Ortadoğu
Bright Star 23: ABD’nin ‘ya hep ya hiç’ politikası değişiyor mu?

ABD ve Mısır tarihlerindeki en büyük ortak tatbikat yarın sona eriyor.
Parlak Yıldız 2023 (Bright Star 23) tatbikatı Mısır’ın kuzeybatısındaki El-Alemeyn bölgesinde yer alan Muhammed Necib Askeri Üssü’nde 31 Ağustos’ta başladı. Mısır ordusu 26 Ağustos’ta yaptığı açıklamada söz konusu tatbikata 34 ülke ve 8 bin askerin katılacağını duyurmuştu. ABD ve Mısır hava, kara ve deniz unsurlarının katılımıyla 1980’den beri iki yılda bir yapılan tatbikatta 1995’ten beri diğer dost ülkeler de yer alıyor.
Bu yıl 18. düzenlenen tatbikat 2020 yılında Kovid-19 salgını nedeniyle kesintiye uğramış, 2021 yılında ise 21 ülkenin katılımıyla yapılmıştı.
Aşağıda çevirisini okuyacağınız analiz, 40 yılı aşkın süredir düzenlenen bu tatbikatın neden bu yıl daha görkemli ve yoğun katılımla yapıldığını açıklamaya çalışıyor. ABD-Mısır ilişkilerine mercek tutan analize göre tatbikat ABD’nin yıllardır bölge ülkelerine dayattığı “ya benimlesin ya karşımda” politikasının değişmekte olduğunun işareti.
***
Mısır’da artırılan askeri tatbikatlar ABD’nin müttefikini yakınında tutma arzusunu yansıtıyor
Amr Emam
ABD, Mısır ve diğer 32 ülkeden binlerce askeri bir araya getiren tatbikatlar ABD’nin, ayyuka çıkan farklılıklara rağmen müttefikini yakınında tutma arzusunu yansıtıyor.
Mısır’ın Batı Çölü’nde ABD, Mısır ve diğer 32 ülkeden binlerce askeri bir araya getiren askeri tatbikat devam ediyor. Muhammed Necib Askeri Üssü’nde, 31 Ağustos’ta başlayan Parlak Yıldız 2023 (Bright Star 23) tatbikatı, 1981’de başlatıldığından bu yana Mısır ve ABD arasında yapılan en büyük askeri tatbikat olma özelliğini taşıyor.
Tatbikatın yapıldığı üs, Orta Doğu ve Afrika’daki en büyük üs olma özelliğini taşıyor. Libya sınırından yüzlerce kilometre uzakta bulunan üs, Kaddafi sonrası Libya’daki kargaşaya ve Türkiye’nin Kuzey Afrika ülkesinde varlık ve nüfuz kazanma girişimlerine yanıt olarak Temmuz 2017’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi tarafından açıldı.
Aralarında 1.500 ABD askerin de bulunduğu katılımcı ülkelerden binlerce asker, 14 Eylül’e kadar konvansiyonel ve düzensiz savaş senaryolarında birlikte çalışma ve bölgesel güvenlik ve işbirliği konularında eğitim görecek.
İki yılda bir düzenlenen bu askeri tatbikat, dünden bugüne Kahire ve Washington arasındaki ilişkilerin bir göstergesi oldu.
Bu yıl tatbikatın yoğunluğu, katılan asker sayısı ve Amerikan yetkililerinin tatbikata verdiği önem, Washington’da Barack Obama’nın Amerikan diktasına boyun eğmeyen müttefiklere karşı uyguladığı cezalandırıcı politikalarda değişikliğe işaret ediyor.
Washington’un ruh halinin göstergesi
Kökleri Mısır ve İsrail arasındaki ABD destekli 1978 Camp David Anlaşmalarına uzanan Parlak Yıldız, terörle mücadelede Mısır-Amerikan işbirliğini vurguluyor, şiddetin yayılmasını önlemeye ve bölgesel güvenliği teşvik etmeye odaklanıyor.
