Bizi Takip Edin

RUSYA

Putin: Oreşnik’in dünyada eşi yok

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) Kolektif Güvenlik Konseyi toplantısında konuştu ve ardından bir basın toplantısı gerçekleştirdi.

Putin, Rusya’nın yeni orta menzilli füzesi Oreşnik’in seri üretimine geçildiğini açıkladı, Ukrayna’nın nükleer silah geliştirme ihtimaline karşı uyarılarda bulundu ve eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel’den geçmişte yaşanan bir olay için özür diledi.

Oreşnik ve nükleer silahlar

Putin’in konuşmasında önemli bir bölüm, Rusya’nın 21 Kasım’da Ukrayna’da Batı yapımı ATACMS ve Storm Shadow füze saldırılarına misilleme olarak kullandığı Oreşnik füze sistemine ayrıldı.

Devlet Başkanı, bu füze sisteminin seri üretimine başlandığını duyurdu ve füzenin “dünyada bir eşi benzeri olmadığını” vurguladı. Putin ayrıca, “Yoğun kullanım durumunda Oreşnik’in saldırı gücü nükleer silahlarla kıyaslanabilir,” dedi. Her ne kadar füze bir kitle imha silahı olmasa da askeri ve teknik uzmanların bu tür görüşler dile getirdiğini belirtti.

Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın, Ukrayna’daki hedefleri titizlikle seçtiğini açıklayan Putin, bu hedeflerin askeri tesisler, savunma ve sanayi kuruluşları ya da Kiev’deki karar alma merkezleri olabileceğini ifade etti.

Ayrıca Oreşnik, Rusya’nın Ukrayna’nın nükleer silah geliştirmesine asla izin vermeyeceğini ve böyle bir durum gerçekleşirse, ülkesinin elindeki tüm imkânlarla müdahale edeceğini söyledi.

Ruble, KGAÖ ve insansız sistemler hakkında

Putin, ruble kurundaki dalgalanmaların kontrol altında olduğunu belirterek, panik yapılacak bir durum olmadığını vurguladı.

Uluslararası döviz piyasasındaki dolar değerinin artışına dikkat çeken Devlet Başkanı, Merkez Bankası’nın yıl sonuna kadar iç piyasadan döviz alımını durdurma kararı aldığını açıkladı. Putin, enflasyon konusuna da değinerek, gerçek verilerin bağımsız kuruluşlar tarafından kolayca kontrol edilebileceğini söyledi.

KGAÖ’nün Batılı silahlarla yapılan saldırılara karşılık verip veremeyeceğiyle ilgili bir soruya ise Putin, bunun gerçekçi olmadığını belirterek örgüt ortaklarının bu tür durumlarda doğrudan yardım edemeyeceğini ifade etti.

Putin, “Amerikan silahları, özellikle ATACMS, Rusya topraklarını vuruyor. Bu durumda KGAÖ’nün diğer ülkelerinin ne yapabileceğini düşünmek gerçekçi değil,” dedi.

Basın toplantısında Putin, Rusya’da insansız birliğe yönelik yeni bir askeri birim oluşturulması için yetki verdiğini duyurdu. Ayrıca, Rusya Savunma Bakanlığı’nın modern teknolojiler, özellikle de insansız hava araçları konusunda uzmanlaşmış bir ekibe sahip olduğunu belirtti.

Merkel’den özür

Putin, 2007 yılında Soçi’de Merkel ile gerçekleşen bir görüşme sırasında, Labrador cinsi köpeği Connie’nin müzakere odasına girmesi nedeniyle yaşanan olay için Angela Merkel’den özür diledi.

Merkel, olayın ardından yayımlanan anı kitabında, Putin’in bu hareketle kendisini bilerek korkutmaya çalıştığını ifade etmişti. Ancak Putin, Merkel’in köpek korkusundan haberi olmadığını söyledi ve bu korkuyu sonradan öğrendiğini itiraf etti.

“Böyle bir şey olacağını bilseydim asla yapmazdım,” diyen Putin, Merkel’in gelecekte Rusya’ya bir ziyaret gerçekleştirmesi halinde köpekleri uzak tutacağına dair söz verdi.

