Avrupa
Görevden ayrılan İngiliz bakan: İnsan hakları yasaları teröristleri koruyor

Birleşik Krallık’ın yakın zamanda görevden ayrılan eski Savunma Bakanı Ben Wallace, Londra’nın ‘şüphelileri’ yakalamak için yurt dışında baskınlar düzenlemesini engelleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) gibi mevzuatların ‘çılgınlık’ olduğunu savundu.
Wallace, AİHS de dahil olmak üzere insan hakları yasalarının ‘ulusal güvenlik’ için ciddi bir risk haline geldiği ve ‘teröristleri durdurma’ çabalarını engellediği iddiasında bulundu.
Kabinedeki görevinden ayrılmasından bu yana ilk kez konuşan Wallace, yurt dışından Britanya’ya karşı ‘komplo kuran’ terör şüphelilerinin yakalanmasını engelleyerek onları koruduğunu söylediği mevzuatın ‘çılgınlığına’ atıf yaptı.
The Telegraph’a verdiği demeçte, AİHS gibi uluslararası anlaşmalar nedeniyle savunma bakanlarının, genellikle İHA’larla ‘şüphelileri öldürmek’ ya da ‘onları komplo kurmaya devam etmeye bırakmak’ arasında seçim yapmak zorunda kaldıklarını söyledi.
Britanya’nın yabancı ülkelerde ‘operasyon yapma hakkı’
Eski bakan, “Birleşik Krallık’a yönelik bir tehdit söz konusu olduğunda, insanları sınır ötesine geçirememe ya da polis güçlerinin kabul edilemez olduğu ülkelerdeki insanları tutuklayamama çılgınlığı, baskın yapmak ve gözaltına almak yerine çoğu zaman ölümcül eylemlere başvurmak zorunda kaldığımız anlamına geliyor,” iddiasında bulundu.
Wallace, uluslararası hukuk uyarınca İngiltere’nin yabancı bir ülkedeki yakın bir tehdide karşı harekete geçebileceğini, fakat bir şüphelinin bir ülkeden diğerine yargısız nakli ile sonuçlanabilecek görevlerin engellendiğini söyledi.
Savunma Bakanı olarak bu tür durumlarla karşılaşıp karşılaşmadığı sorulan Wallace, bu tür vakalarla ilgilendiğini söylerken, “Ama istediğim kadar seçeneğim var mıydı? Hayır. Çok az seçeneğim vardı ve ben daha geniş bir seçenek yelpazesi istiyordum,” diye konuştu.
Londra, AİHS’ye alternatif ‘Haklar Bildirgesi’ hazırlığında
Wallace’a göre bu durum, Britanya’yı ABD’nin Usame bin Ladin’in yerleşkesine yaptığı türde baskınlar düzenleyemez hale getiriyor. Wallace, “Usame bin Ladin’i bulmuş olsaydık, Amerikalıların yaptığını yapamazdık. Bu tür bir baskın yapamazdık,” iddiasında bulundu. Wallace sözlerini şöyle sürdürü: “Yakın bir tehditle başa çıkma hakkımız vardı. Tomahawk füzesi atabilirdik. Amerikan modelini uygulasaydık, yani helikopterle gelseydik, şu anda bana bunu yapamayacağınız söylenirdi, çünkü onları ülke dışına çıkaramayız.”
Wallace, Birleşik Krallık’a yönelik artan riski tanımlarken, ‘İngiliz vatandaşlarını öldürmeyi ve sakat bırakmayı planlayan kişilere’ yönelik duygusallığı eleştirdi ve Silahlı Kuvvetlerin IŞİD ve El Kaide üyelerini ‘canlı yakalama’ kabiliyetine sahip olması gerektiğini söyledi.
Eski savunma bakanı, eski adalet bakanı Dominic Raab’ın, Birleşik Krallık mahkemelerine AB yargı süreçlerini geçersiz kılma yetkisi verecek bir Haklar Bildirgesi üzerinde başlattığı çalışmanın sorunun çözümüne yardımcı olacağını savundu.
İnsan haklarına ‘güncelleme’
“Biraz açıklığa ihtiyacımız var; terörizmin ve tehditlerin ulus ötesi doğasını yansıtacak şekilde yasal yapıları ve hukuku modernize etmemiz gerekiyor,” diyen İngiliz siyasetçi, ‘teröristlerin’ boşluklardan faydalandığını öne sürdü.