Yine de bu tatbikat, Washington’ın, Mısır’ın dış ve iç politikalarına onay veya ret ölçütü işlevi görüyor.
Washington’da Kahire’nin tutumundan memnuniyetsizlik duyulduğunda tatbikat iptal ediliyordu.
Tatbikat, 2009’dan sonra tamamen durdu ve 2017’ye kadar, 2011 de dahil uzun süreli Başkan Hüsnü Mübarek’e karşı yapılan halk ayaklanmasıyla birlikte, yaşanan karışıklıklar nedeniyle yapılmadı.
2013 yılında dönemin ABD Başkanı Barack Obama, Mısır polisinin İslamcı Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin destekçilerinin bulunduğu iki kampa yönelik baskınları protesto etmek amacıyla Parlak Yıldız tatbikatını iptal etti.
2015 yılında, Mursi’nin halk desteğiyle ordu tarafından devrilmesi de Mısır’daki siyasi gelişmeler nedeniyle tatbikat yapılmadı.
Tatbikat ancak 2017’de, dönemin başkanı Donald Trump’ın Mısır’ın es-Sisi’si ile ‘iyi bir kimya’ olarak adlandırdığı, Mısır-ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldığı dönemde yeniden başladı.
Tatbikat bu yıl, ABD ile Mısır arasındaki ilişkiler bir kez daha sınanırken düzenleniyor.
ABD, son iki yılda Mısır’daki insan hakları koşullarını ve “Kahire’nin ifade özgürlüğüne müdahalesi” olarak tanımladığı durumu açıkça eleştiriyor.
Ukrayna savaşının etkileri
Bu arada Ukrayna’daki savaş, savaş alanlarından çıkan soğuk savaş rüzgarlarının Washington’daki karar alma çevrelerine yayılmasına neden oluyor.
Washington’daki stratejistler bir kez daha diğer ülkeleri ya ABD’nin yanında (Rusya’ya karşı) ya da karşısında (Rusya ile birlikte) diye kategorize etmeye hazır.
Ancak Kahire’nin Amerikan dünya görüşüne tamamen uyum sağlaması giderek zorlaşıyor.
Ukrayna’daki savaş, Mısır’ı milyarlarca dolarlık turizm gelirinden mahrum ederek, ithalat için daha fazla para ödemek zorunda bırakarak ve gıda güvenliğini tehlikeye atarak şimdiden Mısır’a ağır bir bedel ödetti.
Mısır, Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) yeni bir kredi talep etmek zorunda kaldı, geçen yıldan bu yana üç kez para biriminin değerini düşürdü ve borçların geri ödenmesi gibi uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesini engelleyen finansman açığını kapatmak için varlıklarını yerli ve yabancı özel sektöre satmak zorunda kaldı.
Çatışmanın her iki tarafına da katılmanın hiçbir faydasını görmeyen Mısırlı karar alıcılar, çatışmanın çözümü için diyalog çağrısında bulunuyor. Ülkelerini kalkındırmaya ve artan nüfusunu beslemeye odaklanmak istiyorlar ve Mısır’la hiçbir ilgisi olmayan bir savaş çarkının dişlisi olmakla ilgilenmiyorlar.
Washington, Kahire’nin çatışmadaki tarafsızlığından hoşnut değil ve Mısır’ı bu tutumunun bedelini ödeyebileceği konusunda açıkça uyardı.
Önemli ortak
Mısır aynı zamanda ABD ile ilişkilerini de sürdürmek istiyor.
Ne de olsa Amerika’nın mali desteği (1978’den bu yana askeri yardım olarak yaklaşık 50 milyar dolar ve ekonomik yardım olarak 30 milyar dolar) Mısır ekonomisinin gelişmesi ve dünyanın en güçlü 14. ordusu olan Mısır ordusunun modernizasyonu için hayati önem taşıyor.