Putin ayrıca ABD Başkanı seçilen Donald Trump’a yönelik iç siyasi saldırılara tepki gösterdi. ABD’deki siyasi mücadelede Trump’a karşı medeni olmayan yöntemlerin, hatta suikast girişimlerinin kullanıldığını kaydeden Putin, Trump’ın hâlâ güvenlik riski altında olduğunu ifade etti.

Avrupa ile ilişkiler konusunda ise Putin, Rusya’nın ilişkileri yeniden başlatmak istediğini yineledi. Devlet Başkanı, “Avrupa ile ilişkilerin bozulmasının sebebi Rusya değil,” dedi ve bu durumun Avrupa siyasetindeki iç problemlerden kaynaklandığını savundu.

Putin, 15 Kasım’da Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile iki yıl aradan sonra gerçekleştirilen bir telefon görüşmesinin ilişkilerin yeniden kurulması için önemli bir adım olduğunu da sözlerine ekledi.

RUSYA

İzvestiya muhabiri Ukrayna’nın İHA saldırısında hayatını kaybetti

Yayınlanma

İzvestiya gazetesinin serbest çalışan muhabiri Aleksandr Martemyanov, Donetsk Halk Cumhuriyeti’nde (DHC), Ukrayna ordusuna ait bir insansız hava aracının (İHA) sivil bir araca saldırması sonucu aldığı yaralardan dolayı hayatını kaybetti.

RIA Novosti ajansından muhabir Maksim Romanenko’nun haberine göre, Ukrayna ordusu, Donetsk-Gorlovka otoyolunda seyir halindeki bir sivil aracı hedef aldı. Saldırı sonucunda bir kişi hayatını kaybederken, teşkilatın bir muhabiri ve medya mensubu dört kişi yaralandı.

Romanenko, olayla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Gorlovka’daki saldırıların ardından çekim yaptıktan sonra Donetsk’e dönüyorduk. Yolda, kamikaze tipi bir drone aracımıza çarptı.” Romanenko, yüzünde sıyrıklar ve sarsıntı geçirdiğini belirtti.

Bir süre sonra, İzvestiya gazetesi de kendi muhabirlerinin ölümünü doğruladı.

2024 yılı boyunca Ukrayna ordusunun saldırıları sonucunda pek çok Rus gazeteci hayatını kaybetti. 15 Aralık’ta, Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, gazetecilerin ölümünden sorumlu olanların hak ettikleri cezayı alacaklarını taahhüt etti.

Zaharova, “suçlu Kiev rejiminin militanlarının” elleriyle öldürülen diğer gazetecileri hatırlatarak şu isimleri zikretti: Savaş muhabiri Semyon Eryomin, kameraman Valeriy Kojin, gazeteci Nikita Tsitsagi ve Kursk’taki Halk Gazetesi yayın yönetmeni Yuliya Kuznetsova. Önceki yıllarda ise Darya Dugina ve Vladlen Tatarskiy gibi gazetecilerin öldürüldüğü biliniyor.

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya 2025’te neler bekliyor?

Yayınlanma

Rusya Federasyonu’nun en önemli araştırma kurumlarından birisi olan IMEMO – Yevgeniy Primakov Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, her yıl olduğu gibi 2025 yılı için de öngörülerini bir rapor olarak yayımladı.

Rusya Bilimler Akademisi‘ne bağlı araştırma enstitüsü olan IMEMO, 1956 yılında kuruldu. Enstitü, modern dünya siyasetinin ve dünya ekonomisinin gelişimindeki ana eğilimleri incelemeyi ve siyasi kararlar almak için güvenilir bir analitik temel geliştirmeyi amaçlıyor.

Kurum, Rusya’nın federal ve bölgesel yetkilileri, medya, büyük devlet ve özel şirketler ile birlikte Rus ve yabancı araştırma merkezleriyle etkileşim halinde faaliyetlerine devam ediyor.

