Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

İtalya Başbakanı Meloni’nin bu ay Çin’i ziyaret etmesi bekleniyor

Yayınlanma

Kaynaklar planlanan Çin ziyaretinin iptal edilmesinden on ay sonra İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin bu ay içinde Pekin’e gideceğini bildirdi.

South China Morning Post’un haberine göre, gezi hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar Meloni’nin 29 ve 30 Temmuz tarihlerinde Çin’i ziyaret edeceğini söylüyor.

İşletme Bakanı Adolfo Urso, İtalya’nın Çin ile ekonomik ilişkilerine yönelik incelikli yaklaşımını sergilemek amacıyla yeniden başlatılan bu alışverişlere zemin hazırlamak için Pekin’de bulunuyor.

Gözlemciler, sağcı liderin İtalya’yı Kuşak Yol Girişimden çekerken dikkatli bir diplomasi yürüttüğünü, sadece bağları yok etmekten kaçınmakla kalmayıp aynı zamanda iki tarafın trilyon dolarlık ağın “ötesine geçebilecekleri” konusunda anlaşmalarına izin verdiğini söyledi.

Uluslararası Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Asya Merkezi’nde kıdemli araştırma görevlisi olan Filippo Fasulo’ya göre, ABD eski başkanı Donald Trump’ın sert politikaları Batılı ülkelerin Pekin ile ilişkilerinde bir değişime yol açmadan önce İtalyan liderler Çin’i sık sık ziyaret ediyorlardı.

İki süper güç arasında tam anlamıyla bir ticaret savaşının patlak vermesinden bir yıl önce, 2017’de İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella Çin’de bir hafta kalmış, dönemin başbakanı Paolo Gentiloni ise dönüm noktası niteliğindeki Kuşak ve Yol Forumu’na katılmıştı.

Milano Katolik Üniversitesi’nde ders veren Fasulo, South China Morning Post’a yaptığı değerlendirmede, kısa bir süre sonra Batı’nın Çin ile güçlü siyasi bağları “hassas” olarak algılamaya başladığını ve Pekin’de Devlet Başkanı Xi Jinping’in yeniden seçildiği parti kongresi gibi siyasi olayların da bu düşünceye katkıda bulunduğunu söyledi.

Fasulo, “[Meloni’nin] gezisinin asıl önemi, inişli çıkışlı geçen yedi yılın ardından İtalya-Çin ilişkilerini ‘normalleştirmek’ ve istikrara kavuşturmaktır” dedi ve ekledi: “Başbakan Giuseppe Conte’nin 2019’daki ikinci foruma yaptığı ziyaretten sonra – mutabakat zaptının imzalanmasından birkaç hafta sonra – hiçbir İtalyan hükümet ya da devlet başkanı ziyarette bulunmadı.”

Meloni ve Xi Kasım 2022’de Endonezya’nın Bali kentinde düzenlenen G20 zirvesi çerçevesinde bir araya geldiklerinde Roma görüşmeyi “samimi” olarak nitelendirdi ve liderlerin gülümseyen bir fotoğrafını paylaştı. Görüşmede Xi’nin Meloni’yi Pekin’i ziyaret etmesi için davet ettiği kaydedilmişti.

Fasulo’ya göre, başlangıçta geçen sonbahar için planlanan gezi, Roma’nın aralık ayında sona eren beş yıllık anlaşmadan çekilmesi nedeniyle askıya alınmış olabilir.

Araştırmacı Fasulo, “Gezi muhtemelen ertelendi çünkü öncelikle [Kuşak ve Yol] konusundaki çıkmazı çözmek gerekiyordu… Bunu yaptıktan sonra ikili görüşmeleri yeniden başlatmak için koşullar hazırdı. İtalya artık büyük güç rekabeti ve ekonomik güvenlik bağlamının çok farkında olarak Çin ile istikrarlı bir [ilişki] kurmaya hazır” dedi.

Spor bakanı olduğu dönemde Meloni, Pekin’in Tibet’teki politikaları “gerekçesiyle” 2008 Olimpiyatlarının boykot edilmesi çağrısında bulunurken ayrılıkçılar lehine uluslararası bir seferberliği savunmuştu.

