Amerika
En büyük 6 Amerikan bankasının son 10 yıldaki toplam kârı 1 trilyon dolar

2008-9 krizinin Amerikan bankacılık sistemine etkisinin ölümcül olduğu düşünülüyordu. Bir süre kamuoyu tepkisiyle karşılaşan ve mali krizin yaralarını sarmaya çalışan Wall Street’in şimdi devasa kârlar elde ettiği görülüyor.
Bloomberg’de Max Abelson ve Hannah Levitt imzasıyla yayınlanan haber, Wall Street’in 6 büyük bankasının son 10 yıldaki toplam kârlarının bir dökümünü çıkarıyor.
JPMorgan, Bank of America, Wells Fargo, Citigroup, Goldman Sachs ve Morgan Stanley’den oluşan büyük altılının 2013 yılından bu yana elde ettiği toplam kâr, 1 trilyon doları bulmuş durumda.
Büyük altılının ilk üç sırasında ise JPMorgan, Bank of America ve Wells Fargo yer alıyor.
Bloomberg, ilk kez bu bankaların trilyon dolar kâr ettiği bir on yılı gördüğümüze, bu rakamın gelir değil kâr olduğuna dikkat çekiyor.
Makalede, 2013’ten önce böyle bir kârın hayal bile edilemeyeceği belirtiliyor. Wall Street, ABD’de ve tüm dünyada kurtarma paketleri ve büyük kreditörleri batırmama uygulamaları nedeniyle büyük protestoların hedefi oluyordu.
Bankalar bu işi nasıl becerdi?
Makalede, genellikle odağın Silikon Vadisi zenginlerinde olduğunu ama bankaların da momentum kazandığı belirtiliyor.
Bloomberg, banka kârlarındaki fahiş yükselişin nedenleri arasında istikrarsızlığı, Makhtar Diop gibi yatırım bankerlerinin anlaşma kotarmadaki büyük başarılarını ve Donald Trump’ın bilançodaki kâr-zarar hanesini kuvvetlendiren vergi indirimlerini sıralıyor.
Bloomberg araştırmasına göre, bankalar son 10 yıldaki en kârlı aylarını 2021 yılında geçirdiler. Altı büyük bankanın 2021 yılındaki toplam kârları 170 milyar dolar civarındaydı.
Uzmanlar, bankaların 1 trilyon dolar sınırını bu ayın sonunda aşmasını bekliyor. Eğer bu ayın sonunda bu baraj geçilemezse, 2023’ün ilk haftalarında geçileceğinden eminler.
Bankalar başarılarının bir kısmını teknoloji platformları yatırımlarına giden inovasyonlara borçlu. Ayrıca 2008’in hatalarını tekrarlamamak için kârlarından 200 milyar dolar kadarını sermaye tamponlarını kuvvetlendirmeye yatırdılar.
2021’in sırrı: Devlet müdahalesi
Haberde, 2021’de bankaların ekonominin gidişatından memnun olduğu belirtiliyor ve şöyle deniyor:
“Bankalar, devlet müdahalesi sayesinde, kredilerin kötüye gitmesi durumunda bir kenara ayırdıkları rezervlerin bir kısmını serbest bırakacak kadar ekonomi hakkında yeterince iyi hissettiler.”
Pandemi döneminde Amerikan Merkez Bankası (Fed) büyük miktarlarda nakiti piyasaya sürmekle kalmamış varlık alımları da yapmıştı. Federal hükümet ise piyasaya ve hane halklarına bol miktarda teşvik sunmuştu.
Kârların yanında ödenen cezalar ne ki…
Bu bankaların önemli bir kısmının, 2008-9 krizinden sonra kamuoyunun ve yeni devlet regülasyonlarının hedefinde olduğu akılda tutulmalı.
Mali krizin gölgesinden kurtulmak için bankaların ödeme yapması gerektiğini söyleyen Bloomberg, 2014 yılında Bank of America’nın şişirme mortgage uygulamalarına yönelik soruşturmayı sona erdirmek için 16,7 milyar dolar ödemeyi kabul etmişti.
JPMorgan’ın bunun için ödediği para 13 milyar dolardı.
Wells Fargo çalışanları, satış hedeflerini yakalamak için müşterilere sormadan onlar adına milyonlarca hesap açmıştı.
Goldman Sachs ise Malezya’da, 1MDB isimli devlet varlık fonu için 6,5 milyar dolar toplamıştı. Daha sonra bu fonun, eski başbakanın da dahil olduğu bir grup tarafından hortumlandığı ortaya çıkmıştı. ABD’de görülen dava, geçen Nisan ayında Goldman Sachs’ın Malezya şefinin ceza almasıyla sona ermişti. Bununla birlikte, Malezya şefi Roger Ng, yargılanan tek Goldman Sachs yönetici oldu.
