Bizi Takip Edin

AVRUPA

Tank krizi Almanya’yı sarsıyor

Yayınlanma

Almanya’nın Leopard tanklarının Ukrayna’ya verilmesine ayak sürümesinin yarattığı kriz sürüyor.

Geçen Cuma Almanya’daki Amerikan üssü Ramstein’da yapılan Ukrayna Savunma Temas Grubu toplantısından tank kararı çıkmamıştı.

Berlin’in, Kiev’e Leopard 2 tanklarını vermek için ABD’nin de M1 Abrams tanklarını vermesini şart koştuğu öne sürüldü.

Britanya’nın başını çektiği daha küçük bir koalisyon ise Almanya’ya baskı uygulamayı sürdürüyor ve en azından Leopard tanklarına sahip olan ülkelerin bu tankları yeniden ihracatına izin verilmesini hedefliyor.

Bunun yanında Der Spiegel’in haberine göre, Alman ordusunun (Bundeswehr), yeşil ışık yakılması durumunda Ukrayna’ya verilebilecek 19 adetlik bir Leopard 2 paketini sunduğu belirtiliyor.

Yeşiller’den destek

Almanya’daki trafik lambası koalisyonunun ortaklarından Yeşiller’in Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Polonya veya diğer müttefiklerin kendilerinde bulunan Leopard tanklarını Ukrayna’ya vermek istemesi durumunda Almanya’nın buna engel olmayacağını söyledi.

Baerbock, Polonya’dan henüz bu konuda bir izin başvurusu almadıklarını da ekledi. Polonya, Almanya izin vermese dahi Ukrayna’ya kendi Leopard tanklarını gönderebileceklerini açıklamıştı.

CDU, koalisyonu bozmak için harekete geçti

Trafik lambası koalisyonundaki Leopard çatlağı, Alman iç siyasetinde de yeni bir hareketliliğe neden oldu.

Koalisyon ortaklarından FDP ile Yeşiller’in Ukrayna’ya tank sevkiyatının derhal başlamasından yana olmaları, SPD’nin liderliğindeki hükümeti zorlamaya başladı.

Bild’e konuşan CDU Grup Başkanvekili Thorsten Frei, üç partinin bu denli merkezi bir mesele üzerinde anlaşamıyor olmasına işaret ederek, “Belki de yeni bir başlangıç yapmanın zamanıdır,” dedi. Frei, partisinin sorumluluk almaya hazır olduğunu da belirtti.

CDU dış ilişkiler uzmanı Norbert Röttgen de FDP ve Yeşiller’e seslenerek, “Bu başarısızlığın sorumluluğunu alıp almayacağınızı kendinize sormanız gerek,” dedi.

CDU Aşağı Saksonya lideri Sebastian Lechner daha da ileri giderek FDP ve Yeşiller’e trafik lambası koalisyonundan ayrılma çağrısı yaptı.

Almanya, Polonya’nın karşı saldırısından rahatsız

Polonya’nın başını çektiği ülkelerin Almanya’ya ‘tank’ baskısı yapması ve buna bir medya kampanyasının eşlik etmesi Berlin’deki yetkilileri kızdırıyor.

Polonya, son günlerde oldukça agresif bir propaganda yürütüyor ve Ukrayna’ya Leopard tanklarının sevkiyatını Almanya’nın engellediğini ileri sürüyor.

Varşova’nın bir ‘medya suçlama savaşı’ ilan ettiğini düşünen ve bundan rahatsız olan Alman yetkililer, tüm iddialara rağmen Polonya’dan henüz bir ihracat izin talebi gelmediğinin altını çiziyorlardı.

Polonya, yeniden ihracat talebinde bulunacak

Öte yandan, Rusya karşıtı bloğun en ‘şahin’ üyelerinden Polonya’nın, kendi elindeki Leopard tanklarını Ukrayna’ya göndermek için Almanya’ya izin başvurusunda bulunacağı bildiriliyor.

