Bizi Takip Edin

Asya

Güney Kore cumhurbaşkanlığı seçimleri, ABD ile ilişkileri yeniden şekillendirebilir

Yayınlanma

Güney Kore cumhurbaşkanlığı seçimleri için erken oy kullanma işlemi başladı. Liberal aday Lee Jae-myung’un 3 Haziran’da yapılacak erken cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanacağı tahmin ediliyor. Bu sonuç, ABD’nin önemli bir müttefikinin Çin’den Kuzey Kore’ye kadar uzanan politikalarında yeni bir yönelimine yol açabilir.

Aralık ayında kısa süreli sıkıyönetim kararnamesiyle görevden alınan muhafazakar eski Cumhurbaşkanı Yoon Suk Yeol, Washington’u desteklemek, Kuzey Kore’ye karşı sert bir tutum sergilemek, Japonya ile ilişkileri onarmak ve ABD ile koordineli hareket etmek için tüm gücüyle çalışmıştı. 2022 seçimlerinde Yoon’a az farkla yenilen Lee, uzun süredir ABD ittifakına daha şüpheci bir bakış açısıyla yaklaşıyor, Kuzey Kore ile ilişkileri geliştirme sözü veriyor ve Yoon’un Japonya ile yakınlaşmasını sert bir şekilde eleştiriyordu. Lee, seçim kampanyasında Güney Kore’nin Çin-Tayvan çatışmasından uzak durması gerektiğini vurguladı ve Çin’le ilişkileri düzeltme sözü verdi. Ancak sonrasında tartışmalar üzerine, ABD ittifakını övmeye başladı ve Washington’un Çin ve Kuzey Kore’ye karşı koymak için hayati öneme sahip gördüğü Japonya ve ABD ile üçlü işbirliğini sürdüreceğini söyledi.

Lee’ye dış politika danışmanlığı yapan milletvekili Wi Sung-lac, Reuters‘a verdiği demeçte, “Yoon yönetimi, dış politikada demokratik değerleri savunurken, iç politikada otoriter taktikler izledi” dedi ve ekledi:

“Buna karşılık, Demokratik Parti kazanırsa, yeni hükümet demokrasiyi gerçekten savunmaya ve Kore’deki uzun demokratik hak mücadelesi tarihiyle kanıtlanmış bu değerlere dayalı bir dış politika izlemeye hazır olacaktır.”

WASHINGTON’DA RAHATSIZLIK

Reuters’a göre, Washington’da bazıları, Lee’nin bir dizi konuda yaptığı değişikliklerin kalıcı olup olmayacağını ve görüşlerinin ABD ile çatışıp çatışmayacağını merak ediyor. Trump, Güney Kore’ye gümrük vergileri uyguladı, ülkede konuşlu 28.500 askerin masraflarını daha fazla üstlenmesini istedi ve Çin ile rekabeti artırdı.

Washington’daki Heritage Foundation’da çalışan eski CIA analisti Bruce Klingner, “Lee’nin Çin ve Kuzey Kore ile uzlaşma, Japonya’ya karşı milliyetçi düşmanlık ve ABD ile ittifakta daha fazla bağımsızlık yönündeki önceki tutumundan gerçekten sapacağına dair büyük şüpheler var” dedi.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’ndan Darcie Draudt-Vejares, bir raporda, bu dönüşüm Lee’nin çekiciliğini artırırken, “aynı zamanda gelecekteki politika ve yönetim tutarlılığı konusunda endişeleri de artırıyor” diye yazdı.

Güney Kore’nin son liberal cumhurbaşkanı Moon Jae-in’in, Japonya’nın 1910-1945 yılları arasında Kore yarımadasını işgaline ilişkin tarihi anlaşmazlıklar nedeniyle Tokyo ile ticaret ve siyasi çatışmaları yönetmesinin ve Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong Un arasında kalıcı diplomatik anlaşmaların sağlanması için yaptığı girişimlerin ardından görevden ayrılmasından bu yana üç yıl içinde çok şey değişti. Görevden azledilen muhafazakar Yoon, bütün süreci tersine çevirdi ve Güney Kore’nin savunma ve dış politikasını ABD’nin istekleri doğrultusunda değiştirdi.