Bloomberg haberinde, devasa kârlar söz konusu olduğunda bu ‘hataların’ birer ‘hıçkırık’tan ibaret göründüğüne dikkat çekiliyor.
Bankaların Trump’a borcu
Bankacılık sektörünün eski ABD Başkanı Donald Trump’a olan borcu ödenmez.
Başkanlık kampanyası sırasında bankaları sürekli iğneleyen Trump, başkan olduktan sonra iki eski Goldman Sachs çalışanını vergi revizyonunun başına geçirdi.
Revizyonla birlikte, daha önce devlete yüzde 30 veren bankalar, 2018 yılı ile birlikte yüzde 20’den daha az vermeye başladılar.
O yıl bankaların kârlılığındaki artış yoğunlaşmaya başladı. 2017’de 70 milyar dolardan daha az kâr eden bankalar, vergi indirimleri sayesinde 120 milyar dolar kâr elde etti. Buna, faizlerdeki artış ve bireysel bankacılıktaki yükseliş de katkı sundu. Yıllarca 10 trilyon civarında seyreden bankaların toplam varlıkları fırlamaya başladı.
Personel sayısı düşerken ödemeler arttı
2013 başında bankaların personel giderleri 148 milyon dolar civarındaydı. Bir süre bu rakam düşüş eğilimi gösterdi.
2019 yılına gelindiğinde personel giderleri 154 milyon dolara yükseldi ama çalışan sayısı azalmıştı.
Bunda üst düzey yetkililerin payı en yüksek görünüyor. Örneğin şimdiden bir milyoner haline gelen JPMorgan CEO’su Jamie Dimon, hissedarlara veto etmeleri tavsiye edilmesine rağmen, sonunda büyük bir ödeme paketi elde edecek.
Silikon Vadisi yine de rakipsiz
Öte yandan Silikon Vadisi devleri söz konusu olduğunda bankalar hâlâ bayağı geride kalıyor.
Apple, tek başına yarım trilyon dolar kâr ederken, Microsoft, Berkshire Hathaway ve Alphabet (Google’ın çatı şirketi) JPMorgan’ı geride bıraktı. Exxon Mobil ise bank of America ile Wells Fargo’yu geçti.
Amerika
Pentagon’un UFO sırrı: Komplo teorilerini ordu kendi uydurmuş

Pentagon bünyesinde kurulan ve UFO iddialarını araştıran özel bir birim, ABD’nin uzaylı teknolojilerini ele geçirdiğine dair komplo teorilerini incelerken şaşırtıcı bir sonuca ulaştı. Araştırmacılar, en az bir komplo teorisinin bizzat Pentagon tarafından, gizli askeri projeleri yabancı istihbarattan korumak amacıyla kasıtlı olarak uydurulduğunu tespit etti.
Pentagon bünyesinde kurulan ve “Tüm Alanlardaki Anomali Çözüm Ofisi (AARO)” olarak bilinen küçük bir departman, ABD’nin düşürülen UFO’ları incelediği veya uzaylılarla temas kurduğu yönündeki komplo teorilerini aylarca araştırdıktan sonra beklenmedik bir şekilde yine kendisine ulaştı.
Ofisin yaptığı araştırma, bu teorilerden en az birinin resmi olarak bizzat Pentagon tarafından uydurulduğunu ortaya çıkardı.
’51. Bölge’ efsanesi casusları yanıltmak için yaratıldı
1980’li yıllarda bir ABD Hava Kuvvetleri albayı, Nevada çölündeki çok gizli askeri tesis “51. Bölge” yakınlarındaki bir barın sahibiyle sohbete başladı.
Asker, pervasızca UFO’lar hakkında konuşarak bar sahibine uçan dairelere ait fotoğraflar bile verdi. Bar sahibi de bu fotoğrafları barının duvarlarına asarak, Amerikan ordusunun bir uzaylı gemisini düşürdüğü ve şimdi de uzaylı teknolojilerini test ettiği efsanesini başlattı.
AARO’nun araştırması, “geveze” albayın bara kasıtlı olarak gönderildiğini ve kendisine sahte uçan daire fotoğrafları verildiğini ortaya çıkardı.
Asıl amaç, o dönem için yeni bir teknoloji olan “stealth” (hayalet) teknolojisine sahip uçakların gizli üste yapılan testlerini örtbas etmekti.
