Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Çekya ve Danimarka’dan yeni geri kabul anlaşmaları çağrısı

Yayınlanma

Çekya ve Danimarka’nın başını çektiği bir grup AB ülkesi, Avrupa Komisyonu’na, AB’ye ulaşmaya çalışan göçmenlerin, birliğin kıyılarına ulaşmadan önce seçilmiş üçüncü ülkelere transfer edilmesini talep eden bir mektup hazırlıyor.

Euractiv’in aktardığına göre mektup taslağı Çek gazeteleri tarafından ele geçirildi. Mektuba göre imzacılar, AB üyesi olmayan ülkelerle, AB üyesi ülkelerin denizde yakalanan göçmenleri gönderebileceği anlaşmalar yapılması çağrısında bulunuyor. Hospodářské noviny’in haberine göre mektupta, “Orada onlar için kalıcı bir çözüm bulunabilir,” deniyor.

Mektupta ayrıca, plana göre gerekli belgeleri olmadan Avrupa’ya giden göçmenlerin AB kıyılarına bile ulaşamayacakları belirtiliyor.

Planda ayrıca, halihazırda bir AB ülkesinde bulunan fakat orada sığınma hakkı tanınmayanların transfer edilmesi öngörülüyor; bu tür göçmenlerin AB dışındaki bir ülkeye götürülebileceği ve sınır dışı edilene kadar orada kalabilecekleri belirtiliyor.

Mektup girişimi Danimarka ve Çekya tarafından başlatıldı ve birçok AB ülkesi tarafından desteklendi. Euractiv’in edindiği bilgiye göre, bu tür bir yaklaşım Hollanda, Baltık ülkeleri ve İtalya da dahil olmak üzere üye devletlerin çoğunluğu tarafından destekleniyor.

İtalya, göç prosedürlerinin dışsallaştırılması konusunda üçüncü bir ülkeyle (Arnavutluk) ikili anlaşma imzalayan ilk AB ülkesi oldu.

İtalya İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Lega Milletvekili Nicola Molteni Euractiv İtalya’ya verdiği demeçte, “Sığınma başvurularının dış kaynaklara aktarılması ve yeniden yerleştirilmesi üç yönlü bir işleve sahiptir: insan kaçakçılığı yapan suç örgütleriyle daha etkin bir şekilde mücadele etmek, yasadışı çıkışlara karşı caydırıcı bir araç olarak ve İtalya veya Yunanistan veya İspanya veya Kıbrıs veya Malta gibi ilk giriş ülkeleri üzerindeki göç baskısını hafifletmenin bir yolu olarak,” dedi.

Macaristan da iltica süreçlerinin dışarıya aktarılmasını destekliyor fakat henüz mektubu imzalamadı. Bir diplomat Euractiv Çekya’ya yaptığı açıklamada, Macaristan’ın ‘toksik’ olmasından kaynaklı olarak mektubun geçerliliğine zarar verebileceğini öne sürdü.

Üye devletlerin 14 Mayıs’ta yeni göç ve iltica anlaşmasını resmen onaylaması bekleniyor. Göç prosedürlerinin üçüncü ülkelere aktarılması konusu bugün (6 Mayıs) Kopenhag’da düzenlenecek göç konferansında da ele alınacak.

Çek İçişleri Bakanlığı sözcüsü Hana Malá Euractiv Çekya’ya yaptığı açıklamada, “Konferans, AB Üye Devletlerinin çoğunluğunun temsil edildiği Danimarka liderliğindeki çalışma grubunun, Avrupa seçimlerinden sonra Göç ve İltica Paktını, özellikle dış göç boyutunda (dış kaynak kullanımı dahil), yeni bir tür kapsamlı ortaklığa dayanan yeni tedbirlerle tamamlama önerilerini sunmak için iyi bir fırsat olacak,” dedi.

