Bizi Takip Edin

AVRUPA

Danimarka, ‘cinsiyet eşitliği’ gerekçesiyle kadınlara zorunlu askerlik getiriyor

Yayınlanma

Başbakan Mette Frederiksen’in 13 Mart Çarşamba günü yaptığı açıklamaya göre hükümet, Danimarka savunmasını güçlendirme planının bir parçası olarak daha fazla kadının askere alınması için zorunlu askerlik süresini uzatmak ve eşitlemek üzere bir yasa tasarısı geçirmeyi planlıyor.

Halihazırda Danimarka’da kadınlar gönüllü olarak silahlı kuvvetlere katılabiliyor fakat zorunlu askerliğe tabi değiller.

Başbakan, “[Askerlik] Ülkenizi korumak yapabileceğiniz en onurlu şeylerden biridir. Bu nedenle hükümet bugün zorunlu askerlik süresini uzatmayı, sorumluluğu arttırmayı ve görevleri çoğaltmayı öneriyor. Tam cinsiyet eşitliği öneriyoruz,” dedi.

Halihazırda tüm Danimarkalı erkekler 18 yaşını doldurduktan sonra, askerliğe uygun olup olmadıklarını belirlemek üzere bir dizi teste tabi tutuldukları zorunlu bir tatbikat olan ‘Savunma Günü’ne katılmakla yükümlü.

Danimarka Ordusu, resmi rakamlara göre temel eğitimden geçen askerler hariç 7.000 ila 9.000 profesyonel askerden oluşuyor. Zorunlu askerlik hizmeti 18 yaşın üzerindeki erkekler için geçerli fakat yeterli sayıda gönüllü olduğu için tüm gençler askere alınmıyor. Bunun yerine kura çekimi yapılıyor.

Danimarkalı kadınlar askere alınma haklarını kullanabilir ve böylece askere çağrılabilirler. Fakat kadınlar bunu erkeklerden farklı koşullar altında yapıyorlar ve isterlerse süreç boyunca askere gitmekten vazgeçebiliyorlar.

Frederiksen, “Cinsiyet eşitliğinin artmasının, içinde yaşadığımız zamanı yansıtan daha modern ve daha çeşitli bir savunma yaratacağından şüphemiz yok,” dedi.

Geçen yıl yaklaşık 4.700 Danimarkalı askerlik yaptı ve bunların yaklaşık dörtte biri kadındı. Yeni yasa tasarısıyla Danimarka hükümeti askere alınanların sayısını yılda en az 5.000’e çıkarmayı umuyor.

Danimarka Savunma Bakanı Troels Lund Poulsen, ayrıca kurada seçilme süresinin de yaklaşık dört aydan 11 aya kadar uzatılacağını söyledi. İlk beş ay temel bir kurs olacak, son altı ay ise Danimarka Savunma Kuvvetlerinin bir parçası olarak çeşitli uzmanlık alanlarında geçirilecek.

Poulsen’e göre tasarının en geç 2025 yılına kadar yasalaşması ve 2026 yılından itibaren yürürlüğe girmesi gerekiyor.

Bakan, “Bu, cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm gençlerin Savunma Gününe çağrılması ve eşit şartlarda zorunlu askerliği tamamlaması gerektiği anlamına geliyor. Başka bir deyişle, zorunlu askerlik hem toplumumuzu yansıtan temel değerlerimiz açısından hem de karşı karşıya olduğumuz tehdit senaryosu açısından güncel olmalıdır,” dedi.

Açıklamalar, Danimarka Başbakanı tarafından aynı basın toplantısında duyurulan Danimarka savunmasının güçlendirilmesine ilişkin daha geniş bir bağlamda yapıldı.

Danimarka hükümeti hava savunma sistemleri satın almak, 2028 yılına kadar hazır olacak 6.000 kişilik bir tugay inşa etmek ve Danimarka fırkateynlerini denizaltıları avlamak üzere donatmak için önümüzdeki beş yıl içinde Danimarka savunmasına 40 milyar DKK (5 milyar avro) daha yatırım yapmayı planlıyor.

Tüm bunlar NATO’nun Danimarka savunması için talep ettiği ve henüz karşılanmayan talepler.

Frederiksen’e göre hükümetin önerisi, Danimarka’nın bu yıl ve önümüzdeki yıl, Ukrayna’ya yapılacak bağışlar da dâhil olmak üzere, GSYİH’nin %2,4’ünü savunmaya harcayaması. Böylece NATO’nun GSYİH’nin %2’sini savunmaya harcama yönergesine uyulacak.