IMEMO’nun 2025 yılı projeksiyonuna göre en önemli siyasi trendler şunlar olacak:

  • Donald Trump’ın yeni Cumhuriyetçi yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri’nde iktidara gelmesiyle bağlantılı olarak Amerikan politikasındaki değişiklikler
  • Dünya genelindeki muhtelif çatışmaların; küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerde ilgili askeri-politik ve sosyo-ekonomik istikrarsızlığı ve belirsizliği ortaya çıkarması ve dünya siyasetinde güvenlik ve militarizasyon konularının öneminin artması eğilimi
  • Küresel Güney

Ruslara göre 2024’te çatışma yaratan arka planın artmasının nedenleri sadece “sıcak çatışmalar” değil, aynı zamanda düzinelerce ülke ve kuruluşta (örneğin Avrupa Parlamentosu) seçimlerin yapıldığı yoğun mücadele, önde gelen ülkelerde ve uluslararası kurumlarda (örneğin Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi) derinleşen iç siyasi dengesizlikler ve bölünmelerdi.

Tüm bunlar, tüm dünyayı etkisi altına alan 2024 ABD Başkanlık Seçimleri’ne ilişkin endişeli beklentiler zemininde, belirsizliği dünya siyasetini etkileyen bağımsız bir faktöre dönüştürdü.

Rapora bakınca 2025’te, hükümet değişikliğinin yaklaştığı Fransa, erken seçimlerin yaklaştığı Almanya, Romanya, Gürcistan ve Kore Cumhuriyeti iç siyasi kriz durumuna gireceği öngörülüyor.

IMEMO uzmanlarına göre Suriye‘deki iktidar rejimi kısa denilebilecek bir sürede ve beklenmedik bir şekilde çöktü. Çatışma gruplarının etno-dinsel doğası ve krize dahil olan uluslararası aktörlerin (İran, Türkiye, Rusya, ABD ve İsrail) daha az karmaşık olmayan çıkar birliği de dahil olmak üzere çok bileşenli yapıyı hesaba katan Ruslar, Suriye’deki mevcut politik değişimi, “öngörülemeyen ve belirsiz bir durum” olarak görüyor.

Ek olarak uzmanlar, Suriye’deki mevcut durumu, ölçeği ve konumu önemli ölçüde farkları olsa bile, 2023‘te Güney Kafkasya‘da yaşanan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ’da meydana gelen savaşa benzetiyor. Buradaki benzetmeyi ise, “dış patronların” (her iki vakada da İran ve Rusya) dikkatlerinin diğer çatışma bölgelerine çekilmesi ve askeri eylemlerin hızla gelişmesine bağlıyorlar.

Öte yandan Ukrayna’daki çatışma halinin 2025 yılında getireceği belirsizlikler silsilesi de (çatışmaların tırmanması veya barış görüşmeleri olmak üzere her iki durum da hesaba katılarak) gündeme alındığında mevcut durum, Rusya Federasyonu açısından “son derece yüksek radikal bir belirsizlik” olarak nitelendiriliyor.

Küresel çaptaki gelişmeleri, dünya siyaseti ve uluslararası ilişkiler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip eylemler olarak nitelendiren Rus uzmanlar, mevcut belirsizlik halini çatışma dinamiklerinin yalnızca başlangıç noktası olarak görüyorlar. Uzmanlara göre önceki dünya düzeninin dönüşümü, “Dünyanın Sonu” anlamına gelmiyor. Genel olarak tanınan bir düzenin ve toplum yaşamının tekdüze normlarının kategorik olarak eksikliği anlamına gelen bir çöküş olarak nitelendiriliyor.

Uluslararası sorunların çözümünde kabul edilmesi mümkün olmayan dayatmacı yöntemlerinin hızla fiili olarak meşrulaştırıldığını belirten rapor, mevcut hali “Küresel İtaatsizlik Şöleni” olarak betimliyor. Bir süredir global çapta değerlendirilen “oldu-bitti” normuyla birlikte kaos olarak da nitelendirilebilecek “Yeni Normallik” algısının sonucunda; inşa edilecek dünyanın başlıca ülkeleri artık dış politika planlamasını kurarken, proaktif stratejileri ve askeri güç faktörünü çok daha fazla öncelleştireceği vurgulanıyor.

