Diplomasi
Trump yetkilisinden Avrupa’ya teknoloji ültimatomu: ABD veya Çin, tarafınızı seçin

Donald Trump yönetiminin üst düzey yetkililerinden biri, Elon Musk’ın uydu internet şirketiyle çalışma konusunda tereddüt eden Avrupalı müttefiklerini ABD ve Çin teknolojisi arasında seçim yapmaları gerektiği konusunda uyardı.
Federal İletişim Komisyonu (FCC) Başkanı Brendan Carr, Financial Times’a (FT) verdiği demeçte “müttefik batı demokrasilerinin” uzun vadede “gerçek öcü olan Çin Komünist Partisi’nin yükselişine odaklanmaları” gerektiğini savundu.
Avrupa hükümetleri ve bazı Avrupa şirketleri, Musk’ın SpaceX şirketine ait uydu genişbant ve sınırlı mobil hizmetler sağlayan Starlink’in, Washington’un Ukrayna’daki hizmetlerini kapatmakla tehdit etmesinin ardından güvenilir bir ortak olup olmadığını değerlendiriyor.
Musk’ın uzun süredir müttefiki olan ve Trump’ın yeniden başkan seçilmesinin ardından FCC’yi yönetmesi için görevlendirdiği Carr, siyasetin uzun vadeli kararları etkiliyor gibi görünmesinin “talihsizlik” olduğunu söyledi.
Carr, “Starlink konusunda endişeliyseniz, ÇKP’nin versiyonunu bekleyin, o zaman gerçekten endişeleneceksiniz,” iddiasında bulundu.
İngiliz telekom şirketleri BT ve Virgin Media 02, Starlink’in teknolojisini mobil ya da geniş bant hizmetleri için deneyen şirketler arasında yer alıyor fakat ikisi de henüz sağlayıcıyla tam bir anlaşma imzalamış değil.
Carr daha önce Musk’ın ABD’deki işletmelerini savunmuş ve milyarderin 2022 yılında Twitter’ı devralmasından bu yana “düzenleyici tacizin” hedefi olduklarını iddia etmiş ve ayrıca Biden yönetiminin Starlink’e kırsal genişbant için ABD hükümeti sübvansiyonlarını vermeyerek ayrımcılık yaptığını da defalarca öne sürmüştü.
Carr FT’ye verdiği demeçte, Avrupa’nın Washington ve Pekin arasında “sıkıştığına” inandığını söyledi ve yapay zeka ve uydu teknolojisinde “ÇKP’ye bağlı ülkeler ile diğerleri” arasında “büyük bir uçurum” açıldığı uyarısında bulundu.
Heritage Foundation tarafından yayınlanan Project 2025 planının bir bölümünü yazan FCC lideri, Avrupalı düzenleyicilerin ABD’li teknoloji şirketlerine karşı “önyargılı” olduğunu da ileri sürdü ve Avrupa Komisyonu’nu “korumacılık” ve “Amerikan karşıtı” bir tutum sergilemekle suçladı.
Carr, “Eğer Avrupa kendi uydu takımyıldızına sahipse harika, bence ne kadar çok olursa o kadar iyi. Fakat daha geniş anlamda, Avrupa’nın biraz ABD ve Çin arasında sıkıştığını düşünüyorum ve bir tür seçim yapma zamanı geldi,” diye konuştu.
Bir Avrupa Komisyonu sözcüsü ise, “AB’de faaliyet gösteren tüm şirketlere ayrımcılık yapmadan ve küresel kurallara tam uyum içinde yasaları her zaman adil bir şekilde uyguladıklarını ve uygulamaya devam edeceklerini” söyledi.
Eutelsat ve SES gibi Avrupalı uydu sağlayıcılarının hisseleri, şirketlerin ağır borçlarına rağmen, komisyonun Brüksel’in “Ukrayna’nın [askeri] AB merkezli ticari sağlayıcılar tarafından sağlanabilecek hizmetlere erişimini finanse etmesi gerektiğini” söylemesine yanıt olarak son haftalarda yükseldi.
Sektör uzmanları bu olumlu havaya rağmen hiçbir Avrupa şebekesinin Starlink’in sunduklarıyla rekabet edemeyeceği uyarısında bulunuyor.
