Bizi Takip Edin

AMERİKA

Trump, Ukrayna’ya silah sevkiyatını yeniden başlattı

Yayınlanma

Reuters’in kaynaklarına göre, ABD kısa bir duraklamanın ardından Ukrayna’ya silah sevkiyatına yeniden başladı. Donald Trump’ın ilk başta Ukrayna’ya desteği kesme fikrinden vazgeçtiği belirtilirken, Beyaz Saray içinde askeri yardımın miktarı konusunda anlaşmazlıklar devam ediyor.

Reuters‘in konuya vakıf kaynaklara dayandırdığı haberine göre, ABD, kısa bir aranın ardından Ukrayna’ya silah sevkiyatına yeniden başladı.

Şubat ayının başlarında Kiev’e yardımların yeniden başlamasıyla birlikte, Donald Trump yönetiminin başlangıçta Ukrayna’ya her türlü desteği kesme fikrinden vazgeçtiği belirtildi.

Ancak, ajansın görüştüğü kaynaklardan biri, Beyaz Saray’daki yetkililer arasında Amerikan stoklarından ne kadar askeri yardım sağlanması gerektiği konusunda hâlâ anlaşmazlıklar olduğunu ifade etti.

The Washington Post‘a konuşan bir Kongre kaynağına göre, Trump, ABD’nin diğer ülkelere yaptığı yardımları 90 gün süreyle askıya alma kararnamesiyle Kiev’e silah sevkiyatını dondurmuştu.

Dışişleri Bakanlığı, kararnamenin öncelikle Ukrayna hükümetine bütçe desteği, insani yardım ve kalkınma amaçlı destek sağlamak üzere on milyarlarca dolar gönderen ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nı (USAID) etkilediğini belirtmişti.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ise Ukrayna’ya yapılan askeri yardımın Trump’ın kararnamesiyle getirilen kısıtlamalara tabi olmadığını vurgulamıştı.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy de Trump’ın emrinin askeri desteği kapsamadığını, yalnızca insani yardım programlarını etkilediğini belirtmişti.

Fakat Reuters‘in haberine göre, Trump yönetiminin silah sevkiyatının askıya alınmasını ve ardından yeniden başlatılmasını resmen kabul edip etmeyeceği belirsizliğini koruyor.

Dışişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, Rusya’nın askeri müdahalesinin başlangıcından 2025’e kadar ABD, Kiev’e 66 milyar dolar askeri yardım sağladı ve 2014’ten bu yana sağlanan yardım miktarı yaklaşık 70 milyar dolara ulaştı.

Zelenskiy, Ukrayna’nın aldığı silahların değerini yaklaşık 76 milyar dolar olarak tahmin ederken, Trump ise 200 milyar dolar değerinde silah sağlandığını iddia etti.

Trump ayrıca, Kiev’in Amerikan yardımını nadir toprak metalleri karşılığında alacağı bir anlaşma yapmayı planladığını da belirtmişti.

Reuters‘in Amerikalı ve Ukraynalı kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Joe Biden’ın başkanlığının son yılında ABD, Ukrayna’ya silah sevkiyatını önemli ölçüde yavaşlattı.

Savaşın ilk iki yılında aylık yardım 1,1 milyar dolara ulaşırken, ocak ayından ekim ayına kadar Washington, Ukrayna’ya ayda ortalama 558 milyon dolar değerinde silah sağladı.

Sadece ekim ayından Ocak 2025’e kadar olan dönemde sevkiyatlar, savaşın ilk iki yılındaki seviyelere yükseldi.

Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüyle birlikte Ukrayna’ya silah sevkiyatı konusundaki belirsizlik arttı.

Ajansın belirttiğine göre, Trump yönetimi, Ukrayna’ya gerekli askeri yardımı sağlamaya devam edip etmeyeceği konusunda henüz net bir sinyal göndermedi.

AMERİKA

ABD’de ‘Signalgate’ skandalı büyüyor

Yayınlanma

ABD’li üst düzey yetkililerin Signal mesajlaşma programındaki ortak gruplarına The Atlantic muhabiri Jeffrey Goldberg’i “yanlışlıkla” eklemeleri ile ortaya çıkan yazışmaların yarattığı sarsıntı sürüyor.

Yemen direnişine ve Husilere yönelik saldırının tartışıldığı grupta Başkan Yardımcısı JD Vance, Pentagon şefi Pete Hegseth, Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz gibi üst düzey isimler bulunuyordu.

