Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

WSJ: İran, Hizbullah’a bavullarla para taşıyor

Yayınlanma

beyrut havaalanı

İsrail, ABD liderliğindeki ateşkes izleme komitesine, İranlı diplomatlar ve diğer unsurlar tarafından Hizbullah’a on milyonlarca dolar nakit para taşındığı şikayetinde bulundu. Wall Street Journal’ın (WSJ) ABD’li bir savunma yetkilisi ve şikayetle ilgili bilgi sahibi kaynaklara dayandırdığı habere göre, İsrail’in bu iddiaları komiteye resmîn iletildi.

İsrail’in şikayetlerine göre, İranlı temsilciler, Tahran’dan Beyrut Uluslararası Havalimanı’na bavullarla ABD dolarlı taşıyarak Hizbullah’a fon sağlıyor. Ayrıca, İsrail, Türk vatandaşlarının da İstanbul’dan Beyrut’a havayolu ile para taşımak için kullanıldığını iddia ediyor.

İsrail, Lübnan, ABD, Fransa ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinden oluşan ateşkes komitesi, iddia edilen ihlalleri yargılama yetkisine sahip olmamakla birlikte, İsrail’in bu şikayetlerini, Lübnan hükümetine iletti. Bazı komite üyesi hükümetler, İran’ın hava yolunu nakit para kaçakçılığında kullandığına dair bilgileri ya doğruladı ya da iddiaları güvenilir buldu.

Ateşkes anlaşması, Lübnan’ın sınır kapılarını kontrol etmesini ve Hizbullah gibi gruplara silah ve ilgili malzemelerin ulaşmasını önlemesini öngörüyor. Ancak anlaşma, nakit para transferleri konusunda özel bir madde içermiyor.

WSJ’ye göre Lübnan hükümeti ve ordusu ile New York’taki İran’ın BM Temsilciliği ve Hizbullah yetkilileri konuyla ilgili açıklama yapmadı. Lübnan’daki İran Büyükelçiliği’nde görevli diplomat Behnam Khosravi, bu ay İran devlet medyasına verdiği demeçte, Tahran’ın yolcu uçaklarını kullanarak Lübnan’a para kaçırmadığını söyledi.

Türk yetkililer, İstanbul Havalimanı’ndan geçen büyük miktarda nakit paraların X-ray cihazları veya diğer güvenlik önlemleriyle tespit edileceğini belirterek, böyle bir hareketliliğe rastlanmadığını ve hiçbir ülkenin konuyla ilgili kendilerine başvurmadığını ifade etti.

WSJ’nin haberinde özetle şu bilgilere yer verildi:

İsrail, Hizbullah’ın yeniden güç kazanmasını önlemeye kararlı olduğunu ve grubun yardım alması için Beyrut Havalimanı’nın kullanılması halinde burayı vurma tehdidinde bulundu.

Ateşkes iki ay boyunca büyük ölçüde korunmuş olsa da İsrail, Hizbullah’ın anlaşmayı ihlal ettiğini öne sürerek yüzlerce hava saldırısı düzenledi. Salı günü, İsrail ordusu askeri ekipman taşıdığını iddia ettiği iki araca saldırdı. Lübnan bu saldırıları ateşkes ihlali olarak değerlendirdi.

2 Ocak’ta, bir Suudi haber kanalının Mahan Hava Yolları’na ait uçakların Hizbullah’a fon taşıdığını iddia etmesi üzerine Lübnanlı yetkililer Beyrut’a inen yolcuları aradı. Uçaktaki bir İranlı diplomat aranmayı kabul etmedi iki çanta ile Lübnan’a girdi. Lübnan Dışişleri Bakanlığı, bu çantaların büyükelçilik operasyonları için nakit ve belgeler içerdiğini açıkladı.

Hizbullah, savaşta yaşanan kayıpların ardından toparlanmaya çalışıyor ve militanların maaşlarını, yaralıların ailelerine yardımları ve altyapı hasarlarını karşılamaya yönelik fonlara ihtiyacı duyuyor. İsrail, Hizbullah’ın mali kaynaklarını hedef alarak grubun toparlanma sürecini zorlaştırmayı amaçlıyor.

