Diplomasi
Macron’dan ‘asker gönderme’ açıklaması: Avrupa’yı konfor alanından çıkarmak istemiş

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron salı günü Prag’da gazetecilere verdiği demeçte, geçen haftaki ‘Ukrayna’ya asker gönderme’ yorumlarının, AB ülkelerini ‘konfor alanlarından çıkarma’ ve ‘Ukrayna için kararlı davranmaya başlama’ stratejisinin bir parçası olduğunu ileri sürdü.
Macron’un sözleri, AB başkentlerinin büyük çoğunluğundan ağır tepkiyle karşılandı, fakat Fransız lider Çek mevkidaşı Petr Pavel ile düzenlediği basın toplantısında, yorumlarının ‘açık, net ve kesin’ olduğunu söyledi.
Günün ilerleyen saatlerinde gazetecilerle yapılan gayri resmi bir görüşme sırasında, AB üye devletlerinin Ukrayna konusunda uygun şekilde hareket etmeye başlamak için biraz sertleşmesi gerekip gerekmediği sorulduğunda, bunun ‘gerekli’ olduğunu söyledi.
Scholz’a yönelik imalar
Fransa Cumhurbaşkanı, “Pasif kalırsak ve son iki yılda yaptıklarımızı yapmaya devam edersek, karşı karşıya olduğumuz risk, sahada aksilikler ve Amerikalılardan olası aksilikler yaşamaktır,” dedi.
Macron, muharebe birlikleri göndermek de dahil olmak üzere hiçbir şeyin denklemin dışında olmaması gerektiğini öne sürmenin, AB için ‘stratejik olan bu savaşı kazanmak’ umuduyla ‘inisiyatifi geri almak’ anlamına geleceğini savundu.
“[Ülkeler], anayasal olanlar da dahil olmak üzere kısıtlamalarla karşı karşıya […]. Ama bu bizi harekete geçmekten alıkoymamalı,” diye ekleyen Emmanuel Macron, Ukrayna’ya asker gönderilebileceği yönündeki ‘varsayımsal fikre’ aktif olarak karşı çıkan ve hâlâ uzun menzilli Taurus füzelerini Kiev’e teslim etmeyi reddeden Alman Şansölyesi Olaf Scholz’a yönelik bir ima olarak değerlendirildi.
Pavel, Macron’u destekledi, fakat askeri birliklerin Ukrayna’ya konuşlandırılması konusunda ‘kırmızı çizgi’ çekti ve herhangi bir askeri varlığın farklı bir biçim alması gerektiğini öne sürdü.
Pavel, “Ukrayna’da olası bir mevcudiyetle ilgili bir tartışma da dahil olmak üzere yeni seçenekler aramaktan yanayım,” dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Berlin’i kızdırdı
Çekya’daki Fransız toplumuyla yaptığı toplantıda da konuşan Macron, “Avrupa, korkak olmamanın gerekli olacağı bir anla karşı karşıya,” dedi ve insanların ‘yaklaşan trajedileri asla görmek istemediklerini’ de sözlerine ekledi.
Berlin ise Macron’un ‘korkaklık’ açıklamalarına tepki gösterdi. Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Macron’un kullandığı dilin ‘ters etki yarattığını’ söyledi.
Pistorius, İsveçli mevkidaşı Pål Jonson ile düzenlediği basın toplantısında, “En azından benim bakış açıma göre, sahadaki askerler hakkında veya daha fazla cesaret veya daha az cesarete sahip olmak hakkında bahsetmemize gerek yok. Bu, Ukrayna’ya yardım söz konusu olduğunda sahip olduğumuz sorunları çözmeye gerçekten yardımcı olmayan bir şey,” diye ekledi.
Macron ise Pavel ile yaptığı basın toplantısında hedefinin Almanya olmadığını ama Paris’in müttefiklerini ‘sarsması’ gerektiğini kaydetti.
Diplomasi
SIPRI, askeri harcamalarda lider olan ülkeleri açıkladı

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) raporuna göre, küresel askeri harcamalar 2024’te yüzde 9,4 artarak 2,718 trilyon dolarla rekor seviyeye ulaştı. Ukrayna ve Gazze’deki çatışmaların etkisiyle en büyük artışlar İsrail (yüzde 65) ve Rusya’da (yüzde 38) görüldü; ABD, Çin ve Rusya en çok harcama yapan ilk üç ülke olmayı sürdürdü.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından yayımlanan yıllık rapora göre, dünyadaki toplam askeri harcamalar 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 9,4 artarak 2,718 trilyon dolarla tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.
