Bizi Takip Edin

AMERİKA

FBI, Florida’daki olayı “Trump’a suikast girişimi” olarak soruşturuyor

Yayınlanma

Federal yetkililer pazar günü Donald Trump’ın Florida’daki golf kulübünde meydana gelen ve “suikast girişimi gibi görünen” bir olayı soruşturuyor.

Miami’den sorumlu özel ajan Rafael Barros, düzenlediği basın toplantısında, Gizli Servis ajanlarının West Palm Beach’teki Trump International Golf Club’ın “mülk sınırı yakınında bulunan silahlı bir kişiye ateş açtığını” söyledi ve ajansın gözaltında olan kişinin “ajanlarımıza ateş edip etmediğinden emin olmadığını” sözlerine ekledi.

O sırada kulüpte golf oynayan Trump yara almadı.

Palm Beach County Şerifi Ric Bradshaw’a göre, bir Gizli Servis ajanı, golf sahasının çitlerinden tüfekle giren şüpheliyi gördü ve olay yerinden kaçmadan önce adama hemen ateş etti. Bradshaw, Trump’ın şüpheliden 300 ila 500 metre uzakta olduğunu söyledi.

Bradshaw, daha sonra kolluk kuvvetlerinin çalılıklarda dürbünlü bir AK-47 tarzı tüfek bulduğunu söyledi. Ayrıca, içinde seramik karolar ve bir GoPro kamera bulunan iki sırt çantası da zincir bağlantı çitine asılı halde bulundu. Bradshaw şüphelinin “olan biteni filme almaya niyetli” olduğunu söyledi.

Bradshaw, bir tanığın şüphelinin siyah bir Nissan ile kaçtığını gördüğünü ve aracın ve plakanın fotoğraflarını çektiğini söyledi. Şüpheli daha sonra araç içinde durduruldu ve komşu Martin County’deki Interstate 95’te yetkililer tarafından gözaltına alındı.

FBI yaptığı açıklamada “eski Başkan Trump’a yönelik bir suikast girişimi gibi görünen olayı soruşturduğunu” söyledi. Bradshaw’a göre olay öğleden sonra saat 1:30 sularında meydana geldi. Palm Beach County eyalet savcısı, savcıların şüpheli hakkında tutuklama emri çıkardığını söyledi.

Trump kampanyasının iletişim direktörü Steven Cheung olaydan bir saatten kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada eski başkanın “çevresinde silah sesleri duyulmasının ardından güvende olduğunu” söyledi. Trump golf kulübünün içine taşındı.

Trump kampanyasının kıdemli danışmanları Chris LaCivita ve Susie Wiles, kampanya çalışanlarına gönderdikleri bir e-postada onları “günlük geliş gidişlerde” “uyanık olmaya” çağırdı.

E-postada, “Başkan Trump ve ona eşlik eden herkes, Birleşik Devletler Gizli Servisi’nin harika çalışmaları sayesinde güvende,” denildi.

Bradshaw, güvenlik ihlalinin nasıl meydana geldiği sorusu üzerine Trump’ın “şu anda görevde olan bir başkan olmadığını” belirtti ve güvenlik önlemlerinin görevdeki bir başkan için olduğu kadar sıkı olmadığını söyledi.

Bradshaw, “Eğer öyle olsaydı, tüm golf sahasını kuşatmış olurduk. Ama öyle olmadığı için güvenlik Gizli Servis’in mümkün gördüğü alanlarla sınırlı,” dedi.

Trump’ın seçimlerdeki rakibi Kamala Harris açıklamasında “bugün eski Başkan Trump’a yönelik olası suikast girişiminden derin rahatsızlık duyduğunu” söyledi.

Harris, Gerçekler ortaya çıktıkça açık olacağım: siyasi şiddeti kınıyorum. Bu olayın daha fazla şiddete yol açmaması için hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız,” dedi.

Öte yandan Cumhuriyetçiler, iki ay içerisinde iki kez saldırıya uğramış olabileceği düşünülen Trump’a yönelik söylemlere karşı harekete geçti.

Cumhuriyetçi Temsilci Mike Waltz pazar günü Fox News’e verdiği demeçte, “Başkan Trump’a yönelik bu retorik, onun bir sonraki diktatör olacağı, bir sonraki Hitler’in geleceği söylemi artık sona ermelidir. Yeter artık. Soldan, medyadan, hatta seçilmiş yetkililerden Trump’ın ne pahasına olursa olsun durdurulması gerektiğine dair bir söylem geldiğinde, bu insanların radikalleşmesi ve bu şekilde harekete geçmesi kimseyi şaşırtmamalı,” dedi.

Turning Point USA kurucusu Charlie Kirk X’te, “Trump’ı öldürmeye çalışmaya devam edecekler. Bu daha başlangıç. Bu ancak kasımda kazandığımızda sona erecek,” diye yazdı.

