Ortadoğu
Gazze’de işgalin genişletilmesi planına onay

Genelkurmay Başkanı’nın, Gazze’de tutulan rehineleri tehlikeye atabileceği yönündeki uyarısına rağmen, İsrail Güvenlik Kabinesi Gazze’de işgalin genişletilmesi planını onayladı.
İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberine göre, Başbakan Binyamin Netanyahu başkanlığındaki Güvenlik Kabinesi, Gazze’ye yönelik saldırıların kademeli olarak genişletilmesini içeren planı onayladı.
İsrail basınında yer alan haberlere göre, planın ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın gelecek hafta bölgeye yapacağı ziyaretin ardından uygulanması bekleniyor. O zamana kadar Hamas ile ateşkes müzakerelerinin sürdürüleceği bildiriliyor.
Gazze’nin aşamalı olarak ele geçirilmesi planlanıyor
Yetkililerin aktardığına göre, Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir tarafından sunulan plan, Gazze’nin aşamalı olarak işgal edilmesini, İsrail ordusunun bölgede kalıcı kontrol sağlamasını, sivil halkın güney bölgelere yönlendirilmesini ve Hamas’a yönelik saldırıların yoğunlaştırılmasını içeriyor. Ayrıca, Hamas’ın insani yardımlara erişiminin engellenmesi de planın bir parçası.
KAN’ın haberine göre, planın ilk aşamasında Gazze’nin belirli bir bölgesine odaklanılacak ve ardından operasyon diğer bölgelere genişletilecek. Çatışmaların aylarca sürebileceği öngörülüyor.
Kara saldırılarıyla ele geçirilen bölgelerde İsrail askerlerinin, önceki operasyonlardan farklı olarak, çatışmalar sonrasında geri çekilmeyeceği ve bu alanlarda işgali sürdüreceği ifade ediliyor.
Yardım mekanizması yeniden düzenleniyor
Toplantıda ayrıca Gazze’deki insani durum da ele alındı. İsrail Güvenlik Kabinesi, Gazze’de “şu anda yeterli gıda bulunduğu” iddiasında bulunurken, “gerektiği takdirde” bölgeye insani yardım gönderilmesi seçeneğini de onayladı.
Kabine ayrıca, yardımların Hamas’ın eline geçmesini önleme amacıyla, insani yardım dağıtım sisteminin yeniden yapılandırılmasını içeren öneriyi de kabul etti. The Times of Israel’in daha önce duyurduğu plana göre, İsrail ordusu büyük çaplı dağıtım ve depolama görevinden çekilecek; yardımlar, doğrudan uluslararası kuruluşlar ve özel güvenlik şirketleri tarafından Gazze halkına ulaştırılacak. İsrail, bu yöntemle Hamas’ın yardımları militanlarına aktarmasının zorlaşacağını düşünüyor.
Genelkurmay Başkanı: Rehineleri kaybedebiliriz
İsrail’de Gazze operasyonunun genişletilmesi konusunda siyasi liderler arasında görüş ayrılıkları sürüyor. Kanal 13’ün haberine göre, Genelkurmay Başkanı Zamir, kabineye yaptığı sunumda, Gazze’de büyük çaplı bir operasyon başlatılması durumunda rehinelerin kaybedilme riski bulunduğunu söyledi. “Kapsamlı bir harekâtta rehinelere ulaşamayabiliriz” diyen Zamir, savaşın iki temel hedefi olan Hamas’ı yok etmek ve rehineleri kurtarmanın çelişebileceğine dikkat çekti.
Rehine ailelerinin oluşturduğu Forum’dan yapılan açıklamada, Genelkurmay Başkanı’nın uyarısının tüm İsrail halkını endişelendirmesi gerektiği vurgulanarak, “Rehineler kurtarılmadan kazanılmış bir zafer olamaz. Rehineleri kaybetmek, İsrail’in yenilgisi olur” denildi.
