Bizi Takip Edin

Diplomasi

İtalya ile Arnavutluk arasında göçmen anlaşması

Yayınlanma

İtalyan gemileri tarafından Akdeniz’den kurtarılan binlerce mülteci ve sığınmacı, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve İtalyan mevkidaşı Giorgia Meloni arasında Pazartesi günü varılan anlaşma uyarınca işlemlerinin yapılması için Arnavutluk’a gönderilecek.

İki ülkenin başbakanları Pazartesi günü yaptıkları açıklamada, İtalya’nın deniz yoluyla AB’ye ulaşmaya çalışan göçmenleri barındırmak üzere Arnavutluk’ta iki merkez inşa edeceğini duyurdu.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni anlaşmayı Akdeniz’de artan ‘yasadışı geçişleri’ engellemeyi amaçlayan bir ‘Avrupa anlaşması’ ve ‘yenilikçi bir çözüm’ olarak tanımladı. Geçen yıl 88.000 olan göçmen sayısına kıyasla 2023 yılının başından bu yana 145.000’den fazla göçmen Kuzey Afrika’dan İtalya kıyılarına ulaştı.

Arnavut mevkidaşı Edi Rama ile birlikte Roma’da düzenlediği ortak basın toplantısında Meloni, “Kitlesel yasadışı göç, AB üyesi ülkelerin tek başlarına üstesinden gelemeyecekleri bir olgudur. AB üyesi olmayan devletlerle işbirliği belirleyici olabilir,” dedi.

Anlaşma ile birlikte ilk kez bir AB ülkesi iltica prosedürlerini henüz bloğun bir parçası olmayan bir ülkeye devrediyor. Arnavutluk AB’ye katılmak için görüşmelerini sürdürüyor ve 2009’dan bu yana NATO üyesi. Anlaşma, Birleşik Krallık’ın Ruanda ile yaptığı ancak yasal zorluklarla karşılaşan anlaşmanın bir benzeri.

Avrupa Komisyonu anlaşmadan haberdar olduğunu ancak henüz ayrıntıların kendisine ulaşmadığını söyledi. Financial Times’a (FT) konuşan bir komisyon sözcüsü, “Bu tür bir düzenlemenin AB hukukuna ve uluslararası hukuka tamamen uygun olması önemlidir,” dedi.

Anlaşmanın ayrıntıları

Meloni, İtalya ve hatta Avrupa sınırları dışında kabul merkezleri kurulması fikrini defalarca dile getirmiş ve bu merkezlerin Kuzey Afrika’da kurulabileceğini öne sürmüştü.

İtalyan yargı yetkisinin uygulanacağı iki göçmen tesisinin inşasının tamamen İtalyan devleti tarafından finanse edileceği açıklandı. İtalyan sahil güvenliği tarafından denizde kurtarılan göçmenler Arnavutluk’un kuzeyindeki Şingin limanında karaya çıkacaklar. Göçmenler önce kabul merkezinde misafir edilecek, burada kayıt altına alınacak ve İtalya’ya iltica başvurusunda bulunabilecekler.

Ayrıca kıyıdan 20 km uzakta, Gjadër yerleşiminde bir sınır dışı etme ve gözaltı tesisi inşa edilecek. Her iki merkezin devriyesinden Arnavut polisler sorumlu olacak.

İtalya’nın yetkisi altındaki merkezlere varışta, İtalyan yetkililer karaya çıkarma ve kimlik belirleme işlemlerini yürütecek ve bir ilk kabul ve tarama merkezi kuracak. 

Bir hükümet yetkilisine göre tesisler yardım grupları tarafından işletilen gemiler tarafından kurtarılanlara değil, sadece İtalyan kolluk kuvvetleri tarafından denizde kurtarılan insanlara ev sahipliği yapacak. Kadınlar, çocuklar ve hassas durumdaki göçmenler Arnavutluk’a getirilmeyecek, İtalya’da karaya çıkarılmaya devam edilecek. Anlaşma, ilk varış yeri İtalyan toprakları olan sığınmacılar için de geçerli değil.

