Bizi Takip Edin

AVRUPA

Polonya’da idam cezası tartışması

Yayınlanma

Sekiz yaşındaki bir çocuğun üvey babası tarafından öldürülmesinin ardından Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki idam cezasının geri getirilmesi konusunu yeniden gündeme getirdi.

Bu ayın başlarında, sekiz yaşındaki Kamil, üvey babası tarafından bir gaz sobasının üzerinde durmaya ve vücuduna kaynar su dökmeye zorlandıktan ve 35 gün komada kaldıktan sonra Yukarı Silezya’daki bir çocuk hastanesinde öldü. Yapılan soruşturmada 27 yaşındaki adamın çocuğa uzun süredir işkence yaptığı ortaya çıktı.

Başbakan Mateusz Morawiecki 10 Mayıs’ta attığı tweet’te, “En kötü soysuzlar için verilen cezalar çok düşük. Şahsen ben en acımasız suçlular için idam cezasının geri getirilmesinden yanayım!” demişti.

Morawiecki, sadece çocukların hayatlarını mahvetmekle kalmayıp bunu kasıtlı olarak yapan ‘canavarlar’ için cezaların çok daha yüksek olması gerektiğini de sözlerine eklerken, Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro’dan Polonya Ceza Kanununda değişiklik yapılmasını talep etti.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Marlena Maląg da mahkeme kararlarının suçluların çok sık düşük cezalar aldığını gösterdiğini ve hükümetin bunu kabul edemeyeceğini söyledi.

Polonya’da iktidardaki muhafazakar Hukuk ve Adalet (PiS) partisi Katolik Kilisesi ile güçlü bağlara sahip olmasına rağmen, Kilise’nin ölüm cezası karşıtı kararlarına şüpheyle yaklaşıyor. Kendisini Katolik olarak görse de Morawiecki bu konuda Kilise ile aynı fikirde olmadığını söylüyor. Başbakan, idam cezasını çok hızlı bir şekilde ortadan kaldırmak isteyen çağdaş dünyanın aksine, Polonya’da idam cezasının ‘üzerinde düşünülmesi gerektiğini’ kaydediyor.

Morawiecki’nin Ocak ayında yaptığı açıklamadan kısa bir süre sonra Adalet Bakan Yardımcısı Marcin Warchoł da, suç sayısını azaltacağına inandığı idam cezasının Ceza Kanununa yeniden eklenmesini desteklediğini söyledi.

United Surveys tarafından Wirtualna Polska için yapılan son anket, Polonyalıların yarısına yakını idam cezasının geri getirilmesi gerektiği konusunda Morawiecki ile aynı fikirde olduğunu gösteriyor.

Ankete katılanların %48,3’ü başbakanın görüşünü desteklediğini belirtirken, üçte biri idam cezasının geri getirilmesi gerektiğine kesinlikle inandığını ifade etti.

Ankete katılanların %46,3’ü idam cezasına karşı olduğunu belirtirken, %35’i idam cezasının geri getirilmemesi gerektiğine kesinlikle inandığını ifade etti.

İktidardaki koalisyonun destekçilerinin %76’sı Morawiecki’nin görüşlerine katılırken, muhalefet destekçilerinin %65’i ise idam cezasının geri getirilmesini istemiyor.

Hiçbir siyasi sempatisi olmayan seçmenlerden %48’i idam cezasını desteklerken, %38’i karşı çıkıyor.

1953’te yürürlüğe giren ve Polonya’nın 1993’te imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Şartının 2. Maddesinde “Hiç kimse ölüm cezasına mahkum edilemez veya idam edilemez,” ifadesi yer alıyor.

Avrupa Konseyi 2000 yılında kendisini ölüm cezasının olmadığı bir bölge olarak ilan etmişti. Halihazırda hiçbir üye devlet ceza kanununda bu tür bir cezaya yer vermiyor.

AVRUPA

İngiliz The Times, Kirillov suikasti için “meşru savunma eylemi” dedi

Yayınlanma

17 Aralık sabahı Rus Korgeneral İgor Kirillov Moskova’da patlayıcı bir düzenekle öldürüldü. Bombanın bir elektrikli scooter’a bağlı olduğu anlaşıldı ve Kirillov’un yardımcılarından biri de öldü. Birkaç saat sonra Ukrayna iç istihbarat servisi saldırının sorumluluğunu üstlendi.

Yüksek rütbeli bir subay olan 54 yaşındaki Kirillov, Rus ordusunun nükleer, biyolojik ve kimyasal savunma güçlerinin başındaydı.

