Bizi Takip Edin

AVRUPA

Sahra Wagenknecht: Ülkemizin siyasetçileri, Rusya’yı mahvetmek istiyorlar

Yayınlanma

Sevgili dostlar, sevgili barış dostları, hepinizin bugün burada olmasından dolayı çok mutluyum ve binlerce kişinin de mitingimizi çeşitli canlı yayınlardan takip ettiğini biliyorum. Sanırım bugün ne kadar kalabalık olduğumuz görülebilir ve bundan sonra da sesimiz, görmezden gelinemeyecek kadar gür çıkacak. Çünkü sevgili dostlar, biz yalnızca kalabalık değiliz. Biz şimdi örgütlenmeye de başlıyoruz. Çünkü, Almanya’nın yeniden gerçekten güçlü olan bir barış hareketine ihtiyacı var.

Alice Schwarzer ve ilk 69 imzacımızla birlikte ‘Barış için Manifesto’yu yayınladığımızda neler olduğunu hepiniz takip ettiniz. Alman siyasetinin ve medyasının bir kısmında gerçek bir histeri patlak verdi. Neyle suçlanmadık ki? Biz ve manifestomuzu imzalayan 600 binden fazla kişi neyle suçlanmadık ki? Bizler alaycı, vicdansız, ahlaksız ve Putin’in yardakçıları olduk hatta biz, muhtemelen Putin’den ödeme alıyoruz. Tüm bu suçlamalara rağmen caymadılar. Manifestomuzu imzaladılar ve her geçen gün daha fazla imzalanıyor. Ve bu noktada hepinize tekrardan yürekten teşekkür ederim.

Bize karşı yürütülen kampanyada, son nokta bizi aşırı sağın yanında göstermeye çalışmak oldu. Bu, Almanya’daki tartışmaların ne kadar hastalıklı olduğunu gösteriyor. Ne zamandan beri barış çağrısı, diplomasi ve müzakere çağrısı sağcı; savaş sarhoşluğu ise solcu oldu? Belli ki bazıları siyasi pusulalarını tamamen kaybetmişler. Sırf bunları her yere yaymak isteyenlere gözdağı vermek için ve kendiliğinden anlaşılmadığı için yeniden çok açık bir şekilde söyleyeceğim. İnsanlık tarihinin en kötü dünya savaşlarından sorumlu olan, rejim geleneğinden gelen neo-Nazilerin ve İmparatorluk Vatandaşlarının (Reichsbürger) barış mitingimizde elbette yeri yoktur, bunu söylememe bile gerek yok sanmıştım. Ama bunun yanında söylemeliyim ki, bizlerle birlikte barış ve müzakere için mitingimize katılan herkes de hoş gelmiş.

Buradan böyle akılsızca tartışmalar çıkarılmamalı, Almanya’daki tartışmaların seviyesizliği benim canımı sıkıyor, bu hadsizlik. Ve burada tekrar söylemek isterim ki, ‘Sağa açık olma’ hakkında konuştuğumuzda, biliyorsunuz bu terim miting öncesinde çok kullanılan bir terimdir. ‘Sağa açık olma’ hakkında konuştuğumuzda, lanet olası savaş çığırtkanları özeleştiri yapmalılar. Nazilere gerçekten tapanlarla ittifak kurmaktan utanmayan insanlar, örneğin Ukrayna’nın eski kabadayı büyükelçisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Melnyk’i düşünüyorum. Bay Melnyk bunu hiç gizlemiyor, hem Melnyk hem de Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera gibi bu ülkedeki diğer büyük isimler de ulusal bir kahraman olarak gördüklerini gizlemiyorlar. Ayrıca antisemit Stepan Bandera’nın binlerce Yahudi, Polonyalı ve Rus’un katledilmesinin sorumlularından biri olduğunu hatırlatırım. Ve bu adama Melnyk ve başkaları tapıyor. Bizim savaş çığırtkanlarımız da onlarla birlikte birlikte hareket ediyor ve bize ‘Aykırı cephe (Querfront) ve sağa açık olma’ hakkında bir şeyler tavsiye ediyorlar. Bu ne yalancı bir tartışmadır?

