Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Çin’in Ortadoğu’daki diplomatik nüfuzu risk altında

Yayınlanma

Pekin’in geçen yıl İran ile Suudi Arabistan arasında tarihi bir barış anlaşmasına aracılık etmesi, Çin’in Orta Doğu’yla proaktif katılımı açısından bir dönüm noktası olarak görüldü.

ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin ekonomik ve jeopolitik baskısı altında olan Tahran için anlaşma diplomatik bir atılım ve Pekin’in yardımıyla tecridin sona erdirilmesi için potansiyel bir fırsat anlamına geliyordu.

Ancak Suriye’de Beşar Esad’ın devrilmesi ve Hamas ile Hizbullah’ın İsrail’le savaşta kayıplar vermesiyle Tahran, bölgedeki güçlerinin parçalanması ve İsrail’den gelen jeopolitik tehditlerle karşı karşıya.

Uzmanlar, Donald Trump’ın şahin Orta Doğu politika kabinesi ile Çin-İran ilişkilerinin ortak baskı altında güçlenme ihtimalinin yüksek olduğu görüşünde.

Çinli uzmanlara göre, Pekin’in arabuluculuğunu sürdürme yeteneği, Tahran ile bölgesel güçler arasında artan çatışma olasılığının ortasında risk altında olabilir ve bu da Çin’in bölgedeki diplomatik mirasını karmaşık hale getirebilir.

Şangay Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Enstitüsü’nden profesör Fan Hongda, bir sonraki ABD yönetiminin İran’a güçlü baskı uygulamaya devam edeceğinin neredeyse kesin olduğunu söyledi.

Öte yandan Fan, “İsrail’in geçen yıl Hamas ve Hizbullah gibi İran destekli güçleri vurması ve yok etmesiyle birleştiğinde… [bu] İran’ı, Çin ve Rusya da dahil olmak üzere diğer güçlerle daha yakın işbirliğini tercih etmeye zorlayacak” dedi.

İran, Trump’ın ilk başkanlığından bu yana ekonomik zorluklar yaşadı. İran’ın nükleer sorununu müzakere etmek için çok kutuplu bir çerçeve olan İran nükleer anlaşmasından çekildikten sonra Trump, İslam Cumhuriyeti’ne daha sert ekonomik yaptırımlar uyguladı; bu, Washington’un “azami baskı” olarak adlandırdığı ve etkisi bugüne kadar süren bir kampanyaydı.

DİPLOMASİ

Rusya: Moldova, Transdinyester’e askeri operasyon planlıyor

Yayınlanma

Rusya Dış İstihbarat Teşkilatı (SVR), Moldova’nın Transdinyester’de askeri bir operasyon planladığını bildirdi. SVR’ye göre, bu öneri Moldova Cumhurbaşkanı Maya Sandu tarafından enerji arzı konulu bir toplantıda gündeme getirildi.

Toplantıda Moldova Başbakanı Dorin Recean, Rusya ile Ukrayna üzerinden gaz sevkiyatına ilişkin anlaşmanın sona ermesinin ardından elektrik arzında sorunlar yaşanabileceği uyarısında bulundu.

SVR’nin açıklamasında, “Cumhurbaşkanı, Başbakan Dorin Recean’ın Moldova’nın enerji sorunlarına ilişkin raporunun ardından öfkelendi. Sandu, ‘Moskova buraya gaz ulaştırmanın bir yolunu bulamazsa, Kişinev’in intikamını Rus yanlısı Transdinyester’den alacağını’ söyledi,” ifadeleri yer aldı.

Habere göre Sandu, Transdinyester yöneticilerine yönelik ayrılıkçılık suçlamasıyla ceza davaları açılmasını emretti.

Ayrıca SVR, Sandu’nun Moldova Devlet Elektrik Santralinin (Moldavskaya GRES) güç kullanılarak ele geçirilmesi ve bölgedeki Rus barış güçlerinin etkisiz hale getirilmesi için bir askeri operasyon planı hazırlanmasını talep ettiğini öne sürdü.

SVR açıklamasında, “Avrupa Birliği elbette Rusya’nın çıkar alanında yeni bir kriz bölgesi oluşmasına karşı çıkmazdı. Ancak Brüksel şu anda buna hazır değil,” denildi.

31 Aralık itibarıyla, Rusya’nın Gazprom şirketi ile Ukrayna’nın Naftogaz şirketi arasındaki Avrupa’ya gaz transitine ilişkin anlaşma sona eriyor.

Bu hat üzerinden doğalgaz, Moldova, Slovakya, Macaristan, Avusturya ve İtalya’ya ulaştırılıyor.

