Ortadoğu
Colani’ye suikast planını Ürdün Kralı Abdullah engelledi iddiası

Ürdün Kralı II. Abdullah’ın, HTŞ lideri Ahmed Şara’nın (Ebu Muhammed el-Colani) ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmeden önce suikast düzenlenmemesi konusunda ABD’yi uyardığı iddia edildi.
Demokrat Senatör Jeanne Shaheen perşembe günü Senato’da yaptığı açıklamada, “Yönetimin bazı dış politika çevrelerinde duyduğum bazı söylentiler beni endişelendirdi. Önerilen seçeneklerden biri, Suriye hükümetinin yeni lideri Ahmed Şara’yı suikastla öldürmek,” dedi.
Shaheen’e göre, Ürdün Kralı II. Abdullah, Colani’yi suikastla öldürme planları hakkında bilgi aldı ve buna karşı uyarıda bulundu.
Shaheen, “Kral Abdullah’ın bize işaret ettiği noktalardan biri, bu tür bir liderlik değişikliğinin Suriye’de topyekûn bir iç savaşa yol açacağıydı. Bu, ülkeyi ileriye taşımak için sahip olduğumuz fırsatı değerlendirmek açısından iyi olmaz,” dedi.
Shaheen, mayıs ayında Washington DC’de Kral Abdullah ile bir araya geldi ve bu görüşmelerin Trump’ın Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırıp Colani ile görüşmeden hemen önce gerçekleşmiş olabileceğini ima etti.
Shaheen, bu açıklamayı Trump’ın Dışişleri Bakanlığı’nın Orta Doğu’daki en üst düzey pozisyonu olan Yakın Doğu’dan sorumlu müsteşar adayı Joel Rayburn’ün onay oturumunda yaptı.
Suikast planı hakkında yorum yapması istenen Rayburn, “Bu tür çabalar hakkında bilgim yok, ama bu açıkça başkanın niyetine… ya da son birkaç gündür Şara hakkında yaptığı açıklamalara uymuyor,” dedi.
Trump’ın 1979’dan beri Suriye’ye uygulanan tüm ABD yaptırımlarını kaldırma kararı Riyad’da büyük alkışla karşılandı, fakat bazı ABD hükümeti üyeleri arasında rahatsızlık yarattı.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nda yaptırımların hafifletilmesini savunan bazı yetkililer de kendilerini dışlanmış hissettiler.
Örneğin bir bölge yetkilisi Middle East Eye’a (MEE) verdiği bilgide, açıklamanın yapıldığı günden sadece birkaç gün önce, Dışişleri Bakanlığı’nın Suriye danışmanlarının yabancı meslektaşlarına Trump yönetiminin Şam’daki yeni hükümete yaptırımları sürdürmeye kararlı olduğunu bildirdiğini söyledi.
Öte yandan, Trump’ın Ulusal Güvenlik Konseyi’nin sertlik yanlısı üyeleri, meslektaşlarına yaptırımların hafifletilmesi sürecini uzatarak Colani’den taviz koparmaya çalışacaklarını söylediler.
Demokrat Senatör Chris Murphy perşembe günü, Trump yönetiminin bazı üyelerinin başkanın kararını “baltalamaya” çalıştığı konusunda uyarıda bulundu.
Reuters’e konuşan bazı Beyaz Saray yetkilileri de, Trump’ın yaptırımları kaldırma kararı almadan önce Dışişleri ve Pentagon’a danışmadığını öne sürdü.
Rayburn’ün oturumu, Trump’ın ilk görev döneminde Suriye’de büyükelçi olarak görev yaparken Suriye konusunda sert bir tutum sergilediği için dikkat çekti.
Rayburn, “Başkanın hedeflerini ve ortaya koyduğu girişimi destekliyorum. Bu, yeni bir sayfa açmak için altın bir fırsat… Başkan cesur bir adım atıyor… Beklentileri var,” dedi.
Başkanın “Suriye halkına ve Suriye geçici yetkililerine altın bir fırsat sunduğunu” ileri süren diplomat, “yarım asır süren baskıcı yönetimden sonra” Suriye’yi “yeniden inşa etme şansı” elde ettiklerini söyledi.
Lübnan hakkında da konuşan Rayburn, İran ve Hizbullah’ın zayıflamış konumunu gerekçe göstererek, ülkenin de ilerleme için bir fırsat penceresi olduğunu söyledi.
