Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail’in “zehirli savaşı”

Yayınlanma

İsrail’in Lübnan’ın güneyine düzenlediği saldırılarda beyaz fosforun yanı sıra kurşun, cıva, baryum ve antimon gibi diğer zehirli kimyasalları da kullandığı da ortaya çıktı. Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin yaptığı laboratuvar testleri bu kimyasalların verimli tarım arazilerindeki toprağa karıştığını doğruladı. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale, savaşın Güney Lübnan’daki çevresel etkilerini inceliyor:

***

Zehirli savaş: İsrail’in Güney Lübnan’daki savaşı toprağı nasıl zehirliyor?

İsrail’in sivil bölgelerde yasadışı beyaz fosforun yanı sıra kurşun, cıva, baryum ve antimon gibi diğer zehirli kimyasalları da kullandığı da belirtiliyor.

SALWA BAALBAKI

Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Lübnanlılar da yemeklerini seviyorlar. Akdeniz ve Orta Doğu, Fransız ve Türk etkilerini içeren tatlar ve aromalarla dolu bu topraklarda, kuzu eti örneğin Osmanlılar tarafından tanıtılmış ve Lübnan mutfağında önemli bir yer edinmiştir.

İyi bir Lübnan yemeği hafızada uzun süre kalır ve ülke, genellikle taze ve doğal olmalarıyla bilinen dünya çapında kaliteye sahip yemekleriyle haklı olarak ünlüdür. Lübnanlıların yaklaşık beşte biri, tam zamanlı, yarı zamanlı ya da mevsimlik olarak aile arazilerinde bir dereceye kadar tarımda çalışıyor.

Toprak da buna yardımcı oluyor. Yaklaşık %13’ü ekilebilir olan verimli bir arazi. Ülkenin yaklaşık %13’ü tarıma elverişli ve çeşitli mikroiklimler neredeyse her ürün için ideal bir yetiştirme alanı sunuyor. Örneğin kışlık buğday ve yazlık sebzeler Bekaa Vadisi’ndeki tarlalardan geliyor. Ancak, en önemli tarım bölgelerinden biri olan Güney Lübnan, Hizbullah’ın İsrail’e yönelik sınır ötesi saldırılarının bedelini ağır ödedi çünkü İsrail’in verdiği karşılık arazi, toprak ve su kaynaklarını derinden etkiledi.

Toprak zarar görüyor

Ekim ayından beri Hamas’ın güney İsrail’e saldırmasının ardından, İran’dan güç alan grubun Şii savaşçıları, İsrail’e aralıklı olarak roketler fırlatıyor. Bazıları buna “dikkat dağıtıcı savaş” diyor, Hizbullah İsrail’i Gazze’den uzaklaştırmaya çalışıyor. Lübnan’dan atılan roketler ve İsrail’in misilleme bombardımanı, sınırın her iki tarafında yüz binlerce kişinin güvenli bir yere tahliye edilmesine yol açtı. Yeni kanıtlar, Lübnanlıların geri döndüklerinde topraklarını tehlikeli bulabileceklerini gösteriyor.

Kıyı kenti Nakura’dan Golan Tepeleri’nin Hermon Dağı eteklerindeki Kfar Shuba tepelerine kadar uzanan sınır bölgelerinin büyük bir kısmı, yaklaşık 100 köy ve çevresindeki tarım arazileri de dahil zarar gördü. Bu topraklar Lübnan’ın küçük ama önemli tarım ekonomisi için hayati önem taşıyor, ancak mahsuller ve meyve ağaçları yok edildi ve toprak, özellikle de uluslararası hukuka göre yasaklanmış olan beyaz fosforun sinsi kullanımı nedeniyle kirlendi.

