Bizi Takip Edin

Ortadoğu

‘ABD ve İsrail’in katliamı sona erdirecek siyasi bir hedefi yok’

Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale ABD ve İsrail’in Gazze’de sınırı tam olarak çizilmemiş siyasi hedeflerine odaklanıyor. Sınırı çizilmeyen askeri harekatların doğası gereği çok kanlı olduğunu hatırlatan makale, İsrail’i Gazze’de net hedefler koymamakla eleştiren Biden yönetiminin de net bir siyasi hedefinin olmadığını belirtiyor. Makaleye göre bu belirsizlik Biden yönetimini “yakında İsrail’in operasyonunu durdurmak ya da devamına izin vermek ve belki de Washington’u, bölgesel bir çatışmaya sürüklemek arasında tercih yapmak zorunda bırakabilir.”

***

Gazze’den Çıkmak mı?

Hem İsrail hem de ABD savaşla ilgili kendinden emin açıklamalar yaptı, ancak her ikisinin de aklında siyasi bir hedef yok gibi görünüyor.

MICHAEL YOUNG

Gazze’deki dört günlük çatışmaların durdurulması süresi, uzatılabileceğine dair işaretlerle birlikte sona ermek üzere. Ancak bu gerçekleşse bile sonra ne olacak? İsrail ve Amerika’nın pozisyonları kendinden emin niyet beyanları ile dolu ancak her iki tarafın da aklında Gazze’deki katliamı sona erdirecek bir siyasi hedef yok gibi görünüyor.

Amerikalılar başından beri İsraillilerin Gazze’deki askeri operasyonlarının nereye varacağı konusunda net olup olmadıkları konusunda endişelendikleri için bu biraz şaşırtıcı. Hamas’ın 7 Ekim saldırılarından kısa bir süre sonra İsrail’e yaptığı ziyarette Başkan Joe Biden İsraillilere kararlarının “bilinçli olmayı gerektirdiğini” söyledi: “Çok zor sorular sormayı gerektiriyor. Hedefler konusunda net olmayı ve izlediğiniz yolun bu hedeflere ulaşıp ulaşmayacağı konusunda dürüst bir değerlendirme yapmayı gerektirir.” Bu sözler, İsrail’in bir çıkış stratejisi olmadığı takdirde kendisini bir bataklığın içinde bulabileceği, sivillere yönelik kitlesel katliamları nedeniyle giderek daha fazla suçlanabileceği ve bunun da bölgesel bir çatışmaya yol açabilecek dinamikleri harekete geçirebileceği yönünde bir uyarı olarak yorumlandı.

İsrail’in Gazze’yi işgali Amerika’nın endişelerini gidermedi ve bu endişeler birçok gazetede yer buldu. Örneğin İsrail’in Haaretz gazetesi 6 Kasım’da şu haberi verdi: “Biden yönetiminden üst düzey yetkililer İsrail’in Gazze’de bir ‘çıkış stratejisi’ olmamasından duydukları endişe ve hayal kırıklığını dile getirdiler. Dışişleri Bakanı Antony Blinken hafta sonu Başbakan Binyamin Netanyahu ve İsrail savaş kabinesi üyelerine konuyla ilgili sorular yöneltti ve şu ana kadar konunun neredeyse hiç gündeme gelmediği izlenimini edindi …”

Bu doğru olabilir, ancak kısa süre sonra ABD’nin kendisinin de net bir son aşaması olmadığını gördük. Biden 18 Kasım’da Washington Post’ta yönetim için ileriye dönük siyasi bir yol tanımlamaya çalışan bir makale yayınladı. Başkanın sadece başarısız fikirleri tekrarladığı izlenimi vardı. Biden’ın odaklandığı konu, çoğu insanın unutmuş göründüğü bir savaş olan Ukrayna’ydı, ancak Filistin sorununda başkan eski bir hikâyeye başvurdu. Ona göre “iki devletli çözüm-iki halkın eşit özgürlük, fırsat ve saygınlıkla yan yana yaşaması-barışa giden yolun varması gereken yerdir. Bu çözüme ulaşmak için İsrailliler ve Filistinlilerin yanı sıra ABD, müttefiklerimiz ve ortaklarımız da taahhütte bulunmalıdır. Bu çalışma şimdi başlamalıdır.”