Ayrıca Roma’nın Kuşak ve Yol Programı’na katılmasının “ciddi bir hata” olduğunu söylemişti.

Ancak Pekin buna yönelik bir misilleme yapmadı, aksine Meloni ve aynı zamanda Dışişleri Bakanı olan Başbakan Yardımcısı Antonio Tajani’nin yürüttüğü “normalleşme sürecinin” sonucu olarak ikili ilişkilerde belli ölçüde iyileşme bile sağlandı.

Fasulo, “[Roma] 2004 yılında Berlusconi hükümeti tarafından ikili ilişkilerin ana çerçevesi olarak imzalanan stratejik ortaklığın yeniden başlatılmasını teşvik etmekte başarılı oldu – bu karar İtalya-Çin ilişkilerinin [Kuşak ve Yolun] ötesine geçtiğini, 2019’da başlamadığını ve Mutabakat Zaptı’nın kaderiyle sınırlı kalamayacağını gösteriyor” dedi.

Tajani geçen yıl yaptığı açıklamada, dönemin başbakanı Silvio Berlusconi ve başbakan Wen Jiabao tarafından başlatılan Roma ve Pekin arasındaki “küresel stratejik ortaklığın” “ipek yolundan daha önemli” olduğunu söylemişti.

Meloni Çin’le ekonomik bağları sürdürme arayışında

Napoli l’Orientale Üniversitesi’nde doçent olan Enrico Fardella’ya göre Meloni, “Temmuz sonunda Pekin’e daha güçlü bir duruşla gidebilmek” için Haziran ayında İtalya’nın ev sahipliği yaptığı G7 toplantısına odaklandı.

Fardella’ya göre, Çin’den “ayrışmak” yerine “riskten arınmaya” odaklanan G7 zirvesi, İtalya’nın Kuşak ve Yol’dan çekilmesinden sonra bile Meloni’nin Çin ile güçlü ekonomik bağları sürdürme yaklaşımıyla uyumluydu.

Torino Üniversitesi tarafından geliştirilen bir araştırma platformu olan ChinaMed Projesi’ni de yöneten Fardella, “İki taraf da diplomasinin [Kuşak ve Yol] çerçevesinin ‘dışında’ ikili ilişkilerin sorunsuz ve verimli bir şekilde gözden geçirilmesi lehine işlemesine akıllıca izin verdi” dedi.

Fardella, Meloni’nin Pekin’i memnun eden ince hamleleri arasında nisan ayında Ticaret Bakanı Wang Wentao liderliğindeki yüksek profilli bir heyeti karşılaması, ocak ayında Taipei’de yapılan seçimleri sessiz bir şekilde tanıması ve İtalya’nın Kardeşleri partisinden parlamenterlerin yeni lider William Lai Ching-te’nin yemin törenine katılmasını görünüşte engellemesinin yer aldığını söyledi.

Fardella, Meloni’nin artık giyim, kimya, makine ve ilaç gibi kilit sektörlerde ikili ekonomik işbirliğine odaklanacağını ve Çinli otomobil üreticisi Dongfeng Motor’un İtalya’daki potansiyel yatırımının masadaki en önemli anlaşma olacağını öngördü.

Fardella, “[Dongfeng] yılda 100.000’den fazla hibrid ve elektrikli araç üretebilecek bir fabrika kurmayı ve Avrupa pazarına hizmet etmek için İtalya’nın otomotiv mirasından yararlanmayı planlıyor” dedi.

Fardella’ya göre Voyah lüks bölümünün İtalya’da faaliyete geçmesiyle Çin, “Avrupa otomotiv endüstrisindeki üretim kapasitesini ve pazar erişimini arttırmayı” hedefliyor.

İtalyan akademisyen, “Çinli şirketler, Çin’in otomobil üreticilerine yönelik AB tarifelerinin ortaya çıkışını atlatmak için üretimi Avrupa Birliği’ne taşımaya çalışıyor – Xi’nin Fransa ve Macaristan gezisi bu eğilimin güçlü bir şekilde sinyalini verdi” değerlendirmesini yaptı.

