Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Hangi Avrupa ülkeleri UCM’nin tutuklama emrine uyacak?

Yayınlanma

Tutuklama emri İrlanda, Belçika, Fransa, Slovenya, Danimarka, Hollanda, Finlandiya, İsveç, İsviçre, Portekiz, İspanya, Norveç, Litvanya, Estonya ve Lihtenştayn dahil birçok ülke tarafından yerine getirilecek.

Avrupa ülkelerinin birçoğu Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında çıkardığı tutuklama kararı uygulayacakları yönünde görüş bildirdi.

UCM’nin 21 Kasım’da “Gazze’de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan ötürü” Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararını duyurmasının ardından birçok Avrupa ülkesi, mahkemenin emrine koşulsuz uyacaklarını açıklarken bazı Avrupa ülkeleri ise kararı eleştirdi ve belirsiz bir yaklaşım gösterdi.

Borrell’den mahkeme kararına uyulması çağrısı

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, tutuklama emrine destek vermeyen ülkelere tepki göstererek karara uymaları için çağrı yaptı. Borrell, “Bu, siyasi bir karar değil bir mahkeme kararıdır. AB üye ülkelerinin güçlü desteğiyle oluşturulmuş uluslararası bir mahkemenin kararı. Kararları da yasal ve bağlayıcıdır. Seç ve uygula diye bir durum olamaz. Yapılan tehditler de kabul edilemez” dedi.

Gazze’nin dünyadaki cehennem haline geldiğine dikkati çeken Borrell, “Manipülasyon ve dezenformasyon zihinleri zehirler. Nefret algoritması, barış algoritmasından daha karlıdır” değerlendirmesinde bulundu.

İrlanda, Belçika, Fransa, Slovenya, Danimarka, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Portekiz, İspanya, Norveç ve Lihtenştayn gibi ülkeler, UCM’nin kararına saygı duyulması gerektiğini belirterek tutuklama emrine uyacaklarını duyurdu.

İrlanda Başbakanı Simon Harris, “İrlanda, UCM’nin üstlendiği role saygı duymaktadır. Mahkemenin hayati çalışmalarını yürütmesine destek verecek pozisyonda olan herkes de acilen böyle yapmalı” açıklamasında bulundu.

Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp de Netanyahu’nun Hollanda’ya geldiğinde tutuklanacağını ifade ederek, “Hollanda, Netanyahu ile artık zorunlu olmayan temaslar kurmayacak. Hollanda’nın UCM’nin Roma Statüsü’ne uyması mecburidir” dedi.

Belçika Başbakan Yardımcısı Petra De Sutter ise “Avrupa, (karara) uymalı, ekonomik yaptırımlar uygulamalı, İsrail ile Ortaklık Anlaşması’nı askıya almalı ve bu tutuklama emirlerini desteklemeli. Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar cezasız kalamaz.” ifadelerini kullandı.

Belçika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Florinda Baleci, “Belçika, uluslararası hukuka saygıyı ve UCM’nin bağımsız çalışmasını tam olarak destekliyor. Bu nedenle mahkeme tarafından tutuklama emri altında olan herhangi bir kişi Belçika topraklarındaysa Belçika makamları, Roma Statüsü kapsamındaki yükümlülüklerine uyacaktır.” şeklinde konuştu.

İspanya Başbakan Yardımcısı ve Çalışma ve Sosyal Ekonomi Bakanı Yolanda Diaz, “Daima adaletin ve uluslararası hukukun yanındayız. Filistin halkına yönelik soykırım cezasız kalamaz” ifadelerini kullandı.

Slovenya Başbakanı Robert Golob, Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama kararına ülkesinin tamamen uyacağını bildirdi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, UCM’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hakkında çıkardığı tutuklama emrine ilişkin, “Fransa’nın uluslararası hukuku uygulayacağını” belirtti. Barrot, France 3 kanalında katıldığı programda, “Fransa, uluslararası adalete ve onun bağımsızlığına bağlıdır. En başından bu yana ‘İsrail’in uluslararası hukuka saygı çerçevesinde kendini savunma hakkı vardır.’ diyor muyuz? Ve her seferinde İsrail uluslararası hukuku ihlal ediyor, insanların yardımlara erişimini engelleyerek, sivilleri bombalayarak, zorla yerinden ederek, Batı Şeria’da koloniler kurarak. Bunları şiddetle kınadık” ifadelerini kullandı.