Rama: İtalya çağırırsa, Arnavutluk oradadır

Balkan ülkesinin lideri Rama, “İtalya çağırırsa, Arnavutluk oradadır. Bu durumda el uzatmak, herkesin İtalya için zor olduğunu gördüğü bir durumun yönetilmesine yardımcı olmak anlamına geliyor,” dedi.

Rama, ülkesinin İtalya’nın göçmen sorununu çözemeyeceğini ancak yardımcı olabileceğini ve işbirliği yapabileceğini söyledi. Arnavutluk’un yarım milyondan fazla savaş mültecisine ve Kosova’dan kaçanlara kucak açtığını hatırlatan Rama, “Bizim misafirperverlik geçmişimiz var. NATO Afganistan’ı terk ettiğinde binlerce Afgan kadına ve birkaç bin İranlıya da sığınak verdik,” dedi.

Meloni, İtalya’nın bu merkezlerin 2024 baharına kadar tamamen faaliyete geçmesini ve yılda 36.000 ila 39.000 göçmeni yönetme kapasitesine sahip olmasını beklediğini söyledi. Meloni, bu anlaşmanın diğer ülkelerin de takip edebileceği bir model olmasını umduğunu da sözlerine ekledi.

İtalya ve Arnavutluk’ta muhalefet tepkili

Arnavutluk’ta muhalefette bulunan Demokrat Parti’nin Başkanlık Üyesi Belind Kellici anlaşmaya karşı çıkarak, kararın ‘parlamentoda tartışılmadan, siyasi uzlaşı olmadan, kamuoyu analizi ve şeffaflık olmadan, imzalanan anlaşma hakkında hiçbir detay verilmeden ve kimseye sorulmadan’ alındığını belirtti.

Tunus’un da kısa bir süre önce İtalya’dan gelen aynı teklifi reddettiğini sözlerine ekleyerek bunu ‘Arnavutluk’’a ihanet’ ve ‘ülkemize sadakatsizlik’ olarak nitelendiren Kellici, her yıl on binlerce gencin ülkeyi terk ettiğini, Rama’nın ise ‘onların yerine yasadışı göçmenleri yerleştirdiğini’ söyledi.

Gündeme getirilen diğer endişeler arasında İtalya’ya Arnavutluk topraklarında egemenlik verilmesi ve ikili anlaşmalar olmadan Arnavutluk’tan herhangi bir geri dönüşün nasıl gerçekleşebileceği yer alıyor.

İtalyan Demokratik Parti’den Pierfrancesco Majorino ise “Varılan anlaşma tehlikeli bir karmaşa gibi görünüyor, çok belirsiz,” dedi. Piu Europa sekreteri Ricardo Magi, İtalya’nın uluslararası standartların ve AB’nin dışında, bu merkezlerde tutulan insanların koşullarını kontrol etme imkanı olmadan ‘İtalyan Guantanamo’sunu’ yarattığını söyledi.

Fakat İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, anlaşmanın Avrupa’daki öncü rollerini güçlendirdiğinde ve ‘Adriyatik’te düzensiz göç ve insan kaçakçılığının durdurulmasına karşı yeni işbirliği yolları’ açtığında ısrar etti.

İtalya’nın Balkanlardaki ‘arka bahçesi’

Meloni, Arnavutluk’un henüz resmen AB’nin bir parçası olmamasına rağmen aday ülke konumunda olduğunuve fiilen birliğe üye bir ülkeymiş gibi davrandığını söyledi. İtalya’nın Arnavutluk ve Batı Balkanların AB’ye katılımının en büyük destekçilerinden biri olmasından ‘gurur duyduğunu’ kaydeden İtalyan lider, “Ben buna genişleme demeyi değil, yeniden birleşme demeyi seviyorum. AB’nin bir kulüp olduğunu düşünmüyorum, kimin Avrupalı olup kimin olmayacağına bizim karar verdiğimizi düşünmüyorum,” diye ekledi.

