Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Riyad’dan İsrail’e bir ‘darbe’ daha: Abbas ve Heniyye Suudi Arabistan’da

Yayınlanma

İsrail’in normalleşmek istediği Suudi Arabistan; Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve Hamas heyetini aynı anda ağırlıyor. İsrail’in “ezeli düşmanı” İran’la normalleşme anlaşması imzalamasından sonra gelen Riyad’ın bu adımı İsrail’le normalleşme gündemini tamamen rafa kaldırabilir.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın bugün sabah saatlerinde Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cidde’de bir araya geldi. Filistin Yönetimi’nin resmi haber servisi Wafa’ya göre Abbas, Selman’a Filistin’deki siyasi gelişmeler ve Batı Şeria’daki durum hakkında bilgi verdi. İkili ayrıca Suudi-Filistin ilişkilerini güçlendirmeyi de ele aldı. Toplantıda Selman, bağımsız Filistin devleti kurulması ve iki devletli çözüme olan desteğini teyit etti. Abbas da Filistin davasına verdiği destekten dolayı Suudi Arabistan’a teşekkür etti.

Abbas’ın bugün Kral Selman bin Abdulaziz ile de bir araya gelmesi bekleniyor.

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye de resmi temaslarda bulunmak 2015’ten sonra ilk kez, aynı gün Suudi Arabistan’a geldi. Heyette Heniyye’nin yanı sıra Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, siyasi büro üyeleri Halil el-Hayye ve Musa Ebu Merzuk da bulunuyor. Riyad, Hamas heyetinin varlığını resmi olarak teyit etmese de heyetin Mekke’den Hac ziyaretinin videoları sosyal medyada yayınlandı.

Hamas heyetinin ziyaretinin Suudi Arabistan-Hamas ilişkileri için önemli bir adım olduğu değerlendiriliyor. Hamas’tan Suudi Arabistan’a son ziyaret Halid Meşal liderliğinde 2015 yılında gerçekleştirilmiş, o dönem Hamas Siyasi Büro Başkanı olan Meşal, Mekke’de Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve bazı yetkililerle bir araya gelmişti. Hamas-Suudi Arabistan ilişkilerinde son yıllarda durgunluk yaşanmış, 2019 yılında onlarca Filistinli ve Ürdünlünün gözaltına alınmasıyla ilişkiler kopma noktasına gelmişti. Suudi Arabistan güvenlik güçleri, Şubat 2019’da Cidde’de yaşayan 83 yaşındaki Hamas yöneticisi Muhammed el-Hudari ve oğlu Hani’nin de aralarında olduğu 69 Filistinli ve Ürdünlüyü gözaltına almıştı. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye başta olmak üzere diğer yetkililer, konuya dair açıklamalarında söz konusu Filistinlilerin, “Hamas Hareketiyle ilişkilerinden dolayı ve İsrail’e karşı Filistin halkının meşru mücadelesini destekledikleri” gerekçesiyle gözaltına alındıklarını belirtmişti. Suudi Arabistan Ceza Mahkemesi’nin 8 Ağustos 2021’de Hudari’ye verdiği 15 yıl hapis cezası, Suudi Arabistan İstinaf Mahkemesi’ne yapılan itiraz sonucu 28 Aralık 2021’de 3 yıla düşürülmüştü. Hudari, Ekim 2022’de serbest bırakılmış, diğer tutuklular ise geçen şubat ayında salıverilmişti.

Riyad’ın iki heyetle de görüşmesinin ana gündem maddesi İsrail’in Batı Şeria’da artan baskınları olması bekleniyor. Abbas liderliğindeki Filistin heyeti ile Heniyye liderliğindeki Hamas heyeti arasında ikili görüşme olup olmayacağı ise bilinmiyor.

Neden Önemli?

Riyad’ın Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü yöneten Filistin Yönetimi ve Gazze’yi yöneten Hamas’la yıllardır soğuk olan ilişkilerini düzeltmesi Filistin’e ihtiyaç duyduğu ekonomik yardımın yeniden başlamasını sağlayabilir. Ayrıca Filistin Yönetimi ile Hamas arasındaki uzlaşı süreci Riyad’ın desteğiyle hızlanabilir.

Öte yandan özellikle Hamas’ın ziyareti birkaç yıldır Suudi Arabistan ile bağ kurmaya çalışan İsrail açısından hayal kırıklığı yaratma potansiyeli taşıyor. Suudi Arabistan, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun en önemli dış politika önceliği olan iki ülkenin normalleşme girişimini rafa kaldırmaya hazırlanıyor olabilir. Yakın zamanda bir ABD heyeti İsrail-Suudi normalleşmesini görüşmek üzere Suudi Arabistan’ı ve ardından İsrail’i ziyaret etti. Senatör Lindsey Graham, Riyad’daki görüşmeden sonra özellikle ABD’nin yardımı olmadan iki ülke arasında normalleşmenin mümkün olmadığını söyledi. Riyad ziyaretinden sonra Tel Aviv’e gelen Graham’la görüşen Netanyahu ise, “Suudi Arabistan ile normalleşme ve barış istiyoruz. Bunu Arap-İsrail çatışmasını sona erdirmek için büyük bir adım olarak görüyoruz” dedi.

Suudi Arabistan’ın İsrail ile diplomatik ilişkiler kurma olasılığı İsrail Ordusu’nun aşırılık yanlısı Netanyahu hükümeti döneminde Batı Şeria’ya yönelik saldırılarındaki tırmanma nedeniyle oldukça düşmüştü. Bu süreçte Riyad’ın İsrail’in “en büyük düşmanı” Tahran ile ilişkileri normalleştirme anlaşması imzalaması Tel Aviv’de hayal kırıklığı yarattı.

ORTADOĞU

ABD’nin ateşkes önerisinden sonra Hamaney’in danışmanı Lübnan’da

Yayınlanma

ABD’nin Hizbullah ile İsrail arasında ateşkes sağlanması için Lübnan’a anlaşma önerisini sunmasından saatler sonra İran lideri Ali Hamaney’in Başdanışmanı ve Lübnan Özel Temsilcisi Ali Laricani, Lübnan’da Başbakan Necib Mikati ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile ayrı ayrı görüştü.

Lübnan medyası, ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Lisa Johnson’ın, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri’ye, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla bir anlaşma taslağı teslim ettiğini yazdı.

Trump’a “hediye” mi sahadaki gerçek mi?

El Cedid televizyonunun isimsiz kaynaklardan aktardığına göre Johnson, ABD elçisi Amos Hochstein adına Meclis Başkanı Berri’ye BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararına dayanan bir anlaşma taslağı veya çözüm önerisi sundu. Anlaşmanın ayrıntılarına değinmeyen El Cedid kanalı, “Berri’nin Hizbullah ile istişare ettikten sonra öneri hakkında yanıt vereceğini” aktardı.

Anlaşma önerisinin Lübnan’a sunulmasından saatler sonra Hamaney’in danışmanı Beyrut’a geldi.

Lübnan Başbakanı Mikati’nin ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre Laricani ve beraberindeki heyet, Mikati tarafından kabul edildi. Toplantıda Mikati, “1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının uygulanması, ulusal birliğin desteklenmesi ve Lübnanlılar arasında hassasiyet oluşturacak ve bir tarafı diğerinin aleyhine olacak şekilde kayıracak pozisyonlar alınmaması bakımından Lübnan devletinin duruşunun desteklenmesi gerektiğini” vurguladı.

Katz’ın “Hizbullah” açıklaması Halevi’yi bile şaşırttı

Laricani ise ülkeye yönelik saldırıların durdurulması, ateşkes sağlanması ve 1701 sayılı BMGK kararının uygulanmasının Lübnan hükümetinin önceliği olduğunu bildiklerini, İran’ın Lübnan hükümeti tarafından alınan her türlü kararı ve Lübnanlıların üzerinde mutabık kaldığı bir cumhurbaşkanının seçilmesini desteklediğini ifade etti.