Burada yeniden açıkça söylemek istiyorum ki, siyasetin ve medyanın bazı kısımlarındaki histerik sesler bizden ve yeni bir barış hareketinden korktuklarını gösteriyor. Ve bence korkmak için de sebepleri var. Artık siyasetlerini değişiklik olmadan sürdüremeyeceklerini farkındalar ve bundan korkuyorlar. Ve evet, biz de tam bu yüzden buradayız, bu politikalarını devam ettiremesinler diye. İşte, eğer korkuyorsanız, bu hepimiz için bir iltifattır.

Mitingimiz çok şey hakkında, bir yandan da Ukrayna’daki korkunç acı ve ölümlere son vermekle ilgili. Sonsuz bir yıpratma savaşını yeni silahlarla beslemek yerine Rusya’ya müzakere teklifinde bulunmakla ilgili. Demek istediğim, Beyaz Saray’ın, Joe Biden’ın Ukrayna’ya silah tedarik eden silah şirketleriyle uzun yıllardır süren sözleşmeleri olduğunu göz önüne getirmelisiniz. Uzun yıllar boyunca cephaneniz yeni silahlarla beslenmeli ki silahlarınız bitmesin. Bu nasıl bir çılgın ve alaycı politikadır?

Sonra da kalkıp bunun Ukrayna ile dayanışma olduğunu söylüyorlar, bu nasıl bir yalandır? Bu dayanışma değildir, dayanışmanın tam tersidir. Dayanışma, ölümleri durdurmak için her şeyi yapmak demektir. Dayanışma hayat kurtarmaktır, hayatları mahvetmek değildir. Bu çok açıktır. Dayanışma savaş için değil barış için çalışmak demektir. Bunun için de tanklara ihtiyacınız yoktur. Diplomasi, müzakere ve her iki tarafın da taviz vermeye hazır olmasına ihtiyacınız vardır. Bunlara ihtiyacınız vardır, dayanışma budur. Ve evet, elbette bu çağrım Rusya Devlet Başkanına da gidiyor. Tabii ki Putin de müzakereye ve uzlaşmaya istekli olmalıdır. Ukrayna, Rus himayesi altında olmamalıdır.

Ancak baharda yapılan barış görüşmelerine dair elimizdeki haberlere göre dönemin İsrail Başbakanı ve Türk hükümeti de işin içine girdi. Ve o dönemdeki müzakerelerle ilgili çıkan onca haberden sonra söylemek gerekir ki, müzakerelerin başarısız olma sebebi Rusya değildi. Bu da bence gerçeğin bir parçası. Sonuç olarak mitingimiz Ukrayna’daki ölümleri bitirmekle ilgili, ama aynı zamanda az önce bahsettiğimiz bundan daha fazlası hakkında. Bunların yanında savaşın tüm Avrupa’ya belki de tüm dünyaya yayılma riskinin önlenmesi hakkındadır. Ve bu risk çok büyüktür.

Başlangıçta bir Rus füzesi olarak sunulan ama Ukrayna füzesinin o dönemde Polonya’ya düşmesinin ardından, ilk çılgınların NATO’nun 5. maddeyi devreye sokmasını talep ettiklerini hepimiz gördük. Ve hepimiz biliyoruz ki, bir Rus füzesi yanlışlıkla da olsa Ukrayna’nın ötesine düşebilir. O zaman ne olacak? O zaman ittifak olur mu? O zaman dünya savaşı çıkar mı?

Bu, savaşın uzadığı her günün ve yollamaya devam ettiğimiz her ölümcül silahın, tüm Avrupa’da hatta muhtemelen tüm dünyada büyük bir savaş tehlikesi yarattığı anlamına geliyor. Ve bunu kesinlikle durdurmalıyız. Bugün burada karşı karşıya bulunduğumuz şey de kesinlikle durdurulması gereken sorumsuzca bir gelişmedir.

Hani bize bunun Putin propagandası olduğunu söylüyorlar ya, hayır sevgili dostlar, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres de kısa süre önce göz göre göre dünyanın büyük bir savaşa girmek üzere olduğu konusunda çok net uyarılarda bulundu. Şimdi Guterres de Putin propagandacısı mı oldu? Gözlerinizi nasıl böyle kapatabilirsiniz? Bu tehlikeyi göremeyecek kadar savaş sarhoşu nasıl olursunuz? Bundan sorumlu olmak delilik.

