Diplomasi
ABD’den Gazprom’un Sırbistan’daki en büyük şirketine yaptırım tehdidi

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, ABD’nin, Rusya’nın kontrolünde olduğu gerekçesiyle Sırbistan’ın en büyük enerji şirketi olan Naftna Industrija Srbije (NIS) üzerinde yaptırım hazırlığında olduğunu duyurdu.
Vucic, NIS’in yüzde 50’sinin Gazprom Neft’e, yüzde 6,15’inin Gazprom’a, yalnızca yüzde 29,87’sinin ise Sırp devletine ait olduğunu hatırlattı.
Cumhurbaşkanı, Rusya’nın hissedarlık oranını azaltarak şirket üzerindeki kontrolünü yüzde 50’nin altına düşürmenin yaptırımlardan kaçınmanın bir yolu olabileceğini, ancak bunun Moskova ile ilişkilerde siyasi ve diğer zorluklara yol açabileceğini belirtti.
Konuya ilişkin bir çözüm bulmak amacıyla ABD ve diğer ilgili taraflarla müzakereler yapılacağını duyurdu.
Sırbistan devlet televizyonu RTS‘nin aktardığına göre Vucic, pazar günü yaptığı video açıklamasında, “Yarın Amerikalılarla, Ruslarla ve diğer tüm taraflarla müzakerelere başlayacağız,” ifadelerini kullandı.
Sırbistan’ın en büyük enerji şirketi olan NIS, petrol ve doğalgaz arama, üretim ve rafinaj faaliyetlerini yürütüyor.
Ülkenin yakıt tedarikinin büyük bölümü bu şirket tarafından karşılanıyor. Şirketin işlettiği altyapı arasında Belgrad yakınlarındaki Pančevo rafinerisi ve 400’den fazla benzin istasyonunu kapsayan geniş bir ağ bulunuyor.
Bu yılın ilk dokuz ayında NIS, toplam 2,5 milyon ton petrol rafine etti ve net kârı 74 milyon dolar olarak kaydedildi.
Sırbistan Enerji Bakanı Dubravka Djedovic, NIS’e yönelik yaptırımların ülkede ciddi ekonomik zorluklara neden olabileceği uyarısında bulundu.
Bakan, yaptırımların Bulgaristan’ın Rus gazının Sırbistan’a geçişini durdurmasına yol açabileceğini belirtti.
Ayrıca, Hırvatistan’ın Adriyatik Petrol Boru Hattı Operatörü JANAF, Rus petrolüne uygulanan kısıtlamaların ardından Pančevo rafinerisini besleyen Krk Adası Terminali’nden ham petrol tedarikini durdurabilir.
Vucic, ABD’nin yaptırım planlarının İngiltere tarafından da desteklenmekte olduğunu belirterek, “Bu, son yılların en zor haberlerinden biri,” dedi.
Öte yandan, ABD’nin Belgrad Büyükelçiliği, NIS’in Sırbistan için kritik öneme sahip olduğunu kabul etmekle birlikte, şirketin Rus sahipleri tarafından Ukrayna’daki savaşı finanse etmek amacıyla kullanıldığını öne sürdü.
Büyükelçilik, şirketteki Rus sermayesinin azaltılmasına yönelik çabaları desteklediklerini bildirdi.
Ukrayna’daki savaşın başlamasının ardından Gazprom Neft, riskleri azaltmak amacıyla NIS’teki hisselerinin bir kısmını Gazprom’a devretmişti.
Kommersant gazetesinin kaynaklarına göre, Belgrad yönetimi, 2022’den itibaren Rus hissedarların NIS’teki payını daha da azaltma olasılığını tartışıyor.
Sırp yetkililer ve Macar enerji şirketi MOL, NIS hisselerini satın almak için yarışanlar arasında bulunuyor. Habere göre, bu anlaşma, geçici bir hisse devri olarak planlanabilir.
