Bizi Takip Edin

ASYA

İşçi Partisi kongresinde AUKUS karşıtı sesler yükseldi

Yayınlanma

Avustralya İşçi Partisi ulusal kongresini topladı. Nükleer denizaltı programının işçi tabanlı muhalifleri mücadeleye devam sözü verdi. Yüzlerce AUKUS karşıtı gösterici, hoşnutsuzluklarını dile getirmek üzere partinin Brisbane Kongre Merkezi’ndeki ulusal konferansının dışında toplandı. Avustralya Başbakanı Anthony Albanese karşıt sesleri bastırmaya çalıştı.

Tahmini fiyatı 368 milyar Avustralya doları (235 milyar dolar) olan AUKUS güvenlik anlaşması kapsamındaki nükleer denizaltı programını destekleyen bir önerge, Avustralya İşçi Partisi’nin Brisbane’deki üç günlük konferansında 402 delegenin çoğunluğu tarafından kabul edildi.

Ancak bazı parti aktivistleri, Avustralya’nın en büyük savunma projesinin maliyetleri ve faydaları konusunda kamuoyunda oluşan şüpheler nedeniyle, ABD ve İngiltere ile yapılan anlaşma kapsamında nükleer denizaltı edinilmesine yönelik muhalefetin artacağına inanıyor.

Her seçim döneminde bir kez düzenlenen konferans, İşçi Partisi delegelerinin partinin politika platformunu oylaması için bir fırsat olarak görülüyor.

Bu konferansta ise ülke çapında 20.000 üyesi bulunan güçlü Elektrik İşçileri Sendikası’nın başkanının anlaşmanın çok pahalı olduğunu ve Güneydoğu Asya’da daha fazla nükleerleşmeye yol açacağını savunmasıyla gergin bir tartışma yaşandı.

İşçi Partili bir parlamenter de hükümetle ters düşerek AUKUS aleyhinde konuşurken, Savunma Bakanı Richard Marles’in anlaşma lehindeki ateşli konuşması alkış ve tezahüratlarla karşılandı.

Başbakan Soğuk Savaş konuşması yaptı

Avustralya Başbakanı Albanese’in AUKUS tartışması sırasında konuşması planlanmamıştı ancak hoşnutsuzluğu bastırmak için araya girdi. Albanese partililere hitaben “Bunlar olgun bir ulusun tercihleridir, parlak bir geleceğin güneşli bir iyimserlikten daha fazlasını gerektirdiğini, karşı karşıya olduğumuz stratejik karmaşıklığın Soğuk Savaş’ın kasvetli kesinliklerinden çok uzak olduğunu anlayan bir ulusun tercihleridir” dedi.

Başbakan, “Dünyayı olmasını istediğimiz gibi değil, olduğu gibi analiz etmeliyiz. Savunma kabiliyetlerimizi hızlandırmalıyız ve AUKUS bunun merkezinde yer alıyor” diye devam etti.

AUKUS yeni nükleer denizaltıların Avustralya’da inşa edilmesini öngörürken, anlaşmanın ikinci ayağı üç ülke arasında teknoloji transferine odaklanacak. Güvenlik anlaşması Çin’in Asya-Pasifik bölgesinde artan etkisine karşı bir araç olarak algılanıyor.

Anlaşmaya karşı güçlü bir muhalefet örgütleniyor

Avustralya’nın en büyük savunma projesine karşı parti içi muhalefet, parti tabanı ve daha geniş sendikal hareket arasında giderek artıyor. Yüzlerce AUKUS karşıtı gösterici, hoşnutsuzluklarını dile getirmek üzere partinin Brisbane Kongre Merkezi’ndeki ulusal konferansının dışında toplandı. Avustralya genelinde yüzlerce İşçi Partisi şubesi ve federal konseyden elli tanesi geçtiğimiz aylarda AUKUS’a karşı çıktı ve hükümeti AUKUS’u gözden geçirmeye çağırdı.