‘AİHS’yi rafa kaldırmayı önerecek kadar ileri gitmediğini’ savunan Wallace, “Fakat uluslararası insan hakları grubu bugün içinde yaşadığımız dünyanın uluslar ötesi olduğunu ve teknolojinin daha önce hiç olmadığı kadar olanak sağladığını kabul etmedikçe, insanların haklarını korumak bir yana, insanları daha aşırı tedbirler almaya iteceğiz,” dedi.
Eski bakan, insan haklarını önemseyenlerin ‘kendilerini güncellemesinin gerektiğini’ söylerken, ‘terör’ şüphelilerin ‘elbette bağımsız bir yargı ve jüri önünde yargılanmalarını isteyeceklerini’ de sözlerine ekledi.
Bazı muhafazakârlar AİHM’den çekilmeyi öneriyor
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Londra’nın ülkeye yasadışı yollardan giren sığınmacıları Ruanda’ya sınır dışı etme planlarıyla ilgili tartışmaların merkezinde yer alıyor.
Afrika ülkesine yapılan sınır dışı etme uçuşları, AİHM’den bir yargıcın, sığınmacıların sınır dışı edilmesini engelleyen on bir saatlik bir tedbir kararı vermesiyle geçtiğimiz Haziran ayından bu yana askıya alınmış durumda.
Dava mahkemelerde devam ederken, aralarında bakanların da bulunduğu Muhafazakârlar, politikanın nihai olarak engellenmesi halinde Başbakan Rishi Sunak’ı AİHM’den çekilmeye çağırıyor.
‘Terör şüphelilerini Suriye’ye vermeyiz’
Wallace, Birleşik Krallık’a yönelik dış tehdit gerekçesiyle yapılacak askeri operasyonlarda, ‘şüphelilerin’ teslim olması durumunda İngiliz birliklerinin ellerinden bir şey gelmeyeceğini savunuyor.
Wallace, “Terör şüphelilerine karşı kinetik saldırılar yapmak için insansız hava araçları ve uçakları kullanabiliyoruz. Fakat bu izin geri çekildiğinde ya da hava sahası artık zararsız olmadığında, yine de İngiltere’ye yönelik yakın bir tehdidiniz olduğunda ne olacak?” diye sordu ve ‘Suriye’de hava sahasının kapatılacağı noktaya çok da uzak olmadıklarını’ öne sürerek Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın ‘ülkenin kontrolünü tamamen ele geçirmeye yakın olduğu’ uyarısında bulundu.
Eski bakana göre, Suriye’deki bir IŞİD hücresine yönelik operasyon esnasında yakalanan ‘şüpheliler’in ‘Suriye rejimine’ verilmesi gibi bir seçenek gündemde değil.
Avrupa
Almanya, Kuzey Akım’ı yeniden başlatma girişimlerini engellemek için harekete geçti

Friedrich Merz hükümeti, Almanya ile Rusya’yı birbirine bağlayan Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesine yönelik her türlü girişimi engellemek için yollar arıyor.
Ekonomi Bakanlığı’ndan gelen yazışmalara göre, Berlin, boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini mümkün kılacak her türlü sahiplik değişikliğini tespit edebilmek için yatırım inceleme yasalarını güçlendirmeyi düşünüyor.
Financial Times‘ın gördüğü, Yeşiller milletvekillerinin boru hatlarıyla ilgili sorularına yazılı yanıtında, bakanlık “yatırım taramasına ilişkin yasal bir değişiklik olup olmayacağını şu anda tartıştığını” belirtti.
2022’de sabotaj sonucu hasar gören boru hatları, Berlin’in enerji konusunda Moskova’ya aşırı bağımlılığının sembolü haline geldi. Geçmişte gaz arzının yüzde 50’sinden fazlasını Rusya’dan sağlayan Almanya, Ukrayna müdahalesi sonrası rotayı değiştirdi.
Alman hükümeti, mart ayında Financial Times’ta yer alan, Kremlin bağlantılı Rus ve ABD’li işadamlarının boru hatlarını yeniden faaliyete geçirmek için girişimlerde bulunduğu yönündeki haberler üzerine alarma geçti ve Merz, boru hatlarının kapatılmasının devamı için Berlin ve Brüksel’deki yetkililerle görüşmelere başladı.