Diplomasi
Ukrayna’nın devlet borcu GSYİH’nin yüzde 100’üne yaklaştı

Ukrayna Maliye Bakanı Sergey Marçenko, ülkenin devlet borcunun GSYİH’nin yüzde 100’üne yaklaştığını ve bazı borçların ortaklara 30 yıl boyunca geri ödenmeyeceğini açıkladı. Marçenko, Ukrayna’nın Batılı ortakların mali desteği olmadan ayakta kalamayacağını vurguladı.
Ukrayna Maliye Bakanı Sergey Marçenko, ülkenin devlet borcunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)’nın yüzde 100’üne yaklaştığını ve bazı borçların ortaklara 30 yıl boyunca geri ödenmeyeceğini belirtti.
Ülke parlamentosunun televizyon kanalında açıklamalarda bulunan Marçenko, Rusya’nın askeri müdahalesi başlamadan önce Ukrayna’nın borç/GSYİH oranının yüzde 55 olduğunu açıkladı.
Bakan, biriken devlet borcu miktarının önemli olduğunu ancak ortaklardan alınan borçların çoğunun imtiyazlı koşullarda sağlandığını da ekledi.
Bu nedenle Marçenko, fonların önümüzdeki on yıllarda geri ödenmesi gerekmeyeceğini kaydetti.
Maliye Bakanı, “Mesele şu ki, önümüzdeki, tabiri caizse, 30 yıl içinde bu borçları geri ödemeyeceğiz,” ifadelerini kullandı.
Bakan, “Elbette, borç servisi söz konusu, ancak borç servisi oranı ya imtiyazlı ya da ortaklar borç yükümlülüklerinin faizlerini kendi bütçelerinden ödeme kararı alıyorlar,” diye ekledi.
Marçenko, şu anda borcun Kiev için büyük bir yük olarak görülmediğini de sözlerine ekledi.
Bununla birlikte Bakan, Ukrayna’daki çatışmaların yakın gelecekte sona erip ermeyeceğinden bağımsız olarak, batılı ortakların mali desteği olmadan Ukrayna’nın tek başına başa çıkamayacağını kabul etti.
Marçenko, “Ortakların, Ukrayna’daki olayların herhangi bir gelişim senaryosunda ek finansman kaynaklarına ihtiyacımız olduğunu anlamaları için çalışıyoruz,” dedi.
Bakan, “Ve herhangi bir senaryoda, durum şu anki savaş hâlinde olsa da barışçıl bir varoluş olsa da, durumu kendi başımıza sürdüremeyiz,” diyerek sözlerini tamamladı.
Ukrayna Maliye Bakanlığı verilerine göre, ülkenin en büyük dış kreditörü Avrupa Birliği. Ocak ayında Ukrayna’nın AB’ye 44 milyar dolar borcu bulunuyordu (yıllık yüzde 34 artış).
Kiev’in ikinci en büyük kreditörü ise Dünya Bankası. Ocak ayı itibarıyla Dünya Bankası’na olan borç 22,6 milyar dolardı (2024’te yüzde 65 artış).
O dönemde Ukrayna’nın toplam devlet borcu 6,9 trilyon grivna (yaklaşık 167 milyar dolar) veya ülkenin GSYİH’sinin yüzde 92’siydi.
Buna göre, devlet borcundaki AB payı yüzde 27, Dünya Bankası payı yüzde 14. Yüzde 11’i ise Uluslararası Para Fonu (IMF)’na ait. Toplamda bu, devlet borcunun yüzde 52’sini oluşturuyor. Ukrayna’nın 2024 yılı GSYİH’si 189 milyar dolar olarak tahmin ediliyordu.
Strana gazetesinin haberine göre, IMF’nin tahminine göre devlet borcu 2025 yılı sonuna kadar Ukrayna’nın GSYİH’sini aşacak.
