Amerika
ABD, İmran Han’ın görevden alınması için Pakistan’a baskı yapmış

The Intercept tarafından elde edilen gizli bir Pakistan hükümeti belgesine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı 7 Mart 2022’de yaptığı bir toplantıda, Pakistan hükümetini, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalindeki tarafsızlığı nedeniyle İmran Han’ı başbakan olarak görevden almaya teşvik etti.
Pakistan’ın ABD Büyükelçisi ile iki Dışişleri Bakanlığı yetkilisi arasındaki görüşme, son bir buçuk yıldır Pakistan’da yoğun inceleme, tartışma ve spekülasyon konusu oldu. Siyasi mücadele, 5 Ağustos’ta Han’ın yolsuzluk suçlamasıyla üç yıl hapis cezasına çarptırılması ve devrilmesinden bu yana ikinci kez tutuklanmasıyla tırmandı. Han’ın savunucuları suçlamaları asılsız olarak nitelendirerek reddediyor. Siyasetten 5 yıl süreyle men edilmesi kararı aynı zamanda Pakistan’ın en popüler siyasetçisi olan Han’ın bu yıl Pakistan’da yapılması beklenen seçimlere katılmasını da engelliyor.
Sızdırılan Pakistan hükümet belgesinde yer alan ABD’li yetkililerle görüşmeden bir ay sonra, Parlamento’da güven oylaması yapıldı ve bu oylama Han’ın iktidardan alınmasına yol açtı. Oylamanın Pakistan ordusunun desteğiyle düzenlendiği yorumları yapılıyor. O zamandan beri Han ve destekçileri, Han’ın ABD’nin talebi üzerine iktidardan indirildiğini iddia ederek ordu ve onun sivil müttefikleriyle bir mücadele içine girdiler.
Pakistan’ın ABD Büyükelçisinin sızdırılan telgrafı
Büyükelçi tarafından görüşmeye ilişkin hazırlanan ve Pakistan’a iletilen telgrafın metni daha önce yayınlanmadı. Ülke içinde “gizli mesaj” olarak bilinen telgraf, Han’ın görevden alınması durumunda ABD ile daha sıcak ilişkiler, alınmaması durumunda ise tecrit vaat ediyor.
“Gizli” etiketli belgenin, Güney ve Orta Asya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Donald Lu da dahil olmak üzere Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile o sırada Pakistan’ın ABD Büyükelçisi olan Asad Majeed Han arasındaki görüşmenin bir kaydını içerdiği belirtiliyor.
Belge, İmran Han veya Han’ın partisiyle hiçbir bağları olmadığını söyleyen Pakistan ordusundaki isimsiz bir kaynak tarafından The Intercept’e sızdırıldı. Intercept, metindeki küçük yazım hatalarını düzenleyerek belgenin tamamını yayımladı:
Bugün Güney ve Orta Asya Dışişleri Bakan Yardımcısı Donald Lu ile öğle yemeğinde bir toplantı yaptım. Kendisine Dışişleri Bakan Yardımcısı Les Viguerie eşlik etti. DCM, DA ve Danışman Qasim bana katıldı.
Başlangıçta Don, Pakistan’ın Ukrayna krizi konusundaki pozisyonuna atıfta bulundu ve “Buradaki ve Avrupa’daki insanlar, Pakistan’ın (Ukrayna konusunda) neden bu kadar agresif bir şekilde tarafsız bir pozisyon aldığı konusunda oldukça endişeli. Bize o kadar da tarafsız bir tavır gibi gelmiyor” dedi. MGK ile yaptığı görüşmelerde, “Bunun Başbakan’ın politikası olduğu oldukça açık görünüyor” dedi ve “Bunun (Başbakanın) ihtiyaç duyduğu İslamabad’daki mevcut siyasi dramlara bağlantılı olduğu ve kamuoyuna bir yüz göstermeye çalıştığı” görüşünde olduğunu paylaştı. Ben buna yanıt olarak, Pakistan’ın Ukrayna konusundaki pozisyonunun yoğun kurumlar arası istişarelerin bir sonucu olduğu için durumu doğru bir şekilde okumadığını söyledim. Pakistan hiçbir zaman kamuya açık bir alanda diplomasi yürütmeye başvurmamıştı. Başbakan’ın siyasi bir miting sırasında yaptığı açıklamalar, İslamabad’daki Avrupa Büyükelçilerinin diplomatik görgü kurallarına ve protokole aykırı olarak kamuoyuna açıkladıkları mektuba tepki niteliğindeydi. İster Pakistan’da ister ABD’de olsun, herhangi bir siyasi lider, böyle bir durumda halka açık bir yanıt vermek zorunda kalır.
