Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Ukrayna savaşının yıldönümü arifesinde Wang Yi Moskova’da

Yayınlanma

Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Dışişleri Direktörü Wang Yi Moskova’ya vardı.

Çinli üst düzey diplomat Wang Yi’nin, 14 Şubat’tan bu yana yaptığı Avrupa turunun son durağı olan Rusya’yı ziyaret edeceği duyurulmuştu.

Çin basını, Rusya-Ukrayna savaşının birinci yıl dönümünün hemen öncesinde yapılan ziyarette Wang Yi’nin barış görüşmelerini destekleyeceğini yazdı.

Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang da bugün Pekin’deki bir forumda yaptığı açıklamada, Çin’in Ukrayna ihtilafının kontrolden çıkabileceğinden “derin endişe duyduğunu” söyledi ve ABD’yi kastederek “bazı ülkeleri ateşi körüklemeyi bırakmaya” çağırdı.

Aynı zamanda ÇKP Merkez Komitesi Siyasi Bürosu üyesi olan Wang Yi, Rusya gezisine Fransa, İtalya, Macaristan ziyaretler ve Münih Güvenlik Konferansı katılımı sonrası başladı.

Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov daha önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Wang Yi’nin Moskova ziyareti sırasında onunla görüşebileceğini söylemişti.

20. ÇKP Ulusal Kongresi’nin sona ermesinden bu yana Avrupa’yı ziyaret eden en üst düzey Çinli yetkili olan Wang’ın gezisi ayrıca Ukrayna savaşının birinci yıl dönümünden birkaç gün önce gerçekleşmesi nedeniyle büyük dikkat çekti.

Diğer yandan Wang’ın ziyareti ABD Başkanı Joe Biden’ın pazartesi günü Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenski ile görüştüğü ve “sarsılmaz destek” sözü verdiği Kiev’e yaptığı geziyle tam bir tezat oluşturuyor.

Çin kamuoyuna göre, Wang’ın Rusya gezisinin karşılıklı siyasi güveni derinleştirmeye hizmet etmesi bekleniyor.

Çin ve Rusya, son yıllarda devlet başkanlarından diplomatik kurumlara kadar sık ​​sık üst düzey etkileşimleri sürdürdü. En son şubat başında Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Ma Zhaoxu Rusya’yı ziyaret ederek Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile görüşmüştü.

‘Hegemonyaya direnme birleştirdi’

Global Times’a konuşan Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nin (CASS) Doğu Avrupa ve Orta Asya Çalışmaları bölümünde araştırma görevlisi Wang Chenxing, Çin ve Rusya arasındaki yakın ilişkilerin; çeşitli alanlardaki işbirlikleri, yakın uluslararası koordinasyon ve uluslararası adaleti savunma ve hegemonyaya direnme konusunda uluslararası topluma verdikleri ortak destek sayesinde ilerlediğini söyledi.

Çinli akademisyen, ABD ve bazı Batılı ülkelerin özellikle Ukrayna krizi üzerinden kendi jeopolitik ve stratejik amaçları için Çin ve Rusya’yı birbirine düşürmeye çalıştığını sözlerine ekledi.

Cumartesi günü Münih Güvenlik Konferansı’nda Wang Yi ile görüşmesinden bir gün sonra, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken medyaya Çin’in Rusya’ya Ukrayna savaşı için silah ve mühimmat vermeyi düşündüğünü söylemişti.

Blinken’in sözlerine yanıt veren Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, pazartesi günü ABD’nin Çin’e akıl verecek pozisyonda olmadığını ve savaş alanını asıl ABD’nin silahlandırdığını söylemişti.

Wang Chenxing, ABD’nin Çin’e yönelik bu suçlamalarını “stratejik komplo” olarak nitelendirdi ve Washington’ın Batı’yı birleştirip transatlantik müttefiklerini daha da güçlendirmek için bu yola başvurduğu yorumunu yaptı.

Ukrayna krizine çözüm önerisi açıklayacak

Bu arada cumartesi günü Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşma yapan Wang Yi, Çin’in Ukrayna krizine siyasi bir çözüm bulma konusundaki duruşuna ilişkin bir belge yayınlayacağını açıklamıştı.

Wang Yi’nin bu belgeyi Rusya ziyareti sırasında açıklayabileceği söyleniyor.

Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayı reddeden Pekin’in defalarca barış görüşmesi çağrısında bulunmasına rağmen Moskova ile “derin” ortaklığı, ABD ve birçok Avrupa ülkesini endişelendiriyor

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Ukrayna krizi boyunca Rusya’yı izole etmeye yönelik Batı baskısına direnerek Putin’in yanında yer aldı. Çin-Rus ticaret hacmi Ukrayna savaşından bu yana artarken, Rusya’nın Çin’e petrol satışı da artış gösterdi.