AMERİKA

Trump: Seçim günü düzeni korumak için ordu kullanılabilir

Yayınlanma

Eski ABD Başkanı Donald Trump, pazar günü Maria Bartiromo ile yaptığı söyleşide seçim günü kaos bekleyip beklemediği sorulduğunda “gerçekten gerekirse” ordunun “bazı hasta insanlar, radikal sol deliler” için çağrılması gerektiğini söyledi.

Trump Fox News’in ‘Sunday Morning Futures’ programında Bartiromo’ya, “Bence daha büyük sorun içerideki insanlar. Bazı çok kötü insanlarımız, bazı hasta insanlarımız, radikal sol delilerimiz var. Gerekirse Ulusal Muhafızlar ya da gerçekten gerekliyse ordu tarafından çok kolay bir şekilde halledilmelidir. Çünkü bunun olmasına izin veremezler,” dedi.

Bartiromo seçim günü kaos bekleyip beklemediğini sorduğunda Trump, kendisine oy veren taraftan böyle bir şey gelmeyeceğini savundu.

Trump, Seçim Günü’nde sorun çıkması söz konusu olduğunda, aksi takdirde “ülkemizi tamamen yok eden” kişiler olsalar bile, sorunun “yeni gelen insanlar bile olmadığını”, düşmanın “içeriden” geldiğini düşündüğünü söyledi.

Thomas Jefferson’ın başkanlığı döneminde çıkarılan 1807 tarihli Ayaklanma Yasası, başkana ayaklanma ya da diğer düzensizliklerle mücadele etmek üzere Ulusal Muhafızları ve orduyu görevlendirebilme yetkisi verse de, seçim günü ordunun görevlendirilmesi fikri eşi benzeri görülmemiş bir uygulama olabilir.

Trump, başkanlığı sırasında George Floyd’un Minneapolis polisi tarafından öldürülmesi üzerine yapılan protestolara yanıt olarak bu yasayı devreye sokacağı uyarısında bulunmuş fakat sonuçta bunu yapmamıştı.

Harris’in kampanyası Trump’ın önerisine hemen yanıt verdi. Harris’in kampanya sözcüsü Ian Sams yaptığı açıklamada, “Donald Trump Amerikalı hemşerilerinin yabancı düşmanlardan daha kötü ‘düşmanlar’ olduğunu öne sürüyor ve onlara karşı orduyu kullanacağını söylüyor,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

S&P, daha fazla gelişmekte olan ülkenin temerrüde düşmesini bekliyor

Yayınlanma

S&P Global Ratings’e göre, yoksul ülkeler büyük borç yükleri ve yüksek borçlanma maliyetlerinin mirası altında ezildikçe, temerrütler önümüzdeki on yılda daha da sıklaşacak.

Financial Times’a (FT) göre her ne kadar küresel faiz oranları düşmeye başlamış ve Zambiya ve Sri Lanka gibi ülkeler temerrütten çıkmaya başlamış olsa da, pek çok ülke yabancı para cinsinden borçlarını ödemek için yetersiz kaynaklara ve sermayeye çok az erişime sahip.

Derecelendirme kuruluşu son yayınlanan raporunda, “Daha yüksek devlet borcu ve döviz cinsinden borçlanma maliyetlerindeki artış nedeniyle … ülkeler önümüzdeki 10 yıl içinde geçmişte olduğundan daha sık döviz cinsinden borçlarını ödeyemeyecek,” dedi.

Kenya ve Pakistan gibi borçlu ülkeler bu yıl yeni IMF kurtarma paketleri ve diğer krediler sayesinde temerrüde düşmekten kıl payı kurtuldu. Fakat, benzer birçok hükümetin ödemek zorunda olduğu çift haneli borçlanma maliyetleri göz önüne alındığında, borçlarını yeniden finanse etmek için hâlâ tahvil piyasalarının dışında kalmış durumdalar.

Gana bu ay, alacaklılara yüzde 37’lik bir zarar yükleyen ABD doları cinsinden bir tahvil yeniden yapılandırmasını tamamlayarak temerrütten çıktı. Bu yılın başlarında Zambiya dört yıllık bir yeniden yapılandırma sürecini sona erdirirken, Sri Lanka’nın yeni hükümetinin 2022 tahvil temerrüdünü sona erdirmek için yakında bir anlaşma yapması bekleniyor.

Ukrayna da, savaşın başlamasının ardından ödemelere getirilen askıya almanın yerine, 2020’de Arjantin’den bu yana en büyüğü olan 20 milyar dolardan fazla borcun yeniden yapılandırılmasını tamamladı.

S&P Global Ratings gelişmekte olan ülkeler uzmanı Frank Gill’e göre borç yapılandırmalarından çıkan ülkeler geçmişe kıyasla daha düşük notlara sahip ve bu da temerrütlerin tekrarlanma olasılığına işaret ediyor.

Gill, temerrüt seviyesinin ülkelerin mali tercihlerine ve cari açıklarını kapatmak için doğrudan yabancı yatırım gibi denizaşırı sermayeyi ne ölçüde çekebileceklerine bağlı olduğunu da sözlerine ekledi fakat bu ikincisinde büyük bir artış olduğuna dair çok az işaret olduğunu söyledi.

