Bizi Takip Edin

AVRUPA

İsviçre’de genel seçimlerde sağcı ve göç karşıtı SVP galip geldi

Yayınlanma

İsviçre’de göçün sınırlandırılmasını, tarafsızlığın sıkı bir şekilde uygulanmasını, ülkenin Avrupa Birliği (AB) ve NATO’ya katılmamasını ve Ukrayna dahil çatışma bölgelerine silah ihracatının yasaklanmasını savunan sağcı muhafazakâr İsviçre Halk Partisi (SVP), 22 Ekim’de yapılan parlamento seçimlerini kazanarak ülkenin en büyük siyasi gücü olma konumunu pekiştirdi.

Kamu yayın kuruluşu SSR’nin haberine göre parlamentonun 200 üyeli büyük meclisi Ulusal Konsey’de 62 sandalye kazandı.

Oy sayım sürecini gerçek zamanlı olarak kanal, “İsviçre Halk Partisi (SVP) Ulusal Konsey’de 2019’a kıyasla 9 sandalye daha fazla kazanarak 62 sandalye elde etti. Onu, dört yıl önceki seçimlere kıyasla 2 sandalye daha fazla olan 41 vekillikle Sosyal Demokrat Parti (SP) takip ediyor,” diye aktardı.

Ülkede parlamentonun görev süresi dört yıl.

Liberal ve çevreci partiler oy kaybetti

Koalisyon hükümetindeki diğer iki parti, Merkez Parti (PCS) ve Hür Demokrat Parti. Liberaller (SPDL), Ulusal Konsey’de sırasıyla 29 ve 28 sandalye kazandı. Böylece PCS 2019 seçimlerinden sonra sahip olduğu koltuk sayısından bir fazla, SDPL ise bir eksik koltuğa sahip oldu.

Parlamentoda temsil edilen diğer partiler ilk dördün fazlaca gerisinde kaldı. Özellikle Yeşil Parti 23 sandalye kazanırken 5 sandalye kaybetti ve Yeşil Liberal Parti 10 sandalye kazanırken 2019 seçimlerine göre 6 sandalye kaybetti.

Aralarında Bern, Cenevre ve Zürih’in de bulunduğu 10 kantonun ikinci tura kalacağı 46 üyeli Kantonlar Konseyi (küçük meclis) seçimlerinin nihai sonuçları kasım ayı sonunda belli olacak.

Oylama, parlamentodaki güç dengesinin sağa kaydığını ve çevreci ve liberal partilerin konumunun ciddi şekilde zayıfladığını teyit etti.

Mevcut seçimlerin ana sonucu, 1950’lerin sonlarından bu yana koalisyon hükümeti kuran en büyük dört partinin parlamentodaki sandalyelerin ezici çoğunluğunu elinde tutmaya devam etmesi olarak öne çıkıyor.

Dört büyük partiden hiçbiri hükümetteki katılımını değiştirme ya da sorgulama niyetini dile getirmedi. Bu da İsviçre’nin iç ve dış politikasının seçimlerden sonra değişmesinin beklenmemesi gerektiği anlamına geliyor, zira tüm önemli konular hükümette ortaklaşa kararlaştırılıyor ve ülke açısından hayati olan konular referanduma sunuluyor.

SVP’nin başarısında jeopolitiğin rolü

Yerel gözlemciler SVP’nin başarısını, İsviçre halkını endişelendiren göç konusuna odaklanan başarılı seçim kampanyasına bağlıyor.

Jeopolitik de bu başarıda önemli bir rol oynuyor. Tribune de Geneve gazetesinde yer bulan makalede, “Güncel uluslararası konular SVP’ye güvenlik konularını vurgulama imkânı vererek destek sağladı,” değerlendirmesi yapıldı.

İsviçre’nin katı tarafsızlığının sadık destekçisi olan parti, başta Ukrayna olmak üzere çatışmalara dahil olan ülkelere yeniden silah ihracatı yasağının kaldırılmasına ve ülkenin AB ve NATO üyeliğine de şiddetle karşı çıkıyor.

Parti ve müttefikleri 2022 sonbaharında tarafsızlık politikasına daha sıkı bir şekilde bağlı kalınması ve BMGK onayı almamış yaptırımların yasaklanmasının anayasaya girmesi için bir referandum yapılması amacıyla imza toplamaya başlamıştı. Referandumun önümüzdeki yıl yapılması bekleniyor.