The Atlantic genel yayın yönetmeni Goldberg, ilk haberin ardından ikinci bir haber daha yaparak, daha önce yayınlamadığı mesajları da yayınladı. Yeni mesajlarda, Trump yönetiminin Signal’deki grup sohbetinden Yemen’deki askeri saldırıların zamanlaması detaylandırılıyor.

Dergi, başlangıçta bazı metinlerde bulunan silahlar ve saldırıların zamanlamasıyla ilgili belirli bilgileri saklamaya karar verdiğini ve “ABD personelinin hayatını tehlikeye atabilecek” askeri operasyonlarla ilgili bilgileri kural olarak yayınlamadığını söyledi. 

The Atlantic tüm mesajları yayınladı

Fakat Beyaz Saray yetkililerinin iddialarının insanların kendi sonuçlarına varmak için metinleri görmeleri gerektiğine inanmalarına yol açtığını savunan dergi, “Trump danışmanlarının güvenli olmayan iletişim kanallarına dahil ettikleri türden bilgilerin ifşa edilmesinde açık bir kamu yararı vardır, özellikle de üst düzey yönetim figürleri paylaşılan mesajların önemini küçümsemeye çalıştıkları için,” diye yazdı.

Goldberg The Atlantic’teki yeni makalesinde Husilere yönelik saldırılarla ilgili bilgiyi mevzilerin bombalanmaya başlamasından iki saat önce aldığını yazdı.

15 Mart Cumartesi günü Savunma Bakanı Pete Hegseth’ten gelen bir mesajda, “Az önce CENTCOM [ABD Merkez Komutanlığı] ile göreve hazır olduğumuzu teyit ettik. 1215et [TSİ 19:15]: F-18’ler FIRLATILDI (1. saldırı paketi),” diyor.

The Atlantic tarafından yayınlanan Hegseth mesajları, uçakların ABD uçak gemilerinden kalkacağı ve füzelerini fırlatacağı kesin zamanları detaylandırıyor gibi görünüyor ki bunlar genellikle gizli kabul edilen bilgilerdir. Fakat metinlerde saldırıların asıl hedefleri belirtilmiyor, sadece Husi “Hedef Terörist” gibi kelimeler kullanılıyor.

The Atlantic’in yeni makalesine cevaben Waltz sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada, “Yer yok. Kaynak ve yöntem yok. SAVAŞ PLANI YOK,” iddiasında bulundu ve yabancı ortakların saldırıların yakın olduğu konusunda zaten bilgilendirildiğini söyledi.

Waltz, “SONUÇ OLARAK: Başkan Trump Amerika’yı ve çıkarlarımızı koruyor,” diye ekledi.

Beyaz Saray da son ifşaatları küçümsedi ve yönetimin bunlar karşısında ‘tamamen şeffaf’ olduğunda ısrar etti.

Beyaz Saray basın sözcüsü Karoline Leavitt çarşamba günü gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bu yönetim her gün Amerikan halkı adına çok çalışıyor, ama ana akım medya, başarısız Atlantic Magazine’in her geçen saat dağılan sansasyonel bir hikayesine odaklanmaya devam ediyor. Başından beri bu mesaj dizisinde hiçbir gizli materyalin gönderilmediğini, hiçbir konumun, kaynağın ya da yöntemin ifşa edilmediğini ve kesinlikle hiçbir savaş planının tartışılmadığını söyledik. Buradaki asıl hikâye Başkan Trump’ın Husi teröristlere karşı yürüttüğü kararlı askeri harekâtın ezici başarısıdır,” dedi.

Dışişleri Bakanı Marco Rubio skandal konusunda Beyaz Saray’dan biraz farklı bir açıklama yaparak, “birilerinin büyük bir hata yaparak sohbete bir gazeteci eklediğinin” açık olduğunu kabul etti ve “Gazetecilere karşı değilim ama o şeyde olmamanız gerekirdi,” dedi.

Eleştirmenler, üst düzey yetkililerin ABD’nin hayati ulusal güvenlik çıkarlarına değinen böylesine hassas bilgileri resmi olmayan, ticari olarak kullanılabilen bir mesajlaşma platformunda tartışmasının ‘neredeyse eşi benzeri görülmemiş bir durum’ olduğunu söylüyor.

Demokratlar Hegseth’in ‘içki problemini’ gündeme getiriyor

Demokrat Partili üst düzey Kongre üyeleri, Trump yönetiminin en üst kademelerinde ‘beceriksizlik’ olarak gördükleri bu olayı eleştirmek için kullandılar.