Ya da bazıları, ‘’tehlikeyi kahramanca kabul etmeliyiz çünkü biz iyilik için savaşıyoruz, tarihin doğru tarafındayız’’ diye söylemlerde bulunuyorlar. Böyle düşünenlere net bir cevap vermek istiyorum. Hayır! Nükleer Uzak Doğu [Nuklearenen Fernost] tehlikesini kabul eden hiç kimse tarihin doğru tarafında değildir. Ve bu tırmanan tehlikeyi önlemek için elinizden gelen her şeyi yapmazsanız, iyilik için savaşmış olmazsınız, sorumsuz davranmış olursunuz. Nükleer savaş saati şu anda 12’ye 90 saniye kaldı. Bu saati yöneten bilim adamları yakın zamanda yeniden bunu söylediler. Bu Federal hükümetin hiç mi umurunda değil? Dünya hiçbir zaman, Soğuk Savaş zamanında bile, Nükleer Uzak Doğu [Atomarenen Fernost] eşiğine bu kadar yakın olmamıştı. Bugün burada bulunma nedenlerimizden biri de bu, çünkü bu böyle devam edemez. Lanet olası atom saati yeniden geri gitmeli, 12’den uzaklaşmalı, daha fazla yaklaşmamalı.

Çocukluk ve gençlik yıllarımı hala çok iyi hatırlıyorum, 1980’li yıllardı. Almanya’da füze konuşlandırma hakkında ve dünya çapındaki yıldız savaşları programları hakkında tartışmaların olduğu zamanlardı. Büyük bir savaştan korkarak, Berlin’in üzerinde atom bombası bulutu görmekten korkarak büyüdüm. Ve Mihail Gorbaçov ile yeni bir dönem başladığında ne kadar minnettar olduğumu hala hatırlıyorum. Silahsızlanma görüşmelerinin ve anlaşmalarının yapıldığı zamandı. O zamanlar silahsızlanma, işbirliği ve ortak güvenlik çağının, yeni bir dönemin başladığını hissettiğiniz bir zamandı. İtiraf etmeliyim ki sonraki yıllarda savaştan korkmanın nasıl bir duygu olduğunu neredeyse unutmuştum, bugün bu hissi yeniden hatırlıyorum. Gorbaçov’dan 30 yıl sonra bugün, Putin, başlangıç anlaşmasıyla hala yürürlükte olan son ‘’silahsızlanma anlaşmasını’’ askıya aldı. Rusya bunu, ABD’nin ABM, INF ve Açık Semalar (Open Sky)  Antlaşmalarından çekilmesinden sonra yaptı. Bugün artık kimse silahsızlanmadan bahsetmiyor, bugün herkes deli gibi silahlanmış durumda ve nükleer cephaneler modernize ediliyor. Bugün, birleşmeyi Gorbaçov’a borçlu olan ülkemizin siyasetçileri, Rusya’yı mahvetmek istiyorlar. Bugün Alman muharebe tanklarının yeniden Rus askerlerine savaş açmasını istiyorlar. Ve en azından Melnyk, savaş uçaklarının da yakında teslim edileceğinden emin.

Sevgili dostlar, bu çılgınlığa bir son vermeliyiz, bugün bu yüzden de buradayız. Sevgili dostlar, Orwellvari (George Orwell) bir dünyada yaşıyoruz, bize burada ne tür hikayeler anlatıyorlar? ‘’Tanklar barış yaratır, silahlar hayat kurtarır ve en az Ruslar kadar yozlaşmış olan Ukrayna oligark kapitalizmi, sözde özgürlüğümüz ve demokrasimiz için savaşıyor.’’ George Orwell zaten biliyordu; ‘’eğer herkes yayılan yalana inanırsa, o zaman yalan tarihe geçer ve gerçek olur.’’ İşte bu yüzden açıkça söylüyoruz, artık sizin yalanlarınıza inanmıyoruz! Silahların öldürdüğünü ve tankların savaşmak için olduklarını biliyoruz. Ayrıca özgürlüğümüzün, eskiden Hindukuş’ta olduğu gibi, Ukrayna’da savunulmadığını da biliyoruz. Bugün burada olmamızın sebebi yücelik değerleri ile ilgili değildir, burada olmamızın sebebi NATO’dur, Amerika’nın etki alanının kapsamıdır. İşte bu yüzden buradayız, bu anlamsız ölümleri durdurmak için buradayız.