Seçim sonuçlarını yorumlayan SVP Genel Başkanı Marco Chiesa, partisinin ‘İsviçre halkından, yasa dışı göç ve enerji tedariki gibi kendileri için önemli olan konuları desteklemek üzere son derece net bir yetki aldığını’ belirtti.

Ayrıca Chiesa, SVP’nin yeni koalisyon hükümetinde, şu anda SPD’li Elisabeth Baume-Schneider tarafından yönetilen yasa dışı göçle mücadeleden sorumlu adalet ve asayiş bakanlığını devralmaya hazır olduğunun sinyalini verdi.

Sosyal Demokratlaran ‘SVP’ye karşı bir denge unsuru olacağız’ mesajı

SP, partinin Ulusal Konsey’de en çok oy alan ikinci siyasi güç olma konumunu koruduğu oylama sonuçlarından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. SP Eş Genel Başkanı Cédric Wermuth, “Partim SVP’ye karşı bir denge unsuru olmak ve iklim, eşitlik ve [halkın] alım gücü için mücadele etmek üzere yeterince açık bir yetki aldı,” diye konuştu.

Liberal Parti Genel Başkanı Thierry Burkart ise oylamanın sonucuna ilişkin değerlendirmesinde göç meselesinin yaşananlarda kayda değer bir rol oynadığına dikkat çekere, “Dört yıl sonra tekrar kazanmasını istemiyorsak, bu hikâyenin ciddiye alınması ve çözümler üretilmesi gerekiyor,” yorumunu yaptı.

Eski NATO-Rusya Konseyi Başkanı Kujat: İsviçre tarafsızlığını dişiyle tırnağıyla korumalı

AVRUPA

AfD kongresi Essen’de toplandı: “Önce doğuda, sonra tüm ülkede yöneteceğiz”

Yayınlanma

Almanya’nın batı eyaletlerinden Essen’de toplanan Almanya için Alternatif (AfD), başya doğu eyaletleri olmak üzere federal düzeyde de iktidara hazırlandığına ilan etti.

AfD eş başkanı Tino Chrupalla, solcu grupların karşı eylemleri nedeniyle yapılan sokak blokajları nedeniyle yarım saat geç başlayan iki günlük toplantının yaklaşık 600 delegesine, “Önce (Almanya’nın) doğusunda, sonra batısında, daha sonra da federal düzeyde yönetmek istiyoruz,” dedi.

AfD kongresi, bir zamanlar sosyalist Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin (DDR) bir parçasını oluşturan ve AfD’nin kamuoyu yoklamalarında üst sıralarda yer aldığı eyaletlerde eylül ayında yapılacak üç önemli seçimin öncesinde gerçekleşti.

Partinin eş başkanı Alice Weidel kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, “Buradayız ve burada kalacağız,” dedi ve sürekli alkış aldı.

Weidel, “İşler bazen istediğinizden farklı sonuçlanmasaydı hayat olmazdı. Darbeler ve çürükler oldu ama mükemmel bir sonuç elde etmeyi başardık,” dedi.

Parti konferansına katılmayan devrik liste başı adayları Maximilian Krah ve Petr Bystron’un isimleri ne Weidel’in ne de Chrupalla’nın ağzından hafta sonu boyunca çıkmadı. Sadece şu kadarını söylüyor: Sadece Chrupalla, “Bazıları dikkatsiz ve profesyonel olmayan davranışlarıyla gereksiz bir hedef haline geldiler (…) Gelecekte adaylarımıza daha yakından bakmamız gerekiyor,” diyerek uyarılarda bulundu.

Krah’ı bir karalama kampanyasının kurbanı olarak gören Bavyera Bölge Birliği’nden gelen bir önerge ise daha fazla tartışmaya mahal vermeden kısa sürede geri çekildi.

Hem Weidel hem de Chrupalla partiyi iki yıl daha yönetmek üzere yeniden seçildi.

Büyük ölçüde değişmeyen federal yönetim kurulunda göze çarpan şeylerden biri, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından “kesinlikle aşırı sağcı” olarak listelenen partinin gençlik örgütü Junge Alternative’in (JA) federal başkanı Hannes Gnauck yeni üye oldu.

