Bizi Takip Edin

AVRUPA

Belarus, erken seçime gidiyor

Yayınlanma

Belarus’ta devlet başkanlığı seçimleri, 26 Ocak 2025’e çekildi. Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, seçimlerde yeniden aday olacağını açıkladı.

Belarus parlamentosunun alt kanadı olan Temsilciler Meclisi, devlet başkanlığı seçiminin 26 Ocak 2025’te yapılacağını açıkladı. Merkez Seçim Komisyonu Başkanı İgor Karpenko, komisyonun seçim sürecine hazır olduğunu belirtti.

Karpenko, Belarus Anayasası’nın 81. Maddesi ve Seçim Kanunu’nun 56. Maddesine göre, devlet başkanlığı seçimlerinin “en geç beş ay öncesinden planlanacağını ve görev süresinin dolmasına iki ay kala, pazar günü yapılacağını” ifade etti.

BelTA ajansının haberine göre Karpenko, “Buna göre, bir sonraki başkanlık seçimi en geç 20 Temmuz 2025’te yapılmalıdır,” ifadelerini kullandı.

Ayrıca Karpenko, mevzuatta belirli bir tarih belirtilmediği için seçimlerin ocak ayına çekilmesinde herhangi bir ihlal olmadığını vurguladı. Ancak yetkili, oylamanın neden bu tarihe alındığına dair net bir açıklama yapmadı.

Aynı gün, Belarus’u 1994’ten bu yana yöneten Aleksandr Lukaşenko, başkanlık seçimlerinde yeniden aday olacağını açıkladı. Rus televizyon sunucusu Olga Skabeyeva’ya verdiği mülakatta Lukaşenko, konuyla ilgili bir soruya “Evet,” yanıtını verdi.

Lukaşenko’nun altıncı dönemi, Ağustos-Eylül 2020’deki kitlesel protestoların ardından başlamıştı ve 2025’te sona erecek. 9 Ağustos 2020’deki seçimlerde, Belarus Merkez Seçim Komisyonu, Lukaşenko’nun yüzde 80,1 oyla kazandığını ilan etmişti, ancak ana rakibi Svetlana Tihanovskaya yalnızca yüzde 10 oy aldı.

Muhalefet bu sonuçları tanımadı ve yetkilileri seçimlerde usulsüzlük yapmakla suçladı. Tihanovskaya, Ağustos 2020’de Litvanya’ya kaçtı.

Kasım 2020’de Lukaşenko, yeni bir anayasanın kabul edilmesinin ardından bir daha aday olmayacağını söylemişti (anayasayı değiştirmek için 2022’de başarılı bir referandum yapıldı).

Mart 2023’te ise devlet başkanlığı döneminin sona erdiğini ve iktidarı sürdürmek istemediğini belirtmiş, ancak kendisini göndermek isteyenlere de müsamaha göstermeyeceğini eklemişti.

Bu yılın ağustos ayında ise Lukaşenko, Belarus halkına, ülkenin yeni bir lider fikrine alışmaları gerektiğini dile getirmişti.

2022’de kabul edilen anayasa değişiklikleri, bir kişinin iki dönemden fazla devlet başkanlığı yapamayacağını öngörüyor, ancak bu kişi görev süresinin sonunda parlamentonun üst kanadının ömür boyu üyesi olabilecek.

Adaylık için yaş sınırı 30’dan 40’a, Belarus’ta ikamet süresi ise 10 yıldan 20 yıla çıkarıldı.

Lukaşenko’nun görevde bulunduğu altı dönemde, devlet başkanlığı dönem sınırlamaları birkaç kez değiştirildi. 1996 yılında, görev süresini iki yıl uzatmak için yapılan anayasa değişiklikleri referandumla kabul edildi.

Lukaşenko 2001’de kazandıktan sonra, dönem sınırlamalarını kaldırmak için yeniden referandum düzenledi ve 2006, 2010 ve 2015 yıllarında da yeniden seçildi.

Lukaşenko: Batı ile normal ilişkiler kurmak istiyoruz

AVRUPA

Britanya, “yabancı etki ajanları” mevzuatının uygulanmasını erteledi

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ta faaliyet gösteren “yabancı nüfuz sağlayıcıların”, ABD’deki gibi kayıt altına alınmasına yönelik planlar, yıllar süren çalışmaların ardından, Londra’daki yeni İşçi Partisi hükümetinin Pekin ile ilişkilerini yeniden gözden geçirme çabaları nedeniyle şimdilik rafa kaldırıldı.