Nükleer anlaşmaya karşı tabandan gelen isyana öncülük eden Savaşa Karşı İşçi Grubu’nun ulusal yöneticisi Marcus Strom, “Bunu sadece bir başlangıç olarak görüyoruz ve kesinlikle AUKUS’a karşı muhalefeti örgütleme açısından en üst seviyeye ulaştığımızı düşünmüyoruz” dedi.

Strom şu soruyu yöneltti: “ABD, AUKUS’un ‘savaşa hazırlanmak’ anlamına geldiğini açıkça söylerken, bu bizi nasıl daha güvenli bir ülke yapar? Ben buna inanmıyorum.”

ABD’nin önde gelen Cumhuriyetçi Temsilcilerinden Mike Gallagher geçen hafta Canberra’da düzenlenen yıllık Avustralya-Amerika Liderlik Diyaloğu sırasında AUKUS’un bir “savaş ayağı” olması gerektiğini söylemiş ve savaş tehdidini caydırmak için düzenlemenin daha kapsamlı olması çağrısında bulunmuştu.

Strom, grubunun önümüzdeki aylarda muhalefeti artırmak için ülke çapında birkaç bölgesel konferans planladığını söyledi.

Aralarında eski Başbakan Paul Keating ve eski Dışişleri Bakanı Bob Carr’ın da bulunduğu partinin eski muhafızları da kapsamlı savunma planına şiddetle karşı çıktılar.

Ancak Avustralya’nın ünlü siyaset tarihçisi Frank Bongiorno’ya göre, İşçi Partisi içinde ABD ittifakına ilişkin bölünmeler onlarca yıl öncesine dayanıyor ve Bongiorno, hükümetin mevcut hoşnutsuzluk dalgasını muhtemelen “atlatacağını” savunuyor.

Nikkei Asia’ya konuşan Bongiorno, “Parti için daha zor olan durum, liderlikle çelişen pozisyonlar benimseyen önemli sendikalarınızın olmasıdır” dedi ve ekledi: “Bu sendikalar parti içinde önemli bir güce sahipler ve [İşçi Partisi’nin kampanyalarını finanse etmek için] kesenin ağzını tutuyorlar.”

ASYA

Çin kritik merkezi ekonomik çalışma konferansına hazırlanıyor

Yayınlanma

Dünyanın en büyük ikinci ekonomisine yön veren ekonomi yetkilileri 2025 yılı politikalarını belirlemek üzere yıllık toplantılarına hazırlanırken, Xinhua’nın çarşamba günü yayınladığı bir yorumda Çin’in üst yönetiminin ekonomi için “kritik bir noktada kritik seçimler” yaptığı belirtildi.

Komünist Parti’nin yayın organı People’s Daily’nin baş sayfasında da yer alan 7,109 kelimelik makalede, “Ekonomi bu yıl özellikle ikinci ve üçüncü çeyrekte dalgalanmalar yaşadı, ancak [Başkan] Xi Jinping’in liderliğindeki üst yönetim tarafından yapılan kritik seçimler büyümeyi yeniden rayına oturttu” denildi.

“Çin, yüksek kaliteli kalkınma, ulusal gençleşme ve modernleşme için dönüşüm ve iyileştirmenin kritik bir aşamasındadır, ancak zorluklar da artmaktadır” denilen makalede, bu nedenle politika seçimlerinin böylesine önemli bir zamanda önemli bir ağırlık taşıdığı vurgulandı.

Zorluklar gelecek yıl da devam edecek

Analistler, yorumun ülke ekonomisine ve üst düzey liderlik tarafından son zamanlarda alınan önemli kararlara yapılan vurguyu artırmayı amaçladığını ve merkezi ekonomik çalışma konferansında daha fazla karar alınmasının beklendiğini söyledi. Ancak Pekin’in önümüzdeki yıl da zor seçimler ve kararlar almaya devam edeceğini, zira zorlukların henüz bitmediğini de eklediler.

