Bizi Takip Edin

AVRUPA

Almanya’da Wagenknecht partisinin geleceği

Yayınlanma

Almanya’da Sol Parti’nin (Die Linke) ve Alman siyasetinin önemli isimlerinden Sahra Wagenknecht ve arkadaşları, uzun süredir beklenen açıklamayı yaparak ‘Sahra Wagenknecht İttifakı – Akıl ve Adalet için’ (BSW) örgütünün kuruluşunu ilan etti.

Şu anda dernek statüsünde olan ve Amira Mohamed Ali’nin başkanlık edeceği BSW’nin ocak ayında partileşmesi ve haziran ayında Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine katılması bekleniyor.

Dünkü basın toplantısında Sahra Wagenknecht, amacının geleneksel partilerden hayal kırıklığına uğramış ve AfD’nin ‘sert milliyetçiliği’ tarafından kenara itilmiş insanlara bir ses sunmak olduğunu söyledi.

Wagenknecht, AfD’ye ‘sağcı oldukları için değil, öfke ve çaresizlikten dolayı’ oy vermeyi düşünen insanlar için ‘ciddi bir adres’ olacağını da ekledi.

Wagenknecht, Almanya’nın en tanınmış şahsiyetlerinden biri ve ana akım siyasetten hayal kırıklığına uğramış seçmenler arasında büyük bir takipçi kitlesine sahip. Insa tarafından Pazar günü yapılan bir ankete göre Almanların yüzde 27’si onun liderliğindeki bir partiye oy verebileceğini söylüyor. Pazartesi günü yine aynı şirketin yaptığı yeni bir ankette ise Almanların yüzde 12’si Wagenknecht partisine oy vereceğini belirtti.

‘Sağ’dan ‘sol’a birlik

Financial Times’ta (FT) yer alan bir değerlendirmeye göre, BSW servet vergisi, eğitime büyük kamu yatırımları ve NATO karşıtlığı gibi ‘geleneksel sol’ fikirleri, mülteci sayıları arttıkça Alman siyasi gündeminin üst sıralarına yükselen ‘düzensiz göçü reddeden sağcı bir hareketle’ birleştiriyor.

Nitekim Wagenknecht, dünkü basın toplantısında, “Ülkemiz aşırı yük altında,” diyerek Almanya’da 700.000 konut, on binlerce öğretmen ve kreş eksiği olduğunu söyledi ve “Böyle bir durumda kitlesel göçe izin vermek sorumsuzluktur,” iddiasında bulundu.

Ukrayna’ya yönelik askeri yardımlara ve Rusya’ya yönelik iktisadi yaptırımlara da karşı çıkan Alman siyasetçi, COVID-19 salgını sırasında da muhalif bir duruş sergilemiş; aşı, kapanma ve maske zorunluluklarını reddetmişti.

Almanya’da Sarah Wagenknecht partisinin başarı şansı var mı?

‘Yaşam tarzı solculuğuna’ karşı Wagenknecht

Wagenknecht, 2021 yılında yayımlanan ve yayımlanır yayımlanmaz büyük tartışma yaratan kitabı Die Selbsgerechten’de (Kendini Beğenmiş) solun gündemde kalabilmesi için göç meselesindeki tutumunu değiştirmesi gerekiyordu. Die Linke’nin ‘açık sınırlar’ çağrısı yapan bir programını eleştiren Wagenknecht, partisinin bir zamanlar Volkspartei, yani bir kitle partisi olduğu Doğu’da destek kaybetmesinin nedeninin bu olduğunu yazıyordu.

Kitabında ‘kimlik siyaseti’ ve ‘liberal sol’ olarak nitelendirdiği görüşlere karşı çıkan Wagenknecht, bu akıma mensup olanları ‘yaşam tarzı solcuları’ olarak eleştiriyor ve karşılarına ‘kamu ruhu ve sosyal uyum i̇çi̇n bir karşı-program’ öneriyordu.

