Bizi Takip Edin

Avrupa

Slovakya Başbakanı Fico: Batı’nın Ukrayna stratejisi başarısız oldu

Yayınlanma

Slovakya’nın geçen eylül ayında yapılan seçimlerden zaferle ayrılan Başbakanı Robert Fico, 9 Ocak’ta Slovakya’nın Pravda gazetesinde yayımlanan köşe yazısında Batı’nın Rusya-Ukrayna savaşına yaklaşımını sert bir dille eleştirdi.

Fico, seçilmesinin ardından ülkenin askeri stoklarından Ukrayna’ya silah tedarikini durdurmuş ve hem Kiev’e savunma yardımını hem de Moskova’ya yönelik yaptırımları defalarca eleştirmişti.

Fico, köşe yazısında, Batı’nın stratejisinin, Rus ekonomisini çökertmeyi başaramadığını ve Moskova’nın Ukrayna topraklarının bazı kısımlarını kontrol etmeye devam ettiğini söyleyerek ‘başarısız olduğunu’ iddia etti.

Fico, Rusya’nın 2022’de savaşı başlatarak uluslararası hukuku çiğnediğini kabul ederken, savaşa ‘siyah-beyaz bakış açısı’ dediği şeyi reddetti.

Fico, “Savaşın kökleri 2014’e ve Ukrayna’nın Rus uyruklu vatandaşlarıyla ilgili siyasi durumuna dayanıyor,” dedi.

Slovak başbakanı, Batı’nın Kiev’e askeri yardımını bir kez daha eleştirerek, ‘Ukrayna’nın tamamen Batı’nın mali yardımına bağımlı hale geldiği için anlamlı bir karşı saldırı yapamadığını’ iddia etti.

Fico, AB ile Rusya arasındaki ilişkilerin istikrara kavuşturulması çağrısında bulundu ve Moskova’nın ‘güvenlik garantilerine de ihtiyacı olduğunu’ sözlerine ekledi.

Fico ayrıca, katılım için tüm kriterleri karşılaması halinde Ukrayna’nın AB üyeliğine karşı olmadığını da yazdı.

Öte yandan Avrupalı yetkililer, makalede karşı çıkmasına rağmen, aralık ayındaki AB zirvesinde Ukrayna için tartışılan 55 milyar dolarlık fona Fico’nun karşı çıkmadığını ileri sürüyorlar.

Ukrayna’dan Fico’ya tepki

Fico’nun makalesi üzerine Ukrayna’nın Slovakya Büyükelçisi Myroslav Kastran tepki gösterdi.

Kastran, “Ne yazık ki, düşman kendisini Ukrayna ile sınırlamayacak. Nihayet bunu anlamak için Rus yetkililerin, politikacıların veya uzmanların açıklamalarını okumak veya dinlemek yeterli,” dedi.

Fico’nun, Rusya’nın müdahalesini, Ukrayna’nın Avrupa-Atlantik özlemlerinin ve NATO tehdidinin tetiklediği yönündeki görüşlerini eleştiren elçi, “Bilinçli hiçbir ülke, hatta en güçlüsü bile, 17 milyon kilometrekarelik bir nükleer güç olan Rusya’ya saldırmaya cesaret edemez. Ne yüzünden dünyadaki yaşamın yok edilmesini riske atmak? Rus doğal kaynakları yüzünden mi?” diye sordu.

Kastran, doğrudan Fico’ya gönderme yaparak, “‘Her şey o kadar net değil’ sözlerinin arkasına saklanmaya gerek yok – apaçık olan ve isimleriyle anmaya devam edeceğimiz şeyler ‘siyah ve beyaz’dır. Özellikle, Rusya’nın ortaklaşa durdurulması ve adalete teslim edilmesi gereken koşulsuz bir saldırgan olduğu gerçeği. Ve Ukrayna, şu anda sadece varlığı için değil, aynı zamanda tüm Avrupa kıtasında güvenliği uğruna savaştığı için, düşmanla yüzleşmek için, Slovakya da dahil olmak üzere ortakların yardımına kesinlikle ihtiyaç duyan Rus saldırganlığının kurbanıdır,” dedi.

Avrupa

Almanya’da tarih yeniden yazılıyor: Doğu’daki sınırlar ve ‘Doğu Almanları’ tekrar gündemde

Yayınlanma

Almanya’da tarih yeniden yazılıyor ve İkinci Dünya Savaşı sonrası yapılan toprak düzenlemeleri ve Alman yerleşimcilerin (Doğu Almanları) yerinden edilmesi meselesi ana akım medyada tekrar gündeme getiriliyor.

