Asya
Modi hükümeti seçim sonrası bütçesini açıkladı: İstihdam ve altyapı vurgusu

Maliye Bakanı Nirmala Sitharaman salı günü ülke bütçesinin bir parçası olarak yaptığı açıklamada, Hindistan hükümetinin önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla istihdam yaratmak için 2 trilyon rupi (24 milyar $) harcamayı planladığını ve bu harcamadan 40 milyondan fazla gencin faydalanmasının beklendiğini duyurdu.
Geçici rakamlara göre bu mali yılda toplam harcamaların bir önceki mali yıla göre %8,5 artışla 48,21 trilyon rupi olması öngörülüyor. Borçlanmalar dışındaki toplam gelirlerin ise 32.07 trilyon rupi olacağı tahmin ediliyor.
Net vergi gelirleri 25.83 trilyon rupi olarak tahmin edilirken, mali açığın gayri safi yurtiçi hasılanın %4.9’u olması bekleniyor. Sitharaman, “Önümüzdeki yıl %4.5’in altında bir açığa ulaşmayı hedefliyoruz” dedi.
Ülkenin altyapısını inşa etmeye ve geliştirmeye odaklanan sermaye harcamaları için bu yıl GSYH’nin %3.4’üne denk gelen 11.11 trilyon rupilik bir harcama ayrıldı. Bu harcama bir önceki yıla göre %17 daha fazladır.
Pazartesi günü parlamentoya sunulan Ekonomik Araştırmada, bir önceki mali yıl için öngörülen %8.2’lik GSYİH büyümesinin, bu mali yıl için %6.5-%7 arasında gerçekleşeceği tahmin ediliyor.
Maliye Bakanı, “Hindistan’ın ekonomik büyümesi parlayan bir istisna olmaya devam ediyor ve önümüzdeki yıllarda da böyle kalmaya devam edecek” dedi.
Bu, iktidardaki Bharatiya Janata Partisi’nin parlamentonun alt kanadında çoğunluğu kaybetmesine yol açan bir seçim sürecinin ardından üçüncü beş yıllık dönem için iktidarı devralan Başbakan Narendra Modi liderliğindeki yeni hükümetin ilk tam bütçesi.
Modi’nin 2014 yılında iktidara gelmesinden bu yana ilk kez partisi hükümet kurmak için müttefiklerine güvenmek zorunda kaldı.
Parlamentoda tarımla ilgili bir konuşma yapan Sitharaman, bu yıl kırsal kalkınma için bu alanlardaki altyapı da dahil olmak üzere 2.66 trilyon rupilik bir kaynak ayrıldığını söyledi.
Hükümetin istihdam ve tarıma odaklanması, analistlerin BJP’nin alt meclisteki tek başına çoğunluğunu kaybetmesindeki faktörler arasında çiftlik sıkıntısı ve işsizliği suçladığı bir dönemde geldi.
Sitharaman bütçe konuşmasında “Dikkatimizi yılın tamamına ve ötesine çevirdiğimizde, bu bütçede özellikle istihdam, beceri kazandırma, MSME’ler (mikro, küçük ve orta ölçekli işletmeler) ve orta sınıfa odaklanıyoruz” dedi ve özellikle 1,4 milyardan fazla insanın yaşadığı ülkedeki yoksullardan, kadınlardan, gençlerden ve çiftçilerden bahsetti.
Maliye Bakanının ayrıntılı olarak bahsettiği dokuz alan vardı: tarımda verimlilik ve dayanıklılık; istihdam ve beceri kazandırma; kapsayıcı insan kaynakları gelişimi ve sosyal adalet; imalat ve hizmetler; kentsel kalkınma; enerji güvenliği; altyapı; inovasyon, araştırma ve geliştirme; ve yeni nesil reformlar.
BJP’nin önemli müttefikleri Nitish Kumar liderliğindeki Janata Dal ve N. Chandrababu Naidu liderliğindeki Telugu Desam Partisi tarafından yönetilen Bihar ve Andhra Pradesh eyaletleri için de özel teşvikler açıklandı. Modi hükümeti beş yıllık görev süresi boyunca bu müttefiklerinin desteğini alabilmek için onları yanında tutmak ve eyaletlerinin kalkınmasına yönelik taleplerini karşılamak zorunda.