‘İnanç, ulus, vatan’ gibi kavramların sol liberal tarafından ‘geri’ bulunduğunu belirten Alman siyasetçi, “Kimlik siyaseti, her biri kendisini toplumun çoğunluğundan ayıran ve mağduriyet iddiasını türettiği bir tuhaflıkta bir kimlik bulan, giderek daha küçük ve daha tuhaf azınlıklara odaklanmak anlamına gelir,” diye yazıyordu.

Wagenknecht’in kendi partisi Die Linke’ye yönelik eleştirileri de kitabındaki tezlerle uyumluydu. Wagenknecht, partinin ‘iktisadi adalet’ yerine ‘azınlık politikalarına’ çok fazla odaklandığını iddia ettiği yönü konusunda liderleriyle defalarca çatıştı.

Brüksel’in egemenliğine itiraz

Euractiv’in sorduğu bir soruya yanıt veren Wagenknecht, 2024 AP seçimlerinde iktidarın Brüksel’de tekleşmesine yönelik itirazı da yükselteceklerini söyledi.

“Daha fazla yetkinin Avrupa Komisyonu’na verilmesi gerektiğini düşünmüyoruz. Avrupa Komisyonu şirket lobicilerine yakın ve vatandaşlardan uzak,” diyen Alman siyasetçi, üye devletlerde daha fazla karar alınmasını istediğini sözlerine ekledi.

ABD ile Çin kapışmasına karşı ‘bağımsız’ Avrupa

Avrupa’nın ‘nispeten üzücü’ bir durumda olduğunu söyleyen Wagenknecht, tarafsız bir dış politikaya yönelmediği takdirde ‘ABD ve Çin arasında ezilmekten’ korktuğunu ifade etti.

Wagenknecht bu nedenle Rusya’ya yönelik yaptırımlara şiddetle karşı çıkıyor ve Ukrayna’da derhal ateşkes sağlanmasını savunuyor. Toplantıda Alman siyasetçi bu nedenle ‘Almanya’nın yeniden daha ucuz enerji elde etmesini’ sağlayacağı sözünü verdi.

Bu bağlamda Wagenknecht, KOBİ’leri büyük şirketlere karşı koruyacağını da açıkladı.

Sahra Wagenknecht: Ülkemizin siyasetçileri, Rusya’yı mahvetmek istiyorlar

Wagenknecht’e eleştiriler

Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin (DDR) eski yönetici partisi Sosyalist Birlik Partisinin (SED) devamcısı Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) olarak kendini var ederken dönüşmüş Sol Parti’de Sahra Wagenknecht, ‘işçi sınıfından’ yana olduğunu söylüyor.

Öte yandan ‘villada yaşayan bir milyoner’ olduğu söylenen Wagenknecht’in ekonomi alanında doktorası var ve zamanının çoğunu Bundestag ve talk showlarda geçirmekle eleştiriliyor.

Wagenknecht, 2000’lerin başında PDS henüz Sol Parti’ye dönüşmemişken, partideki ‘komünist platform’un içerisindeydi. Eski SPD’li ve Sol Parti’nin kurucularından Oskar Lafontaine’in göçe karşı görüşlerinin Wagenknecht’i de etkilediğini ileri sürenler var. 

Wagenknecht’in dönüşümü

Wagenknecht de 2012 yılında yayınladığı Freiheit statt Kapitalismus (Kapitalizm yerine Özgürlük) kitabında sosyalist Almanya savunusundan, ‘sosyal piyasa ekonomisi’ne, 1960’larda yaygınlaşan ‘ordoliberalizm’e yönelmiş görünüyor. Bu görüşte devlet, serbest piyasalara yardımcı olmak için açık bir biçimde müdahaleci yetenekler kazanıyor. CDU’lu Konrad Adenauer ve yine CDU’lu iktisatçı Ludwig Erhard’ın başını çektiği bu sistem, 50’li ve 60’lı yıllardaki ‘Alman mucizesi’nin arkasındaki fikir olarak gösteriliyor.