Bu yıl yüzde 106,6’ya, gelecek yıl yüzde 107,6’ya ulaşacak ve 2027’de yüzde 102,6’ya biraz düşecek.
Fonun verilerine göre, GSYİH hacmine kıyasla daha yüksek devlet borcu dünyada istisnai bir durum değil.
Örneğin, 2023 yılında ABD’de (yüzde 112), Japonya’da (yüzde 205), Yunanistan’da (yüzde 184) ve Sudan’da (yüzde 252—en yüksek oran) devlet borcu GSYİH’nin yüzde 100’ünü aştı.
Diplomasi
ABD, İngiliz ordusunun odağının Avrupa olmasını istiyor

ABD ve Pentagon, İngiliz ordusunun Asya’dan daha çok Avrupa’ya odaklanmasını istiyor.
Bu, Joe Biden döneminde, ABD’nin müttefiklerinden Hint-Pasifik bölgesine odaklanmasını istemesinden tamamen farklı bir strateji gibi görünüyor.
Financial Times’ın (FT) görüşlerini aktardığı beş kaynağa göre, ABD Savunma Bakanlığı Politika Müsteşarı Elbridge Colby, İngiliz yetkililere Trump yönetiminin İngiliz ordusunun Avrupa-Atlantik bölgesine odaklanmasını artırması gerektiğini söyledi.
Pentagon’un üçüncü adamı Colby, Londra’nın HMS Prince of Wales uçak gemisini Hint-Pasifik’te de görev alacak bir sefere göndermesinden duyduğu endişeyi de dile getirdi. Colby, uzun süredir Avrupa ülkelerinin, özellikle Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak, bölgelerinin güvenliği konusunda daha fazla sorumluluk alması gerektiğini savunuyor. Böylece ABD ordusunun Çin ve Hint-Pasifik’e daha fazla odaklanabileceğini belirtiyor.
Bu adım, Biden yönetiminin 180 derecelik bir dönüşü anlamına geliyor. Biden yönetimi, Avrupa’nın Asya’daki askeri varlığının artırılmasının, bölgedeki “agresif Çin askeri faaliyetlerine” karşı koymaya yardımcı olacağını ve olası Tayvan savaşı kararını caydırmaya yardımcı olabileceğini savunuyordu.
Son yıllarda Almanya, Birleşik Krallık, Fransa ve Hollanda dahil olmak üzere Avrupa ülkeleri, Pekin’in itirazlarına rağmen Güney Çin Denizi’ne savaş gemileri gönderdi.
2021’de Pentagon, Birleşik Krallık’ın Queen Elizabeth uçak gemisinin Hint-Pasifik’e “tarihi” konuşlandırılmasını memnuniyetle karşılamıştı. Biden yönetiminin ilk yarısında Beyaz Saray’ın Hint-Pasifik sorumlusu Kurt Campbell, Avrupa’yı Pasifik’te daha fazla adım atmaya zorlarken, Atlantik ve Pasifik bölgelerinin birbirine bağlı olduğunu savunmuştu.
Amerikan Girişim Enstitüsünün Asya güvenlik uzmanı Zack Cooper, “Bu karar, Trump yönetiminin iki bölgeyi birbirinden ayırmaya çalışacağını gösteriyor. Bu da her iki bölgedeki müttefiklerin ABD’nin bölgedeki varlığının devamı konusunda daha fazla endişelenmesine neden olabilir,” dedi.
Konu hakkında bilgi sahibi bir kaynak, Birleşik Krallık’ın “Avro-Atlantik öncelikleri konusunda ABD ile yakın işbirliği dahil olmak üzere her zaman dünya çapında aktif olduğunu” fakat “Avrupa, Orta Doğu veya Hint-Pasifik’te olsun, kendi çıkarlarının yanı sıra dünya çapındaki ortaklıklarını da gözeteceğini” söyledi.