Burada yeni bir şey yok; ancak Biden, bugün İsrail’deki meşum hava göz önüne alındığında, bir dizi politikacının Filistin nüfusunu diğer Arap ülkelerine transfer etme projelerini açıkça pazarladığı bir ortamda, iki devletli çözüme yönelik herhangi bir ivmenin nasıl olabileceğini açıklayamadı. Aslında Biden şunları yazarken Hamas’ın yenilgiye uğratılması gerektiği sloganını tekrarladı: “Filistinlilerin Gazze’den zorla göç ettirilmemesi, yeniden işgal edilmemesi, kuşatma ya da ablukaya alınmaması ve toprak kaybına uğratılmaması gerekir. Ve bu savaş sona erdikten sonra, Filistin halkının sesi ve istekleri Gazze’de kriz sonrası yönetimin merkezinde yer almalıdır.”

İsrailliler Biden’ın makalesinden sadece bir maddeyi, yani “Hamas’tan arınmış bir geleceği” alacaklar. Netanyahu ve aşırı sağcı müttefikleri (ve belki de diğer önde gelen İsrailli siyasetçilerin çoğu) iki devletli çözümle büyük ölçüde ilgilenmiyor gibi görünüyor. Daha önce bunu yapmamış olan Amerikalıların, İsrail’in Haziran 1967’de işgal ettiği topraklardan çekilmesi, Filistinli mülteciler sorununa BM Genel Kurulu’nun 194 sayılı kararı uyarınca adil bir çözüm bulunması ve Batı Şeria ve Gazze’de başkenti Doğu Kudüs olan egemen bağımsız bir Filistin devletinin kabul edilmesi karşılığında tüm Arap devletlerinin İsrail’e barış anlaşmaları imzalamasını öngören “2002 Arap Barış Girişimi’ne bağlılık” için Arap ve İslam devletleri tarafından yakın zamanda yeniden canlandırılan fikri kullanması pek olası değil. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye kısa bir süre önce “Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğu iki devletli bir çözüm için siyasi müzakerelere hazırız” demiş olsa da Biden yönetimi Hamas’ın niyetini asla test etmeyecek.

Başka bir deyişle, ABD Başkanı ne yapmak istediğine dair bir fikre sahip olsa da bunu nasıl başaracağına dair somut bir yol haritası yok. Hamas’ı ezme odaklanırken İsrail’in çatışmayı yorumlaşıyışa dönkü ki bu tam olarak Biden’ın Ekim ayında İsrail’e yaptığı ziyarette, İsrail’in net hedefler koymamasından korktuğu yorumdu. Biden, artık kimsenin Amerikalılara taahhütleri konusunda güvenmediğini de dikkate almadı. Eğer Biden bir yıl içinde seçimleri kaybederse, bugün söylediği her şey Cumhuriyetçi rakibi tarafından, özellikle de bu Donald Trump ise, hızla tersine çevrilecektir.

Benzer şekilde, Gazze ile ne yapılacağını kimse tam olarak bilmiyor. Tüm seçenekler sorun teşkil ediyor. Bırakın Mısırlıları ya da Birleşmiş Milletleri, Filistin Yönetimi bile bölgeyi yönetmeye hevesli değil. İsrailliler orada asker bulundurmak isteyebilir ama Amerikalılar için hangi zaman diliminin kabul edilebilir olacağı belli değil. Biden yönetimi ve İsrail hükümeti Hamas’ın ortadan kaldırılması gerektiği konusunda hemfikir olsalar bile, bunu rayından çıkarabilecek sorunları hesaba katmıyor gibi görünüyorlar.

Bunlardan ilki, Gazze savaşı ne kadar uzun sürerse, başta Lübnan olmak üzere çatışmanın diğer bölgelere yayılma olasılığının da o kadar artacağıdır. Amerikalılar böyle bir şeyi istemediklerini açıkça belirttiler ve bunu söylemek için bölgeye elçiler gönderdiler. Peki bu durum Biden’ın Hamas’ın ortadan kaldırılması gerektiği yönündeki açıklamalarıyla nasıl örtüşüyor? Bu sonucun İran için bir gerileme teşkil edeceği, dolayısıyla İranlılar ve müttefiklerinin bunun gerçekleşmesini engellemek için çatışmayı tırmandırabileceği artık çok açık. Bu nedenle Biden yakında İsrail’in askeri operasyonunu durdurmak ya da devam etmesine izin vermek ve belki de Washington’u, kaçınmak istediği bölgesel bir çatışmaya itmek arasında bir seçim yapmak zorunda kalabilir.

