Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

‘ABD’nin Japonya’daki askeri komuta kademesini yükseltmesi Çin’e mesaj’

Yayınlanma

Japonya’daki ABD kuvvetlerinin komuta ve kontrolünün geliştirilmesi, “Çin’e güçlü bir jeopolitik sinyal” olarak yorumlanıyor.

Pazar günü ABD ve Japonya savunma bakanları ve üst düzey diplomatlar Tokyo’da “2+2” güvenlik görüşmeleri olarak bilinen Japonya-ABD Güvenlik İstişare Komitesi’nde Doğu Asya ülkesindeki Amerikan güçlerinin komuta ve kontrolünü geliştirerek askeri işbirliğini daha da güçlendirmek konusunda anlaştılar.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin ile Japon mevkidaşları Yoko Kamikawa ve Minoru Kihara, Çin’den yükselen tehdidi “en büyük stratejik zorluk” olarak nitelendirerek Japonya’da Amerikan lisanslı füze üretiminin güçlendirilmesi konusunda da mutabık kaldılar.

Japonya 50,000’den fazla Amerikan askerine ev sahipliği yapıyor ancak merkezi Tokyo’nun batı banliyölerinden Yokota’da bulunan ve üsleri yönetmekle görevli ABD Japonya Kuvvetleri komutanının komuta yetkisi bulunmuyor. Planlardaki değişiklik ABD’nin Japonya Kuvvetleri’ne (USFJ) daha fazla kabiliyet kazandırırken Hawaii’deki ABD Hint-Pasifik Komutanlığı’na bağlı kalmaya devam edecek.

Austin komuta kademesinin yükseltilmesinin “kuruluşundan bu yana ABD Japonya Kuvvetleri’nde yapılan en önemli değişiklik ve Japonya ile askeri bağlarımızda 70 yıldır yaşanan en güçlü gelişmelerden biri olacağını” söyledi.

Kamikawa, “Kurallara dayalı, özgür ve açık uluslararası düzen temelinden sarsılırken tarihi bir dönüm noktasında bulunuyoruz. Bugün vereceğimiz kararın geleceğimizi belirleyeceği kritik bir aşamadayız” dedi.

Görüşmelerin ardından yayınlanan ortak bildiride bakanlar, Çin’in dış politikasının “başkalarının zararına kendi çıkarları için uluslararası düzeni yeniden şekillendirmeye çalıştığını” ve “bu tür davranışların ittifak ve tüm uluslararası toplum için ciddi bir endişe kaynağı olduğunu ve Hint-Pasifik bölgesi ve ötesindeki en büyük stratejik zorluğu temsil ettiğini” savundular.

Tokyo Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Ryo Hinata-Yamaguchi, ortak komutanlığın ABD ve Japonya’nın çok daha koordineli ve verimli bir şekilde çalışmasına olanak sağlayacağını söyledi.

Hinata-Yamaguchi, Güney Kore ile yürütülen çabalarla birlikte, güncellenen ittifakın ABD, Japonya ve Güney Kore’yi “Hint-Pasifik’teki değişken koşullarla başa çıkmak için daha iyi bir konuma getirdiği” değerlendirmesini yaptı, “Ancak Çin, Kuzey Kore ve Rusya’nın kendi yıkıcı önlemlerini almasını bekleyebiliriz” diye ekledi.

Pazar günü ABD, Japonya ve Güney Kore savunma bakanları, Kuzey Kore füze uyarı verilerinin gerçek zamanlı paylaşımı ve ortak askeri tatbikatlar gibi çabalarla üçlü savunma bağlarını kurumsallaştıracak önemli bir güvenlik işbirliği çerçevesi üzerinde anlaştılar.

Waseda Üniversitesi Asya-Pasifik Çalışmaları Enstitüsü öğretim görevlisi Benjamin Ascione, yeni askeri komutanlığın “ABD’nin Japonya ve bölgeye olan bağlılığının gücü hakkında Çin’e güçlü bir jeopolitik sinyal gönderdiği” için önemli olduğunu söyledi.

“Japonya’nın kendi askeri planları ve savunma modernizasyonuna yönelik koordineli bir ABD-Japonya yaklaşımıyla uyumlu olmasının yanı sıra, ortak komutanlık iki ülke kuvvetlerinin planlama, tatbikat ve potansiyel muharebe operasyonlarındaki entegrasyonunu güçlendirecektir” dedi.

