Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Türkiye’den İsrail’e ihracat kısıtlaması: Önemli ancak diplomatik tedbirlerle desteklenmeli

Yayınlanma

Ticaret Bakanlığı, Filistin’e saldırılarına devam eden İsrail’e yönelik 54 ürün grubunda ihracat kısıtlaması uygulanmasını kararlaştırdı. İsrail’in tepkisini çeken kararı, araştırmacı yazar Emir Aşnas ile konuştuk.

İsrail’in ekim ayından bu yana süren Gazze operasyonlarından dolayı Türkiye’nin bu ülkeyle ticareti uzun zamandır tartışma konusuydu. Ülke içinde yükselen eleştirilerden sonra Ticaret Bakanlığı adım attı ve 54 ürün grubunda İsrail’e ihracat kısıtlaması getirdi.

Ankara’nın kararına ilk tepki İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz’dan geldi. Sosyal medya platformu üzerinden açıklamada bulunan Katz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı etiketlediği paylaşımda şu ifadeleri kullandı:

İsrail, ABD’den yaptırım uygulamasını isteyecek

“Erdoğan, Gazze’de kadınlara, kız çocuklara, yetişkinlere tecavüz eden, öldüren ve bedenlerine saygısızlık eden ve çocukları diri diri yakan Hamas katillerine verdiği destek uğruna bir kez daha Türkiye halkının ekonomik çıkarlarını feda ediyor. İsrail şiddete ve gasplara boyun eğmeyecek, ticaret anlaşmalarının tek taraflı ihlaline göz yummayacak ve Türkiye’ye karşı Türk ekonomisine zarar verecek paralel tedbirler alacaktır. İsrail’in Türkiye’nin ihracatını engelleyeceği ürünler için bir liste daha hazırlanmasını ve ayrıca ABD’deki kuruluşlarla temasa geçilmesini, Türkiye’deki yatırımların durdurulmasını ve Türkiye’den ürün ithalatının engellenmesini Amerika’daki dostlarımızdan isteyeceğiz. Kongre boykot yasalarının ihlalini inceleyecek ve buna göre Türkiye’ye yaptırım uygulayacak.”

“İhracatın tümüyle yasaklanması mümkün değil”

Uluslararası ticaret ve yatırım, kamu yönetimi ve ticaret diplomasisi alanında uzman olan araştırmacı yazar Emir Aşnas, ihracat kısıtlamasının ihracat yasağından farkını şöyle anlattı: “Kısıtlama çeşitli şekillerde olabilir. Örneğin belli bir ürüne belli belli bir kota dahilinde yani belli bir miktara kadar ihracat izni verilip, bunun üzerinde olan miktara izin verilmeyebilir. Yasaklamada ise o malın ihracatı tümüyle yasaklanabilir. Yine kısıtlama süreli olabilir; yasaklamada ise o malın ihracatı süresiz olarak durdurulur.”

Daha önemli bir nokta olarak GATT-DTÖ (Dünya Ticaret Örgütü) anlaşmaları ve kuralları kapsamında ihracatın tümüyle ve süresiz yasaklanmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Aşnas, hem Türkiye hem de İsrail’in DTÖ üyesi olduğunu hatırlattı.

Kısıtlama uygulamasına ilişkin mevzuatın henüz Resmî Gazete’de yayımlanmadığını belirten Aşnas, “Dolayısıyla bu uygulamanın kapsamı, esasları, süresi ve uygulama yöntemlerine dair henüz net bir fikre sahip değiliz. Bu aşamada, Ticaret Bakanlığı’nın resmî açıklamasından hareketle bazı öngörülerde bulunmak mümkün. Bu bağlamda Türkiye’nin Ticaret Bakanlığı’nın açıklamasında sayılan 54 adet ürün ve ürün grubunun İsrail’e ihracatını ikinci bir açıklamaya kadar durdurduğunu anlıyoruz.”

“Yasaklanan malların teknik tanımı yapılmalı”

Aşnas, uygulamada kısıtlama kararının nasıl hayata geçeceği ile ilgili şu bilgileri verdi: “Ticaret Bakanlığı bu konuyla ilgili mevzuatı düzenleyecek, uygulamanın esaslarıyla birlikte kısıtlamaya tabi ürünlerin teknik açıklaması ve tanımı için gümrük tarife istatistik pozisyonları belirlenecek ve ilan edilecektir. Yine Ticaret Bakanlığına bağlı gümrükler de bu malların İsrail’e ihracatını içeren gümrük beyannamelerini onaylamayacak ve böylece ihracat gerçekleştirilemeyecektir.”

