Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

‘ABD ve İsrail’in katliamı sona erdirecek siyasi bir hedefi yok’

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale ABD ve İsrail’in Gazze’de sınırı tam olarak çizilmemiş siyasi hedeflerine odaklanıyor. Sınırı çizilmeyen askeri harekatların doğası gereği çok kanlı olduğunu hatırlatan makale, İsrail’i Gazze’de net hedefler koymamakla eleştiren Biden yönetiminin de net bir siyasi hedefinin olmadığını belirtiyor. Makaleye göre bu belirsizlik Biden yönetimini “yakında İsrail’in operasyonunu durdurmak ya da devamına izin vermek ve belki de Washington’u, bölgesel bir çatışmaya sürüklemek arasında tercih yapmak zorunda bırakabilir.”

***

Gazze’den Çıkmak mı?

Hem İsrail hem de ABD savaşla ilgili kendinden emin açıklamalar yaptı, ancak her ikisinin de aklında siyasi bir hedef yok gibi görünüyor.

MICHAEL YOUNG

Gazze’deki dört günlük çatışmaların durdurulması süresi, uzatılabileceğine dair işaretlerle birlikte sona ermek üzere. Ancak bu gerçekleşse bile sonra ne olacak? İsrail ve Amerika’nın pozisyonları kendinden emin niyet beyanları ile dolu ancak her iki tarafın da aklında Gazze’deki katliamı sona erdirecek bir siyasi hedef yok gibi görünüyor.

Amerikalılar başından beri İsraillilerin Gazze’deki askeri operasyonlarının nereye varacağı konusunda net olup olmadıkları konusunda endişelendikleri için bu biraz şaşırtıcı. Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından kısa bir süre sonra İsrail’e yaptığı ziyarette Başkan Joe Biden İsraillilere kararlarının “bilinçli olmayı gerektirdiğini” söyledi: “Çok zor sorular sormayı gerektiriyor. Hedefler konusunda net olmayı ve izlediğiniz yolun bu hedeflere ulaşıp ulaşmayacağı konusunda dürüst bir değerlendirme yapmayı gerektirir.” Bu sözler, İsrail’in bir çıkış stratejisi olmadığı takdirde kendisini bir bataklığın içinde bulabileceği, sivillere yönelik kitlesel katliamları nedeniyle giderek daha fazla suçlanabileceği ve bunun da bölgesel bir çatışmaya yol açabilecek dinamikleri harekete geçirebileceği yönünde bir uyarı olarak yorumlandı.

İsrail’in Gazze’yi işgali Amerika’nın endişelerini gidermedi ve bu endişeler birçok gazetede yer buldu. Örneğin İsrail’in Haaretz gazetesi 6 Kasım’da şu haberi verdi: “Biden yönetiminden üst düzey yetkililer İsrail’in Gazze’de bir ‘çıkış stratejisi’ olmamasından duydukları endişe ve hayal kırıklığını dile getirdiler. Dışişleri Bakanı Antony Blinken hafta sonu Başbakan Binyamin Netanyahu ve İsrail savaş kabinesi üyelerine konuyla ilgili sorular yöneltti ve şu ana kadar konunun neredeyse hiç gündeme gelmediği izlenimini edindi …”

Bu doğru olabilir, ancak kısa süre sonra ABD’nin kendisinin de net bir son aşaması olmadığını gördük. Biden 18 Kasım’da Washington Post’ta yönetim için ileriye dönük siyasi bir yol tanımlamaya çalışan bir makale yayınladı. Başkanın sadece başarısız fikirleri tekrarladığı izlenimi vardı. Biden’ın odaklandığı konu, çoğu insanın unutmuş göründüğü bir savaş olan Ukrayna’ydı, ancak Filistin sorununda başkan eski bir hikâyeye başvurdu. Ona göre “iki devletli çözüm-iki halkın eşit özgürlük, fırsat ve saygınlıkla yan yana yaşaması-barışa giden yolun varması gereken yerdir. Bu çözüme ulaşmak için İsrailliler ve Filistinlilerin yanı sıra ABD, müttefiklerimiz ve ortaklarımız da taahhütte bulunmalıdır. Bu çalışma şimdi başlamalıdır.”