ABD Mısır’a büyük yatırımlar yapıyor; Amerikan şirketleri enerji, altyapı, tarım ve turizm gibi Mısır ekonomisinin tüm sektörlerine 24 milyar dolara yakın yatırım yaptı.
ABD aynı zamanda yıllık 9,1 milyar dolarlık ticaret hacmiyle Çin’den sonra Mısır’ın en büyük ikinci ticaret ortağı.
Amerika’nın Mısır’daki siyasi, güvenlik ve ekonomik yatırımları da bu Arap ülkesinin ABD için önemini yansıtıyor.
Süveyş Kanalı’nı kontrol eden ve işleten Mısır, bölgesel güvenlik ve istikrarda önemli rol oynamanın yanı sıra terörizm ve aşırıcılığa karşı savaşta önemli bir ortak ve bölgedeki dini ılımlılığın kilit bir savunucusu.
ABD ile istihbarat düzeyinde işbirliği yapıyor ve Gazze Şeridi’ndeki Filistinliler ile İsrail arasındaki gerilim de dahil bölgesel gerginliklerin önlenmesinde etkili olabiliyor.
İsrail ile 1979’da imzaladığı barışı koruyor, Libya ve Lübnan gibi bölgedeki sıcak noktalardaki yangınların söndürülmesine yardımcı oluyor.
Bağımsız rota
Geçen iki yıl içinde Mısır, ABD’den gelen Rusya karşıtı kampa katılması yönündeki baskılara direndi. Ayrıca ABD yönetiminin Ukrayna’ya roket ve füze gibi silah sağlama taleplerine de direndiği bildiriliyor.
Mısır’ın ABD taleplerini reddetmesinin ardında Moskova ile olan köklü ilişkileri ve anlaşmazlık içinde olduğu ülkeler de dahil diğer ülkelerle dengeli ilişkiler sürdürmek istemesi yatıyor.
Rusya da Kahire için önemli. Önemli bir silah tedarikçisi, Mısır’da büyük yatırımları var ve birçok bölgesel dosyada Kahire ile birlikte çalışıyorlar.
Rus mühendisler şu anda Mısır’ın batısında bir nükleer enerji santrali inşa ediyor. 30 milyar dolara mal olan bu tesisin 25 milyar doları uygun şartlı Rus kredisiyle sağlanıyor.
Rusya ayrıca Süveyş Kanalı bölgesinde, önümüzdeki on yıllarda Mısır’da ekonomik kalkınmanın ana itici gücü olması hedeflenen büyük bir sanayi bölgesi inşa ediyor.
Soğuk Savaş zihniyeti
Mısır tüm yumurtaları tek bir sepete koyma dersini zor yoldan öğrenmiş gibi görünüyor.
Barak Obama yönetimi 2013 yılında, Mısır ordusu ve polisi Sina’da IŞİD’in bir koluyla yoğun bir şekilde savaşırken, Apache saldırı helikopterleri, Harpoon füzeleri, M1-A1 tank ekipmanları ve F-16 savaş uçakları gibi büyük kalemler de dahil Mısır’a askeri ve ekonomik yardımı kesmişti.
Kahire’deki karar alıcılar arasındaki muhtemel görüş, Washington’daki bazı kişilerin kafasında yaşayan Soğuk Savaş zihniyetinin hem modasının geçtiği hem de hızla gelişen dünyaya uygun olmadığı yönünde.
Mısır, silah ve gıda kaynaklarını çeşitlendirmenin yanı sıra, Batı’nın hegemonik uygulamalarını dengelemeyi amaçlayan yeni uluslararası ittifakların da bir parçası olmaya çalışıyor.
Gelecek yıl ocak ayından itibaren BRICS’e katılacak olan Mısır, pratikte çok kutuplu hale gelen dünyada alternatiflere kapı açması için bu yeni ittifaka büyük umut bağlıyor.