Örneğin Demokrat Temsilci Jimmy Gomez, Hegseth’in ‘içki alışkanlıklarıyla’ ilgili soruları çarşamba günü Temsilciler Meclisi komitesinde yapılan bir oturumda gündeme getirdi.

Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi’nin yıllık dünya çapındaki tehditleri değerlendirme oturumunda Gomez, “Onay duruşmasında içki alışkanlıklarıyla ilgili pek çok soru gündeme geldi. Bildiğiniz kadarıyla Pete Hegseth’in gizli bilgileri sızdırmadan önce içki içip içmediğini biliyor musunuz?” diye sorunca CIA Başkanı John Ratcliffe ve Ulusal İstihbarat Direktörü Tulsi Gabbard sinirlendi.

Gabbard, Hegseth’in içki alışkanlıkları sorulduğunda “Bakan Hegseth’in kişisel alışkanlıkları hakkında herhangi bir bilgim yok,” dedi.

Aynı soru CIA Direktörü John Ratcliffe’e sorulduğunda, “Hayır, bilirsiniz, hayır. Buna cevap vermeyeceğim. Bunun saldırgan bir soru olduğunu düşünüyorum,” diye cevap verdi.

Gomez, sorunun kamuoyu için “akılda kalıcı” olduğunu savundu.

The Atlantic de, aralarında Ratcliffe ve Gabbard’ın da bulunduğu Trump yönetimindeki üst düzey yetkililerin salı günü Senato’da Signal sohbetinde ‘hiçbir gizli materyalin paylaşılmadığına’ dair ifade vermelerinin ardından metnin tamamını yayınlamaya karar verdi.

Trump önce Waltz’a sahip çıktı, sonra eleştirdi

Başkan Donald Trump skandalın ortaya çıkmasının ardından ulusal güvenlik danışmanı Waltz’a sahip çıkmıştı.

Trump çarşamba akşamı imzaladığı başkanlık emri sırasında yaptığı açıklamada, Signalgate skandalından Mike Waltz’ı sorumlu tuttu.

Trump, “Mike Waltz, sanırım sorumluluğu üstlendiğini söyledi. Bunun başka biriyle ilgisi olmadığını tahmin ediyorum. Mike’tı sanırım, bilmiyorum. Ben her zaman Mike olduğunu düşünmüşümdür,” diye konuştu.

Öte yandan Trump, Savunma Bakanı’nın füze fırlatma zamanları da dahil olmak üzere operasyonla ilgili hassas ayrıntıları paylaşmasına rağmen Hegseth’e neden yüklenildiğini sorguladı.

Başkan, “Hegseth’i bu işin içine nasıl sokuyorsunuz? Onun hiçbir ilgisi yok; bakın, bunların hepsi bir cadı avı,” dedi.

Trump salı günü yaptığı açıklamada Waltz’ı kovmayı planlamadığını söylemiş ve bir televizyon röportajında ulusal güvenlik danışmanının “dersini aldığını ve iyi bir adam olduğunu” söyleyerek onu savunmuştu.

POLITICO’ya bilgi veren kaynaklara göre ise, Trump, Waltz’ın telefonunda The Atlantic genel yayın yönetmeni Jeffrey Goldberg’in numarasının kayıtlı olmasına hem kızmış hem de şüphelenmişti. 

Bir başka kaynak ise, Başkan’ın olayın ‘utanç verici doğasından’ özellikle tedirgin olduğunu söyledi. Söz konusu kişi, “Başkan, Waltz’ın bu kadar aptal olabilmesine çok kızdı,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Axel Springer’de ‘Hamas’ tartışması: Yönetim kurulu üyesi ile yollar ayrıldı

Yayınlanma

Politico’nun ana şirketi Almanya merkezli Axel Springer, salı günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, uzun süredir yönetim kurulu üyesi olan Martín Varsavsky ile yollarını ayıracağını duyurdu.

Varsavsky, kuruluşun editoryal personelini “woke” olarak nitelendirmiş ve Gazze hakkında yayınladıkları bir makaleyi “tek taraflı Hamas desteği” olarak gördüğünü söylemişti.

Springer sözcüsü Varsavsky’nin ayrıldığını doğruladı fakat bunun şirketin kurumsal yeniden yapılanmasının bir parçası olarak bir süredir planlandığını söyledi.