Orduda savaş yorgunluğu krizi
İsrail ordusunun Gazze’deki işgali genişletme planları doğrultusunda binlerce yedek askeri göreve çağırdığı, ancak bu askerlerin önemli bir bölümünün “savaş yorgunluğu” nedeniyle çağrılara uymayabileceği bildiriliyor.
Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, dün yaptığı açıklamada, ordu tarafından on binlerce yedek askere celp emri gönderildiğini duyurdu. Askerlere seslenen Zamir, “Amacımız, rehinelerimizi geri getirmek ve Hamas’ı yenilgiye uğratmak. Bu doğrultuda baskıyı artırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Haaretz gazetesinin, adı açıklanmayan askeri kaynaklara dayandırdığı haberine göre, işgalin genişletilmesi kapsamında, İsrail’in kuzey sınırı ve Batı Şeria’daki düzenli birliklerin yerini yedek askerler alacak.
Haberde, “Yedek askerlerin büyük çoğunluğu, Gazze Şeridi’ndeki operasyonların yoğunlaştırılması amacıyla yeniden konuşlandırılacak düzenli birliklerin yerine, kuzey sınırı ve Batı Şeria’da görev yapacak” denildi. Birçok komutan ve askerin ise celp almadan önce, “yorgunluk” gerekçesiyle bir sonraki çatışmaya katılmayı düşünmediklerini bildirdiği kaydedildi.
İsrail Hava Kuvvetlerinden bir kısmı emekli, 1000’e yakın pilot ve yedek asker, Gazze’ye yönelik saldırıların sonlandırılması için bir bildiri yayımlamıştı.
Ortadoğu
Reuters: İran ABD’nin nükleer teklifini reddetmeye hazırlanıyor

Tahran, ABD’nin nükleer teklifini bir “başlangıç bile olamayacak” nitelikte görüyor ve teklifin, aşırı talepler yoluyla İran’a “kötü bir anlaşma”yı dayatma girişimi olduğuna inanıyor.
Reuters’a konuşan, İran’ın müzakere heyetine yakın üst düzey bir diplomat, “İran, ABD teklifine olumsuz yanıt vermeye hazırlıyor; bu da teklifin reddi olarak yorumlanabilir” dedi.
ABD’nin nükleer teklifini, cumartesi günü Tahran’a kısa bir ziyarette bulunan ve İran ile Washington arasındaki nükleer görüşmelere arabuluculuk yapan Umman Dışişleri Bakanı Badr bin Hamad Al Busaidi, İran’a iletildi.
Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi ile ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu Özel temsilcisi Steve Witkoff arasında yapılan beş tur görüşmeye rağmen, nükleer çıkmazı çözmeye yönelik birçok mesele hâlâ çözümsüz.
Taraflar arasındaki en büyük anlaşmazlıklardan biri, ABD’nin Tahran’dan uranyum zenginleştirmeyi tamamen bırakmasını istemesi.
Tahran, nükleer teknolojiyi barışçıl amaçlarla geliştirmek istediğini belirtiyor ve Batılı ülkelerin İran’ın nükleer silah geliştirmeye çalıştığı yönündeki suçlamalarını uzun süredir reddediyor.
Sıfır uranyum zenginleştirme dayatması
Reuters’a konuşan diplomat, “Bu teklifte, ABD’nin İran topraklarında uranyum zenginleştirme konusundaki tutumu değişmedi ve yaptırımların kaldırılmasına ilişkin net bir açıklama da yok” dedi.
Tahran, petrol temelli ekonomisini zora sokan tüm ABD yaptırımlarının derhal kaldırılmasını talep ediyor. Ancak ABD, nükleerle ilgili yaptırımların aşamalı olarak kaldırılmasını savunuyor.
Washington’a göre, İran ekonomisi için hayati öneme sahip merkez bankası ve ulusal petrol şirketi dâhil düzinelerce İran kurumu, 2018’den bu yana yaptırım altına alındı.