Ayrıca buradayız, çünkü kendimizi Alman hükümeti tarafından temsil edilmiş hissetmiyoruz. Porselen dükkanındaki bir fil gibi, uluslararası arenada tepinen ve yanlışlıkla Rusya’ya savaş ilan edecek kadar kamuoyu önünde yaptığı açıklamalar üzerinde az kontrole sahip, yeşil bir Dışişleri Bakanı tarafından kendimizi temsil edilmiş hissetmiyoruz. Hayır! Bayan Baerbock tarafından temsil edilmiş hissetmiyoruz. Ayrıca tank ve dolu namlulu bir Leopard ile Rusya’ya doğru yuvarlanmak istedikleri izlenimi veren tüm yeşil silah tutkunları tarafından temsil edilmiş hissetmiyoruz. Bu nasıl bir tartışmadır? Petra Kelly burada olsa, dehşetle bu partiye yüz çevirirdi. Bunu da açıkça ifade etmeliyiz.

Sevgili dostlar, Rheinmetall şirketinin bilançosunu, Ukrayna’daki insanların kaderinden ve hatta dünya barışından daha fazla önemsediği açık olan silah lobicisi Strack-Zimmermann tarafından da temsil edilmiş hissetmiyoruz. Hayır! Bu kadın ve Strack-Zimmermann’ların havayı belirlediği FDP tarafından da temsil edilmiş hissetmiyoruz. Ayrıca, başta hep tereddüt eden, düşünceli ve ihtiyatlı olmaya çağıran ancak sonra düzenli olarak koalisyonundaki savaş çığırtkanlarına boyun eğen ve kırmızı çizgileri birbiri ardına aşan bir şansölye tarafından da temsil edilmiş hissetmiyoruz. Hayır bay Scholz, sizin de bizi temsil ettiğinizi düşünmüyoruz, çünkü bu ölümcül bir politika.

Büyük dede ve büyük neneleri gerçekten Silahlı Kuvvetler tarafından milyonlarca kez vahşice katledilmiş Rus kadın ve erkeklerinin torunlarına, Alman tanklarının ateş etmesini istemiyoruz. Torunlarının torunlarına tekrar Alman silahlarıyla ateş edilmesini istemiyoruz, bugün bu yüzden de buradayız. Çünkü bu gerçekten tarihi unutmaktır. Bir zamanlar Alman tarihinin ne olduğu, kafalarında hiç mi yok?

Sevgili dostlar, Almanya’nın savaş buraya ulaşana kadar bu savaşın daha fazla içine çekilmesine izin verilmesini istemiyoruz, bugün bu yüzden de buradayız. Bunu kesinlikle istemiyoruz ve direniyoruz. Hayır! Yeter! Kahrolsun savaş!

Büyük pasifist yazar Bertha von Suttner’in şu yazısına katılıyoruz: ‘Akıllı hiçbir insan mürekkep lekelerini mürekkeple, yağ lekelerini yağla yıkamayı düşünmez. Sadece kan, her seferinde kanla yıkanıyor.’’ Hayır sevgili dostlar, bunu istemiyoruz. Kan dökülmesini durduralım. Biz barıştan yanayız, savaşa karşıyız. Biz buradayız ve gitmeyeceğiz. Bugün Almanya’da yeni ve güçlü bir barış hareketinin sinyalini verelim. Teşekkürler.

*Sahra Wagenknecht’in konuşmasını çeviren: Gülçin Akkoç

AVRUPA

Macaristan, Ukrayna’yı Avrupa ile Rusya arasında ‘tampon bölge’ olarak görmek istiyor

Yayınlanma

Budapeşte, Kiev’in AB’ye hızlı bir şekilde katılmasına ve askeri yardım gönderilmesine karşı muhalefetini sürdürerek dün yapılan AB liderler zirvesinde üye devletlerin tamamından ayrıldı.