“Yeni Lübnan hükümetinin bu fırsatı değerlendirmek için altın bir fırsatı olduğunu düşünüyorum ve yönetimin Lübnanlı yetkililerle çok yakın bir şekilde çalışarak bu fırsatı değerlendirmelerine yardımcı olmak için çaba gösterdiğini biliyorum,” diyen Rayburn, Lübnan Silahlı Kuvvetleri’nin (LAF) de bu çabaların bir parçası olduğunu ekledi.
İsrail ile ateşkesin sürdürülmesinin ve sınırın istikrarının sağlanmasının önemini vurgulayan diplomat, “Geçmişte bazı kapasite sorunları yaşadıklarını düşünüyorum. Siyasi irade sorunu da vardı. Şu anda Beyrut’ta işler değişiyor gibi görünüyor, bu da onlara daha önce mümkün olmayan bir şekilde ilerleme fırsatı sunuyor,” diye ekledi.
Beyaz Saray, Colani’den Filistinli savaşçıları ve yabancı savaşçıları Suriye’den kovmasını ve IŞİD militanlarıyla mücadele etmesini istediğini açıkladı. Trump ayrıca Suriye’nin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesini de görüştüğünü söyledi.
Uzun yıllardır ABD Dışişlerinde Orta Doğu’ya odaklanmış bir kariyer diplomatı olarak çalışan Rayburn, aynı zamanda muhafazakâr Hudson Enstitüsü’nün de üyesi.
Ortadoğu
‘Hamas, ABD’nin yeni ateşkes teklifinden memnun’

ABD’nin yeni ateşkes teklifinde, İsrail’in Gazze’den sınırlı şekilde çekilmesi ve BM öncülüğündeki insani yardım mekanizmasının yeniden devreye alınması öngörülüyor.
Suudi Arabistan merkezli Şarkul Avsat gazetesine konuşan bir kaynak, Hamas’ın teklifin içinde yer alan “savaşın sona ereceğine dair güvencelerden” memnun olduğunu belirtti.
Habere göre, ABD’nin yeni ateşkes teklifi arabulucular tarafından verilen, “müzakereler sürdükçe çatışmaların yeniden başlamayacağı” yönündeki güvenceleri de kapsıyor. Planın İsrail ve Hamas tarafından onaylanmasının ardından, anlaşmanın ABD Başkanı Donald Trump tarafından açıklanması bekleniyor.
Hamas’a yakın bir başka kaynak ise teklifin, ABD’li temsilci Steve Witkoff’un yılın başında sunduğu planla neredeyse aynı olduğunu ifade etti. Bu planda, Gazze’de tutulan esirlerin yarısının serbest bırakılması karşılığında sayısı açıklanmayan Filistinli mahkumların salıverilmesi ve 60 günlük geçici ateşkes süreci yer alıyordu. Hamas’ın teklife resmi yanıtını Cuma günü iletmesi bekleniyor.
İsrail’in sınırlı olarak çekilmesi öngörülüyor
Lübnan gazetesi Al-Akhbar ise teklifin, İsrail ordusunun Mart ayında çöken ateşkesten önceki pozisyonlarına çekilmesini içerdiğini yazdı. O dönemde İsrail güçleri Gazze’nin merkezindeki Netzarim Koridoru’ndan çekilmiş, ancak Mısır sınırındaki Filadelfi Koridoru’nda konuşlanmaya devam etmişti.
Yardımların kesintisiz şekilde ulaştırılmasını sağlamak amacıyla BM yardım mekanizmasının yeniden devreye alınması da planın bir parçası. Halihazırda sınırlı yardım dağıtımı yapan ve yoğun şekilde eleştirilen ABD-İsrail destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı’na (GHF) ise metinde yer verilmedi. Vakfın faaliyetlerinin, yerinden edilmeleri artırdığı ve 500’den fazla yardım arayan sivilin ölümüne neden olduğu iddia edilmişti.
Yeni teklif ayrıca, savaşın tamamen sona ermesine dair bir anlaşma sağlanmasa dahi, ateşkesin geleceğine ilişkin müzakerelerin devam edeceğini taahhüt ediyor.