Öte yandan, ismini vermek istemeyen bir Batılı diplomat, Reuters’a, Çin’in iddialı tavrı, ABD’nin taahhütlerine ilişkin şüpheler ve Kuzey Kore’nin Rusya ile yeni işbirliği nedeniyle Lee’nin önceki tutumuna geri dönme olasılığının düşük olduğunu söyledi.

Lee, güvenlik, teknoloji, kültür ve çevre alanlarında Japonya ile işbirliği yapma sözü verdi, ancak Yoon’u karşılığında çok az şey alarak çok fazla taviz verdiği için eleştirdi.

Yoon ve muhafazakarlar, Kuzey Kore’ye karşı Amerikan nükleer silahlarının yarımadaya yeniden konuşlandırılması veya hatta kendi silah cephaneliğinin geliştirilmesi olasılığını gündeme getirdi. Ancak Lee bu çağrıları reddetti.

TRUMP’LA İLİŞKİLER

Perşembe günü yayınlanan TIME dergisine verdiği röportajda Lee, Trump’ın müzakere konusundaki “olağanüstü becerilerini” övdü. Ayrıca kendini Amerikan başkanıyla karşılaştırarak, her ikisinin de suikast girişimlerinden kurtulduğunu ve ülkelerinin çıkarlarını korumaya çalıştığını söyledi.

Lee salı günü düzenlenen bir tartışma programında, “Güney Kore-ABD ittifakının Güney Kore diplomasisinin temeli olduğuna inanıyorum” dedi. Yine de, ABD’nin korumacılığını bir zorluk olarak sıraladı ve Çin ve Rusya ile “gereksiz yere” düşmanlık yapmayacağını söyledi.

Kuzey Kore, Lee’nin Trump ile aynı görüşte olabileceği alanlardan biri. Bu aynı zamanda ele alınması en zor konulardan biri olabilir.

Lee, Kuzey Kore ile sıcak hatları yeniden açacağını ve Pyongyang ile gerilimi azaltmak için diyalog kurmaya çalışacağını söyledi. Kim Jong Un ile ilişkileri ele almak istediğini vurgulayan Trump ile Lee bu konuda işbirliğine gidebilir.

Öte yandan muhafazakar Yoon yönetimini Çin’le ilişkileri Güney Kore tarihinin en kötü haline getirmekle suçlayan Lee, Pekin’le ilişkiler konusunda ABD’nin taleplerine boyun eğmeyerek daha temkinli ve dengeli yaklaşabilir.

Başarısız sıkıyönetim girişimi sonrası Yoon’un azledilmesinin ardından Güney Kore cumhurbaşkanlığı seçimleri 3 Haziran’da yapılacak.

Asya

Pekin, Hürmüz Boğazı’ndan geçen Çin gemilerinden düzenli rapor vermelerini istedi

Yayınlanma

İran’ın ABD’nin hava saldırıları sonrasında Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceği tartışılırken, Çin, Hürmüz Boğazı’ndan geçen tüm yerli gemilere rapor verme emri getirdi.

Hemen yürürlüğe giren karara göre, tüm nakliye şirketleri ve gemi yönetim firmaları, sadece kritik öneme sahip bir nakliye boğazı olan Hürmüz Boğazı’ndan değil, aynı zamanda boğazın bağlandığı Umman Körfezi ve Basra Körfezi’nden geçen gemilerle ilgili ayrıntılı bilgileri içeren günlük raporlar sunmak zorunda.

Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Çin Gemi Sahipleri Derneği (CSA) tarafından pazartesi günü internette yayınlanan bildiride, şirketlerin gemilerin adlarını, benzersiz IMO numaralarını, türlerini, bayraklarını, kapasitelerini, kalkış ve varış limanlarını, planlanan seyahat sürelerini, mürettebat sayılarını ve o bölgedeki günlük hareketlerini bildirmeleri isteniyor.