Bihar eyaleti için Sitharaman, Modi hükümetinin toplam 260 milyar rupi maliyetinde yol bağlantı projelerinin geliştirilmesini destekleyeceğini söyledi. Eyaletin Pirpainti bölgesinde 2.400 megavatlık yeni bir santralin kurulması da dahil olmak üzere enerji projelerinin 214 milyar rupi maliyetle ele alınacağı kaydedildi.
“Bihar’da yeni havaalanları, sağlık kolejleri ve spor altyapısı inşa edilecek” diye ekledi Sitharaman.
Andhra Pradesh’e gelince, 2014 yılında Telangana adında yeni bir eyaletin ortaya çıkmasıyla ikiye bölünmesinin ardından bir başkente ihtiyaç duyduğunu kabul ederek, “çok taraflı kalkınma ajansları aracılığıyla özel mali destek sağlayacağız” dedi. Bakan, içinde bulunduğumuz mali yılda bu amaç için 150 milyar rupi ayarlanacağını ve gelecekte ek miktarlar sağlanacağını da sözlerine ekledi.
Şubat ayında Sitharaman, Nisan ayında başlayan mevcut mali yıl için geçici bir bütçe sunmuş ve hükümetin Haziran ayı başında tamamlanan genel seçimlerin ardından yeni yönetim göreve gelene kadar zorunlu harcamaları sürdürmesini sağlamıştı.
Kadınların öncülüğünde kalkınmayı teşvik etmek amacıyla son bütçe, kadınlara fayda sağlayan programlara 3 trilyon rupinin üzerinde bir tahsisat sağladı. Sitharaman, “Bu, hükümetimizin kadınların ekonomik kalkınmadaki rolünü arttırma konusundaki kararlılığına işaret ediyor” dedi.
Sitharaman ayrıca 10 milyon kentli yoksul ve orta sınıf ailenin konut ihtiyacının 10 trilyon rupilik bir yatırımla karşılanacağını söyledi.
Modi X’te Hintçe olarak yayınladığı video mesajında “Bu [bütçe] ülkenin köylerini, yoksullarını ve çiftçilerini refah yoluna götürecek” dedi ve bütçenin toplumun her kesimini güçlendireceğini sözlerine ekledi. Son on yılda kendi yönetimi altında 250 milyon insanın yoksulluktan kurtulduğuna dikkat çekti.
“Bu bütçe gençlere sayısız yeni fırsatlar sunacak” diyen Başbakan, bunun aynı zamanda eğitim ve beceri geliştirmeye yeni bir ölçek kazandıracağını belirtti.
Modi, “Hep birlikte Hindistan’ı küresel bir üretim merkezi haline getireceğiz” dedi.
Ülkenin MSME segmentinin bu tür birçok işletmeye sahip olan orta sınıfla bağlantılı olduğunu ve bu sektörün yoksullar için de maksimum istihdam sağladığını söyledi. “Bu bütçe MSME’ler için kredi kolaylığını artırmayı amaçlayan yeni bir planı duyurmaktadır” dedi.
Muhalefetten tepki: Sıradan Hintliyi etkilemiyor
Muhalefetteki Hindistan Ulusal Kongresi parti lideri Rahul Gandhi ise X’te yaptığı açıklamada bütçenin müttefikleri yatıştırarak hükümetin paçasını kurtarmayı amaçladığını ve “sıradan Hintli için hiçbir rahatlama” sunmadığını söyledi.
Kongre partisinin iletişimden sorumlu genel sekreteri Jairam Ramesh, bütçenin işsizliğin yanı sıra MSME’lerle ilgili bir başka krizi de “nihayet kabul etmesi bakımından dikkate değer” olduğunu söyledi.
Ramesh, hükümetin seçimin “kişisel, siyasi ve ahlaki yenilgisinden” sonra bazı temel sorunları kabul etmesi için “cezalandırıldığını” ancak “yetkinliğe … kamçılanmadığını” savundu.
