Bizi Takip Edin

Avrupa

Birleşik Krallık’ta patent kararı: Yapay zeka ‘mucit’ sayılamaz

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ın en yüksek mahkemesi çarşamba günü, yapay zeka araçlarının kullanımı arttıkça önemli bir etkiye sahip olması muhtemel bir kararla, yapay zekanın bir patent başvurusunda ‘mucit’ olarak listelenemeyeceğine hükmetti.

Dava, Stephen Thaler tarafından 2018 yılında biri bir gıda ambalajı şekli, diğeri ise bir tür yanıp sönen ışık için yapılan iki patent başvurusundan kaynaklandı.

Kendisini mucit olarak listelemek yerine, yapay zekaya ‘DABUS’ adını veren Thaler, ardından patentler üzerindeki kişisel hakkını “yaratıcılık makinesi ‘DABUS’un mülkiyeti” olarak listeledi.

Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi başlangıçta, bir kişinin mucit olarak listelenmesini ve mülkiyet haklarının bu kişiden (bu durumda yapay zeka) nasıl türediğine dair bir açıklama yapılmasını gerektiren patent şartlarına uymadığı yanıtını verdi.

Karara itiraz eden Thaler, 1977 patent mevzuatı kapsamındaki tüm gereklilikleri yerine getirdiğini ileri sürdü ve bu talebi de reddedildi. Daha sonra Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi ve Temyiz Mahkemesi’ne de temyiz başvurusunda bulundu ve her ikisi de yapay zekanın mucit olarak listelenebileceğini reddederek talebini geri çevirdi.

Yüksek Mahkeme çarşamba günkü kararında, yapay zeka destekli araçlar ve makineler tarafından yaratılan teknik ilerlemelerin patentlenebilir olup olmayacağı veya ‘mucit’ teriminin anlamının genişletilip genişletilmeyeceği gibi geniş bir soru hakkında karar vermediğini söyledi. Bununla birlikte, mevcut patent yasasına göre, belirtilen ‘mucit’in ‘gerçek kişi’ olması gerektiğini tespit etti.

Mahkeme ayrıca, Thaler’in DABUS’un açıklanan buluşlar için patent başvurusunda bulunma ve patent alma hakkına sahip olduğu iddiasını da reddetti.

Thaler’in avukatları Reuters’a yaptıkları açıklamada, kararın ‘Birleşik Krallık patent yasasının şu anda yapay zeka makineleri tarafından özerk olarak üretilen icatları korumak için tamamen uygun olmadığını ortaya koyduğunu’ savundular.

Avrupa

AB, Rusya ile olası bir savaşa karşı stratejik rezerv oluşturacak

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu, Rusya ile olası bir savaş da dahil olmak üzere büyük krizlere karşı nadir toprak metallerinden denizaltı kablo tamir takımlarına kadar kritik malzemeler için stratejik rezerv oluşturma planı hazırlıyor. Plan, AB ülkeleri arasında gıda, ilaç ve nükleer yakıt gibi alanlarda da koordinasyon öngörüyor.

Avrupa Komisyonu, Rusya ile olası bir savaş da dahil olmak üzere yaşanabilecek büyük krizlere karşı hazırlık amacıyla stratejik rezervler oluşturma amaçlı plan hazırlıyor.

Financial Times tarafından incelenen taslak belgeye göre, bu rezervler nadir toprak metallerinden denizaltı kablolarının onarımı için gerekli kitlere kadar geniş bir yelpazedeki kritik malzemeleri kapsayacak.

Stoklama stratejisini belirleyen taslak belgede, “AB, askeri çatışmalar da dahil olmak üzere jeopolitik gerilimlerin tırmandığı, iklim değişikliğinin etkilerinin arttığı, çevresel bozulmanın yaşandığı, hibrit ve siber tehditlerin yoğunlaştığı, giderek karmaşıklaşan ve büyüyen bir dizi riskle karşı karşıyadır,” ifadeleri yer alıyor.

Belgede, AB ülkelerinin gıda, ilaç ve hatta nükleer yakıt rezervlerini oluşturma çabalarını koordine etmesi gerektiği vurgulanıyor.