Barrot, “Netanyahu, Fransa’ya gelirse tutuklanacak yani” sorusunu “Fransa, her zaman uluslararası hukuku uygulayacak” diyerek yanıtladı.

İngiltere Başbakanlık Ofisi Sözcüsü ise tutuklama emirleri hakkında yorum yapmayı reddetti ancak hükümetin “yasal yükümlülüklerini yerine getireceğini” belirtti.

İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, “Kararın yanlış olduğuna inanıyorum ama UCM’ye taraf olduğumuz için Netanyahu ve Gallant İtalya’ya gelirlerse onları tutuklamak zorunda kalırız. Bu, siyasi bir karar değil uluslararası bir mevzuatın uygulanmasıdır” açıklamasında bulundu. Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ise “Mahkemenin siyasi değil hukuki bir rol oynaması gerektiğini her zaman hatırlayarak UCM’yi destekliyoruz. Müttefiklerimizle birlikte ne olacağını ve ne yapacağımızı, nasıl davranmamız gerektiğini değerlendireceğiz.” ifadelerini kullandı.

Norveç de UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkında çıkardığı tutuklama emrine uyacağının sinyalini verdi. Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide, yaptığı açıklamada, “UCM, Netanyahu, Gallant ve Deif için tutuklama emri çıkardı. UCM, ciddi suçlar için hesap verilmesinin güvence altına alınmasında hayati rol oynuyor” değerlendirmesinde bulundu.

İsveç Dışişleri Bakanı Maria Malmer Stenergard, ülkesi ve AB’nin UCM’nin önemli çalışmasıyla bağımsızlık ve bütünlüğünün korunmasını desteklediğini vurgulayarak Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama emirleri konusunda İsveç kolluk yetkililerinin karar vereceğini bildirdi.

Litvanya Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada “Mahkemenin kararı, üye ülkeler için bağlayıcıdır. Tutuklama emri verildiğinde UCM’nin Roma Statüsü’ne taraf olan tüm ülkeler buna uymakla yükümlüdür.” ifadeleri kullanıldı.

Estonya Dışişleri Bakanı Margus Tsahkna da X mesajında, “Estonya, taraf olduğu UCM’nin tutuklama emirlerini not ediyor. Uluslararası hukuka ve kurallara dayalı uluslararası düzenin muhafazası bizim için önemlidir” değerlendirmesinde bulundu.

Çekya Başbakanı Petr Fiala, UCM’nin kararını “talihsizlik” olarak nitelendirirken Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Daniel Drake, “Çekya, uluslararası yasal taahhütlerine bağlıdır ve bağlı kalmaya devam edecektir. Uluslararası tutuklama kararları savcılık ve polisin yetkisindedir. Biz bir hukuk devletiyiz ve bu (tutuklama kararları) siyasi bir karar değil.” ifadelerini kullandı.

Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, X mesajında, UCM’nin Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararı vermesinin mahkemenin güvenilirliğine zarar verdiğini iddia ederek uluslararası hukukun müzakerelere açık olmadığını ve her yerde uygulanmasının gerektiğini vurguladı.

Almanya, ne anlama geldiğini inceliyor

Gazze’de soykırım suçu işlemeye devam ederken İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermeyi sürdüren ülkelerden Almanya’nın Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, tutuklama kararının ülkesinde uygulama açısından ne anlama geldiğinin incelendiğini söyledi. Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit ise “Almanya’da bu temelde tutuklama yapılabileceğini hayal etmek zor” mesajını verdi.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, UCM’nin kararıyla yüzleşmek gerektiğini ileri sürerek, “Bu nedenle, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Macaristan’a davet edeceğim. Gelmesi durumunda UCM’nin kararının burada hiçbir etkisinin olmayacağı ve içerdiği şartlara da uymayacağımızın garantisini kendisine vereceğim” açıklamasında bulundu.

Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Peter Szijjarto da sosyal medya hesabı üzerinden kararı “utanç verici ve saçma” bulduğunu belirtti.

Bu arada, Polonya ve Yunanistan’dan yetkililer, UCM’nin kararına ilişkin henüz yorumda bulunmadı.

UCM’ye taraf ülkeler tutuklamakla yükümlü

UCM’nin çıkardığı tutuklama emirlerinin uygulanması, mahkemenin kurucu anlaşması olan Roma Statüsü’nün 86. ve 87. maddeleri gereğince taraf ülkelerin yükümlülüğünde bulunuyor.

