Diplomasi
Putin ve Wang buluştu: Her alanda stratejik işbirliğini güçlendirmeye hazırız

Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkez Komitesi Dışişleri Direktörü Wang Yi, salı günü Fransa, İtalya, Macaristan ziyareti ve Münih Güvenlik Konferansı çerçevesinde Almanya’da yaptığı bir dizi görüşmenin ardından Rusya ziyaretine başladı.
Çinli üst düzey diplomat Wang Yi, bugün ziyaretinin ikinci gününde erken saatlerde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile bir araya geldi. İkili görüşmede, çok kutuplu dünya taahhüdünü yeniden teyit etti.
Ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Wang Yi ile Moskova’da bir görüşme gerçekleştirdi.
Sputnik’in bildirdiğine göre Putin, “Öncelikle burada bulunmanızın fırsatını değerlendirmek ve sohbetin başında dostumuz Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping yoldaşa en iyi dileklerimi doğrudan iletmek istiyorum” diye konuşmasına başladı.
Wang da Rusya Devlet Başkanı’na Xi’nin “en içten selamlarını ve en iyi dileklerini” iletti.
Putin konuşmasının devamında, Rusya’nın Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine ivme kazandıracak ziyaretini beklediğini vurguladı.
Rus medyası daha önce Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in bahar aylarında Rusya’yı ziyaret edebileceğini duyurmuştu.
Putin, Xi’nin ziyareti ile ilgili şunları söyledi: “Tabii ki Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı’nın Rusya’yı ziyaret etmesini bekliyoruz. Bu konuda daha önce anlaşmıştık. İçeride siyasi bir gündemin olduğunu anlıyoruz. Ancak bu gündemle ilgili tüm sorunların çözüldüğü gerçeğinden hareket ediyoruz. Planlarımızı, ilişkilerimizin gelişimine ek bir ivme kazandıracak olan kişisel görüşmelerle de hayata geçirdiğimiz gerçeğinden hareket ediyoruz.”
Rus lider devamında, Çin ile Rusya arasındaki ilişkilerin planlandığı gibi geliştiğini ve iki ülkenin yeni kilometre taşlarına ulaştığını ifade etti ve iki ülke arasındaki işbirliğinin uluslararası durumun istikrara kavuşturulması için de büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi.
Putin, Rusya ile Çin arasındaki ticaret hacmini 2024’ten önce 200 milyar dolara ulaştırma hedefi koyduklarını söyleyerek, bunun gerçekleşmesine inanmak için her türlü nedenin var olduğunu vurguladı.
Wang Yi de, Çin’in Rusya ile her alanda stratejik işbirliğini güçlendirmeye hazır olduğunu belirtti.
Çinli diplomat, “Rus tarafıyla karşılıklı siyasi güveni ve stratejik işbirliğini derinleştirmeye, pratik işbirliğini kapsamlı bir şekilde genişletmeye, ülkelerimizin çıkarlarını sağlamanın yanı sıra tüm dünyanın kalkınmasını teşvik etmeye hazırız” dedi.
‘Batı hegemonyasına meydan okuyan yeni bir düzen’
Wang Yi, salı günü Moskova’ya varır varmaz Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi sekreteri Nikolai Patrushev ile görüşmüştü.
Patrushev görüşmede, Rusya ve Çin’in Batı’nın tek kutuplu hegemonyasına meydan okuyan yeni ve “daha adil” bir dünya düzeni yaratmaya çalıştıklarını söyledi.
“Ülkelerimiz daha adil bir dünya düzeni inşa etmekten yana ve kendi kimlikleri ve gelenekleri temelinde özgür, egemen kalkınma yolunu seçen devletlerin sayısının artışını memnuniyetle karşılıyor” diyen Patrushev, şöyle devam etti:
“Özellikle Batılı güçler, silah kontrolü alanı da dahil olmak üzere bir dizi büyük uluslararası anlaşmayı tek taraflı olarak rafa kaldırdı. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yeni askeri bloklar alanında sadece küçük bir grup ülkeye fayda sağlayan projeler yürütülüyor. ABD ve Batılı müttefikleri, uluslararası hukukun evrensel normlarını sözde ‘kurallara dayalı düzen’ ile değiştirmeye çalışıyor.”