Hizbullah’ın düşüncelerini bilen bir kişi, grubun likidite krizi yaşamadığını ve ağır hasar gören mülkler için yılda 12.000 ila 14.000 dolar arasında değişen kira ve mobilya için ekstra ödemeler yaptığını söyledi.

Kasım sonunda ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana Karz el‑Hasan bankası 28 şubesini yeniden açtı ve Hizbullah bankayı 500 milyon dolar değerinde çek düzenlemek için kullandı; bu da grubun nakit sorunu yaşamadığını gösteriyor.

Ancak Lübnan’daki hasarın boyutları, Suriye üzerinden gelen desteğin kesilmesi ve Beyrut havaalanındaki incelemelerin artması Hizbullah’ın yeniden yapılanmasını zorlaştıracaktır.

Lübnanlı yetkililer, ateşkes anlaşması uyarınca havaalanının Hizbullah’a finansman ve silah sağlanmaması için Lübnan ordusunun sıkı kontrolü altında olduğunu söyledi. Lübnanlı üst düzey bir güvenlik yetkilisi, havaalanından büyük miktarda nakit para kaçırmanın zor olacağını, ancak değerli taşlar ve elmaslar gibi değerli eşyaların tespit edilmesinin daha zor olduğunu söyledi.

Görevden ayrılan ABD’li yetkililer, yönetim değişikliğinin ardından yaptıkları açıklamalarda, Hizbullah’ın Lübnan güvenlik güçleri üzerinde yeterli etkiye sahip olabileceğinden endişe duyduklarını belirtti. Bu durumun, İran destekli kuryelerin havaalanında sıkı aramalardan kaçmasına olanak tanıyabileceğini ifade ettiler.

ORTADOĞU

Arap ülkeleri Mahmud Abbas’ı gözden çıkardı mı?

Yayınlanma

mahmud Abbas

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Gazze’nin ana gündem maddesi olduğu Riyad’daki Arap liderleri zirvesine davet edilmedi. Diplomatlar, Arap liderlerinin köşeye sıkışmaları halinde Abbas’ı tamamen devre dışı bırakabileceklerini belirtiyor.

Geçen hafta, yedi Arap ülkesinin lideri, Riyad’da düzenlenen acil zirvede bir araya gelerek ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze planına karşı bir alternatif öneri geliştirmeyi ele aldı.

Trump, şu an için Gazze’nin tüm nüfusunun tahliye edilmesini öngören tartışmalı önerisinin arkasında dursa da yardımcıları bu planın asıl amacının Arap müttefikleri kendi çözüm önerilerini sunmaya teşvik etmek olduğunu ileri sürüyorlar. Bu bağlamda, Arap ülkeleri halen nihai bir plan üzerinde anlaşmaya varmış değil, ancak toplantı hakkında bilgi sahibi dört diplomatın Times of Israel’e verdiği bilgiye göre, liderler, Filistin Yönetimi’nin bu süreçte rol oynaması gerektiği konusunda uzlaşı sağladı.

Ancak habere göre bir başka konuda da görüş birliği var: Arap liderler Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın bu girişimde kritik olmadığını, hatta belki de olası rolünün ters etki yaratacağını düşünüyor. Bu nedenle, iki Arap iki de Avrupalı diplomata göre Filistin Yönetimi Başkanı, Riyad’daki toplantıya davet edilmedi. Ramallah yönetiminin Abbas’ın katılımı için girişimde bulunduğu, ancak zirveye katılan liderlerin çoğunun buna karşı çıkması nedeniyle Suudi Arabistan’ın daveti geri çektiği ileri sürülüyor.

Abbas’a destek giderek azalıyor

Üç diplomata göre Abbas’ın toplantıya dahil edilmesine en güçlü itiraz, uzun süredir kendisini yolsuzlukla suçlayan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayed’den geldi. Ancak bu kez, Hamas liderlerine ev sahipliği yapan Katar Emiri Temim bin Hamad da Abbas’a karşı çıktı. Arap bir diplomat, Katar’ın tepkisinin, El Cezire kanalının Batı Şeria’da kapatılmasından kaynaklandığı belirtiyor. El Cezire, Filistin Yönetimi’nin, Batı Şeria’da Hamas ve El Fetih gibi örgütlere yönelik operasyonu haberleştirdiği için kapatılmıştı.