İskoçya’daki St Andrews Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında öğretim görevlisi olan Zhang Chi’ye göre Meloni, bir yandan Roma’nın ekonomik hedeflerini güçlendirirken diğer yandan da AB’nin Çin’in elektrikli araçlarına yönelik yeni uygulamaya koyduğu yüzde 38’lik gümrük vergisini de içeren Çin politikalarının karmaşıklığını aşmaya çalışıyor.

“Pekin şimdiden Fransız ithalatına karşı misilleme tedbirlerinin işaretlerini verdi ve İtalya da benzer zorluklarla karşılaşabilir” diyen Zhang, yine de ziyaretin olumlu bir havada geçmesi için zemin hazırlandığını sözlerine ekledi.

Zhang, “Meloni’nin gezisi Pekin’in misillemesini yönetmeyi ve muhtemelen sınırlamayı, İtalya’nın ekonomik çıkarlarının korunmasını sağlamayı amaçlıyor … [ve] muhtemelen bu tarifelerin etkisini hafifletme ve ilerlemenin yollarını keşfetme tartışmalarını içerecek” dedi.

Çin aralık ayında İtalya, Fransa, Almanya, Hollanda, İspanya ve Malezya pasaportu sahiplerine yönelik vize zorunluluğunu kaldırarak bir yıl süreyle geçerli olacak bir imtiyaz tanıdı. Zhang önümüzdeki görüşmelerin Pekin ile Avrupa devletleri arasındaki gerilimi azaltma yönünde bir ivme yaratmasını bekliyor.

“Çin için Meloni’nin ziyareti, panda hediye etmek ve vize muafiyeti politikası ilan etmek gibi diplomatik jestler içeren Avustralya ile son dönemdeki çabalarına benzer şekilde, Batılı ülkelerle ikili ilişkileri onarmak ve geliştirmek için bir fırsat sunuyor” dedi.

Zhang’a göre İtalya’nın hamleleri, Meloni’nin “verimli bir ilişki” aradığı Çin ile angajmanlardan geri çekilmekten ziyade stratejik bir yeniden düzenlemeyi temsil ediyor.

DİPLOMASİ

Polonya İçişleri Bakanı: Ukrayna NATO’ya giremeyeceğini anladı

Yayınlanma

Polonya İçişleri ve İdare Bakanı Tomasz Siemoniak, Ukraynalı yetkililerin savaş halindeki bir ülkenin NATO üyesi olamayacağını anladığını belirtti.

Daha önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Bloomberg‘e verdiği mülakatta Kiev’in şu anda NATO’ya davet edilmeyeceğini kabul etmiş, ancak davete ‘benzer’ bir şey almasını beklediğini ifade etmişti.

Polskie Radio‘ya konuşan Siemoniak, “Belgeler ve deklarasyonlar Ukrayna’yı korumayacak, bu nedenle temmuz zirvesinin Ukrayna için NATO üyeliğine dair şansı ortaya koyacağını düşünüyorum,” ifadesini kullandı.

Bu arada Politico, 60’tan fazla ABD’li dış politika uzmanının imzaladığı ve NATO üyelerini Ukrayna’nın üyeliğe doğru ilerlemesine izin verecek her türlü kararı reddetmeye çağıran bir dilekçeye yer verdi.

Washington’daki NATO zirvesi 9-11 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek. NATO üyelerinin Ukrayna’ya ittifaka katılmasını teklif etmeyecekleri, ancak uzun vadeli mali yardım sözü vermeleri bekleniyor.

Özellikle NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın Kiev’e yıllık 40 milyar avro tahsis etmesi gerektiğini öne sürdü.

Telegraph gazetesinin kaynaklarından aktardığına göre müttefikler bu sürece desteklerinin bir işareti olarak zirvede Ukrayna’nın NATO’ya katılımı için bir yol haritasını onaylamayı planlıyor.