Savaş koalisyonunun önde gelen ülkelerinden Baltıkların dışişleri bakanları da Almanya’ya tank çağrısı yaptı. Baltık ülkeleri, Almanya’nın ‘özel bir sorumluluğu’ olduğunu ileri sürdü.

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Almanya dahil olmasa da daha küçük bir koalisyonun Ukrayna’ya tank gönderebileceğini söyledi.

Morawiecki, dün (Pazar) yaptığı açıklamada, Almanya’nın tutumunun ‘kabul edilemez’ olduğunu söyerken, “Her gün masum insanlar ölüyor,” dedi.

Alman kamuoyundan destek yok

Muhalefetteki Sol Parti (Die Linke) Ukrayna’ya tank sevkiyatına karşı çıkıyor.

Partinin doğu işlerinden sorumlu komiseri Sören Pellmann, Doğu Almanya’daki kamuoyunun üçte birinden daha azının Ukrayna’ya Leopard tanklarının verilmesini desteklediğini açıkladı.

Tank sevkiyatının Almanya’daki demokrasiyi riske atabileceğini kaydeden Pellmann, Alman hükümetinden yurttaşların çoğunluğuna karşı bir karar almamasını talep etti.

Alman parlamentosu Bundestag’daki konuşmasında, tank sevkiyatının savaşı tırmandıracağına dikkat çeken Sol Partili vekil, “Tanklar hakkındaki tartışma, nükleer bir güce karşı yapılan çılgınlıktır,” dedi.

ABD’de senatörlerden ‘Abrams’ hamlesi

ABD’de bazı senatörler, Almanya’nın ‘Leopard için Abrams’ koşulu getirmesi üzerine harekete geçti.

Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin yeni Cumhuriyetçi başkanı Teksas senatörü ​​Michael McCaul, “Eğer Abrams tanklarını, sadece bir tanesini, vereceğimizi açıklarsak, bu bir şeyleri serbest bırakır… Duyduğuma göre, Almanya, bizim liderliği almamızı bekliyormuş,” dedi.

McCaul, Abrams tanklarının verilmesinin ‘domino etkisi’ yaratacağını ve bu sayede Avrupa ülkelerinin de Leopard tanklarını Ukrayna’ya vereceğini savundu.

ABD’den Almanya’ya ‘azar’

ABD, kamuoyu önünde Almanya hakkında olumsuz bir açıklama yapmaktan kaçınsa da kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin hayli gergin geçtiği belirtiliyor.

Süddeutsche Zeitung’un haberine göre, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile SPD’li siyasetçi ve Federal Özel İlişkiler Bakanı Wolfgang Schmidt arasındaki görüşme bir hayli gergin geçti.

Görüşmede Austin’in Amerikan M1 Abrams tanklarını Ukrayna’ya vermesinin zor ve zaman alıcı olduğunu, Leopard 2 tanklarının ise tüm Avrupa’da hazır bulunduğunu söylediği ileri sürülüyor.

Almanların geri adım atmaması üzerine, ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Olaf Scholz’ün dış siyaset danışmanı Jens Plotner’i ağır bir şekilde azarlamaya başladı.

AVRUPA

Alman Dışişlerinin Brüksel’deki lüks mülkleri Sayıştay denetimine takıldı

Yayınlanma

Perşembe günü yayınlanan bir rapora göre Almanya Dışişleri Bakanlığı, Brüksel’deki diplomatik temsilciliği için lüks mülkler satın alarak vergi mükelleflerinin parasını israf ettiği gerekçesiyle Federal Sayıştay tarafından ağır bir şekilde eleştirildi.

Rapora göre, Dışişleri Bakanlığı 2021 yılında yaklaşık 8 milyon avro karşılığında Brüksel’de ‘park benzeri bir mülk ve cömertçe donatılmış bir bina’ satın aldı. Tadilattan sonra bu bina Brüksel’deki üç Alman diplomatik temsilciliğine de ev sahipliği yapacak.