CSA, sadece mevcut veya gelecekteki gemilerle sınırlı kalmayıp, geçen yılın başından bu yana bölgeden geçen gemilere ait verilerin de sağlanmasını istiyor.

Dernek, “Kızıldeniz’de devam eden gerginlikler, çevre sularda deniz taşımacılığı güvenliği üzerinde yaygın ve derin etkiler yarattı” diyerek, bu önemli bölgelerde toplanan bilgilerin ulusal çıkarların korunması için hayati önem taşıdığını belirtti.

İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

İran devlet medyası, İsrail ile tırmanan gerginliklerin ortasında, Washington’un ülkedeki nükleer tesisleri bombalamasının ardından İran parlamentosunun Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasına yönelik bir önlemi desteklediğini bildirdi.

Yine pazar günü, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, televizyonda yayınlanan bir röportajda, “petrolü için Hürmüz Boğazı’na büyük ölçüde bağımlı olduğu” için Pekin’e Tahran’ın su yolunu kapatmasını engellemesi çağrısında bulundu.

Pazartesi günü düzenlenen basın toplantısında, Çin’in Hürmüz Boğazı’nın kapatılması olasılığına ilişkin tutumu sorulan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun, Basra Körfezi ve çevresindeki suların mal ve enerji ticareti için hayati öneme sahip uluslararası koridorlar olduğunu söyledi.

Jiakun, Çin’in uluslararası topluma, gerilimi azaltmak ve bölgesel istikrarsızlığın küresel ekonomik kalkınmaya daha büyük etkiler yaratmasını önlemek için çabalarını artırma çağrısında bulunduğunu da sözlerine ekledi.

Dünyanın stratejik açıdan en önemli darboğazlarından birinin kaderi şu anda İran’ın Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nin elinde olsa da, kapatma riski, yaklaşık iki yıldır Kızıldeniz krizinin gölgesinde faaliyet gösteren denizcilik sektöründe şok dalgaları yarattı.

Denizcilik danışmanlık şirketi Vespucci Maritime’in CEO’su Lars Jensen, sosyal medyada yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ticari deniz taşımacılığı için asıl soru, gemilerin saldırıya uğrayıp uğramayacağı değil. Asıl soru, riskin kendisinin Hürmüz Boğazı’ndaki trafiği azaltmak için gemi sevkiyatında değişiklik yapılmasına neden olacak kadar yeterli olup olmadığıdır.”

Bloomberg’in pazar günü Yunanistan Denizcilik Bakanlığı’nın Yunan gemi sahiplerine gönderdiği bir genelgeye atıfta bulunarak verdiği habere göre, bakanlık, ABD’nin hava saldırılarının ardından ülkeye ait gemi sahiplerine Hürmüz Boğazı’ndan geçiş planlarını yeniden gözden geçirmelerini tavsiye etti.

İsrail-İran savaşı, Çin’in enerji güvenliği ve diplomasisi için bir sınav olabilir

Denizcilik devleri Maersk ve CMA CGM, pazar günü yaptıkları açıklamalarda durumu izlediklerini ve bölgede normal şekilde faaliyetlerine devam ettiklerini belirtti.

Ancak Maersk, “Mevcut bilgilere göre durumu yeniden değerlendireceğiz” ve “Gerekli operasyonel önlemleri almaya hazırız” dedi.

Küresel ticaret istihbaratı sağlayıcısı Kpler’in ham petrol analizi başkanı Homayoun Falakshahi, pazar günü düzenlenen çevrimiçi web seminerinde, ABD’nin müdahalesinin çatışmanın tırmanmasına işaret etmesine rağmen, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmasının kendi çıkarlarına, en büyük petrol alıcısı Çin’in çıkarlarına ve komşularının çıkarlarına zarar vereceği için olası olmadığını söyledi.

“Asıl neden Çin” diyen Falakshahi, Çin’in deniz yoluyla ithal ettiği petrolün neredeyse yarısının Basra Körfezi’nden geldiğini belirtti.

