Bizi Takip Edin

RUSYA

İzvestiya muhabiri Ukrayna’nın İHA saldırısında hayatını kaybetti

Yayınlanma

İzvestiya gazetesinin serbest çalışan muhabiri Aleksandr Martemyanov, Donetsk Halk Cumhuriyeti’nde (DHC), Ukrayna ordusuna ait bir insansız hava aracının (İHA) sivil bir araca saldırması sonucu aldığı yaralardan dolayı hayatını kaybetti.

RIA Novosti ajansından muhabir Maksim Romanenko’nun haberine göre, Ukrayna ordusu, Donetsk-Gorlovka otoyolunda seyir halindeki bir sivil aracı hedef aldı. Saldırı sonucunda bir kişi hayatını kaybederken, teşkilatın bir muhabiri ve medya mensubu dört kişi yaralandı.

Romanenko, olayla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Gorlovka’daki saldırıların ardından çekim yaptıktan sonra Donetsk’e dönüyorduk. Yolda, kamikaze tipi bir drone aracımıza çarptı.” Romanenko, yüzünde sıyrıklar ve sarsıntı geçirdiğini belirtti.

Bir süre sonra, İzvestiya gazetesi de kendi muhabirlerinin ölümünü doğruladı.

2024 yılı boyunca Ukrayna ordusunun saldırıları sonucunda pek çok Rus gazeteci hayatını kaybetti. 15 Aralık’ta, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, gazetecilerin ölümünden sorumlu olanların hak ettikleri cezayı alacaklarını taahhüt etti.

Zaharova, “suçlu Kiev rejiminin militanlarının” elleriyle öldürülen diğer gazetecileri hatırlatarak şu isimleri zikretti: Savaş muhabiri Semyon Eryomin, kameraman Valeriy Kojin, gazeteci Nikita Tsitsagi ve Kursk’taki Halk Gazetesi yayın yönetmeni Yuliya Kuznetsova. Önceki yıllarda ise Darya Dugina ve Vladlen Tatarskiy gibi gazetecilerin öldürüldüğü biliniyor.

RUSYA

Rusya’da ‘LGBT propagandası’ nedeniyle 30 milyon ruble ceza kesildi

Yayınlanma

Rusya, 2023 ve 2024’ün ilk yarısında ‘LGBT propagandası’ nedeniyle toplam 188 kişi ve kuruma yaklaşık 30 milyon rublelik para cezası uyguladı. Yabancı acenta statüsünde değerlendirilen şahıs ve kurumlara da 25,8 milyon ruble ceza verildi. Devlet Başkanı Putin’in 2022’de imzaladığı yasa, LGBT propagandasını tamamen yasaklıyor.

Rusya Yüksek Mahkemesi bünyesindeki Yargı Departmanı’nın TASS haber ajansına aktardığı bilgilere göre, 2023 yılı ve 2024’ün ilk yarısında LGBT propagandası nedeniyle toplam 30 milyon rubleye yakın para cezası kesildi.

İlgili davalarda, Rusya Federasyonu İdari Suçlar Kanunu’nun 6.21 (geleneksel olmayan cinsel ilişkilerin veya cinsiyet değişikliğinin propagandası), 6.21.1 (pedofili propagandası) ve 6.21.2 (geleneksel olmayan cinsel ilişkilerin gösterilmesiyle ilgili bilgilerin reşit olmayan bireyler arasında yayılması) maddeleri kapsamında kararlar verildi.

2023 ve 2024’ün ilk altı ayında toplamda 188 para cezası kesildi. Bu cezaların toplam tutarı yaklaşık 30 milyon rubleye ulaştı. Bu miktarın 16,4 milyon rublesi tahsil edildi ya da gönüllü olarak ödendi.

2023 yılında 66 şahıs, 26 kamu görevlisi ve 14 tüzel kişi cezalandırılırken, 2024’ün ilk yarısında 59 birey, 18 kamu görevlisi ve 13 tüzel kişi sorumlu bulundu. Bu şahıslar arasında 12 yabancı uyruklu da yer aldı. Bu kişilerin ülkeden sınır dışı edildiği, yedisine ise öncesinde 15 günlük idari tutuklama uygulandığı belirtildi.

