Diplomasi
Avustralya Başbakanı, Trump’la görüşmelerde ülkenin kritik mineral potansiyelini kullanacak

ABD Başkanı Donald Trump’ın politikalarına yönelik seçmenlerin hoşnutsuzluğunu kullanarak seçimlerde ezici bir zafer elde eden Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, şimdi Amerikalı mevkidaşı ile ilişkileri nasıl yürüteceği konusunda zorlu bir soruyla karşı karşıya. Uzmanlar, kritik minerallerin potansiyel bir işbirliği alanı olabileceğine dikkat çekiyor.
Pazartesi günü Albanese, “Başkan Trump ile sıcak ve olumlu bir görüşme” yaptığını ve görüşmede AUKUS savunma ortaklığı ve gümrük vergilerinin ele alındığını söyledi. Albanese, gazetecilere “Gelecekte bir ara yüz yüze görüşeceğiz” dedi.
Albanese’nin açıklamaları, Trump’ın pazar akşamı Albanese’nin yeniden seçilmesiyle ilgili olarak Beyaz Saray’da basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Albanese’nin kendisine karşı “çok, çok nazik ve saygılı” olduğunu ve “arkadaşı” olduğunu söylemesinin ardından geldi.
Trump, “Çok iyi bir ilişkimiz var” dedi.
Amerika Birleşik Devletleri Çalışmaları Merkezi’nin dış politika ve savunma direktörü Peter Dean, Trump’ın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile yaptığı son anlaşmayı, Canberra ve Washington arasındaki ilişkiler için olası bir emsal olarak gösterdi.
Anlaşma uyarınca, ABD Ukrayna’da maden çıkarma konusunda imtiyazlı haklar elde ederken, Ukrayna mülkiyet hakkını elinde tutuyor. Trump, demir cevheri, boksit, altın ve kömür açısından zengin Avustralya ile de benzer bir anlaşma yapmakla ilgileniyor.
Dean, Nikkei Asia‘ya verdiği demeçte, “Bildiğimiz gibi, kritik mineraller başkanın gündeminde çok üst sıralarda yer alıyor. Bunun nedeni, başkan ve ABD yönetiminin kritik mineraller konusunda, özellikle Çin karşısında, kendi zayıflıklarının çok iyi farkında olmalarıdır” dedi.
Dean, “Başbakan Albanese, her iki ülke için de çıkarılması ve alternatif tedarik hatları oluşturulması açısından önemli olan Avustralya’nın geniş kritik mineral rezervlerinin, Başkan Trump ile ilişkilerin başlatılması için önemli bir başlangıç noktası olacağını belirtti” diye ekledi.
Cumartesi gecesi yaptığı zafer konuşmasında Albanese, Trump’tan bahsetmedi. Ancak muhalefet adayı Peter Dutton’ın Trump’ın politikalarını destekleyen açıklamalarına açık bir gönderme yaparak şunları söyledi: “Başka yerlerden yalvarmak, borç almak veya kopyalamak zorunda değiliz. İlhamımızı yurtdışından almıyoruz; onu burada, değerlerimizde ve halkımızda buluyoruz.”
Seçim kampanyası boyunca Albanese, ABD lideri hakkında yaptığı yorumlarda pragmatik bir üslup kullanmaya özen gösterdi. Nisan ayında Dutton ile yaptığı ikinci televizyon tartışmasında Albanese, Trump’a güvenmemek için “hiçbir nedeni olmadığını” söyledi.
Avustralya Başbakanı Albanese, Trump ile ticaret konusunda geçmişte yaptığı görüşmelere atıfta bulundu. Albanese, “En düşük [gümrük vergisi] oranını aldık, ancak bunun [hatta] ABD’nin kendine zarar veren bir hareket olduğunu çok net bir şekilde belirttik” dedi.
Analistler, Albanese’nin artık diplomasi konusunda bir denge kurması gerektiğini söylüyor. Melbourne Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Michael Wesley, Nikkei’ye verdiği demeçte, “Trump’a açıkça yağ çekmek iç politikada iyi karşılanmayacaktır, ancak hükümet gümrük vergilerinin kaldırılması için pragmatik bir yaklaşım benimsemiş görünüyor. Nadir toprak minerallerinin anlaşmanın bir parçası olmasından vazgeçmediklerini düşünüyorum” dedi.