Bu rakam, küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 2,5’ine denk geliyor.
“Trends In World Military Expenditure, 2024” başlıklı raporda, bu artışın 1988’den bu yana görülen en keskin yükseliş olduğu ve kişi başına düşen askeri harcamanın 334 dolar ile 1990’dan beri en yüksek düzeye çıktığı belirtildi.
Rapora göre, küresel harcamaların yüzde 80’i (2,185 trilyon dolar) ve toplam artışın yüzde 79’u sadece 15 ülkeye ait.
Analistler, 2024’te harcamalarını en çok artıran ülkelerin İsrail (yüzde 65) ve Rusya (yüzde 38) olduğunu belirterek, bu durumu Ukrayna ve Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarla ilişkilendirdi.
Savunmaya en çok harcama yapan ilk beş ülkenin sıralamasında küçük değişiklikler yaşanırken, ilk üç değişmedi.
ABD, Çin ve Rusya liderliklerini korudu. Almanya dördüncü sıraya yükselirken, Hindistan beşinci sıraya geriledi.
İlk 10’daki diğer ülkelerin sıralaması büyük ölçüde aynı kaldı; Suudi Arabistan, 2023’te Almanya’nın bulunduğu yedinci sıraya yerleşti.
İlk 10 ülke ve harcamaları (2024):
1) ABD: 997 milyar dolar (ulusal GSYİH’nin yüzde 3,4’ü, küresel harcamaların yüzde 37’si)
2) Çin: 314 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 1,7’si, küresel harcamaların yüzde 12’si)
3) Rusya: 149 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 7,1’i, küresel harcamaların yüzde 5,5’i) – SIPRI tahmini
4) Almanya: 88,5 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 1,9’u, küresel harcamaların yüzde 3,3’ü)
5) Hindistan: 86,1 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 2,3’ü, küresel harcamaların yüzde 3,2’si)
6) Birleşik Krallık: 81,8 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 2,3’ü, küresel harcamaların yüzde 3’ü)
7) Suudi Arabistan: 80,3 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 7,3’ü, küresel harcamaların yüzde 3’ü) – SIPRI tahmini
8) Ukrayna: 64,7 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 34’ü, küresel harcamaların yüzde 2,4’ü)
9) Fransa: 64,7 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 2,1’i, küresel harcamaların yüzde 2,4’ü)
10) Japonya: 55,3 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 1,4’ü, küresel harcamaların yüzde 2’si)
ABD’nin askeri harcamaları, 2022 Ulusal Savunma Stratejisi’nde belirtilen hedefler doğrultusunda şekilleniyor: Rusya’yı kısa vadede, Çin’i ise uzun vadede caydırmak.
Washington, 2024’te “entegre caydırıcılık” için 246 milyar dolar ayırdı. Bu bütçenin 37,7 milyar doları nükleer cephaneliğin modernizasyonuna, 29,8 milyar doları füze savunma sistemlerine, 61,1 milyar doları F-35 savaş uçakları için silahlara ve 48,1 milyar doları yeni gemilere harcandı.
Ek harcamalar arasında Ukrayna’ya 48,4 milyar dolar ve İsrail’e 10,6 milyar dolarlık yardımlar yer aldı.
Askeri harcamaları son 30 yıldır kesintisiz artan Çin, silahlı kuvvetlerinin kapsamlı modernizasyonuna yatırım yapıyor ve bu süreci 2035’e kadar tamamlamayı hedefliyor.
Pekin, geçen sene özellikle düşük görünürlüklü savaş uçaklarını, insansız hava araçlarını (İHA) ve insansız su altı araçlarını geliştirdi.
Ayrıca nükleer cephaneliğini genişletmeye devam eden Çin, havacılık-uzay ve siber uzay kuvvetleri oluşturmaya başladı.
SIPRI’nin tahminlerine göre Rusya’nın askeri harcamaları 2024’te 2023’e kıyasla yüzde 38 arttı.
Analistler, Ukrayna’da 2022’de başlayan geniş çaplı çatışmaların ardından Rusya bütçesinin çok daha az şeffaf hale geldiğini ve askeri harcamaların muhtemelen enstitünün tahmin ettiği 149 milyar dolardan daha yüksek olabileceğini belirtiyor.
Rapora göre, bu fonların önemli kısmı silah alımlarının finansmanına ve bazı silah üreticilerine yönelik sübvansiyonlara gitti.
Diğer büyük harcama kalemi ise Ekim 2024 itibarıyla 9,4 milyar dolara ulaşan askeri personel ödemeleri oldu.
SIPRI, Rusya, Çin ve Suudi Arabistan için yaklaşık tahminler sunduğunu belirtiyor. Rusya’nın devlete ait savunma sanayii şirketi Rostec’in Başkanı Sergey Çemyozov, SIPRI’nin savunma sektörü şirketleriyle ilgili hesaplama metodolojisini eleştirerek, “Biz bu verileri, Çin gibi diğer ülkeler gibi yayımlamıyoruz, gizlidirler. Verileri nereden alıyorlar? Atıyorlar,” değerlendirmesin yaptı
Almanya, 2024’te yedinci sıradan dördüncü sıraya yükselerek 1990’daki birleşmeden bu yana ilk kez Avrupa’nın en büyük askeri harcama yapan ülkesi oldu.
Berlin, askeri bütçeyi artırmak amacıyla 2022’de oluşturulan 100 milyar avroluk bütçe dışı fonu doldurmaya devam ediyor. Bu fon, silah alımlarını ve askeri araştırmaları kısmen finanse ediyor.
Almanya, 2024’te Ukrayna’ya 7,7 milyar dolarlık askeri yardım sağlayarak ABD’nin ardından ikinci büyük bağışçı konumuna geldi.
Hindistan ise 2024’te dördüncü sıradan beşinci sıraya geriledi. Dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri olan ülke, ithalata olan bağımlılığını azaltmayı hedefliyor ve askeri harcamalarının yaklaşık yüzde 22’sini yerli alımlara ayırıyor.
Yeni Delhi son yıllarda zırhlı araç, helikopter ve denizaltı üretiminde önemli ilerlemeler kaydetse de savaş uçakları gibi gelişmiş sistemlerin ithalatına hâlâ bağımlı durumda.
Ukrayna’nın 64,7 milyar dolarlık harcaması, GSYİH’sinin yüzde 34’üne denk geliyor ve bu oranla dünyada en büyük askeri yükü taşıyan ülke konumunda. Ülkenin tüm vergi gelirleri savunma harcamalarına yönlendirilirken, askeri olmayan sosyo-ekonomik ihtiyaçlar dış yardımlarla karşılanıyor.
‘Harcamalar ekonomik ile sosyal eşitsizlikleri derinleştirebilir’
2024 yılında 32 NATO ülkesinin toplam askeri harcamaları 1,506 trilyon dolarla küresel harcamaların yüzde 55’ini oluşturdu. Bu rakamın 454 milyar doları Avrupalı müttefiklere aitti.
İzlanda hariç (düzenli ordusu bulunmuyor) tüm Avrupa ülkeleri 2024’te savunma harcamalarını artırdı.
İttifak üyeleri ortalama olarak 2023’e göre yüzde 16 daha fazla harcama yaptı. Bu artış İspanya’da yüzde 0,4’ten Romanya’da yüzde 43’e kadar değişirken, son on yılda askeri harcamalarını en çok artıran ülke Litvanya (artı yüzde 272) oldu.
NATO ülkeleri 2014’te savunmaya GSYİH’lerinin yüzde 2’sini ayırma konusunda anlaşmıştı. 2024 itibarıyla ittifakın üçte ikisi bu hedefe ulaştı.
Daha önce Avrupalı müttefiklerden en az yüzde 2 harcama talep eden ABD Başkanı Donald Trump, şimdi bu talebi yüzde 5’e çıkardı.
SIPRI’nin hesaplamalarına göre, bu hedefe ulaşmak için Avrupalı müttefiklerin 2024’teki gerçek harcamalarına ek olarak 663 milyar dolar (yüzde 143) daha fazla harcama yapması gerekecekti.
SIPRI analistleri, askeri harcamalardaki hızlı artışın ulusal bütçeler üzerinde büyük mali yük oluşturduğuna dikkat çekiyor. Bazı hükümetler, kaynakları diğer alanlardan savunmaya yönlendiriyor.
Örneğin, Birleşik Krallık yurt dışı kalkınma yardımlarını azaltmayı planlarken, Japonya gelir, kurumlar ve tütün vergilerini artırmayı düşünüyor.
Myanmar ise sosyal programları kısarak askeri harcamaların bütçedeki payını yüzde 16’dan yüzde 29’a çıkardı.