HRW: İsrail, Lübnan’da 17 bölgede beyaz fosfor kullandı

Çiftçiler üzerindeki etkisi

Lübnan’ın 2019’dan bu yana yaşadığı ekonomik çöküş, çiftçileri de etkiledi. Ülkedeki çiftliklerin mali durumu, İsrail’in Ekim 2023’teki saldırılarından önce bile ciddi şekilde sarsılmıştı. Gübre ve yem gibi girdi maliyetleri yükseldi. Şimdi Lübnanlılar keskin bir seçimle karşı karşıya: Ya topraklarında kalıp tehlikelere rağmen tarım yapmaya çalışacaklar ya da topraklarını terk edip sığınacak bir yer arayacaklar. Sürülerini ve elma, üzüm, kiraz, nar ve zeytin gibi ürünlerini terk etmek zor. Birçoğu kalmayı planlıyor.

Tarım Bakanlığı’na göre Güney Lübnan ve komşu Nebatiye’de 570 milyon metrekare tarım arazisi var. BM, tarımın burada “birincil geçim kaynağı” olduğunu söylüyor.

Fakat savaşın etkisi büyük oldu. BM Kalkınma Programı’nın (UNDP) bir raporu “arazi bozulması, kimyasal kirlilik ve patlayıcı kalıntılarından kaynaklanan kirlenmenin toprağın veriminin azalmasına yol açtığından” bahsediyor. Raporda ayrıca “beyaz fosfor bombardımanı nedeniyle mahsul ve su kaynaklarındaki kirliliğin arttığı, bunun da çiftlik hayvanları ve insan sağlığı için tehdit oluşturduğu” belirtiliyor. İsrail’in “koruma altındaki alanlar, ormanlar, meralar ve su kaynakları” üzerinde beyaz fosfor kullanması”nın doğal ekosistemleri ve su kalitesini etkileyen kapsamlı çevresel hasara… insan sağlığı ve güvenliği için süregelen risklere” neden olduğu vurgulanıyor.

Toprağı zehirlemek

Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden bir ekip tarafından savaşın Güney Lübnan’daki çevresel etkileri üzerine yapılan bir araştırma, İsrail’in tarım arazilerinin verimli toprak tabakasını tahrip ettiğine işaret ediyor. Ekip, İsrail top mermilerinin toprağa, aralarında sinir, sindirim ve bağışıklık sistemlerini etkileyebilen cıvanın da bulunduğu zehirli elementler saçtığını tespit etti. Laboratuvar testleri de toprakta kurşun, baryum ve antimon bulunduğunu doğruladı. Kurşun beyni ve sinir sistemini etkileyerek nöbetlere, komaya ve bazen de ölüme yol açıyor. Baryum sindirim sisteminde hasara ve felce yol açarken, antimon cilt ve gözlere zarar veriyor, kalp ve akciğerlerde sorunlara yol açıyor.

Ancak en endişe verici olan, ekibin bulduğu beyaz fosforun etkileri. Bazı örneklerde, kilogram başına 97,000mg gibi yüksek düzeyde zehirli madde bulundu. Maksimum güvenli konsantrasyon 800 mg’dır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre beyaz fosforun etkileri arasında “kardiyovasküler etkiler ve çökme, böbrek ve karaciğer hasarı, bilinç bozukluğu ve koma” yer alıyor. Örgüt ayrıca “Şok, karaciğer veya böbrek yetmezliği, merkezi sinir sistemi veya miyokardiyal hasar nedeniyle ölüm meydana gelebilir” diye de ekliyor.

UNDP’nin etkilenen topraklara ilişkin çalışması, 2023 sonuna kadar sınır ötesi çatışmaların ilk üç ayını kapsıyor. Yakında yayınlanacak olan bir sonraki rapor, hasara ilişkin daha güncel bilgiler verecektir.

Tahribatın değerlendirilmesi

Lübnan Tarım Bakanlığı tarafından derlenen ve Majalla tarafından görülen istatistikler, 8 Ekim 2023 ile 5 Haziran 2024 tarihleri arasında güney Lübnan’da beyaz fosfor nedeniyle meydana gelen şaşırtıcı 812 yangını gösteriyor. Bu yangınlarda, 2.4 milyon metrekarelik tarım arazisi tamamen yandı ve 6.5 milyon metrekarelik alan da zarar gördü. Hasarın boyutu hala tam olarak netleşmiş değil. Güney Lübnan Konseyi Başkanı Haşim Haydar, Majalla’ya yaptığı açıklamada, savaş nedeniyle zarar gören tarım alanının yaklaşık 10 milyon metrekare olduğunun tahmin edildiğini söyledi.