Wagenknecht’in, kapitalizmin ‘Altın Çağ’ı ile bağlantılı SPD-CDU karması bir rota izlemek istediği anlaşılıyor. Nitekim Wagenknecht’in kitaplarındaki izlek, işçilere seslenen bir sol siyasetçiden, kapitalizmin günümüzde aldığı biçiminin ‘girişimcilere’, ‘rekabete’ ve ‘verimliliğe’ verdiği zararı anlatan, tam da kitaptaki anlamıyla bir ‘popülizme’ dönüştüğüne işaret ediyor.

Bu noktada, Wagenknecht partisinin esas seslendiği kitlenin işçilerden ziyade, Alman ekonomisinin bel kemiği olarak görülen Mittelstand ile KOBİ’ler olacağını tespit etmek zor değil.

AVRUPA

Alman Savunma Bakanı Trump-Putin ateşkes anlaşmasını eleştirdi

Yayınlanma

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna’da ilan ettiği kısmi ateşkesi eleştirdi.

Pistorius çarşamba günü Alman yayın kuruluşu ZDF’ye verdiği demeçte, Trump’a yüklendi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yapılan anlaşmayı “hiç” olarak nitelendirdi ve “Sözde çığır açan bu harika telefon görüşmesinden sonra Rus saldırıları azalmadı,” dedi.

Trump, Putin ile yaptığı görüşmeyi “çok iyi ve verimli” olarak değerlendirmiş ve Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada bu görüşmenin “enerji ve altyapı ateşkesinin” başlangıcı olduğu belirtilmişti.

Pistorius, Putin’in amacının Ukrayna’yı daha da zayıflatmak ve Rus birliklerinin yeniden silahlanmasına ve cephe hatlarına yığınak yapmasına olanak sağlamak olduğunu savundu.

Alman bakan, “Putin bir oyun oynuyor ve eminim ki Amerikan Başkanı tepki vermeden uzun süre izleyemeyecek,” dedi.

Pistorius, Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) önemli siyasetçilerinden biri ve 23 Şubat’ta yapılan seçimleri kazanan Friedrich Merz’in liderliğindeki bir sonraki koalisyon hükümetinde önemli bir rol oynayacak.

Pistorius’un partisinden Alman Şansölyesi Olaf Scholz ise nüanslı bir tutum takındı.

Berlin’de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya gelen Scholz, “Enerji altyapısına yönelik saldırılar için ilan edilen ateşkes, bu yolda önemli bir ilk adım olabilir. Aynı şey denizde ateşkes için teknik müzakerelerin başlaması için de geçerli,” dedi.

Avrupalı liderler savaşı sona erdirmeye yönelik müzakerelerden dışlanmaları nedeniyle hayal kırıklığına uğrarken, Pistorius kalıcı bir barışın “Avrupa şartlarında sağlanması gerektiğini” vurguladı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Olaf Scholz’dan İmamoğlu açıklaması

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması üzerine bir açıklama yaptı.

DW Türkçe’nin aktardığına göre perşembe günü Brüksel’de AB liderlerini bir araya getiren zirvenin başlangıcında konuşan Scholz, “Güncel bir vesileyle benim için çok önemli olan bir konuya değinmeme izin verin. Son yıllarda Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkileri daha da geliştirmek için çok çaba sarf ettik. Bu çerçevede, merkezi önemde muhalif bir siyasetçi olan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması, çok ama çok kötü bir göstergedir,” diye konuştu.

“Söz konusu gelişme Türk demokrasisi için olduğu kadar Avrupa ile Türkiye arasındaki ilişkiler açısından da can sıkıcıdır,” diyen Scholz, Türkiye’ye ‘muhalefet ile hükümetin rekabet içerisinde bulunduğu’ ve ‘muhalefetin yargıda hesap vermediği’ bir siyasete olanak tanıma çağrısında bulundu.