Statünün 89. maddesi uyarınca Netanyahu ve Gallant’ın, UCM’ye taraf herhangi bir ülkeye seyahati durumunda, o ülkenin yetkili makamlarının kendilerini tutuklayıp Lahey’deki mahkemeye teslim etmesi gerekiyor.

Mahkemenin daha önce çıkardığı tutuklama emirlerinin uygulanmasında zaman zaman zorluklar yaşandı. Sudan’ın eski lideri Ömer el-Beşir hakkındaki tutuklama emri Güney Afrika ve Ürdün tarafından, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkındaki emir ise Moğolistan tarafından uygulanmadı.

Bununla birlikte tutuklama emirleri, şüphelilerin seyahat özgürlüğünü pratikte kısıtlıyor. Nitekim Putin, hakkındaki tutuklama emri nedeniyle BRICS Zirvesi için Güney Afrika’ya gitmekten kaçınmıştı.

Netanyahu ve Gallant’ın da Avrupa Birliği’ne üye tüm ülkelerle birlikte Japonya, Kanada, Meksika, Avustralya, Yeni Zelanda, ve İngiltere, Orta ve Güney Amerika ülkelerinin tamamına yakını ve Afrika ülkelerinin çoğunluğu dahil UCM’ye üye 124 ülkeye seyahat etmekten kaçınmak zorunda kalacağı belirtiliyor.

DİPLOMASİ

BM: Küresel açlık krizi derinleşiyor

Yayınlanma

Dünya genelinde açlık çeken ya da başka şekillerde mücadele eden insanların sayısı artarken, dünyanın en zengin ülkelerinin bu insanlara yardım etmek için ayırdığı para miktarı düşüyor.

Birleşmiş Milletler, önümüzdeki yıl insani yardıma ihtiyaç duyacağını tahmin ettiği 307 milyon insanın en iyi ihtimalle %60’ına yardım edebilecek kadar para toplayabileceğini söylüyor. Bu da 2025 yılında en az 117 milyon insanın gıda ya da diğer yardımları alamayacağı anlamına geliyor.

BM ayrıca, kendi verilerine göre, dünya genelinde insani yardım için talep ettiği 49,6 milyar doların yaklaşık %46’sını toplayarak 2024 yılını tamamlayacak. Bu, dünya kuruluşunun üst üste ikinci kez hedeflediği miktarın yarısından daha azını topladığı yıl oldu.

Eksiklik, insani yardım kuruluşlarını açlar için tayınları kesmek ve yardım almaya uygun insan sayısını azaltmak gibi acı verici kararlar almaya zorladı.

Suriye gibi ülkelerde gıda yardımı kısılıyor

Bunun sonuçları, BM’nin ana gıda dağıtıcısı olan Dünya Gıda Programının (WFP) 6 milyon insanı beslediği Suriye gibi yerlerde hissediliyor. Örgütün ortaklıklar ve kaynak seferberliğinden sorumlu genel müdür yardımcısı Rania Dagash-Kamara, bu yılın başlarında yardım bağışlarına ilişkin tahminlerini göz önünde bulunduran WFP’nin yardım etmeyi umduğu kişi sayısını yaklaşık 1 milyona düşürdüğünü söyledi.

Dagash-Kamara mart ayında WFP’nin Suriye personelini ziyaret ettiği esnada verdiği bir röportajda, “Söyledikleri şu oldu: ‘Bu noktada açları doyurmak için açlardan alıyoruz’,” demişti.

BM yetkilileri yaygın çatışmalar, siyasi huzursuzluk ve aşırı hava koşulları gibi kıtlığı tetikleyen faktörlerin olduğu bir dönemde iyimser olmak için çok az neden görüyor.

BM’nin insani işlerden sorumlu genel sekreter yardımcısı ve acil yardım koordinatörü Tom Fletcher Reuters’a verdiği demeçte, “En çok ihtiyaç duyanlara yapılan çağrıları azaltmak zorunda kaldık,” dedi.

Trump’ın uluslararası kuruluşlara bağışları azaltması bekleniyor

Mali baskılar ve değişen iç siyaset, bazı zengin ülkelerin nereye ne kadar bağış yapacaklarına dair kararlarını yeniden şekillendiriyor. BM’nin en büyük bağışçılarından biri olan Almanya, genel kemer sıkma politikasının bir parçası olarak 2023’ten 2024’e kadar 500 milyon dolarlık fon kesintisine gitti.

Alman hükümeti, 2025 yılı için insani yardımda 1 milyar dolarlık bir kesinti daha yapılmasını önerdi. Şubat ayında yapılacak federal seçimlerden sonra yeni parlamento gelecek yılın harcama planına karar verecek.

İnsani yardım kuruluşları da ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın ocak ayında ikinci dönemine başladıktan sonra ne önereceğini izliyor.

Trump’ın danışmanları insani yardıma nasıl yaklaşacağını söylemedi ancak Trump ilk döneminde ABD fonlarını azaltmaya çalışmıştı. 

ABD, dünya genelinde açlığın önlenmesi ve açlıkla mücadelede başrolü oynuyor. Ülke, son beş yılda 64,5 milyar dolar insani yardım sağladı. Bu rakam, BM tarafından kaydedilen toplam katkıların en az %38’ine tekabül ediyor.

AB, ABD ve Almanya yardımlarda başı çekiyor

İnsani yardım fonlarının çoğunluğu sadece üç zengin donörden geliyor: ABD, Almanya ve Avrupa Komisyonu.

Reuters’ın BM katkı verilerini incelediği araştırmaya göre, 2020-2024 yılları arasındaki krizlere yanıt olarak BM tarafından kaydedilen 170 milyar doların %58’ini bu ülkeler sağladı.

Diğer üç güç (Çin, Rusya ve Hindistan) aynı dönemde BM tarafından takip edilen insani yardım fonlarının %1’inden daha azına toplu olarak katkıda bulundu.

Dünyanın en büyük ikinci GSYİH’sine sahip Çin, 2023 yılında insani yardıma 11,5 milyon dolar katkıda bulunarak yardım/GSYİH oranı bakımından 32. sırada yer aldı..

Beşinci en büyük GSYİH’ye sahip Hindistan da aynı yıl 6,4 milyon dolarlık insani yardımla 35. sırada yer aldı.

Washington’daki Çin Büyükelçiliği sözcüsü Liu Pengyu, Çin’in WFP’yi her zaman desteklediğini söyledi ve ülkesinin kendi sınırları içinde 1,4 milyar insanı beslediğini belirterek, “Bu başlı başına dünya gıda güvenliğine büyük bir katkıdır,” dedi.

ABD’nin gıda yardımı kısıtlamaları

ABD, en büyük insani gıda yardımı sağlayıcılarından biri olan Dünya Gıda Programına yaptığı katkıların neredeyse tamamına kısıtlamalar getirme konusunda uzun süredir devam eden bir uygulamaya sahip.

Reuters tarafından incelenen WFP verilerine göre, ABD’nin WFP’ye yaptığı bağışların %99’undan fazlası son 10 yılın her birinde kısıtlamalar içeriyordu.

Amerikan insani yardım harcamalarını denetleyen ABD Uluslararası Kalkınma Ajansının (USAID) bir sözcüsü, yardım koşullarıyla ilgili bir soru üzerine, ajansın “Kongrenin gerektirdiği yükümlülükler ve standartlar doğrultusunda” hareket ettiğini söyledi.

Sözcü, bu standartların insani yardımın verimliliğini ve etkinliğini artırmayı amaçladığını ve yardım koşullarının “ABD vergi mükelleflerinin fonlarının sorumlu bir şekilde kullanılmasını sağlamak için uygun bir gözetim ölçüsü” sağlamayı amaçladığını söyledi.

Donör kuruluşların bazı mevcut ve eski yetkilileri de kısıtlamaları savunuyor ve küresel gıda yardımı sistemine musallat olan hırsızlık ve yolsuzluklara işaret ediyorlar.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Rusya: ABD, biyolojik laboratuvar projelerini Afrika’ya kaydırıyor

Yayınlanma

Rusya Savunma Bakanlığı, ABD’nin Ukrayna’daki biyolojik araştırma projelerini Afrika’ya taşıyarak askeri biyolojik faaliyetlerini genişlettiğini duyurdu. Bakanlık, bu projelerin, Afrika ülkelerinin biyogüvenlik egemenliğini tehdit ederek ABD’nin küresel etkisini artırmayı amaçladığını belirtti.

Rusya Savunma Bakanlığı, ABD’nin biyolojik araştırma projeleriyle ilgili dikkat çekici bir açıklamada bulundu.

Bakanlık, ABD’nin Ukrayna’daki biyolojik silah programlarını Afrika’ya taşıyarak burada geniş çaplı askeri biyolojik faaliyetler yürüttüğünü öne sürdü.

Rusya’ya göre, bu projeler yalnızca tamamlanmamış çalışmaları sürdürmekle kalmıyor, aynı zamanda Afrika ülkelerinin biyogüvenlik alanındaki egemenliklerini de tehlikeye atıyor.

Bakanlıktan yapılan açıklamada, “ABD, Afrika’yı tehlikeli enfeksiyon etkenleri için bir deney sahası ve ilaç testi merkezi olarak kullanıyor. Bu durum, bölgede biyolojik güvenliği ciddi şekilde riske atıyor,” ifadelerini kullandı.

ABD’nin biyolojik faaliyetlerinin hedefleri neler?

Moskova, ABD’nin biyolojik kontrol sisteminin belirli bir plan çerçevesinde ilerlediğini iddia ediyor. Bu plan dört temel adım üzerinden yürütülüyor:

ABD, bölgede sık görülen hastalıkları (şarbon, tularemi, veba gibi) öne çıkararak yerel hükümetlerin biyogüvenlikte yetersiz olduğunu savunuyor ve bu alanda destek teklif ediyor.

Aynı zamanda ABD, tehlikeli patojenlerin incelenmesi amacıyla biyolojik araştırma merkezleri kuruyor. Örneğin, Nijerya’da 2024 yılına kadar ortak bir tıbbi araştırma merkezi açılması planlanıyor.

Pentagon’un Tehdit Azaltma Müdürlüğü (DTRA), yerel uzmanlara kısa süreli eğitimler sunuyor ve bu kişilerin, ABD’nin elektronik hastalık gözetim sistemine entegrasyonunu sağlıyor.

Bununla beraber Washington yönetimi, projelerin ilerleyen aşamalarında biyogüvenlik ve sağlık standartlarını yerel hükümetlere zorunlu kılarak, bu ülkelerin bağımsızlığını kısıtlıyor.

Rusya Savunma Bakanlığı, Afrika’da ABD’nin askeri biyolojik faaliyetlerini destekleyen belgeler sundu. Buna göre, ABD şu projeleri yürütüyor:

Kenya’daki Amerikan Ordusu Tıbbi Araştırma Merkezi, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını izlemek için saha istasyonları ağı kuruyor.

Senegal’de Pentagon’un finanse ettiği 35 milyon dolarlık bir laboratuvar kompleksi inşa ediliyor.

Gana ve Cibuti’de ABD Donanması Tıbbi Araştırma Merkezi, bölgede tehlikeli patojenlerin izolasyonu ve dizilenmesi üzerine çalışıyor.

Gine’de ise sağlık sistemine 40 milyon dolarlık destek sağlanırken, aynı zamanda ciddi enfeksiyonlara yönelik araştırmalar yapılıyor.

Ukrayna’daki biyolojik laboratuvar projeleri

Rusya, Mart 2022’den bu yana Ukrayna’daki ABD biyolojik araştırma laboratuvarlarına ilişkin çeşitli iddialar ve belgeler yayımladı. Bu iddialar, Batılı medya organları ve uluslararası kuruluşlar tarafından genellikle reddedildi veya dezenformasyon olarak nitelendirildi.

Mart 2022’nin başlarında Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın Rus askeri operasyonunun başlamasının ardından tehlikeli patojenleri aceleyle imha ettiğini gösteren belgeler yayımladı.

Batılı medya organları ise Ukrayna’da bu tür patojenlerin varlığını tamamen reddetti. Aynı dönemde Rusya Savunma Bakanlığı, üzerinde çalışılan patojenler ve bu çalışmalara katılan Amerikan kuruluşları hakkında detaylar paylaştı.

Mart 2022’nin sonlarına doğru, Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’daki ABD biyolojik silah programına dair, New York merkezli Rosemont Seneca adlı bir firmanın finansmana dahil olduğunu gösteren ek belgeler sundu. Bu firma, ABD Başkanı Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden’a ait.

Nisan ve Mayıs 2022’de Rusya, ABD’li uzmanların Ukrayna’da insanlar üzerinde testler yaptığını iddia eden ek detaylar yayımladı. Haziran 2022’de Moskova’da düzenlenen bir konferansta, Pentagon’un Ukrayna’daki biyolojik silah programlarına dair bilinen bilgiler derlendi. Kısa bir süre sonra Pentagon, Ukrayna’da 46 biyolojik laboratuvarı finanse ettiğini kabul etti, fakat bunların sadece sağlık önlemleri için kullanıldığını belirtti.

