Bizi Takip Edin

RUSYA

Rusya’da haftalık çalışma saatinin kısaltılması önerisi

Yayınlanma

Rusya’da haftalık çalışma süresinin bir saat azaltılarak 40 saatten 39 saate indirilmesini öngören yasa tasarısı alt parlamento kanadı Duma’ya sunuldu.

Tasarı, resmi tatillerden önce çalışma gününün bir saat azaltılmasını öngören Rusya İş Kanunu’nun 95. maddesini hafta sonundan önceki tüm günler için geçerli olacak şekilde değiştiriyor. Ayrıca, halihazırda haftalık azami çalışma süresini 40 saat olarak belirleyen iş kanunu maddesinde de değişiklik yapılmasını gerektiriyor.

Tasarıda, modern çalışma koşullarının ücretli işçilerin zihinsel ve ahlaki durumu üzerindeki baskıyı artırdığı ve bunun da yurttaşların çalışma kapasitesini olumsuz etkilediğine vurgu yapıldı.

Yasal çalışma saatlerine rağmen Rusların çoğunun işyerlerinde günde sekiz saatten fazla bulunduklarına dikkat çekilen tasarıda, bu durumun iş günü başlamadan önce iş yerine varma ihtiyacının yanı sıra görevlerin yerine getirilmesinden de etkilendiğine dikkat çekildi.

Tasarıda, “Buna ek olarak, pek çok işveren personel seviyelerini artırmadan üretimi artırarak ve çalışanları ödenmeyen sürekli fazla mesai yapmaya zorlayarak suiistimal etmektedir,” denildi.

Tasarıda belirtilene göre kesintisiz çalışma tükenmişlik, stres ve kronik yorgunluk gibi bir dizi soruna yol açıyor.

Çalışma saatlerinin azaltılması daha önce de gündeme gelmişti

Daha önce Duma, zorlu hava koşullarında çalışma gününü azaltan bir normun yasada yer almasını ve iş kanununa iş gününün azaltılmasına ilişkin normların eklenmesini önermişti.

Girişimin sahibi Duma Başkan Yardımcısı Boris Çernyışov’a göre, çok düşük veya yüksek sıcaklıklarda çalışmanın özellikleri şu anda iş kanununda belirtilmiyor, ancak işveren, işçilerin korunmasına yönelik devlet normatif gerekliliklerine uygun çalışma koşullarını sağlamakla yükümlü.

Ağustos ayında Liberal Demokrat Parti (LDPR) lideri Leonid Slutskiy, Güney Rusya’da çalışanlar için sıcakta üç ya da dört saatlik bir mola olan siesta uygulamasının başlatılmasını teklif etmişti.

Ayrıca Slutskiy, bazı çalışanların evden çalışmaya geçirilmesi ya da dört günlük çalışma haftası uygulamasına geçilerek çalışanların sıcak havadan kurtulmaları için zaman yaratılması için önlemler alınabileceğini ve bunun bir artısının da trafik sıkışıklığının azalması olacağını söylemişti.

Duma Çalışma, Sosyal Politikalar ve Gazi İşleri Komisyonu üyesi Svetlana Bessarab, Lenta.ru‘ya yaptığı açıklamada haftalık çalışma süresinin 40 saatten 36 saate indirilmesi gerektiğini ifade etti. Bessarab’a göre, dijitalleşme ve yazılım geliştirme sayesinde işgücü verimliliği birkaç kat arttı, dolayısıyla şu an bu tür kararlar almak için en uygun zaman.

Ağustos ayında Çağdaş Politika Sorunları Araştırma Enstitüsü (IIPSP) evden ofise gidip gelirken harcanan zamanın çalışma süresi olarak kabul edilmesini önermiş ve bazı Rusların haftada 10 ila 20 saatlerini seyahat ederek geçirdiklerini anımsatmıştı.

Kamuoyu yoklamaları ne diyor?