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi de Abbas’a destek vermedi. İkinci bir Arap diplomata göre Sisi, Filistin lideriyle birebir görüşme taleplerini de geri çevirdi. Mısır, savaş sonrası Gazze’yi yönetmek için Hamas ve Filistin Yönetimi arasında geçici bir yönetim komitesi oluşturulması için arabuluculuk yapıyor. Ancak Kahire, bu komitenin doğrudan Filistin Yönetimi’ne bağlanmasını değil, bağımsız kalmasını ve hem Hamas hem de Filistin Yönetimi tarafından onaylanan teknokratlarca yönetilmesini istiyor.

Mısır, Filistinli grupların geniş katılımının komitenin meşruiyetini güçlendireceğini ve Filistin Yönetimi’nin Gazze’nin kontrolünü üstlenmeye hazır olmadığına inanıyor. Ayrıca, Gazze’nin yönetiminin doğrudan Filistin Yönetimi’ne bağlanmasının İsrail tarafından engellenme riskini artıracağını düşünüyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas’ın yerine daha ılımlı olduğu gerekçesiyle Filistin Yönetimi’nin gelmesini kesin bir dille reddediyor. Ancak Netanyahu, Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılmasına izin vererek, aylardır karşı çıktığı bir konuda geri adım attı.

Abbas’a en yakın Arap lider olarak bilinen Ürdün Kralı II. Abdullah bile bu kez kendisini desteklemedi. Bir Arap diplomat, Kral Abdullah’ın Abbas’ın hem bölgedeki hem de Washington’daki değişimlere yeterince hızlı uyum sağlayamamasından duyduğu hayal kırıklığını özel görüşmelerde dile getirdiğini söyledi.

Avrupalı bir diplomat, Abbas’a yöneltilen bazı eleştirileri haklı bulsa da Arap liderlerin tüm suçlamalarının doğru olmadığını savundu.

“Abbas’ı yolsuzlukla suçlayan ülkelerin kendileri de tamamen şeffaf ve demokratik değil” diyen diplomat Mısır, BAE, Suudi Arabistan ve Katar’ın Filistin Yönetimi’ni kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için baskı yaptığını söyledi.

Ancak habere göre Avrupa Birliği de Abbas’tan memnun değil. Abbas, geçen haftalarda Filistinli tutuklulara yönelik mali destek sisteminde reform yaptığını açıklamıştı. Buna göre, İsrail hapishanelerindeki Filistinli mahkumlar ve çatışmalarda yaralananlar, finansal durumlarına göre yardım alacak. Ancak bu sistemin hükümet kontrolünden çıkarılarak Abbas’a yakın bir ismin yönetiminde bağımsız bir yapı haline getirilmesi, AB’nin mali destek verme olasılığını azaltıyor. Öte yandan, Filistin Yönetimi’nin Washington ile ilişkileri de oldukça sınırlı.

Arap ülkeleri Abbas’ı gözden çıkarıyor mu?

Riyad’daki zirvenin üzerinden bir hafta geçmesine rağmen Abbas’ın ofisi, toplantıya katılan liderlerden hiçbirinin kendisiyle resmi temas kurduğunu duyurmadı.

Bölge liderleri, önümüzdeki hafta Kahire’de düzenlenecek ve Mısır’ın Gazze için Arap planını açıklayacağı daha kapsamlı bir zirveye hazırlanıyor. Abbas’ın bu toplantıya davet edilmesi bekleniyor.

Ancak bir Arap diplomata göre, ABD’nin Arap ülkelerinden Hamas’ı devre dışı bırakarak Gazze’ye çözüm bulmasını beklemesi, bölge liderlerini büyük bir baskı altına sokmuş durumda.