Yabancı Nüfuz Kayıt Programı (FIRS), İngiliz siyasetini “kötü niyetli yabancı aktörlerden” koruma çabalarının bir parçası olarak geçen yıl yasalaşmıştı. Rusya, İran ve Çin, daha fazla incelemeye tabi tutulması beklenen ülkeler arasındaydı. Fakat program şimdi gelecek yıla kadar ertelendi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir hükümet yetkilisinin POLITICO’ya yaptığı açıklamaya göre, FIRS programı da dahil olmak üzere Çin ile ilgili politikaların, hükümet önümüzdeki yılın başlarında tamamlanması beklenen “Çin Denetimini” tamamlayana kadar askıya alındığını doğruladı.

İşçi Partisi, gecekmeden Muhafazakâr hükümeti sorumlu tuttu

Geçen hafta İşçi Partisi Güvenlik Bakanı Dan Jarvis’in gecikmeden bir önceki Muhafazakâr hükümeti sorumlu tutmasının ardından tartışma patlak vermişti.

Jarvis, planın uygulanması için “gerekli tedbirleri almakta tamamen başarısız olduklarını” ve kayıt için BT çözümlerinin “henüz hazır olmadığını” iddia etmişti.

Jarvis’in yorumları, Muhafazakâr selefi Tom Tugendhat’ın Başbakan Keir Starmer’a mektup yazarak gecikmeyi sorgulamasının ve 2024 sonbaharında programı başlatmaya hazır olduğunu söylemesinin ardından geldi.

Tugendhat, Birleşik Krallık’taki genel seçimler hesaba katılsa bile, programın bu yıl sonundan önce başlatılmaması için hiçbir neden olmadığını söyledi.

Starmer hükümeti Çin siyasetini değiştiriyor mu?

Daha önce hükümeti denetlemekle görevli Avam Kamarası Dış İlişkiler Komitesine başkanlık etmiş olan Muhafazakâr Milletvekili Alicia Kearns POLITICO’ya verdiği demeçte “gerekli hazırlık çalışmalarının” seçimden “çok önce” tamamlandığını söyledi ve İşçi Partisi’nin iddialarını “tamamen asılsız” olarak nitelendirdi.

Kearns, gecikmeden İşçi Partisi’nin Çin konusundaki “yumuşayan tutumunun” suçlu olduğunu savundu.

Dışişleri Bakanı David Lammy geçen hafta Pekin’e, bu ülkeyle ekonomik ve siyasi ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesine yönelik daha geniş çaplı diplomatik girişimlerin bir parçası olarak ziyaret düzenlemişti.

Çin’e karşı “yumuşak” tutumu Maliye Bakanlığı istedi iddiası

Yukarıda alıntılanan aynı yetkili, ocak ayında tamamlanması beklenen incelemenin bakanlara Çin ile hangi politika alanlarında daha yakın ilişki kurabilecekleri konusunda net bir rehber sağlayacağını söyledi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir başka hükümet yetkilisi de FIRS programının ayrıntılarından haberdar olmadıklarını, fakat Çin’e yönelik yaklaşım değişikliğine gitme kararının Maliye Bakanlığı tarafından istendiğini söyledi.

Birleşik Krallık’ı Avustralya ve ABD gibi “Beş Göz” istihbarat müttefikleriyle aynı çizgiye getirmeyi amaçlayan FIRS programı, Birleşik Krallık’ta yabancı bir gücün talimatıyla siyasi faaliyet yürüten herkesin bir kayıt defteri imzalamasını gerektirecek.

Bir ülke “gelişmiş” kademeye yerleştirildiğinde, bakanlar kayıt gerekliliklerini daha geniş bir faaliyet yelpazesini içerecek ve yabancı hükümet kontrolündeki kuruluşlar adına faaliyet gösteren kişileri kapsayacak şekilde genişletebilir.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Orbán: 1956’da Sovyetlere direndiğimiz gibi Brüksel’e de direnin

Yayınlanma

Macaristan Başbakanı Viktor Orbán çarşamba günü Avrupa Birliği’ni Budapeşte’de bir “kukla hükümet” kurmaya çalışmakla suçladı ve Macar vatandaşlarını 1956’da “Sovyet ordusuna karşı koydukları” gibi Brüksel’e karşı koymaya çağırdı.

Orbán, ülkenin Sovyetler Birliği’ne karşı ayaklanmasının yıldönümünü anmak üzere Macaristan’ın başkentinde toplanan kalabalığa seslendi.

Macar lider, “Brüksel Macaristan’ın ulusal hükümetinden kurtulacağını açıkladı. Ayrıca ülkeye Brüksel kuklası bir hükümet dayatmak istediklerini de açıkladılar. İşte yine o eski soru: Yabancı bir gücün, bu kez Brüksel’in iradesine boyun mu eğeceğiz, yoksa ona direnecek miyiz?” diye sordu.

“Cevabımızın 1956’da olduğu kadar açık ve net olmasını öneriyorum,” diyen Orbán, “Macaristan’ın bir kez daha kukla bir devlete, Brüksel’in tebaasına dönüştürülmesine müsamaha göstermeyeceğini” sözlerine ekledi.

Orbán kalabalığa, “[Zelenskiy’in] zafer planı [Ukrayna’daki] savaşı uzatmak. Başka bir deyişle, biz Macarlar bir sabah uyandığımızda doğudan gelen Slav askerlerini yeniden Macar topraklarında konuşlanmış olarak bulacağız. Biz bunu istemiyoruz,” diye seslendi.

Başbakanın konuşmasından saatler önce yapılan yeni bir kamuoyu yoklaması, Orbán’ın partisi Fidesz’in yüzde 40 civarında oy ile ikinci sırada yer aldığını gösterdi. 

Péter Magyar’ın Fidesz’den ayrılarak kurduğu Tisza ise aynı ankette yüzde 42 ile ilk sırada yer aldı. Böylece Orbán’ın 2010 yılında iktidara gelmesinden bu yana Fidesz ilk kez anketlerde geride kaldı.

Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyeleri, 23 Ekim 1956’da başlayan ve yaklaşık üç hafta süren olayları “karşıdevrimci ayaklanma” olarak nitelendirmiş ve Macaristan’a asker yollayarak bastırmıştı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bloomberg: Avrupa’nın Rusya’dan doğalgaz tedarikini tamamen terk etmesi mümkün değil

Yayınlanma

Bloomberg, Rusya’nın Avrupa doğalgaz pazarındaki payının 2023’te yüzde 15’ten yüzde 20’ye yükseldiğini ve Avrupa’nın yakın gelecekte Rus gazından tamamen vazgeçemeyeceğini yazdı. Özellikle Ukrayna üzerinden geçen boru hattının geleceği belirsizken, Avrupa hükümetleri Rusya’dan gaz tedarikine olan bağımlılığı azaltma yollarını tartışıyor.

Rusya’nın Avrupa doğalgaz pazarındaki payı, 2023 yılı başından bu yana yüzde 20’ye yükseldi.

Bu oran, geçen yıl yüzde 15’ti ve Ukrayna’daki askeri müdahale başlamadan önce yüzde 45 seviyelerindeydi.

Bloomberg, bu durumun Avrupa’nın yakın gelecekte Rus gazından tamamen vazgeçemeyeceğini ortaya koyduğunu yazdı.

Rus gazı, Avrupa’ya, Ukrayna üzerinden Slovakya’ya, Türkiye üzerinden Bulgaristan’a ve sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) şeklinde üç ana güzergâh üzerinden geliyor.

Ukrayna boru hattı, Doğu ve Orta Avrupa, özellikle Slovakya ve Avusturya için büyük önem taşıyor.

Yılın başlarında Avusturya hükümeti, bu hattın kesilmesi durumunda enerji güvenliği açısından “büyük bir risk” oluşacağı uyarısında bulunmuştu. Avusturya, hâlihazırda gaz ithalatının yüzde 80’ini Rusya’dan yapıyor.

Rusya’nın İspanya’ya yaptığı LNG ihracatı rekor seviyeye ulaşırken, Moskova bu yıl Akdeniz ülkelerine yapılan doğalgaz ithalatının yüzde 23’ünü karşıladı.

AB hükümetleri, Ukrayna üzerinden geçen boru hattı sözleşmesinin 1 Ocak 2025’te sona erecek olması nedeniyle, Rusya’dan gaz tedarikine olan bağımlılığı tartışmaya başladı.

Fakat boru hattının Rusya tarafındaki giriş noktası olan Suja kasabası, Ukrayna birliklerinin şu anda işgal ettiği Kursk oblastında yer alıyor ve bu da durumu daha da karmaşık hale getiriyor.

Ajansa göre, Kiev’in Gazprom ile olan sözleşmeyi uzatmayı reddettiğini defalarca açıklamış olmasına rağmen mevcut anlaşmanın uzatılması ya da siyasi açıdan daha kabul edilebilir ve mevcut gerçekliği yansıtacak yeni bir anlaşmanın imzalanması konusunda aktif girişimler sürüyor.

Avrupa’da gaz fiyatları, şimdiden megavat-saat başına 40 avro seviyesini aşmış durumda. Bu, son 10 ayın en yüksek fiyatı ve şubat ayında ulaşılan minimum seviyenin yüzde 77 üzerinde.

Gazprom’un Avrupa’daki son büyük müşterilerden biri doğalgaz tedarikini durduracak

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English