ABD ve Avustralya’nın, İngiltere ile imzaladıkları üçlü anlaşma AUKUS ile vurgulanan bir savunma işbirliği geçmişi de var. Wesley, “Albanese’nin gümrük vergilerine odaklanmak yerine, savunma ve güvenlik ilişkilerimizdeki birçok olumlu yönü vurgulaması gerektiğini düşünüyorum. ABD’den çok sayıda savunma ekipmanı satın alıyoruz ve onlarla birlikte AUKUS nükleer denizaltısını geliştirmeyi planlıyoruz” ifadelerini kullandı.
İlk ziyaret Endonezya’ya
Avustralya Başbakanı Albanese pazartesi günü, ikinci döneminin ilk yurt dışı ziyaretini, 2022’deki ilk döneminde olduğu gibi Endonezya’ya yapacağını duyurdu.
Avustralya Ulusal Üniversitesi Ulusal Güvenlik Koleji’nde kıdemli politika danışmanı David Andrews, diplomatik gezisinin ilk durağı olarak Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisini seçmesinin “Albanese’nin Endonezya ile ilişkilere ve daha geniş anlamda bölgesel ilişkilere verdiği önemi gösterdiğini” söyledi.
Andrews, başbakanın yakın bölgedeki “orta güç ortaklıklarını” güçlendirmeye odaklanacağını belirtti.
Lowy Enstitüsü’nün Pasifik Adaları Programı Direktörü Mihai Sora, Albanese’nin Pasifik’te “çeşitli politika fikirlerini ileriye taşımak için gerekli sermaye ve yetkiye sahip olduğunu” belirtti. Bunlar arasında bölgesel güvenlik anlaşmalarının güçlendirilmesi ve iklim değişikliği taahhütlerinin yeniden teyit edilmesi yer alabilir.
Diplomasi
NATO’dan Ukrayna’ya soğuk duş

NATO’nun 24-25 Haziran’da Lahey’de düzenlenecek zirvesinin bildiri taslağında, Ukrayna’nın üyeliği ve yıllık 40 milyar dolarlık yardım vaadi gibi önemli taahhütler çıkarıldı. Bloomberg’in gördüğü belgeye göre, tek sayfaya indirilen metnin ana odağı, üye ülkelerin savunma harcamalarını artırması oldu. Taslakta Rusya ‘tehdit’ olarak nitelendirilirken, önceki metinlerde yer alan ‘saldırgan’ ifadesine yer verilmediği dikkat çekti.
Bloomberg‘in haberine göre, 24-25 Haziran’da Lahey’de gerçekleştirilecek NATO zirvesinin bildiri taslağında, Ukrayna’ya ilişkin önemli taahhütlere yer verilmedi.
Taslak metinden hem Ukrayna’nın gelecekteki üyeliğine dair vaatler hem de yıllık 40 milyar dolar askeri yardım sözü çıkarılırken, ana vurgu savunma harcamalarının artırılmasına yapıldı.
Öncelik Ukrayna değil savunma harcamaları
Haberde, üzerinde hâlâ değişiklik yapılabilecek olmasına rağmen, mevcut tek sayfalık taslağın, geçen yılki on sayfadan uzun ve Ukrayna’ya uzun vadeli güvenlik yardımı vaat eden metinden çarpıcı biçimde farklı olduğu belirtildi.
Mevcut metin, neredeyse tamamen savunma harcamalarına odaklanıyor. Buna göre ittifak üyeleri, mevcut yüzde 2’lik savunma harcaması hedefini 2032 yılına kadar GSYİH’nin en az yüzde 3,5’ine çıkarmayı taahhüt edecek.
Ayrıca altyapının korunması, sınırlar ve sivil halkın krizlere hazırlanması gibi savunmayla ilgili diğer faaliyetler için de GSYİH’nin yüzde 1,5’i kadar ek harcama yapılması planlanıyor.