ABD’li askeri yetkililer genel olarak Pasifik’te daha fazla Avrupa askeri varlığından memnun olsa da, Pentagon’daki Trump yönetiminin sivil politika ekibi, ülkelerin kendi bölgelerine daha fazla odaklanmasını istiyor.
Colby bu hafta, Avrupa’nın savunma harcamalarını GSYİH’sinin yüzde 5’ine çıkarmayı “kilit” olarak nitelendirdi. Ülkeleri savunma yatırımlarını artırmaya teşvik eden Colby, geçtiğimiz günlerde Kongre’ye Japonya’nın yüzde 2’lik hedefini aşması gerektiğini, Tayvan’ın ise yüzde 10 harcaması gerektiğini söylemişti.
Beacon Global Strategies’in Asya güvenlik uzmanı Eric Sayers, “Avrupa’nın askeri gücü sınırlı olduğu için, Trump yönetiminin bu gücün Asya veya başka yerlere yayılmak yerine Avrupa kıtasına ve Rusya tehdidine odaklanmasını istemesi doğal. Barış zamanında diğer bölgelere deniz diplomasisi uygulamak, Avrupa’nın bugünlerde karşılayabileceği bir lüks değil,” diyerek planı savundu.
Fakat stratejiyi eleştirenler, İran, Rusya, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) ve Çin arasında artan işbirliğinin, ABD’nin kendi bölgeleri dışındaki müttefiklerinden yardım alması gerektiği anlamına geldiğini söylüyor.
Hint-Pasifik bölgesinde yer alan bir ülkeden bir yetkili, “Avrupa, Orta Doğu ve Hint-Pasifik bölgeleri her zaman birbiriyle derin bağlantılı olmuştur. Fakat bugün güvenlik, her zamankinden daha bölünmez bir hal almıştır; en azından otoriter revizyonist güçlerin güçlü bir küresel ekseninin yeniden ortaya çıkması nedeniyle,” dedi.
İngiliz savunma bakanlığı ise, “HMS Prince of Wales ile bu yılın sonlarında yapılacak tatbikatlar için uçak gemisi saldırı grubunun konuşlandırılması konusunda ABD ve Hint-Pasifik müttefiklerimizle yakın işbirliği içindeyiz,” dedi.
Diplomasi
Putin ve Maduro, Moskova’da stratejik ortaklık anlaşması imzaladı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Moskova’da bir araya gelerek stratejik ortaklık ve işbirliği anlaşması imzaladı. Görüşmede ikili ilişkilerin güçlendirilmesi, ticaretin artırılması ve uluslararası konularda ortak tutum sergilenmesi ele alındı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Büyük Anayurt Savaşı’nda kazanılan zaferin 80. yıl dönümü anma etkinliklerine katılmak üzere Moskova’ya resmi ziyarette bulunan Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile dün Kremlin’de görüşme gerçekleştirdi.
İki lider, görüşmelerin ardından ülkeleri arasında stratejik ortaklık ve işbirliği anlaşmasına imza attı. Maduro, Zafer Günü etkinlikleri için Moskova’ya gelen ilk yabancı lider oldu. Maduro’ya Moskova ziyaretinde eşi Siliya Flores de eşlik etti.
Putin ile Maduro arasındaki görüşme Büyük Kremlin Sarayı’nın Yeşil Salonu’nda yapıldı. Rus heyetinde Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Devlet Başkanı Yardımcısı Yuriy Uşakov, Başbakan Yardımcısı ve Rusya-Venezuela Hükümetlerarası Yüksek Düzeyli Komisyonu Rusya tarafı Başkanı Dmitriy Çernışenko ve Rosneft İcra Kurulu Başkanı İgor Seçin yer aldı.
Venezuela heyetinde ise Savunma İşlerinden Sorumlu Devlet Başkanı Yardımcısı Vladimir Padrino Lopez, İletişim, Kültür ve Turizmden Sorumlu Devlet Başkanı Yardımcısı Freddy Alfred Nazareth Ñáñez Contreras, Dışişleri Bakanı Ivan Eduardo Gil Pinto ve Ulaştırma Bakanı Ramon Velasquez Araguayan bulundu.
Görüşmede Putin, Maduro’ya “Zafer Günü kutlamaları” için Moskova’ya geldiği için teşekkür ederek, “Biz bu savaşa Büyük Aanayurt Savaşı diyoruz. Rusya için, Rus halkı için bu özel bir gün; Nazizm’e karşı kazanılmış zaferin günü,” dedi.
Putin, bu yıl Zafer’in 80. yıl dönümünün yanı sıra Rusya ile Venezuela arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının da 80. yıl dönümünün kutlandığını hatırlattı.
Putin’e göre, Rusya ile Venezuela arasındaki 200 milyon dolarlık ticaret hacmi “memnuniyet verici olmaktan uzak” ancak 2024 yılında yüzde 64’lük bir artış gösterdi.
İki ülke arasındaki temel işbirliği alanları arasında enerji, ulaştırma, ilaç sanayii, lojistik, sağlık ve insani yardım konuları bulunuyor.
Putin, Maduro’nun Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem verdiğini vurgulayarak, “Dostumuz Hugo Chavez’i çok iyi hatırlıyoruz. O, sadece ülkeniz için değil, tüm Latin Amerika için parlak bir liderdi. Kesinlikle bizim dostumuzdu. Siz şimdi onun davasını sürdürüyorsunuz ve size en iyi dileklerimizi sunuyoruz,” diye ekledi.
Maduro da konuşmasına “Komutan” Hugo Chavez’i anarak başladı. Chavez, Kremlin’deyken ve Rusya ile ilişkilerin yeni gelişmeye başladığı dönemde ona eşlik ettiğini anlatan Maduro, “Bunlar güvenilir dostluk ilişkileri, zamanın testinden geçmiş bir dostluk,” diye konuştu.
Venezuela Devlet Başkanı, “Büyük Anayurt Savaşı’ndaki zaferin 80. yıl dönümü münasebetiyle Venezuela halkı adına özel bir hayranlık duygusunu iletmek istediğini” belirtti.
Maduro, “Sovyet halkı, 80 yıl önce faşizmin sonucu olan yasa dışı, korkunç savaşa son vermek için büyük çaba sarf etti. Eğer bu yapılmasaydı, insanlık bir suç ve çok ciddi bir kriz evresine girerdi,” ifadelerini kullandı.
Maduro, Kızıl Ordu’nun zaferi, Sovyet halkının kahramanlığı ve 27 milyon insanın hayatı sayesinde Sovyetler Birliği’nin Avrupa’yı ve tüm insanlığı kurtardığını söyledi.
Bunun yanı sıra Maduro, Venezuela ve Rusya ilişkilerine yeni bir ivme kazandırılabileceğine inandığını belirtti.
Venezuela lideri, stratejik ortaklık anlaşması sayesinde “bugün insanlığın kilit gücü olan büyük Rusya ile Bolivar ve Hugo Çavez’in ideallerini izleyen Venezuela arasındaki ilişkilerin nasıl geliştiğini görebileceğiz,” diye konuştu.
Maduro, “bu büyük tarihi” kutlamaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade ederek, “Bizim için bu da bir zafer,” dedi.
İki liderin baş başa görüşmesinin ardından heyetler arası görüşmelere geçildi. Bu görüşmelere Rusya tarafından Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Maliye Bakanı Anton Siluanov, İktisadi Kalkınma Bakanı Maksim Reşetnikov, Sanayi ve Ticaret Bakanı Anton Alihanov, Ulaştırma Bakanı Roman Starovoyt, Enerji Bakanı Sergey Tsivilev ve Çeçenistan Başkanı Ramzan Kadirov katıldı.
Görüşmelerin ardından Putin ile Maduro, devletlerarası stratejik ortaklık ve işbirliği anlaşmasını imzaladı.