İkinci bir olası sorun ise İsrail’in harekatının maliyeti. Bazı tahminlere göre çatışmanın sekiz ila on iki ay sürmesi halinde bu rakam 50 milyar doları bulacak. İsrail Maliye Bakanlığı savaşın günlük maliyetinin 270 milyon dolar olduğunu tahmin ediyor ki bu da şimdiye kadar ülkeye 12-13 milyar dolara mal olmuş olabileceği anlamına geliyor. ABD bu meblağın bir kısmını karşılayabilir, ancak ABD Kongresi’nde dış savaşlara para harcanmasına karşı olan hava göz önüne alındığında, bunun üzerinde fazla durmamak daha güvenli olacaktır. İsrail Maliye Bakanlığı’nın ilk tahminlerine göre 2023 yılı için yüzde 3,4 olarak öngörülen ekonomi büyüme yüzde 2’ye düşebilir. Bu durum kısa vadede karar almada önemli bir husus olmasa da İsrail’in net bir çözüm noktası olmayan uzun süreli bir Gazze operasyonunu göze alıp alamayacağı sorusunu gündeme getiriyor.

Üçüncü bir sorun da İsrail’in Gazze’yi işgalinin insani maliyeti. Biden yönetimi İsrail hükümetine zaman kazandırdı, ancak bu süre, en azından mevcut ateşkes ışığında, sınırlarına ulaşıyor. İsrail’in 1 milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güney Gazze’ye saldırmaya odaklanmasıyla birlikte her şeyin yeniden başlaması, halkın öfkesinin artmasına neden olacak ve bu da Beyaz Saray üzerindeki kamuoyu baskısının artması anlamına gelecek. Zaten yönetimin ikiyüzlülüğü, başkan ve dışişleri bakanının Filistinli çocuklara şefkat gösterdiği açıklamalarını takip eden Hamas’ın yenilgiye uğratılması için savaşın devam etmesi gerektiği yönündeki ifadeler birçok insanı öfkelendirdi.

Gazze’de tahammül edilebilir sınırı çoktan aşmış durumdayız. Hamas’ın kontrolü altındaki İsraillileri İsrail’in elindeki Filistinli esirlerle takas etme sürecini uzatması İsrail’in kara harekatının ivmesini daha da yavaşlatacak. Ancak Amerikalılar Gazze’deki savaştan çıkış için gerçekçi bir siyasi yol tanımlamadıkça, İsrail neyin kesin zafer olduğunu belirlemeye çalışırken işler sürüncemede kalabilir. Siyasi bir amacı olmayan şiddet genellikle çok kanlı olurken, Amerikalılar bir şeyin farkında: İran’la yürüttükleri üstü kapalı “caydırıcılık diyaloğu” çok daha büyük bir yangını önledi. Biden, bu diyaloğu baltalamak anlamına gelecekse daha fazla İsrail vahşetine yeşil ışık yakmaya istekli olur mu?

Ortadoğu

Gazeteci Hersh duyurdu: ABD bu hafta sonu İran’ı bombalayacak

Yayınlanma

Pulitzer ödüllü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, on yıllardır güvendiği İsrailli ve Amerikalı yetkililere dayandırdığı haberinde, ABD’nin bu hafta sonu İran’a yönelik ağır bir bombalama harekatı başlatacağını iddia etti. Hersh, planın nihai hedefinin İran’ın nükleer programını yok etmek ve Dini Lider Ali Hamaney’i devirmek olduğunu belirtti.

Pulitzer ödüllü araştırmacı gazeteci Seymour Hersh, on yıllardır güvendiği İsrailli kaynaklara ve Amerikalı yetkililere dayandırdığı haberinde, ABD’nin bu hafta sonu İran’a yönelik ağır bir bombalama harekatı başlatacağını öne sürdü.

Hersh, planın İran’ın nükleer programını tamamen ortadan kaldırmayı ve Ayetullah liderliğindeki Tahran hükümetini devirmeyi amaçladığını belirtti.

Hersh, “Bu, büyük olasılıkla bu hafta sonu gibi erken bir tarihte İran’da yaşanacaklara dair bir bilgidir,” ifadelerini kullandı.