Trump’ın ocak ayında Beyaz Saray’a dönmesinden bu yana Tahran’a karşı yeniden başlattığı “maksimum baskı” kampanyası; yaptırımların sıkılaştırılmasını ve mevcut müzakereler sonuçsuz kalırsa İran’ı doğrudan saldırı tehdidini içeriyor.
Trump, ilk başkanlık döneminde, 2018 yılında İran’ın altı büyük güçle yaptığı 2015 tarihli nükleer anlaşmadan çekilmiş ve İran ekonomisini felce uğratan yaptırımları yeniden yürürlüğe koymuştu. Buna karşılık Tahran da 2015 nükleer anlaşmasının nükleer program üzerindeki kısıtlamalarını hızla ihlal etmeye başlamıştı.
2015 anlaşması, İran’ın nükleer programını sınırlayıcı adımlar atması karşılığında ABD, AB ve BM’nin ekonomik yaptırımlarından muaf tutulmasını öngörüyordu.
Diplomat, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in gözetimindeki “nükleer müzakere komitesi”nin değerlendirmesine göre, ABD’nin teklifinin “tamamen tek taraflı” olduğu ve Tahran’ın çıkarlarına hizmet etmeyeceği sonucuna vardığını belirtti.
Bu nedenle, diplomatın ifadesine göre, Tahran bu teklifi bir “başlangıç bile olamayacak” nitelikte görüyor ve teklifin, aşırı talepler yoluyla İran’a “kötü bir anlaşma”yı tek taraflı olarak dayatma girişimi olduğuna inanıyor.
Geçen hafta iki İranlı yetkili Reuters’a yaptığı açıklamada, ABD’nin dondurulmuş İran fonlarını serbest bırakması ve Tahran’ın sivil amaçlarla uranyum zenginleştirme hakkını tanıması hâlinde, İran’ın uranyum zenginleştirmeye ara verebileceğini ve bunun daha geniş bir nükleer anlaşmaya zemin hazırlayabilecek “siyasi bir uzlaşı” olabileceğini söylemişti.
Ortadoğu
Lindsey Graham, Greta ve Özgürlük Filosu’nu tehdit etti

ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, Gazze’ye insani yardım ulaştırma hedefiyle Özgürlük Filosu Koalisyonu’na ait gemiyle yola çıkan İsveçli aktivist Greta Thunberg ve diğerlerini “Umarım Greta ve arkadaşları yüzebiliyordur!” diye tehdit etti.
Gazze’ye insani yardım ulaştırma hedefiyle yola çıkan Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun (Freedom Flotilla Coalition-FFC) yeni gemisi “Madleen”, İtalya’nın Katanya limanından hareket etti.
Yola çıkmadan önce çok sayıda kişi limana gelerek ellerindeki Filistin bayraklarıyla yelkendekilere destek verdi.
Yelkenlide, aralarında İsveçli aktivist Greta Thunberg ve İrlandalı aktör Liam Cunningham’in de olduğu 12 kişi bulunuyor.
İtalyan basınındaki haberlere göre, Thunberg, limandan hareket öncesinde yaptığı açıklamada, kendilerini “ablukayı sembolik olarak kırmayı amaçlayan sivil bir misyon” olarak tanımladı.
Thunberg, “Eğer insanlıktan geriye bir zerre kaldıysa, Filistin için ve özgür bir Filistin için mücadele etmeliyiz. Burada bulunuyorum çünkü bu bir zorunluluk” dedi.
“Dünyanın sessizliği bundan çok daha tehlikeli”
Üzerinde “Özgür Filistin” yazılı siyah tişörtü ve kefiyesiyle konuşma yapan Thunberg, “Bu misyon, onlarca yıldır süren bunaltıcı baskının ardından, İsrail tarafından sistematik olarak aç bırakılan, etnik temizlik ve soykırıma maruz kalan Filistinlilerle ilgili. Ve bu, bizim hükümetlerimizin, kurumlarımızın, şirketlerimizin ve medyamızın desteğiyle gerçekleşiyor. Bu misyonun ne kadar tehlikeli olduğu önemli değil. Bir soykırım karşısında tüm dünyanın sessizliği bundan çok daha tehlikeli” diye konuştu.