AB üyesi olmayan ülkelerle ortaklıklar Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından da destekleniyor. Leyen, “[Göç Paktının uygulanmasına] paralel olarak, göçün temel nedenlerini birlikte ele alabilmemiz için menşe ve transit ülkelerle iş ortaklıklarımızı da ilerleteceğiz,” dedi.

Fakat Fransız liberaller gibi dışsallaştırmaya şüpheyle yaklaşanlar da var. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisi Rönesans’ın ‘sol’ kanadında yer alan Fransız milletvekili Sacha Houlié’ye göre göç süreçlerinde dış kaynak kullanımı, Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen göç anlaşmasının “antitezidir.”

Houlié, “İnsanları Arnavutluk ya da Ruanda gibi menşe ülkeleriyle hiçbir ortak noktası olmayan ülkelere göndermek ahlaki ve etik bir sorun teşkil ediyor,” iddiasında bulundu.

DİPLOMASİ

Bulgaristan Gazprom’dan 400 milyon avro talep ediyor

Yayınlanma

Bulgaristan devlet doğalgaz şirketi Bulgargas, Rus doğalgaz tekeli Gazprom Export-Import’tan Nisan 2022 sonunda doğalgaz tedarikinin durdurulması nedeniyle 400 milyon avrodan fazla tazminat talep ediyor.

Gazprom, Ukrayna’da savaşın başlamasının ardından ülkenin Rus gazı için ruble cinsinden ödeme yapmayı reddetmesinin ardından Bulgaristan’a tedariki durdurmuştu. Bulgaristan şimdi doğrudan Gazprom’dan tazminat talep ediyor.

“Rus şirketinin tazminat talebini gönüllü olarak çözmesi için bir aylık bir süresi olacak. Anlaşma sağlanamazsa Paris’te tahkim davası açılacak,” diyen Enerji Bakanı Vladimir Malinov, 400 milyon avroluk zararın uluslararası hukuk firmaları tarafından hazırlanan hukuki ve mali analizler sonucunda hesaplandığını kaydetti.

Bakan, önceki Bulgar hükümetlerinin Gazprom’a karşı talepte bulunma konusunda “kabul edilemez” iki yıllık bir gecikmeye izin verdiklerini de sözlerine ekledi.

Nisan 2022’de Gazprom, Polonya ile birlikte Bulgaristan’ın da Rusya gazının bedelini ruble olarak ödemeyi reddetmesi üzerine, o dönemde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gazın bedelinin ruble olarak ödenmesi gerektiği yönündeki kararını gerekçe göstererek Bulgaristan’a gaz sevkiyatını durdurmuştu. Sofya, sözleşmede ABD dolarına atıfta bulunulduğunu öne sürüyor.

Daha sonra Bulgaristan, Rusya doğalgazına karşı yeni adımlar atmaya karar verdi. Geçen ekim ayında ülke, Gazprom tarafından ödenmek üzere Bulgaristan’dan geçen Rus gazına ek bir enerji vergisi getirmeye karar verdi.

Macaristan ve Sırbistan, Bulgaristan üzerinden Orta Avrupa’ya giren Rus gazının fiyatında önemli bir artışa yol açacağı için buna şiddetle itiraz etti.

Aralık ayında, Bulgaristan’ın Schengen’e hava ve deniz yoluyla katılması için müzakereler devam ederken Bulgar hükümeti bu fikirden vazgeçti. Macaristan ise Bulgaristan’ın üyeliğini veto etmekle tehdit etti.

Mart 2024’te GERB lideri ve eski başbakan Boyko Borissov, gaz vergisinin getirilmesinin, Bulgaristan’ın Schengen bölgesine katılımı üzerindeki vetosunu kaldırması için Avusturya’ya baskı yapmak için bir araç olduğunu söyledi.