SIPRI, bu durumun uzun vadede olumsuz sosyo-ekonomik sonuçlara yol açabileceğini, en savunmasız nüfus kesimlerini etkileyebileceğini ve ekonomik ile sosyal eşitsizlikleri derinleştirebileceğini öngörüyor.
Diplomasi
Von der Leyen Papa’nın cenazesinde Trump ile görüşmeyi planlıyor

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, cumartesi günü Papa Francis’in cenazesinde Donald Trump ile yüzleşme fırsatı bulabilir.
Roma’daki Aziz Petrus Bazilikası, 88 yaşında hayatını kaybeden Papa Francis’e saygılarını sunmak için dünya liderlerinin bir araya geleceği cumartesi günü uluslararası diplomasinin odak noktası haline gelebilir.
Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in yan yana oturacağı tahmin edilirken, liderler arasında bir etkileşim olması muhtemel görünüyor.
Komisyon, cenazenin Trump ile ilk doğrudan görüşme için bir fırsat olup olmadığına ilişkin soruları yanıtlamaktan kaçındı. Bir sözcü, “ikili görüşmelerin olacağı ihtimalinin dışlanamayacağını” belirtti.
Sözcü, “Cenaze töreninin kenarında başka fırsatlar ortaya çıkarsa, elbette bunlardan yararlanılacaktır,” diye ekledi.
Brüksel’deki yetkililer ve diplomatlar, Komisyon’un Beyaz Saray ile doğrudan bir iletişim kanalı olmamasına ilişkin şikayetlerini giderek daha yüksek sesle dile getiriyor.
Ocak ayında Trump’ın göreve başlamasından önce, von der Leyen’in çevresi yeni yönetimin “erken temaslar” kurmak için çaba göstermiş, hatta bir ziyaret olasılığını bile değerlendirmişti. Fakat bu çabalar sonuçsuz kaldı.
Çok az sayıda Komisyon üyesi Trump yönetimi ile doğrudan görüşme ayrıcalığına sahip oldu ve AB yetkilileri, ziyaretleri ayarlamaktan çok, üst düzey yetkilileri için Amerikalı meslektaşlarıyla görüşme ayarlamakta yaşadıkları zorluklardan şikayet ediyor.
Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič, von der Leyen’in etkili başdanışmanı Björn Seibert’in de zaman zaman eşlik ettiği üç Washington gezisi ile öne çıkıyor. Seibert, dış ilişkiler faaliyetleri kapsamında, ABD’nin çelik ve alüminyuma gümrük vergisi uygulamaya koymadan hemen önce, şubat ayında Washington’da görüşmeler yaptı.
Fakat diplomatik girişimlerin somut bir etkisi olmadı. Von der Leyen’in yeni ABD yönetimine yönelik tavrı da gözle görülür şekilde sertleşti. Leyen, Zeit’a verdiği mülakatta, “Avrupa hâlâ bir barış projesidir. Kuralları koyan kardeşlerimiz ya da oligarklarımız yok. Komşularımızı işgal etmiyoruz ve cezalandırmıyoruz,” diye konuştu.
Trump ile doğrudan temas kurmak, von der Leyen’e şu anda 90 gün süreyle askıya alınmış olan gümrük vergileri konusunda Avrupa’nın taleplerini dile getirmek için nadir bir fırsat sunacak.
Avrupa Komisyonu’nun Avrupa’nın ticaret politikası üzerinde tek kontrol sahibi olmasına rağmen, Trump şu ana kadar von der Leyen ile doğrudan görüşmekten kaçındı ve bunun yerine İngiltere, Fransa, İtalya ve Norveç olmak üzere dört Avrupa lideriyle ayrı ayrı görüşerek “böl ve yönet” stratejisini tercih etti.
Bu arada, İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, von der Leyen ile Trump arasında ikili bir görüşme olasılığını soğuk karşıladı ve mevcut koşullar altında bunun zor olacağını söyledi.
Tajani, “Aceleye getirilmiş bir toplantı için doğru zaman olduğunu düşünmüyorum. İhtiyacımız olan şey, Avrupa ve ABD arasında doğru bir şekilde yapılabilmesi için yeterli zamanın ayrıldığı, derinlemesine bir diyalog,” dedi.
Trump’ın en sevdiği Avrupalı lider olan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, geçen hafta Washington’a yaptığı ziyaret sırasında bir kez daha bu fikri gündeme getirerek, AB-ABD zirvesini kolaylaştırma planlarını canlandırmak istiyor.
Fakat AB zirveleri Avrupa Konseyi’nin yetki alanına girdiğinden, bu tür görüşmeleri başlatmak Cumhurbaşkanı António Costa’ya düşüyor.
Şu anda AB yetkilileri, yakın zamanda bir AB-ABD zirvesinin yapılmayacağını belirtiyor.
Haziran ayında Lahey’de yapılacak NATO zirvesi, özellikle birkaç gün sonra bir AB zirvesinin de yapılacak olması nedeniyle potansiyel bir fırsat olarak gösteriliyor.
Diplomasi
Trump: Hamaney ile görüşmeye açığım, Çin ile görüşüyoruz

ABD Başkanı Donald Trump, Time dergisine verdiği mülakatta İran Dini Lideri Ali Hamaney ile görüşmeye açık olduğunu belirtti. Trump, İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek için gerekirse askeri müdahalede bulunabileceğini ima ederken, Suudi Arabistan’ın İsrail ile normalleşme anlaşmalarına katılacağını öngördü.
ABD Başkanı Donald Trump, Time dergisine verdiği mülakatta, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney ile görüşmeye açık olduğunu vurguladı.
Trump, dergiye yaptığı açıklamada, İran ile nükleer müzakereler konusunda askeri gerilimin tırmanma olasılığına değindi. Bir anlaşmaya varılmasını umduğunu belirten Trump, “Saldırmadan bir anlaşmaya varabileceğimizi düşünüyorum,” dedi.
ABD’nin İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırmasını engellediği yönündeki iddialara ilişkin ise Trump, “Onları engellemedim, ancak saldırıya hazırlamadım,” ifadelerini kullandı.
Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, diplomatik çabaların Tahran’ın nükleer silah edinmesini engellemede başarısız olması hâlinde İsrail’i İran ile askeri bir çatışmaya sürükleyebileceğini söyledi.
İran’ın nükleer silaha sahip olmayacağını belirterek, gerekirse saldırı düzenlemek “zorunda kalabileceğini” sözlerine ekledi.
Çin ile müzakereler
Öte yandan Trump, Washington’ın Pekin ile aktif olarak bir anlaşmaya varmak için müzakereler yürüttüğünü duyurdu. Çinli mevkidaşı Xi Jinping ile gümrük vergileri konusunda bir telefon görüşmesi yaptığını belirtti.
Normalleşme süreci
Time dergisinin “Washington, Suudi Arabistan ile normalleşmeye eskisinden daha mı yakın?” sorusuna yanıt veren Trump, Riyad’ın İsrail ile normalleşme anlaşmalarına “katılacağını” öngördü.
Suudi Arabistan’ın ABD ekonomisine 1 trilyon dolar yatırım yapmayı kabul ettiğini de açıkladı.
Trump ayrıca, selefi Joe Biden yönetimini normalleşme konusunda hiçbir şey yapmamakla eleştirdi.
Trump, “Orada 4 ülkemiz vardı, her şey hazırdı, tamamlayacaktık ve şimdi yeniden başlayacağız,” şeklinde konuştu.
Trump, Suudi Arabistan ziyareti sırasında dev silah satışı önerecek
Orta Doğu ziyareti
Röportajda yer alan bilgilere göre, gelecek Mayıs ayında Suudi Arabistan’ı kapsayacak şekilde planlanan Orta Doğu ziyaretine ilişkin Trump, daha sonra Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni de ziyaret edeceğini ve başka bir tur daha yapacağını belirtti.
Trump, “Orta Doğu’da ve sanırım tüm dünyada çok iyi ilişkilerim var,” ifadesini kullandı.
Üniversite protestoları
Bunun yanı sıra Time‘ın, Gazze’deki soykırımı kınayan protestoların ardından ABD üniversitelerine yönelik keyfi uygulamalar hakkındaki sorusuna yanıt veren Trump, “ifade özgürlüğünü desteklediğini” iddia etti.
Ancak, ABD’deki tüm üniversitelerde yaşanan “ayaklanmaları” desteklemediğini söyledi ve ülkenin “antisemitizm” olarak adlandırılan bir durum yaşadığını savundu.
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Ortadoğu2 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?
-
Avrupa5 gün önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Görüş2 hafta önce
ABD’nin İran’a baskısı: Yay gerildi ama henüz tam çekilmedi
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya’nın Berlin Büyükelçisi: ‘Ukrayna’da yabancı askerlerin konuşlandırılması kabul edilemez’