Lübnan Meclis Başkanı Berri’nin ofisinden yapılan açıklamada ise görüşmede bölgedeki genel durum, İsrail’in Lübnan’a yönelik devam eden saldırganlığı ve mülteciler meselelerinin ele alındığı aktarıldı.

“Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz”

Laricani, görüşme sonrasında basına yaptığı açıklamada, İsrail’in saldırganlığından kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılması için Lübnanlı yetkililerle istişarelerde bulunduğunu belirtti.

İsrail ordusu Lübnan’da savaşmak istemiyor

ABD’nin, İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla BMGK’nın 1701 sayılı kararına dayanan anlaşmanın taslağını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye sunmasının ardından İran’ın bu anlaşmayı bozmak isteyip istemediğinin sorulması üzerine Laricani, “Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz. Çözümler arıyoruz. Lübnan’ı her koşulda destekliyoruz. Durumu bozanlar Netanyahu ve çetesi. Dostlarınızı ve düşmanlarınızı tanıyın” dedi.

Laricani, Lübnanlı yetkililerin ve Hizbullah’ın kabul ettiği her anlaşmayı desteklediklerini belirterek İran lideri Hamaney’in mesajını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye ilettiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

7 bin Haredi’nin askere çağrılmasına onay: “Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etti”

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ordunun 7 bin ultra-Ortodoks Yahudi’yi (Haredi) askere çağırma kararını onayladı. Netanyahu’nun Haredi partilerinden koalisyon ortakları öfkeli.

Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Bakan Katz’ın, 7 bin Haredi’nin askere çağrılması kararını onayladığı belirtildi. Haredileri askerlik görevine çağıran emirlerin İsrail ordusunca 17 Kasım Pazar gününden itibaren kademeli olarak gönderileceği kaydedildi.

Gallant’ın kovulmasının perde arkası: Orduya “haddini bildirme” hamlesi

Eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın, görevden alınmadan bir gün önce imzaladığı bu kararın Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından göreve getirilen Katz tarafından uygulamaya konulup konulmayacağı tartışılıyordu.

Yedioth Ahronoth gazetesinin 4 Kasım’da yayımlanan haberinde, Gazze Şeridi ve Lübnan’a saldırılarına devam eden İsrail ordusunun, 7 bin askeri göreve çağırmaya ihtiyacı olduğu aktarılmıştı.

İsrail’de Harediler, zorunlu askere alınmalarına karşı askerlik şubelerinin önünde sık sık protestolar düzenliyor.

Netanyahu’nun ultra-Ortodoks koalisyon ortakları, haziran ayında Yüksek Mahkeme’nin on yıllardır yürürlükte olan muafiyetleri kaldırmasının ardından, Yeşiva öğrencileri ve Haredi topluluğunun diğer üyeleri için askerlik muafiyetlerini düzenleyen bir yasanın çıkarılması için baskı yaptı.

Netanyahu hükümetinde “Haredi” krizinde yeni perde

Haredi partileri Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas, bu uzun süredir devam eden askerlik muafiyetini yasalaştıracak bir tasarının önündeki en büyük engelin Savunma Bakanı Gallant ve Başsavcı Gali Baharav-Miara olduğunu iddia etti.

Katz’ın, Haredilere askerlik kararını uygulamaya koymasının ardından, Birleşik Tevrat Yahudiliği partisinden üst düzey bir yetkili, “Ortaya çıktı ki mesele başsavcı ya da Gallant değil, Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etmeye karar verdi” dedi.

Harediler İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor

Çoğu dini gerekçelerle askere gitmeyi reddeden Harediler, 9 milyonluk ülkede nüfusun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Ülkedeki Haredi Yahudilerinin büyük çoğunluğu Batı Kudüs’teki Meaşerim Mahallesi’nde ve başkent Tel Aviv yakınlarındaki Bney Brak kentinde yaşıyor. Haredi Yahudilerin çoğu, orduda dinlerinin gerektirdiği şekilde yaşayamayacakları gerekçesiyle askerlik yapmayı reddediyor. Kadın ve erkekler için İsrail’de 3 yıl zorunlu askerlik hizmeti bulunuyor.