Üye ülkelerin, Ukrayna’ya yaptıkları yardımları bu genel savunma harcaması rakamına dahil etme konusunu da değerlendirecekleri ifade edildi.
Ramstein toplantısı Ukrayna için rekor askeri yardım kararlarıyla sona erdi
Geri çekilen vaatler
Bildiri taslağında, geçmiş deklarasyonlarda yer alan birkaç önemli ifadenin eksikliği dikkat çekiyor. Metinde, Ukrayna’nın uzun vadeli de olsa NATO’ya katılım beklentilerine dair hiçbir ifade bulunmuyor.
Ayrıca, Kiev’e yıllık 40 milyar dolar askeri yardım sağlama yönündeki geçen yılki vaat de taslakta yer almıyor.
Dönemin genel sekreteri Jens Stoltenberg, başlangıçta beş yıl için 100 milyar avro önermiş, ancak bazı ülkelerin direnciyle karşılaşınca bunu yıllık 40 milyar avroya (ittifakın savaşın başından beri Ukrayna’ya sağladığı yaklaşık miktar) çevirmişti.
Ancak bu teklif, bazı ülkelerin birkaç yıl sonrasına yönelik somut taahhütler vermeye hazır olmaması nedeniyle bir vaatten öteye gidememişti.
Bu yılın başlarında Avrupa Birliği de Avrupa diplomasisinin lideri Kaja Kallas tarafından önerilen 40 milyar avroluk kendi askeri yardım paketini kabul etmeye çalışmış, ancak bu plan İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz’in karşı çıkmasıyla başarısız olmuştu.
Rusya ‘tehdit’ ama ‘saldırgan’ değil
Bloomberg‘in haberine göre, birçok ülkenin ısrarı üzerine Rusya, taslak bildiride Avro-Atlantik güvenliğine yönelik bir “tehdit” olarak tanımlandı.
Fakat mevcut Amerikan yönetiminin tutumu göz önüne alındığında, bu ifadenin metne dahil edilmesinin garanti olmadığı belirtildi. Bununla birlikte, geçen yılki deklarasyonların aksine, Rusya’dan “saldırgan” olarak bahsedilmediği veya Ukrayna’da “istilacı bir savaş” yürüttüğüne dair bir atıf yapılmadığı görüldü.
ABD’nin Donald Trump döneminde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı gibi birçok uluslararası belgede bu tür ifadeleri engellediği biliniyor.
Trump’a ‘zafer hissi’ yaşatma stratejisi
Konuya yakın kaynaklara göre, Lahey’deki zirve de kısa tutulacak. Mevcut Genel Sekreter Mark Rutte’nin ana hedefinin, harcamaların GSYİH’nin yüzde 5’ine çıkarılmasında ısrar eden Trump’a bir zafer hissi yaşatmak ve ABD’nin ortak savunmaya tam bağlılığını sağlamak olduğu belirtildi.
Trump’ın ilk başkanlık döneminde, o zamanlar Hollanda başbakanı olan Rutte, Trump’ın GSYİH’nin yüzde 2’lik hedefini talep ettiği ve aksi takdirde toplantıyı terk etme tehdidinde bulunduğu bir NATO zirvesindeki anlaşmazlığı çözmeyi başarmıştı.
Kaynaklar, mevcut zirvede Hollanda kralı ile verilecek bir akşam yemeği dışında sadece savunma harcamalarının tartışılacağı tek bir oturum planlandığını söyledi.
Bu düzenlemenin, Trump ile diğer ülke liderleri arasında yaşanabilecek kamuya açık tartışma olasılığını sınırlamak için yapıldığı ifade edildi.
Diplomasi
Ukrayna’da barış için toprak tavizi vermeyi kabul edenlerin oranı arttı

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü’nün yaptığı kamuoyu yoklaması, Ukrayna’da barış karşılığında topraktan vazgeçmeye hazır olanların oranının son altı ayda arttığını ortaya koydu. Mayıs-Haziran 2025 itibarıyla halkın yüzde 38’i bu görüşü desteklerken, yüzde 52’si toprak tavizine karşı çıkıyor. Hem Kiev hem de Moskova resmi olarak toprak tavizlerini reddederken, Rusya ele geçirdiği bölgelerin tanınmasını talep ediyor.
