Bizi Takip Edin

Diplomasi

İtalya, Türk vatandaşlığına sahip Libyalı savaş suçlusu şüphelisini soruşturmaya başladı

Yayınlanma

İtalya Adalet Bakanı Carlo Nordio ve İçişleri Bakanı Matteo Piantedosi’nin, “Almasri” olarak bilinen Libyalı Osama Najim’in durumuyla ilgili olarak parlamentoya rapor sunmaya hazırlandığı, İtalyan hükümet kaynaklarınca ANSA haber ajansına doğrulandı.

Konu, önümüzdeki parlamento programını belirlemek üzere salı günü Alt Meclis ve Senato’da yapılacak parti başkanları toplantılarında ele alınacak. Merkez sol muhalefet, Başbakan Giorgia Meloni’nin Almasri’nin serbest bırakılma koşullarını açıklığa kavuşturması için baskı altında olması nedeniyle hükümetin acil bir brifing vermesini talep ediyordu.

Geçtiğimiz hafta muhalefet partileri protesto amacıyla parlamentoyu fiilen kapatmış ve acil cevap verilmesi çağrısında bulunmuşlardı.

Bu arada davada Meloni, Nordio, Piantedosi ve Kabine Sekreteri Alfredo Mantovano’yu temsil eden Lega partisi Senatörü Giulia Bongiorno, pazartesi günü başbakanlık ofisi Palazzo Chigi’de bir toplantı düzenledi.

Perugia’daki İtalyan savcıların Roma Başsavcısı Francesco Lo Voi hakkında yapılan suç duyurusu üzerine soruşturma başlattığı bildirildi. Suç duyurusu, Lo Voi’nin Meloni ve diğer yetkililere Almasri’nin serbest bırakılmasıyla bağlantılı olarak olası “yardım ve yataklık” ve “kamu fonlarının kötüye kullanılması” suçlarından soruşturma altında olduklarını bildirmesinin ardından yapıldı.

Almasri UCM tarafından cinayet, işkence ve tecavüzden aranıyor

Meloni ve bakanları hakkında suç duyurusunda bulunan eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Luigi Li Gotti Observer’a verdiği demeçte, “Olan biten her şey beni dehşete düşürdü. Tüm bunları böylesine acımasız yöntemlerle yapan bu suçluyu neden geri verdik ve şimdi bu şeyleri yapmaya devam etmesine izin verdik?” diye sordu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından 2015 yılından bu yana göçmenlere yönelik cinayet, işkence, köleleştirme, tecavüz ve cinsel şiddet gibi savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlediği iddiasıyla aranan Libyalı adli polis komutanı Almasri, UCM’nin yakalama emri üzerine Torino’da gözaltına alınmış fakat 21 Ocak’ta “teknik bir gerekçe” ile serbest bırakılmıştı. Daha sonra İtalyan istihbarat servisinin uçağıyla Trablus’a geri gönderilmiş ve burada kahraman gibi karşılanmıştı.

Bakanlar Mahkemesi şimdi davanın devam edip etmeyeceğine karar verecek. Öte yandan Almasri’nin işlediği iddia edilen suçların mağduru olduğunu iddia eden Lam Magok Biel Ruei pazartesi günü bir suç duyurusunda bulunarak İtalyan yetkilileri Libyalı zanlının adaletten kaçmasına yardımcı olmakla suçladı.

Almanya’da Türk ehliyeti ile araba kiralamış

The Guardian’da yer alan habere göre Türk ve Dominik Cumhuriyeti vatandaşlığı da bulunan Najim, 6 Ocak’ta Trablus’tan Avrupa’ya gelmiş ve Londra’ya gitmeden önce Roma’daki Fiumicino havaalanında mola vermiş. Bir hafta sonra trenle Brüksel’e, oradan da Almanya’ya geçmiş ve Fiumicino’da bırakmayı planladığı bir arabayı, Türk ehliyetini kullanarak, kiralamış.

UCM tutuklama emri, Najim’in Torino’ya geldiği gün olan 18 Ocak’ta İtalya da dahil olmak üzere altı AB ülkesinde çıkarıldı. O akşam Juventus-AC Milan futbol maçına giden Najim, ertesi gün Interpol’den gelen bir ihbar üzerine İtalyan polisi tarafından bir otel odasında gözaltına alındı.

