Bizi Takip Edin

AMERİKA

SVB’nin iflasından sonra: ‘Daha fazla banka batacak’

Yayınlanma

ABD’de Silikon Vadisi Bankası (SVB) ile new York merkezli Signature’un batmasının ardından finans sektöründe domino etkisinden endişe ediliyor.

Hazine Bakanı Janet Yellen’ın bankacılık sektörünü ‘güvenli’ ve ‘sağlam’ olarak nitelendirmesi herkesi aynı şekilde rahatlatmış görünmüyor. SVB’yi üzerine alan Federal Mevduat Sigorta Şirketinin (FDIC) eski başkanı William Isaac, daha fazlasının olacağından şüphe duymadığını söyledi.

Politico’ya konuşan Isaac, durumun kendisine fazlasıyla 1980’leri hatırlattığını da belirtti. Isaac, ABD’de yüksek enflasyon ve artan faizlerin krize neden olduğu 1980’lerde FDIC’nin başındaydı.

Pentagon bağlantısı

Başka bazı uzmanlar da, büyük bankaların olmasa bile, bölgesel bankaların risk altında olduğunu düşünüyor. FDIC’nin bu kapsamda küçük ve orta boyutlu bankalardan finansal durumları ile ilgili bilgi istediği belirtiliyor.

Normal şartlarda FDIC’nin kontrolüne giren bankaların başkaları tarafından satın alınması bekleniyor. Büyük bankaların buna yanaşıp yanaşmayacağı belli değil. Bu durumda, bankanın varlıklarının parça parça satılması gündeme gelecek.

Daha zorda olanlar ise, özellikle nakit bolluğu yaşanan 2020 ve 2021 yıllarında büyük fonlar toplayan teknoloji ve biyoteknoloji startup’ları. Banka mevduatlarına ulaşamayan bazı şirketlerin Pentagon gibi kurumlarla taşeron ilişkilerine sahip olduğu ve bazı savunma projelerinin aksayabileceği vurgulanıyor.

Sermayeden kurtarma çağrıları

Eski Hazine Bakanı Larry Summers, bütün bankacılık sektörünü vuracak bir risk görmediğini, ama startup’ların kendi elemanlarının ücretlerini ödeyememesi durumunda ciddi bir sorunun ortaya çıkacağını belirtti.

NBA takımlarından Dallas Mavericks’in sahibi ve 2929 Entertainment’ın ortağı Mark Cuban da benzer bir şeye dikkat çekerek, startup’ların batmaması için Fed’i, SVB’nin tüm borçlarını üstlenmeye çağırdı.

‘Batamayacak kadar büyük’

Fortune tarafından yapılan araştırmaya göre, SVB tüm startup’ların yaklaşık yüzde 50’sinin tercih ettiği finansal kuruluştu. Buna ek olarak, Andreessen Horowitz, General Catalyst ve Benchmark’ın da aralarında bulunduğu 1.074 risk sermayesi (venture capital) ve özel sermaye (private equity) şirketinin de SVB’de sermaye sahibi olduğu ortaya çıktı.

California’nın Demokrat Temsilciler Meclisi üyesi ve Silikon Vadisini de içeren 17. Bölge’nin temsilcisi Ro Khanna, SVB’nin ‘teknoloji ekosisteminin can damarı’ olduğunu söyledi ve “Bu bankayı batmaya terk edemezler,” diye konuştu. Bu durumda, 2008 krizinin ‘Too Big To Fail’ (Batmasına İzin Verilemeyecek Kadar Büyük) mottosu yeniden gündeme gelebilir.

Tekno-fütüristler devlete muhtaç mı kaldı?

Öte yandan Silikon Vadisi müşterilerinin devlete yaptığı çağrının, büyük teknoloji şirketlerinin devletle olan ilişkilerini ironik bir şekilde tekrar gözler önüne serdi.

Axios’ta yer alan değerlendirmede, yıllardır kamu ile devleti gereksiz olarak gören ‘teknoloji entelijansiyası’nın SVB’nin batışı ile birlikte açıkta kaldığına vurgu yapılıyor.

Yine kripto para hareketinin de bilgisayar kodu ile yazılan yeni para birimi ve kurumların, bugünün mali kurumlarını antik bir kalıntıya dönüştüreceği düşünülüyordu.

Özellikle San Fransisco Körfez Bölgesindeki teknoloji zenginlerinin para yığdığı yerler olarak bilinen SVB gibi bankaların batmasından, ABD’nin bir tür teknoloji distopyasına doğru gittiğini düşünenlerin keyif aldığını tahmin etmek zor değil. 

AMERİKA

ABD’li senatör: Musk’ın Çin bağlantıları ABD ulusal güvenliği için ‘derin bir tehdit’

Yayınlanma

Elon Musk’ın yeni Donald Trump yönetimine katılımı, olası çıkar çatışmaları nedeniyle incelemeye alınırken, bir senatör Tesla ve SpaceX CEO’sunun Çin ile olan iş bağlarının ABD ulusal güvenliğini tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu.