“Hamas’ın yönetim gücünü elinden almak mümkün, ancak silah bırakmasını sağlamak bambaşka bir konu” diyen Avrupalı diplomat, İsrail’in hala bir barış sürecini reddetmesi nedeniyle bu ihtimalin gerçekçi olmadığını belirtti. Avrupalı diğer diplomat ise “Arap liderler Washington’dan gelen baskıyı gerçekten hissediyorlar ve ilk kez, eğer [Arap liderler] bunun kendilerini Trump’ın baskısından kurtaracağını düşünürlerse Mahmut Abbas’ı desteklemekten vazgeçme konusunda daha istekli olduklarını görüyorum. Mısır ve Ürdün Trump’ın planını varoluşsal bir tehdit olarak görüyor, dolayısıyla tamamen farklı bir Filistin Yönetimi gibi geniş kapsamlı bir şey sunmaları gerekirse bunu yapabilirler.”

Diplomat Abbas’ın bölgedeki hoşnutsuzluğun farkında olduğunu ve bu nedenle kısa süre önce uzun süredir müttefiki olan Hüseyin el Şeyh’i Filistin Yönetimi’nin içişleri bakanlığı görevinden istifaya zorlayarak beklenmedik bir adım attığını savundu. Diplomat, bu hamlenin Abbas’ın aynı küçük sadık gruba güvenmeye devam edemeyeceğinin farkında olduğunu göstermeyi amaçladığını söyledi. Ancak Şeyh, Filistin Kurtuluş Örgütü İcra Komitesi Genel Sekreterliği gibi güçlü bir görevde kalmaya devam edecek, dolayısıyla istifasının FKÖ’yü de kontrol eden Filistin Yönetimi liderinin stratejik bir değişimi anlamına gelip gelmediği belirsiz.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Gazze’de ateşkes devam edecek mi?

Yayınlanma

Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşmasının ilk aşaması yarın akşam sona eriyor ancak anlaşmanın devam edip etmeyeceği hala belirsiz. Mısır, anlaşmanın sonraki aşamalarına ilişkin “yoğun görüşmelerin” Kahire’de başladığını duyurdu. Ancak İsrail, Gazze’den tamamen çekilmesini gerektiren ikinci aşamaya geçmek yerine daha fazla rehinenin serbest bırakılması karşılığında ateşkesin ilk aşamasını uzatmak istiyor.

Mısır Cumhurbaşkanlığı Enformasyon Servisinden yapılan yazılı açıklamada, İsrail ve Katar’dan iki heyetin, ABD temsilcilerinin katılımıyla Gazze Şeridi’nde ateşkesle ilgili müzakereleri tamamlamak üzere başkent Kahire’ye geldiği belirtildi. Açıklamada, ateşkes anlaşmasının sonraki aşamaları hakkında ilgili taraflar arasında yoğun görüşmelerin başladığı ve mevcut mutabakatın uygulanması yönündeki çabaların da sürdüğü kaydedildi.

Açıklamada ayrıca arabulucuların, sivillerin acılarını hafifletme ve bölgede istikrarı destekleme çabaları çerçevesinde Gazze Şeridi’ne insani yardım ulaştırılmasının yollarını güçlendirmeyi masaya yatırdığı ifade edildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden dün yapılan açıklamada, Netanyahu’nun, müzakere heyetine, görüşmelere devam etmek üzere Kahire’ye gitme talimatı verdiği belirtilmişti. İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberinde de ABD ve İsrail’in, esir takası anlaşmasının ilk aşamasının birkaç hafta daha uzatılması olasılığını ele almak üzere görüşmeler yürüttüğü dile getirildi.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da İsrailli müzakere heyetinin Kahire’de, daha fazla esir askerin serbest bırakılması karşılığında anlaşmanın birinci aşamasının uzatılması için ortak zemin bulma olasılığını görüşeceğini ifade etti.

İsrail devlet televizyonu KAN ise ismi açıklanmayan bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı haberinde, bugün Kahire’ye hareket edecek müzakere heyetinin temel hedefinin “1 Mart Cumartesi günü canlı rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak” olduğunu belirtti.

Hamas ile İsrail arasında varılan ateşkes ve esir takası anlaşması 19 Ocak Pazar günü TSİ 12.15’te yürürlüğe girmişti.

Anlaşma kapsamında 27 Ocak Pazartesi günü, Netzarim Koridoru Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin güneyden kuzeye geçişine açılmış, İsrail ordusu 9 Şubat’ta Netzarim Koridoru’ndan çekilmişti.

Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı, İsrail ordusunun 8 ay süren işgalinin ardından 1 Şubat’ta hasta ve yaralıların tahliyesi için açılmıştı.