Belki de Washington’daki bazı kişiler, gözlerini bu yeni gerçeklere ve Kahire’deki politikaları şekillendiren yeni zihniyete açıyorlardır; bu nedenle Obama’nın birkaç yıl önce bölgenin eksenlerinden biriyle uğraşırken izlediği düzeltici politikanın yerine Mısır’la kur yapmayı bir politika seçeneği olarak koyuyor olabilirler.
Belki de Washington’daki bazı kişiler bu yeni gerçekleri ve Kahire’deki politikaları şekillendiren yeni zihniyeti de göz önüne alıyorlar, bu yüzden bölgenin önemli oyuncularından biri ile ilgili birkaç yıl önce Obama’nın izlediği rota düzeltici politika yerine yakınlaşmayı bir politika seçeneği olarak değerlendiriyor olabilirler.
Diplomasi
ABD ve İran görüşmesi öncesi “İsrail” ve “Rusya” diplomasisi

ABD ve İran arasında yarın Roma’da yapılacak olan ikinci tur nükleer müzakerelerden saatler önce İran-Rusya ve ABD-İsrail arasında diplomasi trafiği yaşandı.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldi. İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ve Mossad Başkanı David Barnea ise ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile görüşmek üzere Paris’e gitti.
İki ülke 12 Nisan’da Umman’da yaptıkları dolaylı görüşmenin ardından, nükleer müzakerelerin ikinci turu için yarın İtalya’nın başkenti Roma’da bir araya gelecek. Görüşmenin arabuluculuğunu geçen hafta olduğu gibi bu hafta da Umman yapacak. Taraflar, 2015 tarihli Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP) yeniden canlandırılması ve nükleer gerilimin düşürülmesi için yürütülen görüşmelerde ilerleme sağlamayı hedefliyor.
İlk tur sonrası hem Washington hem Tahran görüşmeleri “olumlu ve yapıcı” olarak nitelendirmişti. Roma’daki yeni turda, İran’ın nükleer programına sınırlama getirilmesi karşılığında, ABD’nin bazı yaptırımları hafifletmesi gibi adımların ele alınması bekleniyor.
Lavrov ve Irakçi Moskova’da buluştu
Roma’daki buluşmaya saatler kala Paris ve Moskova iki önemli buluşmaya ev sahipliği yaptı.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, Moskova’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldi. ABD ve İran arasındaki müzakereleri desteklediğini açıklayan Lavrov, “İran’ın yasal çıkarlarını dikkate alan anlaşmaları destekleyeceğiz. İran için fayda sağlayacak, ABD için kabul edilebilir olacak her türlü rolü oynamaya, yardımcı olmaya, arabuluculuk yapmaya hazırız. Bu durumda sadece nükleer konusuyla ilgili anlaşmanın tek seçenek olduğunu düşünüyoruz” dedi.
İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması çerçevesinde çözüm yolunu bulmaya hazır olduğunu belirten Lavrov, “Nükleer dışında başka konuları müzakerelerde dillendirmeye çalışanların bunu dikkate alması gerekiyor. Bu riskli bir durum yaratıyor” ifadesini kullandı.
“Amerikalıların bu konudaki niyetinden şüphe ediyoruz” diyen İranlı bakan ise özetle şöyle konuştu: “Gerçekçi olmayan talepler, anlaşmaya varma şansını azaltacak. Eğer Amerikalılar niyetinde ciddi olduklarını gösterirse ve gerçekçi olmayan taleplerde bulunmazsa anlaşma sağlanabilir. ABD yönetiminin tehditleri, yaptırımları ve baskı kurma yönündeki yaklaşımı nedeniyle, doğrudan müzakere edemeyiz. Müzakereleri dolaylı şekilde sürdürmeye devam edeceğiz.”