Don’a ABD’nin sert tepkisinin sebebinin Pakistan’ın BM Genel Kurulu’ndaki oylamada çekimser kalması olup olmadığını sordum. Kendisi kategorik olarak olumsuz yanıt verdi ve bunun Başbakan’ın Moskova ziyaretinden kaynaklandığını söyledi. “Bence Başbakan’a karşı yapılan güvensizlik oylaması başarılı olursa Washington’da her şey affedilecek çünkü Rusya ziyareti Başbakan’ın bir kararı olarak görülüyor. Aksi takdirde işlerin zorlaşacağını düşünüyorum.” Durakladı ve ardından “Bunun Avrupa tarafından nasıl görüleceğini bilemem ama onların da benzer bir tepki vereceğinden şüpheleniyorum” dedi. Ardından “dürüst olmak gerekirse Başbakan’ın Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından çok güçlü bir şekilde izole edileceğini düşünüyorum” dedi. Don ayrıca, Başbakan’ın Moskova ziyaretinin Pekin Olimpiyatları sırasında planlanmış gibi göründüğünü ve Başbakan’ın Putin ile görüşme girişiminde bulunduğunu ancak başarılı olamadığını ve daha sonra Moskova’ya gitme fikrinin ortaya çıktığını belirtti.
Don’a bunun tamamen yanlış bilgilendirilme ve yanlış bir algı olduğunu söyledim. Moskova ziyareti en az birkaç yıldır planlanıyordu ve müzakereye dayalı kurumsal bir sürecin sonucuydu. Başbakan Moskova’ya uçarken Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin henüz başlamadığını ve barışçıl bir çözüm için hala umut olduğunu vurguladım. Ayrıca aynı tarihlerde Avrupa ülkelerinin liderlerinin de Moskova’ya gitmekte olduğuna dikkat çektim. Don araya girerek “bu ziyaretlerin özellikle Ukrayna sorununa çözüm aramak için yapıldığını, Başbakan’ın ziyaretinin ise ikili ekonomik nedenlerle gerçekleştiğini” söyledi. Başbakan’ın Moskova’da bulunduğu sırada durumdan açıkça üzüntü duyduğuna ve diplomasinin işe yaramasını umduğu gerçeğine dikkat çektim. Başbakan’ın ziyaretinin tamamen ikili bağlamda gerçekleştiğini ve Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik eylemlerine bir göz yumma ya da onaylama olarak görülmemesi gerektiğini vurguladım. Pozisyonumuzun tüm taraflarla iletişim kanallarını açık tutma arzumuz tarafından belirlendiğini söyledim. BM’de ve Sözcümüz tarafından yapılan müteakip açıklamalarda bu husus açıkça ifade edilirken, BM Şartı, güç kullanılmaması veya güç kullanma tehdidinde bulunulmaması, Devletlerin egemenliği ve toprak bütünlüğü ile ihtilafların barışçıl yollarla çözülmesi ilkelerine bağlılığımız bir kez daha teyit edilmiştir.