Springer sözcüsü Peter Huth bir e-postada, “Eylül ayında yeni kurumsal yapımızın planlarını paylaştığımızda, denetim kurulunun önemli ölçüde küçüleceğini duyurmuştuk. Martin ile en geç işlemin kapanışına kadar işbirliğini sona erdirme konusunda anlaştık,” dedi.

The Chattering Classes’ın Cumartesi günkü sayısında yer aldığı üzere, Arjantinli girişimci Varsavsky geçen hafta Politico’da yayınlanan “İsrail Gazze’yi yeni hava saldırılarıyla vurdu, en az 200 kişi öldü” başlıklı makaleye tepki gösterdi.

Varsavsky’ye göre Associated Press (AP) kaynaklı bu haber İsrail’e karşı önyargılıydı.

X’te İspanyolca olarak kaleme aldığı yazısında girişimci, “Politico’nun bu makalesini terör örgütü Hamas’a destek ve kötü gazetecilik olarak gördüğümü açıkça belirtmek istiyorum,” dedi.

Hem Springer CEO’su Mathias Döpfner’e hem de Elon Musk’a yakın olan Varsavsky, bir X kullanıcısının Politico’nun “woke’luğu” konusunda ne yapacağı sorusuna “üzerinde çalıştığı” yanıtını verdi.

Direktörün yorumu Washington merkezli Politico haber merkezinin öfkesine yol açarken, birçok muhabir ve editör editoryal bağımsızlıklarıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

Axel Springer’in 2021’de Politico’yu satın almıştı. Döpfner’in şirketi Almanya’da da Bild ve Die Welt gazetelerinin sahibi.

Axel Springer kendisini İsrail yanlısı olarak tanımlıyor. Euractiv’e konuşan konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler, Springer yönetiminin Varsavsky’nin Politico’nun haber merkeziyle ilgili değerlendirmesine genel olarak katıldığını, fakat Varsavsky’nin kamuoyu önünde yaptığı eleştirilerin kuruluşun güvenilirliğine daha fazla zarar vermesinden endişe ettiklerini söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Politico’ya “solcu bir paçavra” diye saldırmış ve a devlet aboneliğini iptal etmişti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Trump yönetimi 50’den fazla Çinli teknoloji şirketini kara listeye ekledi

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi, Çin’in yapay zeka ve gelişmiş bilgi işlemin yanı sıra hipersonik füzeler gibi doğrudan askeri teknolojiler geliştirme yeteneklerini daha da kısıtlamayı amaçlayarak, önceki Joe Biden ekibinden devraldığı ticari kara listeyi önemli ölçüde genişletti.

ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS), “ABD ulusal güvenliği ve dış politikasına aykırı” eylemleri gerekçesiyle 80 kuruluşu Varlık Listesi’ne ekledi.

Kara listeye eklenenler arasında Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Afrika, İran ve hatta Tayvan’dan kuruluşlar yer alırken, bunların 50’den fazlası Çin ve Hong Kong’dan.

BIS, salı günü Washington’da yayınladığı bir duyuruda, Çin Komünist Partisi’nin “askeri uygulamalar için yüksek performanslı ve exascale hesaplama yeteneklerinin yanı sıra kuantum teknolojilerini edinme ve geliştirme” yeteneğini kazanmasını engellemeyi hedeflediklerini bildirdi.

Exascale hesaplama, yapay zekanın daha da geliştirilmesini sağlayan en son süper bilgisayar teknolojisidir.

Bir başka hedef de “Çin’in hipersonik silah programını geliştirmesini engellemek” olarak ifade edildi. Yani ses hızının beş katı veya daha hızlı hareket eden ve karşı savunmadan kaçmak için gelişmiş manevra kabiliyetine sahip silahlar.

Çin çarşamba günü Trump yönetiminin eylemini kınadı ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun ABD’yi “uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkileri düzenleyen temel normları ciddi şekilde ihlal eden, Çinli işletmelerin haklarına ve çıkarlarına zarar veren ve küresel endüstriyel tedarik zincirlerinin güvenliğini ve istikrarını baltalayan tipik hegemonik davranış” ile suçladı.

Guo, Washington’dan “ulusal güvenlik kavramını abartmayı bırakmasını” ve “ticareti siyasallaştırmayı bırakmasını” talep ederek Çin şirketlerinin çıkarlarını koruma sözü verdi.