Konuyla ilgili bilgisi olan kişilere göre, Berlin dört Kuzey Akım boru hattının hiçbirinde devlet kontrolü bulunmuyor ve mevcut mevzuat uyarınca, boru hatlarının sahibi olan İsviçre merkezli şirketin sahipliğinde herhangi bir değişiklik yapılmasını engellemek için çok az şey yapabilir.
Boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesi için teknik sertifika verilmesi gerekecek, ancak kurallar değiştirilmedikçe bunu durdurma yetkisi yok.
Almanya başbakanı, AB’nin Rusya’ya uygulayacağı yeni yaptırımlar kapsamında boru hatlarının yasaklanmasını istedi.
Ancak, Slovakya’nın muhalefeti nedeniyle AB liderleri bu hafta yeni yaptırım paketini onaylayamadı.
Görüşmelere doğrudan bilgi sahibi bir kişiye göre, boru hatlarının yeniden kullanıma açılmasını isteyenlerden biri olan ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, 6 Mayıs’ta planlarını görüşmek üzere Alman ekonomi bakanlığına davet edildi. Toplantı ilk olarak Die Zeit tarafından haberleştirildi.
Yeşiller milletvekillerinin Lynch ile yapılan toplantı hakkında soruları üzerine ekonomi bakanlığı, üst düzeyde herhangi bir toplantı yapılmadığını, ancak yetkililerin uzmanlık alanlarıyla ilgili kurum ve kişilerle sık sık bilgi alışverişinde bulunduğunu söyledi.
Lynch’in düşüncelerini yakından bilen bir kişiye göre, ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, Avrupa’nın bir gün tekrar Rus gazını satın almaya hazır olacağına inanıyor. ABD’li yatırımcı, hasarlı boru hatlarının onarımının maliyetli bir iş olduğunu ve Avrupa’nın talebini karşılamak için bir tanesinin yeterli olacağını savunarak, bu onarımın gerekli olmayacağına inanıyor.
Lynch, FT’nin yorum talebine hemen yanıt vermedi.
Almanya yasalarına göre, Berlin, işlem “Almanya’nın kamu düzeni veya güvenliği için bir tehdit” olarak değerlendirilirse, kritik altyapı ile ilgili AB dışı yatırımcıların mülkiyet değişikliklerini engelleyebilir.
Kuzey Akım boru hatlarını işleten şirketin merkezi, Avrupa Serbest Ticaret Birliği’ne üye olan İsviçre’de bulunduğu için, devralma işlemi mevcut kurallara göre yatırım incelemesine tabi olmayacak.
Kuzey Akım projesi, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yakın ilişkileri olan eski Şansölye Gerhard Schröder tarafından başlatılmıştı.
İlk Trump yönetimi, dönemin Şansölyesi Angela Merkel’e projeden çekilmesi için baskı yapmıştı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un sözcüsü perşembe günü yaptığı açıklamada, boru hatlarının yeniden faaliyete geçmesini engelleme çabalarının, Rusya’nın bağımsız politikasına karşı Avrupa’nın “öfkesini” gösterdiğini ve Rusya’nın “ne pahasına olursa olsun” bu politikayı izleyeceğini söyledi.
Son aktivasyon planları, Almanya’da ucuz Rus gazı konusunda tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Almanya için Alternatif partisi (AfD) boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini isterken, bazı önde gelen CDU ve SPD politikacıları da yüksek enerji fiyatlarını hafifletmek ve Almanya’nın zor durumdaki sanayisine yardımcı olmak için bu çağrıları destekledi.
Ancak Alman hükümeti Yeşiller milletvekillerine, AB Komisyonu’nun “Rusya’dan AB’ye enerji ithalatını kademeli olarak sona erdirme” çabalarını desteklediğini söyledi.
“Bu, AB’nin enerji bağımsızlığını ve güvenliğini artırmaya önemli bir katkı sağlayacaktır” diye yazdı.
Avrupa
İngiliz yargısı: İsrail’e silah satışı yargının konusu değil

Yüksek Mahkeme, İsrail’e silah satışı kararının mahkemelerin değil, yürütmenin yetki alanına girdiğine hükmetti. Kararda, İsrail’e silah satışı konusunun anayasal olarak son derece siyasi bir mesele olduğu vurgulandı.
Filistin merkezli insan hakları örgütü Al-Haq ile İngiltere merkezli Küresel Hukuki Eylem Ağının (GLAN) İsrail’e silah satışını sürdüren İngiltere hükümeti aleyhine açtıkları davada Yüksek Mahkeme, konunun yargının meselesi olmadığına hükmetti.
