Rusya
Rus petrolünün varil fiyatı bu yıl 50 doların altına düşebilir

OPEC+ ülkelerinin petrol üretimini artırması ve Donald Trump’ın başlattığı ticaret savaşlarının küresel ekonomiyi yavaşlatması, önde gelen analistleri petrol fiyatı tahminlerini düşürmeye yöneltiyor. Bu tahminler gerçekleşirse, Rus petrolünün varil fiyatı 50 doların altına inebilir. Düşen petrol fiyatları ve rublenin değer kazanması, Rusya bütçesi için ciddi sorunlar yaratabilir ve hükümeti harcamaları kısmaya zorlayabilir.
OPEC+ ülkelerinin petrol üretimini artırması ve Donald Trump’ın başlattığı ticaret savaşlarının küresel ekonomiyi yavaşlatması, önde gelen analistleri dünya petrol fiyatlarına ilişkin tahminlerini düşürmeye zorluyor.
Bu değerlendirmelerin doğrulanması hâlinde, Rus petrolünün varil fiyatı 50 doların altına düşebilir.
Bloomberg‘in aktardığına göre, en büyük yatırım bankaları arasında en karamsar tahminleri Citigroup ve JPMorgan Chase yapıyor.
Söz konusu bankalar, Brent petrolünün varil fiyatının bu yıl içinde 60-65 dolara düşmesini bekliyor. Citigroup, ortalama fiyatın ikinci ve üçüncü çeyreklerde 60 dolar olacağını, dördüncü çeyrekte ise 55 dolara gerileyeceğini öngörerek en ciddi yaklaşımı sergiliyor.
JPMorgan’ın değerlendirmesi ise daha uzun vadede fiyatların toparlanacağına dair umut vermiyor: Banka, 2026’da ortalama fiyatın 61 dolar olacağını ve ABD’nin Rus ve İran petrolüne yönelik yaptırımlarını hafifletmesi sonucunda varil fiyatının 50 dolara kadar düşebileceğini tahmin ediyor.
Düşüş eğilimine, doğrudan büyük ölçekli petrol operasyonlarıyla ilgilenen petrol tüccarları da katılıyor.
Seçim kampanyasındaki açıklamalarına bakarak Trump’ın petrol sektörüne verdiği desteğin sektöre önemli fayda sağlayacağı düşünülüyordu. Ancak fiyatlardaki düşüş, üretim yapan şirketlerin işine gelmiyor ve Trump, düzenlemeleri hafifletmekle ilgilenmiyor; zira kendisi ticaret savaşlarıyla meşgul.
En büyük petrol tüccarlarından Gunvor’un yönetim kurulu başkanı Torbjörn Törnqvist, geçen hafta Houston’daki bir enerji konferansında yaptığı açıklamada, “Petrol endüstrisi çok fazla sondaj yapıyor. Hem OPEC içinde hem de dışında, talep artışının haklı çıkarabileceğinden daha fazla sondaj yapılıyor,” ifadelerini kullandı.
OPEC+ ülkeleri, mart ayının başlarında, geçen eylül ayından bu yana üç kez erteledikleri petrol arzını nisan ayından itibaren kademeli olarak artırma konusunda anlaştılar.
Aynı zamanda analistler, Trump’ın ticaret ortaklarına karşı uyguladığı çok sayıda gümrük vergisi nedeniyle küresel ekonomide büyümenin yavaşlayacağını öngörmeye başladılar ve bu duruma ticaret ortakları da kendi kısıtlamalarıyla karşılık veriyor.
Ek bir olumsuz faktör ise tüketici ve girişimci güvenini zayıflatmaya başlayan belirsizlik.
Sonuç olarak, diğer önde gelen yatırım bankalarına göre daha uzun süre yüksek petrol fiyatı tahminlerini koruyan Goldman Sachs, pazartesi günü tahminini 70-85 dolardan 65-80 dolara düşürdü.