Carr, Avrupalı telekom şirketleri Nokia ve Ericsson’un üretimlerini daha fazla ABD’ye taşımaları gerektiğini, zira her iki şirketin de Trump’ın gümrük tarifeleriyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Bu iki şirket ABD’deki en büyük mobil ağ altyapı ekipmanı tedarikçileri.
Carr, ABD’nin sanayi politikasında tarihi bir “hata” yapıldığını ve bunun da telekom tedarikçisi pazarında rekabet eden önemli bir Amerikan şirketi olmadığı anlamına geldiğini söyledi.
“İçinde bulunduğumuz bu mevcut durumu sevmiyorum,” diyen Carr, ABD’ye taşınmaları halinde şirketlere yeni teknolojiler için daha hızlı yasal izinler verilmesine “bakacağını” da sözlerine ekledi.
Geçtiğimiz ay Ericsson CEO’su Börje Ekholm FT’ye verdiği demeçte, şirketin potansiyel gümrük vergilerinin kendisini nasıl etkilediğine bağlı olarak ABD’deki üretimi genişletmeyi düşüneceğini söylemişti.
İsveçli telekom ekipmanı üreticisi ilk olarak 2020 yılında Lewisville, Teksas’ta bir Amerikan fabrikası açmıştı.
Ekholm, “Zaten [ABD’deki] üretimi artırıyorduk. Daha büyük değişikliklere ihtiyacımız var mı? Göreceğiz,” diye ekledi.
Nokia’nın bir sözcüsü ise, ABD’nin şirketin “ikinci evi” olduğunu söyledi ve “Tüm ABD iletişiminin yaklaşık yüzde 90’ı bir noktada Nokia ekipmanı kullanıyor. ABD’de beş üretim tesisimiz ve Nokia Bell Labs dahil beş Ar-Ge merkezimiz var,” dedi.
Diplomasi
Kuzey Kore, Rusya’ya asker gönderdiğini ilk kez doğruladı

Kuzey Kore, Ukrayna ile çatışmada Rusya’ya destek olmak üzere asker gönderdiğini ilk kez resmen doğruladı. Kore Merkezi Haber Ajansı’nın haberine göre, bu askerler Rusya’nın Kursk oblastında görev yaptı ve operasyon başarıyla tamamlandı. Asker gönderilmesi, iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik işbirliği anlaşması kapsamında gerçekleşti.
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC), Ukrayna ile devam eden çatışmada Rusya’ya destek olmak amacıyla asker gönderdiğini ilk kez resmen doğruladı.
Kore Merkezi Haber Ajansı’nın (KCNA) haberine göre, bu askerler Rusya’nın Kursk oblastında birkaç ay boyunca görev yaptı ve operasyon başarıyla tamamlandı.
Söz konusu adım, iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik işbirliği anlaşması çerçevesinde gerçekleşti.
KCNA, Kore İşçi Partisi Merkezi Askeri Komitesi’nin bir açıklamasını aktardı.
Açıklamada, “KDHC Devlet Başkanı’nın emriyle Kursk oblastını ‘kurtarma’ operasyonuna katılan muharip birliklerimiz, yüksek muharebe ruhunu ve askeri cesareti tam olarak sergiledi, kitlesel kahramanlık, eşsiz cesaret ve fedakârlık gösterdi,” ifadeleri kullanıldı.
Açıklama, birliklerin “Ukrayna’nın neo-Nazi güçlerinin yok edilmesine ve Rusya Federasyonu topraklarının ‘kurtarılmasına’ önemli katkı sağladığını” belirtti.
Ajans, ulusal silahlı kuvvetler birliklerinin “devlet başkanı” Kim Jong-un’un emri doğrultusunda operasyona katıldığını da ekledi.
Kim Jong-un, Kursk oblastında savaşan Kuzey Korelilerin isimlerini zikretti ve anılarının yaşatılması çağrısında bulundu.
Pyongyang’da onların onuruna bir anıt dikileceği ve ailelerine destek sağlanacağı belirtildi.
Komite, bu işbirliğinin “Kore ile Rusya arasındaki muharebe dostluğunun ve ülkeler arasındaki müttefiklik, kardeşlik ilişkilerinin en üst düzeyini” gösterdiğini kaydetti.
Kursk oblastının Ukrayna ordusundan ‘kurtarılması’ operasyonunun tamamlandığı belirtildi.