Patrushev, Batı’nın her iki ülke üzerindeki artan baskısı karşısında, genişletilmiş Rusya-Çin koordinasyonu ve işbirliğinin “bugün her zamankinden daha önemli” olduğunu belirtti.
‘Çin ile stratejik ortaklığı geliştirmek koşulsuz öncelik’
Rus dış politikasının Çin Halk Cumhuriyeti ile stratejik ortaklığı genişletmeye yönelik “koşulsuz önceliğini” vurgulayan Patrushev, Rusya-Çin ilişkilerinin karşılıklı saygı ve diyalog ilkelerine ve çeşitli küresel sorunların çözümüne yönelik yakın yaklaşımlara dayandığını söyledi.
Patrushev ayrıca, Rusya’nın Çin’in Tayvan konusundaki tutumuna verdiği desteğin sürdüğünü bildirdi. Rus yetkili, “Batı tarafından Çin’i itibarsızlaştırmak için kullanılan Tayvan, Sincan, Tibet ve Hong Kong konularında Pekin’e olan sarsılmaz desteğimizi yeniden teyit etmek istiyorum” ifadesini kullandı.
‘Çin-Rusya ilişkileri kaya gibi sağlam’
Üst düzey diplomat Wang Yi de, işbirliğini genişletme ihtiyacı konusunda Patrushev’i yineledi ve Rus mevkidaşına BM Güvenlik Konseyi üyeleri olarak Çin ve Rusya’nın dünya barışını koruma konusunda özel sorumluluk taşıdıklarını söyledi.
Değişen uluslararası koşullara vurgu yapan Wang, “Bugün ortak stratejik çıkarlarımızı savunmak ve yakın stratejik etkileşimimizi ve temaslarımızı sürdürmek için çok iyi fırsatlara sahip olduğumuza inanıyorum” dedi.
“Çin-Rusya ilişkileri olgun ve kaya gibi sağlam ve değişen uluslararası durumun sınamalarına direnecek” ifadesini kullanan Wang, “Rus tarafıyla birlikte, üst düzey anlaşmalara uygun olarak, ulusal çıkarları ve değerlerimizi kararlı bir şekilde savunmaya ve tüm alanlarda karşılıklı yarar sağlayan işbirliğini teşvik etmeye hazırız” dedi.
Ukrayna savaşının yıldönümü arifesinde
20. ÇKP Ulusal Kongresi’nin sona ermesinden bu yana Avrupa’yı ziyaret eden en üst düzey Çinli yetkili olan Wang’ın Rusya gezisi ayrıca Ukrayna savaşının birinci yıl dönümünden birkaç gün önce gerçekleşmesi nedeniyle büyük dikkat çekti.
Diğer yandan Wang’ın ziyareti ABD Başkanı Joe Biden’ın pazartesi günü Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenski ile görüştüğü ve “sarsılmaz destek” sözü verdiği Kiev’e yaptığı geziyle tam bir tezat oluşturuyor.
Çin kamuoyuna göre, Wang’ın Rusya gezisinin karşılıklı siyasi güveni derinleştirmeye hizmet etmesi bekleniyor.
Çin ve Rusya, son yıllarda devlet başkanlarından diplomatik kurumlara kadar sık sık üst düzey etkileşimleri sürdürdü. En son şubat başında Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Ma Zhaoxu Rusya’yı ziyaret ederek Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşmüştü.
Silah yardımı tartışması
Diğer yandan geçen cumartesi günü Münih Güvenlik Konferansı’nda Wang Yi ile görüşmesinden bir gün sonra, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken medyaya Çin’in Rusya’ya Ukrayna savaşı için silah ve mühimmat vermeyi düşündüğünü iddia etmişti.