Don’a Pakistan’ın Ukrayna krizinin Afganistan bağlamında nasıl sonuçlanacağından endişe duyduğunu da söyledim. Bu çatışmanın uzun vadeli etkileri nedeniyle çok yüksek bir bedel ödedik. Önceliğimiz Afganistan’da barış ve istikrarın sağlanmasıydı ve bunun için Rusya da dâhil olmak üzere tüm büyük güçlerle işbirliği ve koordinasyon içinde olmamız şarttı. Bu açıdan da iletişim kanallarının açık tutulması elzemdi. Bu faktör aynı zamanda Ukrayna krizi konusundaki tutumumuzu da belirliyordu. Pekin’de yapılacak Genişletilmiş Troyka toplantısına atıfta bulunmam üzerine Don, ABD’nin Genişletilmiş Troyka toplantısına mı yoksa Rus temsilcilerin de katılacağı Afganistan konulu Antalya toplantısına mı katılması gerektiği konusunda Washington’da tartışmaların devam ettiğini, zira ABD’nin şu anda Rusya ile sadece Ukrayna konusuna odaklandığını söyledi. Ben de tam olarak bundan korktuğumuzu söyledim. Ukrayna krizinin dikkatleri Afganistan’dan başka yöne çekmesini istemiyorduk. Don yorum yapmadı.
Don’a tıpkı onun gibi benim de bakış açımızı açık sözlü bir şekilde aktaracağımı söyledim. Son bir yıldır ABD liderliğinin bizim liderliğimizle ilişki kurma konusunda sürekli olarak isteksiz davrandığını hissettiğimizi söyledim. Bu isteksizlik Pakistan’da görmezden gelindiğimiz ve hatta hafife alındığımız yönünde bir algı yaratmıştı. Ayrıca ABD’nin kendisi için önemli olan tüm konularda Pakistan’dan destek beklerken, Pakistan’ın buna karşılık vermediği ve Pakistan’ı ilgilendiren konularda, özellikle de Keşmir konusunda ABD’nin desteğini pek göremediğimiz hissi vardı. Bu algıyı ortadan kaldırmak için en üst düzeyde işleyen iletişim kanallarına sahip olmanın son derece önemli olduğunu söyledim. Ayrıca, Ukrayna krizi konusundaki tutumumuz ABD için bu kadar önemliyse, Moskova ziyareti öncesinde ve hatta BM’de oylama yapılacağı sırada ABD’nin neden bizimle en üst düzey liderlik düzeyinde temasa geçmediğine şaşırdığımızı söyledim. (Dışişleri Bakanlığı konuyu DCM düzeyinde gündeme getirmişti.) Pakistan üst düzey temasların devam etmesine önem veriyordu ve bu nedenle Dışişleri Bakanı, Bakan Blinken ile görüşerek Pakistan’ın Ukrayna krizine ilişkin pozisyonunu ve bakış açısını bizzat açıklamak istedi. Bu görüşme henüz gerçekleşmedi. Don, Washington’daki düşüncenin, Pakistan’daki mevcut siyasi kargaşa göz önüne alındığında, böyle bir angajman için doğru zaman olmadığı ve Pakistan’daki siyasi durum yatışana kadar beklenebileceği yönünde olduğunu söyledi.
Ukrayna krizi gibi karmaşık bir durumda ülkelerin taraf seçmek zorunda bırakılmaması gerektiği yönündeki görüşümüzü yineledim ve siyasi liderlik düzeyinde aktif ikili iletişimin gerekliliğini vurguladım. Don “pozisyonunuzu net bir şekilde ifade ettiniz ve ben de bunu kendi liderliğime götüreceğim” şeklinde cevap verdi.
Don’a ayrıca Senato’nun ABD-Hindistan ilişkilerini ele alan alt komite oturumunda Ukrayna krizi konusunda Hindistan’ın tutumunu savunduğunu gördüğümüzü söyledim. ABD’nin Hindistan ve Pakistan için farklı kriterler uyguladığı görülüyordu. Don, ABD’li milletvekillerinin Hindistan’ın BMGK ve BM Genel Kurulu’ndaki çekimser oylarına ilişkin güçlü duygularının duruşma sırasında açıkça ortaya çıktığını söyledi. Oturumda ABD’nin Hindistan’dan Pakistan’dan daha fazla şey beklediğini ancak Pakistan’ın pozisyonu konusunda daha endişeli göründüğünü söyledim. Don kaçamak bir cevap verdi ve Washington’un ABD-Hindistan ilişkilerine daha çok Çin’de olup bitenlerin merceğinden baktığını söyledi. Hindistan’ın Moskova ile yakın bir ilişkisi olduğunu da sözlerine ekleyen Don, “Tüm Hintli öğrenciler Ukrayna’dan çıktıktan sonra Hindistan’ın politikasında bir değişiklik göreceğimizi düşünüyorum” dedi.