Komutanlık yapısının “iletişimin kesintiye uğrayabileceği bir çatışma senaryosunda” Hawaii’den operasyonları kontrol etmenin uygulanabilirliği konusunda uzun süredir devam eden endişeleri giderdiğini kaydeden Ascione, yeni askeri komutanlığın gerçek etkisinin büyük ölçüde ilgili konuların nasıl ele alınacağına bağlı olacağını söyledi.

Bunlar arasında komutanlığın büyüklüğü ve kabiliyetleri, özel yetkileri ve otoritesi ile Avustralya ve Filipinler gibi diğer bölgesel müttefiklerle işbirliği derecesi yer alıyor.

Ascione, komutanlığın, önceki yönetim döneminde ittifaka yönelik önemli bir saldırı olan Japonya’nın ittifak içindeki rolünün ve yük paylaşımının güçlendirilmesinin önünü açtığını da sözlerine ekledi.

ABD seçimlerinin ardından “Camp David Ruhu” devam edecek mi?

Dönemin ABD Başkanı Donald Trump 2017-2021 yılları arasındaki yönetimi sırasında, sık sık Japonya’nın kendi savunması ve güvenliği için daha fazla ödeme yapması gerektiğini söylüyordu. Trump döneminde görev yapan eski Savunma Bakanı Mark Esper nisan ayında yaptığı açıklamada, Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesi halinde Japonya’dan savunma harcamalarını Tokyo’nun söz verdiği gayrisafi yurtiçi hasılanın %2’sinden daha fazla artırmasını isteyebileceğini söyledi.

Başbakan Fumio Kishida Kasım 2022’de ülkesinin savunma bütçesini Nisan 2027’den itibaren GSYH’nin yaklaşık %2’sine çıkarma sözü vermişti.

Ascione, “Askeri yükseltme, Çin ile güçlü diplomatik angajmanın yerine geçecek bir unsur değil, tamamlayıcısı olarak görülmelidir” dedi.

Japonya’daki Ritsumeikan Asya Pasifik Üniversitesi’nde Asya-Pasifik çalışmaları profesörü olan Yoichiro Sato, Japonya’da füze üretimini güçlendirmeye yönelik ikili işbirliğinin, savunma üretiminde Japon firmalarının çift kullanımlı teknolojisini kullanabildiği için ABD’nin verimliliğini artırdığını söyledi.

“Silah sistemleri ABD ve Japonya arasında giderek standartlaştığından, Japon firmaları savunma üretiminde gelişmiş bir ekonomi ölçeğinden faydalanıyor” diyen Sato, ortak bildiride Kyushu’dan Tayvan’a kadar güneybatıya uzanan bir Japon adalar zinciri olan Güneybatı Ada Zinciri’ne odaklanıldığının da belirtildiğini kaydetti.

Açıklamada, Japonya’nın Güneybatı Adalarındaki kendi çabalarının, ittifak tatbikatları, eğitim, duruş ve savunmayla ilgili diğer faaliyetlerle birlikte “bu kritik bölgede caydırıcılık ve müdahale kabiliyetlerini” geliştirmesinin beklendiği belirtildi.

Sato, açıklamada ayrıca siber, uzay, elektromanyetik ve bilgi savaşı gibi alanlarda daha fazla teknik işbirliğine işaret edildiğini kaydetti.

ABD-Japonya ittifakını ABD’nin Hint-Pasifik stratejisinin “temel taşı” olarak tanımlayan Sato, “ABD ve Çin arasındaki son derece çekişmeli rekabet göz önüne alındığında, Japonya’nın oynadığı rol bölge için istikrar sağlayıcı bir rol” diye ekledi.

Çin devlet gazetesi Global Times Pazar günü yayınladığı bir makalede ABD ve Japonya arasındaki askeri işbirliğinin artmasının Washington’un “Çin gibi ülkeleri çevrelemek amacıyla nükleer caydırıcılığını artırmak için Japonya’yı Asya-Pasifik bölgesinde bir ileri karakol olarak kullanma” niyetini yansıttığını söyledi.

Gazete, “Bu aynı zamanda Japonya Öz Savunma Kuvvetleri’nin ABD-Japonya askeri ittifakındaki rolünü yükseltmeyi amaçlıyor” dedi.

Çinli analistler bu durumun, “Tokyo’yu nükleer bir çatışma da dahil olmak üzere diğer ülkelerden gelebilecek bir karşı saldırının ön cephesine koyacağı” uyarısında bulundu. Uzmanlar ayrıca güçlendirilmiş ABD-Japonya ittifakının “bölgede taktik nükleer silahlar konusunda yeni bir silahlanma yarışını kışkırtmasının muhtemel olduğunu” belirtti.