Araştırma şirketi Capital Economics, maliye bakanlığının mali kısıtlama göstermeye devam ettiğini söyledi. Şirketin gelişmekte olan piyasalar baş ekonomist yardımcısı Shilan Shah bir notunda, Sitharaman’ın “[Salı günkü] bütçe açıklamasında BJP’nin koalisyon ortaklarını büyük ölçüde yatıştırırken mali konsolidasyona bağlılık gösterdiğini” yazdı.
Moody’s Ratings Genel Müdür Yardımcısı Gene Fang yaptığı açıklamada, Hindistan bütçesinin mali açığı GSYH’nin %4,9’u civarında tutarak geçici bütçede açıklanan %5,1’den daha düşük tutması beklendiği için kredi açısından olumlu olduğunu söyledi.
Fang, “Bu da hükümetin 2025-26 mali yılında GSYH’nin %4,5’i oranında bir bütçe açığına ulaşma hedefini ulaşılabilir kılıyor,” dedi.
Asya
CSIS: Çin’in Latin Amerika’daki limanlar üzerinde nüfuzu artıyor

Washington merkezli bir düşünce kuruluşunun araştırmasına göre, Çin’in Latin Amerika’daki limanlar üzerindeki etkisi giderek artıyor. Çinli şirketler Latin Amerika ve Karayipler’de 31 aktif liman inşa etti veya işletiyor. Bu sayı, daha önce tahmin edilenden çok daha fazla.
Çinli şirketlerin son yirmi yılda enerji şirketleri, madenler, telekomünikasyon ağları ve limanları satın almasıyla birlikte, ABD, Pekin’in Latin Amerika’daki kritik altyapı üzerindeki etkisinin ulusal güvenliği için yaratacağı sonuçlardan giderek daha fazla endişe duymaya başladı.
Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin (CSIS) Financial Times‘a yayınlanmadan önce paylaştığı araştırmaya göre, Çin’in Meksika’dan Şili’ye kadar bölgedeki limanların daha önce ABD’li araştırmacılar tarafından bildirilen sayının iki katından fazlasında payı bulunuyor.
CSIS’in sayımına, Hong Kong’lu CK Hutchison tarafından işletilen yedi aktif liman da dahil edildi. Çinli şirketlerin dahil olduğu dört liman projesinin iptal edildiği ve iki projenin ise şu anda aktif olmadığı tespit edildi.
Donald Trump yönetimi, Panama Kanalı’nın her iki ucundaki limanların Çin’in kontrolü altında olmasının oluşturduğu riskler konusunda özellikle sesini yüksek tutuyor. CK Hutchison daha sonra küresel liman faaliyetlerini ABD’li dev BlackRock ve Cenevre merkezli Mediterranean Shipping Company’nin yan kuruluşlarına satmayı kabul etti.
Ancak CSIS, araştırmasında Jamaika ve Meksika’daki limanların, bu limanlardan geçen ABD ticaretinin miktarı, ABD donanma faaliyetleri ve Amerikan askeri tesislerine veya stratejik darboğazlara yakınlığı gibi ölçütlere göre değerlendirildiğinde ABD ulusal güvenliği için daha büyük bir risk oluşturduğunu belirtti.
Araştırmayı yöneten CSIS’ten Henry Ziemer, “Batı Yarımküre’deki en riskli liman Jamaika’nın Kingston limanıydı” dedi ve ekledi: “Bu liman, muazzam miktarda ticaretin yapıldığı, ABD’nin stratejik müttefiki olan bir ülkede bulunuyor ve devlet şirketi China Merchants Port tarafından kontrol ediliyor.”
CSIS, CK Hutchison tarafından işletilen Meksika’nın Manzanillo ve Veracruz limanlarını ABD güvenliği açısından en riskli limanlar olarak değerlendirdi. Ziemer, “ABD, bu limanlarla yapılan ticarete büyük ölçüde bağımlı” dedi: “Manzanillo’nun faaliyetlerinin kesintiye uğraması, ABD ekonomisine günde 134 milyon dolar, Veracruz’un kesintiye uğraması ise günde 63 milyon dolar maliyet getirecektir.”