Burada yeni bir şey yok; ancak Biden, bugün İsrail’deki meşum hava göz önüne alındığında, bir dizi politikacının Filistin nüfusunu diğer Arap ülkelerine transfer etme projelerini açıkça pazarladığı bir ortamda, iki devletli çözüme yönelik herhangi bir ivmenin nasıl olabileceğini açıklayamadı. Aslında Biden şunları yazarken Hamas’ın yenilgiye uğratılması gerektiği sloganını tekrarladı: “Filistinlilerin Gazze’den zorla göç ettirilmemesi, yeniden işgal edilmemesi, kuşatma ya da ablukaya alınmaması ve toprak kaybına uğratılmaması gerekir. Ve bu savaş sona erdikten sonra, Filistin halkının sesi ve istekleri Gazze’de kriz sonrası yönetimin merkezinde yer almalıdır.”

İsrailliler Biden’ın makalesinden sadece bir maddeyi, yani “Hamas’tan arınmış bir geleceği” alacaklar. Netanyahu ve aşırı sağcı müttefikleri (ve belki de diğer önde gelen İsrailli siyasetçilerin çoğu) iki devletli çözümle büyük ölçüde ilgilenmiyor gibi görünüyor. Daha önce bunu yapmamış olan Amerikalıların, İsrail’in Haziran 1967’de işgal ettiği topraklardan çekilmesi, Filistinli mülteciler sorununa BM Genel Kurulu’nun 194 sayılı kararı uyarınca adil bir çözüm bulunması ve Batı Şeria ve Gazze’de başkenti Doğu Kudüs olan egemen bağımsız bir Filistin devletinin kabul edilmesi karşılığında tüm Arap devletlerinin İsrail’e barış anlaşmaları imzalamasını öngören “2002 Arap Barış Girişimi’ne bağlılık” için Arap ve İslam devletleri tarafından yakın zamanda yeniden canlandırılan fikri kullanması pek olası değil. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye kısa bir süre önce “Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu iki devletli bir çözüm için siyasi müzakerelere hazırız” demiş olsa da Biden yönetimi Hamas’ın niyetini asla test etmeyecek.

Başka bir deyişle, ABD Başkanı ne yapmak istediğine dair bir fikre sahip olsa da bunu nasıl başaracağına dair somut bir yol haritası yok. Hamas’ı ezme odaklanırken İsrail’in çatışmayı yorumlaşıyışa dönkü ki bu tam olarak Biden’ın Ekim ayında İsrail’e yaptığı ziyarette, İsrail’in net hedefler koymamasından korktuğu yorumdu. Biden, artık kimsenin Amerikalılara taahhütleri konusunda güvenmediğini de dikkate almadı. Eğer Biden bir yıl içinde seçimleri kaybederse, bugün söylediği her şey Cumhuriyetçi rakibi tarafından, özellikle de bu Donald Trump ise, hızla tersine çevrilecektir.

Benzer şekilde, Gazze ile ne yapılacağını kimse tam olarak bilmiyor. Tüm seçenekler sorun teşkil ediyor. Bırakın Mısırlıları ya da Birleşmiş Milletleri, Filistin Yönetimi bile bölgeyi yönetmeye hevesli değil. İsrailliler orada asker bulundurmak isteyebilir ama Amerikalılar için hangi zaman diliminin kabul edilebilir olacağı belli değil. Biden yönetimi ve İsrail hükümeti Hamas’ın ortadan kaldırılması gerektiği konusunda hemfikir olsalar bile, bunu rayından çıkarabilecek sorunları hesaba katmıyor gibi görünüyorlar.