Ancak burada siyaset bilimi nezdinde değerlendirme yapmak gerekirse:

“Rus uzmanların önermelerine göre, daha önce büyük güçlerin az veya çok fikir birliğini yansıtan güçlü bir dünya düzeninin ataletiyle başarılı bir şekilde bastırılan çatışma halleri, zincirleme bir şekilde alevlenebilir. Bu durum: Suriye, Karabağ ve Lübnan’daki örneklerde gördüğümüz gibi; sorunları tek taraflı dayatmacı yöntemlerle çözmek için bir fırsat penceresi açar.”

ABD Faktörü:

Pekala Amerikan faktörünü de değerlendiren Rus uzmanlar, 2025 yılında ABD’de yeni bir hükumetin gelmesinin ardından (yalnızca yeni başkanlık idaresi değil; aynı zamanda yasama ve yürütme aygıtlarında da Cumhuriyetçilerin etkisinin artmasıyla birlikte) küresel gündemin neredeyse tüm kilit alanlarında (Avrupa’dan Çin’e, Arktik’ten Güney Afrika’ya) “politik çatallanmalar” yaşanacağını öngörüyorlar. Buna göre kısa ve orta vadede:

  • Ukrayna’daki çatışma halinin çözüme kavuşturulması,
  • Rusya ve İran’a karşı yaptırımların olası artırılması veya hafifletilmesi,
  • Asya – Pasifik ve Afrika’da çok ve/veya iki taraflı formatlı işbirliklerinin artırılması, olası senaryolar şeklinde ortaya çıkıyor.

Donald Trump’ın “MAGA – Make America Great Again (Yeniden Büyük Amerika)” politikasındaki çelişkiye dikkat çeken Ruslar, Çin ile zorlu ticari, ekonomik ve jeopolitik savaşı kazanmak isteyen ABD’nin aynı zamanda modern dünyada, mümkün mertebe geleneksel Amerikan izolasyonculuğuna geri dönerek; sınır ötesindeki savaşlara ve çatışmalara nasıl katılmayacağını sorguluyor. Bu ikilemin de “politik çatallanmalar” yaratacağı kanaatine varıyorlar.

Yukarıda aktardığım tüm bu belirsizlik halini irdelersek, son yıllarda ortaya çıkan küresel siyasetteki değişim süreçleri daha belirgin hale geldi diyebiliriz. Dünya tek kutuplu olmaktan çıktı. Yeniden ABD Devlet Başkanı seçilen Donald Trump’a yönelik korku ve düşmanlığa paralel şekilde ABD artık çoklu çatışmaları tek başına çözebilecek ve dünya üzerindeki baskın rolünü yeniden tesis edebilecek bir güç olmaktan çıktı. Raporda Rus uzmanların da belirttiği gibi, Washington‘da artık politikalar “Çin merceğinden” görülecek. ABD, artık çatışmaları tek başına çözemiyor ve II. Dünya Savaşı’nın ardından inşa edilen Yalta–Postdam Sistemi ile birlikte anlaşmalar ve kurumlar neredeyse tamamen çökmüş durumda.

Enstitünün 2025 çalışmasında birkaç küresel öngörü daha bulunuyor:

  • Ticaret ve ekonominin yanı sıra güvenlik alanında da küreselleşmenin yavaşlaması ancak bölgeselleşmenin hızlanması eğilimi;
  • Dünya siyasetinde Asya – Pasifik bölgesinin artan ağırlığı ve güçlenen rolü;
  • Türkiye ve Hindistan gibi bölgesel güçlerin rollerinin artışıyla birlikte Rusya’nın Asya’da yalnızca Çin ile değil aynı zamanda Türkiye ve Hindistan ile de uluslararası rekabetinin yoğunlaşması.