Başbakan’ın Rusya ziyareti konusunun ikili ilişkilerimizi etkilemeyeceğini umduğumu ifade ettim. Don şu cevabı verdi: “Bizim açımızdan ilişkilerde zaten bir çentik açtığını iddia edebilirim. Siyasi durumun değişip değişmeyeceğini görmek için birkaç gün bekleyelim, bu da bu konuda büyük bir anlaşmazlık yaşamayacağımız ve bu göçüğün çok hızlı bir şekilde ortadan kalkacağı anlamına gelecektir. Aksi takdirde, bu meseleyle doğrudan yüzleşmek ve nasıl yöneteceğimize karar vermek zorunda kalacağız.”
Ayrıca Afganistan ve ikili ilişkilerle ilgili diğer konuları da ele aldık. Görüşmemizin bu kısmına ilişkin ayrı bir bildirimde bulunacağız.
Değerlendirme
Don, defalarca atıfta bulunduğu Beyaz Saray’ın açık onayı olmadan böylesine güçlü bir tehditte bulunamazdı. Don’un Pakistan’ın iç siyasi süreciyle ilgili olarak haddini aşan bir konuşma yaptığı açıktır. Bu konu üzerinde ciddi bir şekilde düşünmeli ve İslamabad’daki ABD merkezine uygun bir uyarıda bulunmayı değerlendirmeliyiz.
Amerika
Musk, Trump’tan özür diledi

Elon Musk, geçen hafta Başkan Donald Trump ile yaşadığı sözlü savaştan duyduğu pişmanlığı X’te dile getirdi ve bir haftadan kısa bir süre sonra geri adım atarak, Başkanı hedef alan bazı paylaşımlarının “çok ileri gittiğini” kabul etti.
Dünyanın en zengin adamı, çarşamba sabahı (11 Haziran) sahibi olduğu sosyal medya platformunda, “Geçen hafta Başkan Donald Trump hakkında yaptığım bazı paylaşımlardan pişmanlık duyuyorum. Çok ileri gittiler,” diye yazdı.
Özür, Trump’ın, eski özel danışmanı ve kampanya bağışçısı Musk’ın “Büyük, Güzel Yasa”sını eleştirdiği için “çok hayal kırıklığına uğradığını” söylemesinden altı gün sonra geldi.
Musk, başkana bir dizi kişisel saldırıda bulunmuş, Trump da kendi platformu Truth Social’da aynı şekilde yanıt vermişti.
Musk’ın hükümet çalışanı olarak maliyet kesintisi departmanı olan Devlet Verimliliği Departmanını (DOGE) yönettiği 130 günlük görev süresi 30 Mayıs’ta sona erdi, fakat birkaç gün sonra milyarder, Trump’ın imzalamış olduğu vergi ve harcama paketini bir X gönderisinde “iğrenç bir rezalet” olarak nitelendirerek sert bir şekilde eleştirdi.
Musk, “Üzgünüm, ama artık dayanamıyorum. Bu devasa, çirkin, domuz eti dolu Kongre harcama tasarısı iğrenç bir rezalet. Buna oy verenler utanmalı: yanlış yaptığınızı biliyorsunuz. Bunu biliyorsunuz,” demişti.
Bir gün sonra, milyonlarca takipçisine “YASA TASARISINI ÖLDÜRÜN” çağrısında bulunan yeni bir mesaj yayınlayarak, temsilcilerine ve senatörlerine “Amerika’yı iflas ettirmek kabul edilemez!” diye hatırlatmalarını istedi.