Meloni ayrıca iki ülke arasındaki tarihi dostluğa da değinerek, derin ticari, kültürel ve sosyal işbirliğinin bu anlaşmayla daha da zenginleştiğini belirtti.

İtalya’nın Arnavutluk’un önde gelen ticaret ortağı olduğunu ve iki ülke arasındaki ticaretin Arnavutluk’un GSYİH’sinin %20’sine tekabül ettiğini hatırlatan Meloni, “Bizimki mutlak mükemmellikteki ticari ilişkiler yoluyla gelişen stratejik bir ortaklıktır,” dedi.

Ayrıca İtalya, 2023 yılının ilk üç ayında 43 milyon avroluk doğrudan yatırımla Hollanda’nın ardından Arnavutluk’taki en büyük ikinci yatırımcı oldu. İtalya, aynı zamanda Arnavutluk’un en büyük ticaret partneri.

Bunun yanı sıra Trans Adriyatik doğalgaz boru hattı ile Azerbaycan doğalgazı, Türkiye, Yunanistan ve Arnavutluk üzerinden Adriyatik Denizi’ne, oradan İtalya’nın güneyine aktarılıyor. Azerbaycan, bu boru hattı aracılığıyla İtalyA’nın en büyük üçüncü doğalgaz tedarikçisi haline geldi.

Diplomasi

Avrupa ülkeleri ‘diplomaside’: İran’ın balistik füze programını hedef aldılar

Yayınlanma

Avrupa dışişleri bakanları cuma öğleden sonra Cenevre’de İranlı yetkililerle bir araya geldiler ve İran’dan yalnızca nükleer faaliyetlerini değil, balistik füze programını da azaltmasını istediler.

Perşembe sabahı gazetecilere konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, şu anda İran ile diplomasi hedeflerinin Tahran’ın sadece nükleer programını değil, aynı zamanda balistik füze programını ve İran’ın bölgesel istikrarı bozucu faaliyetlerini de “önemli ve kalıcı” bir şekilde azaltmasını sağlamak olduğunu söylemişti.

Barrot, “Tamamen askeri bir çözüm yok,” diyerek İran’ın Washington ile müzakere masasına dönmesi gerektiğini ekledi.

Almanya, Fransa ve İngiltere, İran’a “İsrail’in saldırılarının durmasını beklemeden” müzakerelere başlaması çağrısında bulundu.

Wall Street Journal’a (WSJ) göre bazı Avrupalı yetkililer ABD’nin İran’a yönelik sıfır zenginleştirme hedefini desteklerken, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın resmi tutumu, İran’ın herhangi bir zenginleştirme programının sıkı sınırlar içinde tutulması ve Tahran’ın nükleer bomba yapımında kullanılabilecek yeterli miktarda silah sınıfı fisil madde biriktirememesi için yakından izlenmesi yönünde yeni bir anlaşma yapılması yönünde.

ABD Başkanı Donald Trump ise, New Jersey’in Morristown kentine varışında, “İran Avrupa ile konuşmak istemiyor. Bizimle konuşmak istiyor. Avrupa bu konuda yardımcı olamayacak,” dedi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerin ardından, İsrail’in “saldırganlığını” durdurması halinde müzakerelere geri dönmeye hazır olduğunu söyledi. 

Arakçı, Tahran’ın üç ülkeyle ve Avrupa Birliği ile “görüşmelerin devamını” desteklediğini eklerken, ülkesinin “yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğunu” da ifade etti.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, “Bugünkü olumlu sonuç, İran tarafının tüm önemli konularda müzakereleri sürdürmeye temelde istekli olduğu izlenimiyle ayrıldığımızdır. Tüm bölge son derece kritik bir durumda ve müzakerelerde daha fazla tırmanışın önlenmesi ve ilerleme sağlanması bizim ortak çabamız,” dedi.

Avrupalıların bu müzakerelere dahil olması gerektiğini, ancak Washington’un da önemli bir rol oynadığını ekledi.