“Çoğu beyaz fosfor nedeniyle zarar gördü. Bu, tarım sektörüne en az beş yıl boyunca zarar verebilir. Bazı köyler ve bölgeler erişilemez durumda, bu da zarar tespitini engelliyor” dedi. Ayrıca, 1,700’den fazla evin yıkıldığını ve 14,000’den fazla evin zarar gördüğünü, ancak herhangi bir tazminat ödenmediği ekledi. Çatışmaların sonunda, toplam zararın “tahminlerimizden çok daha büyük olacağını” düşünüyor.

Haydar sahadaki ekiplerden ve köy liderlerinden gelen verilere dayanarak su ve elektrik altyapısı, sağlık hizmetleri ve yolların onarımı da dahil maddi hasarın 2,5 milyar dolar, altyapı hasarının ise 500 milyon dolar olduğunu tahmin ediyor.

Zarar gören diğer sektörler

Bölgedeki kümes hayvancılığı, büyükbaş hayvancılık ve su ürünleri sektörleri neredeyse tamamen yok olmuş durumda; 12 büyük çiftlik yerle bir oldu ve birçok tavuk sürüsü ya İsrail bombardımanıyla ya da çiftçilerin onlara ulaşamaması ve besleyememesi nedeniyle telef oldu.

Lübnan Tarım Bakanlığı yaklaşık 340.000 kuşun ve 1.000’den fazla çiftlik hayvanının telef olduğunu açıkladı. Ayrıca 370 arı kovanı yok olurken 3,000 kovan da bombardıman ve yerinden edilme nedeniyle kısmen zarar gördü. Tütün sezonu da darbe aldı. İsrail bombardımanı, genellikle Nisan ayında yapılan bu önemli ürünün ekimini sekteye uğrattı. Zararın boyutu henüz net değil.

Tütün ekimi Güney Lübnan’da 17,000 ailenin başlıca gelir kaynağı ve 2023 rakamlarına göre yaklaşık 50 milyon dolar değerinde, ancak yangınlar genellikle tütün ekilen geniş alanları etkiledi. Lübnan Tütün İdaresi’nden Cafer el-Hüseyni, Majalla’ya yaptığı açıklamada, 2023 mahsulünün tamamının büyük zorluklarla erkenden hasat edildiğini ve cephe köylerinin ötesindeki depolarda saklandığını söyledi. Tüm mahsul için nakit dolar ödendi.

Diğer mahsuller, özellikle hafif acılığı ile bilinen Güney Lübnan’ın ünlü Baladi ve Souri zeytinleri de risk altında. Bu zeytinler, Akdeniz kıyısındaki en eski çeşitlerden bazılarıdır. Güney Lübnan ve Nabatiye, Lübnan’ın toplam zeytin üretiminin %22’sine katkıda bulunuyor ve bunun değerinin yaklaşık 30 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor, ancak bakanlık verileri, İsrail bombardımanı nedeniyle 60.000’den fazla yaşlı zeytin ağacının zarar gördüğünü gösteriyor.

İnsan yok, para yok

El-Hüseyni 44 sınır köyünün şu anda boş olduğunu söyledi. Bu köyler güney Lübnanlı çiftçilerin yaklaşık %40’ını ve üretimin de aynı oranını oluşturuyor. Hüseyni İsrail mermilerinin menzilindeki 13 köyün daha terk edildiğini sözlerine ekledi. Sakinlerinin %95’inin kalmayı tercih ettiği Rmeish, bölgede hala aktif olarak tarım yapılan sadece üç köyden biri, diğerleri ise Dibl ve Qleiaa.