Ancak şu noktaya da dikkat çekti: “Söz konusu malların bizim gümrüklerimizde başka bir destinasyona/varış noktasına yönelik olduğu kaydedilip, o varış noktasından İsrail’e sevki tabii ki mümkündür.”

Kısıtlama kararının Türkiye’nin İsrail’e ihracatını nasıl etkileneceği konusunda tam bir fikir sahibi olmak için ihracatı kısıtlanacak malların teknik tanımının yapılası ve gümrük tarife istatistik pozisyonlarının belirlenmesi gerektiğine dikkat çeken Aşnas, “Halihazırda Ticaret Bakanlığının ilgili birimlerinin bu çalışmayı yapmakta olduğunu düşünüyorum. Aksi halde sağlıklı bir uygulama söz konusu olamaz” dedi.

İsrail’in demir-çelik ithalatına darbe

Aşnas, kısıtlamanın yapılacağı ilan edilen ürün gruplarıyla ilgili şu bilgileri verdi:

“Ticaret Bakanlığının açıklamasında sayılan ürün ve ürün grupları arasında demir-çelik ve demir metallerin ve ürünlerinin -ve hattâ metal işleme makinelerinin, metallerin işlemesinde kullanılan kimyasalların- önemli bir bölümünün kısıtlama kapsamında olacağı görülüyor. Metal ve ürünleri ihracatı sektörel olarak Türkiye’nin İsrail’e ihracatında en yüksek paya (%20’nin üzerinde) sahip. Ayrıca, Türkiye bu konuda -özellikle demir-çelik sektöründe- İsrail’in en önemli-birinci tedarikçi ülkesi.”

“Ancak, Türkiye’nin İsrail’e ihracatında ikinci büyük sektör olan otomotiv (ana ve yan sanayi) ürünlerinin ise bu kısıtlamada yer almadığı ya da kısmen yer aldığı görülüyor. Yine listede kimya sektörü ile inşaat sektörüne yönelik çok sayıda ürünün ve ürün grubunun yer aldığı görülüyor. Tüm bu liste incelendiğinde Türkiye’nin İsrail’e ihracatının önemli oranda kısıtlanması bekleniyor. Ancak belirttiğim gibi bu konuda daha net ve kesin bir kanaate varmak için kısıtlama kapsamındaki malların teknik tanımının yapılmasını beklemek yerinde olacaktır.”

“Karar alelacele alınmış gibi görünüyor”

Kısıtlama kararının tepkiyle alınmış ve aceleye getirilmiş olduğunun açık olduğunu belirten Aşnas, “Aksi halde bu konudaki yasal düzenlemelerin yapılmış olması gerekirdi” dedi ve şöyle devam etti: “İkinci husus İsrail’e ihracatta önemli paya sahip bazı ürünlerin (özellikle otomotiv sanayii) liste dışı tutulduğu; bir diğer ifadeyle listenin oluşturulmasında kamuoyunun en çok tepkisini çeken ‘askeri amaçla kullanılabilecek’ metal, kimya, inşaat malzemeleri sektörlerinin ‘zorunlu olarak’ kapsanmak istendiği, bunun dışında ise sektörlerin durumuna göre seçici bir yaklaşım izlenmeye çalışıldığı anlaşılıyor.”

Aşnas, Ticaret Bakanlığı’nın açıklamasında yer alan “Esasen, çok önceden bu yana, İsrail’e askeri amaçla kullanılabilecek herhangi bir ürün veya hizmetin satışına ülkemizce izin verilmemiştir ve verilmemektedir” ifadesinden “suçluluk telaşının” ve Türk kamuoyunda bu konuda yükselen tepkileri dindirme amacıyla kaleme alındığının anlaşıldığını söyledi.

Ticaret Bakanlığı’nın açıklamasında ihracat kısıtlamasının BM kararlarına ve Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) kararlarına dayandırılmasıyla ilgili Aşnas şöyle konuştu: “Atıfta bulunulan örneğin BM Güvenlik Konseyi Kararlarının İsrail’e ihracatla ilgisi yok. Söz konusu kararlar Gazze’ye insani yardımın sağlanması ve engellenmemesiyle ilgili. Ancak, Ticaret Bakanlığı’nın atıfta bulunduğu kararlardan birisi, İsrail aleyhine Güney Afrika’nın açtığı soykırım davasında UAD’nin almış olduğu 26 Ocak 2024 tarihli ihtiyati tedbir kararı. Tabii, o zaman da böyle bir kararın alınması için neden bugüne kadar beklendiği haklı bir soru olarak ortaya çıkıyor. Yanı sıra, Filistin konusunda belki de dünyada ‘en iddialı’ konuşan bir ülke olarak Türkiye’nin neden kendisinin UAD’de dava açmadığı sorusu da cevaplanmayı bekleyen önemli bir soru.”