Almanya Federal Meclisi, Berlin dahil olmak üzere Almanya’nın büyük bir bölümünü kurtaran Sovyetler Birliği’nin devamcısı ülkeler arasında yer alan Rusya ve Belarus’un tüm temsilcilerini, Nazilerin teslim oluşunun 80. yıldönümü anma töreninden men etti.

Pazar günü, Rusya’nın Almanya Büyükelçisinin, Sachsenhausen ve Ravensbrück toplama kamplarında düzenlenen anma törenlerine katılması engellenmişti. Her iki toplama kampı da 1945 yılının nisan ayı sonunda Kızıl Ordu tarafından kurtarılmıştı.

Nazi Almanya’sı, Sovyetler Birliği’nin 27 milyon yurttaşını ve Belarus Sovyet Cumhuriyeti nüfusunun yaklaşık dörtte birini katletmişti. Bu ülkelerin halef devletlerinin temsilcileri artık Alman anma törenlerine davet edilmiyor.

Bunun nedeni, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı bir “saldırı savaşı” yürütmesi olarak gösteriliyor. Son yıllarda yabancı ülkeleri işgal eden birkaç ülkenin büyükelçilerinin bugün, 1999 yılında Yugoslavya’ya karşı bir saldırı savaşı başlatma kararı alan Federal Meclis’te anmaya katılması bekleniyor.

Belarus ve Rusya temsilcilerine sınır dışı tehdidi

Rusya ve Belarus büyükelçileri ile diğer resmi temsilcilerin, zaferin 80. yıldönümü törenlerine davet edilmemesi, nisan ayı başında büyük yankı uyandırmıştı.

O dönemde, Dışişleri Bakanlığından federal eyaletlere, ilçelere ve belediyelere gönderilen, “kesinlikle gizli” olarak sınıflandırılan bir belge sızdırılmıştı.

Belgede, “federal hükümet, eyaletler ve belediyeler tarafından düzenlenen anma törenlerine Rusya ve Belarus temsilcilerine davetiyeler gönderilmemesi” gerektiği belirtiliyordu.

Almanya Dışişleri Bakanlığı, bu kararı “propaganda, dezenformasyon ve tarih revizyonizmi” uyarısıyla gerekçelendirdi fakat bir hükümet sözcüsü, suçlanan ülkelerden hiçbirinin temsilcilerinin anma törenlerinde bu tür provokasyonlarda bulunduğuna dair herhangi bir örnek veremedi.

Dışişleri Bakanlığının notunda, iki ülkenin temsilcilerinin “habersizce ortaya çıkması” halinde, ilgili anma törenlerinin organizatörlerinin “kendi yerel haklarını kullanabilecekleri” belirtildi.

Böylece bakanlık, Almanya’nın savaş sonucunda benzeri görülmemiş sayıda insanın ölümüne maruz kalan ülkelerin temsilcilerini sınır dışı etme konusunda serbestlik tanıdı.

Baerbock’un direktifinde ‘delikler’

Uygulamada, eski Yeşil Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock tarafından hazırlanan direktif sadece kısmen uygulandı.

Rusya Büyükelçisi Sergey Neçayev, 16 Nisan’da Seelow Tepeleri Savaşının resmi anma törenine katılabildi. Bu savaş, Kızıl Ordu’nun Berlin’i kurtarmak için başlattığı son büyük taarruzun başlangıcıydı ve 33.000’den fazla Sovyet askeri hayatını kaybetmişti.

Neçayev, 25 Nisan 1945’te Almanya’nın kurtuluşu sırasında Sovyet ve ABD askerlerinin ilk kez el sıkıştığı Torgau’daki anma törenlerine de katıldı fakat CDU’lu Saksonya Başbakanı Michael Kretschmer, Rusya’yı Ukrayna savaşında savaş suçu işlemekle itham etti.

Neçayev ve Belaruslu mevkidaşının, 4 Mayıs’ta Sachsenhausen ve Ravensbrück toplama kamplarında düzenlenen resmi anma törenlerine katılmalarına izin verilmedi. Toplama kampları Kızıl Ordu tarafından özgürleştirilmişti.

Brandenburg Anıtları Vakfı Başkanı Axel Drecoll, Rus büyükelçinin davetinin açıkça iptal edildiğini söyledi; büyükelçi yine de gelirse, “güvenlik güçleriyle yakın işbirliği içinde yerel kurallarımızı uygulayacakları” tehdidinde bulundu.

Savaş kulübü tam kadro Bundestag’da

Rusya ve Belarus büyükelçilerinin bugün Alman Federal Meclisi’nde (Bundestag) düzenlenecek anma törenine de katılmalarına izin verilmedi.