Moldova, Transdinyester bölgesine enerji ambargosu uygulamayı düşünüyor

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

IMF, Ukrayna’ya finansmanın devamı için üç yeni şart getirdi

Yayınlanma

IMF, Ukrayna’nın finansman programı kapsamındaki reform şartlarını üç yeni maddeyle genişletti. Bu şartlar arasında sermaye piyasası regülasyonu için strateji hazırlanması ve enerji düzenleme kurumunun performans değerlendirmesi yer alıyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF), Ukrayna’nın Genişletilmiş Finansman Programı (Extended Fund Facility, EFF) kapsamındaki taahhütlerini yerine getirme durumunu değerlendirdiği son revizyonun ardından, Kiev’e üç yeni “yapısal mihenk taşı” ekledi.

Ukrayna Parlamentosu Finans Komisyonu Başkanı Daniil Getmantsev, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, “EFF programının altıncı revizyonu kapsamında Ukrayna, ekonomik ve finansal politika memorandumunu güncelledi. Üç yeni yapısal mihenk taşı eklendi. Yapısal mihenk taşları, IMF programı kapsamında borç alan ülkenin belirli reformları belirli sürelerde gerçekleştirme taahhüdünü içerir,” ifadelerini kullandı.

Getmantsev’e göre, eklenen yeni şartlar menkul kıymetler ve sermaye piyasası regülasyonu için operasyonel bir strateji hazırlanmasını, bankalar, banka dışı kuruluşlar ve ödeme sistemlerinin karşılaştığı kritik risklere ilişkin bir yasa tasarısının hazırlanarak parlamentoya sunulmasını ve Enerji ve Kamu Hizmetleri Düzenleme Kurumunun (NCRCU) performansına yönelik harici bir değerlendirme yapılması ve sonuçlarının yayımlanmasını içeriyor.

Toplam yapısal “mihenk taşı” sayısının şimdi 51’e yükseldiğini belirten Getmantsev, bu şartlardan 34’ünün yerine getirildiğini, bunların beşinin gecikmeyle tamamlandığını ifade etti.

Mart 2023’te IMF, Ukrayna için 15,6 milyar dolarlık dört yıllık bir finansman programı onayladı.

İlk dilim olan 2,7 milyar dolar, 3 Nisan 2023’te Ukrayna’nın genel devlet bütçesine aktarıldı. Finansmanın devam etmesi için Ukrayna’nın belirlenen şartları yerine getirmesi gerekiyor.

Bu şartlar arasında bütçe disiplini, uluslararası rezervlerin durumu ve reformların gerçekleştirilmesi gibi maddeler yer alıyor.

20 Aralık 2024’te IMF İcra Direktörleri Kurulu, EFF programının altıncı revizyonunun ardından Ukrayna’ya 1,1 milyar dolarlık bir diğer dilimin tahsis edilmesini onayladı.

Ukrayna hükümeti, Batılı ortaklarından aldığı finansal desteğe bağımlı durumda ve bu desteğin devamı için reform taahhütlerini yerine getirdiğini düzenli olarak raporluyor.

Fakat, destek süreci giderek daha sıkı reform taleplerine bağlanıyor. Özellikle, geçen yıl ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Yardımcısı Michael Pyle’ın Ukrayna yönetimine gönderdiği bir dilekçenin sızdırılması, bu konudaki tartışmaları alevlendirmişti.

Dilekçede, Kiev’in gerçekleştirmesi gereken öncelikli reformlar listelenmişti. Ukrayna Parlamentosu üyesi Yaroslav Jeleznyak, bu yaklaşımı “reform karşılığında para” olarak nitelendirmişti.

IMF, Ukrayna’dan grivnanın devalüasyonunu hızlandırmasını ve vergileri artırmasını istiyor

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Katar’dan AB’ye “özen yükümlülüğü” resti

Yayınlanma

Katar, üye ülkelerin karbon emisyonları, insan ve işçi hakları konusunda belirlenen kriterleri yerine getirmeyen şirketleri cezalandıracak yeni mevzuatı sıkı bir şekilde uygulamaları halinde AB’ye doğalgaz sevkiyatını durdurma tehdidinde bulundu.

Katar Enerji Bakanı Saad el-Kaabi Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, herhangi bir AB ülkesinin kurumsal özen yükümlülüğü (due diligence) direktifinde belirtilen ölçekte uyumsuzluk cezaları uygulaması halinde Doha’nın bloğa sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatını durduracağını söyledi.

Yasa, AB ülkelerinin, şirketin yıllık küresel gelirinin en az yüzde 5’i oranında bir üst sınırla uyumsuzluk için para cezası uygulama yetkisi getirmesini gerektiriyor.