Sürgün ve silahsızlanma talepleri masada
New York Times’a konuşan bir İsrailli güvenlik yetkilisi ve Hamas’a yakın bir kaynak, Hamas’ın bu kez esir takası sırasında kutlama ya da tören düzenlemeyeceğini aktardı. Daha önceki takaslarda yapılan kutlamaların Tel Aviv’de ciddi rahatsızlık yarattığı biliniyor.
Ayrıca, yurtdışında bulunan bazı üst düzey Hamas yetkililerine, İsrail’in silahsızlanma talebine sembolik bir yanıt olarak kişisel silahlarını teslim etmeleri talimatı verildi. Bu isimler arasında Halil el-Hayye, İstanbul’da bulunan Zahir Cebbarin ve Hamas’ın Şura Konseyi Başkanı Muhammed İsmail Derviş yer alıyor. Talimatın Katar’daki arabulucular aracılığıyla iletildiği bildirildi.
İsrail, bununla birlikte Gazze’deki tüm Hamas liderlerinin sürgün edilmesini de talep ediyor. Hamas ise hem silahsızlanma hem de sürgün taleplerini kamuoyu önünde açıkça reddediyor.
ABD Başkanı Trump, İsrail’in teklifi kabul ettiğini iddia etse de, şu ana kadar ne İsrail ne de Hamas’tan resmi bir açıklama yapılmış değil.
Hamas: Saldırıların tamamen sonlanmasını hedefliyoruz
Hamas Siyasi Büro üyesi Kemal Ebu Avn yaptığı açıklamada, “Hareketin liderliği, Gazze’ye yönelik saldırganlığın tamamen sona erdirilmesini sağlayacak kapsamlı bir anlaşma için yoğun ve kesintisiz çaba gösteriyor” dedi. Hamas’ın arabulucular tarafından sunulan tekliflere “olumlu bir yaklaşım” gösterdiğini de vurguladı.
Hamas Sözcüsü Tahir en-Nunu da dün, “Anlaşmaya varmak konusunda hazır ve ciddiyiz. Savaşı tümüyle sona erdirecek her girişimi kabul etmeye açığız” ifadelerini kullandı.
Hamas, savaşın kalıcı olarak sona ermesi ve İsrail güçlerinin tamamen Gazze’den çekilmesi konusunda ısrarcı. Bu iki unsur, taraflar arasında anlaşmaya varılmasının önündeki en büyük engeller olarak öne çıkıyor.
Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hamas tamamen yenilmeden ve liderleri Gazze’den çıkarılmadan savaşın sona ermeyeceğini defalarca dile getirdi.
İsrailli gazeteci Noam Amir ise Çarşamba günü yaptığı yorumda, “İsrail’in tutumunda şu ana kadar bir değişiklik yok. İsrail, güncellenmiş Witkoff planını kabul etmiş olsa da, savaşı sona erdirecek ya da Hamas’ın Gazze’de kalmasına izin verecek herhangi bir teklife açık değil” değerlendirmesinde bulundu.
Ortadoğu
Gazze’de yardım bekleyen siviller böyle hedef alınmış

“UG Solutions” adlı güvenlik şirketinin iki çalışanı Gazze’de yardım bekleyen sivillerin nasıl hedef alındığını gösteren kamera kayıtlarını AP ile paylaştı. Çalışanlar, yardım dağıtım merkezlerinde yüz tanımlama özellikli kameralar olduğunu, bunlardan çekilen görüntülerin ABD’li uzmanlar ve İsrailli askerlerce eş zamanlı olarak izlediğini bildirdi.
Associated Press (AP) haber ajansının elde ettiği görüntüler ve konuya ilişkin bilgi sahibi kişilerin ifadeleri, insani yardım dağıtım merkezlerinde sıra bekleyen Gazellilere yardım dağıtım çalışanları tarafından ateş edildiğini ortaya koydu.
ABD-İsrail güdümlü Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın (GHF) Gazze’deki çalışmalarına yardım eden ABD hükümetiyle anlaşmalı “UG Solutions” adlı güvenlik şirketinin ismini vermek istemeyen iki çalışanı, AP haber ajansına konuştu.
Çalışanlar, Gazze’de yardım bekleyen sivillere doğru düzenli olarak ses bombası ve biber gazı atıldığına şahit olduklarını anlattı.