Gerçekten de F-117 hayalet avcı uçağının tasarımı, dünya dışı bir görünüme sahipti. Bu durum, orduya yabancı istihbaratı yanıltmak için bir fikir verdi.
Plana göre, eğer yerel halktan biri sıradışı bir uçak görür ve bu konuda konuşmaya başlarsa, bu durum yabancı istihbarat servislerinin dikkatini çekebilirdi. Ancak casuslar, “bardaki fotoğraftakine benzer” bir UFO gördüğünü söyleyen kişilerin anlattıklarını ciddiye almayacaktı.
Nükleer füzeleri uzaylılar değil, gizli bir deney durdurdu
AARO, bir zamanlar UFO araştırmacıları arasında büyük yankı uyandıran bir başka gizemi daha çözdü. 1967’de Montana’da Hava Kuvvetleri Yüzbaşısı Robert Salas, on adet nükleer füzeyi kontrol eden bir sığınakta nöbet tutuyordu.
Görevi, SSCB’nin olası bir nükleer savaşı başlatması durumunda misilleme emri vermekti. Akşam saat sekiz sularında güvenlik noktasından bir telefon aldı: Kapıların üzerinde gizemli, kırmızımsı-turuncu parlayan oval bir cisim belirmişti. Bu aramadan kısa bir süre sonra füzelerin kontrolü geçici olarak devre dışı kaldı.
Üstleri, olay hakkında sessiz kalmasını emretti. 1990’larda olayın tanıkları emekli olunca konuşmaya başladı ve Yüzbaşı Salas, nükleer savaşı önlemek için uzaylıların füzelere müdahale ettiğine inanmaya başladı.
Ancak AARO, Pentagon arşivlerinde bu anomaliye dair tamamen dünyevi bir açıklama buldu. Bilim insanları, Sovyet füzelerinin ABD’ye ulaşması halinde ortaya çıkacak bir elektromanyetik darbenin (EMP), Amerikan füzelerinin kontrol sistemini devre dışı bırakmasından ve misilleme saldırısını imkansız hale getirmesinden endişe ediyordu.
Ekipmanın ne kadar güvenli olduğunu test etmek için bir deney yapıldı. Montana’daki üsse, nükleer bir patlama olmadan elektromanyetik darbe üreten özel bir jeneratör kuruldu. Bu jeneratör, enerji toplarken parlamaya başlıyor ve ardından darbeyi serbest bırakıyordu.
Deney, bilim insanlarının endişelerini doğruladı. Ancak bu bilginin herhangi bir şekilde sızması, SSCB’nin ilk saldırısıyla Amerika’nın nükleer cephaneliğinin devre dışı kalacağını ve bir karşı saldırının olmayacağını öğrenmesine olanak tanıyacaktı. Bu nedenle, konuyu bilenlerin sayısını sınırlı tutmak için Yüzbaşı Salas ve diğer tanıkların deney hakkında bilgilendirilmemesine karar verildi.
Hava kuvvetleri içinde yıllarca süren ‘uzaylı’ şakası
AARO tarafından incelenen bir başka vakada ise Amerikan askerlerinin kendi meslektaşlarına on yıllardır nasıl şakalar yaptığı ortaya çıktı.
AARO, oryantasyon brifingleri sırasında subayların kendilerine “yerçekimi karşıtı manevra aracı” yazılı, uçan daireye benzer bir şeyin fotoğrafını gösterdiği Hava Kuvvetleri personeline ulaştı.
Subaylar, ciddi bir yüz ifadesiyle, “Mesele şu ki, ABD’de ‘Yankee Blue’ adında bir UFO tersine mühendislik programı var. Ama idam tehdidi altında bu konuyu asla kimseye anlatmamalısınız,” diyorlardı.
Ardından, şaşkın havacıya gizlilik sözleşmesi imzalatarak, ihlali halinde en ağır ceza olan idamla cezalandırılacağı uyarısında bulunuyorlardı. Tüm bunların subayların kişisel bir girişimi olduğu ve kimsenin bir daha “Yankee Blue” hakkında bir şey duymadığı anlaşıldı.
2023 baharında ABD Savunma Bakanlığı, bu tür şakaların durdurulmasını talep eden bir genelge yayımladı. Fakat bunların sadece bir şaka mı, yoksa bir zamanların gizli askeri projelerini örtbas etmeye yönelik başka bir plan mı olduğu tam olarak anlaşılamadı.
Amerika
Trump yönetiminin göçmen baskınlarında belirsizlik dönemi

ABD Başkanı Donald Trump geçen cuma sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda, yönetiminin “göçmenlere yönelik çok agresif politikasının” çiftliklere ve konaklama sektörüne zarar verdiğini kabul etti.
Trump, değişiklikler ve bu konuya “sağduyulu” bir yaklaşım sözü vererek, hükümet verilerine göre işçilerin yaklaşık %50’sinin kaçak olduğu bir sektörde faaliyet gösteren çiftlik sahiplerinin değerli çalışanlarını kaybetmek istemediğini söyledi.
Trump’ın açıklamaları, ülke çapında belgesiz çalışanları hedef alan işyeri göçmenlik baskınlarının yoğunlaşmasının ardından geldi. Bu baskınlar, geçen hafta Los Angeles ve diğer şehirlerde protestolara yol açmıştı.
Beyaz Saray “sınır çarı” Tom Homan, geçen hafta başında, yönetimin belgesiz göçmenleri istihdam eden ABD şirketlerine yönelik denetimleri artırmayı planladığını söylemişti.
İşyerlerine yapılan baskınlar ve daha sert önlemler alınacağına dair vaatler, çalışanların gözaltına alınması veya korkudan işe gitmemesi nedeniyle işletmelerin yasal sorunlara ve işçi eksikliğine hazırlıklı olmasını gerektirdi.
Et işleme devi Smithfield, göçmenlik denetimlerinin işgücünün bir kısmını veya faaliyetlerini aksatabileceği uyarısında bulundu. Benzer şekilde, Doordash da göçmenlik denetimlerinin Dasher çalışanlarının sayısını azaltabileceğini söyledi.
Trump yönetiminin vize programlarını azaltmasıyla birlikte, ABD işgücü son birkaç ayda kısmen sınır dışı edilmeler ve göçmen sayısındaki azalma nedeniyle zaten küçülmüştü.
İktisatçılar, göçün azalmasının işçi eksikliğinin norm haline gelmesine ve ABD’nin iktisadi büyümesinin yavaşlamasına yol açabileceğini öngörüyor.
Bu arada, sektör grupları, geçici işçilerin ABD’ye girişine izin veren vize programlarının genişletilmesi için Kongre üyelerine baskı yapıyor. Beyaz Saray daha önce, tarım, konaklama ve turizm sektörlerinde çalışan işçilere daha fazla vize vermek istediğini açıklamıştı.
Tarım Bakanı Brooke Rollins, pazar günü sosyal medya platformu X’te, yönetimin “Amerikan hanelerinin istikrarlı ve YASAL bir tarım işgücüne bağlı olduğunu kabul ederek, ‘Çiftçiler Önce’ yaklaşımını tutarlı bir şekilde ilerlettiğini” yazdı.
Bakan, “Gıda tedarikimizde ciddi aksaklıklar Amerikalıları zarar verecektir. Bu karmaşaya girmemiz on yıllarımızı aldı ve bu durumdan çıkmamızı sağlayacak şekilde sınır dışı işlemlerine öncelik veriyoruz,” diye ekledi.
Wall Street Journal’ın (WSJ) haberine göre, küçük aile işletmeleri ve Coca-Cola gibi tüketim malları devleri, göçmenlere yönelik baskının kendilerini müşterilerinden mahrum bıraktığından şikayet ediyor.
Hispanik kökenli insanlarsa, baskınların odağındaki Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) ajanları ile karşılaşma korkusuyla mağazalara gitmeyi azaltıyor.
Amerika Birleşik Çiftçi İşçileri Sendikası (UFW), tarım işçilerinin çalıştığı yerlere yönelik göçmen baskınlarının “askıya alındığı” haberlerine şüpheyle yaklaştı. UFW cuma günü yaptığı açıklamada, “Sınır Devriyesi ve Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Birimi (ICE) çiftçi işçilerinin yaşadığı mahalleleri basarak kaos ortamı yaratıp keyfi tutuklamalar yapmaya devam ettiği sürece, çiftçi işçileri avlamaya devam edecek,” dedi.
Sendika, Trump’a “çalışkan Kaliforniyalılara yönelik baskınları durdurması” çağrısında bulundu.
Cuma günü Trump “yumuşama” sinyalleri verirken, pazar günü tavrını sertleştirdi. Demokrat liderlere yönelik sert eleştirilerinde Başkan Trump, “Amerika’nın en büyük şehirlerinde yasadışı göçmenleri gözaltına alma ve sınır dışı etme çabalarını genişletmek” istediğini söyledi.
Truth Social gönderisinde, “GERÇEK Amerikalılar” olarak adlandırdığı kişilerle, uzun bir “günah, ahlaksızlık ve genel ahlaki kusurlar” listesi ile suçladığı “Radikal Sol Demokratlar” arasında ayrım yapmaya çalıştı.
Cumartesi günü ABD çapında şehir ve kasabalarda “Kral İstemiyoruz” sloganı ile Trump karşıtı yaygın protestoların düzenlenmesi Başkanı kızdırmışa benziyor.
Organizatörlerin ülke çapında 5 milyondan fazla kişinin katıldığı söylediği protestolar, Trump’ın 79. doğum gününe denk gelen ABD ordusunun 250. yıldönümü için Washington’da düzenlenen askeri geçit töreniyle aynı zamanda gerçekleşti.
Trump, “ICE memurlarına, bu [Social] TRUTH bildirisiyle, tarihin en büyük toplu sınır dışı etme programını gerçekleştirmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaları emredilmiştir,” dedi.
Başkan, “Federal hükümetimiz, yabancıların geldikleri yerlere geri gönderilmesine ve Amerika Birleşik Devletleri’nin iç huzurunu bozan HERHANGİ BİR KİŞİNİN ülkeye girişine izin vermemeye odaklanmaya devam edecektir,” diye yazdı.
Trump, ICE ve sınır devriyelerine hedef olarak Demokrat ağırlıklı eyalet ve kentler olan Los Angeles, Chicago ve New York’u gösterdi.
2024 yılında kırsal bölgelerde büyük bir zafer kazanan Trump, büyük ABD kentlerinin “Demokratların güç merkezinin kalbi” olduğunu ve bu kentlerde “yasadışı göçmenleri kullanarak seçmen tabanını genişletmek, seçimlerde hile yapmak ve refah devletini büyütmek için çalışkan Amerikan vatandaşlarının iyi maaşlı işlerini ve sosyal haklarını ellerinden aldıklarını” söyledi.
Amerika
Temyiz mahkemesinden Trump’a Ulusal Muhafızlar desteği

ABD’de temyiz mahkemesi, Donald Trump’a Kaliforniya Ulusal Muhafızlar kontrolünü eyalet valisine iade etmesini emreden bir kararı geçici olarak durdurdu.
ABD Dokuzuncu Daire Temyiz Mahkemesi, daha önce federal hükümetin Ulusal Muhafız birliklerini Los Angeles’a sevk etmesini geçici olarak yasaklayan bir alt mahkeme kararını durdurdu.
Temyiz mahkemesi, Trump’ın göçü durdurma ve Kaliforniya’daki Ulusal Muhafızları federalleştirerek protestoları bastırma çabalarını baltalamakla tehdit eden bir kararı askıya aldı.
Alt mahkemenin kararının geçerli olup olmayacağına karar vermek için 17 Haziran’da başka bir duruşma yapılacak.
Ulusal Muhafızların federalleştirilmesini kısa süreliğine yasaklayan San Francisco bölge mahkemesi yargıcı Charles Breyer, ABD başkanının “eylemlerinin yasadışı olduğunu, hem yasal yetkisini aştığını hem de federalizm kavramını tanımlayan ABD Anayasası’nın Onuncu Maddesini ihlal ettiğini” söylemişti.
Trump’ın emirlerine şiddetle karşı çıkan Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, temyiz mahkemesinin kararının ardından gazetecilere, Breyer’in kararının kalacağından “emin” olduğunu savunmuştu.
Newsom, daha önce başkanın “orduyu kendi vatandaşlarına karşı kullanma eyleminin demokrasimizi tehdit ettiğini ve bizi otoriterliğe tehlikeli bir şekilde yaklaştırdığını” uyarmıştı.
Temyiz mahkemesinin kararı, mahkemenin nihai olarak Trump’ın görüşüne katıldığı anlamına gelmiyor ama şimdilik Ulusal Muhafızların komutasını başkanın elinde bırakıyor.
Trump, göçmen baskınları nedeniyle çıkan protestolara yanıt olarak geçen cumartesi günü Ulusal Muhafızları çağırmış, ardından pazartesi günü de ABD Deniz Piyadelerine, Muhafızları destekleme emri vermişti.
700 kişilik bir ABD Deniz Piyade taburunun bugün (13 Haziran) gelmesi bekleniyor. Bu, ABD içinde sivil polis operasyonlarını desteklemek için askeri güçlerin olağanüstü bir şekilde kullanılması anlamına geliyor.
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya6 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Görüş1 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Dünya Basını2 hafta önce
Financial Times: Borç batağındaki ‘gelişmekte olan ülkeler’ için kayıp on yıl kapıda