Ukrayna’da barışın tesis edilmesi amacıyla Rusya’ya toprak tavizi verilmesini destekleyenlerin oranında son altı ayda artış yaşandı.
Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü (KMIS) tarafından yürütülen kamuoyu araştırmasının sonuçlarına göre, bu görüşü savunanların oranı son dönemde yükseldi.
Ankete göre, Mayıs-Haziran 2025 döneminde katılımcıların yüzde 38’i toprak tavizini destekledi. Bu oran, şubat-mart aylarında yüzde 39 seviyesindeydi.
Aralık 2024’te yapılan araştırmada da benzer şekilde halkın yüzde 38’i bu yönde görüş bildirmişti.
Strana gazetesinin aktardığına göre bu veriler, çatışmanın sona ermesi için topraktan vazgeçmeyi kabul edenlerin sayısının yaklaşık altı aydır aynı seviyelerde seyrettiğini gösteriyor.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, Ekim 2024’te Ukraynalıların sadece yüzde 32’si toprak tavizine hazırdı.
Taviz karşıtlarının oranı düşüyor
Anket sonuçları, toprak tavizine karşı çıkarak çatışmaların devam etmesini savunanların oranında ise düşüş olduğunu ortaya koydu.
Mayıs-Haziran 2025 itibarıyla Ukraynalıların yüzde 52’si toprak tavizine karşı çıkarken, bu oran Şubat-Mart aylarında yüzde 50, Aralık 2024’te ise yüzde 51’di.
Ekim 2024’te ise katılımcıların yüzde 58’i toprak kaybetmemek için çatışmanın sürmesi gerektiğini düşünüyordu.
Verilere göre, taviz karşıtlarının oranı 2022’den bu yana düşüş gösteriyor. O dönemde halkın yüzde 87’si tavizlere karşı çıkarken, bu görüşü savunanlar sadece yüzde 8’di.
Günümüzde ise taviz yanlılarının oranı dört kattan fazla artmış durumda. Tüm anketlerde katılımcıların yüzde 10 ila yüzde 11’i bu konuda kararsız kaldı.
Hem Moskova hem de Kiev, toprak tavizlerini ihtimal dışı bırakıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, zamanla kaybedilen toprakların bir kısmının diplomatik yollarla geri alınmasını sağlayacak bir uzlaşı arayışına kapı aralamıştı.
Zelenskiy’e göre, topraklarla ilgili müzakereler iki tarafın heyetleri arasında değil, doğrudan kendisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yürütülmeli.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise ülkesinin “başkasının toprağında gözü olmadığını” ancak “kendisinin olanı da vermeyeceğini” vurgulamıştı.
Rusya’nın talepleri ve geçmiş müzakereler
Rus tarafının 2 Haziran’da İstanbul’da sunduğu bir memorandumda, Moskova’nın Ukrayna güçlerinin Donetsk ve Lugansk halk cumhuriyetleri, Zaporojye ve Herson oblastlarından çekilmesini ve Kırım ile birlikte bu bölgelerin Rus toprağı olarak uluslararası alanda tanınmasını talep ettiği belirtilmişti.
Rus müzakere heyeti başkanı Vladimir Medinskiy ise Kiev’in 28 Şubat 2022’deki ilk müzakerelerde daha yumuşak koşullarla bir barış anlaşması imzalama şansını kaçırdığını söylemişti.
Medinskiy’e göre o dönemde Ukrayna’nın Kırım’ı Rusya’nın bir parçası olarak tanıması ve Donetsk ve Lugansk’ı “rahat bırakma” taahhüdü vermesi yeterli olacaktı.
Bu sırada Rus güçleri Harkov, Sumi ve Dnipropetrovsk oblastlarında ilerleyişini sürdürüyor.
Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, Rus birliklerinin son olarak Dnipropetrovsk’a girmesinin ardından Kiev’e sahada yeni gerçeklikler vadetmişti.