DİPLOMASİ

Katar’ın lobicisi damat

Yayınlanma

Katar Başbakanı, geçen BM Güvenlik Konseyi’ne katılmak üzere geldiği New York’ta çoğunluğu Yahudi işadamları ve milyarderlerden oluşan bir grubun özel toplantısına katıldı. Toplantı, eski ABD Başkanı Trump’ın damadı Jared Kushner ve kızı Ivanka Trump tarafından organize edildi.

Toplantı hakkında doğrudan bilgi sahibi üç kaynağın Axios’a verdiği bilgiye göre toplantıda Katar Başbakanı Muhammed bin Abdurrahman el-Sani, Katar’ın Hamas’la ilişkisine dair soruları yanıtladı.

Katar, Gazze’de devam eden savaş sırasında rehinelerin serbest bırakılmasına ilişkin İsrail ve Hamas arasındaki yürütülen müzakerelere aracılık ediyor. El-Sani toplantıda ülkesinin rehinelerin serbest bırakılması için yürüttüğü çabalardan bahsetti.

Axios’ta yer alan haberde, Katar’ın Hamas ile ilişkileri nedeniyle Kongre üyeleri ve Yahudi örgütleri tarafından baskı görmeye başladığı ve incelemeye alındığı belirtildi. Biden yönetimi ve İsrail hükümetinin bugüne kadar 100’den fazla rehinenin serbest bırakılmasını sağlayan anlaşmada Katar’ın rolünü takdir etmelerine rağmen savaştan sonra Katar’a bu konuda baskı yapacaklarının sinyallerini verdiği aktarıldı. Haberde Hamas ile ilişkileri nedeniyle Katar’ın da ABD ve özellikle Kongre nezdindeki konumuna zarar verebileceği endişesiyle Washington’daki lobi faaliyetlerini artırdığına dikkat çekildi.

Toplantıyı organize eden ve Trump’ın Orta Doğu danışmanlığını da yapan Damat Kushner, Trump’ın görev süresi dolduktan sonra Basra Körfezi bölgesindeki yatırımlar için para toplayan bir özel sermaye fonu kurmuştu. New York Times’a göre Katarlı bir şirket Kushner’in fonuna yaklaşık 200 milyon dolar yatırım yaptı.

New York’taki toplantının katılımcılarından biri Axios’a Katar Başbakanı’nın Hamas ile yakın ilişkilerinin ve Hamas liderlerinin Doha’da ağırlanmasının 2006’da Bush yönetiminin desteğiyle başladığını söylediğini aktardı. Habere göre el-Sani; Obama ve Trump yönetimlerinin de Katar’ı Gazze’deki durumu idare etmek için Hamas’la açık bir kanalı sürdürmeye teşvik ettiğini belirtti. Toplantıya katılan kişiye göre Katar Başbakanı, ülkesinin son beş yılda Gazze’ye maaş, yakıt ve yoksullara yardım için aktardığı milyarlarca doların İsrail hükümetiyle koordine edildiğini ve İsrail hükümeti tarafından onaylandığını söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

COP28 başkanı fosil yakıtların kullanımdan kaldırılması taleplerinin arkasında ‘bilim olmadığını’ savundu

Yayınlanma

Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ev sahipliğinde Dubai’de düzenlenen COP28’e başkanlık eden Sultan el-Cabir, fosil yakıtların kullanımdan kaldırılmasına yönelik taleplerin arkasında ‘bilim olmadığını’ söyledi.

Geçtiğimiz ay İrlanda’nın eski cumhurbaşkanı Mary Robinson ile birlikte katıldığı bir online etkinlikte Cabir’in “petrolden vazgeçmenin dünyayı mağaralara geri götüreceği” yönündeki ifadeleri gündem oldu.

İlk olarak The Guardian tarafından haberleştirilen açıklamalar pazar günü Dubai’deki Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’nde yankı buldu ve bazı iklim bilimciler ve aktivistler tarafından sert bir şekilde eleştirildi.

Haberlere yanıt veren bir COP28 sözcüsü ise, bunun “başkanlığın gündemini baltalamaya yönelik bir başka girişim” olduğunu savundu.

Sözcü, “COP başkanı, 1.5C’ye ulaşmanın bir dizi alan ve sektörde eylem gerektirdiğini söylerken tereddütsüzdü. COP Başkanı, fosil yakıtların aşamalı olarak azaltılması ve terk edilmesinin kaçınılmaz olduğu ve 1.5C’yi ulaşılabilir bir seviyede tutmamız gerektiği konusunda nettir” ifadelerini kullandı.

COP28 Dubai’de başlıyor: Hangi tartışmalar gündemde?