ABD, Japonya ile ortak kuvvet karargâhı kuracak, Pekin tepkili

DİPLOMASİ

Finlandiya: Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkı geri alınsın

Yayınlanma

Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb, BM Güvenlik Konseyi’nin mevcut yapısının değişmesi ve genişletilmesi gerektiğini belirterek, bir ülkenin Konsey kararlarını engelleyebilmesine imkân tanıyan sistemin gözden geçirilmesini talep etti. Stubb, ayrıca Ukrayna’daki askeri müdahale gibi “yasa dışı savaşlar” yürüten ülkelerin üyeliklerinin askıya alınması gerektiğini savundu.

Önümüzdeki hafta New York’ta düzenlenecek olan BM Genel Kurulu’nda bu konuyu gündeme getirmeyi planlayan Stubb, Reuters’a yaptığı açıklamada, Güvenlik Konseyi’nin yapısında reform yapılması gerektiğini söyleyerek bu yöndeki çağrılara kendi sesini de eklemeyi düşündüğünü ifade etti.

BM Genel Sekreteri António Guterres de mayıs ayında yaptığı bir konuşmada, “bugünün gerçekleri” doğrultusunda reformların kaçınılmaz olduğunu belirtmişti.

Stubb, Güvenlik Konseyi’nin daimî üye sayısının beşten ona çıkarılması gerektiğini söyleyerek, yeni üyelerin Latin Amerika’dan bir, Afrika’dan iki ve Asya’dan iki ülkeyi içermesi gerektiğini belirtti. “Güvenlik Konseyi’nde hiçbir ülkenin veto hakkı olmamalı” diyen Stubb, “Rusya’nın Ukrayna’da yaptıkları gibi yasa dışı savaş yürüten ülkeler üyelikten çıkarılmalı” diye ekledi.

Güvenlik Konseyi’nin daimî üyeleri; İngiltere, Çin, Fransa, Rusya ve ABD’nden oluşuyor. Bu ülkeler, 1945 yılında BM tüzüğüyle onaylanan ve İkinci Dünya Savaşı’nın galibi olan müttefik devletler olarak tanınıyorlar. Ayrıca, her biri resmi olarak nükleer silah gücüne sahip.

Güvenlik Konseyi’nin genişletilmesi konusuna da değinen Stubb, “Asıl vurgulamak istediğim şu: Latin Amerika, Afrika ve Asya’dan küresel Güney ülkeleri sistemde temsil edilmezse, Birleşmiş Milletler’e sırt çevireceklerdir. Biz de bunu kesinlikle istemiyoruz” şeklinde konuştu.

Finlandiya, Rusya vatandaşlarına gayrimenkul alım satımını yasaklamaya hazırlanıyor

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

AUKUS, Japonya ile teknoloji paylaşımı ve deniz otonom sistemlerinin geliştirilmesini görüşüyor

Yayınlanma

Avustralya, Birleşik Krallık ve ABD, çarşamba günü yaptıkları açıklamada, Japonya’nın AUKUS anlaşmasının teknoloji paylaşımı bileşenine katılması halinde, deniz otonom sistemleri geliştirmek için Japon teknik uzmanlığından yararlanmaya çalışacaklarını belirttiler.

Üç ülke, AUKUS anlaşmasının gelişmiş savunma kabiliyetlerinin ortaklaşa geliştirilmesine odaklanan ikinci ayağına (Pillar II) katılmak üzere Tokyo ile görüşmelerini sürdürüyor. Birinci ayak Avustralya’nın İngiliz ve Amerikan teknolojisini kullanarak nükleer güçle çalışan denizaltılar edinmesiyle ilgili.

Üçlü anlaşmanın üçüncü yıldönümü münasebetiyle yapılan açıklamada grup, “AUKUS ortakları ve Japonya, ilk işbirliği alanı olarak deniz otonom sistemlerinin birlikte çalışabilirliğini geliştirme fırsatlarını araştırıyor” dedi.

Japonya açıklamanın içeriğini hemen memnuniyetle karşıladı.

Ülkenin Avustralya Büyükelçisi Kazuhiro Suzuki, X’te yaptığı bir paylaşımda “Bu kesinlikle bölgesel caydırıcılık ve müdahale kabiliyetlerinin geliştirilmesine katkıda bulunacaktır” dedi.

Kanada, Yeni Zelanda ve Güney Kore de listede

AUKUS ayrıca Kanada, Yeni Zelanda ve Güney Kore ile de “işbirliği olanaklarını belirlemek” için görüşmeler yürütüyor.

Deniz otonom sistemleri, uzaktan kumanda ile deniz üzerinde veya altında çalışabilen insansız hava araçları, robotlar ve gemiler gibi şeyleri içerir.

Açıklamada ortakların donanmalarının denizaltı savaş kabiliyetlerini güçlendirdikleri de belirtildi. Buna, denizaltı karşıtı operatörlerin daha hızlı karar vermelerine yardımcı olmak üzere verileri işlemek için yapay zeka kullanmak da dahil.

Ayrıca denizaltı torpido tüplerinden denizaltı araçlarını fırlatma ve kurtarma yeteneğini de entegre ediyorlar.

Çin’e karşı koyma çabası

Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nde kıdemli bir savunma analisti olan Malcolm Davis, Japonya ile işbirliğinin bir “yetenekler paketi”ne odaklanacağını, denizaltılar ve otonom araçların eşleştirilmesinin muhtemelen bir öncelik olacağını söyledi.

Bu tür sistemlerin “denizaltı savaşının geleceği” olduğunu ve Avustralya’nın gelecekteki AUKUS denizaltıları ile kullanılabileceğini belirten Davis, ayrıca Çin’in bu alanda artan kabiliyetleri nedeniyle de önemli olduklarını vurguladı.

Davis, “Çin’in denizaltı kabiliyetlerinde geliştirmekte olduğu herhangi bir avantaja karşı koyma ve bu avantajı etkisiz hale getirme kabiliyetini bize vermek için bu kabiliyeti bir araya getirme açısından muhtemelen öncelik verdikleri alanın bu olduğunu düşünüyorum – ayrıca Çin’in su altı araçlarıyla benzer bir şey geliştirdiğini de belirtmek isterim. Bu, bunu geliştirmek için teknoloji açısından bir yarışa benziyor” değerlendirmesini yaptı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Birleşik Krallık, Güneydoğu Asya’da bir ilk olarak Tayland ile ticaret ortaklığı imzaladı

Yayınlanma

Birleşik Krallık Ticaret Bakanı Douglas Alexander Bangkok’ta Nikkei Asia’ya yaptığı açıklamada yeni İşçi Partisi hükümetinin Güneydoğu Asya’yı ticaret politikası için kilit bir ‘büyüme motoru’ olarak gördüğünü söyledi. Alexander 18 Eylül’de Taylandlı mevkidaşı ile gelişmiş bir ticaret ortaklığı imzalamadan önce konuştu.

Tayland ve Birleşik Krallık çarşamba günü, Avrupa ülkesi için Güneydoğu Asya’da bir ilk olan ve bölgenin en büyük ikinci ekonomisiyle ticaret anlaşması için potansiyel bir atlama taşı olan gelişmiş bir ticaret ortaklığı (ETP) duyurdu.

Bu adım, İngiltere’nin yeni İşçi Partisi hükümetinin Güneydoğu Asya’yı giderek daha önemli bir bölge olarak gördüğünün ve aynı zamanda neredeyse 14 yıllık Muhafazakar iktidarın ardından AB ile bağlarını yeniden inşa etmeye çalıştığının bir işareti olarak yorumlandı.

Birleşik Krallık Ticaret Bakanı Douglas Alexander anlaşmanın “Birleşik Krallık ve Tayland arasındaki ticari ilişkinin derinleşmesini ve Tayland’ın ASEAN ekonomisi gibi gerçekten de küresel büyümenin motorlarından biri olarak gördüğümüz kilit bir konumda yer aldığının daha geniş bir şekilde kabul edilmesini yansıttığını” söyledi.

Bangkok’ta Nikkei Asia’ya özel bir demeç veren Alexander, İşçi Partisi hükümetinden bir bakanın temmuz ayında göreve gelmesinden bu yana Asya’ya yaptığı ilk ziyareti gerçekleştiriyor. Alexander, ASEAN ekonomi bakanları toplantısı için Laos’a gitmeden önce çarşamba günü öğleden sonra Tayland’ın başkentinde Ticaret Bakanı Pichai Naripthaphan ile ETP’yi imzalayacaktı.