1 Ocak 2025’ten itibaren Gazprom’un Ukrayna ile olan sözleşmelerinin sona erecek olması nedeniyle Bulgaristan, Türk Akımı üzerinden Rus gazı ithalatı için tek güzergah olacak.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UAD’de İsrail’e “yalancı” protestosu

Yayınlanma

İsrail’in avukatları, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) duruşmasında Gazze savaşının trajik olduğunu ancak soykırım yapılmadığını iddia ederken protesto edildi.

İsrail’in Refah’ta başlattığı saldırıların Gazzelilerin haklarını geri dönülmez şekilde ihlal ettiği gerekçesiyle Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, UAD’nin acil şekilde yeni tedbirlere hükmetmesine ilişkin talepleri Divan’da ele alındı.

Lahey merkezli UAD’de Güney Afrika’nın yeni ihtiyati tedbir talepleriyle ilgili ikinci ve son günü olan duruşmalarda İsrail tarafı savunmasını yaptı.

Duruşmada İsrail adına söz alan Uluslararası Hukuktan sorumlu Başsavcı Yardımcısı Gilad Noam, Divan’dan gelen duruşma kararını 13 Mayıs’ta öğrendiklerini ve kısa süre içerisinde kendilerinin ve avukatlarının yeterince hazırlanacak vakit bulamadıklarını ifade etti.

Noam, Güney Afrika’nın iddialarının yersiz olduğunu savunarak “Bir kez daha belirtmek zorundayım ki trajik bir savaş yaşanıyor ancak ortada bir soykırım yok” iddiasında bulundu.

Konuşmasını, Güney Afrika’nın iddiaları yanıtlamak yerine Hamas’ın saldırılarını anlatarak sürdüren Noam, Hamas’ın elindeki rehinelerin çok kötü şartlarda tutulduğunu öne sürdü.

İsrail’in rehineleri kurtarmak için harekete geçtiğini ileri süren Noam, “Her devlet böyle yapardı” iddiasında bulundu.

Noam, Gazze için İsrail’in farklı planları olduğunu belirterek, “Hamas’ın olmadığı, Filistin ve İsraillilerin barış içinde yaşadığı bir Gazze” istediklerini savundu.

UAD Refah için acil tedbirleri görüşecek

BM’yi yok saydı

Noam, Güney Afrika’nın iddialarını desteklemek için kullandığı BM kurum ve kuruluşlarının belge ve delillerinin “inandırıcı kanıtlar” olmadığı savunmasını yaptı.

Gazze’de öldürüldüğü iddia edilen sivillere ilişkin kimlik bilgilerinin sahte olduğunu ileri süren Noam, “Hiçbir devlet hatasız değildir. Her sivil kayıp bir trajedidir ancak bu tek başına hukuka aykırı hareket edildiğini kanıtlamaz” savunmasında bulundu.

Noam’ın ardından kürsüye çıkan İsrail Dışişleri Bakanlığı baş hukuk müşaviri yardımcısı Tamar Kaplan-Tourgeman, Kerem Şalom kapısının İsrail’in egemenliğindeki topraklarda yer aldığını savunarak, İsrail’in insani yardımların geçişinin artması ve sivillerin zarar görmemesi için gerekli tüm çabaları gösterdiğini iddia etti.

Tourgeman, hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin çektiği acılardan Hamas’ı sorumlu tutarak “Bu savaşın trajik olduğuna ve her iki tarafa da büyük acılara mal olduğuna şüphe yok, ancak bunu Hamas yaptı” dedi.

Hamas’ın hastaneleri kullandığını iddia eden Tourgeman, İsrail askerlerinin hastanelerdeki operasyonlarında hiçbir sağlık çalışanının etkilenmediğini veya zarar görmediğini ileri sürdü.

Tourgeman, Güney Afrika’ın ek tedbir taleplerinin dayanaktan yoksun olduğunu gerekçesiyle tamamının reddedilmesini istedi.

“Yalancılar!”