Fosil yakıtlar tartışması

COP28’deki en tartışmalı gündemlerden biri fosil yakıtların gelecekteki rolü ve ülkelerin CO2 yayan kömür, petrol ve gaz kullanımını aşamalı olarak durdurmaya başlamaları gerekip gerekmediği üzerine.

Ülkeler COP26’da kömür kullanımını aşamalı olarak azaltma konusunda anlaştılar, ancak gezegeni ısıtan emisyonların ana kaynağı olan tüm fosil yakıtları bırakma konusunda hiçbir zaman anlaşamadılar.

Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ülkelerin fosil yakıtları aşamalı olarak terk etmelerini taahhüt eden nihai bir COP28 anlaşmasında ısrar ediyor. Ancak G20 grubu temmuz ayındaki zirvede bu konuda anlaşmaya varamadı. Bazı gelişmekte olan ekonomiler ise fosil yakıtların tamamen kullanımdan kaldırılmasına karşı çıkacaklarını açıkladılar.

BAE ve ekonomileri fosil yakıtlara bağımlı olan diğer ülkeler, COP28’in CO2 emisyonlarını yakalamak ve yeraltında depolamak için tasarlanan yeni teknolojilere odaklanmasını istiyor.

Uluslararası Enerji Ajansı bu emisyon azaltma teknolojilerinin küresel iklim hedeflerine ulaşılması için çok önemli olduğunu söylese de bu teknolojiler aynı zamanda pahalı ve şu anda büyük ölçekte kullanılmıyor.

Öte yandan BM’nin iklim değişikliği tehdidine karşı küresel müdahaleyi desteklemekle görevli birimi olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) tarafından pazar günü yayınlanan bir rapor fosil yakıtların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasını “müzakere edilemez” olarak nitelendirdi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres zirvenin ikinci gününde bir açıklama yaptı ve şu ifadeleri kullandı: “Bilim net: 1.5C sınırı ancak tüm fosil yakıtları yakmayı nihai olarak durdurursak mümkün. Azaltmak değil, hafifletmek değil. Net bir zaman çerçevesi ile aşamalı olarak sonlandırmak”

AB komisyon üyesi Ursula von der Leyen de delegelere yaptığı açıklamada, “Fosil yakıtları aşamalı olarak terk etmeliyiz. Ve metan emisyonlarını azaltmalıyız” dedi.

Öte yandan zirvede her iki seçeneğin yanı sıra sadece kömürü hedef alan ya da fosil yakıtları tamamen dışlayan öneriler de masada duruyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Lula sekiz yıl aradan sonra Berlin’de

Yayınlanma

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Latin Amerika ve Avrupa’nın en büyük ekonomilerinin ilişkileri canlandırma arayışları sürerken sekiz yıl sonra ilk kez pazar günü Berlin’e gitti.

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, göreve başlamasından sadece birkaç hafta sonra Lula’yı Brezilya’da ziyaret eden ilk yabancı lider olmuştu.

Almanya Şansölyesi 2021’in sonlarında göreve geldiğinden bu yana ‘Küresel Güney’ ile bağları geliştirme arayışında. Almanya ayrıca, kısmen Çin’e olan bağımlılığını azaltmak ve vasıflı işgücü açığını kapatmak için ticaretini çeşitlendirme çabasında Brezilya’yı kilit bir ortak olarak görüyor.

Fakat Alman İş Dünyası Latin Amerika Komitesine göre, Almanya’nın Brezilya’ya ihracatı son on yılda sadece %3 artarken, bu oran ABD ve Çin’in Brezilya’ya ihracatında sırasıyla %38 ve %87 olarak gerçekleşti.

Her iki ülke de Avrupa Birliği ile Güney Amerika’nın en büyük ticaret bloğu olan ve şu anda Brezilya’nın başkanlığını yürüttüğü Mercosur arasında ticaret anlaşması yapılması için bastırıyor.

Reuters’ın aktardığına göre Alman Ekonomi Bakanlığı sözcüsü Cuma günü yaptığı açıklamada, “Bu anlaşmayı desteklediğimiz ve bunun için çabaladığımız biliniyor ve aynı zamanda gerçekten hızlı bir şekilde sonuçlanmasını istiyoruz,” dedi.

Yirmi yıl süren görüşmelerin ardından 2019 yılında bir ticaret anlaşması üzerinde prensipte anlaşmaya varılmıştı fakat AB tarafından talep edilen ek çevresel taahhütler Brezilya ve Arjantin’in müzakereleri uzatan yeni tavizler istemesine yol açtı.

Lula bu sabah Bellevue Sarayı önünde Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından askeri törenle karşılandı.

