Bizi Takip Edin

AMERİKA

“Milli muhfazakârlar” konferansı: Elektrikli testere ve “Roma selamı”nın ötesinde

Yayınlanma

ABD’de düzenlenen Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı (CPAC) toplantısına, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei’nin Elon Musk’a hediye ettiği elektrikli testere ve “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” hareketinin ideoloğu olarak öne çıkan Steve Bannon’ın Nazi selamı damga vurdu.

Washington, D.C.’de düzenlenen ve “Amerika’yı Şimdi Kurtar” sloganının öne çıktığı etkinlik 19 Şubat’ta başladı ve 22 Şubat’ta sona erecek. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın himayesinde 1970’li yıllarda Cumhuriyetçilerin muhafazakâr kanadı olarak ortaya çıkan CPAC, 2010 ile 2017 arasında kısmen marjinal bir “alt-right” organizasonu iken, Donald Trump’ın yükselişi ile birlikte hem ana akım muhafazakârlığı kapsarken, hem de transatlantik ilişkilerini de geliştirdi ve “milli muhafazakârlık” olarak adlandırılabilecek ideolojik yönelimin küresel taşıyıcısı haline geldi.

Şu anda CPAC’ın Arjantin’de, Avustralya’da, Brezilya’da, Japonya’da, İsrail’de, Macaristan’da, Meksika’da ve Güney Kore’de kolları bulunuyor. Dahası, Trump’ın yükselişi ile birlikte Atlantik’in öte yakasındaki “özel ilişki”nin memleketinde, Birleşik Krallık’ta da hem Muhafazakâr Parti içinde, hem de Trump’ın müttefiki Nigel Farage’ın Reform partisi nezdinde önemli müttefikler elde etti.

Yeni “küreselcilik”: Milli, liberteryen, muhafazakâr

Nitekim iktisadi olarak “liberteryen”, sosyal olarak “muhafazakâr” bu akımın dünkü etkinliğine Arjantinli Milei ile Musk’ın damga vurması şaşırtıcı değil. Musk, ilk olarak günün erken saatlerinde CPAC için toplanan aktivistlerin büyük tezahüratlarına yol açan bir konuşmacı olarak duyuruldu.

Konuşmasından önce, Musk tarafından sık sık övülen ve 2023 kampanyası sırasında elektrikli testereyi popülerleştiren ve kamu harcamalarının azaltılmasını öneren Javier Milei ile bir araya geldi.

Musk gözlükleri ve alametifarikası olan siyah “Make America Great Again” (“Amerika’yı Yeniden Büyük Yap”) şapkasıyla sahneye çıktıktan sonra Milei’nin kendisine bir hediyesi olduğunu söyledi. Arjantinli lider daha sonra kırmızı elektrikli testereyle sahneye çıktı ve testereyi Musk’a uzattı. Testerenin üzerinde Milei’nin “Viva la libertad, carajo” yani İspanyolca “Yaşasın özgürlük, lanet olsun” sloganı yazılıydı.

Elindeki testerenin “bürokrasi için” olduğunu savunan Musk, önceki Biden yönetimini göçmen politikaları nedeniyle eleştirdi ve özellikle yaklaşık 1 milyon kişinin iki yıllık çalışma izniyle ABD’ye girmesine izin veren bir uygulamanın adını verdi ve Demokratları, kararsız eyaletlerde daha fazla destek almak için bunu bir “yatırım” olarak yapmakla suçladı.

Musk, Newsmax sunucusu Rob Schmitt’in kendisine “Vatana ihanet mi?” diye sormasından önce, “Pek çok insan bunun Amerika’da demokrasinin terazisini eğmek için yapılan gerçek bir aldatmaca olduğunu tam olarak anlamıyor,” dedi ve “vatana ihanet” diye yanıt verdi.

Schmitt kendisine Federal Rezerv’i denetlemeyi düşünüp düşünmediğini sorduğunda Musk, “Evet, elbette, hazır başlamışken. İsraf hemen hemen her yerde,” dedi.