Endişeler, Çin’in liman tesislerini ABD ticaretini kesintiye uğratmak, Washington ile Pekin arasında bir çatışma durumunda ABD savaş gemilerinin limanlara girişini engellemek veya kendi deniz araçlarına ikmal sağlamak için kullanma kabiliyetine odaklanıyor. Araştırma, her limanda ABD’nin ticaret ve güvenlik çıkarlarının ne kadar risk altında olduğunu değerlendirdi ve Çin’in Latin Amerika’daki limanlar üzerindeki etkisinin derecesini inceledi.
ABD Ordusu Savaş Koleji’nde Latin Amerika araştırma profesörü olan Evan Ellis, her Çinli liman şirketinin bu işe girmesinin ticari nedenleri olsa da, Çin Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) Donanması’nın “bunu stratejik bir avantaj olarak gördüğünü” söyledi.
“Burada daha geniş bir strateji var” dedi ve ekledi: “Güçlü ve kudretli bir Çin devleti, gıda ve enerji güvenliği istiyor. PLA’nın bakış açısından, ABD ile savaşmak zorunda kalırsak, bu limanlara erişim isteyeceğiz.”
Çin, CK Hutchison’ın Panama Kanalı’ndaki faaliyetlerinin ABD’nin güvenliğini zedeleyebilecek bir etki sağladığı yönündeki ABD iddialarını reddetti. Çin Dışişleri Bakanlığı Nisan ayında, Washington’un “kanalı kontrol etmeye çalışmak” için bir bahane bulmak amacıyla “dedikodular yayarak sorun çıkardığını” söyledi.
Orta ve Güney Amerika’daki Amerikan askeri operasyonlarından sorumlu ABD Güney Komutanlığı’nın eski başkanı Laura Richardson, geçen yıl FT’ye verdiği demeçte, Peru’nun Çin tarafından inşa edilen 1,3 milyar dolarlık yeni Chancay mega limanının Çin donanması tarafından kullanılabileceğini söyledi.
Richardson alaycı bir şekilde, Çin’in liman projelerinin stratejik konumların ve ticaret rotalarının “tesadüfen yakınında” olduğunu söyledi ve şunu sordu: “Kendinize şunu sormalısınız: ‘Neden bu tür şeylere bu kadar yatırım yapılıyor?”
Ellis ve Ziemer, Pekin’in CK Hutchison’un küresel liman hisselerini BlackRock ve MSC’ye satma planına ulusal güvenlik gerekçesiyle öfkesini dile getirdiğini belirtti.
Pekin destekli Hong Kong gazetesi Ta Kung Pao, CK Hutchison’u “korkakça yalakalık yapmakla” suçladı ve limanlarını satma anlaşmasının “tüm Çin halkına ihanet ve satılık olduğunu” söyledi. Çin’in antitröst düzenleme kurumu, işlemin incelenmesini emretti.
Ziemer, “Hutchison anlaşmasıyla ilgili Çin’in kendi sözleri, limanları kontrol etmenin onlar için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor” dedi ve ekledi: “Limanlar ayrıca Pekin’e kargo hareketleri hakkında muazzam bir bilgi hazinesi sunuyor.”
Asya
Pekin, Hürmüz Boğazı’ndan geçen Çin gemilerinden düzenli rapor vermelerini istedi

İran’ın ABD’nin hava saldırıları sonrasında Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceği tartışılırken, Çin, Hürmüz Boğazı’ndan geçen tüm yerli gemilere rapor verme emri getirdi.
Hemen yürürlüğe giren karara göre, tüm nakliye şirketleri ve gemi yönetim firmaları, sadece kritik öneme sahip bir nakliye boğazı olan Hürmüz Boğazı’ndan değil, aynı zamanda boğazın bağlandığı Umman Körfezi ve Basra Körfezi’nden geçen gemilerle ilgili ayrıntılı bilgileri içeren günlük raporlar sunmak zorunda.
Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Çin Gemi Sahipleri Derneği (CSA) tarafından pazartesi günü internette yayınlanan bildiride, şirketlerin gemilerin adlarını, benzersiz IMO numaralarını, türlerini, bayraklarını, kapasitelerini, kalkış ve varış limanlarını, planlanan seyahat sürelerini, mürettebat sayılarını ve o bölgedeki günlük hareketlerini bildirmeleri isteniyor.
