Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

‘ABD ve İsrail’in katliamı sona erdirecek siyasi bir hedefi yok’

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale ABD ve İsrail’in Gazze’de sınırı tam olarak çizilmemiş siyasi hedeflerine odaklanıyor. Sınırı çizilmeyen askeri harekatların doğası gereği çok kanlı olduğunu hatırlatan makale, İsrail’i Gazze’de net hedefler koymamakla eleştiren Biden yönetiminin de net bir siyasi hedefinin olmadığını belirtiyor. Makaleye göre bu belirsizlik Biden yönetimini “yakında İsrail’in operasyonunu durdurmak ya da devamına izin vermek ve belki de Washington’u, bölgesel bir çatışmaya sürüklemek arasında tercih yapmak zorunda bırakabilir.”

***

Gazze’den Çıkmak mı?

Hem İsrail hem de ABD savaşla ilgili kendinden emin açıklamalar yaptı, ancak her ikisinin de aklında siyasi bir hedef yok gibi görünüyor.

MICHAEL YOUNG

Gazze’deki dört günlük çatışmaların durdurulması süresi, uzatılabileceğine dair işaretlerle birlikte sona ermek üzere. Ancak bu gerçekleşse bile sonra ne olacak? İsrail ve Amerika’nın pozisyonları kendinden emin niyet beyanları ile dolu ancak her iki tarafın da aklında Gazze’deki katliamı sona erdirecek bir siyasi hedef yok gibi görünüyor.

Amerikalılar başından beri İsraillilerin Gazze’deki askeri operasyonlarının nereye varacağı konusunda net olup olmadıkları konusunda endişelendikleri için bu biraz şaşırtıcı. Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından kısa bir süre sonra İsrail’e yaptığı ziyarette Başkan Joe Biden İsraillilere kararlarının “bilinçli olmayı gerektirdiğini” söyledi: “Çok zor sorular sormayı gerektiriyor. Hedefler konusunda net olmayı ve izlediğiniz yolun bu hedeflere ulaşıp ulaşmayacağı konusunda dürüst bir değerlendirme yapmayı gerektirir.” Bu sözler, İsrail’in bir çıkış stratejisi olmadığı takdirde kendisini bir bataklığın içinde bulabileceği, sivillere yönelik kitlesel katliamları nedeniyle giderek daha fazla suçlanabileceği ve bunun da bölgesel bir çatışmaya yol açabilecek dinamikleri harekete geçirebileceği yönünde bir uyarı olarak yorumlandı.

İsrail’in Gazze’yi işgali Amerika’nın endişelerini gidermedi ve bu endişeler birçok gazetede yer buldu. Örneğin İsrail’in Haaretz gazetesi 6 Kasım’da şu haberi verdi: “Biden yönetiminden üst düzey yetkililer İsrail’in Gazze’de bir ‘çıkış stratejisi’ olmamasından duydukları endişe ve hayal kırıklığını dile getirdiler. Dışişleri Bakanı Antony Blinken hafta sonu Başbakan Binyamin Netanyahu ve İsrail savaş kabinesi üyelerine konuyla ilgili sorular yöneltti ve şu ana kadar konunun neredeyse hiç gündeme gelmediği izlenimini edindi …”

Bu doğru olabilir, ancak kısa süre sonra ABD’nin kendisinin de net bir son aşaması olmadığını gördük. Biden 18 Kasım’da Washington Post’ta yönetim için ileriye dönük siyasi bir yol tanımlamaya çalışan bir makale yayınladı. Başkanın sadece başarısız fikirleri tekrarladığı izlenimi vardı. Biden’ın odaklandığı konu, çoğu insanın unutmuş göründüğü bir savaş olan Ukrayna’ydı, ancak Filistin sorununda başkan eski bir hikâyeye başvurdu. Ona göre “iki devletli çözüm-iki halkın eşit özgürlük, fırsat ve saygınlıkla yan yana yaşaması-barışa giden yolun varması gereken yerdir. Bu çözüme ulaşmak için İsrailliler ve Filistinlilerin yanı sıra ABD, müttefiklerimiz ve ortaklarımız da taahhütte bulunmalıdır. Bu çalışma şimdi başlamalıdır.”

Burada yeni bir şey yok; ancak Biden, bugün İsrail’deki meşum hava göz önüne alındığında, bir dizi politikacının Filistin nüfusunu diğer Arap ülkelerine transfer etme projelerini açıkça pazarladığı bir ortamda, iki devletli çözüme yönelik herhangi bir ivmenin nasıl olabileceğini açıklayamadı. Aslında Biden şunları yazarken Hamas’ın yenilgiye uğratılması gerektiği sloganını tekrarladı: “Filistinlilerin Gazze’den zorla göç ettirilmemesi, yeniden işgal edilmemesi, kuşatma ya da ablukaya alınmaması ve toprak kaybına uğratılmaması gerekir. Ve bu savaş sona erdikten sonra, Filistin halkının sesi ve istekleri Gazze’de kriz sonrası yönetimin merkezinde yer almalıdır.”