Hürmüz Boğazı kapatılırsa Çin alternatif kaynaklar arayacaktır, ancak bu durum ülkenin aşağı akış sistemleri için yine de önemli bir stres testi olacaktır, diye ekledi Falakshahi.

Kpler’in verilerine göre, petrol ihracatının yüzde 90’ı Çin’e satılan İran için boğazın kapatılması ekonomik bir darbe olacaktır.

Falakshahi, “Boğaz, İran ve Umman arasında yarı yarıya işletiliyor; bu, İran’ın boğazı kapatması durumunda, İran için kilit öneme sahip bir ülke olan Umman’ın topraklarını veya sularını ihlal ettiği anlamına geliyor” dedi.

Bu nedenle, boğazın kapatılma olasılığının çok düşük olduğunu, “yüzde 5’ten az” olduğunu tahmin ettiğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Asya

ABD, DeepSeek’i Çin ordusuna bilgi sızdırmakla suçladı

Yayınlanma

Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, yapay zekâ alanında faaliyet gösteren Çinli şirket DeepSeek’in, Çin ordusuna ve istihbarat servislerine yardım ettiğini iddia etti. Yetkiliye göre şirket, ABD’nin teknoloji yaptırımlarını aşmak için paravan şirketler kullanmaya çalıştı ve kullanıcı verilerini Pekin yönetimiyle paylaştı.

Üst düzey bir Amerikalı yetkili, Çinli yapay zekâ geliştirme şirketi DeepSeek‘in, Çin Halk Cumhuriyeti’nin (ÇHC) askeri ve istihbarat servislerine yardımcı olduğunu öne sürdü.

Reuters ajansına konuşan yetkili, Çinli startup’ın, ABD tarafından Çin’e satışı yasaklanan en yeni yarı iletkenlere erişmek için Güneydoğu Asya ülkelerindeki paravan şirketleri kullanmaya çalıştığını belirtti.

Habere kaynaklık eden yetkili, DeepSeek’in özellikle kullanıcı bilgilerini ve istatistikleri devlet kurumlarıyla paylaşmakla suçlandığını ifade etti. Çin’de faaliyet gösteren tüm şirketlerin, Pekin tarafından talep edilen verileri sunma zorunluluğu bulunuyor.

Ancak DeepSeek’in bu tür bilgileri halihazırda devlet kurumlarına aktardığına dair iddianın, dünya genelindeki on milyonlarca yapay zekâ sohbet robotu kullanıcısını endişelendirebileceği belirtiliyor. Şirket, gizlilik politikasına ilişkin soruları yanıtsız bıraktı.

‘Ordunun tedarik belgelerinde 150’den fazla kez adı geçiyor’

Amerikalı yetkili, DeepSeek’in adının Çin ordusunun ve ÇHC’nin savunma sanayii ile bağlantılı diğer kuruluşların tedarik belgelerinde 150’den fazla kez geçtiğini söyledi.

Yetkiliye göre şirket, Çin ordusuna bağlı araştırma enstitülerine de hizmet sağladı.

Yetkili ayrıca DeepSeek’in, Nvidia tarafından üretilen çok sayıda H100 mikroçipine erişimi olduğuna dikkat çekti. Bu çiplerin sevkiyatı, 2022’den bu yana ABD’nin ihracat kısıtlamaları kapsamında bulunuyor.

Yaptırımlardaki yasal boşluk

Nvidia’nın en gelişmiş mikroçiplerinin ÇHC’ye lisanssız olarak ithal edilmesi ABD ihracat kurallarını ihlal etse de Çinli şirketlerin, kısıtlamaların geçerli olmadığı ülkelerdeki veri merkezleri aracılığıyla bu çiplere uzaktan erişimine izin veriliyor.

Ancak bu istisna, söz konusu Çinli şirketin ABD’nin kara listesinde olması veya ihracatçının, müşterinin çipleri kitle imha silahları geliştirmek için kullandığını bilmesi durumunda geçerli olmuyor.