Cheung Kong Graduate School of Business’ta finans profesörü olan Li Xuenan, “Pekin, eylül ayından bu yana yaptığı bir dizi kritik tercihin ekonomi için sonuç verdiğine inanıyor, ancak gelecek yıl daha zor kararlar alması ve somut adımlar atması gerekecek” dedi.

South China Morning Post’a konuşan Li, “Yorum, sorunların ve üst yönetimin bu sorunları nasıl gördüğünün ve nasıl ele aldığının ayrıntılı bir açıklamasıdır. İlk sonuçlar cesaret verici ancak Donald Trump’ın yeni ticaret savaşının yaklaşması ve yurtiçinde tüketimin inatla zayıf seyretmesi nedeniyle ekonominin karşı karşıya olduğu kritik dönem henüz sona ermiş değil” değerlendirmesini yaptı.

Pekin’in iki günlük çalışma konferansında ekonomi yetkililerine bunu vurgulamayı ve kararların uygulanmasında üst düzey liderlikle uyum içinde olmalarını sağlamayı amaçladığını da sözlerine ekledi.

Yorumda, Çin ekonomisinin, çevreleme çabaları ve jeopolitiğin gölgelediği dış karmaşıklıklardan, zayıf talep, kilit alanlardaki riskler ve hala geçiş sürecindeki bir ekonominin sancıları gibi iç rüzgarlara kadar zorluklarla boğuştuğu kabul edildi.

Yüzde 5 hedefi ulaşılabilir

Ancak Pekin’in eylül ayı sonunda yıllardır görülmemiş düzeyde bir teşvik ve politika gevşemesi başlatmasının ardından ekonomi yılın son çeyreğinde ilk istikrar işaretlerini gösterdi.

Pazartesi günü Komünist Parti’nin en üst düzey karar alma organı olan Politbüro tarafından yapılan toplantıda, gayri safi yurtiçi hasıla büyümesi için “yaklaşık yüzde 5” dahil olmak üzere bu yılki ekonomik hedeflerin hala ulaşılabilir olduğu açıklandı.

Toplantıda ayrıca kriz dönemindeki dil yeniden canlandırıldı ve maliye politikalarının daha proaktif olması gerektiği ve para politikalarının daha önceki ihtiyatlılık vurgusunun aksine ileriye dönük olarak “orta derecede gevşek” olması gerektiği belirtildi. Pekin aktif ve ılımlı gevşek maliye ve para politikaları kombinasyonunu en son 2009’daki küresel mali krizin ardından kullanmıştı.

Politbüro’nun açıklamasıyla birlikte yılsonu ekonomi konferansına katılan politika yapıcıların uygulama detaylarının yanı sıra 2025 yılı için spesifik hedefleri de ortaya koyması bekleniyor. Ancak büyüme hedeflerinin mart ayına kadar açıklanması beklenmiyor.

Pekin’de yaşayan bir siyaset bilimci, bu yorumun ekonomi yetkililerine Pekin’in direktiflerini yerine getirmeleri ve zihinleri birleştirmeleri için bir hatırlatma işlevi gördüğünü söyledi.

Adının açıklanmaması kaydıyla South China Morning Post’a konuşan akademisyen, “Yetkililerin Pekin’in ‘kritik’ tercihlerine ve kararlarına ters düşen görüşleri dile getirme alanı çok az ve konferans sadece Pekin’in daha aktif ve gevşek maliye ve para politikaları gibi kararlarının en iyi şekilde nasıl yerine getirileceğini tartışmak için bir fırsat” dedi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Bangladeş ve Hindistan Hasina sonrası gerilimi düşürmek için görüştü

Yayınlanma

Başbakan Şeyh Hasina’nın bu yaz devrilmesinden bu yana Hindistan-Bangladeş ilişkileri, Yeni Delhi’nin devrik lidere sığınma hakkı vermesi ve Bangladeş’teki azınlık Hindulara yönelik “soykırım” iddialarıyla daha da kötüleşti.