Bunlardan ilki, Gazze savaşı ne kadar uzun sürerse, başta Lübnan olmak üzere çatışmanın diğer bölgelere yayılma olasılığının da o kadar artacağıdır. Amerikalılar böyle bir şeyi istemediklerini açıkça belirttiler ve bunu söylemek için bölgeye elçiler gönderdiler. Peki bu durum Biden’ın Hamas’ın ortadan kaldırılması gerektiği yönündeki açıklamalarıyla nasıl örtüşüyor? Bu sonucun İran için bir gerileme teşkil edeceği, dolayısıyla İranlılar ve müttefiklerinin bunun gerçekleşmesini engellemek için çatışmayı tırmandırabileceği artık çok açık. Bu nedenle Biden yakında İsrail’in askeri operasyonunu durdurmak ya da devam etmesine izin vermek ve belki de Washington’u, kaçınmak istediği bölgesel bir çatışmaya itmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalabilir.

İkinci bir olası sorun ise İsrail’in harekatının maliyeti. Bazı tahminlere göre çatışmanın sekiz ila on iki ay sürmesi halinde bu rakam 50 milyar doları bulacak. İsrail Maliye Bakanlığı savaşın günlük maliyetinin 270 milyon dolar olduğunu tahmin ediyor ki bu da şimdiye kadar ülkeye 12-13 milyar dolara mal olmuş olabileceği anlamına geliyor. ABD bu meblağın bir kısmını karşılayabilir, ancak ABD Kongresi’nde dış savaşlara para harcanmasına karşı olan hava göz önüne alındığında, bunun üzerinde fazla durmamak daha güvenli olacaktır. İsrail Maliye Bakanlığı’nın ilk tahminlerine göre 2023 yılı için yüzde 3,4 olarak öngörülen ekonomi büyüme yüzde 2’ye düşebilir. Bu durum kısa vadede karar almada önemli bir husus olmasa da İsrail’in net bir çözüm noktası olmayan uzun süreli bir Gazze operasyonunu göze alıp alamayacağı sorusunu gündeme getiriyor.

Üçüncü bir sorun da İsrail’in Gazze’yi işgalinin insani maliyeti. Biden yönetimi İsrail hükümetine zaman kazandırdı, ancak bu süre, en azından mevcut ateşkes ışığında, sınırlarına ulaşıyor. İsrail’in 1 milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güney Gazze’ye saldırmaya odaklanmasıyla birlikte her şeyin yeniden başlaması, halkın öfkesinin artmasına neden olacak ve bu da Beyaz Saray üzerindeki kamuoyu baskısının artması anlamına gelecek. Zaten yönetimin ikiyüzlülüğü, başkan ve dışişleri bakanının Filistinli çocuklara şefkat gösterdiği açıklamalarını takip eden Hamas’ın yenilgiye uğratılması için savaşın devam etmesi gerektiği yönündeki ifadeler birçok insanı öfkelendirdi.

Gazze’de tahammül edilebilir sınırı çoktan aşmış durumdayız. Hamas’ın kontrolü altındaki İsraillileri İsrail’in elindeki Filistinli esirlerle takas etme sürecini uzatması İsrail’in kara harekatının ivmesini daha da yavaşlatacak. Ancak Amerikalılar Gazze’deki savaştan çıkış için gerçekçi bir siyasi yol tanımlamadıkça, İsrail neyin kesin zafer olduğunu belirlemeye çalışırken işler sürüncemede kalabilir. Siyasi bir amacı olmayan şiddet genellikle çok kanlı olurken, Amerikalılar bir şeyin farkında: İran’la yürüttükleri üstü kapalı “caydırıcılık diyaloğu” çok daha büyük bir yangını önledi. Biden, bu diyaloğu baltalamak anlamına gelecekse daha fazla İsrail vahşetine yeşil ışık yakmaya istekli olur mu?

ORTADOĞU

Gazze müzakerelerine Philadelphia bombası

Yayınlanma

Philadelphia Koridoru

İsrail’in müzakere heyetindeki yetkililer, Başbakan Binyamin Netanyahu’yu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz’ı, Hamas’la yürütülen ateşkes ve esir takası müzakerelerine zarar verecek açıklamalar yapmakla suçladı.