Amerikalı yetkililerin henüz DeepSeek’i bu tür kara listelere almadığı ve Nvidia’nın, startup’ın Çin ordusuyla işbirliği yaptığını bildiğini iddia etmedikleri de vurgulandı.

Okumaya Devam Et

Asya

Japonya İsrail-İran savaşıyla ilgili resmi açıklamasında G7’den farklı tavır aldı

Yayınlanma

Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba, bu hafta başında G7’nin İsrail’in “kendini savunma hakkı”nı teyit eden açıklamasına rağmen, Tokyo’nun hem İsrail’e hem de İran’a “azami itidal” çağrısı yaptığı pozisyonunu teyit etti.

Japon Komünist Partisi Başkanı Tomoko Tamura’nın aktardığına göre, Ishiba perşembe günü iktidar ve muhalefet parti liderlerinin katıldığı bir toplantıda, “Dışişleri bakanının söylediği Japon hükümetinin tutumudur. G7, G7’dir” dedi.

ABD’nin Asya’daki yakın müttefiki Japonya, İran ile uzun süredir dostane ilişkiler sürdürmekte ve tarihsel olarak Ortadoğu diplomasisinde tarafsız bir yaklaşım izleyerek, ABD yönetiminin İsrail yanlısı tutumundan ayrışmaktadır. Tokyo, ham petrol ithalatının ezici çoğunluğunu Ortadoğu’dan sağlamakta.

G7 liderleri Kanada’nın Kananaskis kentinde bir araya gelerek, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına arka çıkan bir açıklama yayınladı. Açıklamada, İsrail’in kendini savunma hakkı olduğu belirtilerek, İran “bölgesel istikrarsızlık ve terörün ana kaynağı” olarak kınandı. Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının başladığı 13 Haziran’da yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Devam eden diplomatik çabalar sürerken askeri güç kullanılması… tamamen kabul edilemez ve derin bir üzüntü kaynağıdır. Japonya hükümeti bu eylemleri şiddetle kınamaktadır.”

Iwaya, “Japonya, misilleme saldırılarının devam etmesinden ciddi endişe duymakta ve durumu daha da tırmandırabilecek her türlü eylemi şiddetle kınamaktadır” diye ekledi.

“Japonya, tüm tarafları azami itidal göstermeye çağırıyor ve gerginliğin azaltılması için güçlü bir çağrıda bulunuyor” ifadeleri kullanıldı.

Parti liderlerinin toplantısı sırasında Japon Komünist Partisi Başkanı Tomoko Tamura, Iwaya’nın açıklamaları ile G7 ortak bildirisi arasındaki bariz çelişkiyi Ishiba’ya vurgulayarak, hükümetin “çifte standart” uyguladığını ima etti.

Başbakan Ishiba ise, “Dışişleri bakanının söylediği Japon hükümetinin tutumudur. G7, G7’dir” yanıtını verdi.

Bu arada, dışişleri bakanı cuma günü düzenlediği basın toplantısında, İran ve İsrail’den kara yoluyla toplam 87 Japon vatandaşı ve bunların aile üyelerinin tahliye edildiğini söyledi. 66 kişi İran’dan komşu Azerbaycan’a, 21 kişi ise İsrail’den Ürdün’e tahliye edildi.

Japon vatandaşların ek talepleri üzerine, İran’dan karayoluyla ikinci bir tahliye operasyonu cumartesi günü gerçekleştirilecek. Şu anda İran’da yaklaşık 220 Japon vatandaşı, İsrail’de ise yaklaşık 1.000 Japon vatandaşı bulunuyor.

Olası hava tahliyelerine hazırlık amacıyla, hükümet, uçakların hazır olması halinde, Hava Öz Savunma Kuvvetleri’ne ait iki askeri nakliye uçağını Doğu Afrika’daki Cibuti’ye göndermeyi planlıyor. İran ve İsrail’deki havaalanları kapalıyken, Iwaya, örneğin havaalanları yeniden açılırsa ve koşullar hava nakliyesine izin verirse, uçakların kullanılabileceğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English