Raporda, “Dışişleri Bakanlığı ne satın alma ihtiyacını ortaya koymuş ne de ekonomik verimlilik ve tasarruf gerekliliklerine uymuştur,” deniliyor. Rapor, Dışişleri Bakanlığını ihtiyaç duyulmayan mülkleri ‘mümkün olduğunca az zararla’ yeniden satmaya çağırıyor. Sayıştay, “Bu durum özellikle bütçe kanununa aykırı olarak edinilen Brüksel’deki konut için geçerlidir,” diyor.

Dışişleri Bakanlığındaki kaynaklar, “AB büyükelçisi için yeni bir konut ihtiyacı 2007’den beri var. O tarihten bu yana Bakanlık uygun bir mülk arayışındaydı ancak başarılı olamadı,” diyerek kendilerini savundular. Euractiv’e konuşan bakanlık kaynakları, söz konusu mülkün ‘ihtiyaçları karşılayan uygun bir mülk’ olarak tespit edildiğini belirtiyorlar.

Fakat denetçiler, 2007 yılında yeni bir mülk edinmek yerine PermRep’in mevcut konutunun resmi bölümünün genişletilmesinin planlandığını belirttiler. Denetçilere göre, planlar daha fazla takip edilmedi ve genişlemeye karşı nedenler belgelenmedi.

15.000 metrekarelik yeni mülk, mevcut mülklerden altı kat daha büyük. Rezidans ayrıca kapalı yüzme havuzu ve tenis kortu ile donatılmış olup bakım masraflarını da fazla.

Kaynaklar Euractiv’e, “AB Daimi Temsilcisinin ikametgahı için […] o dönemde sadece satın alınan mülkün gereksinimleri karşılayabileceği düşünülebilirdi,” açıklamasını yaptı.

Rapor ayrıca Brüksel’deki vakanın tek olmadığını da gösteriyor. Sayıştay’a göre Ortadoğu’daki yabancı bir misyonda Alman Okulu inşa etmek üzere 5 milyon avroluk bir mülk satın alındı. Tek sorun, ‘arazinin sadece bahçe arazisi olarak belirlenmiş olması nedeniyle’ üzerine inşaat yapılamaması.

Rapor, bakanlığın 2022 yılında yurtdışındaki mülklerin işletilmesi, bakımı ve donanımı için yaklaşık 150 milyon avro harcadığını özetliyor. İnşaat önlemleri için ise 66 milyon avro daha ayrılmış. Dışişleri Bakanlığı, 2022 yılında yurtdışındaki mülkleri için birikmiş yenileme miktarının yaklaşık 2,5 milyar avro olacağını tahmin ediyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Avrupalı enerji şirketleri gaz depolamak için Ukrayna’ya yöneliyor

Yayınlanma

AB’nin doğal gaz depolarının tam kapasiteye yaklaşması, Avrupalı enerji şirketlerini kış aylarının en yoğun talebi öncesinde fazla rezervleri Ukrayna’da depolamaya yöneltti.

Gas Infrastructure Europe’un rakamlarına göre, AB’nin depoları şu anda neredeyse yüzde 99 oranında dolu durumda ve Brüksel’in Kasım ayı itibariyle depolama kapasitesinin yüzde 90’ına ulaşma hedefi aşıldı.

Bu rakam, sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatının devam etmesi ve talebin azalması nedeniyle bölgenin bazılarının korktuğundan çok daha fazla gaz depoladığını gösteriyor.

Financial Times’a (FT) göre bu durum AB’yi bir enerji şokuna karşı daha az kırılgan hale getirse de, kıtanın önümüzdeki kış için ihtiyaç duyduğu tüm enerjiye sahip olacağının garantisi olmaktan uzak.

Fiyat raporlama ajansı Argus’un Avrupa gaz fiyatlandırma müdürü Natasha Fielding, “Planlanmamış büyük arz kesintileri ya da Avrupa ve Asya’yı aynı anda vuran uzun ve derin soğuk hava dalgaları dışında Avrupa’da gaz sıkıntısı riski bu kış için düşük. Avrupa olabildiğince iyi stok yaptı,” dedi.

Buna karşın, Uluslararası Enerji Ajansı geçen yıl Avrupa’daki depolama tesislerinin şimdiye kadar sadece üçte ikisinin dolu olma riski taşıdığı uyarısında bulunmuştu.