Almanya’nın en üst düzey diplomatı, “Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu müzakerelere ve bir çözüm bulunmasına dahil olması büyük önem taşıyor,” dedi ve Almanya’nın İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruyacağını da sözlerine ekledi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy de toplantı hakkında benzer izlenimlerini dile getirerek, İranlıların görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağının açıkça belirtildiğini söylediler.

Fakat Reuters’ta yer alan habere göre İranlı üst düzey bir yetkili cumartesi günü, Cenevre’de ülkesinin nükleer programı hakkında yapılan görüşmelerde Avrupa güçleri tarafından sunulan önerilerin “gerçekçi olmadığını” belirterek, bu önerilere bağlı kalınması halinde bir anlaşmaya varmanın zor olacağını söyledi.

İsrail ile İran arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek amacıyla E3 olarak bilinen Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları ile AB’nin İranlı mevkidaşları cuma günü (20 Haziran) bir araya geldikten sonra ilerleme kaydedildiğine dair çok az işaret vardı.

“Avrupalıların Cenevre’de yaptığı tartışmalar ve öneriler gerçekçi değildi. Bu tutumda ısrar etmek İran ile Avrupa’yı bir anlaşmaya yaklaştırmayacaktır,” diyen üst düzey yetkili, İran’ın her halükarda Avrupa’nın önerilerini Tahran’da inceleyeceğini ve bir sonraki toplantıda yanıtını sunacağını söyledi.

Her iki taraf da önerilerin ayrıntılarını açıklamasa da, iki Avrupalı diplomat, E3’ün İsrail’in yakın vadede ateşkes kabul etmeyeceğini ve İran ile ABD’nin müzakereleri yeniden başlatmasının zor olacağını düşündüğünü söyledi.

Diyalogun, başlangıçta ABD’nin katılmadığı, İran’ın balistik füze programını da içerebilecek daha sıkı denetimleri öngören yeni bir anlaşma üzerinde paralel bir müzakere süreci başlatılması olduğu belirtildi.

Cumartesi günü İran cumhurbaşkanıyla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki tarafın müzakereleri hızlandırma konusunda anlaştığını ama İran’ın “niyetinin barışçıl olduğuna dair her türlü güvenceyi vermesi” gerektiğini vurguladı.

Bazı Avrupalı bakanların cuma günü İran’ın nükleer programın ötesindeki konularda müzakereye daha hazır olduğunu öne sürmesine rağmen, üst düzey yetkili, füze programı da dahil olmak üzere savunma kapasitesinin müzakere edilebileceği olasılığını reddetti ve uranyum zenginleştirmesinin tamamen durdurulması fikrinin çıkmaz sokak olduğunu yineledi.

Yetkili, “İran diplomasiyi memnuniyetle karşılar, fakat savaşın gölgesinde değil,” dedi.

Öte yandan AB’nin dış politika kolu Avrupa Dış Eylem Servisi, İsrail’in Avrupa Birliği ile ilişkilerini düzenleyen anlaşma kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler olduğunu açıkladı.

Reuters ve dpa haber ajanslarının gördüğü bir belgeye göre, İsrail “AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmiş” olacak.

Örgüt, bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerini kaynak olarak gösterdi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

Yayınlanma

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı kararını ‘aptalca’ olarak nitelendirdi. Kneissl, bu saldırının tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini ve İran’a bölgedeki Amerikan üslerini vurma konusunda meşruiyet kazandırdığını belirtti.

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı ve St. Petersburg Devlet Üniversitesi GORKI Merkezi Başkanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere saldırma kararının “aptalca” olduğunu ve tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini açıkladı.

Kneissl, 22 Haziran gecesi gerçekleştiği belirtilen saldırının ardından yaptığı değerlendirmede, bu hamlenin İran’a bölgedeki Amerikan askeri üslerine saldırma hakkı tanıdığını vurguladı.

Kneissl, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı Trump bunu Kongre’nin onayı olmadan yaptı. Böylesine aptalca bir karar beklemiyordum,” ifadelerini kullandı.

