği demeçte, “Almanya’nın kendi nükleer silahlarına ve kadınlar da dahil olmak üzere zorunlu askerlik hizmetine ihtiyacı var. Bunun için Anayasanın mümkün olan en kısa sürede değiştirilmesi gerekiyor,” dedi.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmadığını, buna dış politika ve savunma stratejisinin de dahil olduğunu savunan Lucassen, sorun olarak Donald Trump’ı değil, “bugüne kadar ABD’ye çok fazla bel bağlamış olan Avrupalıların ataletini” görüyor.
Bu durumun artık sona ermesi gerektiğini savunan AfD’li, “Yeni durumlar yeni kararlar ve bunları alma cesareti gerektirir,” diye konuşuyor.
2023’te AfD vekilleri bir Rus kanalına çıktığında, bunun “halka karşı ihanet gibi bir şey olduğu sonucuna varabileceklerini” savunan Lucassen, daha sonra partinin içinde gelen tepkiler sonucunda geri adım atmıştı.
Fakat Lucassen, Rusya’nın Almanya için yarattığı “tehlikeye” ilişkin analizinde hâlâ ısrar ediyor ve “Putin’in bize saldırmak istediğini söylemiyorum. Ama bu bir seçenek,” diyor.
“Rusya bizim ne dostumuz ne düşmanımız”
Nükleer silahlar söz konusu olduğunda, ABD’nin Avrupa’dan çekilmesi halinde Birleşik Krallık ve Fransa’nın nükleer şemsiyesinin yeterli olmayacağını savunan AfD’li siyasetçi, “Almanya, Avrupa’nın stratejik özerkliği ve kendi askeri ve komuta yapısına sahip bir kolektif güvenlik sistemi çerçevesinde kendi başına bir nükleer caydırıcı güç haline gelmeli,” ifadelerini kullanıyor.
AfD’li Hannes Gnauck da benzer bir görüşe sahip. Geleneksel olarak “Rusya odaklı” olarak görülen Brandenburg eyaletinden gelen Gnauck, Lucassen gibi AfD’nin savunma çalışma grubunun üyesi.
Gnauck da Putin söz konusu olduğunda temkinli davranıyor ama Lucassen ile aynı sonuçlara varıyor.
Gnauck, AfD’nin programı doğrultusunda Rusya ile ticaret ya da enerji tedariki gibi alanlarda stratejik bir ortaklığın gerekli olduğunu söylüyor, fakat “(…) şunu da unutmamalıyız: Bu Rusya bizim dostumuz değil ama düşmanımız da değil,” diye uyarıda bulunuyor.
AfD’li Gnauck’a göre NATO şu anda ‘ellerindeki en iyi şey’
Gnauck, propagandası yapılsa da ABD’nin NATO’dan ayrılmasını olası görmüyor. Bunun gerçekleşmesi halinde Almanya’nın ittifakta öncü rolü üstlenmesinin gerekeceğini savunan AfD’li, NATO’yu “şu anda elimizdeki en iyi şey” olarak nitelendiriyor.
Gnauck da Almanya’nın kendi nükleer savunma kalkanına ihtiyacı olduğunu düşünüyor.
Bununla birlikte AfD’nin Saksonya-Anhalt eyalet başkan yardımcısı Hans-Thomas Tillschneider, t-online’a verdiği röportajda, “Eski hükümetler Zelenskiy rejimini agresif bir şekilde destekleyerek Rusya ile çatışma arayışına girmediği sürece Putin, Almanya ya da Avrupa için bir tehlike teşkil etmiyor,” diyor.
Tillschneider, Almanya’nın NATO’dan ayrılması talebinin şimdiye kadar “partinin geniş kesimlerinde popüler bir talep olduğunu, ancak henüz parti konferanslarında uygulanmaya hazır olmadığını” söylüyor.
AfD’li, “Eğer Trump şimdi NATO’nun değerini düşürürse, hatta ABD’nin çekilmesiyle NATO’yu geçersiz kılarsa, bu çatışma da hafifleyecektir,” diye düşünüyor.
AfD’nin birliği: Transantlantikçiler-Avrasyacılar ittifakı mı?
Tillschneider, “transatlantikçiler ile Avrasyacılar arasında yeni ABD-Rusya işbirliği yoluyla” AfD’deki yeniden birlik kurabileceklerini düşünüyor. Ne var ki, t-online’a göre, Alman ve Avrupa savunma stratejisi söz konusu olduğunda pozisyonlar temelde farklı olmaya devam ediyor.
Tillschneider’e göre artık NATO’ya, nükleer silahlara ya da zorunlu Alman askerlik hizmetine ihtiyaç yok; sadece kendi deyimiyle “farklı bir dış politikaya” ihtiyaç var: “Diplomasi, barış ve anlayış odaklı bir dış politika izleyen bir ülkenin tepeden tırnağa silahlanmasına gerek yoktur.”
Dolayısıyla Tillschneider, AfD savunma uzmanları gibi yeniden silahlanma ve caydırıcılık çağrısı yapmıyor, aksine önceki yıllarda olduğu gibi, “Rus saldırganlığına ve artan güvenlik durumuna” rağmen silahsızlanma çağrısı yapıyor.
Savunma için borçlanmaya da itiraz eden AfD’linin, bu durumda Donald Trump’ın “daha fazla savunma harcaması” talebi ile ters düşeceği anlaşılıyor.
t-online’a göre, parti pozisyonunu tam olarak belirleyememesi halinde, uluslararası sahnede baskı altında kalarak içerideki birliğini koruyamama tehdidi ile karşı karşıya kalabilir.
Tek ortak görüş: Savunma için dahi ortak borçlanma veya borç freninde gevşeme yok
Federal Meclis’te hangi kampın ağırlığını koyacağı önümüzdeki haftalarda netleşecek gibi görünüyor. AfD daha sonra çalışma gruplarını yeniden düzenleyecek ve yeni sözcüler seçecek. Savunma Çalışma Grubunun yanı sıra, bugüne kadar ağırlıklı olarak “Rusya yanlısı” olarak nitelendirilen Dış İlişkiler Çalışma Grubu da yeniden yapılandırılacak.
Bununla birlikte partinin tüm kamplarının ortak görüşünün, “özel fonlar yok, borç frenine istisna yok; savunma için bile,” olduğu ileri sürülüyor.
Rüdiger Lucassen, “Özel fonlar gibi el çabuklukları olmadan, şu anda Bundeswehr için yılda yaklaşık 80 milyar avro mümkün,” diyor.
Almanya son zamanlarda Bundeswehr’e bundan da fazla yatırım yaptı, NATO hedefi olarak GSYİH’nin yüzde ikisinin biraz üzerinde ama Lucassen, “Daha fazlası şu anda ekonomik olarak mümkün değil,” diyor.