Uzmanlara göre öngörülebilir gelecekte tüm bunlar ve benzeri olgular; çok kutupluluğun genişlemesine ve uluslararası ilişkilerin postmodernist biçimde gelişmesine yol açacak. Rapora bakarsak, küresel ekonomideki yeni işleyiş modeli, emtia ve finansal akışların konturlarının temeli olacak çeşitli güç merkezlerinin ortaya çıkmasıyla şekillenecek.

Ancak her şeye rağmen Ruslar, kendilerinin ekonomik potansiyellerini umut verici bulurken; tam teşekküllü ekonomik bir güç merkezi olmak için ise yetersiz buluyorlar. Rapora göre, Rusya’nın dost olarak tanımladığı ülkelerle (BRICS ve Küresel Güney) üretim ve teknolojik işbirliği sistemini organik olarak entegre etmesi, hem kendisine hem de “dost ülkelerine” büyük fırsatlar yaratacak.

Küresel Güvenlik – 2025

Raporda uluslararası güvenliği güçlendirmek için tasarlanan kurumların krizine de değinen Ruslar, ABD‘nin BM‘nin münhasır yetkilerini görmezden gelmesiyle birlikte silah kontrolü alanında bir çıkmaza girdiğini belirtiyor.

Aslında hatırlarsanız bu durum, 2003‘te başlayan Irak Savaşı sırasında tamamen belirgindi. Bir dizi silah kontrolü, silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi rejiminin kademeli olarak bozulması; özellikle 2010’larda OPCW – Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün çalışmalarında belirgin hale gelen destekleyici kurumların siyasallaşmasına yol açtı.

Rapor da bu duruma dikkat çekiyor ve ekliyor: 2025’e gelindiğinde kriz, kademeli olarak artıyor ve sadece askeri-politik alanda değil tam teşekküllü bir biçimde küresel yönetişimde artan işlevsel bozukluğun ön plana çıktığı belirtiliyor. En açık örneği ise, Dünya Ticaret Örgütü’nün ABD Çin çelişkisi sebebiyle felç halde olması şeklinde ortaya koyuyorlar.

Ruslara göre 2025‘te, büyük güçlerin blok siyasetine yaklaşımlarında gözle görülür değişiklikler devam edecek. Nitekim dünya genelinde birçok araştırmacı, kalıcı ittifakların aksine oluşturulan durumsal koalisyonlara doğru bir kayma olduğunu belirtiyordu. Raporda da belirtildiği gibi, ikili ve çok taraflı askeri ittifaklar ağı kuran ABD, askeri-politik hakimiyetini güçlendirme konusundaki isteğini açıkça ortaya koyuyor.

Bu durumun özellikle son yıllarda Asya-Pasifik bölgesinde belirginleştiğini belirten raporda, ABD’nin “Hint-Pasifik Stratejisi” kavramı etrafında inşa ettiği Çin’e karşı çok yönlü ve çok seviyeli bir zorla kontrol sistemine dikkat çekiliyor. Aynı zamanda, kavram tartışmalı askeri-teknik girişimler (örneğin: Yatay silahlanma yarışı açısından sorular ortaya çıkaran AUKUS) ve uzun menzilli füzelerin hızla yayılması (hem silah transferleri şeklinde hem de bölgeye Amerikan sistemleri konuşlandırılarak) eleştiriliyor. Bu eğilimin, Güneydoğu Asya’da barışçıl sürdürülebilir kalkınma kavramını tehdit ettiği öne sürülüyor.

2025 yılında bu süreçlerin birikmiş ataletin etkisi altında gelişmeye devam edeceğini düşünen Rus uzmanlar, uluslararası güvenlik alanında, kolektif güvenliğin normatif kurumları aracılığıyla çözülemeyen çelişkilerin ilgili normatif kurumların zayıflığı nedeniyle birikeceğini belirtiyor. Buna ek olarak uzmanlar şunu da ekliyor: Dünya düzenindeki kriz hali, giderek daha az güvenli bir uluslararası ortamda ulusal güvenliği sağlamak için kabul edilebilir davranış sınırlarının ötesine geçmeyi zorlaştırıyor. Küresel ve bölgesel boyuttaki güvenliğin zayıflaması devam ettiği sürece, çatışmaların sayısı ve kapsamı büyük oranda artmaya devam edecek.