AB’deki depolama tesislerinin neredeyse kapasiteye ulaşmasıyla birlikte şirketler rezervlerini depolamak için Avrupa’nın en büyük tanklarına ev sahipliği yapan Ukrayna’ya yönelmeye başladı ve ülkede tutulan doğal gaz miktarı savaştan bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Bazıları da kapasiteyi arttırmak için LNG tankerlerine açık denizde ‘yüzer depo’ görevi görmeleri için ödeme yapıyor.

Birleşik Krallık’ın kapasitesi diğer pek çok Avrupa ülkesinin kapasitesinden çok daha küçük olmasına rağmen, ülkedeki tüm depolar neredeyse kapasiteye yakın bir şekilde doldurma konusunda AB’ye benzer bir başarısı var: Şu anda mevcut oranlar yüzde 95.

Ukrayna’nın avantajları

Ukrayna’nın savaştan kaynaklanan risklere rağmen bir depolama alternatifi olarak ortaya çıkmasının nedeni, ucuz depolama tarifeleri ve üç yıl boyunca gümrük vergisi muafiyeti gibi teşvikler sunarak gazın AB’ye kolayca yeniden ithal edilmesini sağlaması.

Devlet enerji şirketi Naftogaz’a göre ülkedeki tanklar büyük ölçüde ülkenin batısında, cephe hatlarından uzakta, yerin derinliklerinde yer alıyor ve şu anda AB kuruluşlarına ait 2 milyar metreküpten fazla gaz içeriyor. Şirket 10 milyar metreküpten fazlasını (Ukrayna’nın ulusal kapasitesinin üçte biri) yabancı müşterilere sunmuş durumda.

Naftogaz CEO’su Oleksiy Çernışov, Avrupalı şirketlerin gazlarını Ukrayna’daki depolara koyarak ‘tamamen ticari bir risk’ aldıklarını ve çatışmalardan uzak olmasına rağmen Rus saldırılarının hedefi olabileceklerini söyledi.

Naftogaz, bu yılın ocak ve ekim ayları arasında ülke genelindeki tesislerinden 128’inin Rus saldırılarından zarar gördüğünü belirtirken, sektördeki kişiler hiçbir yeraltı deposunun vurulmadığını söylüyor.

AB ve Ukrayna ayrıca depolama tesislerinin savaştan kaynaklanan hasarlara karşı sigortalanması olasılığını da görüşüyor. Çernışov herhangi bir garantinin Ukrayna tanklarının kullanımını daha da artıracağını söyledi fakat sigortanın öngörülebilir gelecekte uygulanabilir olmasını beklemediğini de sözlerine ekledi.

Brüksel, üye ülkelere Rusya’dan ithalatı yasaklama yetkisi verecek

Öte yandan AB, Ukrayna savaşının başlamasından yaklaşık iki yıl sonra üye ülkelere Rusya ve Belarus’tan gaz ithalatını durdurma yetkisi vermeye hazırlanıyor.

Brüksel tarafından önerilen ve Financial Times tarafından görülen yasa taslağına göre, herhangi bir üye ülke Rusya ve Belarus’tan şirketlerin kendi gaz boru hatlarında ve sıvılaştırılmış doğal gaz terminallerinde kapasite satın almasını yasaklayabilecek.

Birliğin üst düzey bir yetkilisine göre bu öneri, AB enerji şirketlerinin Rus gaz sağlayıcılarıyla yaptıkları sözleşmelerden yüksek tazminat ödemek zorunda kalmadan çıkabilmeleri için bir temel oluşturabilir.

AB, savaşın ardından Rus enerjisine olan bağımlılığını kademeli olarak azaltmış olsa da, LNG sevkiyatları da dahil olmak üzere gaz tedarikinin yaklaşık onda birini hâlâ bu ülkeden alıyor. Avusturya ve Macaristan’ın da aralarında bulunduğu bazı üye devletler hâlâ büyük ölçüde Rus kaynaklarına güveniyor.