CSA, sadece mevcut veya gelecekteki gemilerle sınırlı kalmayıp, geçen yılın başından bu yana bölgeden geçen gemilere ait verilerin de sağlanmasını istiyor.
Dernek, “Kızıldeniz’de devam eden gerginlikler, çevre sularda deniz taşımacılığı güvenliği üzerinde yaygın ve derin etkiler yarattı” diyerek, bu önemli bölgelerde toplanan bilgilerin ulusal çıkarların korunması için hayati önem taşıdığını belirtti.
İran devlet medyası, İsrail ile tırmanan gerginliklerin ortasında, Washington’un ülkedeki nükleer tesisleri bombalamasının ardından İran parlamentosunun Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasına yönelik bir önlemi desteklediğini bildirdi.
Yine pazar günü, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, televizyonda yayınlanan bir röportajda, “petrolü için Hürmüz Boğazı’na büyük ölçüde bağımlı olduğu” için Pekin’e Tahran’ın su yolunu kapatmasını engellemesi çağrısında bulundu.
Pazartesi günü düzenlenen basın toplantısında, Çin’in Hürmüz Boğazı’nın kapatılması olasılığına ilişkin tutumu sorulan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun, Basra Körfezi ve çevresindeki suların mal ve enerji ticareti için hayati öneme sahip uluslararası koridorlar olduğunu söyledi.
Jiakun, Çin’in uluslararası topluma, gerilimi azaltmak ve bölgesel istikrarsızlığın küresel ekonomik kalkınmaya daha büyük etkiler yaratmasını önlemek için çabalarını artırma çağrısında bulunduğunu da sözlerine ekledi.
Dünyanın stratejik açıdan en önemli darboğazlarından birinin kaderi şu anda İran’ın Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nin elinde olsa da, kapatma riski, yaklaşık iki yıldır Kızıldeniz krizinin gölgesinde faaliyet gösteren denizcilik sektöründe şok dalgaları yarattı.
Denizcilik danışmanlık şirketi Vespucci Maritime’in CEO’su Lars Jensen, sosyal medyada yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ticari deniz taşımacılığı için asıl soru, gemilerin saldırıya uğrayıp uğramayacağı değil. Asıl soru, riskin kendisinin Hürmüz Boğazı’ndaki trafiği azaltmak için gemi sevkiyatında değişiklik yapılmasına neden olacak kadar yeterli olup olmadığıdır.”
Bloomberg’in pazar günü Yunanistan Denizcilik Bakanlığı’nın Yunan gemi sahiplerine gönderdiği bir genelgeye atıfta bulunarak verdiği habere göre, bakanlık, ABD’nin hava saldırılarının ardından ülkeye ait gemi sahiplerine Hürmüz Boğazı’ndan geçiş planlarını yeniden gözden geçirmelerini tavsiye etti.
İsrail-İran savaşı, Çin’in enerji güvenliği ve diplomasisi için bir sınav olabilir
Denizcilik devleri Maersk ve CMA CGM, pazar günü yaptıkları açıklamalarda durumu izlediklerini ve bölgede normal şekilde faaliyetlerine devam ettiklerini belirtti.
Ancak Maersk, “Mevcut bilgilere göre durumu yeniden değerlendireceğiz” ve “Gerekli operasyonel önlemleri almaya hazırız” dedi.
Küresel ticaret istihbaratı sağlayıcısı Kpler’in ham petrol analizi başkanı Homayoun Falakshahi, pazar günü düzenlenen çevrimiçi web seminerinde, ABD’nin müdahalesinin çatışmanın tırmanmasına işaret etmesine rağmen, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmasının kendi çıkarlarına, en büyük petrol alıcısı Çin’in çıkarlarına ve komşularının çıkarlarına zarar vereceği için olası olmadığını söyledi.
“Asıl neden Çin” diyen Falakshahi, Çin’in deniz yoluyla ithal ettiği petrolün neredeyse yarısının Basra Körfezi’nden geldiğini belirtti.