Gazeteci, Washington’daki uzun süredir görev yapan bir ABD’li yetkiliyle bilgiyi teyit ettiğini ve yetkilinin, İran Dini Lideri Ali Hamaney’in “görevden ayrılması” durumunda her şeyin “kontrol altında” olacağını söylediğini aktardı.

Hersh, “Bunun bir suikast dışında nasıl gerçekleşebileceği bilinmiyor,” değerlendirmesinde bulundu.

Hedef Hamaney’in devrilmesi

Hersh’e göre, Trump yönetimi, İsrail’in İran’ı nükleer silah programının her türlü izinden arındırma planına tam destek veriyor.

Haberde, Amerikalı ve İsrailli planlamacıların, şu anda Washington yakınlarında sürgünde yaşayan Şah’ın oğlunu geri getirmeyi hiçbir zaman düşünmediği belirtildi.

Ancak Hersh, Beyaz Saray’daki planlama grubunda, Hamaney’in devrilmesi durumunda ülkeyi yönetmesi için ılımlı bir dini liderin getirilmesi yönünde görüşmeler olduğunu yazdı.

Hersh, “İsrailliler bu fikre şiddetle karşı çıktı,” diyerek, görüştüğü ABD’li yetkilinin şu sözlerini aktardı:

“Dini meseleyi umursamıyorlar, ancak kontrol edecekleri siyasi bir kukla talep ediyorlar. Bu konuda İzzilerle (İsraillilerle) ayrışmış durumdayız. Sonuç, daimi bir düşmanlık ve sonsuza dek sürecek bir çatışma olurdu. Bibi (Netanyahu), vatandaşların içinde bulunduğu kötü durumu propaganda yemi olarak kullanarak, ABD’yi tüm Müslümanlara karşı kendi müttefiki olarak çekmeye umutsuzca çalışıyor.”

Arak nükleer tesisi vuruldu, İran füze yağdırdı

Yeni hedefler Devrim Muhafızları ve polis karakolları

Planlanan bombalamanın yeni hedefleri olacağını belirten Hersh, bu hedefler arasında 1979’un başlarında Şah’ın devrilmesinden bu yana devrimci liderliğe karşı kampanya yürütenlere karşı koyan Devrim Muhafızları üslerinin de yer aldığını ifade etti.

Hersh, “Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail yönetimi, bombalamaların İran’ın mevcut rejimine karşı ‘bir ayaklanma yaratma aracı’ sağlayacağını umuyor,” dedi.

Habere göre, İran polis karakolları ve İran’daki şüpheli muhaliflere ilişkin dosyaların bulunduğu hükümet binaları da saldırıya uğrayacak.

Nihai hedef Fordo nükleer tesisi

Seymour Hersh, Beyaz Saray’ın İran’da topyekûn bir bombalama kampanyasına onay verdiğini, ancak nihai hedef olan Fordo’daki yerin en az 80 metre altındaki santrifüjlerin bu hafta sonuna kadar vurulmayacağını belirtti.

Hersh, bu gecikmenin Trump’ın ısrarı üzerine geldiğini, zira başkanın bombalamanın şokunun pazartesi günü Wall Street borsasının açılışıyla mümkün olduğunca azalmasını istediğini yazdı.

Hersh ayrıca, Trump’ın bu sabah sosyal medyada Wall Street Journal‘ın İran’a saldırı kararı aldığı yönündeki haberine itiraz ettiğini ve henüz ileriye dönük bir yol haritasına karar vermediğini yazdığını da ekledi.

Hersh, Fordo tesisinin, İran’ın en gelişmiş santrifüjlerinin çoğunluğuna ev sahipliği yaptığını ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın son raporlarına göre bu santrifüjlerin, silah seviyesine kısa bir adım olan yüzde 60 saflıkta zenginleştirilmiş 900 pound uranyum ürettiğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Yeni Suriye yönetimi ilk küresel SWIFT transferini gerçekleştirdi

Yayınlanma

Suriye Merkez Bankası Başkanı perşembe günü yaptığı açıklamada, Suriye’nin 14 yıldır süren savaşın patlak vermesinden bu yana SWIFT sistemi üzerinden ilk uluslararası banka işlemini gerçekleştirdiğini söyledi. Bu, Suriye’nin küresel finans sistemine yeniden entegre olma çabalarında önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

Merkez Bankası Başkanı Abdelkader Husriyeh, Şam’da Reuters’a verdiği demeçte, pazar günü bir Suriye bankasından bir İtalyan bankasına doğrudan ticari işlem gerçekleştirildiğini ve ABD bankalarıyla işlemlerin birkaç hafta içinde başlayabileceğini söyledi.