Başkanın, Musk’ın müdahalesine karşı hızla “sabrını yitirdiği” ve onun düşmanca tavırlarından “şaşkına döndüğü” bildirildi. Trump, geçen perşembe Beyaz Saray’da Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’i ağırlarken de bu duygularını dile getirdi.
Trump, Tesla ve SpaceX patronuna olan hayal kırıklığını dile getirmenin yanı sıra, başkanlık seçimlerinde Musk’ın yardımı olmasaydı da kritik öneme sahip Pennsylvania eyaletini kazanabileceğini iddia etti.
Musk, X’te “Ben olmasaydım, Trump seçimi kaybederdi, Demokratlar Temsilciler Meclisini kontrol ederdi ve Cumhuriyetçiler Senato’da 51-49 çoğunluğa sahip olurdu,” diye yanıt vermişti.
Amerika
ABD, Ukrayna’ya askeri yardım bütçesini kısma kararı aldı

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Ukrayna Güvenlik Yardımı Girişimi kapsamındaki harcamaların azaltılacağını duyurdu. Hegseth, Trump yönetiminin çatışmaya farklı baktığını ve müzakere yoluyla barışçıl bir çözümü desteklediğini belirtti.
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Washington’un, Amerikalı üreticilerden silah alımını öngören Ukrayna Güvenlik Yardımı Girişimi (USAI) kapsamındaki harcamaları azaltacağını duyurdu.
Associated Press haber ajansının aktardığına göre Hegseth, Temsilciler Meclisi’ndeki bir oturumda konuya ilişkin bir soruya, “Bu bütçe azaltılacak,” yanıtını verdi.
Hegseth, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi hakkında konuşurken, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin “bu çatışmaya tamamen farklı bir bakış açısına” sahip olduğunu hatırlattı.
Bakan, “Özellikle sayısız küresel zorluk göz önüne alındığında, müzakere yoluyla barışçıl bir çözümün her iki tarafın ve ülkemizin de çıkarına olduğuna inanıyoruz,” ifadelerini kullandı. Savaşın başlangıcından bu yana ABD, Ukrayna’ya 66 milyar dolardan fazla yardım sağlamıştı.
Yeni Beyaz Saray yönetimi, göreve geldiğinden bu yana Ukrayna’ya askeri yardım tahsis etmedi. ABD’de mali yıl 1 Ekim’de başlayıp 30 Eylül’de sona eriyor.
Ukrayna’nın Patriot talebi
Ukrayna Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Georgiy Tıhiy, 10 Haziran’da yaptığı açıklamada, ülkesinin bir önceki Beyaz Saray yönetimi tarafından tahsis edilen silahları almaya devam ettiğini ve yeni sevkiyatlar için de görüşmeler yürüttüğünü belirtmişti.
Tıhiy, önceliğin şehirleri Rus balistik füzelerinden korumak için gerekli olan Patriot hava savunma sistemleri olduğunu vurgulamıştı.
Bu talebi ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da teyit ederek, söz konusu silahların tedarikinde sıkıntı yaşandığını kaydetmişti. Rubio’ya göre Washington, NATO müttefiklerini kendi stoklarındaki Patriot sistemlerini Kiev’e devretmeye “çağırıyor” ancak “bu ülkelerin hiçbiri” sistemlerini paylaşmak istemiyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise Amerikalılardan 15 milyar dolara 10 adet Patriot sistemi satın almaya hazır olduklarını açıklamıştı.
Almanya Savunma Bakanlığı’nda silah sevkiyatlarını denetleyen Tümgeneral Christian Freuding, haziran başında yaptığı bir açıklamada, Trump’ın yeni sevkiyatlara izin verip vermeyeceği veya en azından üçüncü ülkelerin Kiev için alım yapmasına olanak tanıyıp tanımayacağı sorusunun belirsizliğini koruduğunu ifade etti.