Milyarder, Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele’nin kendisini arayarak, Musk’ın güvenliğinden endişe duyduğunu söylediğini ve güvenlik önlemlerinin nasıl iyileştirilebileceği konusunda fikirlere açık olduğunu belirterek şaka yaptı.

Musk, “Yüz bin kadar katil caniyi hapse atmayı başaran El Salvador Başkanı Bukele beni aradı. ‘Güvenliğiniz konusunda endişeliyim’ dedi. Ben de ‘Dostum, benim güvenliğim için mi endişeleniyorsun?’ dedim,” diye konuştu.

Zihninin içinin nasıl olduğunu tarif etmesi istendiğinde Musk, “Zihnim bir fırtına. Bir fırtına,” diye cevap verdi.

Bannon, Musk’ı görünce sopasını sakladı

Öte yandan Beyaz Saray’daki ilk döneminde Trump’ın baş stratejisti olarak görev yapan MAGA ideoloğu Steve Bannon, Musk’ın ardından sahneye çıktı ve çok daha az coşkulu bir karşılama ile sahneye çıktığında gecenin en ilgi çekici kişisi olmadığını kabul etti.

“Elon Musk’ı takip etme kartını nasıl çektim?” Bannon, “Hadi adamım! Dünyanın en zengin adamını, Süpermen’i ortaya çıkarıyorsun. Onu takip etmem mi gerekiyor? Ben sadece çılgın bir İrlandalıyım!” diye konuştu.

Gecenin en önemli olaylarından biri de bu sırada yaşandı. Bannon, CPAC dinleyicilerini ısrarla “savaşmaya, savaşmaya, savaşmaya” çağırdıktan sonra Nazi selamı olduğu düşünülen hareketi yaptı.

Alkışlar üzerine Bannon hızlıca başını salladı ve “Amin” diye cevap verdi.

2028 yılında da Trump’ı başkan yapmak istediklerini söyleyen Bannon, onun gibi liderlerin tarihte iki kez ortaya çıktığını söyledi ve kendilerinden bu nedenle nefret edildiğini ileri sürdü.

Daha önce dünyanın en zengin adamına sert sözlerle yüklenen Bannon, bu sefer Musk’a sadece biraz takılmakla yetindi ve tarih kitapları bu çağ hakkında yazıldığında “beni, Elon Musk’ı, Tucker Carlson’ı ya da Sean Hannity’yi hatırlamayacaklar; iki şeyi hatırlayacaklar, Donald Trump ve MAGA, tamam mı?” dedi.

“Cumhuriyetçi Partiyi naziler ele geçirdi”

Bannon’ın hareketi, sağcı gruplar arasında bile tuhaf karşılandı. Project Liberal kuruluşunun başkanı Joshua Reed Eakle, X’teki bir klibe verdiği yanıtta, “Nazizm resmen Cumhuriyetçi Partiyi ele geçirdi,” dedi.

“Burası Trump’ın Amerika’sı” başlıklı bir paylaşım da Really American adlı bir siyasi grup tarafından X’te paylaşıldı.

Beyaz milliyetçi Nick Fuentes hem Musk’ın hem de Bannon’ın hareketlerini “Roma selamı” olarak nitelendirdi ama perşembe günü podcast’inde bunu “iğrenç” olarak nitelendirdi ve “Benim gibi bir adam için bile biraz rahatsız edici olmaya başladı!” diye ekledi.

CPAC’ın Washington ayağı, milli muhafazakârlığın ve Trumpizmin Cumhuriyetçi Parti içerisindeki yerini sağlamlaştırma adımları atarken, küresel düzeyde, ama özellikle de Avrupa’da yeni bir dönemin açıldığının sinyalini verdi.

Truss’tan ABD’nin desteğiyle yeni bir alternatif medya kurma sinyali

MAGA dalgasının “MEGA”ya (Avrupa’yı Yeniden Büyük Yap) dönüşmesi için çabalayan Avrupalı siyasetçilerin CPAC’ye akın ettiği görülüyor.

CPAC’de konuşma yapması beklenen ya da yapan sağcı veya muhafazakâr isimler arasında Fransız Ulusal Birlik (RN) lideri Jordan Bardella ve Sarah Knafo, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Slovakya Başbakanı Robert Fico, Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri Başkanı Mateusz Morawiecki ile Birleşik Krallık’tan Nigel Farage ve Liz Truss yer alıyor.

2022’de kısa bir süre Birleşik Krallık Başbakanlığı yapan Liz Truss, “Elon Musk ve onun inek ordusu misk sıçanlarının İngiliz derin devletini incelemesini istiyoruz,” dedi.

Truss ayrıca ana akım medyaya da yüklenerek, “Amerika’daki dostlarının da yardımıyla” yeni bir medya projesi başlatacaklarını açıkladı.

2017’den 2023’e kadar Polonya Başbakanlığı yapan, Hukuk ve Adalet (PiS) mensubu Mateusz Morawiecki de gazetecilere “Avrupa DOGE girişimimize gerçekten sahip olmalıyız,” dedi.

Musk’ın başında bulunduğu Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE), federal hükümetin harcamalarını denetleyerek durdurmakla görevli.

Avrupa’da Trumpizmin taşıyıcısı olmak için öne çıkan AP’deki Avrupa için Vatanseverler (Patriots for Europe – PfE) grubu tarafından yapılan basın açıklamasında, etkinliğe katılımın “ulusal egemenliği savunmak ve iktidarı halka geri vermek için daha güçlü transatlantik yurtsever bağlar kurma yolunda önemli bir adım” olduğu belirtildi.

Basın açıklamasına göre PfE grubunun üyeleri, “Avrupa ve Amerikan yurtsever hareketleri arasındaki ilişkileri” güçlendirmek amacıyla ABD’li mevkidaşlarıyla “stratejik görüşmeler” yapacak.

France 24’ün haberine göre Avrupalıların katılacağı yuvarlak masa toplantıları arasında “Kaçacak Hiçbir Yer Yok”, “Sol Teknolojinin Yıkımı”, ”BlackRock Life’s Matter: Woke Yönetim Kurulu Odalarını Ezmek” ve ”Kültür Savaşçıları: Ateşkesinizi Alın ve Götürün” yer alıyor.

JD Vance “göçü” baş düşman ilan etti

Açılış konuşmasını yapan ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, Trump yönetiminin iktidara gelişinin birinci ayını kutlarken, kontrolsüz göçün hem Avrupa hem de ABD için “en büyük tehdit” olduğunu bir kez daha iddia etti.

Başkan Yardımcısı, geçen hafta Avrupalı liderleri ifade özgürlüğünü bastırmakla ve seçmenlerin gerçek inançlarından “korkmakla” suçlayan eleştirilerini yineledi.

Vance, “Avrupa’daki en büyük tehdit ve yaklaşık 30 gün öncesine kadar ABD’deki en büyük tehdit olduğunu söyleyebilirim, batının liderlerinin milyonlarca ve milyonlarca incelenmemiş yabancı göçmeni ülkelerine göndermeye karar vermiş olmalarıdır,” diye konuştu.

Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak “Üç yıldır ilk kez Avrupa’da barışın eşiğinde olduğumuza gerçekten inanıyorum. Rusya ile konuşmadığınız sürece savaşı nasıl sona erdireceksiniz? Savaşa dahil olan herkesle konuşmak zorundasınız,” dedi.

CPAC’deki milliyetçi hava, aralarında Avrupa Parlamentosu’nun Macar üyesi ve Avrupa için Vatanseverler Vakfı’nın başkanı András László’nun da bulunduğu önde gelen Avrupalı sağcı ve Trump dostu isimlerin varlığıyla daha da belirginleşti.

Konferans çerçevesinde Guardian’a konuşan László, Trump yönetiminin Avrupa siyaseti üzerindeki varoluşsal tutumunu savundu.