İtalya İçişleri Bakanı 24 Ocak’ta yaptığı açıklamada, gözaltına alınan ve daha sonra beklenmedik bir şekilde serbest bırakılan Libyalının “sosyal tehlikeliliği” nedeniyle hızla ülkesine geri gönderildiğini söylemişti.

Piantedosi, “Gözaltının onaylanmamasının ardından … Libya vatandaşının … sosyal tehlike profili sunduğunu göz önünde bulundurarak … devlet güvenliği nedeniyle sınır dışı etme kararı aldım,” demişti.

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de UCM’nin itirazlarını reddederek, gazetecilere uluslararası mahkemenin “Tanrının kelamı olmadığını, tüm gerçeklerin kaynağı olmadığını” söylemiş ve “İtalya egemen bir ülkedir ve kendi kararlarımızı kendimiz veririz,” diye eklemişti.

Almasri hakkındaki iddialar

Bir tanık 22 Ocak’ta İtalyan devlet televizyonunda AlMasri’nin işlediğini iddia ettiği suçları anlattı.

Libya hapishanelerinde tutuklu bulunan bir kişi, İtalyan devlet televizyonuna verdiği mülakatta, “Onu iyi tanıyorum. Adı Usame. Libya’da bir milisin başı,” dedi ve Almasri’nin, hükümet destekli Özel Savunma Gücü tarafından yönetilen kötü şöhretli gözaltı merkezleri ağı Reform ve Rehabilitasyon Kurumunun Trablus şubesinden sorumlu olduğuna işaret etti.

Tanık, “Onu tanıyorum çünkü Zaviye’deki cezaevindeydim. Hem Mitiga’daki hem de Zaviye’deki cezaevinin müdürüdür. Zaviye’de bir hapishaneden sorumlu,” diye ekledi.

Göçmenleri denizden alıp hapishaneye getirdiğini ve daha sonra serbest kalmaları için paralarını aldığını belirtirken, Almasri’nin bir “insan taciri”  olduğunu ve Libya’daki tüm göçmenlerin onu tanıdığını söyledi.

Tanığa göre göçmenler söz konusu olduğunda Almasri tüm deniz sektörünü kontrol ediyor.

Almasri’nin içerideki insanları korkutmak için içerideki birkaç kişiyi bizzat kendisinin öldürdüğünü öne süren tanık, Libyalının bunu “ kendi ellerini kullanarak” yaptığını söyledi.

Diplomasi

Avrupa ülkeleri ‘diplomaside’: İran’ın balistik füze programını hedef aldılar

Yayınlanma

Avrupa dışişleri bakanları cuma öğleden sonra Cenevre’de İranlı yetkililerle bir araya geldiler ve İran’dan yalnızca nükleer faaliyetlerini değil, balistik füze programını da azaltmasını istediler.

Perşembe sabahı gazetecilere konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, şu anda İran ile diplomasi hedeflerinin Tahran’ın sadece nükleer programını değil, aynı zamanda balistik füze programını ve İran’ın bölgesel istikrarı bozucu faaliyetlerini de “önemli ve kalıcı” bir şekilde azaltmasını sağlamak olduğunu söylemişti.

Barrot, “Tamamen askeri bir çözüm yok,” diyerek İran’ın Washington ile müzakere masasına dönmesi gerektiğini ekledi.

Almanya, Fransa ve İngiltere, İran’a “İsrail’in saldırılarının durmasını beklemeden” müzakerelere başlaması çağrısında bulundu.

Wall Street Journal’a (WSJ) göre bazı Avrupalı yetkililer ABD’nin İran’a yönelik sıfır zenginleştirme hedefini desteklerken, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın resmi tutumu, İran’ın herhangi bir zenginleştirme programının sıkı sınırlar içinde tutulması ve Tahran’ın nükleer bomba yapımında kullanılabilecek yeterli miktarda silah sınıfı fisil madde biriktirememesi için yakından izlenmesi yönünde yeni bir anlaşma yapılması yönünde.

ABD Başkanı Donald Trump ise, New Jersey’in Morristown kentine varışında, “İran Avrupa ile konuşmak istemiyor. Bizimle konuşmak istiyor. Avrupa bu konuda yardımcı olamayacak,” dedi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerin ardından, İsrail’in “saldırganlığını” durdurması halinde müzakerelere geri dönmeye hazır olduğunu söyledi. 