“Rusya destek vereceğini ve olası bir anlaşmada rol oynayacağını umuyoruz. Lavrov, bu konuda çalışmaların devam edeceği güvencesini verdi. Bu yöndeki gelişmelerle ilgili Rus ve Çinli meslektaşlarımızı bilgilendirmeye devam edeceğiz.”
İsrail devrede
Bir diğer kritik görüşme Fransa’da yaşandı. İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ve Mossad Başkanı David Barnea, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile görüşmek üzere Paris’e gitti.
NYT: İsrail’in İran saldırısı ABD’deki çatlak nedeniyle rafa kalktı
İsrail merkezli Walla haber sitesine konuşan kaynaklar, Dermer’in İran’ın nükleer programına ilişkin gizli görüşmeler yapmak üzere Paris’e uçtuğunu, Mossad Başkanı Barnea’nın da sürece dahil olduğunu bildirdi. Kaynaklara göre, “İsrail, kendi pozisyonunu netleştirerek ABD’nin İran müzakerelerindeki tavrını etkilemeyi hedefliyor.”
The New York Times gazetesi, Trump’ın kısa süre önce İsrail’in İran’a yönelik ortak saldırı önerisini “geri çevirdiğini” yazmıştı.
İsrail, yıllardır İran’ın nükleer tesislerine yönelik geniş çaplı bir saldırı planı üzerinde çalışıyor. Ayrıca yalnızca İran’ın nükleer programını tamamen ortadan kaldıran bir anlaşmayı kabul edilebilir bulduğunu belirtiyor.
Ortadoğu
Trump, Fed Başkanı Powell’ı görevden almak istiyor

ABD Başkanı Donald Trump’ın, faiz ve tarifeler konusundaki görüş ayrılığı nedeniyle Fed Başkanı Jay Powell’ı kovmanın yolları aradığı iddia ediliyor. İddiayı ilk olarak Wall Street Journal (WSJ) dile getirdi.
Powell, Chicago Ekonomi Kulübü’nde yaptığı konuşmada gümrük tarifelerinin enflasyon ve istihdam hedeflerini baltaladığını söylemişti.
Trump ise hemen ardından Truth Social’da yaptığı açıklamada Powell’ın “suyunun ısındığı” mesajını vererek Fed’den derhal faiz indirmesini istemişti.
POLITICO’da yer alan göre ise Hazine Bakanı Scott Bessent, Beyaz Saray yetkililerini Powell’ı kovmaya yönelik herhangi bir girişimin finansal piyasaları istikrarsızlaştırma riski taşıyacağı konusunda defalarca uyardı.
Powell’ı görevden almaya yönelik herhangi bir girişim zaten son gümrük vergisi darbesinden dolayı sersemlemiş olan piyasalarda istikrarsızlığı besleyecek bir unsur olarak görülüyor.
Beyaz Saray kaynakları, Trump’ın perşembe sabahı yaptığı paylaşımı Powell’ı derhal görevden alma girişiminden ziyade Fed başkanının “dengesini bozma” ve onu ülkenin iktisadi sıkıntıları için gelecekte bir “günah keçisi” olarak konumlandırma çabası olarak görüyor. Paylaşım aynı zamanda Powell’ın teslim olması için üzerindeki baskıyı artırmayı amaçlıyor gibi görünüyor.
POLITICO’ya göre elbette söz konusu Trump olduğunda hiçbir şey kesin değil ve müttefikleri onun bir anda fikrini değiştirip Powell’ı görevden almaya daha ciddi bir şekilde karar verebileceği konusunda uyarıyor.
Bir kaynak, “Bunu yapacağını sanmıyorum ama açıkçası bu pimi çekilmiş bir el bombası. Bu yüzden hiçbir garanti yok,” dedi.
Trump’ın perşembe günü Oval Ofis’te gazetecilere yaptığı açıklamalar da Powell’ı kovmaya hazır olmadığının altını çizdi.