Çift hatlı ticaret stratejisi

ASEAN toplantısında Alexander, İşçi Partisi’nin “çift hatlı” ticaret stratejisini tanıtacak. Bu strateji, İngiltere’nin 2020’de ayrıldığı ancak halen İngiliz ticaretinin %47’sini oluşturan AB ile ilişkilerin “gerekli ve gecikmiş bir şekilde sıfırlanmasını” gerektiriyor. Alexander, Birleşik Krallık’ın aynı zamanda “dünyanın geri kalanıyla ticari ilişkilerini güçlendirmek için net ve iddialı bir gündem” izleyeceğini söyledi.

Birleşik Krallık Tayland’ın Avrupa’daki dördüncü büyük ticaret ortağı ve ikili ticaret 2023 yılında 6 milyar pound (7.9 milyar dolar) olarak gerçekleşti. ETP, otomotiv, finansal hizmetler ve dijital ticaret de dahil olmak üzere işbirliği için 20 sektör belirliyor.

Özellikle İngiliz otomobil üreticileri, Ukrayna savaşı gibi jeopolitik şoklara karşı bir önlem olarak Tayland’ın kapsamlı tedarik zincirini entegre etmek istiyor. Alexander, “Bir dizi Avrupalı üretici kendilerini kötü bir şekilde açıkta buldu ve bu nedenle küresel tedarik ve tedarik zinciri açısından fırsatların nerede yattığını görmek önemli” dedi.

Alexander, Birleşik Krallık’ın önde gelen girişimlerinin Tayland’ın veri merkezleri ve yapay zeka gibi yeni gelişmekte olan ileri teknoloji sektörlerine – ABD ve Çin şirketlerinin ilerleme kaydettiği hassas sektörler – katkıda bulunabileceğini söyledi.

“Biz gerçek bir hizmetler süper gücüyüz,” diyerek Birleşik Krallık ekonomisinin %80’ini oluşturan sektöre atıfta bulundu: “Güçlü ticari bağlar kurmaya çalışıyorum… sadece ilaç ve sağlık alanında değil, yüksek teknoloji ve dijital ticaret, finansal hizmetler ve hızlı tüketim malları gibi daha geniş alanlarda.”

Birleşik Krallık hükümetinin Tayvan ve Hindistan ile benzer ortaklıkları var ve Londra Yeni Delhi ile bir ticaret anlaşması için müzakereleri yeniden başlatmayı taahhüt etti. Alexander ayrıca Suudi Arabistan’ın da aralarında bulunduğu altı üyesiyle bir ticaret anlaşması yapmak üzere Körfez İşbirliği Konseyi ile görüşmek üzere salı günü Riyad’a uğradı.

Alexander, hükümetinin karşılaşacağı en önemli zorluklardan birinin, İşçi Partisi’nin son iktidarından bu yana dünyadaki yenilikleri ve değişimleri yansıtacak şekilde “ticaret stratejisi ile sanayi stratejimizi uyumlu hale getirmek” olacağını söyledi.

Güneydoğu Asya açılımı

İşçi Partisi’nin yakında açıklayacağı ticaret stratejisi, İngiltere’nin Güneydoğu Asyalı işletmelerin ve tedarik zincirlerinin giderek daha fazla iç içe geçtiği Çin ile ticari ilişkilerinin değerlendirilmesini de içerecek.

“Egemen ülkelerin ticari ve güvenlik ilişkileri konusunda önemli tercihler yapacağının farkındayız. Birleşik Krallık olarak uluslararası kurallara dayalı düzeni desteklediğimiz konusunda son derece netiz,” dedi Alexander.

“Asya Pasifik [bölgesinde] devam eden güvenlik sorunları var, bu nedenle güvenlik ortamını ciddiye alıyoruz, ancak bölgede devam eden ticari fırsatların da farkındayız” diye ekledi.

Tayland ile ETP iki yıldır görüşülüyordu ve Mayıs 2023’te yapılan seçimlerle iktidarın ordu bağlantılı bir hükümetten sivil liderlere geçmesinin ardından anlaşmayı imzalama fırsatı doğdu.

Ancak Tayland Başbakanı Srettha Thavisin’in geçen ay mahkeme kararıyla görevden alınması, bazı yatırımcıları ülkenin siyasi istikrarı konusunda düşünmeye sevk etti.

Alexander, “Tayland’daki İngiliz işletmeleri istikrara, hukukun üstünlüğüne ve iş ortamının öngörülebilirliğine değer veriyor. Bunlar, hem küresel olarak mobil sermaye hem de işletmelerin çalıştıkları ortamda bir dereceye kadar güven ve kesinlik hissetme ihtiyacı göz önüne alındığında, tüm pazarların ulaşmayı hedeflemesi gereken özelliklerdir” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English