Öte yandan Berlin’de temsil edilen diğer tüm ülkelerin büyükelçileri davet edildi. Bunlar arasında, İkinci Dünya Savaşı’nın diğer muzaffer güçlerinin temsilcileri de bulunuyor. ABD büyükelçisinin katılımı, ABD’nin 2003 yılında Irak’a işgal başlatmış olması nedeniyle engellenmiyor. Fransa ve İngiltere büyükelçileri, ülkelerinin 2011 yılında Libya’ya karşı başlattığı saldırı savaşı nedeniyle engellenmiyor.

Dahası, anma töreninin organizatörü olan Alman Federal Meclisi’nin 1999 yılında uluslararası hukuka aykırı olarak Yugoslavya’ya karşı saldırı savaşını onaylamış olduğu da biliniyor.

Tek itiraz CDU’lu eski meclis başkanından

Rusya’nın dışlanmasına yönelik eleştiriyi sadece eski Federal Meclis Başkanı ve Konrad Adenauer Vakfının şu anki başkanı Norbert Lammert (CDU) dile getirdi.

ZDF televizyonunda yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakanlığının notu gibi hükümet yönergelerinin uygun olup olmadığından “emin olmadığını” söyledi.

Ona göre her halükarda, “ne kadar acı verici, baskıcı ve acımasız olursa olsun, mevcut gelişmelerden bağımsız olarak, savaş kurbanlarının” anılması gerekiyor.

Alman medyasında tarihsel revizyonizm

Rusya ve Belarus’un Berlin’in İkinci Dünya Savaşının sona ermesini anma törenlerinden dışlanması, Sovyetler Birliği’nin savaş sırasındaki ve Almanya’nın Nazi yönetiminden kurtuluşundan sonraki eylemlerini yeniden yorumlama çabalarıyla paralel gidiyor.

Son günlerde, önde gelen medya kuruluşları 8 Mayıs’ı savaşın sonu olarak değil, özellikle Doğu Avrupa’da, özellikle Polonya ve Çekoslovakya’da “Almanca konuşan nüfusun yeniden iskânı” ile ilgili olayların başlangıcı olarak görmeye başladı.

Bu yayınlarda elbette sadece “Kızıl Ordu’nun acımasızlığı”ndan söz edilmiyor. Örneğin NDR, “nihayetinde Almanya’yı Nazi teröründen kurtarmada belirleyici bir rol oynamış olsa bile” diyerek Kızıl Ordu’nun olumlu rolünü itiraf etmek zorunda kaldı.

faz, Doğu Avrupa’daki toprak düzenlemelerini masaya yatırdı

Yeniden iskân konusunda Frankfurter Allgemeine Zeitung geçen hafta, Sovyetler Birliği’nin “Büyük Rus emperyalizminin uzun geleneği” içindeki “güç politikası” planlarının büyük önem taşıdığını yazdı.

Gazete, Doğu Avrupa’nın devlet yeniden yapılanması sonucu “Polonya’nın doğu topraklarının kaybı”nın “saf tazminatı” olarak “Doğu Prusya veya Yukarı Silezya’nın yeterli olacağını” savundu.

faz’a göre Alman Reich’ının daha da doğusundaki toprakların Polonya’ya devredilmesinin nedeni, “yalnızca Stalin’in kurnazlık ve aldatmaca ile bunu başarmış olması” idi.

Regensburg Üniversitesi öğretim üyesi tarihçi Manfred Kittel, “milyonlarca insanın küçülmüş Almanya’ya sürülmesi”nin “Kremlin’e Orta Avrupa’nın kalbinde aşırı nüfuslu bir kriz bölgesi yaratma fırsatı” verdiğini iddia ediyor.

Rus planlarına göre, “doğudan sürgün edilenler, huzursuzluk ve sosyal çürümenin kaynağı” olacaktı. Tarihçiye göre, “Rus imparatorluk bağlamı“, “somut diplomatik hazırlıkların ve daha sonra sürgünlerin pratik uygulamasının merkezinde” yer alıyordu.

Kittel, “Büyük Rus emperyalizminin Hitler’den çok önce var olduğunu” ve “Hitler olmasa bile bugün de varlığını sürdürdüğünü”, Ukrayna’ya karşı devam eden “yok etme savaşı”nın bunun örneği olduğunu ekliyor.

Soğuk Savaş döneminde Batı Almanya, Alman Demokratik Cumhuriyeti ile sosyalist Polonya arasında imzalanan 1950 tarihli Zgorzelec Antlaşmasını, Almanya’nın tek yasal temsilcisinin kendisi olduğu iddiasıyla tanımamıştı.