Anlaşmada, Rusya ve Venezuela’nın “uluslararası hukukun normlarının dünya toplumunun tüm üyeleri tarafından desteklenmesi” için koordineli hareket edeceği, Rusya veya Venezuela’ya yönelik yaptırımlara karşı çıkacakları ve bu tür önlemlere katılmayacakları belirtiliyor.
Taraflar ayrıca, Latin Amerika halklarına karşı işlenen “sömürgecilik mirası ve tarihinin tahrifatı, ırkçılığın, soykırımın ve diğer suçların ifşa edilmesi” ile mücadele etme çabalarını birleştirmeyi kabul etti.
Anlaşmada ayrıca, “Nazizm’in, neo-Nazizm’in ve Nazizm’in modern biçimlerinin, ırk ayrımcılığının, yabancı düşmanlığının ve bunlarla bağlantılı hoşgörüsüzlüğün tırmanmasına katkıda bulunan diğer uygulamaların yüceltilmesine” karşı çıkılacağı ve İkinci Dünya Savaşı sonuçlarının çarpıtılmasına karşı mücadele edileceği vurgulandı.
Anlaşmada, Rusya ve Venezuela’nın uluslararası insani işbirliğinin siyasallaştırılmasına, kültür, bilim ve spor alanlarındaki temsilcilere yönelik ayrımcılığa karşı çıktığı da yer aldı.
Özellikle, “uluslararası Olimpiyat hareketini bölmeye yönelik taraflı girişimlere” ortaklaşa karşı koyacakları ifade edildi.
Anlaşmaya göre, Rusya ve Venezuela, petrol taşımacılığı için alternatif bir sigorta sistemi oluşturulmasını ve sigorta hizmetlerinin uluslararası alanda tanınmasını teşvik ediyor.
Taraflar ayrıca, bağımsız bir Rus-Venezuela mali altyapısının oluşturulmasına katkıda bulunacak.
İki ülke arasında mevcut sözleşmeler çerçevesinde askeri-teknik işbirliği devam ederken, bu alanda yeni anlaşmalar da yapılacak.
Putin ve Maduro en son Ekim 2024’te Kazan’da düzenlenen BRICS zirvesi marjında bir araya gelmişti.
Bu yılın mart ayında ise iki lider video konferans yoluyla görüşmüştü. Kremlin, geçen yıl iki ülke arasındaki ticaret hacmindeki artışın, başta buğday olmak üzere tarım ürünleri ile çeşitli makine ve ekipman sevkiyatındaki artıştan kaynaklandığını bildirmişti.
İthalatın henüz düşük seviyede olduğu ancak Venezuela’dan deniz ürünleri, meyve ve kahve alımlarıyla potansiyel bulunduğu belirtildi.
Putin’in Maduro ile yaptığı görüşmenin ardından 7 Mayıs’ta Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel Bermudez, Moğolistan Devlet Başkanı Ukhnaagiin Khurelsukh ve Kongo Devlet Başkanı Denis Sassou-Nguesso ile de görüşmesi planlanıyor.
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Görüş2 hafta önce
Pahalgam terör saldırısı, Hindistan ve Pakistan yine kavgalı…
-
Görüş2 hafta önce
Dönüşümün gereklilikleri ve ulusal ortaklığın ihtiyaçları arasında Hamas
-
Ortadoğu2 hafta önce
Suriye İnsan Hakları Takip Komitesi, mezhepçi katliamlara dair nihai raporunu yayımladı
-
Avrasya Günlüğü2 hafta önce
ABD’li ekonomist: Çin’in “e-ticaret + altyapı” sinerjisi bölgesel ekonomik dönüşümü hızlandırıyor
-
Görüş1 hafta önce
ABD, Ukrayna’ya ihanet etti
-
Görüş6 gün önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Jeffrey Sachs: ABD’nin Asya’daki askeri üslerini kapatın