Birlik düzeyinde ise özellikle enerji ve askeri teknoloji için hayati önem taşıyan nadir toprak metalleri ve kalıcı mıknatıslar gibi ürünlerin stoklanması planlanıyor.

Plan kapsamında, Avrupa genelinde “enerji veya optik kablolardaki arızaların hızla giderilmesine yönelik” ürün stokları da oluşturulacak.

Bu altyapının hassasiyeti, özellikle Baltık Denizi’nde doğalgaz boru hatları ve kablolarda meydana gelen hasar vakalarının ardından Avrupalı yetkilileri uzun süredir endişelendiriyordu.

Belgede, artan risklerin “hackerların, siber suçluların ve devlet destekli grupların artan faaliyetlerinden” kaynaklandığı belirtiliyor.

NATO ile ortak depolama ve koordinasyon

Avrupa Komisyonu’nun belgesinde, Batılı askeri yetkililerin tahminlerine göre iki ila beş yıl içinde NATO ülkeleriyle Rusya arasında savaş öngörülüyor.

Bu nedenle AB ülkelerinin “ortak depolama” alanında işbirliği yapması ve kaynak yönetimi ile çift amaçlı altyapı konusunda NATO ile koordinasyonu güçlendirmesi gerektiği kaydediliyor.

Haziran sonunda Lahey’de düzenlenen NATO zirvesinde alınan kararlar çerçevesinde, ittifak üyelerinin savunma harcamaları için ayırdıkları yüzde 3,5’lik GSYİH payına ek olarak, GSYİH’lerinin yüzde 1,5’ini de savunma ve güvenliği sağlamaya yönelik faaliyetlere ayırması gerekecek.

Söz konusu faaliyetler arasında asker sevkiyatı için yolların ve köprülerin hazırlanması, krizlere hazırlıklı olma, siber tehditlerle mücadele gibi konular yer alıyor.

‘Krizlere hazırlık zihniyeti oluşturulmalı’

Geçen yıl AB’nin talebi üzerine Finlandiya’nın eski Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö liderliğindeki bir grup tarafından hazırlanan Avrupa’nın sivil ve askeri hazırlık durumuna ilişkin raporda, güvenliğin “kamu yararı” olarak görülmesi ve krizlere hazırlık zihniyetinin oluşturulması gerektiği belirtilmişti.

Raporda, AB’nin ne Kovid-19 salgınına ne de Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri müdahalesine hazır olmadığı ve “reaktif önlemlerden proaktif hazırlığa” geçmesi gerektiği vurgulanmıştı.

Raporda, Rusya’dan gelebilecek “olası saldırı”, temel tehditlerden biri olarak nitelendirilmişti: “Rusya’dan kaynaklanan savaş tehdidi, Avrupa’nın güvenliğini sorgulatmakta ve bizi bu konuyu hazırlığımızın merkezi bir unsuru olarak görmeye zorlamaktadır.”

Çin’in nadir toprak elementleri ihracat kısıtlamaları Avrupa otomotiv sektörünü vurdu

Okumaya Devam Et

Avrupa

Rusya yaptırımları Lihtenştayn’ı ‘zombi tröst’ krizine sürükledi

Yayınlanma

Lihtenştayn, Rusya’ya yönelik yaptırımlar nedeniyle tröst fonu sektöründe büyük bir krizle karşı karşıya kaldı. Yöneticilerin toplu istifasıyla milyarlarca dolarlık 800’e yakın fonun ‘yüzen zombi tröstlere’ dönüşme riski üzerine hükümet, acil bir görev gücü oluşturdu.

Financial Times gazetesinin haberine göre, Lihtenştayn hükümeti, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya karşıtı yaptırımları nedeniyle yöneticisiz kalan tröst fonları sektöründeki krizi durdurmak için acil bir operasyonel görev gücü oluşturdu.

Yaptırımlar yüzünden 800’e yakın kuruluşun “yüzen zombi tröst” statüsünde kalabileceği belirtiliyor.

Yöneticiler toplu halde istifa ediyor

Gazeteye göre kriz, ABD’nin 2024 yılında Ruslarla olası bağlantıları olduğu gerekçesiyle birkaç kuruluşa yaptırım uygulamasının ardından başladı.