Trump, “Eğer ondan bunu istersem, oradan ayrılır. İşini iyi yaptığını düşünmüyorum. Ondan memnun değilim. Bunu bilmesini istiyorum. Eğer gitmesini istersem, inanın bana çok hızlı bir şekilde gidecektir,” iddiasında bulundu.
Fakat Powell, Başkan istese bile görevinden ayrılmayacağını söylemişti.
Öte yandan Trump, Powell’ın ilk dönemindeki başkanlığından şikayetçi olamayacağını da sözlerine ekledi. Başkan, “Çünkü ülke tarihimizin ekonomik açıdan en başarılı yönetimine sahiptik,” dedi. Trump Powell’ı 2017’nin sonlarında bu göreve aday göstermişti ve gazetecilerin sorusu üzerine bu kararından dolayı pişmanlık duyduğunu ifade etmekten kaçındı.
Trump, bazı iktisatçıların resesyona yol açabileceğinden korktuğu gümrük vergileri nedeniyle faiz oranlarının düşürülmesi çağrısında bulunurken, Powell ve diğer Fed yetkilileri artan fiyatları kontrol altında tutmak amacıyla faiz oranlarını yüksek tutuyor.
Piyasalar, gümrük tarifeleri enflasyonu artırsa bile, Fed’in artan işsizlik karşısında eninde sonunda faiz indirimine gideceğini bekliyor. Fakat şimdilik, iktisadi veriler hâlâ “sağlam” görünüyor ve Powell, kendisinin ve politika yapıcı arkadaşlarının faiz oranlarını ayarlamak için acele etmelerine gerek olmadığını söylüyor.
Federal yasalar uyarınca, Fed Yönetim Kurulu üyeleri 14 yıllık dönemler için atanır ve başkan onları yalnızca “sebepten dolayı” görevden alabilir; bu terim genellikle görevi kötüye kullanma veya suiistimal anlamına gelir. Bu kısıtlamanın amacı kurumu siyasi müdahalelerden korumak.
Fakat Trump yönetimi şu anda başkanın diğer bağımsız kurumların başkanlarını görevden alma yetkisine getirilen benzer sınırlamaların anayasaya uygunluğuna itiraz ediyor.
Şu anda Yüksek Mahkeme’de bekleyen acil temyiz başvurusunda Trump, Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu ve Liyakat Sistemleri Koruma Kurulu üyelerini görevden alma konusunda sınırsız yetkiye sahip olması gerektiğini savunuyor.
Çarşamba günü Chicago Ekonomi Kulübü’nde konuşan Powell’ın da altını çizdiği gibi, yüksek mahkemenin bu temyiz başvurusunda vereceği kararın Fed için geçerli olup olmayacağı net değil.
Powell, “Bu, insanların hakkında çok konuştuğu bir dava. Bu kararın Fed için geçerli olacağını düşünmüyorum ama bilemiyorum. Bu dikkatle izlediğimiz bir durum,” demişti.
Yine de Powell’ı kovmaya yönelik herhangi bir hamleye mahkemede hemen itiraz edilmesi muhtemel. Beyaz Saray’daki müttefiklerine göre Fed Başkanı’nın görev süresinin bitmesine sadece bir yıl kaldı ve bu da Başkan’ın Powell’ın gitmesini bekleme isteğini artırabilir.
Bu arada Trump, Truth Social paylaşımında perşembe günü temel faiz oranını yüzde 2,5’ten yüzde 2,25’e indiren Avrupa Merkez Bankası’nı (ECB) övdü.
Merkez bankasının kararından önce, “ECB’nin faiz oranlarını 7. kez düşürmesi bekleniyor” diyen Trump, Powell’ın “ECB gibi Faiz Oranlarını uzun zaman önce düşürmesi gerekirdi, ama kesinlikle şimdi düşürmeli,” diye ekledi.