Scholz daha sonra bu sözlerini kişisel sosyal medya hesabından da İngilizce olarak paylaştı.

Dün Alman Dışişleri Bakanlığı da, İmamoğlu ve arkadaşlarının gözaltına alınması hakkında, “Türkiye’de demokrasiye vurulan ağır bir darbedir. Halkın seçilmiş temsilcilerinin haklarının korunması, hukukun üstünlüğünün desteklenmesinin önemli bir parçasıdır,” açıklamasını yapmıştı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Litvanya Meclis Başkanı’ndan ‘Rusya yanlısı beşinci kol’ suçlaması

Yayınlanma

Litvanya Parlamento Başkanı Saulius Skvernelis, bazı milletvekillerinin Rusya’ya sempati duyduğunu iddia ederek Seimas’ta (Litvanya Parlamentosu) bir “beşinci kol” oluştuğunu söyledi.

Skvernelis 34 yıl sonra yapılan ilk kapalı parlamento oturumunun ardından LRT TV’ye verdiği demeçte, “Seimas’ta belirli bir ‘beşinci kol’ oluşuyor, bunu verdikleri oylardan görüyoruz,” dedi.

Oturum, iktidardaki koalisyonda yer alan Litvanya İçin Demokratlar partisinin başkanı Skvernelis tarafından başlatıldı. Oturumun amacı milletvekillerine ulusal güvenlik, ordu ve potansiyel tehditler hakkında bilgi vermekti.

Daha önce, aralarında hükümetteki Nemuno Aušra partisinden milletvekillerinin de bulunduğu 141 milletvekilinden 18’i çekimser kalmış ya da Rusya’ya yönelik yaptırımların genişletilmesine karşı oy kullanmıştı.

Skvernelis, “Bir Doğu ülkesini [Rusya’yı kastediyor] sevenler ve ulusal güvenliğimiz ve savunmamız söz konusu olduğunda şüpheci olanlar olduğu açık. Ama en azından bu Rus kanallarını ya da bazı Telegram kanallarını izlerlerse, inandıkları bilgileri bizim servislerimiz tarafından sağlanan bilgilerle az da olsa karşılaştırabilirler,” diye ekledi.

“Beşinci kol” terimi tarihsel olarak bir ülke içinde bir düşman için çalışan bir grubu ifade ediyor.

Nemuno Aušra lideri Remigijus Žemaitaitis, Litvanya’nın anti-personel kara mayınlarının kullanımını yasaklayan Ottawa Antlaşmasından çekilmesine de karşı çıkıyor.

Siyasetçi kararın çok hızlı alındığını ve faydalı olacağından şüphe duyduğunu belirtiyor. Žemaitaitis, “Ben buna karşıyım. Geri çekilmeyi onaylamıyorum çünkü bugün gördüğüm aceleye getirilmiş ve çok aceleci bir karar. Bundan ne gibi bir fayda sağlayacağımız konusunda şüphelerim var,” dedi.

Milletvekili, sözleşmenin feshi konusunda nihai kararı parlamentonun vereceğini ve milletvekillerinin olası tüm sonuçları değerlendirmeleri gerektiğini vurguladı. Parti lideri, Litvanya’nın Ottawa Antlaşmasından neden ayrılması gerektiğine dair argümanların yasa koyuculara sunulmadığını iddia etti.

Žemaitaitis ve partisi, “antisemitik” ve Rusya yanlısı olmakla itham ediliyor. Ekim 2024’teki parlamento seçimlerinden önce bu partiye yönelik bir “güvenlik duvarı” inşa edilmesi çağrısı yapılmış ama Nemuno Aušra oyların yüzde 15’ini alıp üçüncü olduktan sonra hükümete katılmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English