Türkiye 2025

Pekala Türkiye ile ilgili öngörüler olmadan olmaz. Rus uzmanlar, Türkiye ile ilgili düşüncelerini şu satırbaşlarıyla özetleyebiliriz:

  • Ankara, Rusya ile Batı arasında denge kurma stratejisini sürdürecek.
  • Vaşington’a gelecek yeni başkanın YPG ile işbirliği sorununu çözüme ulaştırması, Ankara ile Vaşington arasındaki ilişkilerin ısınmasına yardımcı olabilir.
  • İki ülkenin İran ve İsrail-Filistin çatışması ile ilişkilere yaklaşımlarındaki farklılıkların çözümü de en az YPG sorunu kadar zor olacak.
  • Türkiye, ABD arasındaki ilişkilere bir “reset” atmak isteyecektir.
  • Birçok alanda örtüşen çıkarlara dayalı ve mevcut çelişkileri etkisiz hale getirmeyi amaçlayan Rus-Türk işbirliği, pragmatik ortaklık ruhuyla devam edecektir.
  • Rusya ile Türkiye’nin uluslararası çatışmalara yaklaşımı farklı olduğu göz önüne alındığında, Rusya ile Türkiye arasındaki karşılıklı gerginliğin potansiyelini belirleyecek olan; özellikle Türkiye‘nin Ukrayna’ya silah tedariki olacaktır.
  • Türkiye, 2025’te bölgesel ajandasını sürdürecek. Hem diplomatik hem de kültürel araçları kullanarak ve güç faktörüne güvenerek etkisini genişletmeye çalışacaktır.
  • Çözülemeyen Kıbrıs sorunu ve Ege Denizi bölgesindeki Türk-Yunan çelişkileri, Ankara ile Atina arasında gerginliğin artması için kalıcı bir risk yaratacaktır. Ancak taraflar kapsamını sınırlamaya çalışacaktır.
  • Ankara, Suriye’de sınır ötesi askeri operasyonlarına ve Aralık 2024’te Beşar Esad rejimini deviren Suriye’deki silahlı muhalif güçlerini desteklemeye devam edecektir.
  • Türkiye, kontrol ettiği kuzey bölgelerinde kullandığı yönetim sistemini uygulayarak ve inşaat sektörü aracılığıyla Suriye’nin yeniden inşasına katılarak buradaki lider rolünü sürdürmek istiyor.
  • 3,5 Milyon Suriyeli mülteciyi (Ruslar, resmi rakamları kullansa da bizler bu rakamın daha fazla olduğunu biliyoruz) Türkiye’den geri gönderme görevi, Ankara’ya Suriye’deki duruma katılmak için ek fırsatlar sağlıyor. Mevcut koşullarda Türkiye ile diyalog, Rusya için hem Suriye hem de diğer bölgesel konuları tartışmak için en önemli format olmaya devam ediyor.
  • Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 2040 Stratejisi’ne uygun olarak aralarındaki ilişkilerin geliştirilmesini teşvik etme politikasını sürdürecektir. Bu durum, belirli koşullar altında Rusya’nın bu devletlerle işbirliği projelerinde rekabete yol açabilecektir.
  • Türkiye’deki ekonomik durum, Rusya ile Batı arasındaki gerginliklerin ortasında Rusya ile Türkiye arasındaki ekonomik işbirliğinin artan önemi nedeniyle Rusya’nın dikkatinin odağında kalmaya devam edecek.
  • Türkiye’de kötüleşen bir ekonomik kriz, özellikle Ankara’nın ithal ettiği Rus doğalgazının ödenmesi açısından Rusya için de ekonomik riskler yaratabilir.