30 Eylül 2022’de Zelenskiy, Ukrayna’nın hızlandırılmış NATO üyeliği için başvuracağını açıklamıştı. Temmuz 2023’te Vilnius’ta düzenlenen NATO zirvesinde ittifak üyeleri Ukrayna’nın üyeliğini kolaylaştırma konusunda anlaşmıştı.

‘NATO zirvesinde Ukrayna’ya üyelik için fazla yozlaşmış olduğu söylenecek’

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Hindistan Dışişleri: Putin ve Modi küresel ve bölgesel öneme sahip konuları görüşecek

Yayınlanma

Hindistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Vinay Kwatra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin önümüzdeki günlerde Moskova’da yapacakları küresel ve bölgesel öneme sahip konuları ele alacaklarını belirtti.

Vedomosti gazetesinin aktardığına göre Kwatra, düzenlediği basın toplantısında “Başbakan’ın Ukrayna’daki çatışmayla ilgili olarak Rusya Devlet Başkanı’na ne söylediğini çok iyi biliyorsunuz. Bölgesel ve küresel öneme sahip konular müzakerelerin önemli bir unsuru olacak,” dedi.

Kwatra, Moskova ile Yeni Delhi’nin 2020’den bu yana özel bir ortaklığa sahip olduğunu da sözlerine ekledi.

Bakan Yardımcısı, ayrıca küresel jeopolitik zorluklar karşısında güçlü kalmaya devam ettiklerine dikkat çekti.

Modi’nin Rusya ziyareti 8-9 Temmuz tarihlerinde gerçekleşecek. Kremlin, iki liderin ‘geleneksel olarak dostane olan Rus-Hint ilişkilerini’ geliştirme olanaklarını da ele almayı planladıklarını duyurdu.

Rusya Devlet Başkan Yardımcısı Yuriy Uşakov, Rus tarafının Modi’nin ziyaretine büyük önem verdiğini ve ziyarette ‘uluslararası meselelerin’ değerlendirileceğini vurguladı.

The Tribune gazetesine göre söz konusu ziyaret, ekim ayında Kazan’da yapılacak BRICS zirvesi ile aynı zamana denk gelmeyip ayrı bir ziyaret olacağı için önem taşıyor.

Bloomberg‘e göre de Modi’nin Moskova ziyareti Batı’nın Rusya’yı tecit etme çabalarını boşa çıkarıyor. Ajans, Hindistan başbakanıyla yapılan görüşmenin Putin açısından diplomatik bir zafer olduğunu kaydetti.

Hindistan ve Rusya dışişleri bakanları ŞİÖ Zirvesi’nde bir araya geldi

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Erdoğan: Bizim Sayın Putin ile Esed’e davetimiz olabilir

Yayınlanma

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ŞİÖ zirvesi sonrası gazetecilerin Suriye ile normalleşme, olası Esad görüşmesi, Ukrayna krizi ve Türkiye’nin ŞİÖ üyeliği ile ilgili sorularını yanıtladı. Erdoğan “Bizim Sayın Putin ile Beşşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) 24’üncü Devlet Başkanları Zirvesi’ne katılmak üzere gittiği Kazakistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamada bulundu, soruları yanıtladı.

Şanghay İşbirliği Teşkilatı’nın yıllar içinde ekonomik ve ticari alanlarda işbirliğini ön plana çıkartan bir hüviyete kavuştuğunu belirten Erdoğan, “3,8 milyar kişinin yaşadığı bir coğrafyayı kapsayan teşkilat, üyeleriyle toplam 27 trilyon dolar büyüklükte bir ekonomik gücü temsil ediyor. Türkiye’nin Yeniden Asya girişimi kapsamında kıta ülkeleriyle işbirliğini geliştirme iradesi malumunuzdur. Zirveye katılımımız bu bakımdan da verimli geçmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

“Yeni bir sürecin başlangıcı olabilir”

“Beşşar Esed ile bir araya gelmeniz için hangi şartların yerine getirilmesi ya da ne tür gelişmelerin yaşanması gerekiyor” sorusu üzerine Erdoğan, “Suriye ile yeni bir süreci başlatabileceğimizi cuma günü, cuma namazı çıkışında zaten söylemiştim. Bizim Sayın Putin ile Beşşar Esed’e bir davetimiz olabilir. Sayın Putin Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirebilirse, bu yeni bir sürecin başlangıcı olabilir” diye konuştu.