Rusya, KDHC’den gelen askerlerin Kursk oblastındaki çatışmalara katılımını ilk kez 26 Nisan’da resmen doğrulamıştı.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, askerlerin Rusya ile KDHC arasındaki kapsamlı stratejik işbirliği anlaşmasının dördüncü maddesi çerçevesinde katıldığını bildirmişti.
KDHC ile Rusya, geçen yıl kasım ayında ülkeler arasındaki kapsamlı stratejik işbirliği anlaşmasını onaylamıştı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kim Jong-un, anlaşmayı haziran ayında Putin’in Pyongyang ziyaretinde imzalamıştı.
Anlaşmanın 4. maddesine göre, katılımcılardan biri başka bir devletin silahlı saldırısına uğrar ve savaş hâline girerse, diğer katılımcı elindeki tüm imkânlarla derhal askeri ve diğer yardımı sağlayacak.
Ayrıca, 8. maddeye göre taraflar, savaşı önlemek amacıyla savunma kapasitesini güçlendirmek için mekanizmalar geliştirecek.
Anlaşmanın onaylanmasından önce bile, ABD Dışişleri Bakanlığı, Kursk oblastına iddiaya göre 10 bin Kore askerinin sevk edildiğini söylemişti.
Kremlin, Kuzey Koreli askerlerin Rusya’ya çatışmaya katılmak üzere gönderildiği bilgisini çelişkili olarak nitelendirmişti.
Pyongyang ise bunun ABD ve müttefiklerinin “kirli manevraları” olduğunu belirtmişti.
Putin, Kazan’daki BRICS zirvesinin sonunda düzenlediği basın toplantısında, Rusya’nın Kuzey Kore ile ilişkilerinin sadece Rusya’yı ilgilendiren bir konu olduğunu ifade etmişti.
Ocak ayında medya, Kuzey Kore liderinin bu yılın ilk yarısında Rusya’yı ziyaret edebileceğini yazmıştı.
Ayrıca, kaynaklara göre Kuzey Kore lideri, yeniden seçilen ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmeler yapabilir.
Rusya-Kuzey Kore ilişkilerinde Batı yaptırımlarının etkisi: kazan-kazan
Diplomasi
SIPRI, askeri harcamalarda lider olan ülkeleri açıkladı

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) raporuna göre, küresel askeri harcamalar 2024’te yüzde 9,4 artarak 2,718 trilyon dolarla rekor seviyeye ulaştı. Ukrayna ve Gazze’deki çatışmaların etkisiyle en büyük artışlar İsrail (yüzde 65) ve Rusya’da (yüzde 38) görüldü; ABD, Çin ve Rusya en çok harcama yapan ilk üç ülke olmayı sürdürdü.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından yayımlanan yıllık rapora göre, dünyadaki toplam askeri harcamalar 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 9,4 artarak 2,718 trilyon dolarla tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı.
Bu rakam, küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 2,5’ine denk geliyor.
“Trends In World Military Expenditure, 2024” başlıklı raporda, bu artışın 1988’den bu yana görülen en keskin yükseliş olduğu ve kişi başına düşen askeri harcamanın 334 dolar ile 1990’dan beri en yüksek düzeye çıktığı belirtildi.
Rapora göre, küresel harcamaların yüzde 80’i (2,185 trilyon dolar) ve toplam artışın yüzde 79’u sadece 15 ülkeye ait.
Analistler, 2024’te harcamalarını en çok artıran ülkelerin İsrail (yüzde 65) ve Rusya (yüzde 38) olduğunu belirterek, bu durumu Ukrayna ve Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarla ilişkilendirdi.
Savunmaya en çok harcama yapan ilk beş ülkenin sıralamasında küçük değişiklikler yaşanırken, ilk üç değişmedi.
ABD, Çin ve Rusya liderliklerini korudu. Almanya dördüncü sıraya yükselirken, Hindistan beşinci sıraya geriledi.
İlk 10’daki diğer ülkelerin sıralaması büyük ölçüde aynı kaldı; Suudi Arabistan, 2023’te Almanya’nın bulunduğu yedinci sıraya yerleşti.
İlk 10 ülke ve harcamaları (2024):
1) ABD: 997 milyar dolar (ulusal GSYİH’nin yüzde 3,4’ü, küresel harcamaların yüzde 37’si)
2) Çin: 314 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 1,7’si, küresel harcamaların yüzde 12’si)
3) Rusya: 149 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 7,1’i, küresel harcamaların yüzde 5,5’i) – SIPRI tahmini
4) Almanya: 88,5 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 1,9’u, küresel harcamaların yüzde 3,3’ü)
5) Hindistan: 86,1 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 2,3’ü, küresel harcamaların yüzde 3,2’si)
6) Birleşik Krallık: 81,8 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 2,3’ü, küresel harcamaların yüzde 3’ü)
7) Suudi Arabistan: 80,3 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 7,3’ü, küresel harcamaların yüzde 3’ü) – SIPRI tahmini
8) Ukrayna: 64,7 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 34’ü, küresel harcamaların yüzde 2,4’ü)
9) Fransa: 64,7 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 2,1’i, küresel harcamaların yüzde 2,4’ü)
10) Japonya: 55,3 milyar dolar (GSYİH’nin yüzde 1,4’ü, küresel harcamaların yüzde 2’si)
ABD’nin askeri harcamaları, 2022 Ulusal Savunma Stratejisi’nde belirtilen hedefler doğrultusunda şekilleniyor: Rusya’yı kısa vadede, Çin’i ise uzun vadede caydırmak.
Washington, 2024’te “entegre caydırıcılık” için 246 milyar dolar ayırdı. Bu bütçenin 37,7 milyar doları nükleer cephaneliğin modernizasyonuna, 29,8 milyar doları füze savunma sistemlerine, 61,1 milyar doları F-35 savaş uçakları için silahlara ve 48,1 milyar doları yeni gemilere harcandı.
Ek harcamalar arasında Ukrayna’ya 48,4 milyar dolar ve İsrail’e 10,6 milyar dolarlık yardımlar yer aldı.
Askeri harcamaları son 30 yıldır kesintisiz artan Çin, silahlı kuvvetlerinin kapsamlı modernizasyonuna yatırım yapıyor ve bu süreci 2035’e kadar tamamlamayı hedefliyor.
Pekin, geçen sene özellikle düşük görünürlüklü savaş uçaklarını, insansız hava araçlarını (İHA) ve insansız su altı araçlarını geliştirdi.
Ayrıca nükleer cephaneliğini genişletmeye devam eden Çin, havacılık-uzay ve siber uzay kuvvetleri oluşturmaya başladı.
SIPRI’nin tahminlerine göre Rusya’nın askeri harcamaları 2024’te 2023’e kıyasla yüzde 38 arttı.
Analistler, Ukrayna’da 2022’de başlayan geniş çaplı çatışmaların ardından Rusya bütçesinin çok daha az şeffaf hale geldiğini ve askeri harcamaların muhtemelen enstitünün tahmin ettiği 149 milyar dolardan daha yüksek olabileceğini belirtiyor.
Rapora göre, bu fonların önemli kısmı silah alımlarının finansmanına ve bazı silah üreticilerine yönelik sübvansiyonlara gitti.
Diğer büyük harcama kalemi ise Ekim 2024 itibarıyla 9,4 milyar dolara ulaşan askeri personel ödemeleri oldu.
SIPRI, Rusya, Çin ve Suudi Arabistan için yaklaşık tahminler sunduğunu belirtiyor. Rusya’nın devlete ait savunma sanayii şirketi Rostec’in Başkanı Sergey Çemyozov, SIPRI’nin savunma sektörü şirketleriyle ilgili hesaplama metodolojisini eleştirerek, “Biz bu verileri, Çin gibi diğer ülkeler gibi yayımlamıyoruz, gizlidirler. Verileri nereden alıyorlar? Atıyorlar,” değerlendirmesin yaptı
Almanya, 2024’te yedinci sıradan dördüncü sıraya yükselerek 1990’daki birleşmeden bu yana ilk kez Avrupa’nın en büyük askeri harcama yapan ülkesi oldu.
Berlin, askeri bütçeyi artırmak amacıyla 2022’de oluşturulan 100 milyar avroluk bütçe dışı fonu doldurmaya devam ediyor. Bu fon, silah alımlarını ve askeri araştırmaları kısmen finanse ediyor.