Özgürlük Filosu Koalisyonu’ndan, “Madleen” yelkenlisinin misyonuna ilişkin yapılan açıklamada, “Madleen, süt tozu, tıbbi malzeme ve diğer yaşamsal yardımları taşıyarak Gazze’ye doğru yola çıkıyor. Avrupa kara sularından, tamamen uluslararası sulardan geçerek Filistin sularına ulaşmayı hedefliyor. Silahsız ve şiddet içermeyen bu yolculuk, uluslararası hukuka tam uyum içindedir. Her türlü saldırı veya müdahale, sivillere yönelik kasıtlı ve yasa dışı bir eylem olacaktır” ifadesi kullanıldı.
İtalyan basınındaki haberlerde, Madleen’in yaklaşık bir haftalık yolculukla Gazze kıyılarına ulaşmasının beklendiği ancak geçen ay, Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun “Conscience” adlı teknesine yapıldığı gibi İsrail güçleri tarafından uluslararası sularda durdurulma riski bulunduğu belirtildi.
Öte yandan ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, X hesabından Madleen gemisinin yola çıktığına dair bir haberi alıntılayarak “Umarım Greata ve arkadaşları yüzme biliyordur!” diye yazdı.
“Conscience” gemisine İHA saldırısı düzenlenmişti
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını sona erdirmek için dünyanın farklı yerlerinden kampanya ve inisiyatiflerin bir araya gelmesiyle oluşturulan ve olası tehlikelere karşı gizli tutulan Özgürlük Filosu Koalisyonu (Freedom Flotilla Coalition-FFC) yardım gemisi, 2 Mayıs’ta yerel saatle 00.23’te insansız hava araçlarının saldırısına uğramıştı.
Koalisyonun yardım gemisine yapılan saldırıda geminin gövdesinde gedik açılmış, pruvasında yangın çıkmıştı.
Times of Malta gazetesi, 2 Mayıs’ta Özgürlük Filosu Koalisyonu gemisinin insansız hava araçlarının saldırısına uğramasından önce İsrail’e ait bir C-130 askeri nakliye uçağının, Malta etrafında 3 saat boyunca turladığını yazmıştı.
İsrail devlet televizyonu KAN da Gazze’ye insani yardım ulaştırma hedefiyle yola çıkan gemiye Malta yakınlarındaki uluslararası sularda yapılan saldırıdan yalnızca saatler önce bir İsrail askeri nakliye uçağının Malta’ya doğru gittiğini doğrulamış ancak bu uçağın “Conscience” gemisine İHA saldırısından saatler önce ülkenin güneyindeki hava üssüne döndüğünü belirtmişti.
Diplomasi
İsrail’den Macron’a ‘Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi’ suçlaması

Tel Aviv yönetimi, Filistin devletini tanımanın ahlaki sorumluluk olduğunu söyleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron’a İsrail’e karşı “Yahudi devletine karşı Haçlı Seferi düzenleme” suçlaması yöneltti.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, resmi ziyaret için gittiği Singapur’da, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili konuştu.
Filistin devletinin tanınmasının ahlaki bir görev ve siyasi bir gereklilik olduğunu vurgulayan Macron, bu tanımanın gerçekleşmesi için yerine getirilmesini beklediği koşullardan bahsetti. Macron bu bağlamda, Filistin devletinin İsrail’i ve bu ülkenin güven içinde yaşama hakkını tanıması, Hamas’ın silahsızlanması, Hamas’ın Filistin yönetimine katılmaması ve esirlerin serbest bırakılması gibi koşulları anlattı.