Financial Times’a verdiği röportajda ülkenin AB Bakanı János Bóka, Budapeşte’nin daha cesur bir çizgi izlediğini kabul ederek Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşünün bloğun artık Kiev’i silah ya da para ile desteklememesi gerektiği anlamına geldiğini savundu.

Bóka, “Avrupa’nın güvenliğini Ukrayna’nın savunma sistemlerine entegre edilmesinde görmüyoruz, fakat Rusya ile Avrupa savunma yapıları arasında hem Rusya’nın hem de Avrupa’nın çıkarlarına hizmet eden bir tampon bölgeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ukrayna ancak küresel aktörler arasında Ukrayna topraklarında neyin mümkün olup neyin mümkün olmadığı konusunda bir fikir birliği sağlanırsa bir tampon bölge işlevi görebilir,” dedi.

Bunun için ABD ile Rusya’nın anlaşması gerektiğini öne süren bakan, aksi takdirde Ukrayna’nın ‘tampon bölge değil, çatışma bölgesi olacağını’ söyledi.

Bóka, “Eğer ABD ya da AB Ukrayna’da [Vladimir] Putin’in onayı olmadan bir şey yaparsa, bu başlı başına bir çatışma kaynağıdır,” diye konuştu.

Diğer AB ülkelerinden diplomatlar Macaristan’ın müttefikleriyle arasındaki “stratejik ayrışmanın” aşılamaz göründüğünü ve Budapeşte’nin oybirliğiyle alınan kararlardaki vetosunu ortadan kaldırmanın yolları üzerinde gayri resmi görüşmeler yapıldığını kabul etti.

Üst düzey bir AB diplomatı, “Ukrayna’ya yönelik muhalefetin devam etmesinin er ya da geç Macaristan’ın pozisyonu açısından sonuçları olacaktır,” dedi ve bazı AB dışişleri bakanlarının pazartesi günkü bir toplantıda Budapeşte’ye yönelik yansımaları tartıştığını ekledi.

Bóka’ya göre Trump’ın Moskova ile yakınlaşması Macaristan’ın elini güçlendirdi ve bu yakınlaşma sadece jeopolitik değil aynı zamanda ideolojik.

Bóka, “Pek çok kişi Trump yönetiminin Avrupa kurumlarından ne kadar hoşlanmadığını hafife alma hatasına düşüyor. [Trump] AB’yi sadece karşıt çıkarları olan uluslararası bir kurum olarak değil, siyasi bir rakip olarak görüyor ve ona göre davranıyor,” dedi.

Bóka ayrıca Macaristan’ın Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusundaki “çekincelerinin”, barış sürecini baltalama tehdidi taşıdığı için “yoğunlaştığını” söyledi.

Bóka, “Yaptırım rejimine ilişkin kararların ateşkes ve barış müzakerelerinin önünde bir engel haline gelmesini istemiyoruz. . . Yaptırımların bu özel barış sürecine ne ölçüde yardımcı olduğu ya da engel olduğu hakkında konuşmalıyız,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya’da Kuzey Akım-2’nin ABD’ye devredilmesi gündemde

Yayınlanma

Bild gazetesinin haberine göre, Almanya’da Kuzey Akım-2 boru hattının ABD yönetimine devredilmesi ve Rus gazının Avrupa’ya yeniden akışının sağlanması ihtimali tartışılıyor. Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) içindeki bazı politikacılar, Ukrayna’daki savaşın sona ermesi hâlinde Rusya’dan doğalgaz alımına dönülebileceğini belirtirken, partinin diğer üyeleri ve diğer partilerden politikacılar bu plana karşı çıkıyor.

Almanya’da, Eylül 2022’de sabotaj sonucu kullanılamaz hale gelen Kuzey Akım-2 boru hattının ABD yönetimine devredilmesi ve Rus gazının Avrupa’ya yeniden akışının sağlanması ihtimali tartışılıyor.

Bild gazetesinin haberine göre, bu yönde bir anlaşma üzerinde çalışmalar devam ediyor.

Bu arada, başbakan seçilen Friedrich Merz’in liderliğini yaptığı Hristiyan Demokrat Birliği’nden (CDU) bazı politikacılar, Ukrayna’daki savaşın sona ermesinin ardından Rusya’dan doğalgaz alımının yeniden başlatılabileceğini dile getirdi.