Diğer birçok köyde ve civar bölgelerde, beyaz fosforun uzun vadeli etkileri toprağı tarım yapılamaz hale getirdi ve yeraltı sularını kirletti. El-Hüseyni, bazı tütün üreticilerinin evlerinin yıkıldığını ancak hiçbir tazminat alamadıklarını söylüyor. Tartışmalar arasında bazıları, İsrail’in bombardımanına Hizbullah’ın roketlerinin neden olduğunu, dolayısıyla zararı Hizbullah’ın ödemesi gerektiğini söylüyor. Diğerleri ise devletin derin bir ekonomik çıkmazda olmasına rağmen tazminatın devlet kasasından karşılanması gerektiğini söylüyor.

Henüz sönmedi

Yeniden inşa masraflarını karşılayacak para olmadığı için pek çok kişinin geri dönüp çiftçiliğe devam etmesinin mümkün olmadığını belirtiyor. El-Hüseyni, “Savaş devam ettiği sürece tazminattan söz etmek mümkün olmayacak” diyor. Haydar devlet yardımından umutlu değil, bu yüzden Lübnan’ın Arap komşularından yardım istemesini öneriyor. Özellikle Hizbullah ve İsrail arasındaki çatışmalar sona erecek gibi görünmediğinden çok az kişi bunun uygulanabilir bir seçenek olduğunu düşünüyor.

Haziran başında sınıra yaptığı bir ziyarette Başbakan Binyamin Netanyahu İsrail’in “kuzeyde çok yoğun eylemlere” hazır olduğunu söyledi. Hizbullah’ın 3,700 dönümlük İsrail tarım arazisini yakması ve İsrail bombardımanının Lübnan ormanlarını ateşe vermesiyle birlikte hasar artmaya devam ediyor. Yangınları takip eden uydu görüntüleri Mayıs ortasından bu yana bir artış olduğunu ve 2 Haziran’ın şimdiye kadarki en kötü gün olduğunu gösteriyor.

Savunma analistleri, İsrail’in 24 yıl önce nihai olarak çekilmeden önce yaptığı gibi bir tampon bölge oluşturmak için Güney Lübnan’da bir kara saldırısı olasılığını göz ardı etmiyor. Yoksul çiftçilerin daha fazla mücadele etmesi gerekebilir.

ORTADOĞU

UCM Hakiminden İsrail’in “tarafsızlık” sorgusuna yanıt

Yayınlanma

Beti Hohler

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail’in kendisi hakkındaki tarafsızlık sorgulamasına ilişkin İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkındaki tutuklama kararını verecek dairenin yeni atanan üyesi Hâkim Beti Hohler’in yanıtını yayınladı.

İsrail Başbakanı Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkındaki tutuklama talebi kararını verecek hâkim heyetine yeni atanan Hohler, savcılıktaki geçmiş görevine ilişkin İsrail’in sorularını yanıtladı.

UCM Hakimi Hohler’in sunduğu detaylı yanıtla, İsrail’in yargı sürecini geciktirmeye ve hakimin tarafsızlığını sorgulama yönelik girişimi temelsiz kaldı.

Tarafsızlık tartışması

Hohler’in UCM hakimliğine seçilmeden önce UCM Savcılık Ofisinde çalışmış olmasının, tarafsızlığına gölge düşürebileceğini öne süren İsrail Başsavcılığının UCM’ye yönelttiği sorulara verilen yanıtta, Filistin soruşturmasında görev almadığını belirtti. Hohler, savcılık bürosunda çalıştığı dönemde Filistin soruşturmasına doğrudan ya da dolaylı olarak katılmadığını ve soruşturmada görev alan personelle çalışmadığını kaydetti.

Eski Mossad şefi savaş suçları soruşturması nedeniyle eski UCM savcısını tehdit etmiş

İsrailli yetkililer hakkında yürütülen soruşturmanın belgelerine, soruşturma planlarına, evraklarına, delillerine veya gizli belgelere hiçbir şekilde erişmediğini aktaran Hohler, bu bilgi ve belgelerin kendisine başka şekilde de getirilmediğini ifade etti.