Ortadoğu
ABD’den Şam’a normalleşme şartı: Filistinli gruplar sınır dışı edilsin

Trump yönetimi, normalleşme karşılığında Ahmed Şara liderliğindeki yeni yönetimden radikal gruplara karşı açık tutum alınmasını ve ülkedeki Filistinli örgütlerin sınır dışı edilmesini talep ediyor. Taleplerin karşılanması halinde Washington, yaptırımları hafifletmeye ve diplomatik ilişkileri yeniden değerlendirmeye açık olabileceğini belirtiyor.
Wall Street Journal’ın (WSJ) haberine göre, Trump yönetimi Suriye’deki yeni hükümete yönelik kapsamlı bir politika yönergesi hazırladı. Yönergede, Esad döneminden kalan kimyasal silahların denetimi için Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü ile iş birliği yapılması, yüksek zenginleştirilmiş uranyumun güvence altına alınması ve Suriye’de kaybolan 14 ABD vatandaşının akıbetinin araştırılması amacıyla bir irtibat görevlisi atanması gibi teknik güvenlik başlıkları yer alıyor.
Filistinli örgütlerle karşı karşıya gelme riski
Ancak güvenlik başlıklarının ötesinde, Trump yönetimi yeni yönetimden çok daha siyasi ve hassas adımlar da talep ediyor. Bunların başında, ülkede onlarca yıldır faaliyet gösteren Filistinli grupların sınır dışı edilmesi ve finansal faaliyetlerinin engellenmesi geliyor.
ABD’nin talepleri arasında yer alan Filistinli gruplar, Suriye’nin uzun süredir barındırdığı mülteci topluluklarının içinden örgütlenmiş yapılardan oluşuyor. Bunlar arasında, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), El-Fetih, İslami Cihad ve Hamas gibi gruplar bulunuyor.
ABD, ayrıca Şam’dan radikal gruplara karşı kamuoyuna açık şekilde mesafe koymasını da istiyor.
Yaptırımların gevşetilmesi gündemde
ABD yönetimi, söz konusu taleplerin karşılanması halinde Suriye’ye yönelik yaptırımların kısmen gevşetilebileceğini, özellikle Biden döneminde insani yardımların akışını hızlandırmak için başlatılan sınırlı yaptırım muafiyetlerinin uzatılmasının değerlendirilebileceğini ifade ediyor. Ayrıca toprak bütünlüğünün tanınabileceği, diplomatik ilişkilerin yeniden kurulabileceği ve yeni yönetimdeki bazı isimlerin terör listesinden çıkarılabileceği kaydediliyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili WSJ’ye “ABD şu anda Suriye’deki herhangi bir oluşumu meşru hükümet olarak tanımamaktadır. Ancak Suriye’nin geçici yetkilileri terörizmi tamamen reddetmeli ve bastırmalı” diyerek resmi duruşu bir kez daha vurguladı.
Şara hâlâ ‘terörist’ listesinde
Suriye’nin yeni lideri Ahmed Şara, Washington tarafından resmî olarak hâlâ “terörist” olarak sınıflandırılıyor. Biden yönetimi, Aralık 2022’de Şara ile doğrudan görüşmeler başlatmış ve FBI tarafından hakkında konulan 10 milyon dolarlık ödülü kaldırmıştı.
NYT: ABD’nin Suriye’deki askeri varlığı azalıyor: 3 üssünü kapattı
-
Görüş2 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 4
-
Görüş2 hafta önce
Yemen’de 48 saatlik Husi karargâhı ziyareti…
-
Avrupa2 hafta önce
Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Wolfgang Münchau: Trump’ın tarifeleri küreselleşmenin sonudur
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan için Şili neden önemli?
-
Görüş1 hafta önce
Trump’ın gümrük vergileri ticaret savaşını tetikliyor
-
Görüş5 gün önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Söyleşi1 hafta önce
Çin uluslararası sistemi nasıl değerlendiriyor? Şanghay, Hangzhou ve Pekin’den akademisyenlerle özel söyleşi