CDU’lu milletvekili Thomas Bareiss, tedarik için Kuzey Akım-2’nin kullanılabileceğini belirterek, “Eğer yeniden barış sağlanır, ilişkiler normalleşir ve ambargo zamanla hafiflerse, o zaman elbette gaz, belki de artık ABD kontrolündeki bir boru hattından, yeniden akabilir,” dedi.

Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet Parlamentosu’ndaki CDU grup başkan yardımcısı Jan Heinisch de Ukrayna’da “adil ve güvenilir” bir barış anlaşması imzalanması durumunda Almanya’nın Rus gazı satın alma konusuna geri dönmesi gerekeceğini ifade etti.

Heinisch, “Bunun deniz yoluyla mı yoksa bir boru hattı aracılığıyla mı olacağı henüz belli değil,” diye ekledi.

Aynı zamanda Heinisch, Almanya’nın tek bir tedarikçiye bağımlı olmaması ve gaz konusunda “fiyat dikte ettirme” gibi durumların yaşanmaması gerektiğini vurguladı.

Heinisch, CDU, CSU ve SPD’den oluşan gelecekteki iktidar koalisyonunun enerji politikasının geliştirilmesinde görev alıyor.

Diğer yandan Hür Demokrat Parti (FDP) milletvekili Marie-Agnes Strack-Zimmermann, CDU’nun Rusya’dan yeniden doğalgaz almak için “halihazırda girişimlerde bulunduğunu” ve bu durumun ülkenin bu ülkeye karşı zorlukla elde ettiği enerji bağımsızlığının altını oyduğunu iddia etti.

Ancak CDU içinde bu tür bir işbirliğinin yeniden başlatılmasını istemeyenler de var.

Parti üyesi Ruprecht Polenz, “(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in Rusya’sına bir daha asla güvenilmeyecek ve (ABD Başkanı Donald) Trump, Amerika’ya olan güveni sarstı. Bu nedenle koalisyon anlaşması, Kuzey Akım boru hattının yeniden faaliyete geçirilmesini dışlamalı,” diye konuştu.

CDU’nun dış politika uzmanı Roderich Kiesewetter de bu adımı eleştirdi.

Kiesewetter, “Yaptırımlara her zaman karşı olanlar, Kuzey Akım’ın yeniden çalışmasını ve ucuz Rus gazına yeniden saldırmak isteyenler, Ukrayna halkının uğradığı soykırımı umursamayanlar, her biri böyle bir yakınlaşmadan son derece memnun olurlar,” dedi.

Bunun yanı sıra SPD milletvekili Michael Roth, Bareiss’in önerisinin “bariz biçimde yakın tarihten hiçbir şey öğrenmemiş” birinden gelen, uygunsuz bir zamanda verilmiş yanlış bir sinyal olduğunu belirtti.

Yeşiller’den Robert Habeck’in liderlik ettiği Almanya Ekonomi Bakanlığı, Kuzey Akım-2’nin onaylanmadığını ve yasal olarak onay almadığını ve “şu anda işletilmesi söz konusu olmadığını” açıkladı.

Partinin kendisi de Bareiss’in açıklamasını “skandal” olarak nitelendirerek, “Almanya yeniden Rusya’dan gaz almaya başlarsa, bu, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in saldırgan savaşı için ödüllendirilmesi anlamına gelir,” dedi.

Bild gazetesine konuşan kaynaklar daha önce, ABD’nin eski Berlin Büyükelçisi ve şu anda Trump’ın özel görevler temsilcisi olan Richard Grenell’in Kuzey Akım-2’nin faaliyete geçirilmesini görüşmek üzere bir dizi kez gayri resmi olarak İsviçre’ye gittiğini bildirmişti.

Boru hattının işletmecisi Nord Stream 2 AG’nin genel merkezi bu ülkede bulunuyor.

Kaynaklar, Amerikan tarafının Rus gazının Almanya’ya tedarikinde arabuluculuk yapmak istediğini, ancak yalnızca özel şirketler düzeyinde olduğunu iddia etti.