İngiltere’de Yüksek Mahkeme, Al-Haq ile GLAN’ın, İsrail’e askeri teçhizat ihracatı konusunda İngiliz hükümetine karşı açtıkları davaya ilişkin kararını yazılı açıkladı.
Yargıçlar Stephen Males ve Karen Steyn, 72 sayfalık karar metninde davanın yalnızca muafiyet düzenlemesiyle ilgili genel tartışmadan ibaret olmadığını, bunun ötesinde “çok daha dar ve odaklanmış mesele”ye ilişkin olduğunu belirtti.
Karar metninde şu ifadelere yer verildi:
“Bu mesele, İngiltere’de üretilen bazı bileşenlerin İsrail’e tedarik edileceği ya da edilebileceği ve Gazze’deki çatışmada uluslararası insancıl hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesinde kullanılabileceği ihtimali nedeniyle, sorumlu bakanlar tarafından makul şekilde İngiltere’nin savunması ve uluslararası barış ve güvenlik için hayati önem taşıdığı düşünülen belirli birçok taraflı savunma işbirliğinden çekilmesi gerektiğine karar vermenin mahkemeye açık olup olmadığıdır.”
Yargıçlar, bu konunun Anayasa’ya göre son derece hassas ve siyasi olduğunun, mahkemelerin meselesi olmadığının, buna karşın demokratik açıdan parlamentoya ve seçmenlere karşı sorumlu bulunan yürütmenin sorunu olduğunun altını çizdi.
İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti
Al-Haq ve GLAN, İsrail’e yönelik silah satışlarının askıya alınmasına ilişkin yazılı taleplerinin sürekli görmezden gelinmesi üzerine geçen yıl Yüksek Mahkemeye İngiltere aleyhine başvuru yapmıştı. İngiltere hükümetinden, F-35 savaş uçaklarının parçaları dahil İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti.
Başvuruda, İsrail’in sivillere, sivil altyapıya, sivillerin sığındığı hastane, fırın, okul gibi yapılara, gıda depolarına, su rezervlerine saldırıları ile zorla yerinden etme ve açlığa mahkûm etme gibi politikalarına ilişkin detaylar paylaşılmıştı.
Davanın duruşmaları, 18 Kasım 2024’te ve 13 Mayıs 2025’te yapılmıştı.
Oxfam, Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları da İngiltere’nin silah satışlarını sürdürerek uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediği yönündeki kanıtları mahkemeye sunmuştu.
Avrupa
Trump’ın gümrük vergileri nedeniyle Avrupa limanları ‘taşıyor’

Nakliye ve lojistik şirketleri uyardı: Donald Trump’ın düzensiz gümrük vergisi politikaları ve nehir seviyelerinin düşmesi, koronavirüs pandemisinden bu yana Avrupa’nın en kötü tedarik zinciri tıkanıklığına neden oluyor. Avrupa limanları “taşıyor”.
Financial Times’a göre, Mavnalar, malları almak için günlerce beklemek zorunda kalırken, konteyner gemileri de uzun bekleme süreleriyle karşı karşıya kaldı. En kötü durumun Rotterdam, Anvers ve Hamburg limanlarında yaşandığı belirtilirken, sorunların en az birkaç ay daha devam etmesi bekleniyor.
“Hollanda merkezli nakliye şirketi WEC Lines’ın genel müdürü Caesar Luikenaar, “Tüm büyük merkezler dolup taşıyor” dedi. FT’ye konuşan Luikenaar, Avrupa’daki bir dizi önemli limanın maksimum kapasiteyle çalıştığını söyledi.
Hollanda merkezli lojistik şirketi Euro-Rijn Group’un CEO’su Albert van Ommen, kargo akışının beklenmedik bir şekilde dirençli kalması ve personel sıkıntısı çeken limanları zorlaması nedeniyle, bu tıkanıklığın pandemiden bu yana en kötüsü olduğunu düşündüğünü söyledi.
Bu sorunlar, yakın zamana kadar birçok şirketin, planlı nakliye hizmetlerinin sabit bir takvime göre düzenli olarak stokları yenileyeceği bilgisiyle minimum stok seviyelerini korumasını sağlayan küresel lojistik sistemine son darbe oldu.