Yardım dağıtım noktasında çalışan bir kişinin aralıklı olarak havaya, yere ve sivillerin üzerine rastgele ateş açtığına şahit olduğunu aktaran çalışanlar, en az bir kişinin vurulduğunu gördüklerini belirtti.
Çalışanlar, “Hiçbir neden olmaksızın çok kötü şekilde yaralanan insanlar var” ifadelerini kullandı.
İsmini vermek istemeyen çalışan, hiçbir tehdit olmamasına rağmen neredeyse her dağıtımda mermi, şok bombası ve biber gazı kullanıldığını söyledi.
Görüntüler insani durumu gözler önüne serdi
Çalışanlar tarafından AP’ye verilen görüntüler, İsrail’in ABD-İsrail güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı”nın (GHF) yardım dağıtım noktalarındaki durumu gözler önüne serdi.
Dağıtım merkezinde çalışanlar tarafından AP’ye sağlanan görüntülerde, Gazellilerin kurşun sesleri, biber gazı ve ses bombaları arasında insani yardıma erişmek için çabaladığı anlar yer aldı.
Başka bir videoda ise, birkaç erkeğin silah seslerinin ardından kalabalığı nasıl dağıtacakları konusunda birbirlerini cesaretlendirici sözler söylediği anlar kaydedildi.
Videoyu çeken çalışan, diğer çalışanların yiyeceklerini yeni almış ve ayrılmakta olan Gazzelilere doğru ateş ettiğini gördüğünü ifade etti.
Çalışanların “kalabalığı dağıtmak” niyetiyle ateş açtıklarını belirten kişi, öte yandan kalabalık dağılmasına rağmen ateşe devam ettiklerini söyledi.
Bir başka görüntüde ise, dağıtım alanında kalan yiyecek kutularını toplamak için koşuşturan Gazzelilerin üzerlerine biber gazı atıldığı anlar yer aldı.
Kayıtta, biber gazı atan kişinin “Tadını beğendin mi?” şeklindeki alaycı ifadeleri duyuldu.
AP’ye konuşan başka bir yetkili ise, “sivillerin emniyetini ve güvenliğini sağlamak, yardım dağıtım noktasını kontrol altına almak” amacıyla ateş açıldığını savundu.
Yardım dağıtımlarının yüzde 31’i yaralamalı
GHF tarafından desteklenen ABD merkezli Safe Reach Solutions (SRS) şirketi tarafından hazırlanan bir iç raporda, haziran ayında iki haftalık bir dönemdeki yardım dağıtımlarının yüzde 31’inde yardım arayan Gazzelilerin yaralandığı tespit edildi.
AP ile paylaşılan belgelere göre, bu dönemde 37 ses bombası, 27 mermi ve 60 kutu biber gazı kullanıldı.
İsmini vermek istemeyen çalışan, bölgeye gelen her bir çalışana tabanca, ses bombası, göz yaşartıcı gaz ve saniyeler içinde onlarca mermi atabilen İsrail yapımı bir otomatik tüfek verildiğini ifade etti.
Yardım dağıtım merkezleri eş zamanlı olarak izleniyor
Çalışan, yardım dağıtım merkezlerine yiyecek bir şeyler bulmak için gelen Gazzelilerden “şüpheli” görülenlerin belgelenip hakkında İsrail ordusuna bilgi verildiğini anlattı.
Dağıtım merkezlerinde yüz tanımlama özellikli kameralar olduğunu aktaran çalışan, ABD’li analistlerle İsrailli askerlerin bu kameralarca kaydedilen görüntüleri eş zamanlı olarak izlediğini söyledi.
Çalışan, kameralar sistemde şüpheli bir kişi tespit ettiğinde İsrailli yetkililerin notlar almaya başladığını ifade etti.
Görüntülerin doğruluğu teyit edildi
AP, görüntülerin doğruluğunu teyit etmek için havadan çekilen görüntüleri kullanarak videoların coğrafi konumunu belirledi ve iki adli tıp uzmanı ile çalıştı.
Montana Üniversitesinden ses uzmanı Rob Maher ve ses uzmanı Steven Beck videoların sesiyle oynandığına dair hiçbir emare olmadığını bildirdi.
Ortadoğu
Netanyahu’nun oğlu, adını değiştirerek İngiltere’ye gitti

Netanyahu’nun oğlu Avner’in, 2022 yılında eğitim için gittiği İngiltere’de “Netanyahu” soyadını taşımanın kendisi için tehdit oluşturduğunu düşündüğü ve bu nedenle ismini “Avi Segal” olarak değiştirdiği ortaya çıktı. Yerel basına göre Avner, İngiltere’de hem üniversite kaydını hem de bir daire alımını bu isimle yaptı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun oğlu Avner Netanyahu’nun 2022’de eğitimi için İngiltere’ye gitmeden önce korktuğu için adını değiştirdiği ortaya çıktı.
Yerel basındaki haberlere göre, Avner Netanyahu ismini Avi Segal olarak değiştirdi, bu isimle İngiltere’de üniversite kaydını yaptırdı ve bir daire satın aldı.
Netanyahu’nun muhalefette bulunduğu 2022’de eğitimi için İngiltere’ye giden oğlu Avner’in, yoğun Müslüman nüfusun olduğu bölgede “Netanyahu” soyadıyla tanınma korkusuyla ismini değiştirerek Avi Segal’i kullanmaya başladığı ortaya çıktı.
Müslümanların yaşadığı ülkede korkuyormuş
İsrail kimliğindeki ismini babaannesinin soyadını kullanarak Avi Segal şeklinde değiştiren Avner, ismini ehliyet ve pasaportunda da değiştirdiğini belirterek, Müslümanların yaşadığı bir ülkede o isimle dolaşmaktan korktuğunu söyledi.
İngiltere’den Avi Segal adıyla 502 bin sterline daire aldığı ortaya çıkan Avner’in satın alım işlemini nakit olarak yaptığı, daha sonra Oxford Üniversitesinde yüksek lisans eğitimine babasıyla olan bağlantısını gizleyerek başladığı ve okuldaki kayıtlarda da isminin Avi Segal olarak geçtiği ifade edildi.
İsrail yasalarına göre, yurt dışından alınan ve değeri 2 milyon İsrail şekelinin altında olan mülkler için vergi dairesine bildirim yapılmasına gerek olmadığı belirtilen haberde, Avner’in sterlinin şekele karşı en zayıf olduğu dönemde aldığı dairenin fiyatının 1,97 milyon şekele tekabül etmesi nedeniyle bildiriminin yapılmadığı vurgulandı.
Daireyi aldığı kaynak kendisine sorulan Avner’in kaynağın ailesi olduğunu söylediği aktarıldı.
Avner’in, 7 Ekim 2023’ten sonra İngiltere’den İsrail’e döndüğü kaydedildi.
İsrail basını, Netanyahu ailesinin çok sayıda mülkünün bulunduğunu belirterek, Avner’in İngiltere’den aldığı dairenin de bunlardan biri olduğunu yazdı.
Yair Netanyahu ifadeye çağırıldı
Öte yandan Netanyahu’nun diğer oğlu Yair’in hak sahibi olmayan kişilere diplomatik pasaport verilmesiyle ilgili devam eden soruşturma kapsamında İsrail polis teşkilatının yolsuzluk suçlarıyla mücadele birimi “Lahav 433” tarafından ifadeye çağırıldığı bildirildi.
Yair’in hak sahibi olmadığı halde diplomatik pasaport aldığından şüphelenildiği ve İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet’in (Şabak) bunun gerekli olmadığına inandığı belirtildi.
-
Dünya Basını2 hafta önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Görüş2 hafta önce
Büyülü Dağ’da yüzyıllık tartışma devam ediyor: Naphta mı Settembrini mi?
-
Görüş2 hafta önce
İsrail ve İran Çatışmasına Büyük Tarih Perspektifiyle Bakmak
-
Avrupa2 hafta önce
Kitlesel tahliye planları: Baltık Bölgesi’nde savaş ve ‘kendini gerçekleştiren kehanet’
-
Görüş2 hafta önce
Modi’nin Güney Kıbrıs ziyareti ve ‘romantizmden arındırılmış’ Türkiye-Hindistan portresi
-
Görüş2 hafta önce
‘Mükemmel fırtına’nın gözünde korkuyla dalgalanan piyasalar
-
Ortadoğu4 gün önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti
-
Ortadoğu2 hafta önce
Tahran’ın menzilindeki ABD üsleri