Senato’nun gizlilik, teknoloji ve hukuk alt komitesi başkanı Richard Blumenthal, “Bunun tehlikeli olmanın ötesinde olduğunu düşünüyorum. Bay Musk ve SpaceX’in bu pozisyonda olmasının ulusal güvenliğimiz için derin bir tehdit olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Cumhuriyetçi Trump, Musk’ın federal kurumlarda potansiyel olarak büyük kesintilerin yanı sıra düzenlemelerde yapılacak değişiklikleri denetlemeyi amaçlayan bir hükümet verimlilik komisyonuna eş başkanlık edeceğini söyledi.

Tesla araçlarının yarısını, satışlarının da üçte birini gerçekleştirdiği Çin’de üretirken, ABD Savunma Bakanlığı ve diğer devlet kurumları da SpaceX’e giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.

Musk’ın Çin ve Başbakan Li Qiang da dahil olmak üzere bazı üst düzey yetkilileriyle olan yakın iş ilişkileri, Pekin tarafından özellikle geçiş döneminin ilk günlerinde Trump’a bir arka kanal olarak değerlendirilebileceğine dair haberlere yol açtı.

Salı günü ABD’li teknoloji şirketleri ve bu şirketlerin Çin ile olan ilişkilerinin ele alındığı bir oturumda konuşan ve 2011 yılından bu yana Connecticut’ta Demokrat senatör olarak görev yapan Blumenthal, Musk’ın Pekin ile olan bağlarının istismar edilebileceğini savundu.

ABD’de Musk ve Ramaswamy “hükümet verimliliğini” denetleyecek

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’nin nükleer modernizasyon planı: Pentagon’dan kritik açıklama

Yayınlanma

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), ülkenin nükleer cephaneliğini artırma ve modernize etmeyi planlandığını açıkladı. Bu adımın, caydırıcılık kabiliyetini güçlendirmek amacıyla hayata geçirileceği ifade edildi.

Nükleer politikalardan sorumlu savunma bakan yardımcısı Richard Johnson, bu hedefin gerekirse nükleer kuvvetlerdeki stratejik ayarlamaları da içereceğini belirtti.

Johnson, Washington merkezli Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) düzenlenen konferansta yaptığı konuşmada, “Bugün mevcut ABD kuvvetlerine ve doktrinine güveniyoruz. Fakat, eğer caydırıcılık kabiliyeti yetersiz kalırsa, bu eksikliği zamanında gidermeye hazır olmalıyız,” dedi.

Johnson, ABD’nin nükleer doktrinini, silahların modernizasyon programını ve kuvvetlerin hazır olma durumunu gerektiğinde yeniden değerlendireceğini vurguladı.

Yetkili, “Caydırıcılık başarısız olsa bile Washington, belirlediği hedeflere ulaşabilecek kapasitededir,” ifadesini kullandı.

20 Kasım’da, ABD Silahlı Kuvvetleri Stratejik Komutanı (STRATCOM) General Anthony Cotton, ABD’nin, Rusya ve Çin’e ek olarak “üçüncü taraf” tehditlerine karşı yeterli güçlere sahip olup olmadığını inceleyeceğini bildirmişti.

Cotton, günümüz tehditlerinin, nükleer modernizasyonun başladığı dönemden çok daha karmaşık hale geldiğini belirterek, “Stratejik planlama artık Rusya ve Çin’in giderek artan agresif tavırlarına uygun şekilde yeniden şekillendirilmelidir,” değerlendirmesini yapmıştı.

STRATCOM temsilcisi Tuğamiral Thomas Buchanan ise ABD’nin, potansiyel düşmanlara karşı caydırıcılık sağlayacak bir cephaneliğe sahip olması gerektiğini, aksi takdirde nükleer saldırı senaryolarının devreye girebileceğini söylemişti.

Öte yandan, 19 Kasım’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın nükleer doktrininde önemli değişiklikler içeren güncellemeleri onayladı.

Yeni doktrine göre, insansız hava araçları veya nükleer olmayan seyir füzeleri ile yapılan saldırılarda ya da toprak kaybetme tehdidi karşısında nükleer silah kullanımının mümkün olduğu açıklandı.

Ayrıca, diğer nükleer güçlerin dolaylı olarak çatışmaya dahil olması, Moskova tarafından “saldırı” olarak değerlendirilecek.

Bu kapsamda, yalnızca Rusya’nın değil, müttefiki Belarus’un toprak bütünlüğüne yönelik tehditler de agresif bir tutumla karşılanacak.

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, Ocak 2023 itibarıyla Rusya’nın 4 bin 500, ABD’nin ise 3 bin 700 nükleer savaş başlığı bulunuyor.

Rusya’nın nükleer doktrinini güncellemesi ne anlama geliyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English