“Artık bu tür işlemlerin önü açıldı” diye ekledi.

Suriye bankaları, Beşar Esad hükümetine karşı olan Batılı ülkelerin 2011’de Suriye Merkez Bankası da dahil olmak üzere yaptırımlar uygulamasıyla dünyadan büyük ölçüde koparılmıştu.

Geçen yıl, Batı tarafından terör örgütü olarak tanınan HTŞ’nin Esad yönetimini devirmesiyle  Avrupa ve ABD, HTŞ nezdinde yeniden Suriye ile ilişkiler geliştirmeye başladı. Bu adımların doruk noktası, mayıs ayında geçici cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile ABD Başkanı Donald Trump’ın Riyad’da bir araya gelmesiyle oldu.

ABD daha sonra yaptırımlarını önemli ölçüde hafifletti ve Kongre’de bazı milletvekilleri yaptırımların tamamen kaldırılması için baskı yapıyor. Avrupa da ekonomik yaptırım rejiminin sona erdiğini açıkladı.

Merkez Bankası Başkanı Husriyeh, çarşamba günü Suriye bankaları, birkaç ABD bankası ve Washington’un Suriye özel temsilcisi Thomas Barrack’ın da aralarında bulunduğu ABD’li yetkililerin katıldığı üst düzey bir sanal toplantıya başkanlık etti.

Toplantının amacı, Suriye’nin bankacılık sisteminin küresel finans sistemine yeniden bağlanmasını hızlandırmaktı ve Husriyeh, ABD bankalarına muhabir bankacılık ilişkilerini yeniden kurmaları için resmi davet gönderdi.

Husriyeh, Reuters’a verdiği demeçte, “İki net hedefimiz var: ABD bankalarının Suriye’de temsilcilik ofisleri açması ve Suriye ile ABD bankaları arasındaki işlemlerin yeniden başlaması. İkincisinin birkaç hafta içinde gerçekleşebileceğini düşünüyorum” dedi.

Çarşamba günkü konferansa davet edilen bankalar arasında JP Morgan, Morgan Stanley ve Citibank da vardı, ancak kimlerin katıldığı hemen belli olmadı.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Arak nükleer tesisi vuruldu, İran füze yağdırdı

Yayınlanma

İsrail’in dün geceki saldırılarının hedefinde Arak nükleer tesisi de vardı. İran’ın misillemesi sert oldu. Tel Aviv ve Beerşeva’ya ateşlenen füzelerin hedefinde İsrail ordusunun komuta ve istihbarat karargahı vardı.  Netanyahu İran’a yönelik saldırıların saldırıların artırılması talimatını verdi.

İsrail ile İran arasında bir haftadır tırmanan gerilim, perşembe sabahı karşılıklı saldırılarla yeni bir boyuta taşındı. İsrail ordusu, İran’ın Arak nükleer tesisi dahil bir dizi hedefe yönelik hava saldırısı düzenlediğini açıkladı. İran, misilleme olarak Tel Aviv ve güneydeki Beerşeva başta olmak üzere çeşitli bölgelere 30’a yakın füze fırlattı.

İsrail ordusu dün gece İran’ın Arak Ağır Su Nükleer Tesisi’ne (Şehid Handab Araştırma Reaktörü) saldırıda bulunduğunu açıkladı. Askerî yetkililer, bu tesiste nükleer silah geliştirmeyi hızlandıracak ekipman bulunduğunu ileri sürdü.

İran Atom Enerjisi Kurumu Bilgilendirme Merkezi tarafından yapılan yazılı açıklamada ise “Saldırıda can kaybı ya da yaralanma olmadı. Önceden alınmış güvenlik önlemleri sayesinde, tesis çevresindeki bölge halkı açısından da hiçbir risk veya zarar söz konusu değil” dendi.  İran devlet televizyonu da tesiste nükleer sızıntı olmadığını bildirdi.