İsrailliler Biden’ın makalesinden sadece bir maddeyi, yani “Hamas’tan arınmış bir geleceği” alacaklar. Netanyahu ve aşırı sağcı müttefikleri (ve belki de diğer önde gelen İsrailli siyasetçilerin çoğu) iki devletli çözümle büyük ölçüde ilgilenmiyor gibi görünüyor. Daha önce bunu yapmamış olan Amerikalıların, İsrail’in Haziran 1967’de işgal ettiği topraklardan çekilmesi, Filistinli mülteciler sorununa BM Genel Kurulu’nun 194 sayılı kararı uyarınca adil bir çözüm bulunması ve Batı Şeria ve Gazze’de başkenti Doğu Kudüs olan egemen bağımsız bir Filistin devletinin kabul edilmesi karşılığında tüm Arap devletlerinin İsrail’e barış anlaşmaları imzalamasını öngören “2002 Arap Barış Girişimi’ne bağlılık” için Arap ve İslam devletleri tarafından yakın zamanda yeniden canlandırılan fikri kullanması pek olası değil. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye kısa bir süre önce “Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu iki devletli bir çözüm için siyasi müzakerelere hazırız” demiş olsa da Biden yönetimi Hamas’ın niyetini asla test etmeyecek.

Başka bir deyişle, ABD Başkanı ne yapmak istediğine dair bir fikre sahip olsa da bunu nasıl başaracağına dair somut bir yol haritası yok. Hamas’ı ezme odaklanırken İsrail’in çatışmayı yorumlaşıyışa dönkü ki bu tam olarak Biden’ın Ekim ayında İsrail’e yaptığı ziyarette, İsrail’in net hedefler koymamasından korktuğu yorumdu. Biden, artık kimsenin Amerikalılara taahhütleri konusunda güvenmediğini de dikkate almadı. Eğer Biden bir yıl içinde seçimleri kaybederse, bugün söylediği her şey Cumhuriyetçi rakibi tarafından, özellikle de bu Donald Trump ise, hızla tersine çevrilecektir.

Benzer şekilde, Gazze ile ne yapılacağını kimse tam olarak bilmiyor. Tüm seçenekler sorun teşkil ediyor. Bırakın Mısırlıları ya da Birleşmiş Milletleri, Filistin Yönetimi bile bölgeyi yönetmeye hevesli değil. İsrailliler orada asker bulundurmak isteyebilir ama Amerikalılar için hangi zaman diliminin kabul edilebilir olacağı belli değil. Biden yönetimi ve İsrail hükümeti Hamas’ın ortadan kaldırılması gerektiği konusunda hemfikir olsalar bile, bunu rayından çıkarabilecek sorunları hesaba katmıyor gibi görünüyorlar.

Bunlardan ilki, Gazze savaşı ne kadar uzun sürerse, başta Lübnan olmak üzere çatışmanın diğer bölgelere yayılma olasılığının da o kadar artacağıdır. Amerikalılar böyle bir şeyi istemediklerini açıkça belirttiler ve bunu söylemek için bölgeye elçiler gönderdiler. Peki bu durum Biden’ın Hamas’ın ortadan kaldırılması gerektiği yönündeki açıklamalarıyla nasıl örtüşüyor? Bu sonucun İran için bir gerileme teşkil edeceği, dolayısıyla İranlılar ve müttefiklerinin bunun gerçekleşmesini engellemek için çatışmayı tırmandırabileceği artık çok açık. Bu nedenle Biden yakında İsrail’in askeri operasyonunu durdurmak ya da devam etmesine izin vermek ve belki de Washington’u, kaçınmak istediği bölgesel bir çatışmaya itmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalabilir.