ABD listesine eklenen şirketler arasında, Çin’in önde gelen bulut bilişim ve büyük veri hizmetleri sağlayıcısı Inspur Group’un iki yıldır listede yer alan altı birimi de bulunuyor. BIS, bu birimlerin, grubun “özellikle Çin hükümeti ve/veya ordusu için süper bilgisayar projelerini desteklemek üzere ABD menşeli ürünler satın alarak veya satın almaya teşebbüs ederek, askeri son kullanım için” süper bilgisayarlar geliştirmesine yaptıkları belirtilen katkılar nedeniyle listeye dahil edildiğini savundu.

Altı birimden biri Inspur Taiwan, diğeri ise Şanghay Borsası’nda işlem gören Inspur Software. Şirket hisseleri çarşamba gününü %0,4 düşüşle 15,68 yuan’dan kapattı.

Pekin Yapay Zeka Akademisi ve Pekin İnovasyon Bilgeliği Teknolojisi de askeri modernizasyon için Amerikan teknolojisini kullanma niyetinde oldukları iddiasıyla kara listeye alındı. Büro, bu iki şirketin savunma amaçlı yapay zeka modelleri ve gelişmiş bilgi işlem çipleri geliştirdiğini özellikle belirtti.

Diğer dört şirketin – Henan Dingxin Information Industry, Nettrix Information Industry, Suma Technology ve Suma-USI Electronics – BIS’in “çok yüksek hızlarda büyük miktarda veriyi işleyebilen ve büyük ölçekli simülasyonlar gerçekleştirebilen” exascale süper bilgisayarların geliştirilmesinde yer aldıkları için eklendiği kaydedildi.

Bu şirketlerin, “askeri son kullanıcılar tarafından kullanılan süper bilgisayarlar ürettiği ve Çin’in istikrarsızlaştırıcı askeri modernizasyon çabalarını desteklediği için” 2019’da kara listeye alınan Şanghay’da listelenen Dawning Information Industry olarak da bilinen Çinli bir sunucu üreticisi olan Sugon’a önemli üretim yetenekleri sağladığı öne sürüldü.

Şirket hisseleri çarşamba günü Şanghay’da %0,3 düşüşle 65,33 yuana geriledi.

Aralarında Hava Kuvvetleri Mühendislik Üniversitesi ve Çin Havacılık Radyo Elektroniği Araştırma Enstitüsü’nün de bulunduğu iki düzineden fazla kuruluş, hipersonik silah geliştirme, hipersonik uçuş yapan araçların tasarımı ve modellenmesi, silah tasarımı ve etkilerini modellemek için özel yazılım kullanma veya “Çin’in askeri-sivil füzyon çabalarını” başka bir şekilde destekleme ile ilgili “kanıtlanabilir bağlara” sahip oldukları gerekçesiyle yeni listeye alındı.

Listeye girenlerden yedisinin “Çin’in kuantum teknolojisi yeteneklerini geliştirmek” için Amerikan teknolojisini edinmeye çalıştıkları iddia edilirken, diğer ikisi de Huawei ve Çinli fabrikasız çip üreticisi HiSilicon da dahil olmak üzere zaten kara listede olan şirketlere ürün sattıkları için listeye eklendi.

Ticaret Bakanlığı’nın sanayi ve güvenlikten sorumlu müsteşarı Jeffrey I. Kessler yaptığı açıklamada “Amerikan teknolojisi asla Amerikan halkına karşı kullanılmamalıdır” dedi. Kessler, Trump yönetiminin “ABD teknolojilerinin ve mallarının ulusal güvenliğimizi tehdit eden yüksek performanslı bilgi işlem, hipersonik füzeler, askeri uçak eğitimi ve İHA’lar için kötüye kullanılmasını önleyerek” ulusal güvenliği korumak için “net ve yankı uyandıran bir mesaj gönderdiğini” vurguladı.

Ticaret Bakanlığı ayrıca Güney Afrika Test Uçuş Akademisi’ni (TFASA) de “ABD ürünlerinin Çin askeri güçlerini eğitmek için” kullanılmasını engellemek amacıyla listeye aldı.

Genişletilen listede Çin’in yanı sıra “İran’ın insansız hava araçları (İHA) ve ilgili savunma kalemleri tedarikini engellemek” ve Pakistan’da kısmen Çinli bir şirket tarafından desteklenen “korumasız nükleer faaliyetlerin ve balistik füze programının gelişimini engellemek” de hedefler arasında yer alıyor.

Kessler, Varlık Listesinin “Amerikan teknolojisini kötü amaçlarla kullanmak isteyen yabancı düşmanları tespit etmek ve önlerini kesmek için elimizdeki birçok güçlü araçtan biri” olduğunu da sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English