Bankanın analiz raporunda, “Brent’in önümüzdeki aylarda 70 doların üzerinde kalmasını bekliyoruz,” ancak “70 doları artık bir destek seviyesi olarak görmüyoruz,” değerlendirmesine yer verildi.
Morgan Stanley ve Bank of America, fiyatın yılın ikinci yarısında varil başına 65-70 dolar civarında dalgalanmasını bekliyor.
OPEC+’ın kararının ardından Brent 70 doların altına düştü ve o zamandan beri bu seviye civarında işlem görüyor. Pazartesi günü saat 20.00 itibarıyla varil fiyatı yaklaşık 71 dolardı.
Bu arada, Rus Ural petrolünün fiyatı, Joe Biden yönetiminin Rus petrol filosuna ve sektörüne yönelik veda yaptırımlarını uygulamaya koymasının ardından son iki aydır varil başına yaklaşık 15 ila 16 dolar indirimli işlem görüyor.
Bu durum, Maliye Bakanlığı’nın varil başına 69,7 dolar fiyat öngördüğü bütçe için ciddi bir sorun teşkil ediyor.
Yılın başında Ural petrolünün varili 70 dolar ve üzerinde satılırken, şubat ayının başında 62 dolara, mart ayında ise son 14 ayın en düşük seviyesi olan 54 dolara kadar geriledi.
Brent’in 60 dolara düşmesi ve indirimlerin devam etmesi hâlinde, Rus petrolünün varil fiyatı yaklaşık 45 dolar olabilir.
Bütçe için ek bir darbe ise ulusal para biriminin değer kazanması, bu da hükümetin satılan varillerden daha az ruble elde etmesine neden oluyor. Yılın başında dolar 102 rublenin üzerindeyken, pazartesi günü 84 rublenin altına geriledi.
Finam ekonomisti Olga Belenkaya’ya göre, Ural petorlünün varil fiyatının 50 doların altına düşmesi durumunda, hükümetin 60 doların altındaki fiyatlarda bütçe açığını kapatmak için kullanması gereken Varlık Fonu’ndaki kaynaklar bir yıl yeterli olacak.
Ukrayna’daki askeri müdahalenin başlangıcından bu yana, fonun likit, yani harcanmamış kaynaklarının hacmi üçte bir oranında azaldı ve geriye kalan 37,5 milyar dolar Çin yuanı ve altın, 2008’de Varlık Fonu’nun kurulmasından bu yana en düşük seviyede.
MMI analistleri, Ural petrolünün varil fiyatının 50 doların altına düşmesi durumunda hükümetin bütçede kesintiye gitmek zorunda kalacağını yazıyor.
Ancak, Rusya ile ABD arasındaki ilişkilerde gerginliğin azalması durumunda, Ural petrolünün Brent’e göre iskontosu azalabilir. Örneğin, Trump yönetimi, yaptırımları, petrol için tavan fiyatı konusunu da kapsayacak şekilde hafifletmeyi düşünüyor.
Rusya
Rusya, Ukrayna ordusuna ait eğitim poligonunu vurdu: 70’ten fazla ölü

Rusya ordusu, Ukrayna’nın güneyindeki bir eğitim poligonuna İskender-M füzesiyle saldırı düzenlediğini duyurdu. Ukrayna tarafı saldırıda 3 askerin öldüğünü ve 14 askerin yaralandığını açıklarken, Rusya Savunma Bakanlığı 70’ten fazla Ukrayna askerinin hayatını kaybettiğini iddia etti.
Ukrayna Kara Kuvvetleri, Rusya’nın 22 Haziran Pazar günü Ukrayna ordusuna bağlı mekanize bir tugayın eğitim poligonuna füze saldırısı düzenlediğini bildirdi.
Ukrayna ordusundan yapılan açıklamada, 3 askerin hayatını kaybettiği ve 14 askerin de yaralandığı belirtildi.
