Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Bağlanabilirliğin inşası: Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin Küresel Güney’deki on yılı

Yayınlanma

Yingshi Gao, Gazeteci – CGTN

Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ni (KYG) yürürlüğe koymasının üzerinden on yıl geçti. Bu eylül ayında Endonezya’daki Jakarta-Bandung Yüksek Hızlı Demiryolu trafiğe açıldı ve bu, uluslararası basının ilgisini çekerek Batı’da yeni bir kuşkuculuk dalgası yarattı. Batı basınındaki pek çok yayın organı bu demiryolunun iktisadi açıdan uygulanabilirliğine şüpheyle yaklaşarak KYG ile ilişkilendirilen sözüm ona ‘borç tuzağı’ diplomasisi olduğu yönündeki söylemi ateşledi. Neo-kolonyalizmin yankıları küresel diyalog koridorlarında da yankılanıyor ve Çin’in geniş altyapı çabasını emperyal hırsın tonlarına boyuyor.

Hem istatistiki veriler hem de yerel liderler bu tasviri reddettiler. Sahra altı Afrika örneğini ele alalım; 2022 yılında bu bölgede borcun GSYİH’ye oranı yaklaşık yüzde 56,3 iken, küresel olarak bu oran yüzde 247’ydi.

2018 yılında eski Liberya Bayındırlık Bakanı W. Gyude Moore, bir makale kaleme alarak şu yorumu yapmıştı: “‘Borç tuzağı diplomasisi’ dili daha çok Batı ülkelerinde, özellikle de ABD’de yankı buluyor ve Afrika gerçeğinden ziyade Çin’in küresel bir güç olarak yükselişine ilişkin endişeden kaynaklanıyor.” 2022 yılında Columbia Üniversitesi Küresel Enerji Politikası Merkezi tarafından yapılan bir çalışma da temerrüt dalgasına yol açma ihtimalinde Çin’in entrikalarından ziyade özel sektörün manevralarının etkili olduğunu öne sürmüştü.

Bir başka popüler anlatı ise Çin’i ‘otoriter devletlere’ yardım etmek adına ‘şeffaf olmayan’ borçları stratejik olarak kullanıyor olarak tanımlıyor. Bazıları ‘Çin yardımlarının şartlı yardımlara meydan okuduğunu, dolayısıyla demokrasinin teşvik edilmesini zayıflattığını’ savunuyor. Almanya’daki Jena Üniversitesi’nden Profesör Andreas Freytag, 2022 yılında bu konuda bir araştırma yapmıştı. Araştırması, Çin’in yardımının demokrasinin desteklenmesi üzerinde nötr veya olumlu bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymuştu. Dahası, Çin’e karşı olumlu duygular besleyen insanlar demokratik değerlere daha fazla önem vermeye meyilli görünüyor. Öte yandan, ABD’nin olumlu görüşleri demokratik desteği tutarlı bir şekilde etkilemiyor.

Borçla mukayese edildiğinde Küresel Güney’in karşılaştığı en acil sorun, bu ülkelerde daha hızlı kalkınmayı engelleyen yeterli kamu mallarının sağlanamaması. Afrika’nın enerji sektöründe, güvenilir bir elektrik sistemi inşa etmek onlarca yıldır ciddi zorluklardan biri oldu. Sahra altı Afrika’da elektriğe erişim 2022’de sadece yüzde 47’ydi ve bu durum, yerli halkı kendi elektrik jeneratörlerini satın almaya zorlayarak üretim maliyetlerini artırdı ve daha fazla kirlilik yarattı.

Bu, Çinli bir kanaat önderi ve mühendis Cao Fengze’nin de fark ettiği bir şey. Zambiya’ya ilk geldiğinde, bir su barajının inşasına katılırken, bir fritöz satın almaya çalıştı ve fritözün fiyatının beklediğinden çok daha yüksek olduğuna şahit oldu. Daha ucuz fritözler de mevcuttu (genellikle 200 RMB’den daha az), ancak Zambiya’daki elektrik sistemi son derece istikrarsız olduğundan ve günlük olarak birden fazla elektrik kesintisi olması epey normal olduğundan herkes ona bir taneyle kalmamasını tavsiye etti. Voltajdaki birkaç iniş çıkıştan sonra düşük kaliteli cihazlar hızla yanıyordu. Kendisiyle saha çalışması hakkında mülakat yaptım. Onun bakış açısına göre, yerli sanayi sistemi kurmak ancak istikrarlı bir enerji tedariki ile mümkün ve bir cazibe barajı Zambiya açısından en uygun maliyetli enerji planını temsil ediyor. Kemer baraj inşa edildikten sonra daha az bakım gerektiriyor ve uzun ömürlü oluyor. Kendi sözleriyle, “Eğer baraja bir bozuk para atarsam, bir sonra gelen belki de anca yüzyıllar sonra görebilir.”

