Amerika
“Milli muhfazakârlar” konferansı: Elektrikli testere ve “Roma selamı”nın ötesinde

ABD’de düzenlenen Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı (CPAC) toplantısına, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’nin Elon Musk’a hediye ettiği elektrikli testere ve “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” hareketinin ideoloğu olarak öne çıkan Steve Bannon’ın Nazi selamı damga vurdu.
Washington, D.C.’de düzenlenen ve “Amerika’yı Şimdi Kurtar” sloganının öne çıktığı etkinlik 19 Şubat’ta başladı ve 22 Şubat’ta sona erecek. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın himayesinde 1970’li yıllarda Cumhuriyetçilerin muhafazakâr kanadı olarak ortaya çıkan CPAC, 2010 ile 2017 arasında kısmen marjinal bir “alt-right” organizasonu iken, Donald Trump’ın yükselişi ile birlikte hem ana akım muhafazakârlığı kapsarken, hem de transatlantik ilişkilerini de geliştirdi ve “milli muhafazakârlık” olarak adlandırılabilecek ideolojik yönelimin küresel taşıyıcısı haline geldi.
Şu anda CPAC’ın Arjantin’de, Avustralya’da, Brezilya’da, Japonya’da, İsrail’de, Macaristan’da, Meksika’da ve Güney Kore’de kolları bulunuyor. Dahası, Trump’ın yükselişi ile birlikte Atlantik’in öte yakasındaki “özel ilişki”nin memleketinde, Birleşik Krallık’ta da hem Muhafazakâr Parti içinde, hem de Trump’ın müttefiki Nigel Farage’ın Reform partisi nezdinde önemli müttefikler elde etti.
Yeni “küreselcilik”: Milli, liberteryen, muhafazakâr
Nitekim iktisadi olarak “liberteryen”, sosyal olarak “muhafazakâr” bu akımın dünkü etkinliğine Arjantinli Milei ile Musk’ın damga vurması şaşırtıcı değil. Musk, ilk olarak günün erken saatlerinde CPAC için toplanan aktivistlerin büyük tezahüratlarına yol açan bir konuşmacı olarak duyuruldu.
Konuşmasından önce, Musk tarafından sık sık övülen ve 2023 kampanyası sırasında elektrikli testereyi popülerleştiren ve kamu harcamalarının azaltılmasını öneren Javier Milei ile bir araya geldi.
Musk gözlükleri ve alametifarikası olan siyah “Make America Great Again” (“Amerika’yı Yeniden Büyük Yap”) şapkasıyla sahneye çıktıktan sonra Milei’nin kendisine bir hediyesi olduğunu söyledi. Arjantinli lider daha sonra kırmızı elektrikli testereyle sahneye çıktı ve testereyi Musk’a uzattı. Testerenin üzerinde Milei’nin “Viva la libertad, carajo” yani İspanyolca “Yaşasın özgürlük, lanet olsun” sloganı yazılıydı.
Elindeki testerenin “bürokrasi için” olduğunu savunan Musk, önceki Biden yönetimini göçmen politikaları nedeniyle eleştirdi ve özellikle yaklaşık 1 milyon kişinin iki yıllık çalışma izniyle ABD’ye girmesine izin veren bir uygulamanın adını verdi ve Demokratları, kararsız eyaletlerde daha fazla destek almak için bunu bir “yatırım” olarak yapmakla suçladı.
Musk, Newsmax sunucusu Rob Schmitt’in kendisine “Vatana ihanet mi?” diye sormasından önce, “Pek çok insan bunun Amerika’da demokrasinin terazisini eğmek için yapılan gerçek bir aldatmaca olduğunu tam olarak anlamıyor,” dedi ve “vatana ihanet” diye yanıt verdi.
Schmitt kendisine Federal Rezerv’i denetlemeyi düşünüp düşünmediğini sorduğunda Musk, “Evet, elbette, hazır başlamışken. İsraf hemen hemen her yerde,” dedi.
Milyarder, Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele’nin kendisini arayarak, Musk’ın güvenliğinden endişe duyduğunu söylediğini ve güvenlik önlemlerinin nasıl iyileştirilebileceği konusunda fikirlere açık olduğunu belirterek şaka yaptı.
Musk, “Yüz bin kadar katil caniyi hapse atmayı başaran El Salvador Başkanı Bukele beni aradı. ‘Güvenliğiniz konusunda endişeliyim’ dedi. Ben de ‘Dostum, benim güvenliğim için mi endişeleniyorsun?’ dedim,” diye konuştu.
Zihninin içinin nasıl olduğunu tarif etmesi istendiğinde Musk, “Zihnim bir fırtına. Bir fırtına,” diye cevap verdi.
Bannon, Musk’ı görünce sopasını sakladı
Öte yandan Beyaz Saray’daki ilk döneminde Trump’ın baş stratejisti olarak görev yapan MAGA ideoloğu Steve Bannon, Musk’ın ardından sahneye çıktı ve çok daha az coşkulu bir karşılama ile sahneye çıktığında gecenin en ilgi çekici kişisi olmadığını kabul etti.