Vance’in Avrupa’daki konuşma kısıtlamalarına yönelik eleştirilerini yineleyen László, “Zor olsa da dürüst tartışmalar yapmamız gerekiyor” dedi. “Biz ne için savaşıyoruz? Evimizde uygulamadığımız takdirde Ukrayna için egemenlik ve demokrasi mi? İfade özgürlüğünü engellemeyi bırakmalı, bazen bazı insanlar için acı verici olsa da daha fazla tartışma yapmalıyız.”

Uluslararası MAGA ittifakı

Trump yönetiminin ifade özgürlüğünün bastırıldığı iddialarına ve “woke” ideolojiye karşı giriştiği saldırılar hem ABD’li siyasi müttefikleri şaşkına çevirdi hem de Avrupa’daki sağı harekete geçirdi.

ABD ve Avrupa’daki sağ ve muhafazakâr hareketler arasında ideolojik farklılıklar olsa da, Trump’ın 2024 ABD seçimlerini kazanması “kitlesel göçe”, Hıristiyan değerlerin erozyona uğratılmasına ve Mutabakat’a karşı ortak bir platform sağlamış gibi görünüyor.

Örneğin PfE Başkanı Bardella geçen ay yaptığı açıklamada, “Donald Trump’ın vatanseverliğine ve ülkesinin çıkarlarını savunma isteğine büyük saygı ve hayranlık duyuyorum,” demişti.

Bardella ayrıca, Başkan Yardımcısı JD Vance’in geçen hafta Münih Güvenlik Konferansında yaptığı konuşmanın “anlaşılır” olduğunu da söyledi.

Trump’ın merkezi bir rol üstlendiği milli muhafazakâr hareketlerin uluslararasılaşması, Elon Musk’ın geçen ay Almanya’daki sağcı Almanya için Alternatif (AfD) mitingine internet üzerinden katılmasında da görüldü.

Bir başka örnek de AfD’nin eş başkanı Alice Weidel’in parlamento seçimlerinden birkaç gün önce Vance ile yaptığı ikili görüşmeydi.

Ukrayna savaşında Trump-Vance çizgisine yakınlaşılıyor

Ukrayna meselesi ve Trump’ın Volodimir Zelenskiy’e savaş açması da benzer bir eğilimi şiddetlendiriyor. AB içinde Rusya karşıyı yaptırımlara en sert karşı çıkanlardan olan Macaristan Başbakanı Viktor Orbán geçen hafta ABD’li Tucker Carlson ile yaptığı bir söyleşide Trump’ın suçlayıcı dilini yineleyerek, “Onlar [Ukrayna] savaşa girmeye ve kendi topraklarını savunmaya karar verdiler,” demişti.

Macaristan’daki şubenin başkanı Miklós Szánthó çarşamba günü Washington’da yaptığı açıklamada “Amerikalı ve Avrupalı muhafazakârların mücadeleyi sürdürmek için güçlerini birleştirmeleri” çağrısında bulundu.

Konferans çerçevesinde Guardian’a konuşan Avrupa Parlamentosu’nun Macar üyesi ve Avrupa için Vatanseverler Vakfı’nın Başkanı András László, Trump yönetiminin Avrupa siyaseti üzerindeki “varoluşsal tutumunu” savundu.

Vance’in Avrupa’daki konuşma kısıtlamalarına yönelik eleştirilerini yineleyen László, “Zor olsa da dürüst tartışmalar yapmamız gerekiyor. Biz ne için savaşıyoruz? Evimizde uygulamadığımız takdirde Ukrayna için egemenlik ve demokrasi mi? İfade özgürlüğünü engellemeyi bırakmalı, bazen bazı insanlar için acı verici olsa da daha fazla tartışma yapmalıyız,” diye konuştuç

İsrail’e hep destek, tam destek: Yeni Balfour Deklarasyonu

Yeni milli muhafazakârlığın en önemli siyasi unsurlarından biri de siyonizme, ama özellikle de siyonizmin dini siyonist ve Likud koluna verdiği büyük destek.

Jerusalem Post‘un perşembe günü öğrendiğine göre CPAC, İsrail’in Batı Şeria üzerindeki egemenliğini destekleyen bir karar tasarısını kabul etti.

ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk yönetiminde ulusal güvenlik danışman yardımcılığı yapmış olan KT McFarland tarafından okunan kararda, “ABD ve müttefiklerinin İsrail’in Yahudiye ve Samiriye üzerindeki egemenliğini tanıması gerektiği” ifade ediliyor.

Karar, CPAC’nin üst düzey yetkilileri ile Yesha Konseyi Başkanı Israel Ganz arasında yapılan yoğun görüşmelerin ardından alındı ve Ganz bu deklarasyonun “Balfour Deklarasyonuna benzediğini” söyledi. 

Jerusalem Post’a konuşan Ganz, “kararın İncil’deki değerlere ve adalete siyasi geçerlilik kazandırdığını” da sözlerine ekledi.

Yesha Konseyi CEO’su Omer Rahamim ise JP’ye yaptığı açıklamada, “CPAC kararının İsrail egemenliğinin Yahudiye ve Samiriye’ye genişletilmesine yönelik Amerikan desteği açısından önemli bir ağırlık taşıdığını” söyledi.

Likud’un “woke ideolojiye” karşı savaşı ve Trump ile birlikte Tanrıyı sahneye yeniden çıkarmak

Bu yılki konferansa katılan Diaspora İşleri Bakanı Amichai Chikli ise, “merkezi konferansın Yahudiye ve Samiriye’de İsrail egemenliğinin uygulanması yönündeki deklarasyonunun, ABD’de göreve gelen yönetimin tutumuyla bağlantılı olarak son derece önemli olduğunu” kaydetti.

Chikli, Trump’ın antisemitizmle mücadele konusunda bir ayda Biden’ın dört yılda yaptığından daha fazlasını yaptığını iddia ederek önceki Biden yönetimini de eleştirdi.

Chikli, “Yeni yönetim yeni bir ruhla geliyo. [Dışişleri Bakanı] Marco Rubio’nun dediği gibi İsrail’in her düşmanı ortadan kaldırmaya ve kötülüğü yok etmeye hakkı var ve buna mecbur. Bu tamamen farklı bir yaklaşımdır ve savaşlar bu şekilde kazanılır,” dedi.

“Woke ilerici hareket”in, “Marksist hareketin sadece başka bir yüzü” olduğunu ileri süren İsrailli, “Bu, hakikat fikrini reddeden tanrısız bir felsefedir. Bu sadece İsrail Devleti için değil, Amerika ve Batı medeniyeti için de bir tehdittir. Başkan Trump’ın da dediği gibi, biz Tanrıyı yeniden sahneye çıkarmak istiyoruz,” diye konuştu.

İsrailli eski rehine Noa Argamani de CPAC’a katıldı. Üç gün sürecek toplantının açılış konuşmasını yapan Vance, “Mesajımız Başkan Trump’ın sizi sevdiği, sevdiklerinizi unutmadığı ve onları eve getirmek için her gün mücadele edeceğidir. Yaptığı şey tam olarak budur ve yapmaya devam edeceği şey de budur,” diyerek İsrailli rehinelere seslendi.

Serbest bırakılan rehineler Noa Argamani ve Ilana Gritzewsky ile rehinelerin aile üyeleri Adi Alexander, Gal Delal ve Moshe Lavi’ye hitap eden CPAC organizatörleri Matt ve Mercedes Schlapp, “Amerika sizin yanınızda, Amerika İsrail’in yanında ve Hamas’ın ortadan kaldırılmasını sağlayacağız. Başkan Trump yönetiminde Orta Doğu’ya barış getireceğiz,” dedi.

AMERİKA

Axel Springer’de ‘Hamas’ tartışması: Yönetim kurulu üyesi ile yollar ayrıldı

Yayınlanma

Politico’nun ana şirketi Almanya merkezli Axel Springer, salı günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, uzun süredir yönetim kurulu üyesi olan Martín Varsavsky ile yollarını ayıracağını duyurdu.

Varsavsky, kuruluşun editoryal personelini “woke” olarak nitelendirmiş ve Gazze hakkında yayınladıkları bir makaleyi “tek taraflı Hamas desteği” olarak gördüğünü söylemişti.

Springer sözcüsü Varsavsky’nin ayrıldığını doğruladı fakat bunun şirketin kurumsal yeniden yapılanmasının bir parçası olarak bir süredir planlandığını söyledi.

Springer sözcüsü Peter Huth bir e-postada, “Eylül ayında yeni kurumsal yapımızın planlarını paylaştığımızda, denetim kurulunun önemli ölçüde küçüleceğini duyurmuştuk. Martin ile en geç işlemin kapanışına kadar işbirliğini sona erdirme konusunda anlaştık,” dedi.

The Chattering Classes’ın Cumartesi günkü sayısında yer aldığı üzere, Arjantinli girişimci Varsavsky geçen hafta Politico’da yayınlanan “İsrail Gazze’yi yeni hava saldırılarıyla vurdu, en az 200 kişi öldü” başlıklı makaleye tepki gösterdi.

Varsavsky’ye göre Associated Press (AP) kaynaklı bu haber İsrail’e karşı önyargılıydı.

X’te İspanyolca olarak kaleme aldığı yazısında girişimci, “Politico’nun bu makalesini terör örgütü Hamas’a destek ve kötü gazetecilik olarak gördüğümü açıkça belirtmek istiyorum,” dedi.

Hem Springer CEO’su Mathias Döpfner’e hem de Elon Musk’a yakın olan Varsavsky, bir X kullanıcısının Politico’nun “woke’luğu” konusunda ne yapacağı sorusuna “üzerinde çalıştığı” yanıtını verdi.

Direktörün yorumu Washington merkezli Politico haber merkezinin öfkesine yol açarken, birçok muhabir ve editör editoryal bağımsızlıklarıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

Axel Springer’in 2021’de Politico’yu satın almıştı. Döpfner’in şirketi Almanya’da da Bild ve Die Welt gazetelerinin sahibi.

Axel Springer kendisini İsrail yanlısı olarak tanımlıyor. Euractiv’e konuşan konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler, Springer yönetiminin Varsavsky’nin Politico’nun haber merkeziyle ilgili değerlendirmesine genel olarak katıldığını, fakat Varsavsky’nin kamuoyu önünde yaptığı eleştirilerin kuruluşun güvenilirliğine daha fazla zarar vermesinden endişe ettiklerini söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Politico’ya “solcu bir paçavra” diye saldırmış ve a devlet aboneliğini iptal etmişti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump yönetimi 50’den fazla Çinli teknoloji şirketini kara listeye ekledi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi, Çin’in yapay zeka ve gelişmiş bilgi işlemin yanı sıra hipersonik füzeler gibi doğrudan askeri teknolojiler geliştirme yeteneklerini daha da kısıtlamayı amaçlayarak, önceki Joe Biden ekibinden devraldığı ticari kara listeyi önemli ölçüde genişletti.

ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS), “ABD ulusal güvenliği ve dış politikasına aykırı” eylemleri gerekçesiyle 80 kuruluşu Varlık Listesi’ne ekledi.

Kara listeye eklenenler arasında Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Afrika, İran ve hatta Tayvan’dan kuruluşlar yer alırken, bunların 50’den fazlası Çin ve Hong Kong’dan.

BIS, salı günü Washington’da yayınladığı bir duyuruda, Çin Komünist Partisi’nin “askeri uygulamalar için yüksek performanslı ve exascale hesaplama yeteneklerinin yanı sıra kuantum teknolojilerini edinme ve geliştirme” yeteneğini kazanmasını engellemeyi hedeflediklerini bildirdi.

Exascale hesaplama, yapay zekanın daha da geliştirilmesini sağlayan en son süper bilgisayar teknolojisidir.

Bir başka hedef de “Çin’in hipersonik silah programını geliştirmesini engellemek” olarak ifade edildi. Yani ses hızının beş katı veya daha hızlı hareket eden ve karşı savunmadan kaçmak için gelişmiş manevra kabiliyetine sahip silahlar.

Çin çarşamba günü Trump yönetiminin eylemini kınadı ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun ABD’yi “uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkileri düzenleyen temel normları ciddi şekilde ihlal eden, Çinli işletmelerin haklarına ve çıkarlarına zarar veren ve küresel endüstriyel tedarik zincirlerinin güvenliğini ve istikrarını baltalayan tipik hegemonik davranış” ile suçladı.

Guo, Washington’dan “ulusal güvenlik kavramını abartmayı bırakmasını” ve “ticareti siyasallaştırmayı bırakmasını” talep ederek Çin şirketlerinin çıkarlarını koruma sözü verdi.

ABD listesine eklenen şirketler arasında, Çin’in önde gelen bulut bilişim ve büyük veri hizmetleri sağlayıcısı Inspur Group’un iki yıldır listede yer alan altı birimi de bulunuyor. BIS, bu birimlerin, grubun “özellikle Çin hükümeti ve/veya ordusu için süper bilgisayar projelerini desteklemek üzere ABD menşeli ürünler satın alarak veya satın almaya teşebbüs ederek, askeri son kullanım için” süper bilgisayarlar geliştirmesine yaptıkları belirtilen katkılar nedeniyle listeye dahil edildiğini savundu.

Altı birimden biri Inspur Taiwan, diğeri ise Şanghay Borsası’nda işlem gören Inspur Software. Şirket hisseleri çarşamba gününü %0,4 düşüşle 15,68 yuan’dan kapattı.

Pekin Yapay Zeka Akademisi ve Pekin İnovasyon Bilgeliği Teknolojisi de askeri modernizasyon için Amerikan teknolojisini kullanma niyetinde oldukları iddiasıyla kara listeye alındı. Büro, bu iki şirketin savunma amaçlı yapay zeka modelleri ve gelişmiş bilgi işlem çipleri geliştirdiğini özellikle belirtti.

Diğer dört şirketin – Henan Dingxin Information Industry, Nettrix Information Industry, Suma Technology ve Suma-USI Electronics – BIS’in “çok yüksek hızlarda büyük miktarda veriyi işleyebilen ve büyük ölçekli simülasyonlar gerçekleştirebilen” exascale süper bilgisayarların geliştirilmesinde yer aldıkları için eklendiği kaydedildi.

Bu şirketlerin, “askeri son kullanıcılar tarafından kullanılan süper bilgisayarlar ürettiği ve Çin’in istikrarsızlaştırıcı askeri modernizasyon çabalarını desteklediği için” 2019’da kara listeye alınan Şanghay’da listelenen Dawning Information Industry olarak da bilinen Çinli bir sunucu üreticisi olan Sugon’a önemli üretim yetenekleri sağladığı öne sürüldü.

Şirket hisseleri çarşamba günü Şanghay’da %0,3 düşüşle 65,33 yuana geriledi.

Aralarında Hava Kuvvetleri Mühendislik Üniversitesi ve Çin Havacılık Radyo Elektroniği Araştırma Enstitüsü’nün de bulunduğu iki düzineden fazla kuruluş, hipersonik silah geliştirme, hipersonik uçuş yapan araçların tasarımı ve modellenmesi, silah tasarımı ve etkilerini modellemek için özel yazılım kullanma veya “Çin’in askeri-sivil füzyon çabalarını” başka bir şekilde destekleme ile ilgili “kanıtlanabilir bağlara” sahip oldukları gerekçesiyle yeni listeye alındı.

Listeye girenlerden yedisinin “Çin’in kuantum teknolojisi yeteneklerini geliştirmek” için Amerikan teknolojisini edinmeye çalıştıkları iddia edilirken, diğer ikisi de Huawei ve Çinli fabrikasız çip üreticisi HiSilicon da dahil olmak üzere zaten kara listede olan şirketlere ürün sattıkları için listeye eklendi.

Ticaret Bakanlığı’nın sanayi ve güvenlikten sorumlu müsteşarı Jeffrey I. Kessler yaptığı açıklamada “Amerikan teknolojisi asla Amerikan halkına karşı kullanılmamalıdır” dedi. Kessler, Trump yönetiminin “ABD teknolojilerinin ve mallarının ulusal güvenliğimizi tehdit eden yüksek performanslı bilgi işlem, hipersonik füzeler, askeri uçak eğitimi ve İHA’lar için kötüye kullanılmasını önleyerek” ulusal güvenliği korumak için “net ve yankı uyandıran bir mesaj gönderdiğini” vurguladı.

Ticaret Bakanlığı ayrıca Güney Afrika Test Uçuş Akademisi’ni (TFASA) de “ABD ürünlerinin Çin askeri güçlerini eğitmek için” kullanılmasını engellemek amacıyla listeye aldı.

Genişletilen listede Çin’in yanı sıra “İran’ın insansız hava araçları (İHA) ve ilgili savunma kalemleri tedarikini engellemek” ve Pakistan’da kısmen Çinli bir şirket tarafından desteklenen “korumasız nükleer faaliyetlerin ve balistik füze programının gelişimini engellemek” de hedefler arasında yer alıyor.

Kessler, Varlık Listesinin “Amerikan teknolojisini kötü amaçlarla kullanmak isteyen yabancı düşmanları tespit etmek ve önlerini kesmek için elimizdeki birçok güçlü araçtan biri” olduğunu da sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump: Putin, Ukrayna’da ateşkes görüşmelerini kasten uzatıyor

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ukrayna’daki ateşkes müzakerelerini kasten uzatmakla suçladı ve bunu kendi iş hayatındaki taktiklere benzetti.

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya’nın Ukrayna’daki ateşkes müzakerelerini kasten uzattığını ve bir anlaşmaya varmaktan kaçınabileceğini belirtti.

Trump, “Rusya’nın buna bir son vermek istediğini düşünüyorum ama belki de zaman kazanıyorlar. Ben bunu [iş hayatımda] yıllarca yaptım: Anlaşmayı imzalamak istemem, bir nevi oyunda kalmak isterim ama bazen de bunu yapmak istemem,” diye konuştu.

Beyaz Saray Başkanı Trump, aynı zamanda Washington’un, 23-25 Mart tarihlerinde Suudi Arabistan’da yapılan görüşmelerin ardından Moskova tarafından dile getirilen Karadeniz’de ateşkes taleplerini değerlendireceğini söyledi.

Trump, “Şu anda hepsini değerlendiriyoruz. Yaklaşık beş veya altı koşul var. Hepsini gözden geçiriyoruz,” diye ekledi.

Rus tarafının talepleri arasında, Rosselhozbank ve gıda ile gübre ihracatında rol alan diğer bankalara dönük yaptırımların kaldırılması, ayrıca tarım ürünleri üreticileri ve ihracatçıları ile bu tür yükleri taşıyan Rus bayraklı gemilere uygulanan kısıtlamaların sona erdirilmesi yer alıyor.

Daha önce Washington yönetimi, Ukrayna’daki askeri çatışmanın çözümüne 30 günlük ateşkesle başlanmasını önermişti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Onlar birbirlerine ateş ederken savaşın uzun vadeli olarak sona erdirilmesi konusunda anlaşmak zor,” şeklinde durumu açıklamıştı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu girişimi desteklediğini ancak bazı “nüanslar” olduğuna dikkat çekti. Putin’e göre, gelecekteki anlaşmalara uyulup uyulmadığının denetlenmesi ve Kiev’e askeri sevkiyatların sürmesi sorun teşkil ediyor.

Öte yandan Kommersant‘ın haberine göre, Devlet Başkanı Putin’in kendisi de 18 Mart’ta büyük iş dünyası temsilcileriyle yaptığı kapalı bir toplantıda, Ukrayna’daki savaşın hızlı bir şekilde sona ermesinin beklenmemesi gerektiği mesajını verdi.

Habere göre Putin, Kiev’in Kırım’ı ve dört yeni bölgeyi Rusya toprağı olarak tanımaması hâlinde, Moskova’nın Odessa ve Ukrayna’nın diğer bölgelerine yönelik saldırı başlatacağını ifade etmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English