Blinken’in sözlerine yanıt veren Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, pazartesi günü ABD’nin Çin’e akıl verecek pozisyonda olmadığını ve savaş alanını asıl ABD’nin silahlandırdığını söylemişti.
Wang Yi de Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasına, Çin’in Ukrayna krizine siyasi bir çözüm bulma konusundaki duruşuna ilişkin bir belge yayınlayacağını açıklamıştı.
Wang Yi’nin bu belgeyi Rusya ziyareti sonrasında açıklayabileceği söyleniyor.
Rusya’ya yönelik yaptırımlara katılmayı reddeden Pekin’in defalarca barış görüşmesi çağrısında bulunmasına rağmen Moskova ile “derin” ortaklığı, ABD ve birçok Avrupa ülkesini endişelendiriyor.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, Ukrayna krizi boyunca Rusya’yı izole etmeye yönelik Batı baskısına direnerek Putin’in yanında yer aldı. Çin-Rus ticaret hacmi Ukrayna savaşından bu yana artarken, Rusya’nın Çin’e petrol satışı da artış gösterdi.
Diplomasi
Avrupa ülkeleri ‘diplomaside’: İran’ın balistik füze programını hedef aldılar

Avrupa dışişleri bakanları cuma öğleden sonra Cenevre’de İranlı yetkililerle bir araya geldiler ve İran’dan yalnızca nükleer faaliyetlerini değil, balistik füze programını da azaltmasını istediler.
Perşembe sabahı gazetecilere konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, şu anda İran ile diplomasi hedeflerinin Tahran’ın sadece nükleer programını değil, aynı zamanda balistik füze programını ve İran’ın bölgesel istikrarı bozucu faaliyetlerini de “önemli ve kalıcı” bir şekilde azaltmasını sağlamak olduğunu söylemişti.
Barrot, “Tamamen askeri bir çözüm yok,” diyerek İran’ın Washington ile müzakere masasına dönmesi gerektiğini ekledi.
Almanya, Fransa ve İngiltere, İran’a “İsrail’in saldırılarının durmasını beklemeden” müzakerelere başlaması çağrısında bulundu.
Wall Street Journal’a (WSJ) göre bazı Avrupalı yetkililer ABD’nin İran’a yönelik sıfır zenginleştirme hedefini desteklerken, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın resmi tutumu, İran’ın herhangi bir zenginleştirme programının sıkı sınırlar içinde tutulması ve Tahran’ın nükleer bomba yapımında kullanılabilecek yeterli miktarda silah sınıfı fisil madde biriktirememesi için yakından izlenmesi yönünde yeni bir anlaşma yapılması yönünde.
ABD Başkanı Donald Trump ise, New Jersey’in Morristown kentine varışında, “İran Avrupa ile konuşmak istemiyor. Bizimle konuşmak istiyor. Avrupa bu konuda yardımcı olamayacak,” dedi.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerin ardından, İsrail’in “saldırganlığını” durdurması halinde müzakerelere geri dönmeye hazır olduğunu söyledi.
Arakçı, Tahran’ın üç ülkeyle ve Avrupa Birliği ile “görüşmelerin devamını” desteklediğini eklerken, ülkesinin “yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğunu” da ifade etti.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, “Bugünkü olumlu sonuç, İran tarafının tüm önemli konularda müzakereleri sürdürmeye temelde istekli olduğu izlenimiyle ayrıldığımızdır. Tüm bölge son derece kritik bir durumda ve müzakerelerde daha fazla tırmanışın önlenmesi ve ilerleme sağlanması bizim ortak çabamız,” dedi.
Avrupalıların bu müzakerelere dahil olması gerektiğini, ancak Washington’un da önemli bir rol oynadığını ekledi.