Bundan önce, Financial Times‘ın görüştüğü kaynaklar, Nord Stream 2 AG’nin eski icra direktörü Matthias Warnig’in, yaptırımların kaldırılması durumunda Gazprom ile bir anlaşma taslağı hazırlayan bir Amerikan yatırımcı konsorsiyumu yardımıyla Kuzey Akım-2’yi yeniden devreye almaya çalıştığını söylemişti.

Konuya vakıf eski bir üst düzey Amerikalı yetkili, “ABD, ‘Artık Rusya’ya güvenilebilir, çünkü işin içinde güvenilir Amerikalılar var’ diyecektir,” diye konuştu.

Yetkili, her şeyin yolunda gitmesi hâlinde Amerikalı yatırımcıların “hiçbir şey yapmadan” para kazanmaya başlayacağını da sözlerine ekledi.

Seymour Hersh yazdı: Kuzey Akım’ın hayalet gemisi ve CIA’in asılsız iddiaları

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransa ve İtalya, Ukrayna’ya 5 milyar avro tahsisine taş koydu

Yayınlanma

AB üyesi İtalya ve Fransa, Ukrayna’ya 2025 yılında mühimmat alımı için ayrılması planlanan 5 milyar avroluk fonun tahsisini geciktiriyor. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, üye ülkelerden en azından önerilen paketin bir kısmını onaylamalarını beklediğini belirtirken, Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo, AB içindeki anlaşmazlıklardan duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve daha fazla çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Avrupa Birliği (AB) üyesi iki ülke, İtalya ve Fransa, 2025 yılında Ukrayna için mühimmat alımına yönelik 5 milyar avroluk fonun tahsisini geciktiriyor.

Bloomberg’in Avrupalı diplomatlara dayandırdığı haberine göre, bu fonun 2 milyon topçu mermisinin satın alınması için kullanılması planlanıyordu.

Dün Brüksel’de toplanan 27 AB üyesi ülkenin çoğu, Kiev’e askeri yardım finansmanı sağlama fikrini destekledi.

Ancak ajansın kaynakları, Fransa ve İtalya’nın bu girişimin finansmanı konusunda taahhütte bulunmakta aceleci davranmadığını belirtiyor.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, önerilen 5 milyar avroluk paketin en azından bir kısmının onaylanmasını beklediğini ifade etti.

Kallas, “Eğer tüm yıl için karar alamıyorsak, en azından kısa bir süre için onaylayalım,” diyerek teklifin “gerçekçi” olduğunu vurguladı.

Daha önce AB ülkeleri, Kaja Kallas’ın önerdiği ve 20 milyar avrodan 40 milyar avroya kadar çıkan Ukrayna’ya yönelik askeri yardım paketi konusunda anlaşamamıştı.

İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz bu pakete karşı çıkmıştı. Bu girişim, yardımın AB üyesi ülkeler arasında ekonomik ağırlıklarına göre dağıtılmasını ve uygulamanın 2025’in sonuna kadar tamamlanmasını öngörüyordu.

Macaristan’ın Ukrayna’ya desteğe sürekli olarak karşı çıkması nedeniyle vetosunu aşmak için Kallas, Kiev’e bireysel olarak yardım etmeye istekli ülkelerden oluşan bir “gönüllüler koalisyonu” oluşturmayı önerdi.

“Hızlı hareket etmenin ve somut sonuçlar göstermenin gerekli olduğunu” vurgulayan, ancak bazı ülkelerin direnciyle karşılaşan Kallas, talep edilen yardım miktarını 5 milyar avroya düşürdü.

Bu miktar, Ukrayna’nın acil ihtiyacı olan 2 milyon adet büyük kalibreli topçu mermisinin maliyetine eş değerdi.

İtalyan diplomatlar, Bloomberg’e, ülkelerinin diğer ülkelerle birlikte 5 milyar avroluk yardım girişimi hakkında ek teknik ve finansal bilgi talep ettiğini açıkladı.

Fransa tarafı ise projenin hedeflerini desteklediklerini, ancak önceliğin AB’nin Ukrayna için hazırladığı 18 milyar avroluk kredi paketinin hayata geçirilmesi olduğunu belirtti.

Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo, girişime destek vererek AB içindeki anlaşmazlıklardan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Orpo, pek çok ülkenin Ukrayna’ya silah sevkiyatı konusunda “yeterli çabayı göstermediğini” ifade etti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English