Bunun yanı sıra Weidel dışında yeni federal yönetimde hiç kadın yok.

Göçmen sayısındaki artış ve Avrupa’nın en büyük ekonomisinin zayıf performansından güç alan parti, ocak ayında kamuoyu yoklamalarında yüzde 22’ye kadar yükselmişti.

Fakat AP seçimlerinin baş adayı Maximilian Krah’ın adının karıştığı bir dizi skandal nedeniyle partiye destek azaldı. Weidel perşembe günü Politico’ya verdiği demeçte, “Partinin son aylarda çok şey öğrendiğine ve gelecekte lider adayları ortaya koyarken çok dikkatli olacağına inanıyorum,” dedi.

Eylül ayında Thüringen, Saksonya ve Brandenburg’da yapılacak eyalet seçimlerinde AfD zafere en yakın parti gibi görünüyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Renault, Ford ve Tesla’dan ortak açıklama: İçten yanmalı motor yasağını geri almayın

Yayınlanma

Bazı otomobil tekelleri, enerji şirketleri ve çevre STK’ları, AB liderlerinin perşembe ve cuma günü (27-28 Haziran) gerçekleştirecekleri toplantı öncesinde, AB’nin 2035 yılında yeni benzinli ve dizel araçların satışına getirdiği fiili yasağın kaldırılmasına karşı acil bir uyarıda bulundu.

Renault Group, Uber, Volvo, Ford ve Tesla gibi üyeleri bünyesinde barındıran Elektromobilite Platformu, 24 Haziran Pazartesi günü yayınladığı ortak bildiride, “2035 sıfır emisyonlu otomobil hedefi, Avrupa’nın, Avrupa şirketlerine hayati yatırımlar getiren en yalın elektrikli araç sanayi stratejisidir,” denildi.

AB yasalarına göre, 2035 yılından sonra satılacak yeni otomobillerin CO2 emisyonu yaymasına izin verilmiyor ve bu da dizel ya da benzinli otomobiller gibi içten yanmalı motora sahip yeni otomobillerin satışını fiilen yasaklıyor.

Koalisyon, yasağın kaldırılması ve bunun yerine daha fazla “teknolojik açıklığa” izin verilmesi yönündeki isteklerini açıklayan merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) içindeki milletvekillerine atıfta bulunarak, “yeni gelen Avrupa Komisyonu’nu otomobiller ve kamyonetler için halihazırda üzerinde anlaşmaya varılmış olan CO2 standartlarını tersine çevirmeye çağıran son açıklamalardan büyük endişe duyduğunu” söyledi.

EPP’nin seçimlerden birinci çıkması ve baş adayı Ursula von der Leyen’in AB liderleri tarafından Avrupa Komisyonu başkanlığına ikinci bir dönem için yeniden atanması beklendiğinden, 2035 hedefinin revize edilmesi giderek daha olası görünüyor.

AB liderleri tarafından kabul edilecek olan ve Euractiv tarafından görülen 25 Haziran tarihli bir sonraki Avrupa Komisyonu için “stratejik gündem” taslağı, içten yanmalı motorlar üzerindeki yasağı tersine çevirme hedefini içermiyor.

Bunun yerine, “istikrarlı ve öngörülebilir bir çerçeve sağlamayı ve Avrupa’nın net sıfır teknolojiler ve ürünlere yönelik üretim kapasitesini artırmak için daha destekleyici bir ortam yaratmayı” taahhüt ediyor.

EPP’nin otomobiller için CO2 standartları konusundaki eski baş müzakerecisi Jens Gieseke Euractiv’e yaptığı açıklamada, Avrupa Parlamentosu’nda yeni kurulan EPP grubunun önümüzdeki hafta (2-5 Temmuz) Portekiz’de gerçekleştireceği “çalışma günlerinde” verdiği sözü nasıl yerine getireceğine karar vereceğini söyledi.

“İçten yanmalı motorlar üzerindeki yasağın kaldırılması seçim kampanyasındaki temel taleplerimizden biriydi,” diyen Peke, alternatif yakıtların hesaba katılması ya da otomobil üreticileri için ortalama emisyon azaltma hedefinin mevcut %100 yerine %90’a indirilmesi de dahil olmak üzere yasanın nasıl değiştirileceği konusunda masada birden fazla seçenek olduğunu sözlerine ekledi.