Almanya’nın en üst düzey diplomatı, “Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu müzakerelere ve bir çözüm bulunmasına dahil olması büyük önem taşıyor,” dedi ve Almanya’nın İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruyacağını da sözlerine ekledi.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy de toplantı hakkında benzer izlenimlerini dile getirerek, İranlıların görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağının açıkça belirtildiğini söylediler.
Fakat Reuters’ta yer alan habere göre İranlı üst düzey bir yetkili cumartesi günü, Cenevre’de ülkesinin nükleer programı hakkında yapılan görüşmelerde Avrupa güçleri tarafından sunulan önerilerin “gerçekçi olmadığını” belirterek, bu önerilere bağlı kalınması halinde bir anlaşmaya varmanın zor olacağını söyledi.
İsrail ile İran arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek amacıyla E3 olarak bilinen Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları ile AB’nin İranlı mevkidaşları cuma günü (20 Haziran) bir araya geldikten sonra ilerleme kaydedildiğine dair çok az işaret vardı.
“Avrupalıların Cenevre’de yaptığı tartışmalar ve öneriler gerçekçi değildi. Bu tutumda ısrar etmek İran ile Avrupa’yı bir anlaşmaya yaklaştırmayacaktır,” diyen üst düzey yetkili, İran’ın her halükarda Avrupa’nın önerilerini Tahran’da inceleyeceğini ve bir sonraki toplantıda yanıtını sunacağını söyledi.
Her iki taraf da önerilerin ayrıntılarını açıklamasa da, iki Avrupalı diplomat, E3’ün İsrail’in yakın vadede ateşkes kabul etmeyeceğini ve İran ile ABD’nin müzakereleri yeniden başlatmasının zor olacağını düşündüğünü söyledi.
Diyalogun, başlangıçta ABD’nin katılmadığı, İran’ın balistik füze programını da içerebilecek daha sıkı denetimleri öngören yeni bir anlaşma üzerinde paralel bir müzakere süreci başlatılması olduğu belirtildi.
Cumartesi günü İran cumhurbaşkanıyla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki tarafın müzakereleri hızlandırma konusunda anlaştığını ama İran’ın “niyetinin barışçıl olduğuna dair her türlü güvenceyi vermesi” gerektiğini vurguladı.
Bazı Avrupalı bakanların cuma günü İran’ın nükleer programın ötesindeki konularda müzakereye daha hazır olduğunu öne sürmesine rağmen, üst düzey yetkili, füze programı da dahil olmak üzere savunma kapasitesinin müzakere edilebileceği olasılığını reddetti ve uranyum zenginleştirmesinin tamamen durdurulması fikrinin çıkmaz sokak olduğunu yineledi.
Yetkili, “İran diplomasiyi memnuniyetle karşılar, fakat savaşın gölgesinde değil,” dedi.
Öte yandan AB’nin dış politika kolu Avrupa Dış Eylem Servisi, İsrail’in Avrupa Birliği ile ilişkilerini düzenleyen anlaşma kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler olduğunu açıkladı.
Reuters ve dpa haber ajanslarının gördüğü bir belgeye göre, İsrail “AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmiş” olacak.
Örgüt, bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerini kaynak olarak gösterdi.
Diplomasi
Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı kararını ‘aptalca’ olarak nitelendirdi. Kneissl, bu saldırının tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini ve İran’a bölgedeki Amerikan üslerini vurma konusunda meşruiyet kazandırdığını belirtti.
Eski Avusturya Dışişleri Bakanı ve St. Petersburg Devlet Üniversitesi GORKI Merkezi Başkanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere saldırma kararının “aptalca” olduğunu ve tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini açıkladı.
Kneissl, 22 Haziran gecesi gerçekleştiği belirtilen saldırının ardından yaptığı değerlendirmede, bu hamlenin İran’a bölgedeki Amerikan askeri üslerine saldırma hakkı tanıdığını vurguladı.
Kneissl, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı Trump bunu Kongre’nin onayı olmadan yaptı. Böylesine aptalca bir karar beklemiyordum,” ifadelerini kullandı.