Diğer yandan 2023 baharında işverenlerin haftada dört gün çalışmaya geçilmesi fikrini onayladıkları ortaya çıktı. Hh.ru tarafından yapılan kamuoyu yoklamasına göre, Rus işverenlerin yüzde 81’i çalışma haftasının kısaltılmasından yana.

Dört günlük çalışma haftasının ana avantajı çalışanların tükenmişliğinin azalması olurken, dezavantajı ise çalışan maaşlarının azaltılması gerekliliği oldu.

Bununla birlikte Duma Çalışma, Sosyal Politika ve Gazi İşleri Komisyonu üyesi Ekaterina Stenyakina, dört günlük çalışma haftasının ülkenin tüm ekonomisinin gelişimi üzerinde ciddi etkilerinin olabileceği uyarısında bulundu. Örneğin, dört günlük çalışma haftası ile işçiler 28 gün daha fazla izin yapacaklar ve bu da işgücü verimliliğini azaltabilir.

Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı Maksim Oreşkin ise mevcut mevzuatın halihazırda çalışanlara ve işverenlere daha kısa bir çalışma haftası üzerinde anlaşma hakkı verdiğini hatırlattı.

RUSYA

Putin adaylığını duyurdu, Reuters ‘Batı yaptırımlarının başarısızlığına’ bağladı

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2024’te düzenlenecek devlet başkanı seçiminde aday olacağını duyurdu. Reuters ise bu haberi Batı’nın yaptırımlarına rağmen Rus ekonomisinin toparlanma başarısı ile bağdaştırarak verdi:

“Rusya’nın Batı’nın petrol fiyatlarını sınırlamasından kurtulma başarısı, enflasyon ve yüksek faiz oranlarının yol açtığı sorunlara rağmen Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yeniden seçime hazırlandığı şu günlerde ekonomik büyümenin toparlanmasına yardımcı oluyor.”

Rusya parlamentosu gelecek yılki başkanlık seçim tarihini resmen 17 Mart olarak belirledi.

Perşembe günü ekonominin bu yıl %3,5 büyüyeceğini söyleyen Putin, cuma günü yeniden aday olacağını duyurdu.

Reuters, Rusya’nın ihracat odaklı 2,2 trilyon dolarlık ekonomisinin, Ukrayna müdahalesi sonrası Putin’i “cezalandırmak ve izole etmek” isteyen Batı’nın beklediğinden daha iyi durumda olduğunu yazdı.

Reuters’a göre, en önemlisi de “Batı’nın Rusya’nın petrol gelirlerini etkili bir şekilde engelleyememiş olması”. Rusya ihracatını Çin ve Hindistan gibi ülkelere yönlendirdi ve Batı’nın petrol fiyat sınırlamasını aşmak için “gölge gemi filoları” olarak adlandırılan opak gemi sahipliğini kullandı.

Kasım ayında enerji gelirleri Rusya’nın bütçesine 961.7 milyar ruble (10.41 milyar dolar) katkıda bulunurken, bu rakam Ocak ayında 425.5 milyar ruble idi.

Sıradaki zorluklar

Reuters’a göre, petrol gelirlerinin toparlanmasıyla birlikte Putin’in ülke içindeki en önemli sorunu, geçen yılki “askeri seferberlik” ve Ukrayna müdahalesinden bu yana yüz binlerce insanın göç etmesiyle daha da ağırlaşan “işgücü açığıyla mücadele etmek” olacak.

Haberde, zayıf ruble, yüksek enflasyon ve faiz oranları gibi diğer ekonomik sorunların, ülke sandık başına giderken özellikle hassas bir konu olan hane halkının satın alma gücünü azaltma riski taşıdığı kaydediliyor.

İşsizliğin %2,9 gibi bir seviyede olması ve Moskova’nın askeri üretimi artırarak savunma sektörüne mali kaynak aktarması, bilişim gibi diğer sektörlerin personel açığı yaşamasına ve verimliliğin düşmesine neden oluyor.

Putin’in ekonomi danışmanı Maxim Oreshkin kasım ayında yaptığı açıklamada, Rusya’nın imalat sanayilerinde istenen teknolojik egemenlik seviyesine ulaşabilmesi için daha fazla kalifiye işçiye, yöneticiye ve yüksek kaliteli mühendise ihtiyacı olduğunu söyledi.