Yedioth Ahronoth gazetesinin haberine göre, İsrailli müzakere heyetindeki yetkililer, Savunma Bakanı Katz’ın Philadelphia Koridoru’na ilişkin açıklamalarının “müzakereleri havaya uçurabileceğini” söyledi.

“İsrail ve Hamas ateşkese hazır”

İsrailli yetkililer, “Kaçırılanların (Gazze’deki esirler) listesinin alınması gereken kritik günlerde olduğumuz açık ve bunlar esneklik ve iyi niyet gerektiren günler” ifadelerini kullandı.

Netanyahu ve Katz’a, “bu kritik noktadan hareketle savaşı bitirmeyeceklerini ve ordunun Gazze’yi kontrol edeceğini ilan etmemeleri” çağrısında bulunan yetkililer, “Bu açıklamalar çok büyük zararlara yol açtı, gerçekten şoke edici” değerlendirmesinde bulundu.

Yetkililer, bu açıklamaların anlaşma olmayacağı anlamına gelmediğini ancak Netanyahu’nun Wall Street Journal’a verdiği röportajın ardından Katz’ın yaptığı açıklamaların, anlaşmanın yapılmasına katkı sağlamadığını aktardı.

Netanyahu’nun ofisinden yanıt

Netanyahu’nun ofisinden konuya ilişkin yapılan açıklamada ise “Siyasi gündemle hareket eden müzakere ekibindeki meçhul kaynaklardan gelen Hamas propagandasının bir başka yanlış yankısı” değerlendirmesinde bulunuldu.

Philadelphia’da İsrail varlığına Mısır da karşı

Açıklamada, “Netanyahu’nun kaçırılan tüm askerleri ülkelerine geri döndürmeye ve Gazze’deki savaşın diğer hedeflerine ulaşmaya kararlı olduğu”, bunların arasında Hamas’ı ortadan kaldırmak ve Gazze’nin gelecekte İsrail için bir tehdit oluşturmamasını sağlamanın da yer aldığı ifade edildi.

Ofisin açıklamasında müzakerecilere, Gazze’deki İsrailli esir askerleri geri getirme görevine odaklanmaları çağrısında bulunuldu.

Muhalefet Netanyahu’ya yönelik eleştirilerini yineledi

İsrail’de muhalefetteki Gelecek Var Partisi lideri ve eski Başbakan Yair Lapid, dün İsrail’in engellerine ilişkin olarak yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun, İsrailli esir askerlerin geri gelmesi için bir anlaşmaya varmak istemediğini söyledi.

Lapid, “Netanyahu anlaşmaya varmada kararlı olsaydı Kahire’ye veya Katar’a giderdi ve anlaşmaya varırdı. Kaçırılanlar her gün Gazze’de ölüyor ve Netanyahu onları ölüme mahkûm etti” dedi.

Netanyahu neden Philadelphia Koridoru’nda ısrar ediyor?

İsrail ile Hamas arasında Gazze’de esir takası ve ateşkese varılması için Katar ile Mısır’ın arabuluculuğunda müzakereler sürüyor.

İsrail müzakere heyeti, Gazze’de esir takası anlaşması ve ateşkes sağlanması amacıyla bir hafta süren müzakerelerin ardından iç istişarelerde bulunmak üzere 24 Aralık’ta Katar’dan İsrail’e döndü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ve uluslararası kamuoyunda siyasi nedenlerle Hamas ile esir takası anlaşması yapmamakla suçlanıyor.

Katz, dün Gazze ile Mısır arasındaki sınırda bulunan İsrail işgali altındaki Philadelphia Koridoru’nu ziyaretinde, “Gazze’nin güvenlik kontrolü İsrail’in elinde kalacak ve Gazze Şeridi’ndeki güvenlik bölgeleri, tampon bölgeler kontrol altında tutulan yerler olacak” demişti.