2023 yılı ve 2024’ün ilk yarısı itibarıyla, “yabancı acenta” olarak nitelendirilen şahıs ve kurumlara da ceza verildi. Kanunun 19.34 maddesi (yabancı ajanların faaliyet düzenine aykırılık) kapsamında toplam 620 para cezası kesildi. Bu cezaların toplam tutarı 25,8 milyon ruble oldu. Bu süreçte, 471 birey, 70 tüzel kişi ve 67 kamu görevlisi sorumlu bulundu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 5 Aralık 2022’de LGBT, pedofili ve cinsiyet değişikliği propagandasını her yaş grubunda yasaklayan yasayı imzalamıştı.

Bu yasa, ihlaller için yüksek miktarda idari para cezaları öngörüyor.

Ayrıca, 30 Kasım 2023’te Yüksek Mahkeme, Adalet Bakanlığı’nın talebi üzerine LGBT hareketini “aşırılık yanlısı” ilan ederek faaliyetlerini Rusya topraklarında yasakladı.

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya, Donetsk’in güneybatısındaki stratejik Kuraovo’yu kontrol altına aldı

Yayınlanma

Rusya, Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin güneybatısındaki stratejik Kurahovo kentini kontrol altına aldı. Çatışmalarda Ukrayna ordusu ağır kayıplar verirken, bu gelişmenin Ukrayna’nın lojistik desteğini zayıflattığı belirtildi.

Rusya Savunma Bakanlığı, Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin (DHC) güneybatısındaki stratejik öneme sahip Kurahovo kentinin kontrol altına alındığını duyurdu. Bu gelişme, bakanlığın Telegram kanalından yapılan bir açıklamayla paylaşıldı.

Açıklamaya göre, Ukrayna ordusunun bu önemli lojistik merkezi savunmak için 15 bin askerlik 26 tabur konuşlandırdığı belirtildi. Ancak, şiddetli çatışmalar sonucunda Ukrayna ordusu ağır kayıplar verdi.

Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna ordusunun yüzde 80 oranında personel kaybı yaşadığını ve 3000’e yakın askeri teçhizat, 40 tank ve zırhlı araç dahil olmak üzere çok sayıda ekipmanını kaybettiğini ifade etti.

Bakanlık, bu lojistik merkez üzerindeki kontrolün Ukrayna ordusunun Donetsk cephesindeki lojistik ve teknik destek olanaklarını ciddi şekilde zayıflattığını vurguladı.

Savunma Bakanlığı ayrıca, Kuraovo’nun alınmasının ardından Rusya ordusunun bölgedeki operasyon temposunu artırarak DHC’deki diğer bölgelerde kontrolü hızla genişletme imkânına sahip olduğunu belirtti.

5 Aralık’ta TASS tarafından yayımlanan bir haberde, Kuraovo’yu Ukrayna ordusuna bağlayan tek kara yolunun Rus birliklerince kesildiği, bu nedenle Ukrayna askerlerinin bölgeden çıkış şansının neredeyse kalmadığı ifade edilmişti.

Rusya Savunma Bakanlığı’nın verilerine göre, 2024 yılı içinde Ukrayna’da ve Kursk oblastındaki operasyonlar sırasında 214 yerleşim yeri Rus ordusunun kontrolüne geçti. Bu yerleşimlerin 157’si Donetsk Halk Cumhuriyeti’nde bulunuyor.

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya 2025’te neler bekliyor?

Yayınlanma

Rusya Federasyonu’nun en önemli araştırma kurumlarından birisi olan IMEMO – Yevgeniy Primakov Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, her yıl olduğu gibi 2025 yılı için de öngörülerini bir rapor olarak yayımladı.

Rusya Bilimler Akademisi‘ne bağlı araştırma enstitüsü olan IMEMO, 1956 yılında kuruldu. Enstitü, modern dünya siyasetinin ve dünya ekonomisinin gelişimindeki ana eğilimleri incelemeyi ve siyasi kararlar almak için güvenilir bir analitik temel geliştirmeyi amaçlıyor.

Kurum, Rusya’nın federal ve bölgesel yetkilileri, medya, büyük devlet ve özel şirketler ile birlikte Rus ve yabancı araştırma merkezleriyle etkileşim halinde faaliyetlerine devam ediyor.