Avrupa Komisyonu üye ülkeleri kalan gaz ithalatını kesmeye zorlamak istiyor. Aralarında Polonya ve Baltık ülkelerinin de bulunduğu bazı üye ülkeler Moskova’ya karşı daha sert önlemler alınmasını talep ediyor.

Taslak mevzuata göre AB üye devletleri, ‘temel güvenlik çıkarlarını korumak için gerekli olduğu hallerde’ Rusya ve Belarus’tan gelen gaz operatörlerinin altyapıya erişimini “kısmen ya da gerekçelendirildiği hallerde tamamen sınırlandırabilecek.”

Üye devletler ve Avrupa Parlamentosu’ndan müzakerecilerin taslak metni cuma günü onaylaması bekleniyor. Metnin nihai halinin parlamento ve üye devletler tarafından resmi olarak onaylanması gerekiyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Danimarka kamusal alanlarda dini metinlerin yakılmasını yasakladı

Yayınlanma

Danimarka’da hükümeti oluşturan Sosyal Demokratlar, Liberaller ve Ilımlılar perşembe günü, Kuran veya İncil gibi dini metinlere kötü muameleyi suç haline getiren bir yasa tasarısı lehinde oy kullandı.

İsveç ve Danimarka’da meydana gelen bir dizi Kuran yakma olayının yurtiçi ve yurtdışındaki Müslüman toplulukların sert ve zaman zaman şiddet içeren tepkilerine yol açmasının ardından Danimarka hükümeti böyle bir yasak önerisini incelemeye karar verdi.

Danimarka Radyosuna göre Adalet Bakanı Peter Hummelgaard, birçok insan için bunun bir ‘prensip meselesi’ olduğunu anladığını söyledi.

Danimarka parlamentosu Folketing’de yaptığı konuşmada Hummelgaard, “Danimarka’nın güvenliği ile birkaç kişinin, şiddet içeren tepkileri kışkırtmak için birçok kişi için çok şey ifade eden şeyleri tekrar tekrar ve kasıtlı olarak ateşe verme hakkını tarttığımızda, Danimarka’nın güvenliğini seçiyoruz,” dedi.

Muhafazakâr Danimarkalı Demokratların lideri Inger Støjberg ise yeni yasayı desteklemedi. İsveç’in Kuran yakma olaylarından sonra yaşadığı çalkantıya rağmen bu tür eylemlerin hâlâ ‘ifade özgürlüğü’ kavramı ile korunduğunu hatırlatan Støjberg, “İsveçlilerin özgürlük hakları için sağlam bir duruş sergilediğini, Danimarka hükümetinin ise büyük ölçüde şiddet yanlılarının vetosuna boyun eğdiğini düşünün,” dedi.

Danimarka hükümeti tasarıyı ağustos ayında sunduğunda, kutsal semboller gibi şeylere getirdiği geniş yorum nedeniyle ağır eleştirilere maruz kalmıştı. Ayrıca sanat dünyası ve medya tarafından da Danimarka’da ‘ifade özgürlüğünü kısıtladığı’ gerekçesiyle eleştirilmişti.

O tarihten bu yana hükümet, tasarıyı Danimarka’da tanınan dinlerin kutsal metinleri için geçerli olduğunu ve önerilen cezanın para cezası veya iki yıla kadar hapis cezası olduğunu belirtecek şekilde revize etti.

Oylamadan önce tasarının kabul edileceğine dair birçok işaret vardı fakat Danimarka basınına göre, iktidardaki koalisyon partileri de dahil olmak üzere önemli sayıda Danimarkalı milletvekili, parti kararı olmasaydı tasarıya oy vermeyecekti.

Danimarka hükümeti tasarının ülkenin güvenliğini korumak amacıyla sunulduğunu savunurken, bazı eleştirmenler tasarının Danimarka hükümetinin 2025-2026 yıllarında BM Güvenlik Konseyinde yer almak istemesi nedeniyle sunulduğunu ve bunun için de belli sayıda Müslüman ülkenin oyuna ihtiyaç duyulduğunu ileri sürüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English