Netanyahu da 20 Aralık’ta Amerikan gazetesi The Wall Street Journal’a yaptığı açıklamada, “Hamas tamamen ortadan kaldırılıncaya kadar savaşın devam edeceğini, Hamas’ın İsrail sınırlarındaki varlığını kabul etmeyeceklerini” ifade etmişti.

Gazze Şeridi’nde 101 İsrailli esirin olduğu tahmin ediliyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Mossad Direktörü’ne göre Husileri durdurmanın yolu İran’dan geçiyor

Yayınlanma

Mossad Direktörü David Bernea’nın Husilerin İsrail’e yönelik saldırılarını durdurmak için İran’ın hedef alınması gerektiğini söylediği ancak Başbakan Binyamin Netanyahu’nun aynı fikirde olmadığı belirtildi.

Üst düzey İsrailli yetkililer Husilere yönelik kapsamlı saldırıların sinyalini verirken İsrail basınında Mossad Direktörü David Barnea’nın İran’a odaklanmayı gündeme getirdiğine yönelik haberler yer aldı. Barnea’nın benimsediği bildirilen bu tutum, İran’a karşı saldırılar düzenlemek yerine Husilere hedef almayı tercih eden Netanyahu ve Savunma Bakanı Israel Katz’ın görüşlerine ters düşüyor.

Haaretz gazetesine göre Barnea bu seçeneği Yemen’de daha önce düzenlenen üç saldırıdan sonuç alınamaması üzerine yapılan bir dizi görüşme sırasında gündeme getirdi. Haberde Bernea’nın Husileri finanse eden ve silahlandıran İran’ın peşinden gitmenin daha etkili olacağına inandığı belirtiliyor.

Kanal 13’ün görüşmeler hakkında bilgi sahibi kaynaklara dayandırdığı habere göre Bernea, güvenlik yetkililerine “İran’a doğrudan karşı koymamız gerekiyor, eğer sadece Husilere saldırırsak onları durdurabileceğimiz kesin değil” dedi.

Kanal 13’e göre Netanyahu, Barnea’nın değerlendirmesine katılmadı ve İran’ın “farklı bir mesele olduğunu ve uygun zamanda ele alınacağını” belirtti. Netanyahu’nun değerlendirmesi, güvenlik teşkilatının üst düzey üyeleri tarafından da paylaşıldı.

Husiler Gazze’deki katliamı durdurmak için geçen yıldan beri İsrail’e düzenledikleri saldırıları son 10 günde artırdı. Netanyahu, Husilerin İsrail’in bölgedeki diğer düşmanlarıyla aynı akıbete uğrayacağı sözünü verdi. Hanuka Bayramı dolayısıyla X platformundaki hesabından açıklama yapan Netanyahu, “Düşmanlara ve buradaki hayatımızın ipini keseceklerini düşünenlere saldırıyoruz, bu yüzden bu herkes için geçerli olacak” ifadesini kullandı. Netanyahu, “Husiler de Hamas, Hizbullah, Esed rejimi ve diğerlerinin öğrendiğini öğrenecek ve zaman alsa bile bu dersi tüm Orta Doğu öğrenecek” dedi.

Iraklı milisler, İsrail’e operasyonları durdurdu

İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Tomer Bar da çarşamba günü yaptığı açıklamada yakın gelecekte Husilere karşı eylemlerin artacağına işaret ederek Hava Kuvvetleri’nin “gerekli olan her yerde güçlü bir şekilde harekete geçeceğini” söyledi. Bar, “Yemen’de Husileri üç kez vurduk. Saldırıların hızını ve yoğunluğunu gerektiği kadar artırarak devam edeceğiz” dedi.

İsrailli yetkililerin operasyon sinyali vermesine rağmen Ynet haber sitesi Tel Aviv’de böyle bir saldırının İsrail’i hedef alan füze ve İHA saldırılarını durduracağına dair pek umut olmadığını bildirdi. İsrail Husilere karşı üç farklı saldırı düzenledi ve kayda değer bir sonuç elde edemedi.