Tourgeman sözlerini sonlandırmak üzereyken Divan’da üst katta bulunan izleyicilerden birisi İsrail hukuk heyetine “Yalancılar, yalancılar!” diye bağırdı. Bunun üzerine mahkemenin canlı yayınına ara verildi. Protestocu Divan’dan çıkarıldıktan sonra yayın tekrar açıldı.

Duruşma sonlanmadan önce Divan’ın Alman Yargıcı Georg Nolte, İsrail tarafının özellikle Refah’ta sıkışan sivillere yönelik insani yardımı nasıl ulaştırdıklarını daha detaylı anlatmasını talep etti. Divan Başkanı Lübnanlı Yargıç Nawaf Salam, İsrail’in yarın akşam yerel saatle 18.00’e kadar Yargıç Nolte’nin sorusuna ilişkin beyanlarını yazılı olarak Divan’a sunmasını istedi.

Divan hakimleri tedbir talebine ilişkin müzakerelere başladı. Kararın birkaç hafta içerisinde açıklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Firari Rus sermayedar Hodorkovskiy: Batı savaşı kaybediyor

Yayınlanma

Rusya’da vergi kaçakçılığı ve dolandırıcılıktan hüküm giyen eski Yukos enerji şirketinin patronu Mihail Hodorkovskiy, X (eski adıyla Twitter) hesabından yaptığı paylaşımda Batı’nın Ukrayna’daki savaşı kaybettiğini söyledi.

Katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmayı paylaşan Hodorkovskiy, “Mevcut çabalar Ukrayna’nın kilit bölgelerinin önümüzdeki 2 yıl içinde (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in eline geçmesini engellemeye yetmiyor. Putin, savaş için yılda yaklaşık 120 milyar dolar, Rusya’nın 2,2 trilyon dolarlık GSYİH’sinin yüzde 5,4’ünü harcıyor,” dedi.

Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya iki yıl boyunca yaptığı yardımın 88 milyar dolar tutarında, yani birliğin GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 0,25’i olduğunu kaydeden Hodorkovkiy, şöyle devam etti:

“Bu da, ABD’nin katkısını da dahil edersek, Putin’in Batı’yı en az 2,5’e 1 oranında geride bıraktığı anlamına geliyor. Bu yıl ABD desteği olmadan bu oran 4’e 1’e yükseliyor. Savaş başladığında Rusya’nın 142 milyonluk nüfusuna karşılık Ukrayna’nın 40 milyonluk nüfusu vardı, bu yaklaşık 3,5’a 1’lik bir oran. Şimdi, iki yıl sonra, bu oran 7’ye 1. Yine de Ukrayna’nın savaşmaya devam etmesini talep ediyoruz. Peki neyle savaşacaklar? Bu gidişle Harkov bu yıl içinde, Odessa ise gelecek yıl düşecek. Ukrayna 2026 yılına kadar sadece küçük çaplı bir partizan direnişini sürdürebilecek durumda olacak, ki bu en iyi senaryo.”

Polonya birliklerinin NATO’nun bir parçası olarak Ukrayna’ya girmesi halinde Lviv’in korunacağını, Ukrayna ordusunun tüm zorluklara rağmen savaşı sürdürmesinin daha iyimser bir senaryo olduğunu belirten Hodorkovskiy, şu ifadeleri kullandı:

“Müttefiklerinin desteği olmadan Ukrayna’nın işgali sonsuza kadar püskürtmesi beklenemez. Putin kesinlikle kendi müttefiklerinin desteğine sahip. Xi Jinping, Çin-Rus işbirliğinin sınırı olmadığını söyledi. Putin’in toprağa ihtiyacı olmadığını akılda tutmak önemli. Putin’in iç hedefleri için bir savaşa ihtiyacı var. Ve zayıf bir Batı onun için harika bir hedef.”

Ukrayna’da kamuoyu yoklaması: Rusya ile müzakereleri destekleyenlerin oranı yüzde 72’ye yükseldi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English