Oreshkin, “İnsanların buraya daha istekli gelmeleri için cazip maaşlara ihtiyacımız var” dedi.

Oreshkin, kısa vadeli yaptırım şoklarının üstesinden gelindiğini, ancak Batı’dan gelen baskının artacağını ve tüm ekonominin Rus teknoloji platformlarına geçiş için çalışması gerektiğini söyledi.

2022’deki daralmanın ardından reel gelirlerin bu yıl keskin bir toparlanma göstereceği düşünülüyor ancak bu toparlanmanın sektörler ve bölgeler arasında dengesiz bir şekilde gerçekleşeceği ve birçok aileyi özellikle ithal mallarda kesinti yapmaya zorlayacağı ifade ediliyor.

‘Petrol fiyatı Rusya’yı rahatlatıyor’

Öte yandan Rusya ekonomisinin can damarı olan petrol fiyatları, bu hafta son beş ayın en düşük seviyesine gerilemiş olsa da, şu anda Rusya’nın mali güvenliği için ihtiyaç duyduğu seviyenin oldukça üzerinde seyrediyor.

OPEC+ ülkelerinin bir dizi üretim kesintisi ve Batı’nın fiyat sınırlamasının yaygın bir şekilde aşılması, Rusya’nın enerji gelirlerini artıran faktörler oldu.

Reuters’a göre, Batı’nın Moskova’nın temel finansman kaynağını kesmek üzere tasarladığı yaptırımlar bu yılın başlarında Rusya’nın bütçe açığı üzerinde büyük bir baskı yarattı, ancak yeterli olmadı ve Moskova şimdi GSYH’nin sadece %1’i civarında bir açık bekliyor.

Reuters’a konuşan Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü ve Kiev Ekonomi Okulu’nda (KSE) kıdemli araştırmacı olan Elina Ribakova, “Petrol fiyatı mevcut seviyede kalırsa, Rusya için olağanüstü rahat olur,” dedi.

Okumaya Devam Et

RUSYA

Rusya Dışişleri Bakanlığı ‘neo-Nazizm ve ırkçılığın tezahürleri’ne dair rapor yayınladı

Yayınlanma

Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı tarafından “Nazizmin yüceltilmesi, neo-Nazizmin yayılması ve ırkçılığın, ırk ayrımcılığının, yabancı düşmanlığının ve onlarla bağlantılı hoşgörüsüzlüğün çağdaş biçimlerinin tırmanmasına katkıda bulunan diğer uygulama türlerinin yayılmasıyla ilgili durum hakkında bir rapor” yayınlandı.

İlgili raporda, “aleni çifte standartlar ve rövanşist duygulardan kaynaklanan olumsuz eğilimlerin” her geçen yıl giderek daha istikrarlı hale geldiği vurgulanırken, 2023’ün de istisna olmadığı belirtiliyor.

Tarihin tahrif edildiği ve SSCB’nin Nazizm’e karşı zaferin kazanılmasındaki ve modern bir uluslararası ilişkiler sistemi oluşturulmasındaki rolünün çarpıtıldığı ifade edilirken, bu yöndeki kampanyaların yalnızca güçlü bir ivme kazanmakla kalmadığı, aynı zamanda kamusal söylemde açıkça propaganda edilmeye başlandığı belirtiliyor.

Kanada Parlamentosu’nda eski Nazi askerinin ayakta alkışlanması hatırlatılarak, böyle bir “figür”ün kamuoyu önünde ilk kez alkışlandığına tanıklık ettik deniliyor.

Avrupa ve Atlantik’in “kurallara dayalı düzen” anlayışında Sovyet mirasıyla mücadele etmek için, “doğru vatanseverliğin” standartları haline gelen radikallerin ve diğer aşırılıkçıların aktif olarak devreye sokulduğu söylenen raporda, “Rusya, bu devletlerin hükümetlerinin oynadığı rollerin kendi halklarının çıkarlarına zarar verdiğine dair giderek daha fazla kanıt görmektedir” ifadesine yer veriliyor.