İki devlet başkanı arasındaki görüşmelerin ardından Federal Cumhurbaşkanı Ofisi tarafından yapılan açıklamada, “Brezilya, küresel iklim gündeminin ilerletilmesinde Almanya ve Avrupa için çok önemli bir ortaktır. İklim krizi, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadelede Almanya ve Brezilya arasındaki işbirliği daha da güçlendirilmelidir,” denildi.

Alman hükümetine göre görüşmeler ikili ekonomik ve mali politika konuları, yeşil dönüşüm ve enerji, iklim, çevresel kalkınma, gıda, dış politika ve savunma politikası konularına odaklanacak. Toplantıya dokuzu Alman tarafından olmak üzere her iki taraftan da çok sayıda bakan katılacak.

İki lider arasında Filistin meselesinin gerilim yaratıp yaratmayacağı da merak konusu. Lula, İsrail’in Gazze’ye yönelik işgal faaliyetini açıkça kınarken, Alman hükümeti ve Şansölye Scholz İsrail’in en önemli destekçilerinden.

En önemli başlık AB-Mercosur ticaret anlaşması

DW’de yer alan bir analize göre, hem Lula hem de Scholz, AB ile Arjantin, Brezilya, Uruguay ve Paraguay’dan oluşan ve 715 milyonluk bir pazarı temsil eden Mercosur arasındaki serbest ticaret anlaşmasını sert bir şekilde eleştiren ve hatta Güney Amerika ittifakından çekilme tehdidinde bulunan Javier Milei’nin Arjantin başkanlık seçimlerindeki son zaferi karşısında alarma geçti.

Analize göre Lula ve Scholz Berlin’de bir araya gelirken, bu durum muhtemelen 2019’da varılan siyasi anlaşmayı sonuçlandırmaları için acil bir uyandırma çağrısı işlevi görecek.

Macron’un açıklamaları anlaşmaya darbe vurdu

Bununla birlikte müzakerelerin bu yıl sonuna kadar sonuçlanması mümkün olmayabilir. AB’nin ticaretten sorumlu komiseri Valdis Dombrovskis, ticaret anlaşmasını sonuçlandırmak üzere Brezilya’ya yapacağı ziyareti, anlaşmanın bu yıl içinde tamamlanma ihtimalinin azalması üzerine iptal etti. Ticaret şefinin 7 Aralık’ta Mercosur ülkeleri toplantısı için Rio de Janeiro’ya gitmesi bekleniyordu.

Fakat anlaşma, Arjantin’deki hükümet değişikliğinin yanı sıra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un muhalefetini açıkça ifade etmesi ile de çıkmaza girdi.

Macron, Cumartesi günü BM’nin COP28 iklim zirvesinde Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva ile yaptığı görüşmenin ardından anlaşmanın tamamlanması konusunda belirsizlik yarattı. Fransız lider, ‘çevresel hedeflerin eksikliği’ konusunda endişeleri olduğunu söyledi.

Macron, “Avrupa Birliği ile Mercosur anlaşmasına karşıyım. Bu, [Lula’nın] Brezilya’da yaptıklarıyla ve bizim yaptıklarımızla tamamen çelişen bir anlaşma. Bu anlaşma 20 yıl önce müzakere edilmiş ve bizim onarmaya çalıştığımız ama kötü bir şekilde onarılmış bir anlaşmadır,” dedi.

Fransız lider, Fransız çiftçilerinden, Fransız sanayicilerinden ve Avrupa’nın her yerinden ‘karbonsuzlaştırmaya’ yönelik yeni kurallar uygulamak için çaba sarf etmelerini isteyemeyeceğini savundu. Macron, anlaşma ile birlikte gümrük vergilerinin kaldırılmasına yönelik bir hamle yapamayacağını da sözlerine ekledi.

Fransa’nın yanı sıra İrlanda tarım sektörü de Mercosur anlaşmasına itiraz ediyor. Financial Times’ta (FT) yer alan bir habere göre Macron’un yorumları, yirmi yıldır müzakereleri devam eden bir anlaşmaya yakın olduklarını uman AB yetkililerini hayal kırıklığına uğrattı. İki AB diplomatı bu yıl bir anlaşmaya varma şansının azaldığını söylerken, bir diplomat da anlaşmaya yönelik görüşmelerin 2024 yazına kadar tamamen çökebileceğini belirtti.

Üst düzey bir Brezilyalı diplomat ise Brezilya’nın ‘[Avrupa] Komisyonu ve yeni Arjantin hükümetiyle çalışmaya devam etme niyetinde olduğunu, zira bir anlaşmaya yakın olduklarını’ söyledi. Diplomat, Milei hükümetinin anlaşmanın devam etmesini istediğini belirttiğini ileri sürdü.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English