Ynet’e göre analistler İsrail’in Yemen’den uzak olmasının operasyonel bir zorluk teşkil ettiğini ve bunun ABD ya da diğer Batılı güçlerin desteğiyle aşılabileceğini söylüyor. Habere göre İsrailli yetkililer saldırıları artırma planlarını ABD’li mevkidaşlarıyla görüştü. Ancak haber sitesi ismini vermediği kaynaklara dayandırdığı haberinde İsrail’in saldırılarını Husileri geri püskürtecek düzeye ancak ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın 20 Ocak’ta göreve başlamasıyla getirebileceğini belirtti.

Haberde ismi açıklanmayan bir kaynağın “İsrail saldırıları artacak Husiler ağır bir bedel ödeyecek. Ama bu, Trump göreve geldiğinde olacaklarla kıyaslanamaz. Amerikalılar onlara ambargo ve yaptırımlar uygulamayı planlıyor” sözlerine yer verildi.

ABD ve İsrail’in hedefindeki Husilere Suudi-BAE destekli saldırı

Habere göre İsrail, Husileri “çetin ceviz” olarak görüyor.

Ynet’in aktardığı değerlendirmelere göre, İsrail’in operasyonlarıyla büyük ölçüde sindirilmiş olan İran destekli diğer Şii grupların aksine Husiler, kendilerini dünya meselelerinde önemli bir oyuncu olarak kabul ettirmedeki başarıları sayesinde güçlü bir konumda. Eski savunma bakanı Yoav Gallant, İsrail’in Husilere karşı ABD ile birlikte hareket etmesi fikrine destek verdi ve bunun İran’a karşı ortak hareket etmenin önünü açacağı öngörüsünde bulundu. Gallant bu açıklamayı Ramat Gan’da geçen hafta bir Husi füzesi tarafından tahrip edilen bir okulu ziyareti sırasında yaptı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Suriye’de Aleviler sokağa çıktı: HTŞ güçleri ateş açtı

Yayınlanma

Suriye’nin Halep kentinde bir din adamının türbesine zarar verildiğine ilişkin videoların sosyal medyada yayınlanması üzerine yapılan protestolarda HTŞ’nin güvenlik güçlerinin açtığı ateş nedeniyle ölen ve yaralananlar oldu. Geçici yönetimin “provokasyon” olarak nitelediği olay sonrası bazı bölgelerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Halep kentinde din adamı Ebu Abdullah el-Hüseybi’nin türbesine zarar verildiği iddialarına ilişkin videoların bazı sosyal medya kullanıcıları arasında dolaşıma girmesinin ardından Hama, Humus, Lazkiye, Tartus illeri ile Ceble ve Banyas ilçelerinde Alevi gruplar meydanlarda toplanarak eylem yaptı. Topluluklar protestolarda “Aleviyye” ve “Ya Ali Ya Ali” şeklinde sloganlar atarken, Humus ve Tartus’da eylemciler ile güvenlik güçleri arasında çıkan arbedelerde taraflardan ölen ve yaralananlar oldu.

Suriye Haber Ajansına (SANA) göre, Humus’ta 18.00-08.00 saatleri arası sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sosyal medyada yayınlanan videolarda güvenlik güçlerinin havaya rastgele ve seri olarak ateş açtığı görülüyor.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi SOHR güvenlik güçlerinin bir Alevi türbesine saldırı yapıldığı iddiasının ardından olayı protesto etmek için toplanan göstericileri dağıtmak için ateş açması sonucu Humus’ta bir göstericinin öldüğünü ve beş kişinin de yaralandığını açıkladı.

Gözlemevi Başkanı Rami Abdurrahman AFP’ye yaptığı açıklamada “Humus kentinde güvenlik güçlerinin türbeye yapılan saldırıyı protesto eden göstericileri dağıtmak için ateş açması sonucu bir gösterici öldü, beş kişi de yaralandı” dedi.