Rapor şöyle devam ediyor:

“Şubat 2022’de, kolektif Batı’nın Rusofobik faaliyetleri, Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’yı silahsızlandırmaya ve Donbass’ın sivil nüfusunu korumaya yönelik özel askeri harekata başlamasının ardından ek bir ivme ve gerekçeler elde etti. Uygulama açısından bu, Ruslara karşı topyekün bir ayrımcılığa yol açtı. 2023 yılında da olaylar aynı senaryoya göre gelişmeye devam etmektedir.

Küresel toplumun üyelerinin mutlak çoğunluğunun, Nazizmin yüceltilmesine karşı koyma konusunda Rusya’nın yaklaşımlarını paylaşması önemlidir. Bu, BM Genel Kurulu’nun ezici bir çoğunlukla kabul ettiği ve Rusya’nın dünyanın tüm bölgelerinden geniş yelpazedeki eş yazarlarla birlikte her yıl BM Genel Kurulu’nun görüşüne sunduğu ‘Nazizmin yüceltilmesi, neo-Nazizmin yayılması ve ırkçılığın, ırk ayrımcılığının, yabancı düşmanlığının ve onlarla bağlantılı hoşgörüsüzlüğün çağdaş biçimlerinin tırmanmasına katkıda bulunan diğer uygulama türlerinin yüceltilmesiyle mücadele’ konulu kararıyla her yıl teyit edilmektedir.”

En endişe verici durumun ise, resmi makamların “Rus dilini ve Rus kültürünü kamusal yaşamın her alanından tamamen çıkarmak için her türlü çabayı gösterdiği Baltık ülkeleri ve Ukrayna’da ortaya çıktığı” ifade ediliyor.

Rapor şöyle devam ediyor:

Bununla birlikte Nazizm’i rehabilite etme ve yüceltme girişimlerine en çok ABD, Kanada, bazı Avrupa Birliği ülkeleri ve Japonya’da rastlanmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı’nın olaylarını ve sonuçlarını yeniden yazmakla aktif şekilde uğraşana Amerika Birleşik Devletleri’ni özellikle vurgulamakta fayda var. Hangi partili olduğundan bağımsız olarak Amerikan resmi makamları, yerel medya ve uzman topluluğu, Hitler Almanyası’nın bozguna uğratılmasında SSCB’nin önemli katkısını görmezden gelerek Nazizm’e karşı kazanılan zaferde yalnızca ABD ve Batılı müttefiklerinin rolünü vurgulamaktadır.

Son yıllarda, resmi makamlarda ve medyadaki Rusya karşıtı söylemler ışığında ABD’de Rusofobik duygularda belirgin bir artış oldu. Beyaz Saray temsilcilerinin, Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin ve yasa yapıcıların konuşmalarında, Rusya’ya sürekli olarak ‘saldırgan’ ve ‘yayılmacı’ bir dış politika izlemekle, Amerika’nın iç işlerine müdahale etmekle, ülke içinde insan haklarını ihlal etmekle ve dünya çapında ‘otoriter rejimleri’ desteklemekle ilgili suçlamalar yöneltildi.

Amerikan makamları, son yıllarda defalarca kolluk kuvvetlerinin zalimce ve haksız eylemlerinin kurbanı olan Rus medyasının temsilcilerine baskı yapmaya devam etmektedir.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü de dahil olmak üzere uluslararası yapıların ve STK’ların eleştiri odağında kalmayı sürdüren insan hakları ve temel özgürlüklerin ihlaline ilişkin çok sayıda vakaya rağmen ABD, diğer ülkeleri insan hakları ‘ihlalleri’ konusunda ‘suçlamaya’, her ne kadar böyle kabul edilmeye dair tüm ahlaki haklarını uzun zaman önce kaybetmiş olsalar da kendini dünyada özgürlüklerin ‘baş savunucusu’ olarak tanıtmaya devam etmektedir.