El-Kaabi, “Eğer Avrupa’ya giderek, elde ettiğim gelirin yüzde 5’ini kaybedeceksem, Avrupa’ya gitmeyeceğim. Blöf yapmıyorum. QatarEnergy’nin elde ettiği gelirin yüzde 5’i, Katar devletinin elde ettiği gelirin yüzde 5’i anlamına geliyor. Bu halkın parası, dolayısıyla böyle bir parayı kaybedemem ve kimse de böyle bir parayı kaybetmeyi kabul etmez,” dedi.

AB’nin yeni kurallarına şirketler tepkili

AB, kurumsal özen yükümlülüğü kurallarını bu yılın mayıs ayında kabul etmişti. Bu kurallar, şirketleri AB’nin 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma yönündeki iddialı hedefiyle uyumlu hale getirmeyi amaçlayan daha geniş kapsamlı raporlama gerekliliklerinin bir parçası. 

Fakat direktif, hem AB içinde hem de dışında, kuralların çok zahmetli olduğundan ve kendilerini rekabet açısından dezavantajlı duruma soktuğundan şikayet eden şirketlerin yaygın tepkisine yol açtı.

Kimya endüstrisi kuruluşu Cefic, özen yükümlülüğüi kurallarının “önemli dava riskleri yaratacağını” ve “basitleştirme ve yük azaltma alanlarını belirlemek ve ele almak, böylece … sorumluluk maruziyetini sınırlamak için” kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

AB üyesi olmayan şirketler, blokta 450 milyon avrodan fazla net ciro elde etmeleri halinde direktif kapsamında cezaya tabi olacaklar.

Ukrayna savaşı ile birlikte Katar enerjisinin AB için önemi arttı

Dünyanın en büyük LNG ihracatçılarından biri olan Katar, Ukrayna savaşı ile tetiklenen enerji piyasalarındaki kargaşanın ardından Avrupa için giderek daha önemli bir gaz tedarikçisi haline geldi.

Avrupa ülkeleri Rus gazından vazgeçmeye çalışırken QatarEnergy Almanya, Fransa, İtalya ve Hollanda’ya LNG tedarik etmek üzere uzun vadeli anlaşmalar imzaladı.

El-Kaabi, 2027’den itibaren yürürlüğe girecek olan mevzuatın mevcut haliyle, kendisinin de CEO’su olduğu devlete ait QatarEnergy gibi şirketler için uygulanamaz olacağını öne sürdü.

El-Kaabi şirketin, 100.000 şirketi içeren küresel bir tedarik zincirine sahip olan grubun tüm tedarikçilerinin işgücü uygulamaları konusunda durum tespiti yapmasını gerektireceğini söyledi.

Katarlı, “Sahip olduğum büyüklük ve harcadığımız milyarlarla muhtemelen bin kişiye ihtiyacım var ya da her tedarikçiye gidip denetim yapmak için bir hizmete milyonlar dökmem gerekecek,” diye ekledi.

Katarlı bakandan uzlaşma sinyali

Ayrıca Kaabi, QatarEnergy gibi bir enerji üreticisinin, ürettiği hidrokarbon miktarı nedeniyle direktifin öngördüğü AB’nin net sıfır hedefine uyum sağlamasının da imkansız olacağını söyledi.

AB direktifi, büyük şirketlerin Paris Anlaşmasının 2050 iklim nötrlüğü hedefi ve Avrupa İklim Yasası kapsamındaki ara hedeflerle uyumlu bir iklim değişikliği azaltma geçiş planı benimseme yükümlülüğünü içeriyor.

Kaabi, mevzuatın gübre ve petrokimyasallar da dahil olmak üzere Katar’ın Avrupa’ya yaptığı tüm ihracatları etkileyeceğini ve Katar’ın varlık fonu Katar Yatırım Otoritesinin yatırım kararlarını da etkileyebileceğini söyledi.

QatarEnergy’nin LNG sözleşmelerini bozmayacağını, fakat ağır cezalarla karşılaşması halinde yasal yollara başvuracağını da sözlerine ekledi.

Kaabi, cezaların toplam küresel gelir yerine sadece Avrupa’da elde edilen geliri hedef alması halinde ise uzlaşmaya varılabileceğini öne sürdü. Yetkili, “Eğer cezanın Avrupa’ya sattığınız kontrattan elde ettiğiniz gelirin yüzde 5’i olduğunu söylerlerse, ‘Tamam, bunu değerlendirmem gerekiyor. Bu mantıklı mı?’ Ama benim toplam gelirime gelmek istiyorsanız, hadi ama, bu hiç mantıklı değil,” ifadelerini kullandı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen geçen ay, durum tespiti direktifi de dahil olmak üzere bloğun yeşil finans yasalarının birçoğundan raporlama gerekliliklerini azaltacak bir “torba” mevzuat önerme sözü vermişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English