Bununla birlikte Freuding, Avrupa’nın genel olarak ABD’nin yardımı olmadan da Ukrayna’yı destekleyebileceğini vurguladı. İstisnalar arasında ise istihbarat, gözetleme ve keşif verileri, hava savunma sistemleri ve Amerikan silahlarına ait yedek parçalar bulunuyor.
Daha önce Pentagon, Ukrayna ordusunun Rus insansız hava araçlarıyla mücadelede kullandığı füzelerin tapalarını, Kiev için satın alınmış olmasına rağmen vermemişti.
Hegseth, bu bileşenlerin neredeyse hiçbir gerekçe göstermeden Orta Doğu’daki ABD Hava Kuvvetleri birimlerine yönlendirilmesi emrini vermişti.
Hegseth ayrıca, Ukrayna’ya askeri yardımın görüşüldüğü Ramstein formatındaki son toplantıya da katılmamıştı.
Bakan, savaşın başlangıcından bu yana ilk kez 50 ülkeden oluşan koalisyonun toplantısını es geçmiş oldu.
Amerika
Trump yönetiminden Los Angeles’ta sıkıyönetim hazırlığı

Trump yönetiminin Los Angeles’taki göçmen protestocularına karşı ABD Deniz Piyadelerini görevlendirmesinden bir gün önce, ABD İç Güvenlik Bakanı (DHS) Kristi Noem, Savunma Bakanı Pete Hegseth’ten “kanunu ihlal edenleri” gözaltına almak veya tutuklamak için orduya talimat vermesini istedi.
San Francisco Chronicle’ın (SFC) elde ettiği, Noem’in Hegseth’e pazar günü gönderdiği mektupta, Pentagon’dan “Savunma Bakanlığı güçlerine, federal tesislerde olduğu gibi, 18. maddeye göre kanunu ihlal edenler tutuklanana ve federal kolluk kuvvetleri tarafından işlem yapılana kadar gözaltına almaları veya tutuklamaları talimatı verilmesi” isteniyordu.
Noem mektubunda Hegseth’ten “drone gözetleme desteği”nin yanı sıra Los Angeles’ta silah ve lojistik yardım da talep etti.
İç amaçlarla insansız hava araçlarının askeri kullanımı bir dizi kısıtlamaya tabidir ve büyük ölçüde eğitim ve afet müdahalesiyle sınırlı.
Savunma Bakanlığı politikasına göre, ordu federal veya eyalet yetkililerinin talebi üzerine sınırları içinde insansız hava araçlarını kullanabilir, fakat bu kullanım bakanın onayı ile mümkün.
Federal kurumlar, George Floyd’un öldürülmesinin ardından Black Lives Matter protestolarını izlemek için askeri insansız hava araçlarını kullanmıştı.
Noem, mektubunda Hegseth’ten Fort Benning ve Wyoming’den “lojistik destek ve mühimmat nakliyesi” de talep etti. Mektupta hangi silahların gerekli olduğu ve neden bu iki yerden talep edildiği belirtilmedi.
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta
Federal yasalar, ordunun iç güvenlik görevlerinde yer almasını genel olarak yasaklıyor. İki hukuk uzmanı, SFC’ye verdikleri demeçte, Noem’in talebinin kabul edilmesi için yönetimin 1792 tarihli Ayaklanma Yasasını (Insurrection Act) yürürlüğe koyarak bu yasaları atlatması gerekeceğini söyledi.
Yasa, ABD başkanına, sivil kargaşa, isyan ve silahlı ayaklanmanın bastırılması gibi belirli durumlarda, ABD ordusunu ülke çapında konuşlandırma ve eyaletlerin Ulusal Muhafız birimlerini federalleştirme yetkisi veriyor.
1792 tarihli Ayaklanma Yasası en son 1992 yılında Los Angeles’ta çıkan ayaklanmalarda, California’nın o dönemki valisi Pete Wilson’ın Başkan George H.W. Bush’tan askeri yardım talep etmesiyle uygulanmıştı.