Batı destekli Nobel ödüllü Muhammed Yunus liderliğindeki geçici Bangladeş geçici yönetimi, Hasina’nın “insanlığa karşı işlenen suçlar” da dahil olmak üzere bir dizi suçlamayla tutuklanmasını istiyor ve kendisinin ve yetkililerinin milyarlarca dolarlık kamu fonunu yağmaladığı iddialarını araştırıyor.

Bu ay Hindistan’ın doğu sınırındaki Tripura eyaletinde bulunan Bangladeş konsolosluk ofisinin bir grup Hindu protestocu tarafından saldırıya uğraması ve tahrip edilmesiyle gerilim yeniden yükseldi.

Bu çerçevede Hindistan Dışişleri Bakanı Vikram Mısri bu hafta Bangladeşli mevkidaşı Jashim Uddin ve Yunus’un da aralarında bulunduğu üst düzey yetkililerle görüşmek üzere Dakka’yı ziyaret etti. Bu görüşmeler Hasina’nın ağustos ayında ülkeyi terk etmesinden bu yana iki komşu ülke arasında yapılan en üst düzey görüşmelerdi.

Mısri gazetecilere yaptığı açıklamada “Hindistan Bangladeş ile olumlu, yapıcı ve karşılıklı yarar sağlayan bir ilişki arzuluyor” dedi.

Delhi’nin gündeminde Hindistan medyasında yer alan ve Bangladeş’in 171 milyonluk çoğunluğu Müslüman nüfusunun %10’undan daha azını oluşturan Hindulara yönelik kitlesel şiddet haberleri vardı.

Hindistan sosyal medyası Hindulara ve tapınaklarına yönelik, bazılarının soykırıma benzettiği saldırı iddialarıyla çalkalanırken, bir Hint eyaletinin başbakanı azınlık grubunu korumak için Bangladeş’e bir BM barış gücü gönderilmesi çağrısında bulundu.

Hasina’nın bu yaz ülkeyi hızla terk etmesinin yarattığı kaos ortamında Hindulara ve diğer azınlıklara yönelik bazı saldırılar oldu. Ancak Bangladeş şiddetin sınırlı olduğunu ve çoğu durumda dini nefretten kaynaklanmadığını savundu.

Pazartesi günü Hindistan Dışişleri Bakanı ile görüşen Uddin, “Bangladeş’teki Temmuz-Ağustos devriminin ardından azınlıklara yönelik kötü muamele iddialarına ilişkin olarak Hindistan medyasında yer alan yanlış bilgi ve haberlerin altını çizdik” dedi. “Hindistan hükümetini bu konuyu ele almak üzere uygun tedbirleri almaya çağırdık” diye ekledi.

Dış politika uzmanları bunu, eski lideri Hasina’nın Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile yakın bağları olan Bangladeş’in iddialı bir duruşu olarak değerlendiriyor.

Dakka’daki Jahangirnagar Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Shahab Enam Khan, “Görüşmenin önemli bir sonucu, Bangladeş’in Hindistan’ın içişlerine karışma girişimlerine karşı güçlü bir duruş sergilemesi oldu” dedi. “Delhi’nin Dakka’da gelişen sosyopolitik dinamikleri fark etmesi ve dış politikasını ve siyasi anlayışını geliştirmek için çalışması bekleniyor” diye ekledi.

Hindistan Dışişleri Bakanı’nın sözleri, Hasina’nın varlığının güçlü ekonomik bağlara sahip iki komşu arasındaki ilişkileri bozacağı yönündeki endişeleri gidermeye çalışırken temkinli olduğunu gösterdi.

“Hasina’nın varlığının ilişkilerimiz üzerinde herhangi bir etkisi yok” diyen Mısri, ‘karşılıklı yarar sağlayan [Dakka-Delhi] işbirliğinin’ devam etmemesi için hiçbir neden olmadığını da sözlerine ekledi.