İsrail’in gelecek saat ve günler içinde Gazze Şeridi’ndeki insani duruma uygun bir çözüm sunmaması halinde Macron, bu ülkeye karşı daha sert bir ortak tutum sergilenmesi gerektiğini vurguladı.
Macron, böyle bir durumda Avrupa Birliği’nin (AB) kendi kurallarına uyması, insan haklarına saygıyı ön koşul sayan süreçleri sona erdirmesi ve yaptırım uygulaması gerekeceğini belirtti, “Ancak İsrail’in tutumunu değiştireceğine ve sonunda insani bir çözüm olacağına dair umudum var” dedi.
“Onlar kağıt üzerinde biz sahada…”
Macron’a ilk tepki İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz’tan geldi. Katz, işgal altındaki Batı Şeria’da 22 yeni yerleşim biriminin onaylanmasının Macron’a mesaj olduğunu söyledi.
Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde inşasına onay verilen 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminden biri olan Sa-Nur’a giden Katz, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bu (22 yasa dışı yerleşimin inşasına onay verilmesi) Macron ve arkadaşlarına açık bir mesaj. Onlar, Filistin’i kağıt üzerinde tanıyacak ve biz sahada Yahudi İsrail devletini kuracağız. O kâğıt (Filistin’i tanıma kararı) tarihin çöp kutusuna atılacak” ifadelerini kullandı.
Haçlı Seferi suçlaması
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın, X hesabından yapılan açıklamada ise Macron’un İsrail’in Gazze’de neden olduğu insani felakete ilişkin söylediklerinin gerçeği yansıtmadığı iddia edildi.
Macron’u “Yahudi devleti İsrail’e karşı Haçlı Seferi düzenlemekle” suçlayan Bakanlık, Gazze’de ablukanın olmadığını, İsrail’in yardım girişini kolaylaştırdığını ileri sürdü.
Açıklamada, ABD-İsrail güdümündeki Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın faaliyetleri övüldü ve 900 tır yardımın Gazze’ye giriş yaptığı söylendi. Bununla birlikte, Birleşmiş Milletler’e (BM) ait tırlardaki yardımların beklediğini belirten Bakanlık böylece bu yardımların dağıtılmadığını kabul etti.
Fransa’nın Hamas’a baskı uygulaması gerektiği buna karşın Macron’un Filistin devletinin kurulması için çaba sarf ettiği ve “bu devletin milli gününün ise 7 Ekim olacağı” ileri sürüldü.
Dışişleri de ilhakla tehdit etmişti
İsrail kabinesi, Batı Şeria’da gasp edilen Filistin toprakları üzerinde 22 yeni yasa dışı yerleşim biriminin kurulmasına onay vermişti.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar da aralarında Fransa ve İngiltere’nin de bulunduğu ülkelerin Filistin’i tanıması halinde Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşim birimleri ile Ürdün Vadisi’ni tek taraflı ilhak edebilecekleri tehdidinde bulunmuştu.
İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te gasbedilen Filistin toprakları üzerinde 250’ye yakın yasa dışı yerleşim birimi bulunuyor.
Filistin kentlerini hatta köylerini bile birbirinden ayrılan bu yasa dışı yerleşim birimleri, bölgedeki işgali daha da derinleştiriyor.
Bu yasa dışı yerleşim birimlerindeki Filistin topraklarını gasp eden İsrailliler, Batı Şeria’da sık sık Filistinlilerin köylerine saldırıyor, evleri, araçların yanı sıra tarım arazilerini ateşe veriyor, zeytin ağaçlarını kesiyor.
Yasa dışı saldırıları nedeniyle Batı Şeria’da işgalin boyunduruğu altındaki Filistinlilerin hayatı daha da güç hale geliyor.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika2 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş1 hafta önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Ortadoğu2 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Görüş2 hafta önce
İspanya’dan Türkiye’ye bakmak
-
Görüş1 hafta önce
Rusya ile müzakerelerde aklıselimin galip gelme ihtimali
-
Diplomasi1 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?