Alman lojistik şirketi Contargo, müşterilerine Antwerp’te mavnaların konteyner yüklemek için ortalama 66 saat, Rotterdam’da ise 77 saat beklediğini bildirdi. Mavnalara normalde konteyner terminallerinde yükleme için sabit zaman dilimleri verilir, böylece konteynerleri hızlı ve verimli bir şekilde boşaltabilmeleri sağlanır.
Almanya’nın DHL şirketinde üst düzey yönetici olan Casper Ellerbaek, gecikmelerin henüz hiçbir müşterisini bileşen kıtlığı nedeniyle üretimi durdurmaya zorlamadığını, ancak bu tür “dramların” risk olmaya devam ettiğini söyledi.
Van Ommen, Avrupa’nın en yoğun ikinci konteyner limanı olan Antwerp’te gemilerin planlanan programın üç ila beş gün gerisinde yük boşaltma yaptığını söyledi.
Van Ommen, “Mavnalarla konteynerleri topladığımızda, deniz araçları zamanında gelmediği için konteynerleri zamanında yükleyemiyoruz” dedi ve ekledi: “Sonunda, müşteri veya nihai kullanıcı mallarını geç alıyor.”
Lojistik şirketleri, krizi ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD gümrük vergisi politikasında yaptığı keskin değişiklikler gibi sorunlara bağladı. Bu değişiklikler, konteyner nakliye şirketlerini, hızla değişen küresel ticaret akışlarına uyum sağlamak için ağlarını yeniden düzenlemeye zorladı.
Kuru bir bahar mevsiminin ardından Ren Nehri’nde su seviyesinin olağanüstü derecede alçalması nedeniyle mavnaların yükleme kısıtlamaları getirilmesi, sorunları daha da ağırlaştırdı.
Bu arada, Avrupa limanları da ABD’nin yüksek gümrük vergileri nedeniyle malların başka yerlere yönlendirilmesinden kaynaklanan Asya’dan gelen ithalat hacminin artmasıyla başa çıkmaya çalışıyor. Bu durum, malların başka yerlere yönlendirilmesine neden oluyor.
DHL’den Ellerbaek, Asya’dan Avrupa’ya konteyner hacmindeki keskin artışı (yıllık yaklaşık %7 olarak tahmin ediyor) Asyalı ihracatçıların strateji değişikliklerine bağladı.
Ellerbaek, “Farklı ticaret hacimlerindeki büyüme seviyelerine bakıldığında, Avrupa’nın tarihsel olarak ABD pazarına ait olan büyük bir payı aldığından şüphe yok” dedi.
Sektör yetkilileri, çoğunluğu kamuya ait liman idarelerinden rıhtım alanı kiralayan özel şirketlerden oluşan terminal işletmecilerinin, bu sıkıntıları hafifletmek için yeni personel alımı ve yeni ekipman satın almaya koştuğunu belirtti.
Luikenaar, Avrupa’daki yerel pazara hizmet veren bazı nakliye şirketlerinin, bölgedeki limanlara dağıtım için Rotterdam’daki farklı terminallerden konteynerleri toplamak için normalde en fazla üç gün süren işlemi bir hafta boyunca yapmak zorunda kaldığını söyledi.
Kapasiteye yapılacak yatırımların tüm sorunları çözmesinin yıllar alacağını belirtti. “Bu kolayca çözülecek bir sorun değil” diye ekledi.
-
Dünya Basını1 hafta önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Görüş1 hafta önce
Büyülü Dağ’da yüzyıllık tartışma devam ediyor: Naphta mı Settembrini mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Foreign Policy: Çin İran’ı Destekliyor, İsrail’i Kınıyor
-
Görüş2 hafta önce
İsrail ve İran Çatışmasına Büyük Tarih Perspektifiyle Bakmak
-
Avrupa2 hafta önce
Kitlesel tahliye planları: Baltık Bölgesi’nde savaş ve ‘kendini gerçekleştiren kehanet’
-
Görüş2 hafta önce
Modi’nin Güney Kıbrıs ziyareti ve ‘romantizmden arındırılmış’ Türkiye-Hindistan portresi
-
Görüş2 hafta önce
‘Mükemmel fırtına’nın gözünde korkuyla dalgalanan piyasalar
-
Ortadoğu3 gün önce
Reuters: Suriye’de Şara’ya bağlı güçler 1.500 Alevi’yi katletti