Zambiya’nın tarım sektörünü yeterli kamu malının olmaması da büyük ölçüde etkiliyor. Örneğin, Zambiya ile potansiyel pazarı olan Doğu Afrika arasındaki fiyat farklılıkları önemli boyutlarda. Mısır ve soya fasulyesi gibi ürünler Nairobi ve Kampala’da daha yüksek fiyatlara satılabiliyor. Haziran 2022’de Nairobi’deki mısır fiyatı metrik ton başına 500 doları geçerken, Lusaka’daki fiyat metrik ton başına 200 doların biraz üzerindeydi. Ancak Zambiya’daki çiftçiler, sınır ötesi pazarlardaki ve nakliye lojistiğindeki verimsizlikler nedeniyle bu potansiyel kârlardan yararlanamıyor. Bu durum olumsuz bir az besleme döngüsü oluşturuyor: Yoksullukla baş başa kalan Küresel Güney ülkeleri, genelde birbiriyle bağlantılı otoyolların inşası ve bakımına yatırım yapamıyor. Bu önemli ulaşım bağlantıları olmaksızın, iktisadi potansiyellerini açığa çıkaramadan yoksulluk içinde sıkışıp kalıyorlar.

Peki bu döngü nasıl kırılacak? Çinlilerin gözünde cevap, dış gıda yardımı değil, kendine kan üretebilen bir sistem inşa etmek için kamu mallarına yapılacak büyük yatırımlar.

Çin’in KYG katılımcısı ülkeler arasında elektrik ve ulaşım tesisleri inşa etmeye odaklanmasının nedeni de bu.

Elektrik açığının üstesinden gelmek için Çin, Zambiya’nın bağımsızlığından bu yana üstlendiği en büyük enerji projesi olan Kafue Gorge Lower hidroelektrik santralini finanse etti ve inşasına yardımcı oldu. Bu barajdaki Çin yapımı beş yeni jeneratör, ülkenin yerel şebekesine 750 megawatt ekleyerek bu ülkenin elektrik kapasitesinin neredeyse üçte birini oluşturdu. Zambiya Cumhurbaşkanı Hakainde Hichilema da açılış törenine katıldı ve her iki ülkenin de projeyi ‘ustaca bir şekilde’ tamamlamasından övgüyle söz etti.

Çin’in altyapı projeleri sadece karayolları ve demiryolları inşa etmekten öte, gelecekteki kalkınma için sistematik bir temel oluşturmayı amaçlıyor.

Örneğin su barajları inşa etmek, yerli işçilerin inşaat çalışmalarına katılarak yeni beceriler öğrenmelerine yardımcı oldu. Yerli hükümet de büyük projeleri yönetme, farklı çıkarları bir araya getirme ve her şeyin sorunsuz yürümesini sağlama konusunda Çin ile yakın çalışmanın faydasını gördü.

Bu, iyi yağlanmış bir makineye ince ayar yapmak gibi; sadece ticaretin akmaya devam etmesini sağlamakla ilgili değil, beceri setlerini geliştirmek ve gelecek için bir temel oluşturmakla da ilgili.

Bu avantajlara rağmen, Kuşak ve Yol Girişimi’nin hâlâ geliştirilmesi gereken yönleri mevcut. Örneğin, projelerden etkilenen yerliler eşit tazminat talebinde bulundular. Ayrıca, daha fazla şeffaflık ve daha katı işgücü uygulamalarına bağlılık çağrısında bulunuldu. Bu endişelerin giderilmesi KYG’yi daha sağlam ve karşılıklı fayda sağlayan bir girişim haline getirecektir.

DİPLOMASİ

Türkiye’den Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya’dan ithal edilen çeliğe ek vergi kararı

Yayınlanma

Türkiye, Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya’dan ithal edilen çeliğe yönelik anti-damping vergisi uygulama kararı aldı. Vergi oranları yüzde 6,1 ile yüzde 43,31 arasında değişiklik gösterirken, en yüksek vergi oranı Çin’den gelen çelik ithalatçılarına uygulanacak.

Türkiye Ticaret Bakanlığı, Rusya, Çin, Hindistan ve Japonya’dan ithal edilen çeliğe anti-damping vergisi uygulama kararı aldı. Söz konusu karar, Resmi Gazete’de yayımlandı.

Ticaret Bakanlığı, yürütülen anti-damping soruşturmasının sonuçlarına dayanarak, söz konusu ithal çeliğin düşük fiyatlandırmasının Türk üreticilerine ve sanayisine zarar verdiğini belirtti.

Buna bağlı olarak, uygulanan vergiler yüzde 6,1 ile yüzde 43,31 arasında değişiklik gösteriyor.

Türkiye, Rusya’dan MMK, NLMK ve Severstal şirketlerinden yapılan çelik ithalatına ek gümrük vergisi uygulama kararı aldı.

MMK ve NLMK için yüzde 6,1, Severstal için ise yüzde 9 oranında vergi uygulanacak. Rusya’dan gelen çelikler, diğer ülkelerle kıyaslandığında en düşük vergi oranına tabi tutuldu.

Japonya’dan ithal edilen çeliğe yüzde 9 ek vergi uygulanırken, Hindistan’dan gelen çeliklerde Tata Steel dışındaki tüm firmalar için aynı oran belirlendi.

Tata Steel için ise vergi oranı yüzde 6,1 olarak belirlendi. Çinli ithalatçılara yönelik vergi oranı ise yüzde 43,31 olarak açıklandı.

Bununla birlikte, yedi Çinli şirket bu uygulamadan muaf tutuldu ve bu şirketler için vergi oranları yüzde 15 ile yüzde 36 arasında değişiyor. Bu şirketler arasında Han Steel Group ve Rizhao Steel Group dikkat çekiyor.

Vedomosti gazetesinin haberine göre, Rus çelik üreticileri bu yılın eylül ayında 5,4 milyon ton çelik üretti. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13,5 oranında bir düşüş gösteriyor.

Rusya’nı çelik sektörü, üst üste dokuzuncu ayda negatif üretim dinamikleri sergiliyor. Uzmanlar, yüksek faiz oranlarının baskısı altında kalan inşaat sektöründeki zayıf talebin bu düşüşün temel nedeni olduğunu belirtiyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İtalya’dan UNIFIL pozisyonlarına saldıran İsrail’e karşı sert açıklama

Yayınlanma

İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, İsrail’in Lübnan’da ikisi İtalyan UNIFIL üslerine düzenlediği saldırıları şiddetle kınadı ve saldırıların “hata” olmadığını söyledi.

Perşembe günü İsrail güçleri Lübnan’ın güneyindeki üç UNIFIL üssünü hedef aldı ve vurdu. Bu üslerden ikisi İtalyan üssü, üçüncüsü ise misyonun karargâhı idi.

Crosetto, “İsrail silahlı kuvvetlerinin UNIFIL’i bazı üslerin boşaltılması gerektiği konusunda uyardığını iddia etmek için hiçbir gerekçe yoktur. Büyükelçiye, Birleşmiş Milletler ve İtalya’nın İsrail hükümetinden emir almadığını İsrail hükümetine iletmesini söyledim,” dedi.

İsrail güçleri tarafından “defalarca gerçekleştirilen düşmanca eylemler”in “savaş suçu” teşkil edebileceğine dikkat çeken bakan, “Bunlar uluslararası hukukun ciddi ihlalleridir ve herhangi bir askeri gereklilikle gerekçelendirilemez,” ifadelerini kullandı.

Günün erken saatlerinde İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant ve İsrail’in İtalya Büyükelçisi ile görüşen Crosetto, İtalyan hükümetinin saldırının bir hata ya da kaza olduğu yönündeki gerekçelere inanmadığını yineledi. Bakan İtalya’nın bu nedenle “mümkün olan en kısa sürede gerçek açıklamalar” talep ettiğini duyurdu.