Sabahın ilk ışıklarında misilleme

İran’ın bu saldırılara misillemesi sabah saatlerinde geldi. İran’dan ateşlenen 20’den fazla füzenin başkent Tel Aviv çevresinde ve güneydeki Necef’te bazı noktalara doğrudan isabet etti.

İsrail’in Yedioth Ahronoth gazetesi, hava savunma sistemlerinin İran’dan fırlatılan füzeleri önlemeye çalıştığını kaydetti.

Haberde, İran’dan İsrail’e 20’den fazla füze fırlatıldığı, füzelerin ülkenin merkezinde ve güneyinde en az 4 noktayı vurduğu belirtildi.

Merkezde başkent Tel Aviv, Ramat Gan ve Holon, güneyde ise Birüssebi (Berşeva) kentlerinde füzelerin bazı binalara doğrudan isabet ettiği, Birüssebi’yi hedef alan füzenin Soroka Hastanesine düştüğü ileri sürüldü.

İsrail acil yardım servisi Kızıl Davut Yıldızı, saat 07.10 sıralarında düzenlenen saldırılarda isabet ihbarları aldıklarını ve bölgelere ulaştıklarını belirtti.

Kızıl Davut Yıldızından yapılan yazılı açıklamada, İran’ın füzelerle sabah düzenlediği misilleme saldırısında 3’ü ağır 65 kişinin yaralandığı aktarıldı.

Açıklamada, yaralılardan ikisinin durumunun orta derecede olduğu, diğerlerinin de şarapnel veya patlamanın etkisiyle ya da sığınaklara giderken yaralandığı ifade edildi.

Öte yandan İsrail ordusu, sabahki misillemede İran’ın 30 civarında füze attığının tahmin edildiğini kaydetti.

İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, güneydeki Beerşeva kentinde bulunan Soroka Hastanesi’ne İran füzelerinin isabet ettiği ileri sürüldü. Soroka Hastanesi’nde Gazze’de yaralanan İsrail askerlerinin tedavi edildiği biliniyor.

İran Devrim Muhafızları Ordusuna yakın yarı resmi Tesnim Haber Ajansında yayımlanan habere göre ise İran’ın bu sabahki misilleme saldırısında İsrail ordusunun komuta ve istihbarat karargâhı hedef alındı.

İsrail medyasında söz konusu yerin “hastane” olarak gösterilmeye çalışıldığı savunulan haberde, hedef alınan yerin hastane yanındaki İsrail Savunma Kuvvetleri’nin komuta ve istihbarat (IDF C4i) karargâhı ve Gav-Yam Teknoloji Parkı’ndaki bir ordu istihbarat kampı olduğu kaydedildi.

Haberde, vurulan yapılarda İsrail ordusuna ait binlerce askeri güç, dijital komuta sistemleri, siber operasyon sistemleri olduğu belirtildi.

Öte yandan Lübnan’dan yayın yapan El Mayadin’e göre saldırısı sonrası iki askeri üssün arasında bulunan Soroka Hastanesi şüpheli tehlikeli madde sızıntısı nedeniyle tahliye edildi.

Netanyahu’dan “saldırıları artırma” talimatı

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, İran’ın bu sabahki misillemesinden sonra İsrail ordusuna İran’a yönelik saldırıların artırılması talimatını verdi. Yazılı açıklama yapan Netanyahu, İranlı yetkililerin “bedel ödeyeceği” tehdidinde bulundu.

Savunma Bakanı Yisrael Katz da sosyal medya hesabından İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in bu sabahki misillemenin “bedelini ödeyeceğini” ileri sürdü.

İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, cumadan bu yana ilk kez televizyonda yayınlanan konuşmasında Trump’ın “İran’ın teslim olması” çağrısına meydan okudu. “Herhangi bir ABD askeri müdahalesi kesinlikle geri döndürülemez hasar yaratacak” dedi ve ekledi: “İran halkı teslim olmayacak.”

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Abdurrahim Musevi de İran’ın misillemesi sürerken Devrim Muhafızları Ordusu Hava-Uzay Kuvvetleri’ne ait füze üssünü ziyaret etti.

Musevi, “Siyonist işgalci rejime ait her türlü hedefe durmaksızın saldırılarımızı sürdüreceğiz. Önümüzde hiçbir engel görmüyoruz” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English