Kirillov Batılı ülkelerin de hedefindeydi. Britanya hükümeti ekim ayında, “Kirillov Rusya’nın utanç verici ve tehlikeli davranışlarını örtbas etmek için yalanlar yayıyor,” demiş ve kendisine karşı yaptırımlar uygulamıştı.

Londra, Kirillov’un “Ukrayna’da insanlık dışı kimyasal silahların iğrenç kullanımına” karıştığını ileri sürüyordu.

Kirillov suikasti, olası sonuçlar  

Medvedev’den gazeteye sert tepki: Meşru askeri hedefler

İngiliz The Times gazetesi Kirillov’un öldürülmesiyle ilgili bir başyazı yayınlayarak suikaste destek çıktı. Başyazıda, Kirillov suikasti Ukrayna’nın “meşru savunma eylemi” olarak tanımlandı.

Başyazı Moskova’da pek hoş karşılanmadı. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, Telegram kanalında “Rusya’ya karşı suç işleyenlerin her zaman suç ortakları olduğunu” söyledi ve “Onlar da artık meşru askeri hedeflerdir,” dedi.

Eski Rusya Devlet Başkanı, The Times’ın “sefil çakallarının” da bu kategoriye girebileceğini ve buna gazetenin tüm yönetim kademesinin dahil olduğunu sözlerine ekledi. Medvedev, The Times’ın gazetecilerini “dikkatli olmaya” çağırdı ve “Londra’da her şeyin olabileceğini” söyleyerek üstü kapalı bir imada bulundu.

Rus korgeneral Kirillov patlamada hayatını kaybetti

İngiliz siyasetinden açıklamalar

Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy, Medvedev’in X’teki paylaşımına tepki gösterdi.

Lammy, “‘Times’ gazetecilerine yönelik gangster tehdidi çaresizlik kokuyor,” diye yazdı. Lammy, gazetelerin “İngiliz değerlerinin en iyilerini temsil ettiğini” savundu ve bu değerlerin “özgürlük, demokrasi ve bağımsız düşünce” olduğunu ileri sürdü.

Lammy ayrıca The Times okurken çekilmiş bir fotoğrafını da yayınladı.

The Guardian ise, Britanya Başbakanı Keir Starmer’ın sözcüsünün Medvedev’in yorumlarının “Putin hükümetinden gelen bir dizi umutsuz söylemin sonuncusu” olduğunu ve Rusya’nın “tüm tehditleri çok ciddiye alındığını” söylediğini aktardı.

‘Ukrayna istihbaratı, Mossad’ı örnek alıyor’

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB, Ukrayna’ya 100 bin askeri personel göndermeyi tartışıyor

Yayınlanma

Avrupa ülkeleri, Rusya ile savaşın dondurulması halinde Ukrayna’ya 40 bin ila 100 bin askerlik bir barış gücü göndermeyi tartışıyor. Ancak birliklerin himayesi, görev tanımı ve muhtemel sonuçlar konusunda ciddi belirsizlikler bulunuyor. Rusya ise bu planları Ukrayna’nın fiili işgali olarak nitelendiriyor.

Reuters ajansının haberine göre Avrupa ülkeleri, Rusya ile savaşın durdurulması ya da dondurulması durumunda Ukrayna’ya askeri birlik gönderilmesi konusunu detaylı bir şekilde ele alıyor.

Ajansa bilgi veren yetkililere göre, söz konusu misyonun asgari asker sayısının 40 bin olması öngörülüyor.

Ancak, Avrupa güvenlik kurumlarından bir temsilci, Ukrayna’yı Rusya’dan korumak için 100 bin askere ihtiyaç duyulacağı görüşünde.

Birliklerin, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve Polonya gibi beş ila sekiz ülkeden oluşması bekleniyor.

Fakat, birliklerin toplam sayısı ve görev formatı hâlâ tartışma konusu. Örneğin, İtalya barış gücü misyonuna odaklanmayı önerirken, Fransa ve Ukrayna, Rusya’nın çevrelenmesine öncelik verilmesini savunuyor.

Birliğin kimin himayesinde konuşlandırılacağı da Avrupa ülkeleri arasında fikir ayrılığı yaratıyor.

İtalya Savunma Bakanı Guido Crozetto, barış gücü askerlerinin Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde görev yapması gerektiğini ifade etti. Ancak diğer Avrupa yetkilileri, BM Güvenlik Konseyi’nin daimî üyelerinden biri olan Rusya’nın bu durumda çok fazla nüfuza sahip olabileceğini belirterek bu seçeneğe karşı çıkıyor.

Analistler, Avrupa ülkelerinin ABD’yi de en azından istihbarat ve operasyonel yardım gibi dolaylı destekler sunması için ikna etmesi gerektiğini ifade ediyor.