Ansa’nın haberinde görüşlerine yer verilen Orta Doğu dosyasına aşina olan üst düzey güvenlik kaynaklarına göre, UNIFIL’in İsrail’in BM misyonunun üslerine yönelik saldırısına ilişkin yorumu, Tel Aviv’in Lübnan’daki askeri “gelecek planlarına” “istenmeyen tanıkların” olmasını önlemek için “geri çekilmeye zorlamayı” amaçladığı yönünde.

Le Monde gazetesinin Fransız Silahlı Kuvvetler Bakanlığına dayandırdığı haberine göre Fransa ve İtalya, son olaylar üzerine UNIFIL’e katkıda bulunan Avrupa ülkelerini bir araya getirecek.

Video konferans yoluyla gerçekleştirilecek toplantının önümüzdeki hafta yapılması planlanıyor fakat kesin tarih henüz belirlenmedi.

Öğleden sonra yapılan açıklamaya göre İtalyan hükümeti, UNIFIL üsleri yakınlarındaki eylemlerin kabul edilemez olduğunu belirterek İsrailli yetkililere resmi bir protesto sunduğunu duyurdu.

Başbakan Giorgia Meloni ayrıca UNIFIL Batı Sektörü Komutanı General Messina ile telefonda görüşerek BM misyonu ve ikili MIBIL misyonu kapsamında Lübnan’da bulunan İtalyan askerleriyle “güçlü dayanışma” içinde olduğunu ifade etti.

Meloni, İtalyan birliklerinin Birleşmiş Milletler yetkisiyle bölgede istikrarın sağlanmasında oynadığı önemli rolü bir kez daha teyit etti.

İtalyan hükümeti, UNIFIL’in Güney Lübnan’daki rolünün önemini bir kez daha teyit ederken, bölgede çatışmaların durdurulması ve gerilimin azaltılması için çalışmaya devam ettiğini açıkladı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Alman halkının çoğunluğu İsrail’e askeri yardıma karşı

Yayınlanma

Alman kamu yayıncısı ARD’nin DeutschlandTrend anketine katılanların neredeyse yüzde 70’i Federal Ordunun İsrail’e yardımda bulunmaması gerektiğini düşünüyor.

Ankete göre katılımcıların yüzde 68’i Almanya’nın İsrail’in savunmasına askeri destek vermesini desteklemiyor. Yüzde 19’u ise bundan yana.

Çeşitli parti destekçilerine daha yakından bakıldığında, hepsinde olumsuz bir tutumun hakim olduğu açıkça görülüyor.

Yeşiller taraftarlarının yüzde 62’si Almanya’nın Ortadoğu’daki çatışmalarda İsrail’e askeri destek vermesine karşı çıkarken, yüzde 27’si destekliyor.

Almanya için Alternatif (AfD) destekçilerinin yüzde 80’i bu tür bir askeri yardımın yanlış olduğunu düşünürken, yüzde 12’si destekliyor.

Diğer partilerin destekçileri arasındaki onay oranları ise ikisinin arasında yer alıyor. Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) destekçilerinin yüzde 77’si bu yardıma karşı. CDU/CSU’da bu oran yüzde 68, SPD’de yüzde 65, FDP’e yüzde 56.

İsrail’e verdiği askeri destek bakımından ABD’nin ardından ikinci sırada yer alan Almanya, Ekim 2023’ten bu yana İsrail’e çok sayıda silah ihracatına izin verdi.

İsrail’in 7 Ekim Aksa Tufanına verdiği askeri karşılık Almanya’daki katılımcıların yüzde 57’si için “çok ileri” giderken, yüzde 21’i İsrail’in Gazze Şeridindeki eylemlerini uygun buluyor.

Mart ayında ankete katılanların yüzde 28’i İsrail’in tepkisini uygun olarak nitelendirmişti ve o zaman bile ankete katılanların yarısı bunun çok ileri gittiğini düşünüyordu.

Almanya’da İsrail’in eylemlerini eleştirenlerin sayısı geçtiğimiz kasım ayından bu yana istikrarlı bir şekilde artıyor.

ARD DeutschlandTrend’in güncel araştırmasında ayrıca İsrail’in gazze’ye yönelik askeri eylemlerinin Filistinli sivil nüfusun da etkilenmesi durumunda haklı olup olmadığı soruldu. Buradaki cevap daha da net: Yüzde 68’lik bir kesim İsrail saldırılarını bu durumda haksız bulurken, sadece yüzde 18’lik bir kesim haklı buluyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English