“Elon Musk’ı takip etme kartını nasıl çektim?” Bannon, “Hadi adamım! Dünyanın en zengin adamını, Süpermen’i ortaya çıkarıyorsun. Onu takip etmem mi gerekiyor? Ben sadece çılgın bir İrlandalıyım!” diye konuştu.
Gecenin en önemli olaylarından biri de bu sırada yaşandı. Bannon, CPAC dinleyicilerini ısrarla “savaşmaya, savaşmaya, savaşmaya” çağırdıktan sonra Nazi selamı olduğu düşünülen hareketi yaptı.
Alkışlar üzerine Bannon hızlıca başını salladı ve “Amin” diye cevap verdi.
2028 yılında da Trump’ı başkan yapmak istediklerini söyleyen Bannon, onun gibi liderlerin tarihte iki kez ortaya çıktığını söyledi ve kendilerinden bu nedenle nefret edildiğini ileri sürdü.
Daha önce dünyanın en zengin adamına sert sözlerle yüklenen Bannon, bu sefer Musk’a sadece biraz takılmakla yetindi ve tarih kitapları bu çağ hakkında yazıldığında “beni, Elon Musk’ı, Tucker Carlson’ı ya da Sean Hannity’yi hatırlamayacaklar; iki şeyi hatırlayacaklar, Donald Trump ve MAGA, tamam mı?” dedi.
“Cumhuriyetçi Partiyi naziler ele geçirdi”
Bannon’ın hareketi, sağcı gruplar arasında bile tuhaf karşılandı. Project Liberal kuruluşunun başkanı Joshua Reed Eakle, X’teki bir klibe verdiği yanıtta, “Nazizm resmen Cumhuriyetçi Partiyi ele geçirdi,” dedi.
“Burası Trump’ın Amerika’sı” başlıklı bir paylaşım da Really American adlı bir siyasi grup tarafından X’te paylaşıldı.
Beyaz milliyetçi Nick Fuentes hem Musk’ın hem de Bannon’ın hareketlerini “Roma selamı” olarak nitelendirdi ama perşembe günü podcast’inde bunu “iğrenç” olarak nitelendirdi ve “Benim gibi bir adam için bile biraz rahatsız edici olmaya başladı!” diye ekledi.
CPAC’ın Washington ayağı, milli muhafazakârlığın ve Trumpizmin Cumhuriyetçi Parti içerisindeki yerini sağlamlaştırma adımları atarken, küresel düzeyde, ama özellikle de Avrupa’da yeni bir dönemin açıldığının sinyalini verdi.
Truss’tan ABD’nin desteğiyle yeni bir alternatif medya kurma sinyali
MAGA dalgasının “MEGA”ya (Avrupa’yı Yeniden Büyük Yap) dönüşmesi için çabalayan Avrupalı siyasetçilerin CPAC’ye akın ettiği görülüyor.
CPAC’de konuşma yapması beklenen ya da yapan sağcı veya muhafazakâr isimler arasında Fransız Ulusal Birlik (RN) lideri Jordan Bardella ve Sarah Knafo, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Slovakya Başbakanı Robert Fico, Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri Başkanı Mateusz Morawiecki ile Birleşik Krallık’tan Nigel Farage ve Liz Truss yer alıyor.
2022’de kısa bir süre Birleşik Krallık Başbakanlığı yapan Liz Truss, “Elon Musk ve onun inek ordusu misk sıçanlarının İngiliz derin devletini incelemesini istiyoruz,” dedi.
Truss ayrıca ana akım medyaya da yüklenerek, “Amerika’daki dostlarının da yardımıyla” yeni bir medya projesi başlatacaklarını açıkladı.
2017’den 2023’e kadar Polonya Başbakanlığı yapan, Hukuk ve Adalet (PiS) mensubu Mateusz Morawiecki de gazetecilere “Avrupa DOGE girişimimize gerçekten sahip olmalıyız,” dedi.
Musk’ın başında bulunduğu Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE), federal hükümetin harcamalarını denetleyerek durdurmakla görevli.
Avrupa’da Trumpizmin taşıyıcısı olmak için öne çıkan AP’deki Avrupa için Vatanseverler (Patriots for Europe – PfE) grubu tarafından yapılan basın açıklamasında, etkinliğe katılımın “ulusal egemenliği savunmak ve iktidarı halka geri vermek için daha güçlü transatlantik yurtsever bağlar kurma yolunda önemli bir adım” olduğu belirtildi.
Basın açıklamasına göre PfE grubunun üyeleri, “Avrupa ve Amerikan yurtsever hareketleri arasındaki ilişkileri” güçlendirmek amacıyla ABD’li mevkidaşlarıyla “stratejik görüşmeler” yapacak.
France 24’ün haberine göre Avrupalıların katılacağı yuvarlak masa toplantıları arasında “Kaçacak Hiçbir Yer Yok”, “Sol Teknolojinin Yıkımı”, ”BlackRock Life’s Matter: Woke Yönetim Kurulu Odalarını Ezmek” ve ”Kültür Savaşçıları: Ateşkesinizi Alın ve Götürün” yer alıyor.
JD Vance “göçü” baş düşman ilan etti
Açılış konuşmasını yapan ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Trump yönetiminin iktidara gelişinin birinci ayını kutlarken, kontrolsüz göçün hem Avrupa hem de ABD için “en büyük tehdit” olduğunu bir kez daha iddia etti.
Başkan Yardımcısı, geçen hafta Avrupalı liderleri ifade özgürlüğünü bastırmakla ve seçmenlerin gerçek inançlarından “korkmakla” suçlayan eleştirilerini yineledi.
Vance, “Avrupa’daki en büyük tehdit ve yaklaşık 30 gün öncesine kadar ABD’deki en büyük tehdit olduğunu söyleyebilirim, batının liderlerinin milyonlarca ve milyonlarca incelenmemiş yabancı göçmeni ülkelerine göndermeye karar vermiş olmalarıdır,” diye konuştu.
Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak “Üç yıldır ilk kez Avrupa’da barışın eşiğinde olduğumuza gerçekten inanıyorum. Rusya ile konuşmadığınız sürece savaşı nasıl sona erdireceksiniz? Savaşa dahil olan herkesle konuşmak zorundasınız,” dedi.
CPAC’deki milliyetçi hava, aralarında Avrupa Parlamentosu’nun Macar üyesi ve Avrupa için Vatanseverler Vakfı’nın başkanı András László’nun da bulunduğu önde gelen Avrupalı sağcı ve Trump dostu isimlerin varlığıyla daha da belirginleşti.
Konferans çerçevesinde Guardian’a konuşan László, Trump yönetiminin Avrupa siyaseti üzerindeki varoluşsal tutumunu savundu.
Vance’in Avrupa’daki konuşma kısıtlamalarına yönelik eleştirilerini yineleyen László, “Zor olsa da dürüst tartışmalar yapmamız gerekiyor” dedi. “Biz ne için savaşıyoruz? Evimizde uygulamadığımız takdirde Ukrayna için egemenlik ve demokrasi mi? İfade özgürlüğünü engellemeyi bırakmalı, bazen bazı insanlar için acı verici olsa da daha fazla tartışma yapmalıyız.”
Uluslararası MAGA ittifakı
Trump yönetiminin ifade özgürlüğünün bastırıldığı iddialarına ve “woke” ideolojiye karşı giriştiği saldırılar hem ABD’li siyasi müttefikleri şaşkına çevirdi hem de Avrupa’daki sağı harekete geçirdi.
ABD ve Avrupa’daki sağ ve muhafazakâr hareketler arasında ideolojik farklılıklar olsa da, Trump’ın 2024 ABD seçimlerini kazanması “kitlesel göçe”, Hıristiyan değerlerin erozyona uğratılmasına ve Mutabakat’a karşı ortak bir platform sağlamış gibi görünüyor.
Örneğin PfE Başkanı Bardella geçen ay yaptığı açıklamada, “Donald Trump’ın vatanseverliğine ve ülkesinin çıkarlarını savunma isteğine büyük saygı ve hayranlık duyuyorum,” demişti.
Bardella ayrıca, Başkan Yardımcısı JD Vance’in geçen hafta Münih Güvenlik Konferansında yaptığı konuşmanın “anlaşılır” olduğunu da söyledi.
Trump’ın merkezi bir rol üstlendiği milli muhafazakâr hareketlerin uluslararasılaşması, Elon Musk’ın geçen ay Almanya’daki sağcı Almanya için Alternatif (AfD) mitingine internet üzerinden katılmasında da görüldü.
Bir başka örnek de AfD’nin eş başkanı Alice Weidel’in parlamento seçimlerinden birkaç gün önce Vance ile yaptığı ikili görüşmeydi.
Ukrayna savaşında Trump-Vance çizgisine yakınlaşılıyor
Ukrayna meselesi ve Trump’ın Volodimir Zelenskiy’e savaş açması da benzer bir eğilimi şiddetlendiriyor. AB içinde Rusya karşıyı yaptırımlara en sert karşı çıkanlardan olan Macaristan Başbakanı Viktor Orbán geçen hafta ABD’li Tucker Carlson ile yaptığı bir söyleşide Trump’ın suçlayıcı dilini yineleyerek, “Onlar [Ukrayna] savaşa girmeye ve kendi topraklarını savunmaya karar verdiler,” demişti.
Macaristan’daki şubenin başkanı Miklós Szánthó çarşamba günü Washington’da yaptığı açıklamada “Amerikalı ve Avrupalı muhafazakârların mücadeleyi sürdürmek için güçlerini birleştirmeleri” çağrısında bulundu.
Konferans çerçevesinde Guardian’a konuşan Avrupa Parlamentosu’nun Macar üyesi ve Avrupa için Vatanseverler Vakfı’nın Başkanı András László, Trump yönetiminin Avrupa siyaseti üzerindeki “varoluşsal tutumunu” savundu.