İkinci bir olası sorun ise İsrail’in harekatının maliyeti. Bazı tahminlere göre çatışmanın sekiz ila on iki ay sürmesi halinde bu rakam 50 milyar doları bulacak. İsrail Maliye Bakanlığı savaşın günlük maliyetinin 270 milyon dolar olduğunu tahmin ediyor ki bu da şimdiye kadar ülkeye 12-13 milyar dolara mal olmuş olabileceği anlamına geliyor. ABD bu meblağın bir kısmını karşılayabilir, ancak ABD Kongresi’nde dış savaşlara para harcanmasına karşı olan hava göz önüne alındığında, bunun üzerinde fazla durmamak daha güvenli olacaktır. İsrail Maliye Bakanlığı’nın ilk tahminlerine göre 2023 yılı için yüzde 3,4 olarak öngörülen ekonomi büyüme yüzde 2’ye düşebilir. Bu durum kısa vadede karar almada önemli bir husus olmasa da İsrail’in net bir çözüm noktası olmayan uzun süreli bir Gazze operasyonunu göze alıp alamayacağı sorusunu gündeme getiriyor.

Üçüncü bir sorun da İsrail’in Gazze’yi işgalinin insani maliyeti. Biden yönetimi İsrail hükümetine zaman kazandırdı, ancak bu süre, en azından mevcut ateşkes ışığında, sınırlarına ulaşıyor. İsrail’in 1 milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güney Gazze’ye saldırmaya odaklanmasıyla birlikte her şeyin yeniden başlaması, halkın öfkesinin artmasına neden olacak ve bu da Beyaz Saray üzerindeki kamuoyu baskısının artması anlamına gelecek. Zaten yönetimin ikiyüzlülüğü, başkan ve dışişleri bakanının Filistinli çocuklara şefkat gösterdiği açıklamalarını takip eden Hamas’ın yenilgiye uğratılması için savaşın devam etmesi gerektiği yönündeki ifadeler birçok insanı öfkelendirdi.

Gazze’de tahammül edilebilir sınırı çoktan aşmış durumdayız. Hamas’ın kontrolü altındaki İsraillileri İsrail’in elindeki Filistinli esirlerle takas etme sürecini uzatması İsrail’in kara harekatının ivmesini daha da yavaşlatacak. Ancak Amerikalılar Gazze’deki savaştan çıkış için gerçekçi bir siyasi yol tanımlamadıkça, İsrail neyin kesin zafer olduğunu belirlemeye çalışırken işler sürüncemede kalabilir. Siyasi bir amacı olmayan şiddet genellikle çok kanlı olurken, Amerikalılar bir şeyin farkında: İran’la yürüttükleri üstü kapalı “caydırıcılık diyaloğu” çok daha büyük bir yangını önledi. Biden, bu diyaloğu baltalamak anlamına gelecekse daha fazla İsrail vahşetine yeşil ışık yakmaya istekli olur mu?

ORTADOĞU

Netanyahu’nun erteleme talebi reddedildi

Yayınlanma

Netanyahu, hakkındaki dolandırıcılık, 2yolsuzluk ve rüşvet davaları kapsamında 2 Aralık’ta ifade vermeye başlayacak. Netanyahu’nun güvenlik gerekçesiyle duruşmaya katılmayacağı değerlendiriliyor.

İsrail mahkemesi, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun, hakkındaki yolsuzluk davaları kapsamında ifadesinin alınmasının ileri bir tarihe ertelenmesi talebini reddetti.

İşgal altındaki Doğu Kudüs’te yer alan İsrail’e bağlı Kudüs Bölge Mahkemesi, Netanyahu’nun, hakkındaki yolsuzluk davalarında 2 Aralık’ta alınacak ifadesinin ileri bir tarihe ertelenmesi talebini görüştü. Mahkeme, Netanyahu’nun talebini geri çevirerek İsrail Başbakanı’nın ifadesinin alınmasına planlandığı gibi 2 Aralık’ta başlanmasına hükmetti.

Avukatları, Netanyahu’nun Gazze saldırıları ve Lübnan’daki çatışmalar nedeniyle “davaya hazırlanmasının imkânsız” olduğunu öne sürerek ifadesinin alınmasının iki buçuk ay ertelenmesini istemişti.

Netanyahu “savaşı” bahane ederek yolsuzluk duruşmasında erteleme talep etti

Ancak Netanyahu’nun güvenlik bahanesiyle duruşmaya katılmayacağı tahmin ediliyor. İsrail basınına göre Netanyahu şu anda güvenlik yetkililerinin talimatları doğrultusunda, Başbakanlık Ofisi’nin üst katındaki normal ofisi yerine bodrum katında güçlendirilmiş bir odada çalışıyor ve duruşmaların yapılacağı mahkemenin de güvenli bir oda veya sığınağı bulunmuyor.

Netanyahu, iki davada dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma; üçüncü davada ise rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarıyla yargılanıyor. Yaklaşık beş yıl önce, Ocak 2020’de suçlandı ve dava o yılın mayıs ayında başladı.