Almanya, 2024’te Ukrayna’ya 7,7 milyar dolarlık askeri yardım sağlayarak ABD’nin ardından ikinci büyük bağışçı konumuna geldi.
Hindistan ise 2024’te dördüncü sıradan beşinci sıraya geriledi. Dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri olan ülke, ithalata olan bağımlılığını azaltmayı hedefliyor ve askeri harcamalarının yaklaşık yüzde 22’sini yerli alımlara ayırıyor.
Yeni Delhi son yıllarda zırhlı araç, helikopter ve denizaltı üretiminde önemli ilerlemeler kaydetse de savaş uçakları gibi gelişmiş sistemlerin ithalatına hâlâ bağımlı durumda.
Ukrayna’nın 64,7 milyar dolarlık harcaması, GSYİH’sinin yüzde 34’üne denk geliyor ve bu oranla dünyada en büyük askeri yükü taşıyan ülke konumunda. Ülkenin tüm vergi gelirleri savunma harcamalarına yönlendirilirken, askeri olmayan sosyo-ekonomik ihtiyaçlar dış yardımlarla karşılanıyor.
‘Harcamalar ekonomik ile sosyal eşitsizlikleri derinleştirebilir’
2024 yılında 32 NATO ülkesinin toplam askeri harcamaları 1,506 trilyon dolarla küresel harcamaların yüzde 55’ini oluşturdu. Bu rakamın 454 milyar doları Avrupalı müttefiklere aitti.
İzlanda hariç (düzenli ordusu bulunmuyor) tüm Avrupa ülkeleri 2024’te savunma harcamalarını artırdı.
İttifak üyeleri ortalama olarak 2023’e göre yüzde 16 daha fazla harcama yaptı. Bu artış İspanya’da yüzde 0,4’ten Romanya’da yüzde 43’e kadar değişirken, son on yılda askeri harcamalarını en çok artıran ülke Litvanya (artı yüzde 272) oldu.
NATO ülkeleri 2014’te savunmaya GSYİH’lerinin yüzde 2’sini ayırma konusunda anlaşmıştı. 2024 itibarıyla ittifakın üçte ikisi bu hedefe ulaştı.
Daha önce Avrupalı müttefiklerden en az yüzde 2 harcama talep eden ABD Başkanı Donald Trump, şimdi bu talebi yüzde 5’e çıkardı.
SIPRI’nin hesaplamalarına göre, bu hedefe ulaşmak için Avrupalı müttefiklerin 2024’teki gerçek harcamalarına ek olarak 663 milyar dolar (yüzde 143) daha fazla harcama yapması gerekecekti.
SIPRI analistleri, askeri harcamalardaki hızlı artışın ulusal bütçeler üzerinde büyük mali yük oluşturduğuna dikkat çekiyor. Bazı hükümetler, kaynakları diğer alanlardan savunmaya yönlendiriyor.
Örneğin, Birleşik Krallık yurt dışı kalkınma yardımlarını azaltmayı planlarken, Japonya gelir, kurumlar ve tütün vergilerini artırmayı düşünüyor.
Myanmar ise sosyal programları kısarak askeri harcamaların bütçedeki payını yüzde 16’dan yüzde 29’a çıkardı.
SIPRI, bu durumun uzun vadede olumsuz sosyo-ekonomik sonuçlara yol açabileceğini, en savunmasız nüfus kesimlerini etkileyebileceğini ve ekonomik ile sosyal eşitsizlikleri derinleştirebileceğini öngörüyor.
Diplomasi
Von der Leyen Papa’nın cenazesinde Trump ile görüşmeyi planlıyor

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, cumartesi günü Papa Francis’in cenazesinde Donald Trump ile yüzleşme fırsatı bulabilir.
Roma’daki Aziz Petrus Bazilikası, 88 yaşında hayatını kaybeden Papa Francis’e saygılarını sunmak için dünya liderlerinin bir araya geleceği cumartesi günü uluslararası diplomasinin odak noktası haline gelebilir.
Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in yan yana oturacağı tahmin edilirken, liderler arasında bir etkileşim olması muhtemel görünüyor.
Komisyon, cenazenin Trump ile ilk doğrudan görüşme için bir fırsat olup olmadığına ilişkin soruları yanıtlamaktan kaçındı. Bir sözcü, “ikili görüşmelerin olacağı ihtimalinin dışlanamayacağını” belirtti.
Sözcü, “Cenaze töreninin kenarında başka fırsatlar ortaya çıkarsa, elbette bunlardan yararlanılacaktır,” diye ekledi.
Brüksel’deki yetkililer ve diplomatlar, Komisyon’un Beyaz Saray ile doğrudan bir iletişim kanalı olmamasına ilişkin şikayetlerini giderek daha yüksek sesle dile getiriyor.
Ocak ayında Trump’ın göreve başlamasından önce, von der Leyen’in çevresi yeni yönetimin “erken temaslar” kurmak için çaba göstermiş, hatta bir ziyaret olasılığını bile değerlendirmişti. Fakat bu çabalar sonuçsuz kaldı.
Çok az sayıda Komisyon üyesi Trump yönetimi ile doğrudan görüşme ayrıcalığına sahip oldu ve AB yetkilileri, ziyaretleri ayarlamaktan çok, üst düzey yetkilileri için Amerikalı meslektaşlarıyla görüşme ayarlamakta yaşadıkları zorluklardan şikayet ediyor.
Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič, von der Leyen’in etkili başdanışmanı Björn Seibert’in de zaman zaman eşlik ettiği üç Washington gezisi ile öne çıkıyor. Seibert, dış ilişkiler faaliyetleri kapsamında, ABD’nin çelik ve alüminyuma gümrük vergisi uygulamaya koymadan hemen önce, şubat ayında Washington’da görüşmeler yaptı.
Fakat diplomatik girişimlerin somut bir etkisi olmadı. Von der Leyen’in yeni ABD yönetimine yönelik tavrı da gözle görülür şekilde sertleşti. Leyen, Zeit’a verdiği mülakatta, “Avrupa hâlâ bir barış projesidir. Kuralları koyan kardeşlerimiz ya da oligarklarımız yok. Komşularımızı işgal etmiyoruz ve cezalandırmıyoruz,” diye konuştu.
Trump ile doğrudan temas kurmak, von der Leyen’e şu anda 90 gün süreyle askıya alınmış olan gümrük vergileri konusunda Avrupa’nın taleplerini dile getirmek için nadir bir fırsat sunacak.
Avrupa Komisyonu’nun Avrupa’nın ticaret politikası üzerinde tek kontrol sahibi olmasına rağmen, Trump şu ana kadar von der Leyen ile doğrudan görüşmekten kaçındı ve bunun yerine İngiltere, Fransa, İtalya ve Norveç olmak üzere dört Avrupa lideriyle ayrı ayrı görüşerek “böl ve yönet” stratejisini tercih etti.
Bu arada, İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, von der Leyen ile Trump arasında ikili bir görüşme olasılığını soğuk karşıladı ve mevcut koşullar altında bunun zor olacağını söyledi.
Tajani, “Aceleye getirilmiş bir toplantı için doğru zaman olduğunu düşünmüyorum. İhtiyacımız olan şey, Avrupa ve ABD arasında doğru bir şekilde yapılabilmesi için yeterli zamanın ayrıldığı, derinlemesine bir diyalog,” dedi.
Trump’ın en sevdiği Avrupalı lider olan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, geçen hafta Washington’a yaptığı ziyaret sırasında bir kez daha bu fikri gündeme getirerek, AB-ABD zirvesini kolaylaştırma planlarını canlandırmak istiyor.
Fakat AB zirveleri Avrupa Konseyi’nin yetki alanına girdiğinden, bu tür görüşmeleri başlatmak Cumhurbaşkanı António Costa’ya düşüyor.
Şu anda AB yetkilileri, yakın zamanda bir AB-ABD zirvesinin yapılmayacağını belirtiyor.
Haziran ayında Lahey’de yapılacak NATO zirvesi, özellikle birkaç gün sonra bir AB zirvesinin de yapılacak olması nedeniyle potansiyel bir fırsat olarak gösteriliyor.
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Ortadoğu2 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?
-
Avrupa5 gün önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Görüş2 hafta önce
ABD’nin İran’a baskısı: Yay gerildi ama henüz tam çekilmedi
-
Dünya Basını6 gün önce
Şin-Bet Direktörü’nün yeminli beyanı ne anlama geliyor?