Rapordaki konular tabi ki bunlarla sınırlı değil. Oldukça derinlemesine analizler sunan bu metin, Rusya ve dünyanın önümüzdeki yıllarda karşılaşacağı küresel değişimlerin karmaşık ve çok yönlü doğasını vurguluyor. Hem ekonomide hem de uluslararası politikada artan “belirsizlik” haline dikkat çeken Ruslar, kendilerine karşı devam eden yaptırımları, küresel enerji politikasındaki değişiklikleri, artan militarizasyonu ve küresel Güney’de liderlik için yoğun rekabeti ülkeleri için benzersiz bir risk ve fırsat kombinasyonu olarak değerlendiriyorlar.

Metin, bölgesel güçlerin ve iş birliği formatlarının öneminin arttığı “tek kutuplu” bir düzenden “çok kutuplu” bir dünya düzenine geçişe önem veriyor. Nitekim zaten Rusya için bu durum, BRICS, Asya-Pasifik bölgesi ülkeleri ve Küresel Güney ile bağları güçlendirme fırsatlarını ortaya koyuyor.

Rusların dış politikada Orta Doğu ve Post-Sovyet gibi stratejik açıdan önemli bölgelerdeki pozisyonlarını koruduğunu; öte yandan Çin ve Hindistan da dahil olmak üzere ortaklarının çatışan çıkarları arasında denge kurma ihtiyacıyla karşı karşıya olduğunu anlıyoruz.

Bu nedenle ilgili rapor, Rusya için önemli bir ödevi ortaya çıkartıyor; Ruslar, küresel türbülans bağlamında istikrar ve sürdürülebilir kalkınma elde etmek için kaynaklarını ve fırsatları etkili bir şekilde kullanması gerekiyor.

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya’da bir dizi havalimanı uçuşlarını geçici olarak askıya aldı

Yayınlanma

Kazan, İjevsk, Nijnekamsk ve Perm havalimanlarında uçuşlar güvenlik gerekçesiyle geçici olarak durduruldu. Rusya Savunma Bakanlığı, ülkenin 5 bölgesinde 61 İHA’nın düşürüldüğünü açıkladı. Leningrad Oblastı’nda da gece boyunca 4 İHA etkisiz hale getirildi.

Rusya Federal Sivil Havacılık Kurumu (Rosaviatsiya) temsilcisi Artyom Korenyako, Kazan, İjevsk, Nijnekamsk ve Perm havalimanlarının güvenlik amacıyla uçuş kabul ve gönderimlerini geçici olarak durdurduğunu bildirdi.

Korenyako, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, “Uçak mürettebatları, hava trafik kontrolörleri ve havalimanı birimleri, uçuş güvenliğini sağlamak için gerekli tüm önlemleri alıyor; bu, en önemli önceliğimizdir,” ifadelerini kullandı.

Korenyako ayrıca, daha önce benzer kısıtlamaların Saratov Havalimanında uygulandığını ancak Moskova saatiyle 08.30 itibarıyla havalimanının normal operasyonlarına geri döndüğünü belirtti.

Rosaviatsiya temsilcisi, kısıtlamaların uygulanma nedenleriyle ilgili net bir açıklama yapmadı. Ancak, 5 Ocak sabahında Rusya Savunma Bakanlığı, ülkenin 5 bölgesinde 61 insansız hava aracının (İHA) düşürüldüğünü duyurdu. İHA’ların en yoğun olarak Rostov Oblastı’nda (37 adet) ve Bryansk Oblastı’nda (20 adet) etkisiz hale getirildiği açıklandı. Ayrıca, Voronej (2 İHA), Belgorod (1 İHA) ve Oryol (1 İHA) oblastları da saldırılara hedef oldu.

4 Ocak’ta, St. Petersburg’daki Pulkovo Havalimanında da uçuş kabul ve gönderimleri geçici olarak durduruldu. Bu süre zarfında Pulkovo’ya yönelmekte olan 20 uçak yedek havalimanlarına yönlendirildi.

Leningrad Oblastı Valisi Aleksandr Drozdenko, gece ve sabah saatlerinde bölge üzerinde tespit edilen dört İHA’nın Rusya’nın hava savunma sistemi tarafından etkisiz hale getirildiğini bildirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English