Ukrayna Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan ilk açıklamada, “Hava saldırısı sinyali alındıktan sonra zamanında alınan güvenlik önlemleri sayesinde personel arasında çok sayıda kayıp önlenmiştir. Ancak maalesef ölü ve yaralılarımız var,” ifadeleri kullanıldı.
Ukrayna tarafı, saldırıya uğrayan poligonun tam olarak neresi olduğu konusunda bilgi vermedi. Ancak Kara Kuvvetleri Komutanlığı İletişim Dairesi Başkanı Albay Vitaliy Sarantsev, Ukrayinska Pravda‘ya yaptığı açıklamada, saldırının ülkenin güneyinde askerlerin eğitimi için kullanılan geçici bir alana yönelik olduğunu belirtti.
Sarantsev, saldırının İskender-M füzesiyle gerçekleştirildiğini kaydetti.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, akşam saatlerinde vatandaşlara yaptığı seslenişte bu saldırının türünün ilk örneği olmadığını vurguladı. Zelenskiy, “Tam bir sorumluluk gerekiyor,” diyerek olayın tüm koşulları ve sonuçları hakkında ayrıntılı bir rapor talep etti.
Rusya: 70’ten fazla asker öldürüldü
Rusya Savunma Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, Rus ordusunun Herson Oblastı’ndaki Davıdov Brod bölgesi yakınlarında Ukrayna ordusuna ait bir askeri poligonu vurduğunu duyurdu.
Rus askeri yetkilileri, “Hedefin dikkatli bir şekilde analiz edilmesinin ardından, düşman personelinin en yoğun olduğu anda bir füze saldırısı düzenlenmesine karar verildi,” dedi.
Bakanlık, saldırının İskender-M füze sistemi ve misket bombalı bir mühimmat kullanılarak gerçekleştirildiğini ekledi.
Rusya Savunma Bakanlığı’nın verilerine göre, Ukrayna tarafının kayıpları 70’ten fazla askeri personel oldu.
Açıklamada ayrıca, poligonu koruyan ve Taran tipi bir önleme dronuna sahip hava savunma birliğinin de imha edildiği belirtildi.
Sumi’deki benzer saldırı
Rusya ordusu, 20 Mayıs’ta da Sumi oblastındaki bir atış poligonuna saldırı düzenlemişti. Ukrayna Ulusal Muhafızları’nın verilerine göre bu saldırı sonucunda 6 asker hayatını kaybetmiş, 10’dan fazla asker de yaralanmıştı.
Rusya Savunma Bakanlığı ise “İskender” füze sistemiyle Ukrayna ordusuna bağlı 1. özel kuvvetler tugayının eğitim kampını vurduklarını iddia etmişti.
Bu olayın ardından Ukrayna, idari bir soruşturma başlatıldığını duyurmuştu. Ulusal Muhafızlar, daha önce hava saldırısı tehditlerine karşı personel yığılmasını ve güvenlik ihlallerini önlemek amacıyla eylem algoritmaları geliştirildiğini belirtmişti.
Rusya
Medvedev: Bazı ülkeler İran’a nükleer silah vermeye hazır

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, ABD’nin İran’daki üç tesise yönelik saldırısını değerlendirdi. Medvedev, barış güvercini olarak gelen Trump’ın ABD için yeni bir savaş başlattığını, İran’ın nükleer programına devam edeceğini ve bu saldırının Tahran’ı daha da güçlendirdiğini belirtti.
Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, ABD’nin gece saatlerinde İran’daki üç noktaya düzenlediği saldırıların ardından yaptığı açıklamada, “Barış güvercini olarak gelen Trump, ABD için yeni bir savaş başlattı,” ifadelerini kullandı.
Medvedev, ABD’nin bu adımla kendisini kara operasyonu ihtimali de olan yeni bir çatışmanın içine soktuğunu belirtti.
Telegram kanalı üzerinden yaptığı yorumlarda Medvedev, saldırıların sonuçlarını değerlendirerek Washington yönetimini ve İsrail’i sert bir dille eleştirdi.