S&P Global Ratings, devletlerin temerrüde düşeceğine dair tek bir erken uyarı işareti olmasa da, hükümetlerin borç ödemelerini durdurmadan önceki yıl gelirlerinin ortalama beşte birini faiz ödemelerine ayırdıklarını tespit ettiğini söyledi.

Önümüzdeki yıl rezervlerine oranla büyük borç vadeleriyle karşı karşıya olan ülkeler arasında kısa süre önce Hindistan’dan kurtarma paketi alan Maldivler ve Arjantin de bulunuyor.

S&P’de ülke derecelendirmesi analisti olan Giulia Filocca, önümüzdeki on yıl içinde bu tür geri alımların ve benzer operasyonların artmasının “temerrütlerin doğasının muhtemelen çok daha alışılmadık hale geleceği” anlamına geldiğini söyledi.

Filloca, “Giderek artan bir şekilde, temerrüt gibi görünmeyen ancak tam bir temerrütten kaçınmak için yapılıyorsa ajansın sıkıntılı bir değişim olarak sınıflandırabileceği geri alım operasyonları görüyoruz,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Ekonomistler değerlendirdi: Trump’ın politikaları enflasyonu körükleyecek mi?

Yayınlanma

Ekonomistlerin çoğunluğu, Trump’ın olası başkanlığında enflasyonun, faiz oranlarının ve bütçe açığının Kamala Harris’in başkanlığındaki dönemden daha yüksek olacağını öngörüyor. Özellikle ithalat vergileri ve bütçe açığı konusundaki planları dikkat çekiyor.

The Wall Street Journal tarafından yapılan bir ankete katılan ekonomistler, Donald Trump’ın başkanlığı döneminde enflasyon, faiz oranları ve bütçe açığının Demokrat başkan adayı Kamala Harris’in politikalarına göre daha yüksek seviyelere çıkacağını düşünüyor.

Gazete, üç ayda bir gerçekleştirdiği bu anketin sonuçlarını yayımladı.

Ankete katılan 50 ekonomistin yüzde 68’i, Trump döneminde fiyatların Harris dönemine kıyasla daha hızlı artacağını belirtti.

Katılımcıların yüzde 12’si ise Harris döneminde enflasyonun daha yüksek olacağını öngörürken, geri kalan ekonomistler adaylar arasında önemli bir fark görmediklerini ifade etti.

Ekonomistler, adaylar arasında en az farkı genel ekonomik büyüme konusunda öngörürken, yüzde 45’i Harris döneminde üretimin daha hızlı büyüyeceği, yüzde 37’si ise Trump döneminde ekonominin daha fazla büyüyeceği görüşünde.

The Wall Street Journal, temmuz ayında da benzer bir anket yapmıştı. O ankette de benzer sonuçlar ortaya çıkmış; katılımcıların yüzde 56’sı enflasyonun Trump döneminde daha yüksek olacağını, yüzde 16’sı ise Biden döneminde enflasyonun hızlanacağını belirtmişti.

Ankete katılanların yüzde 28’i ise herhangi bir fark görmediğini ifade etmişti.

Bununla beraber California Lutheran Üniversitesi Ekonomik Araştırma ve Tahmin Merkezi Direktörü Dan Hamilton, Trump’ın ikinci başkanlık döneminin Cumhuriyetçilerin ithal mallara yönelik vergi planları nedeniyle daha hızlı fiyat artışlarına yol açacağını söyledi.

Hamilton, her iki adayın da politikalarının “enflasyonist” olduğunu belirtti.

Cumhuriyetçi adayın ithal mallara yüzde 10 ila yüzde 20 arasında değişen genel vergiler getirmeyi planladığı, Çin’den gelen mallara da yüzde 60 oranında vergi uygulamayı önerdiği belirtiliyor. Trump’a göre bu önlemler, ABD’deki imalat işlerini geri getirme potansiyeline sahip.

Ekonomistlerin yüzde 65’i, Trump’ın önerdiği politikaların federal bütçe açığı üzerindeki baskıyı artıracağını düşünüyor. Fakat her iki başkan adayı da mali reform ihtiyacı konusunda net bir açıklamada bulunmadı.

Kampanya sırasında Trump, Sosyal Güvenlik gelirleri ve fazla mesai ücretleri üzerindeki vergileri kaldırmayı ve yurt dışında yaşayan ABD vatandaşları için bu vergileri azaltmayı önerdi.

Ayrıca, ABD’de çalışan ve vergi ödeyen kişi sayısını azaltabilecek göçmenlik politikalarını sıkılaştırma sözü verdi. Sorumlu Federal Bütçe Komitesi’ne göre, Trump’ın bu planlarının önümüzdeki on yıl içinde federal bütçe açığını 7,5 trilyon dolar artırması bekleniyor.

ABD başkanlık seçimleri 5 Kasım’da yapılacak. Başkan Biden’ın yarıştan çekilmesinin ardından Başkan Yardımcısı Kamala Harris Demokratların adayı olarak öne çıktı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English