Amerika
Ron DeSantis, Çin vatandaşlarının Florida’dan arazi almasını yasakladı

Cumhuriyetçi Florida Valisi Ron DeSantis, Pazartesi günü Çin vatandaşlarının eyalette arazi satın almasını yasaklayan çok sayıda yasa tasarısını imzaladı.
DeSantis, SB 264, SB 846 ve SB 258 sayılı kanun tasarılarını imzalayarak yayınladığı basın açıklamasında, geçen yıl eyalet yasama organını Çin Komünist Partisi (ÇKP) ve vekilleri tarafından yürütülen kurumsal casusluk ve yüksek öğrenim hileleriyle mücadele çabalarını geliştirmeye çağırdığını belirtti.
Yabancı Ülkelerin Çıkarları olarak adlandırılan SB 264, devlet kurumlarının yabancı ülkeler ve ilgili kuruluşlarla sözleşme yapmasını yasaklıyor ve Çin Halk Cumhuriyeti ve bu ülkeyle bağlantılı diğer kuruluşlar ve bireyler de dahil olmak üzere, tarım arazilerinin ve diğer gayrimenkul çıkarlarının yabancı ortaklara devrini kısıtlıyor.
Yasa, turist vizesi haricinde vizelere sahip olan Çin vatandaşlarının 2 dönümden küçük ve askeri tesislerden en az 5 mil (yaklaşık 8 km) uzaklıktaki tek parselleri satın almalarına izin verecek.
SB 258, eyaletin Yönetim Hizmetleri Departmanının ‘Çin de dahil olmak üzere, siber güvenlik ve veri gizliliği riski arz eden yabancı bir vekilin veya yabancı ülkelerin sahip olduğu yasaklı uygulamaların bir listesini oluşturmasını’ gerektiriyor.
Yasa tasarısı ayrıca hükümet ve eğitim kurumlarının eyaletteki tüm devlet sunucuları ve cihazlarında yasaklı uygulamalara erişimi engellemesini ve kamu işverenlerinin TikTok gibi bu uygulamaları devlet tarafından verilen cihazlardan uzaktan silme ve kaldırma yetkisini korumasını gerektiriyor.
DeSantis yaptığı açıklamada, “Florida, Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük jeopolitik tehdidi olan Çin Komünist Partisi’ne karşı durmak için harekete geçiyor. Tarım arazilerimizin, askeri üslerimizin ve kritik altyapımızın yakınındaki arazilerin Çinli ajanlar tarafından satın alınmasını, hassas dijital verilerin Çin’de depolanmasını ve ÇKP’nin ilkokuldan yüksek lisansa kadar eğitim sistemimizdeki etkisini durdurmak için bu yasayı imzalamaktan gurur duyuyorum. Komünist Çin’i çökertme taahhüdümüzü yerine getiriyoruz,” dedi.
Amerika
Cumhuriyetçi Parti’de Ukrayna çatlağı

ABD Kongresi’nde düzenlenen oturumda Cumhuriyetçi senatörler, Donald Trump yönetiminin Ukrayna’daki savaşı Rusya ile temasları artırarak bitirme çabasını sert bir dille eleştirdi. Savunma Bakanı Pete Hegseth’i hedef alan eleştiriler, Politico’nun haberine göre partinin dış politika konusundaki ‘bariz ideolojik bölünmesini’ gözler önüne serdi.
ABD Kongresi’nde 11 Haziran Çarşamba günü düzenlenen oturumda, Cumhuriyetçi senatörler Savunma Bakanı Pete Hegseth’i sert bir dille eleştirdi.
Eleştirilerin odağında, Donald Trump yönetiminin Ukrayna’daki savaşı Rusya ile temasları artırarak sonlandırma isteği yer aldı.
Politico‘nun değerlendirmesine göre göre bu durum, Cumhuriyetçi Parti içindeki “bariz ideolojik bölünmenin” giderek daha görünür hale geldiğini gösteriyor.
McConnell: Amerika’nın itibarı tehlikede
Daha önce Hegseth’in atanmasına karşı oy kullanan üç Cumhuriyetçiden biri olan Senatör Mitch McConnell, en sert tavrı sergileyen isim oldu.
Savunma bütçesinin görüşüldüğü oturumda Beyaz Saray’ın dış politika rotasını açıkça sorgulayan McConnell, “Amerika’nın itibarı tehlikede. Otoriter saldırganlara karşı müttefik demokrasileri savunmaya hazır mıyız?” diye sordu.
McConnell, Ukrayna’nın savaşı kaybetmesinin Amerikan diplomasisinin bir yenilgisi olabileceği uyarısında bulunarak, “Bir gün uyanıp ‘Rusya kazandı, Amerika kaybetti’ manşetlerini görmek istemiyoruz. Kongre üyelerinin çoğunluğunun hâlâ oynamamız gerektiğine inandığı rolü dünyada oynamaya devam etmeyi planlıyorsak bu kritik derecede önemli,” ifadelerini kullandı.
Politico‘ya göre, McConnell ile Hegseth arasındaki diyalog, Cumhuriyetçi Parti içindeki derin dış politika anlaşmazlıklarını nadiren görülen bir şekilde yüzeye çıkardı.
McConnell, Ronald Reagan çizgisinde ABD’nin küresel liderliği fikrine dayanan geleneksel kanadı temsil ederken, Hegseth ise ulusal çıkarlara ve “Önce Amerika” sloganına odaklanan Trumpçı yaklaşımı simgeliyor.
Bakan Hegseth doğrudan yanıttan kaçındı
McConnell, dördüncü yılına giren savaşla ilgili olarak Hegseth’e birkaç temel soru yöneltti. “Saldırganın kim olduğu” sorusuna Hegseth, “Saldırgan Rusya’dır,” yanıtını verdi.
Ancak kimin kazanmasını istediği sorulduğunda ise doğrudan bir cevap vermekten kaçınarak, Trump’ın barışçıl bir çözüme ulaşma arzusunda olduğunu belirtmekle yetindi.
Hegseth ayrıca, Barack Obama ve Joe Biden yönetimlerini “Rusya’ya karşı etkisiz politika” izlemekle ve Ukrayna’ya askeri yardımı geciktirmekle suçladı.
Bakan, Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasının ve geniş çaplı askeri müdahalenin başlangıcının bu yönetimler döneminde gerçekleştiğini hatırlattı.
Hegseth, “Vladimir Putin, Başkan Trump’ın güçlü olduğunu biliyor. Onun sözünün ağırlığı olduğunu biliyor. Ukrayna’da müzakereler yoluyla varılacak barışçıl bir çözüm, Amerika’yı güçlü gösterir,” dedi.
Ukrayna’ya askeri yardım programında kesinti
Senato’daki oturumdan bir gün önce Temsilciler Meclisi’nde de konuşan Pete Hegseth, Ukrayna’nın ihtiyaçları için Amerikan silahlarının satın alınmasını öngören Ukrayna Güvenlik Yardımı Girişimi (USAI) programı kapsamındaki harcamaların azaltıldığını duyurmuştu.
Donald Trump yönetiminin çatışmaya “tamamen farklı bir bakış açısına” sahip olduğunu vurgulayan Hegseth, “Müzakereler yoluyla barışçıl bir çözümün, özellikle de çok sayıda küresel zorluk göz önüne alındığında, hem Ukrayna’nın, hem Rusya’nın hem de ABD’nin çıkarına olduğuna inanıyoruz,” demişti.
Amerika
İsrail’in askeri planlarını sızdıran CIA analistine üç yıl hapis

Geçen yıl sosyal medyada hızla yayılan, İsrail’in İran’a yönelik askeri saldırı planlarına ilişkin çok gizli belgeleri sızdıran eski CIA analisti üç yıl bir ay hapis cezasına çarptırıldı.
Asif W. Rahman, Casusluk Yasasını iki kez ihlal ettiği suçlamasını kabul ederek, CIA analisti olarak çalışırken bir düzineden fazla gizli belgeyi sızdırdığını itiraf etti.
Rahman, FBI müfettişlerinin İsrail’in askeri hazırlıklarını ayrıntılı olarak anlatan iki belgenin indirilme izini Kamboçya’nın Phnom Penh kentindeki ABD Büyükelçiliğindeki Rahman’ın çalıştığı istasyona kadar takip etmesinin ardından geçen yıl tutuklanmıştı.
ABD yetkilileri, Ulusal Coğrafi Uzay İstihbarat Ajansına ait iki çok gizli belgenin ekim ortasında “Middle East Spectator” adlı bir Telegram kanalında yayınlandığını ve İran’a saldırı hazırlıklarıyla tutarlı olan İsrail havaalanındaki hava tatbikatları ve mühimmat araçlarının hareketlerini anlattığını, fakat hiçbir görüntü içermediğini söyledi.
Yetkililer, sızıntının diğer sosyal medya platformlarına da yayıldığını ve İsrail’in saldırı planını ertelemesine neden olduğunu söyledi.
Çok gizli belgelerin internette ortaya çıkmasından yaklaşık iki hafta önce, Tahran, Hamas ve Hizbullah liderlerinin öldürülmesine yanıt olarak İsrail’e yaklaşık 200 füze ateşlemişti.
Biden yönetimi, İsrail’in misilleme saldırısı hazırlıkları sırasında İran’ın nükleer tesislerini veya enerji tesislerini hedef almaması için kamuoyu önünde baskı yapıyordu.
ABD Bölge Yargıcı Patricia Tolliver Giles, Virginia eyaletinin Alexandria kentindeki federal mahkemede Rahman’ın cezasını açıklarken, “Bu davranışın ciddiyetinin ve ağırlığının abartılabileceğini düşünmüyorum. İstihbarat topluluğumuzun ülkemizin güvenliğini sağlama sorumluluğu vardır ve bu sorumluluğu herhangi bir şekilde tehlikeye atacak eylemler, hepimizi tehlikeye atar,” dedi.
34 yaşındaki Rahman, kamuya açık mahkeme dosyaları veya yargılama süreçlerinde içeriği açıklanmayan ondan fazla gizli belgeyi sızdırdığını da itiraf etti.
Avukatları, Rahman’ın umut vaat eden bir hayat sürdüğünü, lise birincisi olarak mezun olduktan sonra Yale Üniversitesinden üç yılda onur derecesiyle mezun olduğunu ve finans sektöründeki kazançlı kariyerini bırakarak CIA’e katıldığını, fakat zorlu koşullar altında aylarca karar verme yetisinin bulanıklaştığını söyledi.
Adli psikolog, Rahman’ın Bağdat’taki travmatik görevinden ve geçen yıl çiftin Kamboçya’ya taşınmayı planlamadan hemen önce eşinin düşük yapmasından kaynaklanan ruh sağlığı sorunları olduğunu belirtti. Sonunda Rahman oraya tek başına taşındı.
Avukatları, Rahman’ın “Amerika Birleşik Devletleri’ne veya çıkarlarına zarar verme niyetinde olmadığını”, fakat “2023 sonbaharında Orta Doğu’da başlayan olaylardan” rahatsız olduğunu belirterek, bir yıl bir ay hapis cezası talep etti.
Rahman çarşamba günü hakim önünde yaptığı açıklamada, “CIA’e katıldığımda ettiğim yemini ihlal ettim ve meslektaşlarımı ve Amerikan halkını hayal kırıklığına uğrattım,” dedi.
Amerika
Pentagon, AUKUS nükleer denizaltı anlaşmasını gözden geçirmeye başladı

Pentagon, İngiltere ve Avustralya ile 2021 yılında imzalanan AUKUS denizaltı anlaşmasını gözden geçirmeye başladı.
Financial Times’ın konuya yakın altı kaynaktan aktardığına göre, ABD’nin projeyi iptal edip etmemesi konusunda karar verilecek gözden geçirme süreci, daha önce AUKUS hakkında şüphelerini dile getiren üst düzey savunma bakanlığı yetkilisi Elbridge Colby tarafından yürütülüyor.
Gözden geçirme, Londra ve Canberra’da endişe yarattı.
Bazı eleştirmenler ve uzmanlar, Çin’in deniz gücünün artmasıyla, donanmanın daha fazla Amerikan denizaltısı üretmekte zorlandığı için AUKUS anlaşmasının ülkenin güvenliğini zedeleyebileceğini söylüyordu.
Avustralya ve İngiltere, 2040’ların başında hizmete girecek SSN-Aukus adlı saldırı denizaltı sınıfını ortaklaşa üretmeyi planlıyor. Ancak ABD, mevcut filosunu emekliye ayırırken bu açığı kapatmak için 2032’den itibaren Avustralya’ya beş adet Virginia sınıfı denizaltı satmayı taahhüt etti.
ABD’nin AUKUS’tan çekilmesi halinde bu taahhüt neredeyse kesin olarak geçersiz hale gelecektir.
Geçen yıl, Colby X’te AUKUS’a şüpheyle yaklaştığını ve Tayvan konusunda bir çatışma durumunda ABD’nin SSN olarak bilinen nükleer güçle çalışan saldırı denizaltılarının sayısının azalmasının “delilik” olacağını yazdı.
Mart ayında Colby, Avustralya’nın SSN’lere sahip olmasının “harika” olacağını söyledi, ancak “önümüzdeki yıllarda çok gerçek bir çatışma tehdidi” olduğu ve ABD SSN’lerinin Tayvan’ı savunmak için “kesinlikle gerekli” olacağı konusunda uyarıda bulundu.
Nükleer teknoloji paylaşımı anlaşmasına şüpheyle yaklaşanlar, ABD’nin Avustralya’ya, Çin ile herhangi bir savaşta kullanma taahhüdü olmadan denizaltıları edinmesine yardım edip etmemesi gerektiğini de sorguladılar.
AUKUS’un ABD’li mimarı olan Biden yönetiminin dışişleri bakan yardımcısı Kurt Campbell, geçen yıl Avustralya’nın Tayvan üzerinde bir savaş durumunda ABD ile yakın işbirliği içinde çalışabilecek SSN’lere sahip olmasının önemini vurgulamıştı. Ancak Canberra, bu gemilere olan ihtiyacı Tayvan üzerinde bir çatışmayla ilişkilendirmemişti.
Bu gözden geçirme, ABD’nin müttefikleri arasında Trump yönetiminin bazı tutumlarına ilişkin endişelerin arttığı bir dönemde geliyor. Colby, İngiltere ve diğer Avrupalı müttefiklere, Avrupa-Atlantik bölgesine daha fazla odaklanmalarını ve Hint-Pasifik’teki faaliyetlerini azaltmalarını söyledi.
AUKUS ile ilgili tartışmalara yakın bir kaynak, Canberra ve Londra’nın anlaşmanın gözden geçirilmesinden “inanılmaz derecede endişeli” olduğunu söyledi.
Campbell, Financial Times’a verdiği demeçte, “AUKUS, nesiller boyu ABD, Avustralya ve İngiltere arasında gerçekleştirilen en önemli askeri ve stratejik girişimdir” dedi.
“Koordinasyonu, savunma harcamalarını ve ortak hedefleri artırma çabaları memnuniyetle karşılanmalıdır. AUKUS’u baltalamaya yönelik her türlü bürokratik girişim, en yakın güvenlik ve siyasi ortaklarımız arasında güven krizine yol açacaktır” diye ekledi.
Savunma harcamalarını artırma baskısı
Pentagon, Avustralya’yı savunma harcamalarını artırmaya zorladı. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, bu ay Canberra’yı harcamaları GSYİH’nin yüzde 2’sinden yüzde 3,5’e çıkarmaya çağırdı. Buna yanıt olarak Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, “Savunma politikamızı biz belirleyeceğiz” dedi.
Washington’daki CSIS düşünce kuruluşunda Avustralya uzmanı Charles Edel, “Avustralya’nın savunma harcamaları kademeli olarak artıyor, ancak diğer demokratik devletler kadar hızlı değil ve ne AUKUS ne de mevcut konvansiyonel kuvvetlerinin masraflarını karşılayacak düzeyde” dedi.
Hudson Enstitüsü’nde Avustralya savunma uzmanı John Lee, ABD’nin bu on yıl içinde Çin’i Tayvan’ı saldırmaktan caydırmaya odaklanması nedeniyle Canberra üzerindeki baskının arttığını söyledi.
Lee, Avustralya’nın savunma harcamalarını GSYİH’sinin yüzde 3’üne çıkarmazsa donanmasının hızla zayıflayacağını da sözlerine ekledi.
Lee, “Bu, Trump yönetimi için kabul edilemez” dedi. “Avustralya bu yolda devam ederse, Trump yönetiminin Avustralya’yı önümüzdeki beş yıl içinde askeri harcamalarını artırmaya zorlamak için Aukus’un 1. ayağını [denizaltılarla ilgili kısmı] dondurması veya iptal etmesi olasıdır” diye belirtti.
Önce Amerika
İncelemeye yakın bir kaynak, Colby’nin tek başına mı yoksa Trump yönetiminin daha geniş bir çabasının parçası olarak mı hareket ettiğinin belirsiz olduğunu söyledi. “Genel kanı, ilk seçeneğin doğru olduğu yönünde, ancak belirsizlik Kongre, diğer hükümet daireleri ve Avustralya’yı karıştırdı” dedi.
Pentagon sözcüsü, bakanlığın “önceki yönetimin bu girişiminin başkanın ‘Önce Amerika’ gündemiyle uyumlu olduğundan emin olmak için” AUKUS’u incelediğini söyledi. Hegseth’in “[savunma] bakanlığının öncelikle Hint-Pasifik bölgesine odaklanmasını sağlamak niyetinde olduğunu açıkça belirttiğini” de sözlerine ekledi.
Konuya yakın birkaç kişi, incelemenin 30 gün süreceğini söyledi, ancak sözcü zamanlamayla ilgili yorum yapmaktan kaçındı. “AUKUS’a yönelik yönetimin yaklaşımında herhangi bir değişiklik olması halinde, uygun olduğu zaman resmi kanallardan duyurulacaktır” dedi.
Bir İngiliz hükümet yetkilisi, Birleşik Krallık’ın incelemeyi bildiğini söyledi. “Bu, yeni bir yönetim için mantıklı” diyen yetkili, İşçi Partisi hükümetinin de AUKUS’u incelediğini kaydetti.
Yetkili, “Birleşik Krallık-ABD ilişkilerinin stratejik önemini yineledik, ek savunma harcamaları açıkladık ve AUKUS’a bağlılığımızı teyit ettik” diye ekledi.
Avustralya’nın Washington büyükelçiliği yorum yapmaktan kaçındı.
AUKUS anlaşması ve Çin’in tepkisi
ABD ve İngiltere’nin teknoloji transferiyle Avustralya’nın nükleer enerjiyle çalışan denizaltı filosu oluşturmasını hedefleyen AUKUS anlaşması, 16 Eylül 2021’de imzalanmıştı.
3 ülkenin isimlerinin İngilizcedeki kısaltmasından oluşan “AUKUS” adlı güvenlik anlaşması uyarınca Güney Avustralya eyaletinin başkenti Adelaide’deki tersanelerde nükleer enerjiyle çalışan en az 8 denizaltı inşa edilecek.
Anlaşma, Çin’in bölgedeki askeri gücünü dengelemeye yönelik bir pakt olarak değerlendiriliyor.
Çin, anlaşmaya tepki göstermiş, ittifakın bölgesel barış ve istikrarın yanı sıra nükleer silahların yayılmasına yönelik uluslararası çabalara zarar vereceğini vurgulamıştı.
AUKUS planları Çin’i mi endişelendirmeli yoksa Avustralya’yı mı?
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Avrupa1 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Asya2 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Rusya1 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını4 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Dünya Basını2 hafta önce
FP: ABD anlaşma değil teslimiyet istiyor
-
Dünya Basını1 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2