Arakçı, Tahran’ın üç ülkeyle ve Avrupa Birliği ile “görüşmelerin devamını” desteklediğini eklerken, ülkesinin “yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğunu” da ifade etti.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, “Bugünkü olumlu sonuç, İran tarafının tüm önemli konularda müzakereleri sürdürmeye temelde istekli olduğu izlenimiyle ayrıldığımızdır. Tüm bölge son derece kritik bir durumda ve müzakerelerde daha fazla tırmanışın önlenmesi ve ilerleme sağlanması bizim ortak çabamız,” dedi.

Avrupalıların bu müzakerelere dahil olması gerektiğini, ancak Washington’un da önemli bir rol oynadığını ekledi.

Almanya’nın en üst düzey diplomatı, “Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu müzakerelere ve bir çözüm bulunmasına dahil olması büyük önem taşıyor,” dedi ve Almanya’nın İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruyacağını da sözlerine ekledi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy de toplantı hakkında benzer izlenimlerini dile getirerek, İranlıların görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağının açıkça belirtildiğini söylediler.

Fakat Reuters’ta yer alan habere göre İranlı üst düzey bir yetkili cumartesi günü, Cenevre’de ülkesinin nükleer programı hakkında yapılan görüşmelerde Avrupa güçleri tarafından sunulan önerilerin “gerçekçi olmadığını” belirterek, bu önerilere bağlı kalınması halinde bir anlaşmaya varmanın zor olacağını söyledi.

İsrail ile İran arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek amacıyla E3 olarak bilinen Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları ile AB’nin İranlı mevkidaşları cuma günü (20 Haziran) bir araya geldikten sonra ilerleme kaydedildiğine dair çok az işaret vardı.

“Avrupalıların Cenevre’de yaptığı tartışmalar ve öneriler gerçekçi değildi. Bu tutumda ısrar etmek İran ile Avrupa’yı bir anlaşmaya yaklaştırmayacaktır,” diyen üst düzey yetkili, İran’ın her halükarda Avrupa’nın önerilerini Tahran’da inceleyeceğini ve bir sonraki toplantıda yanıtını sunacağını söyledi.

Her iki taraf da önerilerin ayrıntılarını açıklamasa da, iki Avrupalı diplomat, E3’ün İsrail’in yakın vadede ateşkes kabul etmeyeceğini ve İran ile ABD’nin müzakereleri yeniden başlatmasının zor olacağını düşündüğünü söyledi.

Diyalogun, başlangıçta ABD’nin katılmadığı, İran’ın balistik füze programını da içerebilecek daha sıkı denetimleri öngören yeni bir anlaşma üzerinde paralel bir müzakere süreci başlatılması olduğu belirtildi.

Cumartesi günü İran cumhurbaşkanıyla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki tarafın müzakereleri hızlandırma konusunda anlaştığını ama İran’ın “niyetinin barışçıl olduğuna dair her türlü güvenceyi vermesi” gerektiğini vurguladı.

Bazı Avrupalı bakanların cuma günü İran’ın nükleer programın ötesindeki konularda müzakereye daha hazır olduğunu öne sürmesine rağmen, üst düzey yetkili, füze programı da dahil olmak üzere savunma kapasitesinin müzakere edilebileceği olasılığını reddetti ve uranyum zenginleştirmesinin tamamen durdurulması fikrinin çıkmaz sokak olduğunu yineledi.

Yetkili, “İran diplomasiyi memnuniyetle karşılar, fakat savaşın gölgesinde değil,” dedi.

Öte yandan AB’nin dış politika kolu Avrupa Dış Eylem Servisi, İsrail’in Avrupa Birliği ile ilişkilerini düzenleyen anlaşma kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler olduğunu açıkladı.

Reuters ve dpa haber ajanslarının gördüğü bir belgeye göre, İsrail “AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmiş” olacak.

Örgüt, bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerini kaynak olarak gösterdi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

Yayınlanma

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı kararını ‘aptalca’ olarak nitelendirdi. Kneissl, bu saldırının tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini ve İran’a bölgedeki Amerikan üslerini vurma konusunda meşruiyet kazandırdığını belirtti.

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı ve St. Petersburg Devlet Üniversitesi GORKI Merkezi Başkanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere saldırma kararının “aptalca” olduğunu ve tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini açıkladı.