Üstelik özellike CDU’lu siyasetçiler, savaş sonrasında Alman sınırlarının “batıya” kaydırılmasına ve III. Reich döneminde Polonya ve Baltık’a doğru yerleştirilen Alman yerleşimcilerin sürülmesine itiraz etmiş, bu konuyu sürekli gündemde tutmuştu.

Kıyamete kadar düşman: Rusya

Kittel’in “Rus-Sovyet emperyalizmi” perspektifinde, Rusya ile işbirliği ancak Rusya’nın görece zayıf olduğu dönemlerde mümkün oluyor.

1990’lar ve 2000’lerde Federal Almanya Cumhuriyeti, Moskova ile belirli bir işbirliği sayesinde Rusya’nın muazzam doğal gaz rezervlerine erişim elde etmişti fakat Rusya gücünü yeniden kazandığında, onunla çatışma kaçınılmaz olacak.

Bu, yeni Alman Dışişleri Bakanı Johann Wadephul’un şubat ayı başında iki Rus hicivciyle yaptığı telefon görüşmesinde Ukrayna’daki savaş hakkında söylediği sözlerle örtüşüyor.

Wadephul bu görüşmede, “Rusya ile savaş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Rusya bizim için sonsuza kadar düşman olarak kalacaktır,” demişti.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya’dan Ukrayna’ya kapsamlı askeri sevkiyat

Yayınlanma

Almanya hükümeti, Ukrayna’ya yönelik yeni ve kapsamlı bir askeri yardım paketini duyurdu. Paket, IRIS-T hava savunma füzeleri, çeşitli insansız hava araçları, zırhlı araçlar ve çok sayıda topçu mühimmatı içeriyor. Yardımın detayları Almanya hükümetinin resmi internet sitesinde yayımlandı.

Almanya hükümeti, Ukrayna’ya yönelik yeni ve kapsamlı bir askeri yardım paketinin teslim edildiğini duyurdu.

Paket, IRIS-T hava savunma sistemleri için füzeler, topçu mühimmatı, çeşitli insansız hava araçları, istihkam destek ekipmanları ve zırhlı araçlar gibi pek çok kalemi içeriyor.

Yardımın detayları Almanya federal hükümetinin resmi internet sitesinde yayımlandı.

Yayımlanan bilgilere göre, Ukrayna’ya teslim edilenler arasında adı belirtilmeyen sayıda IRIS-T SLM uçaksavar füze sistemi füzesi bulunuyor.

Ayrıca Leopard 2 muharebe tankları için mühimmat, Gepard kundağı motorlu uçaksavar sistemleri için yaklaşık 40 bin mermi, 155 mm kalibrede 27 bin topçu mermisi ve 122 mm kalibrede 1000 topçu mühimmatı pakette yer aldı.

Keşif amaçlı 70 adet Vector İHA (yedek parça setleriyle birlikte), 150 adet HF-1 silahlı insansız hava aracı ve 20 adet yer tabanlı robotik platform da gönderilenler arasında.

Paket ayrıca, yedek parçalarıyla birlikte 6 adet Bergepanzer 2 zırhlı kurtarma aracı içeriyor.

Bunlara ek olarak Kiev’e, yedek parça setleriyle birlikte 4 adet WISENT 1 mayın temizleme aracı, 2 adet mayın temizleme istihkam pulluğu ve 41 adet yer gözetleme radar istasyonu sağlandı.

Yardım paketi, lazerli mesafe ölçerler, kızılötesi dürbünler, dalgıç scooterları ve sınır hizmetleri için araçlar gibi onlarca yardımcı ekipmanı da kapsıyor.

Tanksavar roketatarlar RGW 90 ile G3 ve MK 556 piyade tüfekleri de Ukrayna’ya teslim edildi.

N-TV‘nin ocak ayında aktardığına göre, Berlin yılın ilk yarısında Kiev’e yönelik askeri destek hacmini önemli ölçüde artırmayı planlıyordu.

Kanalın haberine göre, yeni hava savunma sistemleri, tanklar ve obüslerin teslim edilmesi planlanıyordu. Almanya hükümeti, mart ayında askeri yardım listesini güncelleyerek üç yeni Gepard uçaksavar sistemi, ek IRIS-T füzeleri ve mühimmat partilerini listeye ekledi.

Aynı ayda Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, savunma alanı ve altyapıya önemli yatırımlar öngören bir yasayı imzaladı. Yasa, özellikle Ukrayna’ya askeri destek için 3 milyar avro tahsis edilmesinin önünü açtı.