Geçici hükümetin İçişleri Bakanlığı Medya Ofisi’nden yapılan açıklamada, “Bazı sosyal medya hesaplarında Halep vilayetindeki bir tarikatın dini türbelerinden olan Şeyh Ebu Abdullah el-Hüseybi’nin türbesine baskın ve saldırı olayını gösteren videolar dolaşıma sokuldu. Bu videolar yakın zamanda gerçekleşmiş gibi lanse edildi. Dolaşıma sokulan videolar Halep kentinin bilinmeyen gruplar tarafından kurtarıldığı döneme ait eski bir video olup, kurumlarımızın mülklerini ve dini mekanları korumak için gece gündüz çalıştığımızı ve bu tür videoların yeniden yayınlanmasının amacının Suriye’nin içinden geçtiği bu hassas dönemde Suriye halkı arasına nifak sokmak olduğunu belirtiriz.” ifadeleri kullanıldı.

Bakanlığın eski bir tarihte “bilinmeyen gruplar tarafından Halep’in kurtarılması” sırasında dediği olay, HTŞ liderliğindeki terör örgütlerinin Halep’e girdiği 30 Kasım’a denk geliyor. Videonun bu tarihten sonra çekildiği biliniyor.

SANA’nın haberine göre, Lazkiye Valisi Muhammed Osman, konuya ilişkin açıklamasında, yönetimin sivil barışı ve toplumsal uyumu korumakta kararlı olduğunu iddia etti. Osman, güvenlik güçlerinin görevlerini yerine getirdiğini belirterek, Suriyelilere tepkilerin etkilerine kapılmamaları çağrısında bulundu.

Tartus’ta eski bir subayı tutuklama girişimi: 17 kişi öldü

Öte yandan geçici hükümetin güvenlik güçlerinin Esad döneminde görev yapmış bir subayı tutuklamaya çalışması üzerine batıdaki Tartus ilinde çıkan çatışmalarda iki taraftan da toplam 17 kişi hayatını kaybetti.

AFP’nin haberine göre HTŞ’den bir yetkili, Tartus’ta “devrik rejimin kalıntıları” ile güvenlik güçleri arasında bazı çatışmalar yaşandığını açıkladı, ancak çatışmaların nedenleri hakkında ayrıntı vermedi. Basına konuşma yetkisi olmadığı için isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan yetkiliye göre çok sayıda güvenlik görevlisi öldürüldü.

SOHR’a göre aranan eski subay, askeri yargı dairesi müdürü ve saha mahkemesi başkanı olarak görev yapıyordu. Aynı zamanda Sednaya Hapishanesi’ndeki suçların sorumlularından biri olarak görülüyordu.

SOHR, Tartus’a bağlı Hirbet el-Mezze köyünün silahlı sakinleri ile Askeri Operasyonlar Dairesi’ne bağlı güvenlik güçleri arasında, köy sakinlerinden bazılarının köydeki evlerde arama yapılmasına karşı çıkmaları üzerine şiddetli çatışmalar yaşandığını belirtti.

SOHR, aranan eski subayın kardeşi ve yandaşlarından silahlı gençlerin, güvenlik güçlerini köyün dışına çıkardığını, köy yakınlarında pusuya düşürdüğünü ve devriyenin araçlarından birini hedef alarak 6 kişiyi öldürdüğünü ve diğerlerini yaraladığını aktardı. Güvenlik güçlerinin Hirbet el-Mezze köyünü kuşattığını bildiren SOHR onlarca köylünün gözaltına alınarak bir güvenlik merkezine götürüldüğü kaydetti.

Konuyla ilgili geçici yönetimin İçişleri Bakanı Muhammed Abdurrahman’nın, SANA’ya yaptığı açıklamada Esad rejimi unsurlarının Tartus’ta İçişleri Bakanlığına bağlı güçlere pusu kurduğunu belirtti. Abdurrahman, “Tartus kırsalında halkın güvenliğini ve emniyetini sağlama görevini yerine getiren İçişleri Bakanlığına bağlı güçlere kurulan pusuda 14 kişi öldü, 10 kişi de yaralandı” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English