Hürmüz Boğazı kapatılırsa Çin alternatif kaynaklar arayacaktır, ancak bu durum ülkenin aşağı akış sistemleri için yine de önemli bir stres testi olacaktır, diye ekledi Falakshahi.
Kpler’in verilerine göre, petrol ihracatının yüzde 90’ı Çin’e satılan İran için boğazın kapatılması ekonomik bir darbe olacaktır.
Falakshahi, “Boğaz, İran ve Umman arasında yarı yarıya işletiliyor; bu, İran’ın boğazı kapatması durumunda, İran için kilit öneme sahip bir ülke olan Umman’ın topraklarını veya sularını ihlal ettiği anlamına geliyor” dedi.
Bu nedenle, boğazın kapatılma olasılığının çok düşük olduğunu, “yüzde 5’ten az” olduğunu tahmin ettiğini belirtti.
Asya
ABD, DeepSeek’i Çin ordusuna bilgi sızdırmakla suçladı

Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, yapay zekâ alanında faaliyet gösteren Çinli şirket DeepSeek’in, Çin ordusuna ve istihbarat servislerine yardım ettiğini iddia etti. Yetkiliye göre şirket, ABD’nin teknoloji yaptırımlarını aşmak için paravan şirketler kullanmaya çalıştı ve kullanıcı verilerini Pekin yönetimiyle paylaştı.
Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Çinli yapay zekâ geliştirme şirketi DeepSeek‘in, Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) askeri ve istihbarat servislerine yardımcı olduğunu öne sürdü.
Reuters ajansına konuşan yetkili, Çinli startup’ın, ABD tarafından Çin’e satışı yasaklanan en yeni yarı iletkenlere erişmek için Güneydoğu Asya ülkelerindeki paravan şirketleri kullanmaya çalıştığını belirtti.
Habere kaynaklık eden yetkili, DeepSeek’in özellikle kullanıcı bilgilerini ve istatistikleri devlet kurumlarıyla paylaşmakla suçlandığını ifade etti. Çin’de faaliyet gösteren tüm şirketlerin, Pekin tarafından talep edilen verileri sunma zorunluluğu bulunuyor.
Ancak DeepSeek’in bu tür bilgileri halihazırda devlet kurumlarına aktardığına dair iddianın, dünya genelindeki on milyonlarca yapay zekâ sohbet robotu kullanıcısını endişelendirebileceği belirtiliyor. Şirket, gizlilik politikasına ilişkin soruları yanıtsız bıraktı.
‘Ordunun tedarik belgelerinde 150’den fazla kez adı geçiyor’
Amerikalı yetkili, DeepSeek’in adının Çin ordusunun ve ÇHC’nin savunma sanayii ile bağlantılı diğer kuruluşların tedarik belgelerinde 150’den fazla kez geçtiğini söyledi.
Yetkiliye göre şirket, Çin ordusuna bağlı araştırma enstitülerine de hizmet sağladı.
Yetkili ayrıca DeepSeek’in, Nvidia tarafından üretilen çok sayıda H100 mikroçipine erişimi olduğuna dikkat çekti. Bu çiplerin sevkiyatı, 2022’den bu yana ABD’nin ihracat kısıtlamaları kapsamında bulunuyor.
Yaptırımlardaki yasal boşluk
Nvidia’nın en gelişmiş mikroçiplerinin ÇHC’ye lisanssız olarak ithal edilmesi ABD ihracat kurallarını ihlal etse de Çinli şirketlerin, kısıtlamaların geçerli olmadığı ülkelerdeki veri merkezleri aracılığıyla bu çiplere uzaktan erişimine izin veriliyor.
Ancak bu istisna, söz konusu Çinli şirketin ABD’nin kara listesinde olması veya ihracatçının, müşterinin çipleri kitle imha silahları geliştirmek için kullandığını bilmesi durumunda geçerli olmuyor.
Amerikalı yetkililerin henüz DeepSeek’i bu tür kara listelere almadığı ve Nvidia’nın, startup’ın Çin ordusuyla işbirliği yaptığını bildiğini iddia etmedikleri de vurgulandı.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu6 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Avrupa6 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?