Suriye sahasında aradan geçen onca yılın herkese kalıcı çözüm mekanizmasının kurulması gerektiğini net bir şekilde gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, şunları dile getirdi:

“Altyapısı yok olmuş, halkı darmadağın hale gelmiş Suriye’nin yeniden ayağa kalkması ve istikrarsızlığın son bulması elzemdir. Sahada son zamanlarda sağlanan sükûnet, akıllıca politikalar ve ön yargılardan uzak ve çözüm odaklı yaklaşımlarla barış kapısını aralayabilir. Bölgedeki istikrarsızlığın başta PKK/PYD/YPG olmak üzere terör örgütlerine hareket alanı sağlaması, bir sorundur. El birliğiyle ayrımsız bir biçimde bu terör yapılarının kökünün kazınması, Suriye’nin geleceğinin inşası için mühimdir. Suriye’nin demokratik altyapısının inşası, kapsayıcı ve onurlu bir barışın sağlanması ve tüm bunlara Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde yaklaşılması önemlidir. Suriye’de esecek barış rüzgarları ve bütün Suriye’de hayat bulacak barış iklimi, çeşitli ülkelere dağılmış milyonlarca insanın ülkelerine geri dönmeleri açısından da gereklidir. Biz komşumuz Suriye’ye dostluk elimizi daima uzattık ve uzatırız. Adil, onurlu ve kapsayıcı yeni bir toplum sözleşmesi temelinde kucaklaşan, müreffeh, bir ve bütün Suriye’nin her zaman yanında oluruz. Yeter ki Suriye, bu büyük kucaklaşmayı başlatsın ve her alanda toparlansın.”

“Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor”

Erdoğan’a Kayseri’de ve Suriye’nin kuzeyinde olaylar hatırlatılarak “Şu an Suriye’nin kuzeyinde durum tamamen kontrol altında mı? Ankara ve Şam arasında görüşme olabilir mi? Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme bazı ülkeleri rahatsız mı ediyor? Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine gönüllü ve istekli geri dönüşü konusunda nasıl bir mesafe alınabilir? Bunu da mı istemeyen ülkeler var?” soruları yöneltildi.

Erdoğan verdiği yanıtta “Ülkelerin değil, PKK/PYD/YPG, DEAŞ gibi örgütlerin rahatsızlığı söz konusu. Onların böyle bir buluşmayı, Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını istemedikleri ortaya çıkıyor” ifadesini kullandı.

Suriye’nin kuzeyinde birçok yapılanma bulunduğunu, bunların içerisinde Türkiye ile münasebetlerini süratle iyileştirmek isteyenler de olduğunu aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Nitekim bu Suriye’nin kuzeyindeki olaylar başladıktan sonra Suriye Geçici Hükümeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa Bey devreye girdi ve süratle bu olumsuz gelişmeleri hemen olumluya çevirdiler. Türkiye içinde de Kayseri’deki hadisede güvenlik güçlerimizin süratli müdahalesiyle hava sakinleşti ve bir an önce olumlu neticeyi her tarafta aldık. Ülkemizde kısa süreli bu tür durumlar ortaya çıksa bile bunların uzamasına zaten müsaade etmeyiz. Suriye tarafında da terör örgütlerinin karşısında olan yapılar böyle bir duruma izin vermez.”

“Türkiye’de de ırkçı akımlar oluşturup kardeşlik iklimini bozmayı amaçlayanlar, karanlık odaklardan aldıkları talimatları yerine getirme gayretindeler. Fakat biz bu oyunları da nasıl bozacağımızı çok iyi biliriz. Alçakça bir hadise üzerinden kaos planlayanlara da istismarlara da müsaade etmeyiz. Kayseri’deki hadisede devletimiz üzerine düşeni yapmıştır, yapmaktadır. Bu ülkede kimsenin kendini devletin kolluk kuvvetlerinin, yargısının, hükümetinin yerine koymasına izin vermeyiz. Onlar kendi sinsi planlarının güçlü olduğunu zannedebilir ancak bizim kardeşliğimiz, birliğimiz ve beraberliğimiz tüm oyunları bozmaya muktedirdir.”