Yanıtında UCM’deki tüm soruşturmalara erişim sağlayan bir konumda çalışmadığını anlatan Hohler, Savcılıktaki görevinde kendisine danışılan ve görüş bildirdiği konular içinde Filistin soruşturmasının yer almadığını vurguladı.

Hohler, ağırlıklı olarak Filipinler’deki olayların soruşturulmasında görev aldığını ve etkileşime girdiği soruşturmalar içinde Filistin’in yer almadığını belirtti.

ABD Temsilciler Meclisi, UCM’ye yaptırım yasasını geçirdi

Tarafsızlığından makul gerekçelerle şüphelenilen bir hâkimin görevinden çekilmesi gerektiğine inandığını aktaran Hohler, görevinin gerektirdiği özelliklerin farkında olduğunu kaydetti. Hohler, Savcılık Ofisini de konuya ilişkin elindeki bilgileri mahkemeye sunmaya davet etti.

UCM’deki süreci geciktirme çabaları

Önceki UCM Başsavcısı Fatou Bensouda 16 Ocak 2015’te, Filistin’deki duruma ilişkin ön inceleme başlattığını duyurmasının ardından, Aralık 2019’da soruşturma için gerekli kriterlerin karşılandığını açıklamasına rağmen, Filistin topraklarının nereyi kapsadığı ve mahkemenin hangi topraklarda işlenen suçlara bakabileceğinin tespit edilmesi için ön yargılama dairesinden görüş istemişti.

Söz konusu görüşün verilmesi sırasında birçok UCM ülkesi ve sivil toplum kuruluşunun (STK) sürece dahil olmasıyla yaklaşık 2 yıl sonunda, ön inceleme tamamlanmış ve soruşturma ancak 3 Mart 2021’de başlatılmıştı.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

UCM Başsavcılığının 20 Mayıs’ta Binyamin Netanyahu, Yoav Gallant ve üç Hamas lideri hakkında istediği tutuklama kararı talebi, İsrail ve müttefiklerinin sistematik engelleme çabalarıyla karşılaşmaya devam etti.

İngiltere’nin temmuzda başlattığı yetki itirazıyla yeni bir gecikme süreci başlamıştı. İngiltere’nin Filistin’in devlet statüsünü sorgulayarak UCM’nin yargı yetkisine itiraz etmesi ve daha sonra 64 ülke, kuruluş ve kişinin beyanlarının da sürece dahil edilmesiyle birlikte, tutuklama kararından önce yargılama yetkisi tartışmalarına girilmişti.

Bunun yanında Netanyahu hakkındaki tutuklama kararı talebini incelemekle görevli bir numaralı Ön Yargılama Dairesinin başkanı Hâkim Julia Motoc’un “sağlık nedenleri ve adaletin düzgün işleyişini koruma ihtiyacı” gerekçesiyle görevinden çekildiği açıklanmıştı.

UCM, Motoc’un yerine Sloven Hâkim Beti Hohler’in atandığını bildirmişti.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

UCM’deki Filistin süreci devam ederken, Mahkeme Taraf Devletler Meclisi Başkanlığından yapılan açıklamada, Başsavcı Kerim Han hakkında Savcılık Ofisi çalışanlarından birine yönelik “uygunsuz davranış” iddialarının bağımsız bir komisyon tarafından incelendiği duyurulmuştu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas’tan Gazze’nin yönetimi için “komite” önerisine şartlı onay

Yayınlanma

Hamas’ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, El-Aksa televizyonuna yaptığı açıklamada Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması teklifini, bu komitenin tamamen yerel olması şartıyla kabul ettiklerini söyledi.

Hayye, Gazze’de ateşkes görüşmeleriyle ilgili açıklamasında “Masaya Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması yönünde bir fikir konuldu. Bu, Mısırlı kardeşlerimizin sunduğu bir öneri. Biz buna sorumlu bir yaklaşımla ve olumlu bir şekilde yanıt verdik. Komitenin Gazze’yi tamamen yerel bir şekilde yönetmesi ve oradaki günlük hayata dair her şeyi denetlemesi şartıyla bu öneriyi kabul ediyoruz” dedi.