Halihazırda hiçbir AB üye ülkesinde hem erkekler hem de kadınlar için zorunlu askerlik hizmeti bulunmuyor. Aralarında Yunanistan, Avusturya, Finlandiya, Litvanya ve Estonya’nın da bulunduğu bazı AB üye devletleri erkekler için zorunlu askerlik hizmetini sürdürüyor.

Norveç ve İsveç, belirli bir yaşın üzerindeki tüm vatandaşların kayıt yaptırması ve görev için rapor vermesi gerektiğinden cinsiyet ayrımı gözetmeyen hizmete en yakın ülkeler; fakat seçim prosedürleri genellikle erkeklerden çok daha az sayıda kadının askere alınmasıyla sonuçlanıyor. Norveç 2015’te, İsveç ise 2017’de kadınlara askerliği zorunlu kılmıştı.

Bu arada Yunanistan’da muhafazakâr hükümet ilk kez kadınların gönüllü askerlik yapmasına izin vermeyi düşünüyor.

Dünya Kadınlar Gününde konuşan Savunma Bakanı Nikos Dendias, bu ay içinde Finlandiya modelinden esinlenerek silahlı kuvvetleri modernize edecek yeni bir plan açıklayacağını söylemişti.

Plana göre kadınlar başlangıçta belirli uzmanlık alanlarında şartlı tahliye memuru olarak görev yapacak, daha sonra kademeli olarak erkek askerlerle aynı düzeyde sorumluluk üstlenecekler.

AVRUPA

Hollanda hükümetinde Amsterdam olayları çatlağı büyüyor

Yayınlanma

Hollanda’nın Amsterdam kentinde İsrailli holiganlarla yerel halk arasında çıkan olayların ardından hükümet içinde oluşan çatlak büyüyor.

Özgürlük Partisi (PCC) lideri Geert Wilders’in şiddet olaylarının ardından Hollanda iktidar koalisyonu üyelerine yönelik öfkesi, ülkedeki dört iktidar partisi arasında artan gerilimin altını çiziyor.

Hollandalı sağcı lider, göreve gelmesine yardımcı olduğu Başbakan Dick Schoof’u, başkentteki şiddet olaylarının patlak vermesinden bir gün sonra Budapeşte’de düzenlenen bir Avrupa zirvesine katıldığı için eleştirdi. Wilders, “Neden ekstra bir kabine toplantısı yok? Aciliyet duygusu nerede?” diye sordu.

COP29 iklim görüşmelerine yapacağı geziyi iptal eden ve Budapeşte’den erken dönen Schoof ise toplantı boyunca “herkesle temas halinde” kaldığını söyledi.

Olayların ardından Hollanda’nın iktidardaki dört partisinin liderleri “antisemitizmi” hızla kınamıştı.

“Pogrom” mu, “Siyonist provokasyon” mu: Amsterdam’da neler oldu?

Amsterdam Emniyet Müdürünün geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, günün erken saatlerinde bazı Maccabi taraftarlarının Hollanda başkentinin şehir merkezinde Filistin bayraklarını yırtması ve Arap karşıtı sloganlar atması tansiyonu yükseltmişti. Maçtan bir gün önce de 10 İsrailli taraftar gözaltına alınmıştı.

Wilders, İsrailli taraftarlara yönelik şiddeti bir “pogrom” olarak nitelendirirken, “merkez sağ” Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri Dilan Yeşilgöz bunu bir “Yahudi avı” olarak kınadı.

Çiftçi-Yurttaş Hareketi’nden (BBB) Caroline van der Plas ise şiddeti “derin bir utanç” olarak nitelendirirken, Yeni Toplumsal Sözleşme’nin (NSC) başkan vekili Nicolien van Vroonhoven “iğrenç sahneler” olarak nitelendirdiği olaylardan üzüntü duyduğunu belirtti.

Liderlerin hepsi de failleri cezalandırmak, antisemitizmle mücadele etmek ve Hollanda başkentinde düzeni yeniden tesis etmek için harekete geçme sözü verdi.

Fakat koalisyonun birliğinde ilk çatlakların ortaya çıkması uzun sürmedi. VVD’nin antisemitizm sözcüsü Hollandalı milletvekili Ulysse Ellian POLITICO’ya verdiği demeçte Hollanda siyasetindeki mevcut havanın “çok hararetli” olduğunu ancak “çekişmeyi bırakıp” çözüm bulmaya odaklanmak gerektiğini söyledi.