Öte yandan İç Güvenlik Bakanlığı sözcüsü salı günü, Noem ve Hegseth’in Başkan Trump ile görüşmesinin ardından talebin kabul edilmediğini belirterek, “Cesur askerlerimizin tutumu değişmedi,” dedi.
Salı günü (10 Haziran), bu haberin yayınlanmasının ardından, İç Güvenlik Bakanlığı sözcüsü, Noem’in Hegseth’e bu talepte bulunduğunu doğruladı.
Sözcü, “Ayaklanmacılar DHS kolluk kuvvetlerine yönelik saldırılarını şiddetlendirirken, sokaklarda aktivistlerin davranışları giderek tehlikeli hale geldi. Bakan Noem, Bakan Hegseth’ten Los Angeles’taki askeri yetkililere ayaklanmacıları tutuklayarak kanun ve düzeni yeniden tesis etmeleri talimatını vermesini istedi,” dedi.
Sözcü ayrıca, Başkan Trump ve Bakan Noem’in, “Amerikan şehirlerinin yerle bir olmasına ve kolluk kuvvetlerinin şiddetli saldırılara maruz kalmasına izin vermeyeceğini” de ekledi.
Ne var ki, 40 dakika sonra, DHS Chronicle’dan Sözcü McLaughlin’in ilk açıklamasını dikkate almaması ve yeni bir açıklama yayınlamasını istedi.
Yeni açıklamada, “Bu mektup, İç Güvenlik Bakanı ve Savunma Bakanı’nın Başkan ile görüşmesinden günler önce gönderildi. Cesur askerlerimizin tutumu değişmedi. Bu, kanun ve düzeni yeniden sağlamak için tüm hükümetin ortak yaklaşımıdır. Saldırı, alay ve şiddete karşı vatanseverlikle hareket eden askerlerimize ve kolluk kuvvetlerine minnettarız,” denildi.
Noem mektupta, ”Los Angeles’taki durumun çözülmesine yardımcı olmak için acil yardım talebi”nden bahsediyor ve ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) ajanlarının bir dizi baskını protesto edenlerin oluşturduğu tehdidi tanımlamak için sert bir dil kullanıyor.
Noem, “Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE), Gümrük ve Sınır Koruma (CBP) ve Federal Koruma Hizmetleri (FPS) bünyesindeki kolluk görevlilerimize ve ajanlarımıza destek verilmelidir. Bu görevliler, belirli yabancı terör örgütlerine mensup işgalcileri ve askerlik çağındaki erkekleri korumaya çalışan ve suçlu yabancıların sınır dışı edilmesini engellemeye çalışan saldırgan, şiddet eğilimli ve isyancı çetelere karşı savunma görevini yerine getirmektedir,” diyor.
Noem’in “terör örgütlerine” atıfta bulunarak neyi kastettiği açık değil. Geçmişte Trump yönetimi, çeteleri kastetmek için terör örgütleri terimini kullanmıştı.
Pazartesi günü itibarıyla Savunma Bakanlığı, 700 deniz piyadesi göndererek, göçmen protestolarını bastırmak için 2.000’den fazla California Ulusal Muhafızına katılması için şehre sevk etti.
Vali Gavin Newsom buna karşılık dava açtı ve asker gönderilmesini “uydurma bir kriz” ve “otoriterliğe doğru atılmış açık bir adım” olarak nitelendirdi.
San Francisco’dan Demokrat Senatör Scott Wiener, Noem’in askeri tutuklama talebinin “tarih boyunca şiddetli protestoların yaşandığı” bir ülkede “kaygı verici ve orantısız” olduğunu söyledi.
Wiener, “Bu demokrasiye ait bir şey değil, diktatörlüğe ait bir şey. ABD’de ordunun sivil yasaları uygulamadığına dair köklü bir gelenek var,” iddiasında bulundu.
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 1
-
Avrupa1 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Rusya1 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını2 hafta önce
FP: ABD anlaşma değil teslimiyet istiyor
-
Görüş1 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2