Çin’de bir araya gelen Hamas ve El Fetih birleşme için diyaloğu sürdürme sözü verdi

Hamas ve Fetih hareketleri, bu ayın başında Gazze’nin yönetimi için bir komite kurulması ve ateşkes görüşmeleri çerçevesinde Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya gelmişti.

Hayye, Hamas ve İsrail arasında dolaylı olarak yürütülen ateşkes ve esir takası müzakerelerine ilişkin de “İsrail soykırımı durmadan esir takası olmayacak. Nitekim bu birbirine bağlı bir denklem. Biz tüm açıklıkla şunu söylüyoruz. Bu saldırganlığın durmasını istiyoruz. Herhangi bir esir takası olması için önce bu saldırılar durmalı” ifadelerini kullandı.

“Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkesi engelliyor”

Ateşkes anlaşmasına hazır olduklarını ancak İsrail’in de bu konuda gerçekten istekli olması gerektiğini belirten Hayye, “Ateşkes müzakerelerini harekete geçirmek için arabulucu ülkelerle temaslarımız sürüyor. Ancak Netanyahu, siyasi nedenlerle ateşkes müzakerelerinde ilerlemeyi engelliyor” diye konuştu.

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde süren saldırılarının durdurulması için taraflar arasında uzun süredir dolaylı müzakereler yürütülüyor. Katar, ABD ve Mısır’la İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes ve esir takası anlaşmalarına arabuluculuk ediyor.

“Ya Philadelphia ya anlaşma”

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda, siyasi nedenlerle Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor. İsrail’in anlaşma taslağına eklediği maddelerin özellikle Mısır-Gazze sınır hattı Philadelphia Koridoru’nda kontrolünü sürdürme ısrarının müzakereleri zora soktuğu vurgulanıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail Meclis kürsüsünden Netanyahu’ya “seri katil” dedi

Yayınlanma

Ayman Ode

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya Gazze’deki sivil ölümlerinden ötürü “barışın seri katilisin” diyen Filistin asıllı İsrail Meclisi (Knesset) üyesi Ayman Odeh zorla kürsüden uzaklaştırıldı.

Odeh, Knesset’teki konuşmasında, İsrail ordusunun Gazze’de, sivil ayırt etmeksizin düzenlediği saldırılardan dolayı Netanyahu’yu eleştirdi.

İsrail saldırılarında henüz yeni doğmuş ikiz bebeğini ve eşini, doğum belgesini almaya gittiği esnada düzenlenen saldırıda kaybeden Muhammed Ebu el-Kumsan’ın hikayesini anlatan Odeh, “Gazze’de sisteminizin öldürdüğü 17 bin 385 bebek var; bunların 825’i bir yaşın altında” dedi.

Netanyahu’ya Gazze öldürülen sivil, kadın ve çocuklara ilişkin sert eleştiriler yönelten Odeh sözlerini şöyle sürdürdü: “Gazze’de 35 bin 55 yetim bebek var. Hepsinin kanı peşinizi bırakmayacak ve yine de küstahlığınızla Uluslararası Ceza Mahkemesinde nasıl suçlandığınızı merak edeceksiniz. Binyamin Netanyahu senin düşüncen nedir? Düşüncen nedir? 30 yıldır barışın seri katili oldun.”

Konuşması yarıda kesilen Odeh’in Knesset’te bulunanlarca kürsüden uzaklaştırıldığı görüldü.

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah’ta üç günlük ikiz bebeklerinin doğum belgesini almak için evinden çıkan Filistinli Muhammed Ebu el-Kumsan, eşini ve çocuklarını 13 Ağustos’ta İsrail saldırısında kaybetmişti.

Filistinli baba, bebeklerinin doğum belgesini almak için dışarı çıktıktan kısa bir süre sonra, İsrail ordusu sığındıkları evi bombalamıştı. Evde bulunan eşi ile Aysel ve Aser ismini verdikleri ikiz bebekleri ve kayınvalidesi saldırıda yaşamını yitirmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English