Vance’in Avrupa’daki konuşma kısıtlamalarına yönelik eleştirilerini yineleyen László, “Zor olsa da dürüst tartışmalar yapmamız gerekiyor. Biz ne için savaşıyoruz? Evimizde uygulamadığımız takdirde Ukrayna için egemenlik ve demokrasi mi? İfade özgürlüğünü engellemeyi bırakmalı, bazen bazı insanlar için acı verici olsa da daha fazla tartışma yapmalıyız,” diye konuştuç
İsrail’e hep destek, tam destek: Yeni Balfour Deklarasyonu
Yeni milli muhafazakârlığın en önemli siyasi unsurlarından biri de siyonizme, ama özellikle de siyonizmin dini siyonist ve Likud koluna verdiği büyük destek.
Jerusalem Post‘un perşembe günü öğrendiğine göre CPAC, İsrail’in Batı Şeria üzerindeki egemenliğini destekleyen bir karar tasarısını kabul etti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk yönetiminde ulusal güvenlik danışman yardımcılığı yapmış olan KT McFarland tarafından okunan kararda, “ABD ve müttefiklerinin İsrail’in Yahudiye ve Samiriye üzerindeki egemenliğini tanıması gerektiği” ifade ediliyor.
Karar, CPAC’nin üst düzey yetkilileri ile Yesha Konseyi Başkanı Israel Ganz arasında yapılan yoğun görüşmelerin ardından alındı ve Ganz bu deklarasyonun “Balfour Deklarasyonuna benzediğini” söyledi.
Jerusalem Post’a konuşan Ganz, “kararın İncil’deki değerlere ve adalete siyasi geçerlilik kazandırdığını” da sözlerine ekledi.
Yesha Konseyi CEO’su Omer Rahamim ise JP’ye yaptığı açıklamada, “CPAC kararının İsrail egemenliğinin Yahudiye ve Samiriye’ye genişletilmesine yönelik Amerikan desteği açısından önemli bir ağırlık taşıdığını” söyledi.
Likud’un “woke ideolojiye” karşı savaşı ve Trump ile birlikte Tanrıyı sahneye yeniden çıkarmak
Bu yılki konferansa katılan Diaspora İşleri Bakanı Amichai Chikli ise, “merkezi konferansın Yahudiye ve Samiriye’de İsrail egemenliğinin uygulanması yönündeki deklarasyonunun, ABD’de göreve gelen yönetimin tutumuyla bağlantılı olarak son derece önemli olduğunu” kaydetti.
Chikli, Trump’ın antisemitizmle mücadele konusunda bir ayda Biden’ın dört yılda yaptığından daha fazlasını yaptığını iddia ederek önceki Biden yönetimini de eleştirdi.
Chikli, “Yeni yönetim yeni bir ruhla geliyo. [Dışişleri Bakanı] Marco Rubio’nun dediği gibi İsrail’in her düşmanı ortadan kaldırmaya ve kötülüğü yok etmeye hakkı var ve buna mecbur. Bu tamamen farklı bir yaklaşımdır ve savaşlar bu şekilde kazanılır,” dedi.
“Woke ilerici hareket”in, “Marksist hareketin sadece başka bir yüzü” olduğunu ileri süren İsrailli, “Bu, hakikat fikrini reddeden tanrısız bir felsefedir. Bu sadece İsrail Devleti için değil, Amerika ve Batı medeniyeti için de bir tehdittir. Başkan Trump’ın da dediği gibi, biz Tanrıyı yeniden sahneye çıkarmak istiyoruz,” diye konuştu.
İsrailli eski rehine Noa Argamani de CPAC’a katıldı. Üç gün sürecek toplantının açılış konuşmasını yapan Vance, “Mesajımız Başkan Trump’ın sizi sevdiği, sevdiklerinizi unutmadığı ve onları eve getirmek için her gün mücadele edeceğidir. Yaptığı şey tam olarak budur ve yapmaya devam edeceği şey de budur,” diyerek İsrailli rehinelere seslendi.
Serbest bırakılan rehineler Noa Argamani ve Ilana Gritzewsky ile rehinelerin aile üyeleri Adi Alexander, Gal Delal ve Moshe Lavi’ye hitap eden CPAC organizatörleri Matt ve Mercedes Schlapp, “Amerika sizin yanınızda, Amerika İsrail’in yanında ve Hamas’ın ortadan kaldırılmasını sağlayacağız. Başkan Trump yönetiminde Orta Doğu’ya barış getireceğiz,” dedi.
Amerika
Trump, istihbarat şefi Gabbard’ı dinlemedi: Ne dediğinin bir önemi yok

ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer kapasitesinin ne kadar gelişmiş olduğu konusunda kendi ulusal istihbarat direktörü Tulsi Gabbard’a karşı çıktı ve İran’ın nükleer silah elde etmenin eşiğinde olduğunu ileri sürdü.
Bugün (17 Haziran) erken saatlerde Washington’a giderken Air Force One’da gazetecilerle konuşan başkan, İran’ın nükleer silah üretmeye “çok yakın” olduğunu ısrarla vurguladı.
CNN’den Kaitlan Collins, Trump’a bu konuyu sordu ve ona Gabbard’ın bu yılın başlarında İran’ın nükleer silah üretmeye çalışmadığını söylediğini hatırlattı.
Collins, “Her zaman İran’ın nükleer silaha sahip olmaması gerektiğini söylediğinizi biliyoruz. Peki, kişisel olarak İran’ın nükleer silaha sahip olmaya ne kadar yakın olduğunu düşünüyorsunuz?” diye sordu.
Trump “Çok yakın,” diye cevap verince, Collins, Tulsi Gabbard’ın mart ayında istihbarat teşkilatının İran’ın nükleer silah üretmediğini söylediğini ifade etti.
Trump ise, ”Onun ne dediği umurumda değil. Bence çok yakınlar,” diye konuştu.
26 Mart’ta Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesinde yaptığı açılış konuşmasında Gabbard, istihbarat topluluğunun İran’ın nükleer silah üretmediği yönündeki değerlendirmesini aktarmıştı.
Gabbard, “İstihbarat topluluğu, İran’ın nükleer silah üretmediğini ve Yüksek Lider Humeyni’nin 2003’te askıya aldığı nükleer silah programını onaylamadığını değerlendirmeye devam ediyor. Tahran’ın nükleer silah programını yeniden onaylamaya karar verip vermediğini yakından izlemeye devam ediyoruz,” demişti.
ABD Başkanı ayrıca, İran’da ateşkes istemediğini, bunun yerine İran nükleer meselesinin “gerçek bir son” bulmasını istediğini söyledi.
CBS’in aktardığına göre Trump, “Ateşkes arıyorum demedim,” dedi. Trump, “gerçek son”un nükleer silahlardan “tamamen vazgeçmek” anlamına geldiğini ekledi.
ABD’nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff veya Başkan Yardımcısı JD Vance’i İran’la görüşmeye gönderme olasılığı konusunda ise, “Olabilir. Döndüğümde ne olacağına bağlı,” cevabını verdi.
Başkan, İran’a ABD askerlerine zarar vermemesi konusunda uyarıda bulunarak, “halkımıza herhangi bir şey yaparlarsa çok sert bir şekilde karşılık vereceğini” söyledi.
Trump, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını sürdüreceğini söyledi ve “Önümüzdeki iki gün içinde göreceksiniz. Göreceksiniz. Şimdiye kadar kimse yavaşlamadı,” dedi.
Trump, İran’ın nükleer programının, ABD’nin olası müdahalesinden “çok önce ortadan kaldırılmasını” umduğunu söyledi.
Amerika
‘MAGA’ iç savaşında yeni cephe: İran

Donald Trump’ın “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” (MAGA) koalisyonu içerisindeki çatlaklar gitgide görünür hale gelirken, yeni anlaşmazlık konusu İran’a yönelik saldırılar.
ABD’nin İran’a karşı İsrail’in yanında çatışmaya müdahil olma ihtimali konusunda bir tartışma yaşanırken, eski Fox News sunucusu Tucker Carlson ve eski Beyaz Saray baş stratejisti Steve Bannon, MAGA’nın ABD’nin çatışmaya müdahil olmasına karşı direnişin yüzü olarak sahneye çıktı.
Carlson ve Bannon, uzun süredir ABD’nin yabancı ülkelere, özellikle de Orta Doğu’daki çatışmalara müdahil olmasını karşı çıkıyor. Bu görüşleri, Fox News sunucuları Sean Hannity ve Mark Levin gibi isimlerle aralarında anlaşmazlığa neden oldu.
Levin ve Hannity, MAGA içindeki ‘şahinler’ olarak öne çıktı
Bu isimler, İsrail’in geçen hafta İran’a bir dizi saldırı düzenlemesinin ardından zafer nidaları attı.
Levin, İsrail’in saldırılarını açıklamasının ardından Fox News’un aynı adlı programı “Hannity”de zafer turu attı ve sunucu Sean Hannity’ye, “İranlılar dayak yemek üzere ve bu Jimmy Carter’dan beri geliyor. Onlar bunun Joe Biden’ın yönetimi olduğunu, paçayı kurtaracaklarını, nükleer silahlar elde edeceklerini ve dünyanın da oturup ne yapacağını bilemeyeceğini düşünüyorlar” dedi.
Levin, İsrail’in “oturup bunu kabul etmeyeceğini” de sözlerine ekledi. Levin, İran ile diplomatik ilişkilerin kurulmasına karşı aylardır kampanya yürütüyor ve Trump’ın çevresinde askeri harekatın önde gelen savunucusu olarak konumlanıyor.
Carlson’dan Levin ve Hannity’ye: Savaş çığırtkanları
Carlson ve Bannon, ABD’nin İran çatışmasına müdahil olmaması konusunda uyarıda bulundu. Bannon geçen hafta İsrail’in ABD’nin Tahran’a karşı “saldırıya geçmesini” istediğini söylerken, Carlson ise Levin ve Hannity’yi “savaş çığırtkanı” olarak nitelendirdi.
Carlson pazartesi günü Bannon ile yaptığı mülakatta fikirlerini tekrarlayarak, “Mesele şu ki, ‘Hey, benim doğduğum, ailemin yüzlerce yıldır yaşadığı ülkeme odaklanalım, bu son seçimlerde verdiğimiz sözdü, lütfen bunu yapın’ demek nefretse, o zaman gerçekten perspektifini kaybetmişsin demektir, sanırım söyleyeceğim budur,” dedi.
Eski Fox News sunucusu, Trump yönetiminin odaklanmasını tercih ettiği ABD’deki bir dizi iç politika sorununa dikkat çekti. Bunlar arasında göç ve fentanil krizi de yer alıyor.
Carlson, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya atıfta bulunarak, “Sanki, ülkesinde çoğunluğun desteğine sahip olmayan bir ülke lideri… ABD’yi de içeren bir eylem planı istiyor ve ben buna katılmıyorum diye tüm bunlar görmezden geliniyor. Her neyse, bence bu olacak. Benim ne düşündüğüm kimin umurunda,” diye konuştu.
Bannon, “Sence biz de saldırı operasyonuna katılacak mıyız?” diye sorunca Carlson, “Evet, katılıyoruz,” cevabını verdi.
Bannon ise bunun üzerine “Peki, bunu durdurmalıyız, durduramayız, durdurmalıyız,” dedi.
‘Eski karının nafaka ödemeleri için bağırmasını dinlemek gibi’
Pazartesi günkü röportaj, Trump’ın Kanada’da düzenlenen G7 zirvesindeyken gerçekleşti. Trump, zirve sırasında bir gazetecinin ABD’nin İsrail-İran çatışmasına müdahil olması için neyin gerekli olduğu sorusunu yanıtlamaktan kaçındı.
Trump, Kanada Başbakanı Mark Carney ile birlikteyken yaptığı açıklamada, “Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum,” dedi.
Bu açıklaması, ABC’ye ABD’nin müdahil olmasının ‘mümkün’ olduğunu söylediği günün ertesinde geldi.
Carlson ise pazartesi günü Levin’e doğrudan saldırdı ve “Mark Levin televizyona çıktığında, eski karının nafaka ödemeleri için bağırmasını dinlemek gibi. Hiç çekici değil. Bu yüzden onu televizyona çıkarmıyorlar. Sonra Sean [Hannity] ısrar etti ve ona kimsenin izlemediği bir hafta sonu programı verdiler,” dedi.
Hannity ve Levin, özellikle geçen hafta Hannity’nin programında İsrail’in saldırılarını kutladıktan sonra, son günlerde Carlson’un başlıca hedefleri haline geldi.
Carlson, saldırıdan önceki günlerde, Mark Levin Show’un sunucusunun Steve Witkoff’u Trump’ın Orta Doğu elçisi olarak “beşinci kol izolasyoncu” olarak nitelendirip, onun İran ile nükleer anlaşma müzakerelerini alaycı bir şekilde ele almasının ardından Levin’i sert bir şekilde eleştirmişti.
Fox News’e ‘propaganda hortumunu açma’ suçlaması
Carlson Pazartesi günü eski işvereni Fox News’i, izleyicilerine belirli bir anlatıyı aşılamak için “propaganda hortumunu açmakla” suçladı.
Bannon’a verdiği demeçte, “Yaptıkları şey her zaman yaptıkları şey, yani propaganda hortumunu sonuna kadar açıp, yaşlı Fox izleyicilerini ayaklarından yere sarmak ve onları istediğiniz yere boyun eğdirmek,” dedi.
Pazartesi günkü röportaj, her iki MAGA figürünün de ABD’nin İsrail’in İran ile savaşına çekilmesine ilişkin net bir çizgi çizmesinin ardından geldi.
Bannon, geçen hafta podcast’inde İsrail’e atıfta bulunarak, “Eğer tek başına gideceksen, anlaşmanı hallet ya da halletme. Bize ihtiyacın yok. Tek başına gitmeye karar ver,” demişti.
Carlson, ABD’nin çatışmaya girme önerilerine de sert tepki gösterdi ve geçen hafta X’te, “Gerçek ayrım, İsrail’i destekleyenler ile İran’ı veya Filistinlileri destekleyenler arasında değil. Gerçek ayrım, şiddeti kayıtsızca teşvik edenler ile bunu önlemeye çalışanlar, savaş çığırtkanları ile barış elçileri arasında,” diye yazmıştı.
Carlson, “Savaş çığırtkanları kimler? Bugün Donald Trump’ı arayıp İran’la savaşta hava saldırıları ve diğer doğrudan ABD askeri müdahalesi talep eden herkes savaş çığırtkanıdır,” diyerek isim vermeden Netanyahu’ya çattı.
Pazartesi günü Carlson, Bannon’a İran-İsrail çatışmasının birçok başka ülkeyi de içine çekecek “tam ölçekli bir savaşa” dönüşeceğini düşündüğünü söyledi ve ABD’nin bu savaşa çekilmesinin “çok kolay” olacağını ekledi.
Carlson, “O bölgede çok fazla varlığımız var, o bölgenin enerjisine çok bağımlıyız… ters gidebilecek çok şey var,” dedi.
Trump, Carlson’a sert çıktı
Trump ise, daha önce görülmemiş bir şekilde, eski Fox News sunucusu ve medyadaki en güvenilir müttefiklerinden biri olan yorumcu Tucker Carlson’a, İran’a yönelik tutumunu eleştirdiği için sert çıktı.
Trump, pazartesi akşamı Truth Social sosyal medya ağında, “Lütfen biri çılgın Tucker Carlson’a İran’ın ASLA NÜKLEER SİLAH SAHİBİ OLAMAYACAĞINI açıklasın,” diye yazdı.
Pazartesi günü Orta Doğu’daki kriz nedeniyle erken ayrıldığı G7 zirvesinde İngiliz başbakanıyla yaptığı görüşmede ise, “Tucker Carlson’ın ne dediğini bilmiyorum. Bırakın bir televizyon kanalı bulsun ve insanlar dinlesin,” dedi.
Carlson geçen hafta Trump’ın İsrail’in İran’a karşı yürüttüğü topyekûn savaşta “suç ortağı” olduğunu söylemiş ve Trump’ı “ABD’nin savaşa doğrudan müdahalesini” teşvik eden “savaş çığırtkanları”nı eleştirmişti.
Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Flynn: İsrail’in zaferi ABD’nin küresel hakimiyetini güçlendirecek
Öte yandan ilk Trump yönetiminde kısa süreliğine Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapan emekli korgeneral Michael Flynn, Bannon’ın podcast’i “War Room”a katılarak İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını desteklemek gerektiğini savundu.
Flynn, İsrail’in “İran meselesini bitirmesine” izin vermek gerektiğini, böylece ABD’nin “tüm dikkatini ÇKP’ye verebileceğini” ileri sürdü.
Flynn, “İsrail’in zaferi veya zafer algısı, İsrail’in bölgedeki hakimiyetini pekiştirecek ve ABD’nin küresel hakimiyetini güçlendirecek,” diye konuştu.
İsrail’in kendi savaşını verirken “psikopat bir rejime” karşı “Batı medeniyetini” koruduğunu öne süren Flynn, İsrail’in zafer kazanması halinde İbrahim Anlaşmaları’nın kapsamının da genişleyeceğini söyledi.
Flynn, “Mesele Çin, Çin, Çin. İzleyicileriniz bunu anlamalı,” derken, İran ile “pozitif” bir ilişki kurabilen bir ABD’nin Çin’e karşı avantaj elde edeceğini, bu durumun Çin’i zayıflatacağını öne sürdü.
‘Yeni İran rejimini’ Hint Yarımadasına doğru ittirmek
Flynn, bölgeyi istikrara kavuşturmak için, bölgedeki en “istikrarsızlaştırıcı” unsur olarak nitelendirdiği İran yönetimine karşı İsrail’in zafer kazanmasını desteklemek gerektiğini savundu.
Hamas, Hizbullah ve Ensarullah gibi örgütlere atıf yapan Flynn, İran’ın Irak ve Kürdistan’ı kontrol ettiğini öne sürdü.
Bölgedeki Arap uluslaranın İsrail operasyonunu dikkatle takip ettiğini, bu ülkelerin ordularının böyle operasyonlar düzenleyemeyeceğini ileri süren Flynn, bunun da ABD açısından önemli olduğunu söyledi.
Batıya ve ABD’ye daha yakın bir İran’ın, Hindistan’a daha yakın bir İran anlamına da geleceğini belirten eski danışman, bu nedenle bölgeye “Hint-Pasifik havzası” adını verdiklerini vurguladı.
“Hint-Pasifik havzası bu yüzyılın belirleyici unsurudur,” diyen Flynn, Çin ile yüzleşmedikleri takdirde, “kurdun evin içinde olacağını” söyledi.
Amerika
Pentagon’un UFO sırrı: Komplo teorilerini ordu kendi uydurmuş

Pentagon bünyesinde kurulan ve UFO iddialarını araştıran özel bir birim, ABD’nin uzaylı teknolojilerini ele geçirdiğine dair komplo teorilerini incelerken şaşırtıcı bir sonuca ulaştı. Araştırmacılar, en az bir komplo teorisinin bizzat Pentagon tarafından, gizli askeri projeleri yabancı istihbarattan korumak amacıyla kasıtlı olarak uydurulduğunu tespit etti.
Pentagon bünyesinde kurulan ve “Tüm Alanlardaki Anomali Çözüm Ofisi (AARO)” olarak bilinen küçük bir departman, ABD’nin düşürülen UFO’ları incelediği veya uzaylılarla temas kurduğu yönündeki komplo teorilerini aylarca araştırdıktan sonra beklenmedik bir şekilde yine kendisine ulaştı.
Ofisin yaptığı araştırma, bu teorilerden en az birinin resmi olarak bizzat Pentagon tarafından uydurulduğunu ortaya çıkardı.
’51. Bölge’ efsanesi casusları yanıltmak için yaratıldı
1980’li yıllarda bir ABD Hava Kuvvetleri albayı, Nevada çölündeki çok gizli askeri tesis “51. Bölge” yakınlarındaki bir barın sahibiyle sohbete başladı.
Asker, pervasızca UFO’lar hakkında konuşarak bar sahibine uçan dairelere ait fotoğraflar bile verdi. Bar sahibi de bu fotoğrafları barının duvarlarına asarak, Amerikan ordusunun bir uzaylı gemisini düşürdüğü ve şimdi de uzaylı teknolojilerini test ettiği efsanesini başlattı.
AARO’nun araştırması, “geveze” albayın bara kasıtlı olarak gönderildiğini ve kendisine sahte uçan daire fotoğrafları verildiğini ortaya çıkardı.
Asıl amaç, o dönem için yeni bir teknoloji olan “stealth” (hayalet) teknolojisine sahip uçakların gizli üste yapılan testlerini örtbas etmekti.
Gerçekten de F-117 hayalet avcı uçağının tasarımı, dünya dışı bir görünüme sahipti. Bu durum, orduya yabancı istihbaratı yanıltmak için bir fikir verdi.
Plana göre, eğer yerel halktan biri sıradışı bir uçak görür ve bu konuda konuşmaya başlarsa, bu durum yabancı istihbarat servislerinin dikkatini çekebilirdi. Ancak casuslar, “bardaki fotoğraftakine benzer” bir UFO gördüğünü söyleyen kişilerin anlattıklarını ciddiye almayacaktı.
Nükleer füzeleri uzaylılar değil, gizli bir deney durdurdu
AARO, bir zamanlar UFO araştırmacıları arasında büyük yankı uyandıran bir başka gizemi daha çözdü. 1967’de Montana’da Hava Kuvvetleri Yüzbaşısı Robert Salas, on adet nükleer füzeyi kontrol eden bir sığınakta nöbet tutuyordu.
Görevi, SSCB’nin olası bir nükleer savaşı başlatması durumunda misilleme emri vermekti. Akşam saat sekiz sularında güvenlik noktasından bir telefon aldı: Kapıların üzerinde gizemli, kırmızımsı-turuncu parlayan oval bir cisim belirmişti. Bu aramadan kısa bir süre sonra füzelerin kontrolü geçici olarak devre dışı kaldı.
Üstleri, olay hakkında sessiz kalmasını emretti. 1990’larda olayın tanıkları emekli olunca konuşmaya başladı ve Yüzbaşı Salas, nükleer savaşı önlemek için uzaylıların füzelere müdahale ettiğine inanmaya başladı.
Ancak AARO, Pentagon arşivlerinde bu anomaliye dair tamamen dünyevi bir açıklama buldu. Bilim insanları, Sovyet füzelerinin ABD’ye ulaşması halinde ortaya çıkacak bir elektromanyetik darbenin (EMP), Amerikan füzelerinin kontrol sistemini devre dışı bırakmasından ve misilleme saldırısını imkansız hale getirmesinden endişe ediyordu.
Ekipmanın ne kadar güvenli olduğunu test etmek için bir deney yapıldı. Montana’daki üsse, nükleer bir patlama olmadan elektromanyetik darbe üreten özel bir jeneratör kuruldu. Bu jeneratör, enerji toplarken parlamaya başlıyor ve ardından darbeyi serbest bırakıyordu.
Deney, bilim insanlarının endişelerini doğruladı. Ancak bu bilginin herhangi bir şekilde sızması, SSCB’nin ilk saldırısıyla Amerika’nın nükleer cephaneliğinin devre dışı kalacağını ve bir karşı saldırının olmayacağını öğrenmesine olanak tanıyacaktı. Bu nedenle, konuyu bilenlerin sayısını sınırlı tutmak için Yüzbaşı Salas ve diğer tanıkların deney hakkında bilgilendirilmemesine karar verildi.
Hava kuvvetleri içinde yıllarca süren ‘uzaylı’ şakası
AARO tarafından incelenen bir başka vakada ise Amerikan askerlerinin kendi meslektaşlarına on yıllardır nasıl şakalar yaptığı ortaya çıktı.
AARO, oryantasyon brifingleri sırasında subayların kendilerine “yerçekimi karşıtı manevra aracı” yazılı, uçan daireye benzer bir şeyin fotoğrafını gösterdiği Hava Kuvvetleri personeline ulaştı.
Subaylar, ciddi bir yüz ifadesiyle, “Mesele şu ki, ABD’de ‘Yankee Blue’ adında bir UFO tersine mühendislik programı var. Ama idam tehdidi altında bu konuyu asla kimseye anlatmamalısınız,” diyorlardı.
Ardından, şaşkın havacıya gizlilik sözleşmesi imzalatarak, ihlali halinde en ağır ceza olan idamla cezalandırılacağı uyarısında bulunuyorlardı. Tüm bunların subayların kişisel bir girişimi olduğu ve kimsenin bir daha “Yankee Blue” hakkında bir şey duymadığı anlaşıldı.
2023 baharında ABD Savunma Bakanlığı, bu tür şakaların durdurulmasını talep eden bir genelge yayımladı. Fakat bunların sadece bir şaka mı, yoksa bir zamanların gizli askeri projelerini örtbas etmeye yönelik başka bir plan mı olduğu tam olarak anlaşılamadı.
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Dünya Basını1 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3
-
Amerika1 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta
-
Dünya Basını2 hafta önce
İkinci Trump yönetiminde sermaye hizipleri
-
Görüş1 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?