‘Tüm savaş yasaları ihlal edildi’

ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalamaya nasıl cüret ettiğini sorgulayan Kneissl, “Tüm savaş yasaları ihlal edildi,” diyerek duruma tepki gösterdi.

Kneissl, Trump’ın bu kararında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun baskısı altında kaldığını belirterek, “Ancak bu bir mazeret olamaz,” diye ekledi.

Eski bakan, saldırının sonuçlarına dikkat çekerek şunları kaydetti:

“Artık İran’ın, bölgedeki 40 bin ABD askerinin bulunduğu Amerikan askeri üslerine saldırması önünde hiçbir engel kalmadı. Ve hâlâ Tahran adına bu tür saldırılar düzenleyebilecek çok sayıda silahlı grup var.”

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Diyalog fırsatı kaçırıldı

Kneissl, saldırıdan önce Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Amerikan yönetimi arasında diyalog için küçük bir fırsat penceresi doğduğunu hatırlattı. “İran belirli konuları tartışmaya hazırdı,” diyen Kneissl, “Peki ya şimdi?” sorusunu yöneltti.

Eski bakan ayrıca, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere seyreltilmiş uranyum içeren bombalarla saldırmış olabileceği ihtimali üzerinde durdu.

Bu tür mühimmatların ilk kez 1999 baharında ABD’nin Belgrad’ı bombaladığı Sırbistan’da kullanıldığını belirten Kneissl, “Bu işe yaramayacak. Seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlar eski Yugoslav Halk Ordusu’nun tanklarına karşı kullanılmıştı. Hiçbir etkisi olmadı, sadece daha önce Irak’ta olduğu gibi çevre felaketine yol açtı. Bu kez sonuçlar 26 yıl öncesine göre çok daha büyük olabilir. ABD ve NATO güçleri o zaman da askeri hedeflerine ulaşamamış, o çatışmada da desteğe ihtiyaç duymuşlardı,” dedi.

Hiroşima Nagazaki Barış Komitesi’nden Steinbach, İsrail’in gizli nükleer gücünün perde arkasını anlattı

ABD’nin saldırı açıklaması

22 Haziran’ı sabaha bağlayan gece ABD Başkanı Donald Trump, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise” başarılı bir saldırı düzenlediğini duyurmuştu.

Trump, Tahran’ın çatışmayı sona erdirmeyi kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti.

Bu saldırıdan önce, 13 Haziran’dan itibaren İsrail’in de İran’a yönelik günlük saldırılar düzenlediği ve operasyonun amacının İran’ın füze ve nükleer programlarını yok etmek olduğu belirtilmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

UAEA: İran’ın nükleer tesislerinde radyasyon seviyesinde artış yok

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırısının ardından bölgede radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmediğini duyurdu. İranlı yetkililer de tesislerin altyapısının güvende olduğunu ve radyasyon sızıntısı olmadığını açıkladı.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi.

İranlı yetkililer de tesislerde sızıntı olmadığını ve altyapının güvende olduğunu belirtti.

ABD uçakları, pazar günü şafak vaktinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmişti.

UAEA, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “İran’daki Fordo dahil üç nükleer tesise yönelik saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, şu ana kadar tesis dışında radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış bildirilmediğini teyit etmektedir,” ifadelerini kullandı.

Ajans, daha fazla bilgi elde edildiğinde İran’daki duruma ilişkin ek değerlendirmeler sunacağını da ekledi.

İran: Tesisler güvende, sızıntı yok

ABD saldırılarına ilk resmi tepki İranlı yetkililerden geldi. Sabah saatlerinde yapılan açıklamada, saldırıdan etkilenen tesislerde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya çevredeki halk için bir tehdit kaydedilmediği vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, nükleer tesislerin altyapısının güvende olduğu ifade edildi.

İran Atom Enerjisi Kurumu da derhal gerekli incelemelerin yapıldığını ve “ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonucunda herhangi bir kirliliğe dair bir belirti olmadığını” duyurdu.

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English