Bu gelişme üzerine Lihtenştayn Mali Piyasalar Otoritesi (FMA), mali kuruluşların ikincil yaptırım endişesiyle Rusya’dan olan müşterileriyle ilişkilerini kesmesi gerektiğini duyurdu.

Bu duyurunun ardından tröst fonu yöneticileri toplu halde istifa etmeye başladı.

‘Daha önce böyle bir şey görmedim’

Tröst fonlarıyla çalışan bir hukukçu gazeteye verdiği demeçte, “Milyarlarca dolarlık yüzen zombi tröstlerden bahsediyoruz. Ve henüz bir çözüm yok. Daha önce hiç böyle bir şey görmedim,” ifadelerini kullandı.

Finans merkezi statüsü tehlikede

Haberde, Lihtenştayn’ın tröst fonları krizinden dolayı finans merkezi statüsünü kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu vurgulandı.

Ülke, 2022 yılında AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırım paketlerini kabul etmişti.

Buna rağmen ABD, Lihtenştayn ve diğer Avrupa ülkelerini, bireysel olarak yaptırım altında olmasalar bile Rus müşterilerle çalıştıklarının tespit edilmesi halinde ikincil yaptırımlar uygulayabileceği konusunda uyardı.

‘Mükemmel fırtına’nın gözünde korkuyla dalgalanan piyasalar

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya ile Polonya arasında sınır krizi tırmanıyor

Yayınlanma

Almanya’nın sığınmacıları geri çevirme ve sınır kontrollerini sıkılaştırma kararına Polonya’dan misilleme geldi. Varşova, Almanya sınırında karşı kontroller başlatacağını duyururken, iki ülke arasındaki gerilimin Avrupa’da serbest dolaşımı tehlikeye atabileceği belirtiliyor.

Almanya ile Polonya arasında sınır politikaları nedeniyle tırmanan gerilim, Varşova’nın misilleme adımı atmasıyla yeni bir boyuta ulaştı.

The Washington Post gazetesinin haberine göre Polonya, Almanya’nın tek taraflı olarak sınır kontrollerini sıkılaştırmasına yanıt olarak pazartesi gününden itibaren Almanya sınırında karşı kontroller başlatacak.

Polonya’dan misilleme kararı

Polonya Başbakanı Donald Tusk, bu hafta yaptığı açıklamada, söz konusu önlemlerin Almanya’nın bu yılın başlarında tek taraflı olarak sınır kontrollerini sıkılaştırma ve sığınmacıları geri çevirme kararına bir yanıt olduğunu belirtti.

Tusk, sıkılaştırılmış sınır kontrollerinin Litvanya sınırında da uygulanmasının beklendiğini ifade etti.

Almanya’nın tartışmalı sığınmacı politikası

Almanya’nın yeni İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt, 7 Mayıs’ta bir önceki hükümetin 2015 yılında aldığı ve sığınmacıların ülkeye girişine izin veren kararnameyi iptal etmişti.

Yeni düzenlemeyle birlikte, başka bir Avrupa Birliği ülkesinde sığınma başvurusunda bulunmuş kişiler artık sınırda geri çevriliyor. Hamile kadınlar, çocuklar ve hassas gruplara mensup kişiler için ise istisnalar tanınıyor.

Bakan Dobrindt ayrıca, sınır kontrollerinde görevli federal polis sayısının artırılacağını duyurmuştu.

Uygulamaya konan bu tedbirler, Polonya, Avusturya ve İsviçre gibi komşu ülkelerin sert tepkisine neden oldu.

Sınırdan 5 bin 960 kişi geri çevrildi

Almanya İçişleri Bakanlığı verilerine göre, mayıs ayının başından bu yana ülkenin kara sınırlarında yaklaşık 5 bin 960 kişinin ülkeye girişi engellendi.

Bu kişilerden yaklaşık 330’unun sığınmacı olduğu bildirildi.

The Washington Post, geri çevrilen sığınmacılardan 110’dan fazlasının Almanya-Polonya sınırında bulunduğunu kaydetti.

CDU’dan Brüksel’e Yunanistan ve Polonya sınır çitlerini fonlama çağrısı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English