IMEMO’nun 2025 yılı projeksiyonuna göre en önemli siyasi trendler şunlar olacak:

  • Donald Trump’ın yeni Cumhuriyetçi yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri’nde iktidara gelmesiyle bağlantılı olarak Amerikan politikasındaki değişiklikler
  • Dünya genelindeki muhtelif çatışmaların; küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerde ilgili askeri-politik ve sosyo-ekonomik istikrarsızlığı ve belirsizliği ortaya çıkarması ve dünya siyasetinde güvenlik ve militarizasyon konularının öneminin artması eğilimi
  • Küresel Güney

Ruslara göre 2024’te çatışma yaratan arka planın artmasının nedenleri sadece “sıcak çatışmalar” değil, aynı zamanda düzinelerce ülke ve kuruluşta (örneğin Avrupa Parlamentosu) seçimlerin yapıldığı yoğun mücadele, önde gelen ülkelerde ve uluslararası kurumlarda (örneğin Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi) derinleşen iç siyasi dengesizlikler ve bölünmelerdi.

Tüm bunlar, tüm dünyayı etkisi altına alan 2024 ABD Başkanlık Seçimleri’ne ilişkin endişeli beklentiler zemininde, belirsizliği dünya siyasetini etkileyen bağımsız bir faktöre dönüştürdü.

Rapora bakınca 2025’te, hükümet değişikliğinin yaklaştığı Fransa, erken seçimlerin yaklaştığı Almanya, Romanya, Gürcistan ve Kore Cumhuriyeti iç siyasi kriz durumuna gireceği öngörülüyor.

IMEMO uzmanlarına göre Suriye‘deki iktidar rejimi kısa denilebilecek bir sürede ve beklenmedik bir şekilde çöktü. Çatışma gruplarının etno-dinsel doğası ve krize dahil olan uluslararası aktörlerin (İran, Türkiye, Rusya, ABD ve İsrail) daha az karmaşık olmayan çıkar birliği de dahil olmak üzere çok bileşenli yapıyı hesaba katan Ruslar, Suriye’deki mevcut politik değişimi, “öngörülemeyen ve belirsiz bir durum” olarak görüyor.

Ek olarak uzmanlar, Suriye’deki mevcut durumu, ölçeği ve konumu önemli ölçüde farkları olsa bile, 2023‘te Güney Kafkasya‘da yaşanan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ’da meydana gelen savaşa benzetiyor. Buradaki benzetmeyi ise, “dış patronların” (her iki vakada da İran ve Rusya) dikkatlerinin diğer çatışma bölgelerine çekilmesi ve askeri eylemlerin hızla gelişmesine bağlıyorlar.

Öte yandan Ukrayna’daki çatışma halinin 2025 yılında getireceği belirsizlikler silsilesi de (çatışmaların tırmanması veya barış görüşmeleri olmak üzere her iki durum da hesaba katılarak) gündeme alındığında mevcut durum, Rusya Federasyonu açısından “son derece yüksek radikal bir belirsizlik” olarak nitelendiriliyor.

Küresel çaptaki gelişmeleri, dünya siyaseti ve uluslararası ilişkiler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip eylemler olarak nitelendiren Rus uzmanlar, mevcut belirsizlik halini çatışma dinamiklerinin yalnızca başlangıç noktası olarak görüyorlar. Uzmanlara göre önceki dünya düzeninin dönüşümü, “Dünyanın Sonu” anlamına gelmiyor. Genel olarak tanınan bir düzenin ve toplum yaşamının tekdüze normlarının kategorik olarak eksikliği anlamına gelen bir çöküş olarak nitelendiriliyor.

Uluslararası sorunların çözümünde kabul edilmesi mümkün olmayan dayatmacı yöntemlerinin hızla fiili olarak meşrulaştırıldığını belirten rapor, mevcut hali “Küresel İtaatsizlik Şöleni” olarak betimliyor. Bir süredir global çapta değerlendirilen “oldu-bitti” normuyla birlikte kaos olarak da nitelendirilebilecek “Yeni Normallik” algısının sonucunda; inşa edilecek dünyanın başlıca ülkeleri artık dış politika planlamasını kurarken, proaktif stratejileri ve askeri güç faktörünü çok daha fazla öncelleştireceği vurgulanıyor.

Ancak burada siyaset bilimi nezdinde değerlendirme yapmak gerekirse:

“Rus uzmanların önermelerine göre, daha önce büyük güçlerin az veya çok fikir birliğini yansıtan güçlü bir dünya düzeninin ataletiyle başarılı bir şekilde bastırılan çatışma halleri, zincirleme bir şekilde alevlenebilir. Bu durum: Suriye, Karabağ ve Lübnan’daki örneklerde gördüğümüz gibi; sorunları tek taraflı dayatmacı yöntemlerle çözmek için bir fırsat penceresi açar.”

ABD Faktörü:

Pekala Amerikan faktörünü de değerlendiren Rus uzmanlar, 2025 yılında ABD’de yeni bir hükumetin gelmesinin ardından (yalnızca yeni başkanlık idaresi değil; aynı zamanda yasama ve yürütme aygıtlarında da Cumhuriyetçilerin etkisinin artmasıyla birlikte) küresel gündemin neredeyse tüm kilit alanlarında (Avrupa’dan Çin’e, Arktik’ten Güney Afrika’ya) “politik çatallanmalar” yaşanacağını öngörüyorlar. Buna göre kısa ve orta vadede:

  • Ukrayna’daki çatışma halinin çözüme kavuşturulması,
  • Rusya ve İran’a karşı yaptırımların olası artırılması veya hafifletilmesi,
  • Asya – Pasifik ve Afrika’da çok ve/veya iki taraflı formatlı işbirliklerinin artırılması, olası senaryolar şeklinde ortaya çıkıyor.

Donald Trump’ın “MAGA – Make America Great Again (Yeniden Büyük Amerika)” politikasındaki çelişkiye dikkat çeken Ruslar, Çin ile zorlu ticari, ekonomik ve jeopolitik savaşı kazanmak isteyen ABD’nin aynı zamanda modern dünyada, mümkün mertebe geleneksel Amerikan izolasyonculuğuna geri dönerek; sınır ötesindeki savaşlara ve çatışmalara nasıl katılmayacağını sorguluyor. Bu ikilemin de “politik çatallanmalar” yaratacağı kanaatine varıyorlar.

Yukarıda aktardığım tüm bu belirsizlik halini irdelersek, son yıllarda ortaya çıkan küresel siyasetteki değişim süreçleri daha belirgin hale geldi diyebiliriz. Dünya tek kutuplu olmaktan çıktı. Yeniden ABD Devlet Başkanı seçilen Donald Trump’a yönelik korku ve düşmanlığa paralel şekilde ABD artık çoklu çatışmaları tek başına çözebilecek ve dünya üzerindeki baskın rolünü yeniden tesis edebilecek bir güç olmaktan çıktı. Raporda Rus uzmanların da belirttiği gibi, Washington‘da artık politikalar “Çin merceğinden” görülecek. ABD, artık çatışmaları tek başına çözemiyor ve II. Dünya Savaşı’nın ardından inşa edilen Yalta–Postdam Sistemi ile birlikte anlaşmalar ve kurumlar neredeyse tamamen çökmüş durumda.

Enstitünün 2025 çalışmasında birkaç küresel öngörü daha bulunuyor:

  • Ticaret ve ekonominin yanı sıra güvenlik alanında da küreselleşmenin yavaşlaması ancak bölgeselleşmenin hızlanması eğilimi;
  • Dünya siyasetinde Asya – Pasifik bölgesinin artan ağırlığı ve güçlenen rolü;
  • Türkiye ve Hindistan gibi bölgesel güçlerin rollerinin artışıyla birlikte Rusya’nın Asya’da yalnızca Çin ile değil aynı zamanda Türkiye ve Hindistan ile de uluslararası rekabetinin yoğunlaşması.

Uzmanlara göre öngörülebilir gelecekte tüm bunlar ve benzeri olgular; çok kutupluluğun genişlemesine ve uluslararası ilişkilerin postmodernist biçimde gelişmesine yol açacak. Rapora bakarsak, küresel ekonomideki yeni işleyiş modeli, emtia ve finansal akışların konturlarının temeli olacak çeşitli güç merkezlerinin ortaya çıkmasıyla şekillenecek.

Ancak her şeye rağmen Ruslar, kendilerinin ekonomik potansiyellerini umut verici bulurken; tam teşekküllü ekonomik bir güç merkezi olmak için ise yetersiz buluyorlar. Rapora göre, Rusya’nın dost olarak tanımladığı ülkelerle (BRICS ve Küresel Güney) üretim ve teknolojik işbirliği sistemini organik olarak entegre etmesi, hem kendisine hem de “dost ülkelerine” büyük fırsatlar yaratacak.

Küresel Güvenlik – 2025

Raporda uluslararası güvenliği güçlendirmek için tasarlanan kurumların krizine de değinen Ruslar, ABD‘nin BM‘nin münhasır yetkilerini görmezden gelmesiyle birlikte silah kontrolü alanında bir çıkmaza girdiğini belirtiyor.

Aslında hatırlarsanız bu durum, 2003‘te başlayan Irak Savaşı sırasında tamamen belirgindi. Bir dizi silah kontrolü, silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi rejiminin kademeli olarak bozulması; özellikle 2010’larda OPCW – Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün çalışmalarında belirgin hale gelen destekleyici kurumların siyasallaşmasına yol açtı.

Rapor da bu duruma dikkat çekiyor ve ekliyor: 2025’e gelindiğinde kriz, kademeli olarak artıyor ve sadece askeri-politik alanda değil tam teşekküllü bir biçimde küresel yönetişimde artan işlevsel bozukluğun ön plana çıktığı belirtiliyor. En açık örneği ise, Dünya Ticaret Örgütü’nün ABD Çin çelişkisi sebebiyle felç halde olması şeklinde ortaya koyuyorlar.

Ruslara göre 2025‘te, büyük güçlerin blok siyasetine yaklaşımlarında gözle görülür değişiklikler devam edecek. Nitekim dünya genelinde birçok araştırmacı, kalıcı ittifakların aksine oluşturulan durumsal koalisyonlara doğru bir kayma olduğunu belirtiyordu. Raporda da belirtildiği gibi, ikili ve çok taraflı askeri ittifaklar ağı kuran ABD, askeri-politik hakimiyetini güçlendirme konusundaki isteğini açıkça ortaya koyuyor.

Bu durumun özellikle son yıllarda Asya-Pasifik bölgesinde belirginleştiğini belirten raporda, ABD’nin “Hint-Pasifik Stratejisi” kavramı etrafında inşa ettiği Çin’e karşı çok yönlü ve çok seviyeli bir zorla kontrol sistemine dikkat çekiliyor. Aynı zamanda, kavram tartışmalı askeri-teknik girişimler (örneğin: Yatay silahlanma yarışı açısından sorular ortaya çıkaran AUKUS) ve uzun menzilli füzelerin hızla yayılması (hem silah transferleri şeklinde hem de bölgeye Amerikan sistemleri konuşlandırılarak) eleştiriliyor. Bu eğilimin, Güneydoğu Asya’da barışçıl sürdürülebilir kalkınma kavramını tehdit ettiği öne sürülüyor.

2025 yılında bu süreçlerin birikmiş ataletin etkisi altında gelişmeye devam edeceğini düşünen Rus uzmanlar, uluslararası güvenlik alanında, kolektif güvenliğin normatif kurumları aracılığıyla çözülemeyen çelişkilerin ilgili normatif kurumların zayıflığı nedeniyle birikeceğini belirtiyor. Buna ek olarak uzmanlar şunu da ekliyor: Dünya düzenindeki kriz hali, giderek daha az güvenli bir uluslararası ortamda ulusal güvenliği sağlamak için kabul edilebilir davranış sınırlarının ötesine geçmeyi zorlaştırıyor. Küresel ve bölgesel boyuttaki güvenliğin zayıflaması devam ettiği sürece, çatışmaların sayısı ve kapsamı büyük oranda artmaya devam edecek.

Türkiye 2025

Pekala Türkiye ile ilgili öngörüler olmadan olmaz. Rus uzmanlar, Türkiye ile ilgili düşüncelerini şu satırbaşlarıyla özetleyebiliriz:

  • Ankara, Rusya ile Batı arasında denge kurma stratejisini sürdürecek.
  • Vaşington’a gelecek yeni başkanın YPG ile işbirliği sorununu çözüme ulaştırması, Ankara ile Vaşington arasındaki ilişkilerin ısınmasına yardımcı olabilir.
  • İki ülkenin İran ve İsrail-Filistin çatışması ile ilişkilere yaklaşımlarındaki farklılıkların çözümü de en az YPG sorunu kadar zor olacak.
  • Türkiye, ABD arasındaki ilişkilere bir “reset” atmak isteyecektir.
  • Birçok alanda örtüşen çıkarlara dayalı ve mevcut çelişkileri etkisiz hale getirmeyi amaçlayan Rus-Türk işbirliği, pragmatik ortaklık ruhuyla devam edecektir.
  • Rusya ile Türkiye’nin uluslararası çatışmalara yaklaşımı farklı olduğu göz önüne alındığında, Rusya ile Türkiye arasındaki karşılıklı gerginliğin potansiyelini belirleyecek olan; özellikle Türkiye‘nin Ukrayna’ya silah tedariki olacaktır.
  • Türkiye, 2025’te bölgesel ajandasını sürdürecek. Hem diplomatik hem de kültürel araçları kullanarak ve güç faktörüne güvenerek etkisini genişletmeye çalışacaktır.
  • Çözülemeyen Kıbrıs sorunu ve Ege Denizi bölgesindeki Türk-Yunan çelişkileri, Ankara ile Atina arasında gerginliğin artması için kalıcı bir risk yaratacaktır. Ancak taraflar kapsamını sınırlamaya çalışacaktır.
  • Ankara, Suriye’de sınır ötesi askeri operasyonlarına ve Aralık 2024’te Beşar Esad rejimini deviren Suriye’deki silahlı muhalif güçlerini desteklemeye devam edecektir.
  • Türkiye, kontrol ettiği kuzey bölgelerinde kullandığı yönetim sistemini uygulayarak ve inşaat sektörü aracılığıyla Suriye’nin yeniden inşasına katılarak buradaki lider rolünü sürdürmek istiyor.
  • 3,5 Milyon Suriyeli mülteciyi (Ruslar, resmi rakamları kullansa da bizler bu rakamın daha fazla olduğunu biliyoruz) Türkiye’den geri gönderme görevi, Ankara’ya Suriye’deki duruma katılmak için ek fırsatlar sağlıyor. Mevcut koşullarda Türkiye ile diyalog, Rusya için hem Suriye hem de diğer bölgesel konuları tartışmak için en önemli format olmaya devam ediyor.
  • Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 2040 Stratejisi’ne uygun olarak aralarındaki ilişkilerin geliştirilmesini teşvik etme politikasını sürdürecektir. Bu durum, belirli koşullar altında Rusya’nın bu devletlerle işbirliği projelerinde rekabete yol açabilecektir.
  • Türkiye’deki ekonomik durum, Rusya ile Batı arasındaki gerginliklerin ortasında Rusya ile Türkiye arasındaki ekonomik işbirliğinin artan önemi nedeniyle Rusya’nın dikkatinin odağında kalmaya devam edecek.
  • Türkiye’de kötüleşen bir ekonomik kriz, özellikle Ankara’nın ithal ettiği Rus doğalgazının ödenmesi açısından Rusya için de ekonomik riskler yaratabilir.

Rapordaki konular tabi ki bunlarla sınırlı değil. Oldukça derinlemesine analizler sunan bu metin, Rusya ve dünyanın önümüzdeki yıllarda karşılaşacağı küresel değişimlerin karmaşık ve çok yönlü doğasını vurguluyor. Hem ekonomide hem de uluslararası politikada artan “belirsizlik” haline dikkat çeken Ruslar, kendilerine karşı devam eden yaptırımları, küresel enerji politikasındaki değişiklikleri, artan militarizasyonu ve küresel Güney’de liderlik için yoğun rekabeti ülkeleri için benzersiz bir risk ve fırsat kombinasyonu olarak değerlendiriyorlar.

Metin, bölgesel güçlerin ve iş birliği formatlarının öneminin arttığı “tek kutuplu” bir düzenden “çok kutuplu” bir dünya düzenine geçişe önem veriyor. Nitekim zaten Rusya için bu durum, BRICS, Asya-Pasifik bölgesi ülkeleri ve Küresel Güney ile bağları güçlendirme fırsatlarını ortaya koyuyor.

Rusların dış politikada Orta Doğu ve Post-Sovyet gibi stratejik açıdan önemli bölgelerdeki pozisyonlarını koruduğunu; öte yandan Çin ve Hindistan da dahil olmak üzere ortaklarının çatışan çıkarları arasında denge kurma ihtiyacıyla karşı karşıya olduğunu anlıyoruz.

Bu nedenle ilgili rapor, Rusya için önemli bir ödevi ortaya çıkartıyor; Ruslar, küresel türbülans bağlamında istikrar ve sürdürülebilir kalkınma elde etmek için kaynaklarını ve fırsatları etkili bir şekilde kullanması gerekiyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English