‘İran nükleer programına devam edecek’
TASS ajansının aktardığına göre Medvedev, ABD’nin gece saldırısıyla neyi başardığını sorgulayarak, “Görünen o ki nükleer döngünün kritik altyapısı ya hiç zarar görmedi ya da önemsiz ölçüde etkilendi,” dedi.
Bu durumun sonuçlarına dikkat çeken Medvedev, “Nükleer materyallerin zenginleştirilmesi ve artık açıkça söylenebilir ki gelecekteki nükleer silah üretimi devam edecektir,” diye yazdı.
ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’
‘Bazı ülkeler İran’a nükleer silah vermeye hazır’
Rus yetkili, ABD’nin saldırısının ardından bazı ülkelerin Tahran’a nükleer silah vermeye hazır olduğunu iddia etti. Medvedev, “Bir dizi ülke, İran’a doğrudan kendi nükleer mühimmatını tedarik etmeye hazır,” ifadesini kullandı.
Saldırının İran’daki siyasi rejimi zayıflatmak yerine daha da güçlendirmiş olabileceğini vurgulayan Medvedev, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İran’ın siyasi rejimi ayakta kaldı ve yüksek bir ihtimalle daha da güçlendi. Halk, kendisine sempati duymayanlar bile, ruhani liderliğin etrafında kenetleniyor.”
Medvedev ayrıca, “Dünyadaki mutlak çoğunluk, İsrail ve ABD’nin eylemlerine karşı,” diyerek uluslararası tepkiye dikkat çekti.
Medvedev, Trump’a yönelik alaycı bir üslupla, “Bu tür başarılarla Trump, Nobel Barış Ödülü’nü göremez, bu adaylığın tüm satılmışlığına rağmen. İyi başlangıç, tebrikler Sayın Başkan!” sözleriyle açıklamasını sonlandırdı.
İranlı diplomat: Amerika ve İsrail’in asıl hedefi İran’ın içeriden çöküşüydü
Rusya
Putin: Ukrayna’nın teslim olmasını beklemiyoruz

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu’nda yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu. Putin, Ukrayna’dan teslimiyet beklemediklerini ancak ‘sahadaki gerçeklerin’ kabul edilmesini istediklerini belirtirken, Rus ekonomisinin rekorlar kırdığını ve yeni hedefler belirlediklerini vurguladı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu‘nun (SPIEF) genel kurul toplantısında yaptığı konuşmada, Ukrayna’daki durumdan Rusya ekonomisinin geleceğine kadar bir dizi konuda önemli mesajlar verdi.
Putin, Rusya’nın Ukrayna’dan bir teslimiyet beklemediğini ancak “sahadaki gerçeklerin” kabul edilmesinde ısrarcı olduğunu belirtti.
Konuşmasının ardından uluslararası politikaya ilişkin soruları da yanıtlayan Putin, Rus ekonomisinin rekor seviyede düşük işsizlik ve yüksek büyüme rakamlarına ulaştığını ifade etti.
‘Ukrayna’nın teslim olmasını beklemiyoruz’
Vladimir Putin, Rusya’nın Ukrayna’dan teslimiyet talep etmediğini ancak mevcut “sahadaki gerçeklerin” tanınması gerektiğini vurguladı. Ruslar ve Ukraynalıların “tek bir halk” olduğunu savunan Putin, “Bu anlamda bütün Ukrayna bizimdir. Rus askerinin ayağının bastığı her yer bizimdir,” ifadelerini kullandı.
Sumi’yi alma gibi bir görevleri olmadığını ancak bu olasılığı da dışlamadığını belirtti.
Putin ayrıca, Ukrayna’nın Rusya topraklarına “kirli nükleer bomba” atma niyetine dair bir kanıtları olmadığını söyleyerek, “Bu, Kiev rejiminin son hatası olur. Moskova’nın bu durumda yanıtı sert ve feci olur,” dedi.