Yine de Hasina’nın Hindistan’daki geleceği – ve Delhi’nin onu Bangladeş’e geri göndermeyi kabul edip etmeyeceği – muhtemelen ilişkileri etkileyecektir.

Bangladeş’te geçici hükümetin lideri Yunus, Şeyh Hasina’nın partisine ‘yer yok’ dedi

Okumaya Devam Et

ASYA

Özbekistan’dan Rusya ile vize rejimi önerisi

Yayınlanma

Özbek milletvekili Alişer Kadırov, Rusya ile Özbekistan arasında vize rejimi uygulanmasını önererek, göçmenlerin haklarını koruma ve ulusal güvenliği artırma açısından bu düzenlemenin önemli olduğunu söyledi. Ayrıca Kadırov, Orta Asya ülkeleriyle vizesiz seyahat uygulamasının kaldırılmasının bölgesel iş birliği ve güvenliği güçlendirebileceğini belirtti.

Milliy Tiklaniş Partisi lideri Alişer Kadırov, Özbekistan ile Rusya arasında vize rejimi getirilmesini talep etti.

Kadırov, Telegram hesabında şu ifadeleri kullandı: “Yakın gelecekte beklenen istikrarsızlık ve yer değiştirme oranındaki muhtemel artış ışığında, tüm Orta Asya bölgesiyle birlikte, Rusya’ya giriş için vize kontrolü getirme ve iş arayanlara yönelik gereklilikleri sıkılaştırma çabalarını desteklememiz gerektiğine inanıyorum.”

Kadırov, Özbekistan vatandaşlarının kendi dillerini, kültürlerini ve değerlerini bilmeleri ve bunlara saygı göstermeleri gerektiğini belirtti.

Milletvekili, yurt dışında iş arayanların ise çalışacakları ülkenin diline, kültürüne, yasalarına ve iş yapma koşullarına hâkim olmalarının önemine dikkat çekti.

Rusya Liberal Demokrat Partisi (LDPR) Genel Başkanı Leonid Slutskiy’in göçmenlik yasası teklifini yorumlayan Kadırov, şu değerlendirmede bulundu: “Bu tür düzenlemeler, yerli halk tarafından ayrımcılığa uğramayı kabullenmek zorunda kalan, haklarını savunamayan ve kimi zaman sorumsuzca hareket ederek hayatlarını riske atan vatandaşlarımızın, Özbekistan için ciddi bir sosyal, siyasi ve iktisadi yük haline gelmesini önleyebilir.”

Yasa taslağı, göçmen işçilerin Rus dilini bilmelerini, Rusya’da yaşıyorlarsa ailelerine Rusça öğretmelerini, Rusya Federasyonu’nun kültür ve geleneklerine saygı göstermelerini ve kamuya açık alanlarda belirlenen davranış kurallarına uymalarını zorunlu kılacak.

Ayrıca, göçmenlerin resmi istihdam edilmesi, çalışma izni alarak vergi ödemesi, sınır dışı edilme riskine karşı sigorta yaptırması ve parmak izi, genetik kayıt ile ruhsal değerlendirme süreçlerinden geçmesi gerekecek.

Mart ayının sonunda Adil Rusya partisi lideri Sergey Mironov, ulusal güvenliği artırmak amacıyla Orta Asya ülkeleriyle vizesiz seyahat uygulamasının kaldırılmasını önermişti.

Mironov, şu ifadeleri kullanmıştı: “Açık sınırlar, komşu ülkeleri Rusya’ya karşı yıkıcı faaliyetlerin merkezi haline getiren düşmanlarımız tarafından kullanılmaktadır. Bu durum, kendi topraklarında teröristlerin ve diğer aşırı unsurların birikmesine sebep olan komşularımız için de bir tehdit oluşturuyor. Vizesiz seyahatin iptali, tüm Avrasya bölgesinde güvenliği ve iş birliğini artıracak önemli bir adımdır.”

Tacikistan, Rusya’yı göçmenlerin haklarını ihlal etmekle suçladı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English