Washington, Rusya’nın Nazizm’in yüceltilmesiyle mücadeleye yönelik yıllık BM Genel Kurulu kararı aleyhinde yorulmadan oy vermekte ve aynı zamanda bu inisiyatife yönelik geniş uluslararası desteğin engellenmesi için diğer ülkelere baskı yapmaya çalışmaktadır.

Raporda belirtilen eğilimler ve tezahürler, Rusya tarafından savunulan, ırk ayrımcılığı ve Nazizmin yüceltilmesi ile ilgili bu tür tezahürlerin gerçek demokrasinin ve insan haklarının temel değerlerine doğrudan bir tehdit oluşturduğu ve uluslararası ve bölgesel güvenlik ve istikrara ciddi bir tehdit oluşturduğu tezini doğrulamaktadır.”

Raporun tam metni için: https://mid.ru/ru/foreign_policy/humanitarian_cooperation/1918450/?lang=ru#_Toc150529486

Okumaya Devam Et

RUSYA

Putin: Rusya ile ilişkilerin askıya alınmasından en çok Almanya zarar gördü

Yayınlanma

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yabancı ülkelerin yeni büyükelçilerinin göreve başlama töreninde yaptığı konuşmada, Rusya ile Almanya arasındaki ilişkilerin ‘askıya alınmaısnın’ her iki ülkenin de zararına olduğunu, ancak bundan en çok Almanya’nın zarar gördüğünü söyledi.

Putin, “Rusya ile ilişkilerin mevcut ‘askıya alınmış’ hali, bizim inisiyatifimizle olmadı, bunu vurgulamak istiyorum, faydalı değil, hem bize hem de size faydalı değil. Ama bana göre her şeyden önce Almanya için öyle,” ifadelerini kullandı.

Moskova ile Berlin’in yarım yüzyılı aşkın bir süredir ‘pragmatik, iş dünyası benzeri bir işbirliği’ geliştirdiğini hatırlatan Putin, “Bu durum her iki ülkeye ve belki de sadece bize değil tüm Avrupa kıtasına fayda sağlamıştır. Özellikle enerji her zaman ikili işbirliğinin cazip bir alanı olmuştur. Ülkemiz on yıllardır Almanya’ya çevre dostu doğalgaz yakıt, petrol ve diğer enerji ürünlerini, diğer ham enerji maddelerini güvenilir, kesintisiz, uygun ve makul fiyatlarla tedarik ediyordu. Ve bu işbirliği, Kuzey Akım hatlarına yapılan sabotajlar da dahil olmak üzere, kelimenin tam anlamıyla baltalandı,” dedi.

Rusya lideri ayrıca, siyasi ve iktisadi bağların yanı sıra, Rusya ile Almanya arasında daha önce bilimsel, eğitimsel, kültürel ve insani alanlarda çok başarılı bir şekilde gelişen ilişkilerle birlikte ülkelerin kendi halkları arasındaki bağların da kesintiye uğradığını belirtti.

Putin, “Rusya, bunu vurgulamak istiyorum, her zaman Rus-Alman ilişkilerinin eşitlik, karşılıklı yarar ve birbirlerinin çıkarlarına saygı ilkeleri üzerine inşa edilmesini savunmuştur. Tekrar ediyorum: bu tür ilişkiler sadece iki ülke için değil, tüm Avrupa için önemlidir,” diye ekledi.

21 Haziran 2023 tarihinde Rusya Dışişleri Bakanlığı, Alexander Lambsdorff’un Almanya’nın Moskova Büyükelçisi olarak atanmasına onay verdiğini açıklamıştı. Bir önceki Büyükelçi Geza Andreas von Geyr, temmuz ayı sonunda Moskova’dan ayrılmadan önce dört yıl boyunca bu görevi yürütmüştü.

Lambsdorff, Almanya Hür Demokrat Partisi’nin (FDP) önde gelen dış politika uzmanlarından biri olarak kabul ediliyor. Kendisi Rusya’ya yönelik sert eleştirileriyle tanınıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English