St. Petersburg Ekonomi Forumu’nun üçüncü gününde neler konuşuldu?
Ekonomide tarihi rekorlar
Putin, Rusya’nın gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) büyüme hızının yüzde 4’ü aşarak gelişmiş ülkeleri geride bıraktığını ve Rusya’nın Avrupa’nın en büyük ekonomisi olduğunu söyledi.
Ham madde gelirlerinin ekonomideki belirleyici rolünün azaldığını ve büyümenin sadece savunma sanayiine bağlı olmadığını vurguladı.
16 Haziran itibarıyla yıllık enflasyonun yüzde 9,6 olduğunu belirten Putin, hükümetin aktif çalışmaları ve Merkez Bankası’nın adımlarının enflasyonun yavaşlamasında rol oynadığını ifade etti.
Devlet Başkanı, ülkenin durgunluk ve resesyona izin vermemesi gerektiğini söyledi.
İşsizliğin yüzde 2,3 ile tarihi rekor seviyeye düştüğünü ve Kuzey Kafkasya bölgelerinde bu oranın yarı yarıya azaldığını belirten Putin, yoksulluğun da yüzde 7,2’ye gerileyerek rekor kırdığını ve hedefin yüzde 5’in altına inmek olduğunu açıkladı.
İş dünyası ve teknolojiye yeni vizyon
Putin, Rus ekonomisinin daha teknolojik hale gelmesi gerektiğini ve rekabetçiliğin yerli teknolojilere dayanması gerektiğini belirtti.
Son iki yılda patent başvuru sayısının yüzde 13 arttığını söyledi. Dijital rublenin kullanımının yaygınlaştırılması çağrısında bulunan Putin, birikmiş milyonlarca ton zararlı atıktan değerli bileşenlerin çıkarılması için projeler başlatılmasını önerdi.
İş dünyasının maliyetlerinin ciddi şekilde azaltılması gerektiğini vurgulayan Putin, “Daha güçlü olmak istiyoruz,” diyerek Rusya’nın 2030 yılına kadar iş yapma kolaylığı açısından en iyi 20 ülke arasına girmesi gerektiğini hedef olarak gösterdi.
Putin ayrıca, savunma ve sivil sanayi şirketleri arasındaki ayrımın kaldırılması gerektiğini belirterek, ordunun en modern ve sahada kendini kanıtlamış teknolojilerle donatılacağını ifade etti.
BRICS’in küresel ekonomideki payı artacak
Uluslararası ilişkilere de değinen Putin, Rusya ve Çin’in yeni bir dünya düzeni kurmadığını, mevcut düzeni şekillendirdiğini söyledi.
BRICS’in küresel ekonomideki payının yüzde 40 olduğunu ve bunun artmaya devam edeceğini “tıbbi bir gerçek” olarak nitelendirdi.
Putin, dünyaya siyasi manipülasyonlardan ve yeni sömürgecilik ilkelerinden arınmış yeni bir kalkınma modeli sunulması gerektiğini belirtti.
İran’daki Buşehr Nükleer Santrali’nde çalışmaların sürdüğünü ve Netanyahu ile Trump’tan buradaki Rus personelin güvenliğine dair güvence aldıklarını aktaran Putin, Rusya’nın İran’ı barışçıl nükleer enerji çalışmalarında her zaman desteklediğini ve bu alandaki haklarını savunduğunu ekledi.
Putin, Domodedovo Havalimanı’na kayyum atanmasının devletleştirmeyle bir ilgisi olmadığını, uzun yıllardır devam eden bir anlaşmazlığın mahkeme kararıyla sonuçlandığını da sözlerine ekledi.
-
Görüş7 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu5 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi1 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Avrupa5 gün önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Amerika2 hafta önce
ABD’de göçmen isyanı büyüyor: Deniz piyadeleri Los Angeles’ta