Aşnas, Gazze’de ateşkes uygulanana kadar yani geçici bir şekilde uygulanacağı belirtilen bu ihracat kısıtlamalarının yeterli olup olmayacağı ile ilgili şu değerlendirmelerini paylaştı:

“Kapsanan ürünler itibariyle önemli olmakla beraber yetersiz olduğu, esasen konuyla ilgili hukuki ve teknik düzenlemelerin tamamlanmasından sonra keyfiyetin daha net bir şekilde görüleceği anlaşılıyor. Alelacele, hukuki ve teknik düzenlemeleri yapılmadan açıklanan bu ihracat kısıtlaması kararının, UAD kararının yerine getirilmesinden ziyade Türk kamuoyunda gittikçe yükselen tepkilerin dindirilmesine yönelik olduğu, esasen diplomatik/siyasi tedbirlerle desteklenmeyen bu ihracat kısıtlaması kararının taktiksel ve geçici bir adım olduğu söylenebilir.”

Ticaret Bakanlığının İsrail’e yönelik ihracat kısıtlaması kararı aldığı ürün grupları şunlar:

1- Alüminyum profiller

2- Alüminyum teller

3- Boyalar

4- Bakır profiller, çubuklar ve teller

5- Beton mikserleri

6- Çelik borular ve bağlantı parçaları

7- Çelik filmaşin

8- Çelik kaplar ve depolar

9- Çelik köprü aksamı

10- Çelik kuleler

11- Çelik profiller

12- Çimento

13- Çimentodan, betondan veya suni taştan inşaat için bloklar ve levhalar

14- Demir çelikten tüm inşaat malzemeleri

15- Demir-çelik tüm teller

16- Ekskavatörler

17- Elektrik kabloları

18- Elektrik panolar

19- Fayanslar

20- Fiberoptik kablolar ve elektrik iletkenleri

21- Forkliftler

22- Granit

23- Halat ve kablolar

24- Hırdavat ürünleri

25- Hidrolik yağlar

26- İnşaat demiri

27- İnşaat makinaları

28- İnşaat yalıtım malzemeleri

29- İnşaatta kullanılan camlar

30- Kimyasal bileşikler

31- Kimyasal gübreler

32- Klinker

33- Kovalar, kepçeler, kürekler, kıskaçlar ve kancalar

34- Kükürt

35- Madeni yağlar

36- Makaralı zincirler

37- Mermer

38- Metal işleme makinaları

39- Metallerin işlenmesinde kullanılan kimyasallar

40- Mineral gübreler

41- Motor yağları

42- Paletler

43- Plastik borular

44- Sandviç paneller

45- Seramikler

46- Solvent boyalar

47- Tel çekme makinaları

48- Testere makinaları

49- Tuğlalar

50- Uçak benzini ve jet yakıtı

51- Vernikler

52- Vinçler

53- Yapıştırıcılar ve tutkallar

54- Yassı çelik ürünleri

DİPLOMASİ

BAE’de Rusça konuşan personeli olan otel sayısı Türkiye’yi geçti

Yayınlanma

Birleşik Arap Emirlikleri, Rusça konuşan personeli olan otel sayısında Türkiye’yi geride bırakarak Rus turistler için başat destinasyonlardan biri hâline geldi. Dubai’de Rusça kullanımı yaygınlaşırken, Rus turistlerin harcamaları ve emlak yatırımları da kayda değer ölçüde arttı. Dubai, Ruslar için hem turizm hem de iş kurma açısından cazip bir merkez olarak öne çıkıyor.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Rusça konuşan personeli olan otel sayısında Türkiye’yi geride bıraktı.

101hotels platformunun verilerine göre, Türkiye’de bu tür otellerin sayısı 299 iken, BAE’de bu sayı 377’ye ulaştı.

Oteller, Arapça ve İngilizcenin yanı sıra Rusça tabelalar da kullanmaya başladı. Rusça, devlet portallarında ve kamusal alanlarda da yer almaya başladı.

2023’te Dubai’de Visit Dubai portalının Rusça versiyonu resmen başlatıldı, metroda ve mağazalarda Rusça duyurular ve reklamlar yer aldı, havalimanlarında yönlendirme tabelaları çevrildi.

Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki bir plajda bulunan popüler bir seyahat blog yazarı, “Merak ediyorum, yan otelde Rusya’dan gelmeyen tek bir turist var mı? Bizim otelde kesinlikle yok,” diye yazdı.

Kendi otelinin yakınında tek bir yabancı görmediğini ve başka bir dilde tek bir kelime duymadığını belirtti.

Dubai, pandemiden sonra Rusya’dan gelen turist akışını sadece yeniden sağlamakla kalmadı, aynı zamanda pandemi öncesi seviyeyi ikiye katladı.

2019’da BAE, Ruslar arasında en popüler ilk 10 destinasyon arasında bile yer almazken, geçen sene pandemi öncesi seviyeye hâlâ dönemeyen Türkiye’nin ardından ikinci sıraya yükseldi. BAE, Çin’i geride bıraktı ve geçen yıl Rusların toplam seyahat sayısı 2 milyonu aştı.

Dubai aynı zamanda Rusya vatandaşlarının göç ettiği bir merkez hâline geldi. Resmi verilere göre Dubai’de yaklaşık 60 bin Rusya vatandaşı yaşıyor, ancak gayri resmi tahminlere göre bu sayı 500 bine kadar çıkabiliyor.

Öte yandan BAE merkezli Elite Merit Real Estates’in analizleri, Rusların Dubai’deki lüks emlak piyasasında lider konuma yükseldiğini gösteriyor. Yatırımları 2024’te yüzde 20 arttı ve tahminler bu yükselişin devam edeceğini gösteriyor.

Bu rakamlar, ülkedeki hizmet sektörünü doğrudan etkiliyor. Dubai Ekonomi ve Turizm Dairesinin raporuna göre, Rus turistler Dubai’deki harcamalarda ilk üçte yer alıyor ve sadece Hindistan ve Çin’den gelen turistlerin gerisinde kalıyor.

Bununla birlikte, Rusların restoran ve mağazalardaki ortalama harcaması Avrupalılardan yüzde 30 ila 40 daha yüksek. Dubai’de Rusların sahip olduğu yaklaşık 30 restoran bulunuyor ve bunların 20’si son 1,5 yılda açıldı.

Restoran işletmecileri iyimser. RestCon şirketinin direktörü Yelena Perepelitsa, “Rus şirketleri için yaptırımlarla ilgili bir sorun yok ve Rus restoranlarına olan talep önemli ölçüde arttı. Birçok kişi sadece BAE’de düzenli olarak tatil yapmakla kalmadı, aynı zamanda işlerini de buraya taşıdı,” diye konuştu.

Ruslar, kendi dillerinde diğer hizmetlere de erişebiliyor. Dubai’deki sağlık sektörü, Rusya’dan gelen doktor akını yaşıyor.

Son iki yılda şehirde eski SSCB ülkelerinden yatırımcılar tarafından kurulan 30 yeni klinik açıldı.

Sadece geçen sene Dubai’deki sağlık camiasına Rusça konuşan 150 uzman katıldı. Rusça konuşan sağlık çalışanları arasında relokasyon hizmetlerine olan talep giderek artıyor. Volna şirketi, 2024’te 9 bin başvuru aldı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Almanya, HTŞ yönetimi ile sığınmacıların dönüşü için gizli görüşmeler yapıyor

Yayınlanma

Almanya’nın Suriyeli sığınmacıların geniş çaplı geri dönüşü için seçenekleri araştırdığı ve Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’in HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed eş-Şara) ile görüşmelere başladığı bildiriliyor.

Alman gazetesi BILD’in edindiği bilgilere göre Berlin şartları müzakere etmek üzere Şam’a diplomatik bir ziyaret gerçekleştirmeyi düşünüyor.

İçişleri Bakanlığından bir sözcü Alman gazetesine yaptığı açıklamada Şam’daki geçici hükümetle özellikle Almanya’da yaşayan Suriyelilerin geri dönüşü konusunda görüşmelerin devam ettiğini doğruladı fakat bakanlık “belirli seyahat planları” hakkında yorum yapmaktan kaçındı.

Olası bir anlaşma Almanya’da yaşayan yaklaşık 974.000 Suriyelinin ülkelerine dönmesini sağlayabilir. Hükümet rakamlarına göre bu kişilerin yaklaşık 512.000’i yılda yaklaşık dört milyar avro tutarında devlet yardımı alıyor ki bu da yardım alan kişi başına ayda ortalama 664 avro anlamına geliyor.

Aralık ayından bu yana İçişleri Bakanlığı, Federal Göçmen Bürosu ile işbirliği içinde, gönüllü geri dönüşleri kolaylaştırmak için “pragmatik yolları” inceliyor. Önerilerden biri, Suriyelilerin Almanya’daki koruma statülerini hemen kaybetmeden kendi ülkelerindeki koşulları değerlendirmek üzere geri dönmelerine izin verilmesini içeriyor. Suriye’ye tek seferlik bir “keşif gezisinin” düşünüldüğü bildiriliyor.

Habere göre, göçten sorumlu İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Bernd Krösser’e yakın yetkililer, “Sünni İslam”a bağlı Suriyelilerin sonunda koruma statülerinin iptal edilebileceğini iddia ediyor.

Yetkililer, “Sünni” olarak tanımladıkları Suriye yönetimi altında bu kişilerin zulüm tehdidiyle karşı karşıya olmadığını savunuyor.

Suriye’nin sahil bölgesinde Alevilere yönelik katliamların ardından Almanya “kınama” açıklaması yapmıştı. Berlin, bugün düzenlenen Suriye bağışçılar konferansında Suriye’ye 300 milyar avro ek yardım yapacağını duyurmuştu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İngiltere, Ukrayna’ya binlerce asker göndermeye hazırlanıyor

Yayınlanma

The Times‘ın haberine göre, İngiltere, olası bir ateşkesi denetlemek üzere Ukrayna’ya binlerce askerini süresiz olarak göndermeyi planlıyor. İngiltere, Fransa, Türkiye, Kanada ve Avustralya’nın da aralarında bulunduğu ülkelerle birlikte Ukrayna’ya asker gönderme konusunda anlaştı.

The Times gazetesinin hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberine göre İngiltere, Moskova ile Kiev arasında olası bir ateşkesi denetlemek üzere binlerce askerini Ukrayna’ya süresiz olarak göndermeye hazırlanıyor.

Hükümetten ismi belirtilmeyen üst düzey bir yetkili, “Bu, yıllar sürecek uzun vadeli bir taahhüt. Barış anlaşmasını sürdürmek ve Rusya’yı caydırmak için ne kadar gerekirse o kadar,” ifadelerini kullandı.

Gazetenin paylaştığı verilere göre, İngiltere, Fransa, Türkiye, Kanada ve Avustralya ile birlikte Ukrayna’ya asker gönderme konusunda anlaştı.

30’dan fazla ülke de misyonu silah ve lojistik destekle desteklemeyi kabul etti. Toplamda, Ukrayna’ya yardım etmek isteyen “gönüllüler koalisyonu” 30 bin kadar barış gücü gönderebilir.

Ancak bu birlik, yalnızca Moskova ile Kiev arasında bir barış anlaşması imzalandığında Ukrayna’ya gidecek.

‘Çatışmanın doğrudan tarafı olurlar’

Öte yandan Moskova, NATO ülkelerinin Ukrayna’ya asker konuşlandırmasına kesin bir şekilde karşı çıkıyor. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, bu tür girişimlerin tamamen yersiz ve anlamsız olduğunu belirterek, “Eğer bu birlikler orada bulunursa, bu durum onları çatışmanın doğrudan tarafı yapar ve tüm sonuçlarıyla birlikte çatışma bölgesinde yer aldıkları anlamına gelir,” dedi.

Gruşko, yalnızca barış anlaşmasının uygulanmasını izleyecek silahsız gözlemcilerin söz konusu olabileceğini belirtti.

Diğer yandan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, savaşın sona ermesinin ardından Ukrayna’da Avrupa barış gücünün konuşlandırılmasının Rusya’nın onayını gerektirmeyeceğini söyledi.

Macron, “Ukrayna egemen bir devlettir ve eğer müttefik askerlerin kendi topraklarında bulunmasını talep ederse, buna katılıp katılmamaya Rusya karar veremez,” ifadesini kullandı.

Aynı zamanda Macron, barış gücünün konuşlandırılmasının müzakerelerin bir maddesi olacağını belirterek, “Ukraynalıların hiçbir şekilde toprak tavizi vermemesi ve hiçbir güvenlik garantisi olmaması açık,” diye ekledi.

İngiltere ve Fransa tarafından hazırlanan plana göre, barış güçleri Kiev, Odessa ve Lviv’e gönderilebilir.

Bu güçler, Ukrayna ordusuna ikmal ve eğitim sağlamakla görevli “destek güçleri” olarak orada bulunacaklar.

Daha önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, olası bir barış anlaşmasının uygulanmasını etkili bir şekilde denetlemek için ülkeye 100 bin barış gücü askeri yerleştirilmesi çağrısında bulunmuştu.

ABD, Avrupa barış gücünün konuşlandırılmasını destekledi, ancak kendi askerlerini göndermeyi reddetti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English