“Arabuluculuk konusunu ele aldık”

Erdoğan’a Putin ile görüşmesinden sonra Ukrayna konusunda yaptığı ‘Adil bir barış mümkün” açıklaması da soruldu. Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile çatışmaların başladığı ilk günden itibaren görüştüklerini hatırlatan Erdoğan, “Nitekim, bugün de yine Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin ile yaptığım görüşmede arabuluculuk konusunu ele aldık. Özellikle Karadeniz Tahıl Koridoru konusunda çok iyi bir başlangıç yaptık. Biliyorsunuz koridordan 30 milyon ton tahıl nakli gerçekleştirdik. Burada yeni bir süreci başlatmayı, kendilerinin ısrarla üzerinde durduğu gibi Batı’ya tahıl sevkiyatını bir kenara bırakarak, Afrika ve diğer gıda güvenliği bakımından hassas bölgelere Türkiye üzerinden bir koridor oluşturma fikrine nasıl yaklaştıklarını sordum. Sayın Putin, ‘Ben, bu konuda İstanbul Tahıl Girişimi hedefini aynen koruyorum’ yanıtını verdi. Bunu geliştirmemizde fayda var. Çünkü Putin’in Avrupa’ya karşı bir bakışı var. Bu süreçte Avrupa Rusya’yı hedefe koyduğu için, Rusya da Avrupa’ya ve Batı’ya olumsuz bakıyor. ‘Benim imkanlarımdan orası istifade etmeyecek’ diyor. Afrika ile ilgili ise ‘Onlar yoksul oldukları için tüm imkanlarımla ben seferber olurum’ yaklaşımı içindeler. Türkiye’yi zaten bu konuda farklı bir yere koyuyorlar. Onun için biz bu çerçevede görüşmelerimizi devam ettireceğiz. Şimdilik koridorun Rusya ayağında ‘Nasıl bir mesafe alabiliriz, onların bize ne gibi desteği olur?’ bunu çalışacağız. Bu konuda da alacağımız neticeyle inşallah Karadeniz Tahıl Koridoru’nu yeniden işler hale getireceğimize inanıyorum.”

Savaşın ne Rusya’ya ne Ukrayna’ya kazandırdığını, savaşın tek kazananının “kan ve ölüm tüccarları” olduğunu ifade eden Erdoğan, “Ben artık tansiyonun düşürüleceğine ve barış zemininin inşa edilebileceğine inanmak istiyorum. Biz o zemini oluşturmak ve korumak noktasında, bugüne kadar olduğu gibi üzerimize düşeni yapmaya hazırız” dedi.

“ŞİÖ üyeliği belki biraz zaman alır”

“Türkiye 12 yıldır Şanghay İşbirliği Örgütünde diyalog ortağı olarak bir süreç yürütüyor. Siz de zirvelere katılarak örgütün çalışma masasında her zaman yer aldınız. Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütüne üyelik perspektifi var mı” sorusu üzerine de Erdoğan, şunları söyledi: “Şanghay İşbirliği Teşkilatının yapısına bakıldığında Rusya’nın Türk devletleri ile ilişkilerinin olduğu çok açık net ortada. Şanghay İşbirliği Teşkilatında ağırlıklı olarak zaten Türk devletleri bulunuyor. Bu Türk devletlerinin buradaki gücü daha da artacak. Biz de Şanghay İşbirliği Örgütünde Rusya ve Çin ile olan münasebetlerimizi daha da geliştirelim diyoruz. Bizi buraya diyalog ortaklığı şeklinde değil de diğerleri gibi teşkilata ortak olarak alsınlar diyoruz. İran en sonunda Şanghay İşbirliği Örgütüne girdi. Bunun yanında yine Pakistan orada üye. Şu anda 9 daimî üye bulunuyor. Türkiye bu ülkeler arasında yer alamaz diye bir şey yok, bu belki biraz zaman alır.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English