Geçen yılın ekim ayında, parlamento seçimlerinden önce, Hristiyan Demokrat Birliği lideri ve o dönemki başbakan adayı Friedrich Merz, Ukrayna’ya Taurus seyir füzelerinin tedarikini aktif olarak savunuyordu. Ancak zamanla söylemi daha temkinli hale geldi.

Aralık ayında, bu tür kararların yalnızca ABD ve Avrupalı müttefiklerle istişare edildikten sonra alınması gerektiğini vurguladı.

Şubat ayında ise Merz, Ukrayna’ya Taurus füzelerinin teslimini desteklediğini, fakat bunun tüm Avrupalı ortakların rızasıyla olması gerektiğini belirtti.

7 Mayıs’ta, federal başbakan sıfatıyla yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın olası Taurus tedariki konusunda yeni Almanya hükümetine güvenebileceğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Von der Leyen: Ukrayna’nın AB üyeliği hızlanmalı

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne katılım sürecinin hızlandırılması gerektiğini ve esaslı müzakerelerin bu yıl başlayabileceğini belirtti. Von der Leyen, AB üyeliğini Ukrayna için en güvenilir güvenlik garantisi ve kalıcı barışın teminatı olarak gördüğünü ifade etti.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne katılım sürecinin hızlandırılması gerektiğini belirterek, esaslı müzakerelerin bu yıl başlayabileceğini söyledi.

Von der Leyen, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 80. yıl dönümü vesilesiyle Avrupa Parlamentosu’na hitaben yaptığı konuşmada, AB üyeliğinin Ukrayna için en güvenilir güvenlik garantisi ve adil, kalıcı barışın en büyük teminatı olacağını vurguladı.

Von der Leyen, Ukrayna’nın AB üyeliği yolunu hızlandırmaları gerektiğini belirterek, bunun sadece Ukrayna’nın arzusu olmadığını, aynı zamanda en güvenilir güvenlik garantisi olabileceğini ifade etti.

Adil ve kalıcı barışın Ukrayna için yeni refah dönemi açabileceğini ve Avrupa’da yeni güvenlik mimarisi inşa etmeye yardımcı olabileceğini düşündüğünü söyledi.

Avrupa Komisyonu Başkanı, bu konuyu geçen ayın sonunda Roma’da Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı görüşmede ele aldığını açıkladı.

Von der Leyen, “Katılım müzakerelerinin ilk kümesini açmak ve 2025 yılında tüm kümeleri açmak için Ukrayna ile yoğun şekilde çalışıyoruz,” diye ekledi.

Ukrayna’ya barış gücü planı çıkmaza girdi: Avrupa ülkeleri asker bulamıyor

Ukrayna’nın AB’ye katılım müzakerelerinin resmi başlangıç süreci, Haziran 2024’te Lüksemburg’da düzenlenen hükümetler arası konferansta başlatılmıştı.

Ancak, Associated Press ajansı o dönemde yaptığı değerlendirmede, esaslı görüşmelerin önümüzdeki aylarda başlamasının pek olası olmadığını ve toplamda yıllarca sürebileceğini belirtmişti.

Müzakereler, aday ülkenin mevzuatının taranmasını ve AB’nin mevcut mevzuatına uyarlanmasını, ayrıca AB gerekliliklerini (Kopenhag kriterleri olarak bilinen) karşılamak için gerekli yargı, idari, ekonomik ve diğer reformların uygulanmasını içeriyor.

Von der Leyen, sürecin kolay olmayacağı ve kestirme yolların bulunmadığı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Hem NATO’ya hem de Avrupa Birliği’ne üyelik için Ukrayna’nın birliğin tüm üyelerinin onayına ihtiyacı bulunuyor. Ülke hâlâ AB üye adayı statüsünde.

Zelenskiy, Rusya’nın askeri operasyonunun dördüncü gününde, 28 Şubat 2022’de ülkenin AB üyeliği başvurusunu imzalamıştı. Ukrayna’nın AB’ye girme arzusu, 2019 yılından bu yana anayasasında yer alıyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yaz 2022’de yaptığı açıklamada, Rusya’nın Ukrayna’nın AB’ye katılmasına karşı olmadığını söylemişti.

Putin, “Biz her zaman Ukrayna topraklarının askeri olarak kullanılmasından karşı çıktık, zira bu bizim güvenliğimizi tehdit ediyor. Karşı çıktığımız şey buydu. Ancak ekonomik entegrasyona gelince, Tanrı aşkına, bu onların seçimi,” şeklinde konuşmuştu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English