BBB’den Hollandalı milletvekili Sander Smit ise POLITICO’ya yaptığı açıklamada koalisyonun Amsterdam’daki şiddet olaylarına aynı şekilde tepki verdiğini söyledi ve herhangi bir sürtüşme olduğu iddialarını reddetti. Smit, “Antisemitizmle mücadelede dört parti de birleşmiş durumda. Bu konuda herhangi bir anlaşmazlık görmüyorum,” dedi.

Smit, Wilders’in kendini ifade etme biçiminin BBB, VVD ve NSC’den farklı olabileceğini savundu.

Haaretz: Medya kuruluşları Amsterdam olaylarına ilişkin haberlerini revize ediyor

Schoof’u eleştirdikten sonra Wilders, şiddeti önlemek ya da failleri cezalandırmak için yeterince çaba göstermemekle suçladığı VVD’li Adalet Bakanı David van Weel’e yüklendi.

VVD lideri Yeşilgöz, Wilders’in “sloganlarından ve tek satırlık sözlerinden” bıktığını söyledi ve Wilders’i sosyal medyada çığırtkanlık yapmayı bırakıp antisemitizme karşı çözümlere odaklanmaya çağırdı. Wilders de buna karşılık olarak, partisinin iktidarda olduğu on yıl boyunca çok az şey yaptığını söyleyerek ona ateş püskürdü.

Wilders’in partisi PVV geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde sandalye sayısını ikiye katlayarak Hollanda’nın en büyük partisi haline geldi. PVV’ye VVD, yeni kurulan NSC ve BBB’nin de katılımıyla yedi aydan fazla süren görüşmelerin ardından temmuz ayında bir koalisyon kuruldu.

Çarşamba günü Hollanda parlamentosunda zaman zaman hararetlenen tartışmalara neden olan bir plan sunuldu. VVD ve BBB’nin desteklediği PVV planına göre, şiddet olaylarının faillerinin Hollanda vatandaşlığından çıkarılacak.

NSC başkanı van Vroonhoven daha ihtiyatlı davranarak bu olasılığın “araştırılması” gerektiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bank of England Başkanı Bailey: Birleşik Krallık ticareti açık, AB’yi yakın tutmalı

Yayınlanma

Bank of England (BoE – İngiltere Merkez Bankası) Başkanı Andrew Bailey, Perşembe günü yaptığı ve Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüne göndermelerde bulunduğu bir konuşmada, küresel ekonomideki kırılmalar nedeniyle Britanya’nın serbest ticareti savunması ve Avrupa Birliği ile bağlarını yeniden inşa etmesi gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Rachel Reeves’in planladığı gibi, işletmelerden ve emeklilik fonlarından sermayenin serbest bırakılmasının yanı sıra, Britanya’daki zayıf yatırımları artırmak ve üretkenlik artışını yeniden sağlamak için açık ticaret taahhüdünün hayati önem taşıdığını söyledi.

Bailey, 2020 yılının başında yürürlüğe giren Brexit’in Birleşik Krallık’ın ticaret akışının zayıflamasına katkıda bulunduğunu ve ekonomisinin potansiyel üretken kapasitesini zayıflattığını ileri sürdü.

Bailey Londra’daki finans hizmetleri liderlerine yaptığı yıllık Mansion House konuşmasında, “Bir kamu görevlisi olarak Brexit konusunda tek başına bir pozisyon almıyorum. Bu çok önemli. Fakat sonuçlarına işaret etmek zorundayım,” dedi.

BoE lideri, “İngiliz halkının kararına saygı duyarak” ilişkileri yeniden inşa etme fırsatlarına karşı neden uyanık olmaları ve bunları memnuniyetle karşılamaları gerektiğinin altını çizdiğini kaydetti.

Yeni İşçi Partisi hükümeti AB’nin ortak pazarına ya da gümrük birliğine yeniden katılmayı reddederken, Başbakan Keir Starmer blokla ticari bağları ve diplomatik ilişkileri geliştirmek istediğini söyledi.

Bailey, Britanya’nın büyüme için sadece Brexit’in etkisine değil, daha geniş bir resme bakması gerektiğini söyledi.

Bailey konuşmasında doğrudan ABD seçimlerine atıfta bulunmasa da, Trump’ın ABD’nin ithal ettiği mallara çift haneli gümrük vergileri getirme ihtimaline işaret ederek, bunların küresel ticaret ve enflasyon üzerinde geniş kapsamlı etkileri olacağını söyledi.

Bailey, şu anda “jeopolitik şokların etkisi” ve “dünya ekonomisindeki daha geniş çaplı parçalanma” nedeniyle tablonun bulanıklaştığını kaydetti.

BoE Başkanı, “Ekonomik güvenliğe yönelik tehditlere karşı uyanık olma ihtiyacının önemli olduğu bir ortamda, lütfen açıklığın önemini hatırlayalım… Ekonominin güvenli açıklığını korumak için mantıklı bir şekilde elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.

Perşembe günü erken saatlerde, BoE’nin faiz oranlarını belirleyen bir diğer üyesi olan ABD’li ekonomist Catherine Mann, BoE’nin Trump’ın seçilmesinden kaynaklananlar da dahil olmak üzere enflasyona yönelik yukarı yönlü riskler ortadan kalkana kadar faiz oranlarını sabit tutması gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Reeves’in iki hafta önce bütçede açıkladığı kamu yatırımlarını artırma planlarını desteklediğini söyledi.

Fakat Bailey, “Buna daha güçlü iş yatırımlarının eşlik etmesi gerekiyor… Ve bu iş yatırımları, iyi bir kamu altyapısı da dahil olmak üzere pek çok şeye bağlı olacak,” dedi.

Bailey’den hemen önce aynı etkinlikte konuşan Maliye Bakanı Rachel Reeves, Birleşik Krallık’ın AB ile ilişkilerini “sıfırlaması” gerektiğini ve ticari bağları güçlendirmek için Trump ile yakın çalışmayı dört gözle beklediğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, Rus LNG’sinin limanlarına girişini yasakladı

Yayınlanma

Almanya hükümeti, enerji sektöründe Rusya’ya bağımlılıktan tamamen kurtulma hedefleri doğrultusunda, devlete ait sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminallerinin Rusya’dan doğalgaz almasını yasakladı.

Deutsche Energy Terminal, Brunsbüttel’deki terminalinin pazar günü Rusya’dan bir yük almaya hazırlandığını hükümete bildirdi.

Financial Times tarafından görülen bir mektuba göre, buna yanıt olarak ekonomi bakanlığı, “hiçbir Rus LNG sevkiyatını kabul etmeme ve bundan böyle özel bir bildirime kadar kabul etmeyi reddetme” talimatı verdi.

Belgede, yasağın “kamu çıkarını” korumak amacıyla kabul edildiği vurgulandı. Ekonomi Bakanlığı, Rusya’dan LNG alınmasının, Almanya ve AB’yi bir bütün olarak “enerjide bağımsız” hale getirmek için ithalat terminalleri inşa etme fikrine ters düşeceğini belirtti.

2022’de Rusya’nın boru hattı gazından mahrum kalan Almanya, hızla birkaç ithal LNG terminali inşa etti. Alman şirketi Sefe’nin Yamal LNG’den satın almak için uzun vadeli bir sözleşmesi olmasına rağmen, şimdiye kadar Rusya’dan yakıt kabul etmediler.

Ancak Kpler’e göre Rusya, neredeyse tüm sevkiyatları Fransa’daki bir terminale gönderiyor ve bu terminal de gazı yeniden gazlaştırdıktan sonra boru hattıyla diğer Avrupa ülkelerine taşıyor.

Almanya, Ekim 2022’de Fransa’dan boru hattıyla doğalgaz almaya başlamıştı.

Fransa, İspanya ve Belçika Rus LNG’sinin başlıca alıcıları konumunda. Gazı ithal eden şirketler uzun vadeli sözleşmelerle çalışmakta ve ancak Avrupa çapında bir yasak durumunda bu sözleşmeleri durdurabiliyorlar.

Şu ana kadar sadece Belçika böyle bir yasak çağrısında bulundu. Fakat LNG, AB ile ABD enerji üreticilerinin uluslararası çıkarlarını desteklemeyi amaçlayan yeni ABD Başkanı Donald Trump yönetimi arasındaki ticaret müzakerelerinde bir pazarlık kozu haline gelebilir.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Rusya’dan hala çok miktarda LNG alıyoruz, neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile ikame etmeyelim? Bu konuyu pekâlâ tartışabiliriz.”

Handelsblatt: Şansölye Scholz, 2020’de ABD’ye Kuzey Akım-2 için gizli bir anlaşma teklif etti

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English