Fakat ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı görüşmelerde, Amerikan askerlerinin ateşkesi izleme görevine katılmasını reddetmişti.

Bazı kaynaklar, Ukrayna’ya bir birlik gönderilmesinin Rusya ile doğrudan savaş riskini artırabileceği ve Avrupa ülkelerinin silahlı kuvvetleri üzerindeki yükü büyütebileceği uyarısında bulunuyor.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden Franz-Stephan Gadi’ye göre, 100 bin barış gücü askerinin tahsis edilmesi, Avrupa Birliği (AB) ülkelerini kara kuvvetlerini genişletmeye zorlayabilir ve örneğin Balkanlar’daki diğer görevlerde katılımı azaltabilir.

Silah kullanımı gibi çeşitli konularda belirsizlikler devam ediyor. Reuters’a konuşan bir Fransız askeri yetkili, “Avrupalı bir asker vurulursa ne olur?” sorusunu gündeme getirdi.

Öte yandan Rusya Dış İstihbarat Teşkilatı (SVR), Batı’nın Ukrayna’da 100 bin askerden oluşan bir askeri birlik konuşlandırmayı planladığını geçen ay bildirmişti. Bu hamleyi Ukrayna’nın “fiili işgali” olarak nitelendiren SVR, NATO’nun Ukrayna ordusunun savaş kabiliyetini yeniden tesis etmek ve onları bir “intikam girişimine” hazırlamak için çatışmayı dondurmaya çalıştığını belirtmişti.

Konuyla ilgili açıklama yapan Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, barış gücü askerlerinin yalnızca çatışmaya taraf olan tüm aktörlerin rızasıyla konuşlandırılabileceğini vurgulamıştı.

İsviçreli Büyükelçi Buch: Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Britanya, “eğitim” amacıyla Ukrayna’ya asker göndermeyi düşünüyor

Yayınlanma

Birleşik Krallık Savunma Bakanı John Healey, İngiliz askerlerinin Ukrayna’daki askerlerin eğitimine yardımcı olmak üzere bu ülkeye gönderilmesinin önünü açtı.

Healey Kiev’e yaptığı bir ziyaret sırasında Birleşik Krallık’ın “eğitimi Ukraynalıların ihtiyaçlarına daha uygun hale getirmesi” gerektiğini söyledi.

The Times’a verdiği demeçte bakan, “Ukraynalıların eğitime erişimini kolaylaştırmamız ve daha fazla askeri motive edip harekete geçirmelerine yardımcı olmak için Ukraynalılarla birlikte çalışmamız [gerekiyor],” dedi.

Bunun Birleşik Krallık’taki Ukraynalı askerlerin eğitiminin Ukrayna’ya da yayılması anlamına gelip gelmediği sorulduğunda ise, “Ukraynalıların isteklerine cevap verebilmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Savaşanlar onlar,” cevabını verdi.

Geçtiğimiz yıl eski savunma bakanı Grant Shapps, Sunday Telegraph’a verdiği bir röportajda böyle bir hamleyi desteklediğini ifade etmişti.

Healey’nin de aynı öneriyi ortaya atan ilk İşçi Partisi hükümeti üyesi olduğuna inanılıyor.

Healey bu yorumları, Rusya ile barış görüşmelerine başlaması için giderek artan bir baskı altında olan Ukrayna’ya Britanya’nın 225 milyon sterlinlik bir destek paketi taahhüt ettiği sırada yaptı.

Healey, Kiev’in görüşmelere “zayıf değil güçlü bir pozisyondan” girmesi gerektiğini söyledi.

Ukrayna’nın “Putin’le mücadele etme ve onu caydırma” kabiliyetini geliştirmeye devam etmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Healey, “Gözümüzü toptan ayıramayız,” dedi.

Destek paketini açıklarken İngiliz bakan, “Putin’in yasadışı geniş çaplı işgalini başlatmasından yaklaşık üç yıl sonra, Ukrayna’nın cesur insanları kırılmaz ruhlarıyla tüm beklentilere meydan okumaya devam ederken, yanlış hesaplarının derinliği her zamankinden daha açık,” dedi.

Healey, Birleşik Krallık’ın 2025 yılı boyunca Ukrayna konusundaki “uluslararası liderliğini” artıracağını da sözlerine ekledi.

Bakan, “Ruslar Ukrayna’yı cephede baskı altında tutuyor ama Putin’in kendisi de kendi ordusunu takviye etmek üzere Kuzey Kore birliklerini çağırarak, Esad’ı terk ederek ve Suriye’de kendi mevzilerini savunamayarak zayıflık işaretleri veriyor,” iddiasında bulundu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English