Anlaşmanın birinci aşamadaki esir takaslarında, İsrail hapishanelerindeki 1700’ün üzerinde Filistinli esir serbest bırakılırken Gazze’deki sağ 25 esir ile İsrail saldırılarında öldüğü açıklanan 8 esirin cenazesi teslim edildi. Ayrıca Gazze’deki 5 Taylandlı esir de salıverildi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

“Hamas’ın saldırı planlarından İsrail’in bir yıl önce haberi vardı”

Yayınlanma

7 EKİM

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023 saldırılarına ilişkin hazırladığı ilk askeri rapor, İsrail güvenlik yetkililerinin Hamas liderliğindeki saldırıyı yanlış değerlendirdiğini ve grubun kapasitesini büyük ölçüde hafife aldığını ortaya koydu. Rapora göre, saldırıdan saatler önce bile Hamas’ın niyetleri doğru okunamadı.

Saldırı öncesi işaretler göz ardı edildi

Wall Street Journal’ın haberine göre raporda, saldırının yaklaştığına dair birçok belirti olduğu ancak bunların İsrail makamları tarafından yeterince ciddiye alınmadığı ifade edildi. 6 Ekim 2023 akşamında Hamas militanlarının İsrail SIM kartlarını aktif hale getirdiği ve belirlenen toplanma noktalarına hareket ettiği belirtilse de İsrail yetkilileri bu hareketleri olağan dışı olarak değerlendirmedi. Yetkililer, Hamas’ın ya bir askeri tatbikat yaptığına, İsrail’den gelecek bir saldırıya karşı savunma hazırlığında olduğuna ya da küçük çaplı sınır ötesi baskınlar planladığına inanıyordu. Ancak bu belirtilerin, Hamas’ın büyük çaplı saldırı hazırlıkları olduğuna dair net sinyaller verdiği göz ardı edildi.

İsrail ordusu Hamas’ın kapasitesini hafife aldı

İsrail ordusunun en üst düzey soruşturması sonucunda hazırlanan rapor, ülke tarihinin en büyük güvenlik zafiyetlerinden birine ışık tutuyor. Raporda, İsrail istihbarat birimlerinin Hamas’ı yanlış değerlendirdiği, grubun saldırı planlarını içeren belgeleri göz ardı ettiği ve çok sayıda işareti kaçırdığı belirtildi. Bu istihbarat zaaflarının, saldırının ardından bir yılı aşkın süredir devam eden saldırıları tetiklediği vurgulandı.

Güney Cephesindeki tehdit görmezden gelindi

Saldırıdan sadece birkaç saat önce, üst düzey İsrailli askeri yetkililer, Hamas’ın şüpheli hareketliliği hakkında görüşmeler gerçekleştirdi. Ancak, saldırının aciliyeti fark edilmedi. İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, ertesi gün daha kapsamlı bir brifing düzenlenmesini emretti. Aynı gece, kuzey cephesindeki İsrail generali, Hizbullah’tan gelebilecek bir saldırı ihtimali nedeniyle Tel Aviv’deki askeri karargâha çağrıldı. İsrail ordusunun kuzey cephesine odaklanması, Gazze’deki tehdidi gözden kaçırmasına neden oldu. Hamas, Yahudi bayramını fırsat bilerek, sınırın olağan günlere göre daha az korunduğu bir zamanda saldırıyı başlattı.

Hamas, İsrail’in öngördüğünden daha büyük bir saldırı gerçekleştirdi

Rapora göre, İsrail askeri planlamacıları Gazze’den yapılacak olası bir saldırı senaryosu tasarlarken Hamas’ın en fazla 4 ila 8 sınır noktasını aşmaya çalışabileceğini öngörüyordu. Ancak Hamas militanları neredeyse 60 noktadan sınırı geçti. İlk hedefleri, Gazze Şeridi çevresinden sorumlu olan İsrail askeri üssüydü. Burada üst düzey komutanları öldürerek İsrail’in bölgedeki istihbarat kapasitesini çökerttiler. Bu durum, İsrail’in saldırının ilk üç saatinde sahadaki gelişmeleri takip edememesine yol açtı. 1.200 İsrailli asker ve sivil hayatını kaybetti, 251 kişi ise rehin alındı. Bölgeye ilk takviyeler ancak 5,5 saat sonra ulaşabildi ve Hamas’ın tamamen püskürtülmesi üç gün sürdü.