‘Tüm savaş yasaları ihlal edildi’
ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalamaya nasıl cüret ettiğini sorgulayan Kneissl, “Tüm savaş yasaları ihlal edildi,” diyerek duruma tepki gösterdi.
Kneissl, Trump’ın bu kararında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun baskısı altında kaldığını belirterek, “Ancak bu bir mazeret olamaz,” diye ekledi.
Eski bakan, saldırının sonuçlarına dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Artık İran’ın, bölgedeki 40 bin ABD askerinin bulunduğu Amerikan askeri üslerine saldırması önünde hiçbir engel kalmadı. Ve hâlâ Tahran adına bu tür saldırılar düzenleyebilecek çok sayıda silahlı grup var.”
ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’
Diyalog fırsatı kaçırıldı
Kneissl, saldırıdan önce Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Amerikan yönetimi arasında diyalog için küçük bir fırsat penceresi doğduğunu hatırlattı. “İran belirli konuları tartışmaya hazırdı,” diyen Kneissl, “Peki ya şimdi?” sorusunu yöneltti.
Eski bakan ayrıca, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere seyreltilmiş uranyum içeren bombalarla saldırmış olabileceği ihtimali üzerinde durdu.
Bu tür mühimmatların ilk kez 1999 baharında ABD’nin Belgrad’ı bombaladığı Sırbistan’da kullanıldığını belirten Kneissl, “Bu işe yaramayacak. Seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlar eski Yugoslav Halk Ordusu’nun tanklarına karşı kullanılmıştı. Hiçbir etkisi olmadı, sadece daha önce Irak’ta olduğu gibi çevre felaketine yol açtı. Bu kez sonuçlar 26 yıl öncesine göre çok daha büyük olabilir. ABD ve NATO güçleri o zaman da askeri hedeflerine ulaşamamış, o çatışmada da desteğe ihtiyaç duymuşlardı,” dedi.
ABD’nin saldırı açıklaması
22 Haziran’ı sabaha bağlayan gece ABD Başkanı Donald Trump, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise” başarılı bir saldırı düzenlediğini duyurmuştu.
Trump, Tahran’ın çatışmayı sona erdirmeyi kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti.
Bu saldırıdan önce, 13 Haziran’dan itibaren İsrail’in de İran’a yönelik günlük saldırılar düzenlediği ve operasyonun amacının İran’ın füze ve nükleer programlarını yok etmek olduğu belirtilmişti.
Diplomasi
UAEA: İran’ın nükleer tesislerinde radyasyon seviyesinde artış yok

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırısının ardından bölgede radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmediğini duyurdu. İranlı yetkililer de tesislerin altyapısının güvende olduğunu ve radyasyon sızıntısı olmadığını açıkladı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi.
İranlı yetkililer de tesislerde sızıntı olmadığını ve altyapının güvende olduğunu belirtti.
ABD uçakları, pazar günü şafak vaktinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmişti.
UAEA, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “İran’daki Fordo dahil üç nükleer tesise yönelik saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, şu ana kadar tesis dışında radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış bildirilmediğini teyit etmektedir,” ifadelerini kullandı.
Ajans, daha fazla bilgi elde edildiğinde İran’daki duruma ilişkin ek değerlendirmeler sunacağını da ekledi.
İran: Tesisler güvende, sızıntı yok
ABD saldırılarına ilk resmi tepki İranlı yetkililerden geldi. Sabah saatlerinde yapılan açıklamada, saldırıdan etkilenen tesislerde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya çevredeki halk için bir tehdit kaydedilmediği vurgulandı.
Açıklamada ayrıca, nükleer tesislerin altyapısının güvende olduğu ifade edildi.
İran Atom Enerjisi Kurumu da derhal gerekli incelemelerin yapıldığını ve “ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonucunda herhangi bir kirliliğe dair bir belirti olmadığını” duyurdu.
ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’
-
Görüş6 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu5 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Avrupa5 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor