Güney Kore’de Yoon Suk Yeol’un azil davası için her hafta yeni bir bekleyiş süreci başlatılıyor. Davanın sonuçlanamamasının temel nedenleri, ülkedeki siyasi ve hukuki süreçlerin karmaşıklığı, Anayasa Mahkemesi’nin karar alma sürecindeki titizliği ve toplumdaki derin kutuplaşma olarak sıralanabilir.
Yoon, 3 Aralık 2024’te kısa süreli bir sıkıyönetim ilan ettikten sonra 14 Aralık 2024’te Ulusal Meclis tarafından görevden uzaklaştırılmış ve 15 Ocak 2025’te konutunda gözaltına alınarak cezaevine gönderilmişti. Bu olay, Güney Kore’de demokratik kurumlara yönelik ciddi bir tehdit olarak görülmüş ve azil süreci başlatılmıştı. Ancak, sürecin tamamlanması için Anayasa Mahkemesi’nin nihai kararı gerekiyor ve bu karar henüz çıkmadı.
Birincil neden, Anayasa Mahkemesi’nin Yoon’un sıkıyönetim ilanıyla ilgili “isyan” suçlamalarını ve anayasal görevlerini ihlal edip etmediğini değerlendirmek için kapsamlı bir inceleme yapmasıdır. Mahkeme, 180 gün içinde karar verme yetkisine sahip; bu süre, delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi ve hukuki argümanların detaylı bir şekilde analiz edilmesi için kullanılıyor. Yoon’un savunması, sıkıyönetim ilanının “anti-devlet unsurlarıyla mücadele” için meşru bir adım olduğunu ve tam anlamıyla askeri yönetim uygulamayı amaçlamadığını iddia ediyor. Buna karşılık, muhalefet ve birçok uzman, bu eylemin anayasayı ihlal ettiğini ve isyan suçu teşkil ettiğini savunuyor. Mahkeme, bu çelişkili iddiaları çözmek için acele etmek yerine dikkatli bir yaklaşım benimsiyor.
İkinci bir neden, mahkemenin şu anki yapısal durumuyla ilgili. Normalde dokuz yargıçtan oluşan Anayasa Mahkemesi, şu anda sekiz üyeyle faaliyet gösteriyor ve karar için en az altı yargıcın oyu gerekiyor. Bu durum, konsensus sağlanmasını zorlaştırabilir ve süreci uzatabilir. Ayrıca, Yoon’un davası, Güney Kore tarihinde bir devlet başkanının hem azledilip hem de isyan suçlamasıyla karşı karşıya kaldığı ilk vaka olduğu için emsal teşkil edecek bir karar bekleniyor. Bu da mahkemenin daha temkinli hareket etmesine yol açıyor.
Toplumdaki kutuplaşma da süreci etkiliyor. Yoon’un destekçileri ve muhalifleri arasında büyük bir gerilim var; her iki taraf da sokak protestolarıyla mahkemeye baskı yapmaya çalışıyor. Örneğin, Yoon’un destekçileri onun serbest bırakılmasını talep ederken, muhalifler hızlı bir şekilde görevden alınmasını istiyor. Bu toplumsal baskı, mahkemenin tarafsızlığını koruma çabasını zorlaştırabilir ve karar sürecini geciktirebilir.
Yoon Suk Yeol’un anayasal bir suç işleyip işlemediği, şu anda Güney Kore Anayasa Mahkemesi’nin değerlendirdiği temel sorulardan biri. Bu soru, hukuki ve siyasi açıdan henüz kesin bir cevaba kavuşmadı çünkü mahkeme nihai kararını vermedi. Ancak, azil sürecini başlatan Ulusal Meclis’in iddianamesi ve Yoon’un eylemleriyle ilgili mevcut bilgiler, konuyu aydınlatmak için kullanılabilir.
Yoon’un Eylemleri ve Anayasal Suç İddiası
Yoon Suk Yeol, 3 Aralık 2024’te, Kuzey Kore destekli “anti-devlet unsurlarla” mücadele gerekçesiyle sıkıyönetim ilan etti. Bu karar, birkaç saat içinde Ulusal Meclis tarafından oybirliğiyle iptal edildi ve Yoon geri adım attı. Güney Kore Anayasası’na göre (Madde 77), sıkıyönetim ancak savaş, silahlı çatışma veya ulusal güvenliği tehdit eden olağanüstü bir durumda ilan edilebilir ve bu durum Meclis’in denetimine tabidir. Yoon’un ilanı, somut bir savaş veya acil tehdit kanıtı sunmadan yapıldığı için anayasaya aykırı bir adım olarak değerlendirildi.
Ayrıca, sıkıyönetim sırasında askeri birliklerin Meclis’e gönderilmesi ve medya ile siyasi faaliyetlerin kısıtlanmaya çalışılması, anayasal hakların (örneğin ifade özgürlüğü ve yasama yetkisi) ihlali olarak görülüyor. Anayasa’nın 7’inci Maddesi, kamu görevlilerinin halka karşı sorumlu olduğunu ve yetkilerini kötüye kullanamayacağını belirtir. Muhalefet, Yoon’un bu eylemlerinin “isyan” (Madde 87) veya “anayasayı askıya alma” girişimi olduğunu savunuyor ki bu, ciddi bir anayasal suç sayılır.
İddianame İçeriği
- Anayasayı İhlal: Sıkıyönetim ilanının hukuki dayanağı olmadığı ve anayasal düzeni tehdit ettiği iddia ediliyor. Yoon’un, Meclis’in yetkisini bypass ederek tek taraflı bir yönetim kurmaya çalıştığı öne sürülüyor.