İsrail istihbaratı Hamas’ın saldırı planını daha önceden biliyordu

The Times of Israel’in haberine göre de soruşturma, İsrail ordusunun 2022’de muhtemel bir saldırıyı ayrıntılarıyla açıklayan planlar ele geçirmesine rağmen bunu olası görmediğini ve eski Hamas lideri Yahya Sinvar’ın “pragmatik” olduğu için bir saldırı gerçekleştirmeyeceğini düşündüğünü ortaya koydu.

Raporda Hamas’ın bu saldırı planına 2019 yılında onay verdiği, 2021’de operasyonel onay aldığı ve 2022’de saldırı için tarih belirlemeye başladığı tespit edildi. Buna rağmen, İsrail yetkilileri Hamas’ın savaş başlatmak istemediği düşüncesine bağlı kaldı. İsrail istihbaratı, Hamas’ın Gazze’de bir devlet inşa etmeye ve Batı Şeria’yı ele geçirmeye odaklandığını düşünerek bu stratejik değişimi fark edemedi.

Hamas, İsrail içindeki siyasi karışıklık ve yargı reformları nedeniyle yaşanan protestoları fırsat olarak gördü. Saldırının zirve noktasında Hamas’ın askeri lideri Muhammed Deif, tüm Gazze halkına silahlanarak İsrail’e saldırma çağrısı yaptı. 7 Ekim öğle saatlerine gelindiğinde, 5.600’den fazla militan ve sivil İsrail topraklarına geçmişti.

Saldırı, sabah 06.29’da Hamas’ın İsrail’e 1.400 roket fırlatmasıyla başladı. Saat 06.45’te bir İsrailli tugay komutanı telsizden “Savaş halindeyiz” anonsunu yaptı. Ancak İsrail, komuta zincirinin çökmesi nedeniyle ilk saatlerde sahadaki durumu tam olarak anlayamadı. Bazı askerler ve komutanlar, sosyal medyada saldırı haberlerini görerek kendi imkanlarıyla güney cephesine gitti. Ancak geniş çaplı askeri takviyeler saatler sonra ulaşabildi.

Hannibal Protokolü uyguladı

Raporla ilgili haberinde The Jerusalem Post, İsrail Hava Kuvvetlerinin 7 Ekim’de Hannibal Protokolü’nü uyguladığını yazdı. Haberde, Gazze’den 5 binin üzerinde Hamas mensubunun İsrail’e girdiği ve bundan çok daha fazla Gazzelinin İsrail’in içlerine sızabileceği endişesinden bahsedildi.

İsrail Hava Kuvvetleri soruşturmasına göre, Hannibal Protokolü’nün uygulanması yönündeki kararın ardından pilotlar, “nereye ve neye saldıracakları konusunda son derece spesifik bilgiler” aldı.

Hamas “aldatma” unsurlarını kullandı

Yedioth Ahronoth’un soruşturmaya ilişkin haberine göre, İsrail’in en büyük hatası Hamas’ın büyük çaplı bir savaşa girişemeyeceği yönündeki fikre kapılmak oldu. Hamas, bu algıyı desteklemek için “aldatma” unsurlarını kullanırken “İsrail düşmanlarından üstündür” ve “İstihbarat direktörlüğü her şeyi bilir” düşüncesi başarısızlığı beraberinde getirdi.

İsrail Ordu Radyosu, soruşturmaların İsrail ordusunun 7 Ekim saldırısının hızı ve planlaması karşısında şaşkınlık yaşadığını gösterdiğini aktardı.

Halevi: Sorumluluk benim

Görevi 6 Mart’ta sona erecek olan İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, soruşturmaların sunulduğu görüşmede, “Sorumluluk benim. 7 Ekim’de ordunun komutanıydım ve sizin sorumluluğunuz da bende” ifadeleriyle sorumluluğun kendisinde olduğunu yineledi.

Halevi, başarısız olduklarını ve her gün başarısızlıkla yüzleşmeye çalıştığını aktardı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English