“Gül” ve “yaprak” Netanyahu’yu yakacak

Netanyahu, herhangi bir suiistimalde bulunmadığını ısrarla belirtiyor ve suçlamaların polis ve devlet savcılığı tarafından yürütülen bir cadı avının ürünü olduğunu iddia ediyor.

Netanyahu, henüz kürsüye çıkmadı; ancak birkaç kez mahkemeye katıldı. Ana sanık olarak, savunma tanıklarını sunarken çapraz sorguya tabi tutulacak ilk kişi olması planlanıyor.

Öte yandan dava sürecinin yavaş ilerlemesi eleştirilere yol açıyor. Mevcut durumda, davanın ve olası temyizlerin 2028-2029’dan önce sona ermesi pek olası görülmüyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

Yayınlanma

kerim-han

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Başsavcı Kerim Han’ın cinsel taciz iddialarını araştırmak üzere dışarıdan müfettişler getirme kararı aldı.

UCM, Han’ın Gazze’deki savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın tutuklanması talebini değerlendirirken, Han’a yöneltilen suçlama ve bu suçlama üzerine gelen soruşturma dikkat çekti.

“İsrailli yetkililer hakkında yakalama kararı almaması UCM’nin sonunu getirebilir”

UCM’nin gözetim organının başında bulunan Finlandiyalı diplomat Päivi Kaukoranta, Han’ın ofisinde çalışan bir kadına uygunsuz davrandığını öne süren haberlerin ardından Han hakkında “dış soruşturma” açmaya karar verdiğini belirtti. Kaukoranta, normalde bu tür soruşturmaların mahkemenin İç Denetim Mekanizması tarafından yürütüldüğünü, ancak Han’ın kendisinin de Bağımsız Gözetim Mekanizması’ndan (BGM) soruşturma talebinde bulunduğunu söyledi. Kaukoranta, “Bu davanın özel koşulları, BGM’nin mağdur odaklı yaklaşımı ve olası çıkar çatışması algıları göz önüne alındığında, BGM bu durumda istisnai olarak dış bir soruşturmaya başvurulmasına itiraz etmemiştir” dedi.

Kan, uygunsuz bir davranışta bulunduğu iddialarını reddetti ve “Bu konuda daha önce bir soruşturma çağrısında bulunmuştum ve bu sürece katılma fırsatını memnuniyetle karşılıyorum” dedi.

Soruşturma, UCM’nin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sırasında Netanyahu ve Gallant’ın savaş suçları ve insanlığa karşı suç işledikleri iddiasıyla tutuklama emri çıkarma talebini değerlendirirken başlatıldı.

Han’ın tutuklama talebi birçok ülke tarafından olumlu karşılanırken, Biden yönetimi ve Kongre’nin eleştirilerine maruz kaldı. Hatta ABD Temsilciler Meclisi UCM ile bağlantılı kişi ve yargıçlara aileleri ile beraber yaptırım uygulanmasını öngören yasayı kabul etti.

ABD Temsilciler Meclisi, UCM’ye yaptırım yasasını geçirdi

ABD’nin açıktan yürüttüğü yıldırma politikasına karşın İsrail’in Mossad aracılığıyla UCM yetkililerini tehdit ettiği daha önce basına yansımıştı. Mayıs ayında İngiliz The Guardian gazetesi, Han’ın selefi Fatou Bensouda’nın “bir dizi gizli toplantıda” Mossad’ın o dönemki başkanı ve “Netanyahu’nun en yakın müttefiki” Yossi Cohen tarafından tehdit edildiğini ortaya çıkarmıştı.  Cohen, Bensouda’yı “savaş suçları soruşturmasından vazgeçmeye” zorladı ve iddiaya göre ona şöyle dedi: “Bize yardım edersen biz de sana göz kulak oluruz. Kendinin ya da ailenin güvenliğini tehlikeye atacak işlere bulaşmak istemezsin.”

Han da tutuklama talebinde bulunmadan önce talepte bulunmaması için baskı gördüğünü söylemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Trump, Batı Şeria’nın ilhakına şartlı destek verecek

Yayınlanma

Trump’ın eski yardımcıları, İsrailli bakanları, ikinci döneminde Trump’ın ilhakı koşulsuz desteklemesini ummamaları konusunda uyardı.

The Times of Israel’in bilgi sahibi üç kaynağa dayandırdığı habere göre Donald Trump’ın önceki yönetiminden en az iki yetkili, İsrailli bakanları, Trump’ın ikinci döneminde İsrail’in Batı Şeria’yı ilhakını destekleyeceğini varsaymamaları konusunda uyardı.