Kneissl, 22 Haziran gecesi gerçekleştiği belirtilen saldırının ardından yaptığı değerlendirmede, bu hamlenin İran’a bölgedeki Amerikan askeri üslerine saldırma hakkı tanıdığını vurguladı.

Kneissl, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı Trump bunu Kongre’nin onayı olmadan yaptı. Böylesine aptalca bir karar beklemiyordum,” ifadelerini kullandı.

‘Tüm savaş yasaları ihlal edildi’

ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalamaya nasıl cüret ettiğini sorgulayan Kneissl, “Tüm savaş yasaları ihlal edildi,” diyerek duruma tepki gösterdi.

Kneissl, Trump’ın bu kararında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun baskısı altında kaldığını belirterek, “Ancak bu bir mazeret olamaz,” diye ekledi.

Eski bakan, saldırının sonuçlarına dikkat çekerek şunları kaydetti:

“Artık İran’ın, bölgedeki 40 bin ABD askerinin bulunduğu Amerikan askeri üslerine saldırması önünde hiçbir engel kalmadı. Ve hâlâ Tahran adına bu tür saldırılar düzenleyebilecek çok sayıda silahlı grup var.”

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Diyalog fırsatı kaçırıldı

Kneissl, saldırıdan önce Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Amerikan yönetimi arasında diyalog için küçük bir fırsat penceresi doğduğunu hatırlattı. “İran belirli konuları tartışmaya hazırdı,” diyen Kneissl, “Peki ya şimdi?” sorusunu yöneltti.

Eski bakan ayrıca, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere seyreltilmiş uranyum içeren bombalarla saldırmış olabileceği ihtimali üzerinde durdu.

Bu tür mühimmatların ilk kez 1999 baharında ABD’nin Belgrad’ı bombaladığı Sırbistan’da kullanıldığını belirten Kneissl, “Bu işe yaramayacak. Seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlar eski Yugoslav Halk Ordusu’nun tanklarına karşı kullanılmıştı. Hiçbir etkisi olmadı, sadece daha önce Irak’ta olduğu gibi çevre felaketine yol açtı. Bu kez sonuçlar 26 yıl öncesine göre çok daha büyük olabilir. ABD ve NATO güçleri o zaman da askeri hedeflerine ulaşamamış, o çatışmada da desteğe ihtiyaç duymuşlardı,” dedi.

Hiroşima Nagazaki Barış Komitesi’nden Steinbach, İsrail’in gizli nükleer gücünün perde arkasını anlattı

ABD’nin saldırı açıklaması

22 Haziran’ı sabaha bağlayan gece ABD Başkanı Donald Trump, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise” başarılı bir saldırı düzenlediğini duyurmuştu.

Trump, Tahran’ın çatışmayı sona erdirmeyi kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti.

Bu saldırıdan önce, 13 Haziran’dan itibaren İsrail’in de İran’a yönelik günlük saldırılar düzenlediği ve operasyonun amacının İran’ın füze ve nükleer programlarını yok etmek olduğu belirtilmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

UAEA: İran’ın nükleer tesislerinde radyasyon seviyesinde artış yok

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırısının ardından bölgede radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmediğini duyurdu. İranlı yetkililer de tesislerin altyapısının güvende olduğunu ve radyasyon sızıntısı olmadığını açıkladı.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi.

İranlı yetkililer de tesislerde sızıntı olmadığını ve altyapının güvende olduğunu belirtti.

ABD uçakları, pazar günü şafak vaktinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmişti.

UAEA, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “İran’daki Fordo dahil üç nükleer tesise yönelik saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, şu ana kadar tesis dışında radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış bildirilmediğini teyit etmektedir,” ifadelerini kullandı.

Ajans, daha fazla bilgi elde edildiğinde İran’daki duruma ilişkin ek değerlendirmeler sunacağını da ekledi.

İran: Tesisler güvende, sızıntı yok

ABD saldırılarına ilk resmi tepki İranlı yetkililerden geldi. Sabah saatlerinde yapılan açıklamada, saldırıdan etkilenen tesislerde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya çevredeki halk için bir tehdit kaydedilmediği vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, nükleer tesislerin altyapısının güvende olduğu ifade edildi.

İran Atom Enerjisi Kurumu da derhal gerekli incelemelerin yapıldığını ve “ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonucunda herhangi bir kirliliğe dair bir belirti olmadığını” duyurdu.

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English