“Düşman ordusunda askerlik yapmayız” diyen Harediler polisle çatıştı

Ultra-Ortodoks Yahudilik inancına sahip Harediler ise 26 yaşına kadar Tevrat Kurslarında (Yeşiva) eğitim almaları halinde askerlikten muaf tutuluyor. İsrail’de koalisyon ortağı Haredi partiler, “Tevrat eğitiminin temel hak olduğu” yönünde bir kanunu geçirerek temsil ettikleri kesimin askerlikten muaf tutulmasını yasal güvence altına almak istiyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

BM Özel Komitesinden “Gazze” raporu: Soykırım tanımıyla uyuşuyor

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler (BM) Özel Komitesi’nin yayımladığı raporda, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” belirtildi. Hamas da İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde 41 günde 2 bin Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

İsrail’in, işgali altındaki topraklarda, Filistinli ve diğer Arap halklarına yönelik insan haklarını etkileyen uygulamaları araştıran BM Özel Komitesi raporu yayımlandı.

Ekim 2023-Temmuz 2024 döneminde yapılan incelemelere dayanan raporda, Gazze’deki kitlesel sivil kayıplar ve Filistinlilere “kasıtlı” olarak dayatılan yaşamı tehdit eden koşullara dikkat çekildi. Raporda, söz konusu koşullar göz önüne alındığında İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” kaydedildi.

İsrailli yetkililerin, Filistinlileri, yiyecek ve su gibi yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakan politikaları “açıkça” desteklediği belirtilerek şu ifade kullanıldı: “İnsani yardımın sistematik ve hukuksuz şekilde engellenmesi, İsrail’in, yardımları siyasi ve askeri kazanımlar için araçsallaştırma niyetini açıkça ortaya koymaktadır.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bağlayıcı kararlarına rağmen insani yardımların engellendiğinin belirtildiği raporda, “İsrail kasıtlı olarak ölüme ve açlığa neden olmakta, açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanmakta ve Filistin halkını toplu olarak cezalandırmaktadır” değerlendirmesi yer aldı.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

Raporda ayrıca, İsrail’in “kapsamlı bombalama” saldırılarının, Gazze’deki temel hizmetleri “yok ettiği” ve insan sağlığına kalıcı etkileri olacak “çevre felaketine” neden olduğu kaydedildi.

İsrail’in yapay zekâ destekli hedef sistemlerine ilişkin endişelerin de yer aldığı raporda, “(Bu durum), İsrail’in sivil ayrımı yapma ve sivil ölümlerini önlemek için yeterli önlemleri alma yükümlülüğünü göz ardı ettiğini göstermektedir” denildi.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210’u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 736 Filistinli öldü, 103 bin 370 kişi yaralandı.

Enkaz altında hala binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

“Generallerin Planı” kapsamında 41 günde 2 bin kişi katledildi

Öte yandan Hamas’tan yapılan açıklamada, İsrail ordusunun 41 gündür Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olan Cibaliya, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya’ya sürdürdüğü kuşatmasına ilişkin bilgi verildi.

İsrail’in 41 gündür kuşatma uygulayıp kara ve hava saldırıları düzenlediği Gazze’nin kuzeyinde, 2 bin Filistinlinin yaşamını yitirdiği, 6 bin kişinin yaralandığı ve yüzlerce kişinin enkaz altında kaldığı bildirildi.

Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 80 bin Filistinlinin kuşatma altında mahsur kaldığına dikkat çekilen açıklamada, İsrail’in bölgede soykırım ve etnik temizlik gerçekleştirdiği kaydedildi.

“Generallerin Planı”nın mimarı: Ya teslim olacak ya açlıktan ölecekler

Açıklamada, “İsrail ordusu tüm barınma merkezlerini ve hastaneleri hedef aldı, sağlık personelini alıkoydu, ambulansları imha etti, tıbbi ve insani yardımların girişini engelledi” ifadesi kullanıldı.

Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olarak bilinen Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve Cibaliya’nın nüfusu 200 bin olarak tahmin edilirken, bunların yarısından fazlasının Gazze kentine göçe zorlandığı biliniyor.

Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve “Generaller Planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze’nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English