Bununla birlikte, elektromobilite platformu “sıfır emisyonlu mobilite için net sıfır endüstriyel ekosistemi oluşturmak üzere yatırım çekmenin tutarlı ve net bir düzenleyici çerçeve olmadan mümkün olmadığı” uyarısında bulunuyor.

Açıklamada, “Şimdi ‘geri adım atmak’, üyelerimizin birçoğu da dahil olmak üzere, bu geçişe (otomotiv, bataryalar, altyapı vb.) yatırım yapmış olan tüm endüstriyel aktörleri önemli ölçüde cezalandıracaktır,” diye eklendi.

Fakat Avrupalı otomobil üreticilerinin hepsi bu görüşü paylaşmıyor. BMW CEO’su Oliver Zipse bu yılın başlarında verdiği bir röportajda yasağı “naif” olarak nitelendirmiş ve “bir ayarlamanın kaçınılmaz” olduğunu eklemişti.

Özellikle Alman otomotiv sektörü, sert bir içten yanmalı motor yasağına karşı lobi yapıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İngiliz gazeteleri seçim tavırlarını açıklıyor

Yayınlanma

İngiliz Financial Times (FT) gazetesi 30 Haziran Pazar günü, önümüzdeki hafta yapılacak seçimlerde muhalefetteki İşçi Partisi’ni destekleyeceğini açıklayarak Sunday Times’a katıldı.

FT 2005’ten bu yana İşçi Partisi’ni hiçbir ulusal seçimde desteklememişti fakat pazar günü yayınladığı başyazıda “ülkenin yeni bir başlangıç için can attığını” ve “İşçi Partisi’ne bunu sağlama fırsatı verilmesi gerektiğini” söyledi.

FT başyazısında partinin liderine atıfta bulunarak, “Sir Keir Starmer’ın İşçi Partisi bugün ülkenin ihtiyaç duyduğu liderliği sağlamak için daha iyi bir konumda,” dedi.

Sunday Times da başyazısında 14 yıllık Muhafazakâr iktidarın ardından ülkenin “radikal bir yeniden yapılanmaya” ihtiyacı olduğunu savundu.

Rupert Murdoch’ın News UK şirketine ait olan gazete 2005’ten bu yana her seçimde Muhafazakârları destekledi fakat ülkenin “tükenmiş” bir partiyle yola devam edemeyeceğini ileri sürdü.

Başyazıda, “Artık İşçi Partisi’nin hükümete yeniden yetkinlik kazandırmakla görevlendirilmesinin doğru zaman olduğuna inanıyoruz. Değişimin tek seçenek olduğu bir zaman gelir,” denildi.

Sunday Times, Brexit referandumunun yapıldığı 2016 yılından bu yana geçen dönemin, Muhafazakâr liderlerin dikkatini seçmenler için en önemli konular olan sağlık, okullar ve ekonomiden uzaklaştıran “siyasi kaos” ile tanımlandığını söyledi.

FT ise Starmer yönetimindeki İşçi Partisi’nin merkeze doğru geri döndüğünü ve partinin “müdahaleci içgüdüleri ve düzenleme tutkusu” konusunda endişeleri olsa da büyümeyi yeniden canlandırmaya öncelik verme hamlelerini övdüğünü belirtti.

Gazete, 2019’daki son seçimlerde iyi bir seçenek olmadığını söyleyerek hiçbir partiyi desteklememişti. Gazete 2010 ve 2017’de Muhafazakârları, 2015’te ise Muhafazakârların liderliğindeki koalisyonu desteklemişti.

Britanya’nın en çok satan gazetelerinden biri olan ve Murdoch’ın sahibi olduğu The Sun ise seçimlerde hangi partiyi destekleyeceğini henüz açıklamadı.

Diğer gazeteler arasında Daily Mirror ve The Guardian İşçi Partisi’ni desteklerken, Daily Mail ve Daily Telegraph Muhafazakârlara destek vereceğini açıkladı. İş dünyası yanlısı haftalık dergi The Economist de ağırlığını İşçi Partisi’nden yana koydu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English