Haziran ve Temmuz 2022’de, Rusya Savunma Bakanlığı, ABD biyolojik silah programları ve araştırılan patojenler hakkında daha fazla detay yayımladı. Ağustos 2022’de Rusya, Kovid-19’un ABD üretimi bir biyolojik silah olduğunu iddia etti ve Eylül 2022’de ABD’nin Ukrayna’daki biyolojik silah programlarına dair ek bilgiler sundu.

Eylül 2022’de, Rusya, Biyolojik Silahlar Sözleşmesi taraf devletlerinin özel bir toplantısını talep etti ve ABD ile Ukrayna’ya 20 soru yöneltti; ancak bu sorular yanıtlanmadı. Aralık 2022 ve Ocak 2023’te, Rusya Savunma Bakanlığı ek detaylar sundu.

Mart ve Nisan 2023’te, Rusya Savunma Bakanlığı, mRNA aşıları hakkında ilk kez açıklamalarda bulundu ve bu aşıların tehlikelerine dair ek bilgiler yayımladı.

Mayıs 2023’te, Pentagon’un Ukrayna’da göçmen kuşlar üzerinde, bulaşıcı hastalıkların yayılması amacıyla araştırmalar yaptığına dair iddialar sundu. Haziran ve Temmuz 2023’te Rusya, Bill Gates’in rolü ve sivrisinekler ile keneler üzerinde yapılan araştırmalar hakkında bilgiler paylaştı.

Ağustos 2023’te Rusya Savunma Bakanlığı, ABD’nin Kovid-19’u yarattığı ve daha tehlikeli patojenlerle yeni bir pandemi hazırlığında olduğu iddialarını güçlendirdi. Eylül ve Ekim 2023’te, Rusya, ABD’nin programlarını nasıl gizlediğine ve uluslararası denetimlerden kaçındığına dair bilgiler sundu.

Ağustos 2024’te Rusya Savunma Bakanlığı, Pentagon’un Ukrayna’daki tamamlanmamış projelerini geri çektiğini ve ABD hükümetinin bu araştırmaları gizlemeye çalıştığını bildirdi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

NATO şefi Rutte’ye göre Zelenskiy’in Scholz’a yönelik eleştirileri haksız

Yayınlanma

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy tarafından zaman zaman sert bir şekilde eleştirilmesini haksız bulduğunu söyledi.

dpa’nın aktardığına göre Rutte 23 Aralık Pazartesi günü verdiği bir mülakatta, “Zelenskiy’e sık sık Olaf Scholz’u eleştirmeyi bırakması gerektiğini söyledim, çünkü bunun haksızlık olduğunu düşünüyorum,” dedi.

Rutte ayrıca Scholz’un aksine Ukrayna’ya Taurus seyir füzeleri tedarik edeceğini ve bunların kullanımına sınır koymayacağını söyledi.

“Genel olarak, bu tür kabiliyetlerin Ukrayna için çok önemli olduğunu biliyoruz,” diyen Rutte, müttefiklerin ne vermesi gerektiğine karar vermenin kendisine bağlı olmadığını da sözlerine ekledi.

Scholz’un kasım ayında Rusya lideri Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Zelenskiy, bunun “Rus lideri izole etme” ve Ukrayna’daki savaşı “adil bir barışla” sona erdirme çabalarını baltalayan bir “Pandoranın kutusunu” açtığını söylemişti.

Öte yandan Zelenskiy pazar günü Ukraynalı diplomatlara yaptığı bir konuşmada, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin “ulaşılabilir” olduğunu ama Kiev’in bunun gerçekleşmesi için müttefiklerini ikna etmek için mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

Zelenskiy Kiev’deki toplantıda diplomatlara, “Hepimiz Ukrayna’nın NATO’ya davet edilmesinin ve ittifaka üye olmasının sadece siyasi bir karar olabileceğini anlıyoruz. Ukrayna için ittifak sağlanabilir, fakat bu karar için gerekli tüm düzeylerde mücadele edersek sağlanabilir,” dedi.

Zelenskiy müttefiklerin Ukrayna’nın NATO’ya neler katabileceğini ve ittifaka üyeliğinin küresel ilişkileri nasıl istikrara kavuşturacağını bilmeleri gerektiğini söyledi.

Geçen hafta Zelenskiy Avrupa ülkelerini Rusya ile savaş sona erdikten sonra Ukrayna’yı korumak için garanti vermeye çağırmış ve Ukrayna’nın nihayetinde ittifaka üyelik yoluyla daha fazla korumaya ihtiyaç duyacağını söylemişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English