- İsyan Suçu : Askeri güç kullanarak demokratik kurumları (özellikle Ulusal Meclis’i) hedef aldığı ve bu eylemlerin “iç isyan” tanımına uyduğu belirtiliyor. Güney Kore Ceza Kanunu’na göre (Madde 87), bu suç ağır cezalar gerektirir.
- Yetkiyi Kötüye Kullanma: Yoon’un, sıkıyönetim gerekçesi olarak sunduğu “anti-devlet unsurlar” iddiasını destekleyecek somut deliller sunamaması, yetkisini keyfi bir şekilde kullandığına dair kanıt olarak görülüyor.
- Demokratik Süreçlere Saldırı: Meclis’in çalışmasını engellemeye yönelik adımları ve medya üzerindeki baskı girişimleri, anayasal hakların ihlali olarak listeleniyor.
Yoon’un Savunması
Yoon ve avukatları, sıkıyönetim ilanının anayasal bir suç olmadığını, bunun yerine ulusal güvenliği koruma amaçlı “olağanüstü bir önlem” olduğunu savunuyor. Yoon, ilan sırasında tam bir askeri yönetim kurmadığını, yalnızca “iç tehditlere” karşı bir uyarıda bulunduğunu iddia ediyor. Ayrıca, sıkıyönetimin kısa sürede kaldırılması, onun anayasayı tamamen askıya alma niyetinde olmadığının kanıtı olarak sunuluyor.
Güney Kore Siyasetinde Azil Davaları ve Emsal Kararlar
Güney Kore’de devlet başkanlarının azil davaları, ülkenin demokratik tarihinde nadir ama önemli olaylar olarak yer alıyor. Yoon Suk Yeol’un 2024’teki azil süreci öncesinde, geçmişte iki devlet başkanıyla ilgili azil girişimi dikkat çekiyor: Roh Moo-hyun (2004) ve Park Geun-hye (2016-2017). Bu davalar, hem süreç hem de sonuçlarıyla Yoon’un durumu için bir emsal sağlayabilir.
2004 yılında Demokrat liderlerden Roh Moo-hyun azil davası ülkede emsal karar için sorgulamaya gidilen bir dosya olarak görülüyor.
Roh Moo-hyun, 2004 genel seçimleri öncesinde kendi partisi Uri’yi (Açık Parti) açıkça desteklediğini ifade etmiş ve bu, tarafsızlık ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle muhalefet tarafından eleştirilmişti. Ayrıca, seçim yasalarını ihlal ettiği ve yetkisini kötüye kullandığı iddia edildi. Ulusal Meclis, 191’e karşı 2 oyla azil kararını aldı. Azil, Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme, Roh’un eylemlerinin anayasayı ihlal ettiğini kabul etmekle birlikte, bu ihlalin görevden alınmayı gerektirecek kadar ciddi olmadığına hükmetti. Roh’un halk desteği yüksekti ve sokak protestoları da lehine baskı oluşturdu. Anayasa Mahkemesi, 6’ya karşı 3 oyla azli reddetti ve Roh görevine geri döndü. Bu karar, azil için “ağır anayasal ihlal” eşiğinin yüksek olduğunu ortaya koyan bir emsal. Yani, Roh davası, Güney Kore’de bir devlet başkanının azledilip göreve geri döndüğü tek örnek. Yoon’un davasıyla karşılaştırıldığında, Roh’un durumunda askeri güç kullanımı veya “isyan” gibi daha ağır suçlamalar da dosyada yoktu.
Daha yakın bir tarihe dönecek olursak, 2016-2017 Park Geun-hye azil davası ile durumu karşılaştırabiliriz.
Park, 9 Aralık 2016’da Ulusal Meclis tarafından azledildi ve 10 Mart 2017’de Anayasa Mahkemesi tarafından görevden alınmıştı. Park, yakın arkadaşı Choi Soon-sil’in devlet işlerine karışmasına izin vermek, gizli belgeleri paylaşmak, rüşvet almak ve yetkisini kötüye kullanmakla suçlanmıştı. Skandal, Choi’nin büyük şirketlerden milyonlarca dolar topladığı ve Park’ın bu yolsuzluk ağından haberdar olduğu iddialarıyla patlak verdi. Ulusal Meclis, 234’e karşı 56 oyla azil kararını onayladı. Azil, Anayasa Mahkemesi’ne gitti ve mahkeme, Park’ın anayasal görevlerini “sistemli ve sürekli” bir şekilde ihlal ettiğini belirledi. Park’ın savunması, Choi ile ilişkisinin kişisel olduğunu ve devlet işlerini etkilemediğini iddia etse de, mahkeme delillerin ve tanık ifadelerinin aksi yönde olduğunu kabul etti. Süreç boyunca milyonlarca kişi sokaklarda protesto düzenledi.Anayasa Mahkemesi, oybirliğiyle (8-0) Park’ın görevden alınmasına karar verdi. Ardından Park, cezai soruşturmaya tabi tutuldu ve 2018’de rüşvet, yetkiyi kötüye kullanma gibi suçlardan 24 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Roh’un davası daha çok siyasi bir ihlalle sınırlıyken, Park ve Yoon’un davaları daha ciddi suçlamalar içeriyor. Ancak Yoon’un sıkıyönetim ilanı, askeri güç kullanımı nedeniyle Park’tan bile daha ağır bir anayasal kriz olarak görülüyor.
Sonuç olarak, Yoon azil davası, hukuki karmaşıklıklar, mahkemenin dikkatli yaklaşımı ve toplumsal-siyasi dinamikler nedeniyle henüz sonuçlanamadı. Anayasa Mahkemesi’nin kararının önümüzdeki günlerde veya haftalarda gelmesi bekleniyor, ancak kesin bir tarih öngörülemiyor. Bu belirsizlik, Güney Kore’de siyasi istikrarsızlığı derinleştiren bir faktör olarak öne çıkıyor.