Mesaj, Trump’ın geçen hafta başkanlık seçimlerini kazanmasından önceki aylarda yapılan toplantı ve görüşmelerde iletilmiş olsa da aşırı sağcı kabine üyeleri bu uyarılardan etkilenmedi.  Pazartesi günü Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Trump’ın yeniden göreve gelmesiyle 2025 yılının “Yahudiye ve Samiriye’de [Batı Şeria] egemenlik yılı” olacağını ilan etti. Geçen hafta Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir de “egemenlik zamanı geldi” dedi.

Cuma günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail’in bir sonraki ABD Büyükelçisinin, Batı Şeria’nın büyük bölümünün ilhak edilmesini savunan ve Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkan eski bir yerleşimci lideri olan Yechiel Leiter olacağını açıkladı.

İsminin açıklanmaması kaydıyla konuşan İsrailli bir yetkili, Times of Israel’e, Trump’ın eski danışmanlarının İsrailli üst düzey bakanlarla yaptıkları son görüşmelerde, Trump’ın bu hamleyi destekleme ihtimalini göz ardı etmediklerini ancak bunun “kesin bir sonuç” olarak görülmemesi gerektiğini belirttiklerini söyledi.

Trump’ın eski bir yardımcısının bir bakanla yaptığı görüşmelerden birine vakıf bir İsrailli yetkiliye göre, tartışmalı hamle gündeme gelirse Trump’ın İran’la mücadele, Çin’le rekabet ve Ukrayna’daki savaşı sona erdirme gibi daha acil dış politika hedefleri sekteye uğrayabilir. Çünkü Trump bu dış politika hedefleri için Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez’deki ABD müttefiklerinin desteğine ihtiyaç duyuyor. Ancak İsrail’in ilhakını desteklerse müttefiklerin ciddi tepkisiyle karşılaşacak.

Trump 2020’de İsrail’in tüm yerleşim yerlerini ilhak etmesini öngören bir barış planı sunmuş olsa da teklif, Batı Şeria’nın geri kalan bölgelerinde bir Filistin devletinin kurulmasına olanak tanıyordu.

Netanyahu o dönemde bu öneriye temkinli yaklaşırken geçen hafta Trump’ın zaferini ilhak planlarını hayata geçirmek için bir fırsat olarak kutlayan Smotrich ve birçok yerleşimci lider, plana karşı çıkmıştı.

Trump’ın eski bir danışmanı, İsrailli bir bakana, ikinci Trump yönetiminin, 2020’de olduğu gibi İsrail egemenliğini koşulsuz desteklemeyeceğini söyledi.

Filistin Yönetimi’nin Trump’ın 2020 “Barıştan Refaha” önerisini reddetmesinin ardından Trump yönetimi Batı Şeria’nın kısmen ilhakını planlamak için İsrail’le birlikte çalışmış, ancak Birleşik Arap Emirlikleri’nin Yahudi devletiyle ilişkileri normalleştirmeyi kabul etmesi karşılığında bu girişim rafa kaldırılmıştı.

ABD’nin İsrail’in ilhak hamlesini engellemek için BAE’ye verdiği taahhüt 2024 sonunda sona erecek ancak eski bir Trump yetkilisi The Times of Israel’e yaptığı açıklamada ABD’nin İsrail ilhakına verdiği desteğin koşullarında büyük bir değişiklik beklenmediğini söyledi. Eski Trump yetkilisi, “Eğer bu gerçekleşirse, bir sürecin parçası olması gerekecek” dedi.

Trump’ın eski Ortadoğu temsilcisi Jason Greenblatt da The Times of Israel’e yaptığı açıklamada benzer bir mesaj verdi:

“İsrail’de Başkan Trump’ın zaferini kutlayanların bunu, Trump’ın ilk döneminde yaptığı pek çok tarihi şeyin de gösterdiği gibi İsrail’e verdiği güçlü destek nedeniyle yapmalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Bazı İsrailli bakanlar, Yahudiye ve Samiriye’deki İsrail egemenliğinin genişletilmesinin otomatik olarak tamamlanmış bir mesele olduğunu varsayıyor ve Başkan Trump göreve gelir gelmez bunun gerçekleşeceğini düşünüyor.”

“Bir nefes almalarını öneririm. Bu bakanlara tavsiyede bulunuyor olsaydım, öncelikle Başbakan Netanyahu ile yakın bir şekilde çalışarak İsrail’in ABD ile ilişkilerini derinleştirmesine ve İsrail’in şu anda karşı karşıya olduğu muazzam tehditler ve zorluklar üzerinde çalışmasına olanak sağlamaya odaklanmalarını şiddetle tavsiye ederdim. Yahudiye ve Samiriye hakkında bir tartışma yapmanın zamanı gelecektir, ancak bağlam ve zamanlama önemli.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English