Diplomasi
Dünya Bankası: Küresel ekonomi en kötü on yıla doğru ilerliyor

Dünya Bankası tarafından yayınlanan yeni analize göre, küresel iktisadi büyüme 1960’lardan bu yana en zayıf on yılına doğru ilerliyor.
Analizde, ABD Başkanı Donald Trump’ın ticaret savaşının dünya ekonomilerini etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu belirtiliyor.
Dünya Bankası, salı günü yayınladığı raporda, Trump’ın ABD’nin ticaret ortaklarına uyguladığı yeni gümrük vergilerinin, dünya çapındaki resesyonları hesaba katıldığında, küresel iktisadi büyümeyi 2008 finansal krizinden bu yana en düşük seviyesine indireceğini öngörüyor.
Washington merkezli kurum, gümrük vergileri nedeniyle yeni bir küresel resesyon beklemiyor, ama basın açıklamasında, küresel büyüme tahminlerinin bu yıl ve gelecek yıl gerçekleşmesi halinde, 2020’lerin ilk yedi yılında ortalama küresel büyümenin, 1960’lardan bu yana en yavaş on yıl olacağına dikkat çekti.
Dünya Bankası raporunda, bu yılki küresel GSYİH büyüme tahminini ocak ayında yaptığı %2,7’den %2,3’e düşürdü. Bu tahmin, dünya çapındaki gümrük vergilerinin mayıs ayı sonundaki seviyelerinde kalacağı varsayımına dayanıyor.
Bu durum, dünya ekonomisini, 2009’daki finansal krizin ardından yaşanan ilk küresel resesyon ve 2020’deki koronavirüs pandemisinin ilk yılı olan ikinci küresel resesyon hariç, 17 yılın en zayıf büyüme hızına doğru sürüklüyor.
Dünya Bankası verilerine göre, bu yıllarda küresel iktisadi büyüme sırasıyla %1,3 ve %2,9 oranında daralmıştı.
Kurumun raporunda, “Gümrük vergilerindeki keskin artış ve bunun sonucunda ortaya çıkan belirsizlik, dünya ekonomilerinin çoğunda geniş tabanlı bir büyüme yavaşlamasına ve görünümün bozulmasına katkıda bulunuyor,” denildi.
“Ticaret geriliminin artmasıyla ortaya çıkan kargaşa”nın, tüm bölgelerde ve gelir gruplarında dünya ekonomilerinin yaklaşık %70’i için büyüme tahminlerini düşürmesine neden olduğunu da ekleyen kurum, gelişmekte olan ekonomilerde beklenen yavaşlamanın, artan kamu borç seviyeleri gibi uzun vadeli eğilimlerden de etkileneceğini belirtti.
Fitch Ratings salı günü, gümrük vergisi artışlarının ve ticaret politikasındaki belirsizliğin etkisini gerekçe göstererek, bu yıl küresel devlet tahvillerine ilişkin görünümünü “nötr”den “kötüye gidiyor”a düşürdüğünü açıkladı.
Kredi derecelendirme kuruluşu raporunda, “Küresel ticaret savaşının tırmanması, gümrük vergilerinin ne zaman sona ereceğine ve bunların küresel ticaret hacimleri, tedarik zincirleri, yatırımlar ve uluslararası ilişkiler üzerindeki etkisine ilişkin belirsizlik, küresel ekonomi için önemli bir olumsuz şok oluşturuyor,” dedi.
Ocak ayında göreve yeniden gelen Trump, Amerika’nın ticaret ortaklarının çoğuna ve otomobiller ve çelik gibi önemli mallara ithalat vergilerini artırdı.
Washington ile bir anlaşma sağlanamadığı takdirde, 9 Temmuz’dan itibaren ABD’nin birçok ticaret ortağına cezai nitelikte yüksek “karşılıklı gümrük vergileri” uygulanacak. Bu vergiler, geçen ay yasal bir engele takılmıştı.
-
Avrupa1 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Rusya1 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını2 hafta önce
FP: ABD anlaşma değil teslimiyet istiyor
-
Dünya Basını1 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Görüş1 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını3 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde